1991 Cilt 3 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13537
Browse
Browsing by Author "Başaran, Selman"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Hadislerde mana rivayetinin sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 1991) Başaran, Selman; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi/Hadis Bölümü.Bu makale bir öncekiyle birlikte değerlendirilmelidir. Hadislerin lafız ve mana yönüyle rivayet edilmesinin doğuracağı olumlu ya da olumsuz sonuçlar o zaman daha iyi anlaşılacaktır.Item Hadislerin ışığında sahabe isimleri(Uludağ Üniversitesi, 1991) Başaran, Selman; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.İsîm, insanları tanımaya yarayan ve birbirinden ayıran bir semboldür. İslam Peygamberi insanların önce inanç ve düşüncelerini düzeltmeye çalışmış, sonra da isimlerini güzelleştirmelerini tavsiye etmiştir. Bu istikamette de bazı Sahâbîlerin uygun olmayan isimlerini kendisi değiştirmiş, bazı çocuklara da güzel isimler vermiştir. Ama Sahâbîlerin çoğu Islamdan önce aldıkları isimleri kullanmaya devam etmiş, Hz. Peygamber de bunlara ses çıkarmamıştır. Toplum tarafından yadırganmayan isimlerin anlam ve kelime yapısına bakılmamış, bu isimlerden bir çoğu nesilden nesile aynen intikal ederek günümüze kadar ulaşmıştır. Lakap, künye ve nisbet de Ashab arasında çok yaygın olarak kullanılmış, bir çok Sahâbî ismiyle değil, künyesiyle meşhur olmuştur.Item Hadislerin lafız ve mana olarak rivayeti meselesi(Uludağ Üniversitesi, 1991) Başaran, Selman; Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi/Hadis Bölümü.Hz. Peygamberin (S) söylediği sözlerin aynen ezberlenip nakledilmesi anlamında lafız rivayeti, bu hadislerin değişik lafızlarla rivayet edilmesi anlamında ise mana rivayeti terimleri kullanılmıştır. Hadiste asıl olan lafız rivayetidir. Bununla birlikte, lafızları aynen aktarmak mümkün olmadığı zamanlarda mana rivayetine bazı şartlarla cevaz verilmiştir. Hem lafız rivayetini şart koşanlann hem de mana rivayetini meşrû sayanların dayandıkları birtakım deliller bulunmaktadır. Bu deliller dikkate alındığında her iki anlayışın da haklı yönleri bulunduğu görülecektir. Mana rivayetine cevaz verenler bile, kitaplara yazıldıktan sonra hadislerin lafzan rivayet edilmesini şart koşmuşlardır. Böylece mana rivayeti en çok bir-birbuçuk asır için sözkonusu edilmiş olmaktadır. Buna rağmen H. II. asrın ortalarından sonra hâlâ mana rivayetini caiz görmek Hz. Peygamberin ifadelerini tamamen değiştirmeğe göz yummak anlamına gelir. Hadislerin lafızları Kur’ân âyetleri gibi mûciz değildir. Bu bakımdan değiştirilmesi mümkündür. Nitekim uydurma hadisler böyle ortaya çıkmıştır. Ayrıca hadislerin başka dillere tercüme edilmesi de manari vayeti esasına dayanmaktadır. Ama, "nasıl olsa mana rivayeti caiz görülmüştür" diyerek şu âyetin, bu hadisin muhtevasına uygundur, iddiasıyla Hz. Peygamber’e ait olmayan lafızları O ’na izafe edivermek kesinlikle tasvip edilemez ve bu düşünceyle ortaya çıkarılan hadislerin uydurma sayılmasına mani olamaz.