1991 Cilt 3 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13537
Browse
Browsing by Author "Özcan, Zeki"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Bir dîn felsefesi mümkün müdür?(Uludağ Üniversitesi, 1991) Dumery, Henri; Özcan, Zeki; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Din felsefesi ve bilim felsefesi deyimleri, ilki Hegel, ikincisi Comte ve o Ampere tarafından aşağı yukarı aynı tarihlerde ortaya atıldı. Fakat her ikisi de aynı derecede yaygınlaşmadı. Bilim felsefesi deyimi, haklı olarak daha çabuk kabûl gördü. Çünkü onun taşıdığı anlam daha belirgindir. Ufuk ve vokabüler belirsizliklerine rağmen bilim felsefesi, filozoflar arasında yaşama hakkını elde etti ve günümüzde, bazı mantık kitaplarının, büyük bölümünü işgal edeek derecede önem kazandı. Din felsefesi deyimi, bir ölçüde başarılı olduktan sonra şansızlığa uğradı. Bugün ona, ancak sınırlı bir kredi tanınmaktadır. Bu deyim, müphemlik arzetmekte ve üzerine tereddüdün gölgesi düşmektedir. Hegel’in ona verdiği anlam tümüyle beğenilmedi. Çünkü bu anlam, bir sistemin ayrılmaz parçasıydı. Din fel sefesinin, ruhun gelişmesinde oynadığı rol ve kazandığı ifadeye göre dinî feno men üzerine bir düşünmeyi belirtebilmesi için, bu gelişmenin kanununu tanıya bileceğimiz hayaline kapılmak ve Hegel olmak gerekecektir. Hegel bir din felsefesinden çok bir din "tarihi felsefesi" yaptı. Fakat formüllerin yer değiştirmesi konuyu daha çok aydınlatmaz; güçlüğü çözemez, arttırır.Item Din ve bilgi(Uludağ Üniversitesi, 1991) Deman, Th; Özcan, Zeki; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.Din, meşhur paskalcı antitezin ifadesiyle, filozofların ve bilginlerin Tanrı’sının değil de, İbrahim İshak ve Yakub’un Tanrı’sının buyruğudur. İnsan, derhal bu düşünceyi kabul etme temayülündedir. Felsefi bilgi insan ruhunda reaksiyon uyandırmaz. Buna sebep, felsefi bilginin, insanı zorunlu olarak Tanrı’yı inkâr etmek zorunda bırakacağı veya insanla Tanrı’yı karşı karşıya getireceği düşüncesi değildir. Tersine, doğru yönlendirilmiş felsefi bilgi, "ilk sebep"in varlığına kadar yükselebilir, Tanrı’nın hem sıfatlarını, hem de İlâhî varlığa yaraşan "dışarıya doğru" (ad extra) fiilleri açıkça dile getirir. Fakat bu bilgiyi geçerli kabûl edecek, zekâyı da, kendini teşkil eden doğrulamaların bir ürünü şeklinde düşünecek olur sak, böyle bir durumda ortaya çıkan şey din olmadığı gibi, o ruhta da barınamaz. En azından dinin yayılmak ve gelişmek için takip ettiği yol bu değildir. Dinî duygu ve fonksiyonunu geliştirmek için kim filozof olmayı düşünür? Dini, saf akılsınırlarına hapsetme iddiasının da teizmin de yanlışlığı buradadır. Aklî ibadetle yetinmesini istediğimiz kişi, bununla tatmin olmaz. Din fenomeninin dikkatli bir incelemesi, Aydınlanma Çağını karakterize eden o teşebbüslere benzer bir teşebbüse ümit bırakmaz.Item Sartre’da varlık ve kaynağı problemi(Uludağ Üniversitesi, 1991) Özcan, Zeki; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi/Din Felsefesi ve Mantık Bölümü.Tasvirci ontolojisini, Husserlci fenomenoloji üzerine kurmak isteyen Egzis tansiyalist Fransız filozofu Sartre, bütün gerçekliğin, duyulur nesnelerle, algılayan bilinçten ibaret olduğunu ileri sürer. Algılanabilir nesneler, bize, özlerini teşkil etme mize yarayan fenomenlerin içnide görünür. Oysa bilinç, kendi adına, varolan nesnelerin görünüşlerini etkin olarak yakalamaya çalışır. Bu sözde düalist ontoloji, pour-soi varlığı, kendisinin simetrik biçimde zıddı olduğu, tam, dolu ve zorunsuz olan en-soi varlıktan ayırdeder. İster en-soi, ister pour-soi olsun; varlık dünyada, sadece, bütün yaratma hipotezini dışta bırakmamızı gerektirecek bir tarzda bulun maktadır. Sartre’a göre yaratmacılık, varlığı anlaşılmaz kılmanın yanında, onu, asla çıkamayacağı Tanrı’nın öznelliği içine yerleştirir. Gerçekte Sartrecı fenom enolojik yöntem, bize böyle bir sonuç çıkarma izni vermediği halde; kendi ilkelerine bağlı kalmayan bu ontoloji, yaratmacılık karşıtı olmanın gizli tehlikelerini görmüyormuş gibi davranır.