Browsing by Author "Korun, Nusret"
Now showing 1 - 20 of 40
- Results Per Page
- Sort Options
Item Akut mezenter arter oklüzyonunun erken tanısında laboratuar analizinin yeri biokimyasal, histopatolojik karşılaştırmalı deneysel çalışma(Uludağ Üniversitesi, 1991) Duman, R. Hakan; Korun, Nusret; Tatlıkazan, Levent; Kızıl, Ayhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Deney Hayvanları Merkezinde Mezenterik iskemide ortaya çıkan serum değerindeki değişiklikleri incelemek amacıyla, Swiss-Albino tipi sıçanlarda eksperimental olarak a. mezenterika superior ligasyonu uygulandı. Kontrol grubu, 1. saat, 2. saat, 4. saat ve 6. saat olmak üzere 5 grup denek oluşturdu. Her grupta 10 sıçan üzerinde çalışıldı. Deneklerin renal arterlerinden alman kanda Üre, Kreatinin, Ürik Asit, Alkalen Fosfataz, Fosfor, Amilaz, SGOT, SGPT, LDH ve CPK değerleri ölçüldü zamanda alınan ince barsak piyeslerinde de histopatolojik değerlendirme yapıldı. A. mezenterika superior oklüzyonu yapılan sıçanlarda, ligasyonu takip eden saatlerde üresinde belirgin bir artış olduğu saptanmıştır. Ürik asit değerinin mezenter arter ligasyonunu takip eden ilk 2 saat içerisinde yüksek seviyeye çıkıp, daha sonraki saatlerde aynı düzeyde kalması, erken dönemdeki bir iskeminin tanısı için önem taşıyabilir. Alkalen fosfataz, Fosfor, LDH ve CPK serum değerleri arteria mezenterika superior un ligasyanun takip eden saatler içerisinde çok belirgin artış göstermişlerdir. Bu artış istatistiki olarak anlamlı bulunmuştur. Yapılan histopatolojik incelemelerde barsak duvarındaki nekrozun mukozadan başlayarak ilerlediği ilk 6 saat içerisinde barsak duvarında nekroza bağlı bir perforasyon gelişmediği saptandı. Bu açıdan yukarıda bahsedilen serum değerlerinin, mezenterik iskeminin erken dönemi olarak sayabileceğimiz nekrozun bağırsağın tam katlarını içemediği bir saftı ada belirgin olarak yükselmesi göz ardı edilemeyecek bir alarm işaretidir.Publication Alterations in thyroid hormones due to increased intraabdominal pressure in rats(Taylor, 2015-11-02) Uysal, Erdal; Kırdak, Türkay; Korun, Nusret; Uysal, Erdal; Kırdak, Türkay; Korun, Nusret; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Cerrahi Anabilim Dalı; 0000-0002-8616-9784; Z-6311-2019; CZX-7145-2022; FJN-9955-2022Purpose: Although the effects of increased intraabdominal pressure on the abdominal organs are well known, there is a limited data regarding its effects on the thyroid hormones. The aim of this study is to investigate the changes in thyroid hormone profiles during stress endocrine response induced by increased intraabdominal pressure, which was obtained by pneumoperitoneum in rats. Materials and Methods: A hundred-fifty female wistar albino rats were divided into three main groups, according to intraabdominal pressure applied; Control (Group 1), (n:30), low pressure, 15 mmHg, (Groups 2 and 3), (n:60), and high intraabdominal pressure, 25 mmHg, (Groups 4 and 5), (n:60) groups. Groups 2, 3, 4, 5 were divided into three subgroups separately, according to duration of intraabdominal pressure. Rats in Groups 3 and 5 were decompressed at the end of times indicated (15th, 30th, and 45th min) and blood samples were obtained. Whereas blood samples from Groups 2 and 4 were drawn without decompression at the end of times indicated. Measurements included thyroid stimulating hormone, cortisole, vasopressin, adrenocorticotropic hormone, triiodotronin and thyroxin. Result: Our study revealed that blood TSH levels reduce and free T3 and T4 levels increase in case of prolonged intraabdominal pressure increase that cause abdominal compartment syndrome. The change in blood thyroid hormone levels are encountered prominently on 30th and 45th min. Conclusion: Secretion of vasopressin, adrenocorticotropic Hormone and cortisol increases with increasing intraabdominal pressure. At high pressures, thyroid stimulating hormone secretion decreases while the secretion of triiodotronin increases. The effect of this case on the clinical findings has not been fully clarified yet and it needs further studies to clarify underlying mechanism. In