Welcome to the Open Access System!
Bursa Uludağ University aims to contribute to the advancement of science and technology by adopting clear, repeatable and reliable research outputs and applications; is committed to the broad dissemination of knowledge for the benefit of society and all external stakeholders.
BUU Open Access System offers scientific and artistic products such as books, articles, theses, encyclopedias and works of art produced by our faculty members and students in accordance with international standards and intellectual property rights.
Bursa Uludağ University is a leading institution using DSpace. .
Communities in DSpace
Select a community to browse its collections.
- Academic Units and Peoples
- Bursa Uludag University Journals
- Bursa Uludag University Books
- Bursa Uludag University Thesis
- Bursa Uludag University Administrative Affairs
Recent Submissions
The use of graphene in the modification of bitumen: A literature review
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-05-28) Şahan, Neslihan; Kumandaş, Aytuğ; Oruç, Şeref; Yok
In recent years, nanomaterials in bitumen modification have become widespread due to their superior properties. Graphene and its derivatives are prominent examples of this. Therefore, this review study was conducted to evaluate the effect of graphene on bitumen in detail. Accordingly, by examining the literature studies, general information about graphene and its derivatives was given, and the preparation conditions of graphene-modified bitumen were evaluated. Then, the effect of graphene on the physical and rheological properties of bitumen was investigated. In addition, the effect of graphene modification on the performance of asphalt mixtures and the use of graphene in composite modification was investigated. As a result, it was determined that graphene improves the high-temperature performance of bitumen, but its effect on the lowtemperature and fatigue performance of bitumen is mostly negligible. In addition, it has been determined that graphene increases the rutting resistance of bituminous mixtures and positively affects the cracking resistance of bituminous mixtures in general.
AUTOMIND: Otomobil ne kadar “Oto”? insan-otonom araç etkileşimi üzerine bir inceleme
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-05-13) Adar, Uğur Güven; Altan, Zeynep; Yok
Tekerleğin icadından bu yana süregiden insan-makine etkileşimi günümüz modern dünyasında önemli bir dönüşüm geçirmekte; yapay zekâ teknolojileri, donanım ve yazılım, çevresel algılayıcılardaki ilerlemeler sayesinde insanlar ile otomobiller arasındaki etkileşimi değiştirmektedir. Buna bağlı olarak otonom sürüş seviyeleri artmış, otomobil ve insan arasındaki etkileşimin nasıl değiştiğini incelemek önem kazanmıştır. Bu bağlamda otomobillerde otonomluk seviyelerine bağlı olarak kullanılan yazılım ve donanım teknolojileri, insanlar ile otonom araçlar arasındaki etkileşim ve otonom araçlar ile çevre, şirketler arasındaki ilişkileri içeren üç temel kategori tanımlanmıştır. Değişen otonomluk seviyelerinin insan-makine etkileşimi üzerindeki etkisi, geçiş sürecindeki otonom araçların sürdürülebilirliği insanbilgisayar etkileşimi bağlamında ele alınmakta, geleceğe yönelik tahminler yapılmakta ve dijital pazarlamanın otonom araçlar üzerindeki etkisi örnekler üzerinden değerlendirilmektedir. Bu çalışma, otomotiv endüstrisi ve insan-bilgisayar etkileşimi bağlamında otonom araçların mevcut uygulamaları ve gelecek vaat eden yönlerinin kapsamlı bir değerlendirmesini sunmayı ve bu etkileşimleri sınıflandırmayı amaçlamaktadır. Yapılan inceleme sonucunda otonomluk seviyelerinin değişmesiyle insan-makine etkileşimi bir iş birliğine dönüşmekte, otomobillerdeki sürücüler bir yolcu olarak değerlendirilmekte ve kullanıcı deneyimi bir seyahat deneyimi haline gelmektedir.