this perspective, the findings of this study may be used in further clinical and experimental studies.Item Ameliyat öncesi oral karbonhidrat verilmesinin ameliyat sonrası insülin direncine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2003) Güner, Osman Serhat; Korun, Nusret; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.Amaç : Bu çalışmada, ameliyat öncesi oral karbonhidrat verilmesinin ameliyat sonrası dönemde insülin direncine, hastanede kalış süresine ve metabolik yanıta olan etkisi araştırılmıştır. Yöntem : Etik kurul izni alındıktan sonra, elektif kolorektal cerrahi uygulanan, diabetes mellitus ve belirgin yandaş hastalığı olmayan toplam 20 olgu (grup 1: 10, grup 2: 10) prospektif randomize olarak çalışmaya alındı. Kontrol grubundaki olgular ameliyat öncesi gece boyunca açlığı takiben ameliyat edilirken, çalışma grubundaki olgulara ameliyat öncesindeki gece 800 ml. ve anestezi başlangıcından 2 saat öncesine kadar da 400 ml. olmak üzere toplam 1200 ml. (600 kcal. ) izoosmolar karbonhidrat solüsyonu (Nutricia Preop ® %12,5) verilmesini takiben ameliyat edildiler. Her iki grupta da ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası 1. , 8. saat ve 2, 3, 5, 7. günlerde serum glukoz, insülin ve C-Peptit düzeyleri çalışıldı. Homeostasis Model Assesment (HOMA ) yöntemiyle insülin direnci hesaplandı. Her iki grubun insülin direnci, oral gıda alımına geçiş süreleri ve oral gıda alımdaki sorunlar, barsak sesleri, oluşan komplikasyonlar ve hastanede kalma süreleri karşılaştırıldı. Bulgular : İki grup arasında yaş,anestezi süresi ve ameliyat öncesi insülin direnci açısından fark yoktu. Çalışma grubunda morbidite ve mortalite oluşmaz iken, kontrol grubunda 1 hastada anastomoz kaçağı gelişti ve tekrar ameliyat edildi. Bir hasta evisserasyon nedeni ile tekrar ameliyat oldu. lnsülin direnci ve hastanede kalış süreleri çalışma grubunda belirgin olarak düşük bulundu (p<0.05). Sonuç : Ameliyat öncesi uygulanan oral karbonhidrat solüsyonu ameliyat sonrası dönemde gelişen insülin direncini önemli ölçüde azaltmış ve nekahata geçiş süresini kısaltmıştır.Item Anal fissürlerin tedavisinde iç sfinkterotomi'nin önemi(Bursa Üniversitesi, 1979) ; Arınç, Onat; Doğruyol, Hasan; Korun, Nusret; Karaca, Fikret; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi.1975-1978 tarihleri arasında Bursa Üniversitesi Cerrahi Kliniğinde 29 hastaya iç sfinkterotomi uygulandı. Bu hastalarımızın hepsinde tam iyileşme görülmüş, sadece 4 tanesinde pruritus şikayeti ortaya çıkmıştır. Başarılı sonuçlar kaynak bulguların ile karşılaştırılmıştır.Item Annüler pankreas(Uludağ Üniversitesi, 1983) Tavlı, Şakir; Korun, Nusret; Bilgin, Şemsi; Şengönül, Aksel; Özer, Gürsu; Taşdelen, İsmet; Bilgel, Halil; Kızıl, Ayhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.Annüler pankreas oldukça nadir görülen bir konjenital malformasyon olup erişkin bir kimsede nadiren semptomlara sebep olur. Annüler pankreasın semptomları annulus hizasında duodenumun tıkanmasından veya kronik pankreatitten ve peptik ülserden kaynaklanabilir. Tedavisi cerrahi olup by-pass ameliyatları tercih edilir.Item Anti-emetic efficacy of tropisetron and metoclopramide(Sage Publications, 1996) Yılmazlar, Aysun; Yılmazlar, Tuncay; Gürpınar, Ercan; Korun, Nusret; Kutlay, Oya; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.Post-operative vomiting, especially in ambulatory surgical patients, remains a troublesome problem. This placebo-controlled, randomized, prospective double-blind trial was designed to evaluate the efficacy of two prophylactic antiemetic regimens on post-operative vomiting in 1-day thyroid surgery. Altogether 60 elective surgical patients were followed for 4 h post-operatively. All patients were American Society of Anesthesiologists physical status of I or II and aged between 22 and 60 years: group 1 was saline control; in groups 2 and 3, metoclopramide (0.2 mg/kg) or tropisetron (5 mg) was administered, respectively, as an intravenous single dose during induction. Patients were pre-medicated. A standardized anaesthetic technique consisting of thiopentone-succinylcholine for induction and fentanyl-nitrous oxide-halothane-pancuronium for maintenance of anaesthesia was used. A 'rescue' anti-emetic was provided in case of continued vomiting or at the patient's request. Anti-emetic inefficacy was defined as request for rescue anti-emetic and/or vomiting episode during the first 4 h post-operation. The number of patients vomiting was 12/20 (60%), 10/20 (50%) and 1/20 (5%) within the first 2 h post-operation in groups 1, 2 and 3, respectively (P > 0.05 for groups 1 and 2; P < 0.01 for groups 2 and 3; P < 0.001 for groups 1 and 3). In group 2, three patients required rescue medication during the first 2 h post-operation, but no significant difference was observed between groups 2 and 3 (P > 0.05). None of the cases in any of the groups needed any rescue medication during postoperative 2 - 4 h. It is concluded that tropisetron is a highly effective anti-emetic drug in the prophylaxis of postoperative vomiting.Publication Bilateral vocal cord paralysis developed following hemithyroidectomy in a patient with chronic inflammatory demyelinizing polyneuropathy(Aves, 2005-11-01) Akyağcı, Serpil Bilgin; Kırdak, Türkay; Korun, Nusret; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.Purpose: Nodular thyroid disease is a common pathology in adult population and most of the patients may have coexistent diseases.Chronic inflammatory demyelinizing polineuropathy (CIDP) can be one of these diseases characterized with demyelinization and remyelinization of the peripheral nerves. Symptoms occur depending on the nerve involved. The disease may rarely involve the recurrent laryngeal nerve (RLN) and cause symptomatic or subclinical vocal cord paralysis.Results: A 47 year-old, female patient with CIDP has developed a nodule, 4 cm in diameter, in the right lobe, causing symptoms of pressure. The patient underwent right hemithyroidectomy. During the operation right RLN was identified and preserved, left lobe was palpated over the strap muscles as it was normal. Frozen section was reported as benign. The operation was completed without left side exploration. Three hours after the operation, difficulty in breathing developed and vocal cord examination indicated complete paralysis on the left and incomplete paralysis on the right side. Tracheatomy was performed. This patient hasn't had a vocal cord examination as she had no neck surgery before, but demyelinizing neurological diseases can cause vocal cord paralysis by involving RLN. We thought that left side vocal cord paralysis was not the result of the operation, but from her coexistent demyelinising disease.Conclusion: We concluded that in these cases, preoperative vocal cord examination can be helpful in estimating and reducing postoperative complications.Item Brid ileuslarında intestinal plikasyon operasyonları(Bursa Üniversitesi, 1981) Özcan, Mesut; Güler, Nezih; Korun, Nusret; Karaca, Fikret; Küçükel, Ahmet; Bursa Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.Kliniğimizde intestinal plikasyon operasyonu uygulanan dört brid ileusu olgusu sunulmuştur. İrdelenen kaynak verilerine ve olgularımıza dayanarak yineleyen brid ileuslarına karşı profilaktik amaçla bir plikasyon operasyonunun gerekliliği vurgulanmıştır. Yöntem olarak da Childs Phillips tekniği benimsenmiştir.Item Can parathormon levels after ipsilateral lobectomy predict postoperative hypocalcemia in patients undergoing total thyroidectomy?(Sage Puplications, 2017-04) Kul, Fatih; Kırdak, Türkay; Sarkut, Pınar; Ocakoğlu, Gökhan; Korun, Nusret; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Cerrahi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.; AAH-5180-2021; HLG-6346-2023; 57194386271; 8704181100; 55806454400; 15832295800; 6602316874The purpose of this study was to investigate the relationship between the serum parathormone (PTH) levels measured after completion of hemithyroidectomy on the first side during total thyroidectomy and the postoperative hypocalcemia. The patients were divided into two groups, as those who demonstrated a decrease in PTH levels measured