Türkçe öğretiminde otantik materyallerin kullanımı üzerine bir durum çalışması
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-29) Konu, Meltem Merve; Alyılmaz, Semra; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Ana Bilim Dalı; Türkçe Eğitimi Bilim Dalı; 0000-0002-1139-3474
Eğitimi ve öğretimi öğrenicilerin öğrenme biçimlerindeki farklılıkları göz önüne alarak gündelik yaşamla ilişkilendirme, öğrenici ilgi ve ihtiyaçlarına hitap edebilme evrensel düzeyde dil öğretimi çalışmalarında en önemli esaslardan biridir. Bu doğrultuda çalışmanın konusu ortaokul düzeyinde ana dili olarak Türkçe öğretiminde otantik materyallerin derslerdeki kullanımı ve derslerin gündelik yaşamla ilişkilendirilmesi sorunsalıdır. Çalışmanın problem tümcesi “Türkçe öğretiminde otantik materyallerin hangi türleri, ne sıklıkla, ne amaçla ve nasıl kullanılmaktadır” sorusu doğrultusunda ders kitaplarına ve Türkçe öğretmenlerine yönelik durumları tespit etmek üzere 2 amacı bulunmaktadır. Çalışmada her iki bulgu için temel nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırma deseni durum çalışmasıdır. Ders kitabı incelemeleri 7 otantik materyal türü, 66 otantik materyal ve 23 etkinlik içeriğine göre yapılmıştır. Ders kitaplarına yönelik veriler basılı kitaplar ve internetten pdf dosyaları indirilerek toplanmış ve betimsel analiz tekniğiyle çözümlenmiştir. Temalar günlük yaşamın içerisinden olsa da yaşamla yeterince ilişkilendirilmediği görülmüştür. Dilsel otantik materyal olarak yazınsal metinlerin en fazla 4 katına varan bir oranda bilgilendirici metinlerden fazla olduğu görülmüştür. Seviyelerin 6. sınıf dışında hiçbirinde kullanmalık otantik metnin olmaması büyük bir eksikliktir. Görsel otantik materyaller fotoğraf, çizim ve karikatür olmak üzere 3 ulamda değerlendirilmiştir. 8. sınıf hariç çizimler fotoğraflardan oldukça fazladır ve karikatür çok azdır. Dinleme / izleme becerisi metinlerinde 5, 6 ve 8. sınıfta izleme materyali kullanılmış ancak 7. sınıfta izleme materyali kullanılmamıştır. Kullanılan izleme materyallerinin sayısı ses kayıtlarından oldukça az olduğu için yeterli bulunmamıştır. Etkinliklerde en çok otantik materyal sayısı 5. sınıfta, en az 7. sınıfta kullanılmıştır. Otantik materyal türü en çok 6 ve 8. sınıfta, en az 7. sınıfta kullanılmıştır. Otantik materyal içerikli etkinliklerin kitaptaki etkinliklerin yarısını bile oluşturmaması nedeniyle tüm kitapların otantiklik açısından yetersiz olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Türkçe öğretmenlerinin (69 öğretici) derslerinde otantik materyaller konusundaki deneyimleri, ve görüşlerine ulaşmak için veriler 15 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formuyla link üzerinden, yüz yüze ve çıktılar doldurarak toplanmıştır. Değerlendirmede içerik analizi türlerinden kategorisel analiz kullanılmıştır. Öğretmenlerin otantik materyallere yönelik detaylı bilgisi olmadığı, sorulara benzer cevapların verildiği, kullanılan otantik materyallerin ders kitaplarına göre şekillendiği bu doğrultuda yazınsal ve bilgilendirici metinler, video, fotoğraf, çizim, karikatür, web sayfası materyallerinin öncelendiği ve diğer otantik materyallerin yeterince kullanılmayarak ihmal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Beyin uyumlu öğrenme uygulamalarının ilkokul öğrencilerinin ses ve gürültü konusundaki farkındalıklarına, başarılarına ve başarı duygularına etkisi
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-09-20) Kahriman, Musa; Bulunuz, Mızrap; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Temel Eğitim Ana Bilim Dalı; Sınıf Eğitimi Bilim Dalı; 0000-0002-9473-3744