after completion of hemithyroidectomy of the first side (Group 1, n = 43) and those who did not demonstrate a decrease in PTH levels (Group 2, n = 24). The serum PTH levels were measured just before the incision (PTHi), when the hemithyroidectomy stage had been completed (PTHht), at the end of the operation (PTHtt), and at the postoperative 24th hour (PTH24hr). The serum total calcium (Ca2+) levels were also measured. The median percentage differences in PTHtt levels based on basal PTHi levels of Groups 1 and 2 were -60.6 and -15.7 per cent, respectively, P = 0.001. The frequency of postoperative biochemical hypocalcemia was higher in Group 1, P < 0.05. It was determined that a 10 per cent or higher decrease in PTHht levels in Group 1 could predict biochemical hypocalcemia at the postoperative 24th hour. In conclusions, postoperative hypocalcemia is seen more frequent in patients with a decrease of PTHht during total thyroidectomy. A decrease of 10 per cent in PTHht levels measured after ipsilateral lobectomy and a 62 per cent or higher decrease in PTHtt levels measured in the end of the total thyroidectomy could be helpful for prediction of postoperative hypocalcemia in these patients.Item Characteristics of patients operated for primary hyperparathyroidism at university hospitals in Turkiye: Differences among Turkiye's geographical regions(Korean Surgical Society, 2016-05-16) Cantürk, Nuh Zafer; Kırdak, Türkay; Korun, Nusret; Ocakoğlu, Gökhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Cerrahi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.; AAH-5180-2021; HLG-6346-2023; 8704181100; 6602316874; 15832295800Purpose: The aim of this study was to define the clinical and laboratory characteristics of patients operated on for primary hyperpatathyroidism (PHPT) at university hospitals in Turkiye, and to investigate the differences in the clinical presentations of the disease between different geographical regions. Methods: Patients operated on for PHPT in the university hospitals of Turkiye were included in the study. The demographic, clinical, and laboratory findings and the operational data of the patients were investigated according to the whole country and to different geographical regions. Comparisons were performed according to whole country and regions. Results: A total of 1,162 cases were included in the study from different regions and 20 university hospitals. The mean age of patients was 52.4 +/- 0.38 (mean +/- standard error) in the general population of Turkiye. The rates of hypertension, urolithiasis, bone disease and 25-hydroxyvitamin D insufficiency were 35%, 18.6%, 67.6%, and 63%, respectively. The median parathormone (PTH), serum total calcium (Ca+2) and phosphorus value were 220 pg/mL (range, 70-2,500 pg/mL), 11.2 mg/dL (range, 9.5-11.2 mg/dL), and 2.4 mg/dL (range, 1-4.7 mg/dL, respectively. The median size of the adenomas resected was 16 mm (range, 4-70 mm). Significant differences were observed in the clinical and laboratory findings of the patients operated on due to PHPT between different geographical regions of Turkiye (P < 0.05). Conclusion: The clinical and laboratory characteristics of the patients with PHPT in different geographical regions of Turkiye differ. Furthermore, the general findings of the cases in Turkiye give us a hint that the severity of the disease here is somewhere between Eastern and Western countries.Item Colorectal cancer in young adults(Casa Editrice Ambrosiana, 1995-07-01) Yılmazlar, Tuncay; Zorluoğlu, Abdullah; Özgüç, Halil; Korun, Nusret; Duman, Hakan; Kaya, Ekrem; Kızıl, Ayhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi.; 0000-0002-9562-4195; AAG-7319-2021The study was carried out to promote a greater awareness of the potential for colorectal cancer in young adults under 40 years of age. During the 8 years between 1986 and 1993, 237 patients with adenocarcinoma of the colon and rectum were operated at the Uludag University Hospital. Of these 237 cases, 46 patients under 40 years old were reviewed retrospectively. They accounted for 19.4% of the total number of patients with carcinoma of the colon and rectum operated during the same period. Rectal bleeding was the most common presenting symptom. The mean duration of time from the onset of symptoms to diagnosis was 5.8 months. The rectosigmoid area was the most frequently involved site (80%). Seventy-six percent of the patients had Dukes' stage C or D tumors. Forty-eight percent of the tumors were either poorly differentiated or mucinous. The cumulative survival rate at 5 years was 43.4%. Patients under 40 years old with carcinoma of the colon and rectum are usually symptomatic and have advanced disease at the time of presentation. Although colorectal cancer is usually a disease of older patients it is becoming more common in younger populations.Item Deneysel obstruktif sarılıkta renal patolojinin gelişimi ve mannitolün profilaktik etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1989) Korun, Nusret; Tuğral, Mehmet; Kutlay, Burçin; Taşdelen, İsmet; Kızıl, Ayhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.Bu çalışmada deneysel koşullarda, sıçanların ana safra kanalları bağlanmak suretiyle oluşturulan ekstrahepatik kolestazın böbrekleri ne denli etkileyerek akut renal yetmezliğe neden olduğunu biyokimyasal ve histopatolojik olarak göstermeye çalıştık. Bir hafta süreyle kolestaz uygulanan grupta, tıkanma sarılığının akut renal yetmezliğe zemin hazırladığını gördük. İkinci ve üçüncü haftalık gruplarda renal yetmezliğin laboratuvar bulgularında tedrici azalma, buna karşın karaciğerde biliyer siroza gidiş ve böbreklerde dejeneresans gözlendi. Bir başka gruba ise intraperitoneal % 10 Mannitol uygulanarak, renal yetmezliğe gidişteki koruyucu etkisi araştırıldı. Bulgular literatür verileriyle tartışıldı.Item The effect of octreotide (SMS 201-995) on experimentally induced pancreatitis with 50% ethyl alcohol in rats.(Edizioni Minerva Medica, 1994) Korun, Nusret; Yılmazlar, Tuncay; Kaya, Ekrem; Kutlay, Belgin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Klıniği.; 0000-0002-9562-4195; AAG-7319-2021Brattle-Boro type rats with average weight of 200 gms were used for the experiment. We established 5 groups with 10 rats in each. Group I was the control group, Group II pancreatic trauma group and Group III rats were the pancreatitis group induced by 50% alcohol. Groups IV and V were the groups in which Octreotide was injected in different time intervals after induction of pancreatitis by 50% alcohol. Amylase values were statistically significant between the control group in which Octreotide was injected in different time intervals after induction of pancreatitis by 50% alcohol. The amylase values were statistically significant between the control group and the experiments (t2=4.69 p<0.001, 13=8.06 p<0.00001, t4=4.23 p<0.002, t5=4.3 p<0.002), and it was also significant between Group III and Groups II, IV, V (t2=9.62 p<0.0001, 14=10.26 p<0.0001, 15=3.69 p<0.005), but it was not found significant between Groups II and IV, V (t4=0.52 p<0.6, 15=1.69 p<0.1). Histopathologic examination of the trauma group showed congestion, minimal lymphomonocyte infiltration. Patchy necrosis and shrinkage of the acinar cells with ductal dilatation were seen in the SMS 201-995 injection groups which were more pronounced in Group V. As a conclusion SMS 201-995 is not effective to prevent the ongoing pathology of pancreatitis but the increasing values of amylase were limited on the level of simply induced traumatic pancreatitis. It may be useful in the suppression of the enzymatic production during the course of pancreatitis.Item Gastroparezis etyolojisi ve tanısı(Uludağ Üniversitesi, 1989) Kılıçturgay, Sadık; Korun, Nusret; Bilgel, Halil; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.Gastroparezis, midenin sadece yemek sonrası değil aynı zamanda açlık döneminde de aşırı derecede yavaş boşalması anlamına gelmektedir. Bundan dolayı gastrik işleme tabi tutulan sıvılar ile sindirilebilen ve sindirilemeyen katıların birikimi söz konusudur. Klinik olarak iştahsızlık, postprandial bulantı, gaz (şişkinlik), erken dolgunluk hissi kusma, epigastrik ağrı ve bezoar oluşumunu içeren bir semptom kompleksi bulunabilir. Sonunda sindirim sistemi (özellikle mide) düz kaslarının kontraksiyonu veya koordinasyonunu değiştiren oldukça geniş bir hastalık grubu gastroparezise yol açabilir. Gastroparezis düşünülen hastalarda ilk olarak konvansiyonel radyolojik veya endoskopik tetkikler yapılmalı, bunları radyonükleer tetkikler izlemelidir.Item Hemitiroidektominin kan kalsiyum düzeyine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2005-02-08) Kırdak, Türkay; Korun, Nusret; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.