Beyin-uyumlu öğrenme, beyin ve öğrenme (nöropsikoloji) üzerine yapılan araştırmalar ışığında, beynin yapısı ve işleyişine uygun olarak eğitim-öğretim süreçlerinin gerçekleştirilmesidir. Bu araştırmada öğrenme ortamının fiziksel, sosyal ve duygusal yapısı yeniden tasarlanmış ve düzenlenmiştir. Beyin uyumlu eğitim uygulamaları esnasında, duygu dostu öğrenme yaklaşımları, hareket, sanat, müzik, işbirliği ve zorluk gibi disiplinlerarası bütünleştirme yaklaşımlarından yararlanılmıştır. Bu araştırmanın amacı duygu dostu beyin uyumlu farkındalık eğitim programı aracılığıyla öğrencilerde gürültü farkındalığı oluşturmak, okulda ve sınıfta meydana gelen gürültüyü azaltmak, öğrencilerin başarı duygularını destekleyerek öğrencilerin ses ve gürültü konusundaki başarılarını artırmaktır. Eylem araştırması yönteminin tercih edildiği araştırmaya birleştirilmiş sınıflarda öğrenim gören 21 ilkokul üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencisi katılmıştır. Veri toplama araçları ses ve gürültü başarı testi, gürültücü davranışlar gözlem formu, başarı duyguları gözlem formu, ses ve gürültü öğrenci görüşme formu, beyin uyumlu eğitime ilişkin öğrenci görüşme formu, araştırmacı notları ve öğrenci ürünlerinden oluşmaktadır. Araştırmada görüşme verileri MAXQDA programı aracılığıyla kodlanmış, oluşturulan kodlar, temalarla ilişkilendirilerek içerik ve frekans analizleri yapılmıştır. Gözlem verilerinin ise sadece frekans analizi yapılmıştır. Eğitim uygulamaları sürecinde öğrencilerin söyledikleri şarkılar/şiirler, yaptıkları resimler, karikatürler ve posterler içerik bakımından, gösterge bilimsel açıdan ve betimsel olarak analiz edilmiştir. Ses ve gürültü konusu kavramsal başarı testi ise SPSS 26 istatistik programı ile analiz edilmiştir. Eğitim uygulamalarının etki derecesi, Cohen's d etki büyüklüğü değeri hesaplanarak ortaya konmuştur. Araştırmanın iç geçerliliği ya da inanılırlığı uzun süreli etkileşim, uzman incelemesi ve katılımcı teyidiyle sağlanmıştır. İç güvenilirlik ya da tutarlılık ise veri çeşitlemesi ve verilerin farklı zamanlarda tekrar ölçülmesiyle sağlanmıştır. Ayrıca araştırmanın tutarlılığı için, veri toplama araçları ve eylem planları hakkında farklı uzmanlardan dönütler alınarak görüş birliğine varılması sağlanmıştır. Dış güvenilirlik için teyit incelemesi yapılarak, ham veriler saklanmıştır. Araştırma sonuçları incelendiğinde eğitim uygulamaları öncesinde öğrencilerin gürültüyü duyuşsal olarak algıladıkları ancak okulda ve sınıfta meydana gelen gürültüye tepki göstermedikleri ve gürültüden rahatsız olmadıkları görülmüştür. Katılımcıların ses ve gürültüye ilişkin bilişsel farkındalık düzeyleri incelendiğinde, katılımcılarda kavram yanılgılarının olduğu görülmüştür. Katılımcıların davranışsal farkındalık düzeyleri incelendiğinde parmak kaldırmadan yüksek sesle konuşma, sınıfta dolaşma, bağırma, ağız dalaşına girme, ıslık çalma gibi davranışlar sıklıkla gözlemlenmiştir. Beyin uyumlu farkındalık eğitim uygulamaları sonrasında öğrencilerin gürültüye ilişkin duyuşsal, bilişsel ve davranışsal farkındalık düzeylerinde artışların olduğu görülmüştür. Örneğin uygulamalar öncesi öğrencilerin %60’ı gürültüden etkilenmediklerini, rahatsız olmadıklarını ifade etmişlerdir. Uygulamalar sonrası gürültüden rahatsız olduğunu ifade eden öğrencilerin oranının %64,7 olduğu görülmüştür. Uygulamalar sonrası öğrencilerin parmak kaldırmadan konuşma davranışlarında %82,9, yüksek sesle konuşma davranışlarında %92,9 ve sınıfta dolaşma davranışlarında %82,4 oranında iyileşme olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Uygulamalar sonrası toplanan gözlem ve görüşme verilerine göre okul ve sınıfın genel gürültü seviyesinin azaldığı görülmüştür. Sonuç olarak okul içinde görülen gürültücü davranışların ve gürültü seviyesinin azalmasına rağmen öğrencilerin gürültüden rahatsız olma ifadelerinde artışlar görülmüştür. Bu durum öğrencilerin gürültü konusunda farkındalık düzeylerinin yükseldiği ve gürültüye karşı hassasiyetlerinin artığı şeklinde yorumlanabilir. Öğrencilerin gürültü hakkında çizdikleri resimler, yazdıkları şiirler ve şarkılar incelendiğinde, ses ve gürültü konusundaki farkındalık düzeylerinin arttığı görülmektedir. Örneğin bir öğrenci Dünya’yı üzgün bir şekilde resmederek konuşma balonuna “Gürültüye son verelim” ifadesini yazmıştır. Başka bir öğrenci pazarda bağıran satıcıya karşı kulaklarını kapatan üzgün öğrenci resmini çizmiş ve konuşma balonuna “Sus artık!” yazmıştır. Bütün bunlar, öğrencilerin gerçek yaşamda karşılaştıkları gürültüye tepki gösterdiklerinin ve gürültü farkındalıklarının artığının göstergesidir. Beyin uyumlu farkındalık eğitim uygulamaları sonucunda, öğrencilerin ses ve gürültü konusu kavramsal test başarı ortalamaları 27,6’dan 74,52’e yükselmiştir. Uygulamaların öğrencilerin ses ve gürültü konusundaki akademik başarıların artmasında çok büyük etkiye değerine (Cohen’s d: 3,39) sahip olduğu görülmüştür. Sonuçlar beyin uyumlu farkındalık eğitim programının öğrencilerin ses ve gürültü konusundaki mutlu, gururlu ve kızgın hissetme başarı duyguları üzerinde anlamlı bir etkisinin olduğunu göstermektedir. Öğrencilerin mutlu ve gururlu hissetme pozitif başarı duygularında anlamlı bir artış, kızgın hissetme negatif başarı duygularında ise anlamlı bir azalma olduğu tespit edilmiştir. Eğitim uygulamalarının katılımcıların mutlu ve gururlu hissetme pozitif başarı duyguları üzerinde pozitif anlamda büyük etkiye ve kızgın, sıkılmış ve yorgun hissetme negatif başarı duyguları üzerinde ise negatif anlamda büyük etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Öğrenciler uygulamalar sırasında gökkuşağı, açık mavi bulutlar, ellerin iki yana açık, kalp ve gülen yüz resimleri çizmişlerdir. Bu göstergeler öğrencilerin uygulamalar esnasında mutlu olduklarının ve rahat hissettiklerinin önemli bir belirtisidir. Bunun yanında devamsızlık yapan bir öğrencinin uygulamalar sonrasında okula devam oranının artması öğrencinin başarı duygularının desteklendiğinin önemli bir göstergesi olabilir. Öğrencilerin eğitim programına ilişkin görüşleri incelendiğinde, sosyal duygusal öğrenme iklimini beğendikleri, ders esnasında hareket etme, takım halinde çalışma ve zorluğun üstesinden gelme gibi teknikleri çok sevdikleri görülmüştür. Öğrencilerin araştırmacı ile etkin iletişim kurdukları, selamlaştıkları, sevecen ve kibar davranışlar gösterdikleri sonucuna ulaşılmıştır. Öğrenciler benzer uygulamaların diğer derslerde de olmasını talep etmişlerdir. Araştırmanın sonuçlarından hareketle öğretmenlerin öğrencilerin başarı duygularını önemsemeleri, duygulara hitap ederek eğitim ve öğretim sürecini sürdürmeleri ve sınıf kurallarını öğrencilerle birlikte oluşturup sınıf köşesinde sergilemeleri önerilmektedir. Sonuç olarak, bütünleştirilmiş beyin uyumlu gürültü farkındalık çalışmalarının ilkokullarda ilk haftalarından itibaren belirli bir program dahilinde işlenmesinin etkili olacağı düşünülmektedir.