İki taraflı tiroid operasyonları tiroid kapsülü ile yakın temas halindeki dört paratiroid glandınıda ilgilendirir. Hemitiroidektomi daha sınırlı bir operasyon olup, sadece tiroidin bir tarafında yerleşik iki paratiroid glandını doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle unilateral operasyon sonrası hipokalsemi oranı daha düşüktür. Bu çalışmanın amacı hemitiroidektomi sonrası gelişen serum kalsiyum değişiklikleri ve hipokalsemileri incelemektir. Bu nedenle hemitiroidektomi yapılan ardışık 53 hemitiroidektomi olgusunda operasyona giderken, operasyondan sonraki 12-24. saatlerde ve postoperatif 1.aydaki serum total kalsiyum düzeyleri incelenmiştir. Veriler incelendiğinde hemitiroidektomi sonrası 12 (%22.6) olguda geçici hipokalsemi gelişti, ancak bu olguların tümü asemptomatikti. Sonuç olarak, hemitiroidektomi sonrası total kan kalsiyum düzeylerinde anlamlı azalma olur ve olguların bir kısmında geçici hipokalsemi gelişir, ancak hipokalsemi genellikle asemptomatiktir. Bu durum cerrahi sonrası biokimyasal testlere veya kalsiyum desteğine gerek kalmaksızın hastaların erken taburcu edilmesini sağlayabilir.Item Impact of a basic nutrition course for residents at a faculty hospital(Karger, 2008) Kırdak, Türkay; İşçimen, Remzi; Tanır, Burak; Kelebek, Nermin; Keskin, Murat; Korun, Nusret; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Cerrahi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Beslenme Ünitesi.; 0000-0001-8111-5958; 0000-0003-4526-4352; AAI-8104-2021; 8704181100; 16645821200; 24330408900; 7801569062; 23050640000; 6602316874Background/ Aims: To assess whether a basic nutrition course for residents at a faculty hospital improves their knowledge of nutrition and increases the number of consultation requests for nutrition by alerting participants to the high prevalence of undernutrition in hospitals. Methods: The residents from 34 departments of basic, internal and surgical sciences were recruited to take a 1-day course. Questionnaires, designed to assess knowledge of nutrition, were completed at the beginning and at the end of the course. The results of the questionnaires and the number of consultation demands for nutrition before and after the course were compared. Results: The results of 161 participants were evaluated. The mean (8 SE) numbers of correct answers given to the first and second questionnaires were 14.9 +/- 0.22 and 18.7 +/- 0.21, respectively (p < 0.01). When the number of requests for nutrition consultation during 7-month periods (just before and after the course) were compared, the mean number of requests in each month during these periods were found to be 1.81 +/- 0.58 and 4.06 +/- 1.20, respectively (p < 0.01). Conclusions: A short course of basic nutrition for residents improves their basic knowledge and leads to an increase in the number of consultation requests for nutritional support.Item İnvajinasyonlar(Uludağ Üniversitesi, 1983) Aydın, İbrahim; Korun, Nusret; Şengönül, Aksel; Taşdelen, İsmet; Arınç, Onat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.lnvajinasyon daha çok çocuklarda görülen ve mekanik barsak tıkanıklığına yol açan bir hastalıktır. Bu yazıda kliniğimizde Ocak 19 Aralık 1982 tarihleri arasında başvuran ve ameliyat edilen 39 invajinasyon olgusu gözden geçirilmiş ve literatürle karşılaştırılmıştır.Item Karıniçi yapışıklıkların önlenmesinde metilprednizolonun farklı dozlarının etkinliğinin incelenmesi(Türk Travma ve Acil Cerrahi Derneği, 2008-07) Kırdak, Türkay; Uysal, Erdal; Korun, Nusret; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.; 8704181100; 25643371300; 6602316874To assess the effectiveness of different doses of methylprednisolone on preventing intraabdominal adhesions established experimentally in rats. METHODS Forty female Wistar rats were divided into four groups: high-dose steroid (16 mg/kg), low-dose steroid (10 mg/kg), serum physiologic, and control. Following median laparotomy and procedure for adhesion formation in all rats, 16 mg/kg methylprednisolone (high-dose steroid group), 10 mg/kg methylprednisolone (low-dose steroid group), or serum physiologic (serum physiologic group) was administered into the intraperitoneal space, topically. No additional procedure was applied to rats in Group 4 (Control). All rats were sacrificed on day 15 postoperatively, and intraperitoneal adhesions were assessed according to Linsky's scale. RESULTS No significant differences were determined between the groups with respect to severity (p=0.867), degree (p=0.919), extent (p=0.876), and general scores (p=0.574) of adhesion formation. Wound infection rates were also similar in the four groups (p>0.05). CONCLUSION There was no difference in the effectiveness of different methylprednisolone doses, administered topically, in preventing intraabdominal adhesion formation, and furthermore, steroids do not prevent intraabdominal adhesion development.Item Mide kanserinde prognostik faktörler(Uludağ Üniversitesi, 2005-02-20) Bağcıvan, Erol; Akyağcı, Serpil Bilgin; Özgüç, Halil; Kırdak, Türkan; Korun, Nusret; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.Amaç: Mide kanseri nedeniyle ameliyat ettiğimiz hastalarda prognostik faktörlerin belirlenmesi. Gereç ve Yöntem: Ocak 1990-Aralık 2000 yılları arasında mide kanseri nedeniyle opere edilen 363 hastadan 15’in üzerinde lenf bezi çıkarılan, küratif rezeksiyon uygulanan 81 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi.Yaş, cinsiyet, başvuru semptomları, uygulanan ameliyat şekli, ameliyata eklenen diğer organ rezeksiyonları, postoperatif komplikasyonlar, tümör yerleşim yeri, tümör boyutu, tümör makroskopik tipi, tümör histolojik tipi, invazyon derinliği, toplam çıkarılan lenf nodu sayıları, metastatik lenf nodu sayıları sınıflamasının prognostik faktör olarak sağkalıma etkisine bakıldı. Bulgular: Hastaların 51’i erkek, 30’u kadın ve yaş ortalamaları 57.8 (24-77) idi. Hastaların verileri univaryans analizle incelendiğinde; proksimal lokalizasyonu ve diffüz yayılım(p=0.005), tümör boyutunun 10 cm’den büyük olması (p=0.002), tümör makroskopik tipi(borrman tip IV) (p=0.008), invazyon derinliği (p=0.024), metastatik lenf nodu sayısının 6’dan büyük olması (p=0.026) ve TNM sınıflamasının(evre IIIB) (p=0.035) sağkalıma etkisi olduğu görüldü. Bu faktörler multivaryans Cox regresyon analiziyle incelendiğinde metastatik lenf nodu sayısı, metastatik lenf nodunun toplam çıkarılan lenf noduna oranının ve TNM sınıflamasının bağımsız prognostik faktörler olduğu saptandı. Sonuç: Çalışmamızda metastatik lenf nodu sayısı, metastatik lenf nodu sayısının çıkarılan toplam lenf nodu sayısına oranı ve TNM sınıflaması bağımsız prognostik faktörler olarak bulunmuştur. Ancak duvar invazyonu ve lenfadenektominin sağkalıma etkisini daha net ortaya koyabilmemiz için vaka serimizin ve erken evre hastalarımızın sayısının artmasına ve cerrahi tekniğin standardizasyonuna ihtiyaç vardır.Item Obstrüktif sarılıkta morbidite ve mortalitenin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1989) Korun, Nusret; Kılıçturgay, Sadık; Zorluoğlu, Abdullah; Tatlıkazan, Levent; Kızıl, Ayhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Genel Cerrahi Anabilim Dalı.Bu çalışmada malign veya benign sebeplerle obstrüktif anlık olan 106 olgu incelenmiştir. 40-70 yaş arası popülasyonu kapsayan olguların, % 35.8'i malign, % 64.2'si benign sebeplerle ameliyat edilmiştir. Olgulardan toplam % 3.7'si hastanede ölmüştü . Morbiditeye yol açan en önemli sebep enfeksiyon olarak bulunmuştur. Olgularda mortalite ve morbidite, yapılan cerrahi girişimler literatür verileriyle tartışılmıştır.