Matematiksel düşünmeyi geliştirmesi bakımından okuryazarlık problemlerinin değerlendirilmesi
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-09-10) Katipoğlu, Muhammet; Yılmaz, Gül Kaleli; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Ana Bilim Dalı; Matematik Eğitimi Bilim Dalı; 0000-0002-0134-4425
Türkiye’de PISA sonuçları akademisyenler, eğitim programı düzenleyicileri, eğitim politikaları üzerine çalışanlar, öğretmenler ve kamuoyu tarafından titiz bir şekilde izlenmekte ve zaman zaman bu konuda paydaşlar arasında değerlendirmeler, görüş birliği ve görüş farklılıkları da olabilmektedir. Özellikle Türkiye’nin 2003’ten bu yana yeterliliklerin her 3 alanında da ortalamanın altında kalması, ülkemizdeki okuryazarlık eğitiminin yeterliliği hakkında ipucu vermektedir. PISA ve benzeri sınavlarda matematik okuryazarlığı alt başlığında başarı grafiğinin daha da yükseltilebilmesi; eğitim öğretim sürecinde öğrencilerin matematiksel okuryazarlık kavramını daha iyi kavraması, kazandıkları bilgi ve becerileri günlük hayata entegre edebilmesi ve karşılaştıkları problemlerde muhakeme becerisini kullanabilmelerine bağlıdır. Bu açıdan öğrencilerin özellikle problem kavramını ve problem çözme süreçlerini iyi öğrenmeleri gerekir. Bu araştırmada sekizinci sınıf ortaokul öğrencilerinin matematik okuryazarlığı problemlerini çözerken matematiksel düşünme süreçlerinin ölçülmesi amaçlanmıştır. Öğrencilerin bu soruları çözerken matematiksel düşünmenin hangi boyutlarını kullandıkları tespit edilmiştir. Daha sonra matematik okuryazarlığı sorularının konu alanları bağlamında değerlendirilmesi ve hangi çeşit sorularda hangi düşünme boyutlarının kullanıldığı ortaya konulmuştur. Araştırmada bu amaca ulaşmak için nitel araştırma desenlerinden bir tanesi olan durum çalışması tercih edilmiştir. Katılımcılarının belirlenmesinde ise amaçlı örnekleme yöntemlerinden bir tanesi olan ölçüt örneklemesi yöntemi kullanılmıştır. Araştırma İzmir ili Bornova ilçesinde öğrenimine devam eden 18 ilköğretim 8. sınıf öğrencisi ile yürütülmüştür. Veri toplama araçları olarak 10 adet matematik okuryazarlık sorusu ve yarı yapılandırılmış görüşme formları kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda; matematik okuryazarlık sorularının öğrencileri matematiksel düşünmeye sevkettiği, yeterli özelleştirme yapabilen öğrencilerin büyük çoğunluğunun matematiksel düşünmenin diğer basamaklarına da geçip soruları doğru yanıtladığı ve değişim-ilişkiler konusundaki sorulara verilen yanıtlarda matematiksel düşünme boyutlarının kullanımının çok sınırlı kaldığı gibi temel sonuçlar elde edilmiştir. Bununla birlikte araştırmacı ve eğitimcilere matematiksel düşünmenin geliştirilmesi ve ölçülmesi ile ilgili farklı konularda önerilerde bulunulmuştur.