Browsing by Author "Bostan, Özlem"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Item A case with the combination of bilateral microphthalmia, unilateral pulmonary agenesis, diaphragmatic eventration and atrial septal defect: PDAC syndrome(Kamla-Raj Enterprises, 2009) Demirkaya, Metin; Sevinir, Betül; Canıtez, Yakup; Bostan, Özlem; Yıldız, Meral; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Pediatrik Onkoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Alerjisi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Kardiyolojisi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göz Hastalıkları Anabilim Dalı.; AAH-1885-2021; AAH-1570-2021; 24331130000; 6603199915; 8988954700; 8676936500; 35791194600The combination of pulmonary agenesis and anophtalmia or microphthalmia has been described previously. This condition is known as Matthew-Wood syndrome and PDAC syndrome (pulmonary hypoplasia/agenesis, diaphragmatic hernia/eventration, aophthalmia/microphthalmia, and cardiac defect). We report a sporadic case of female infant with the combination of bilateral microphthalmia, unilateral right pulmonary agenesis and diaphragmatic eventration in addition to atrial septal defect (ASD) suggesting PDAC syndrome.Publication Congenital heart diseases followed in our neonatal intensive care unit: Frequency, risk factors and prognosis(Galenos Yayincilik, 2015-12-01) Varal, İpek Güney; Köksal, Nilgun; Özkan, Hilal; ÖZKAN, HİLAL; Bostan, Özlem; BOSTAN, ÖZLEM MEHTAP; Sığınak, Işık Şenkaya; Bağcı, Onur; Doğan, Pelin; Uysal, Fahrettin; UYSAL, FAHRETTİN; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kalp ve Damar Cerrahi Anabilim Dalı.; 0000-0002-3298-066X; 0000-0001-7707-2174; AAG-8393-2021; AAH-4421-2021; AAI-5981-2020; AAG-8558-2021; KYP-5736-2024Introduction: To evaluate babies diagnosed as congenital heart disease in terms of frequency, risk factors and prognosis and to determine the issues to be covered to reduce the mortality in these patients in the scope of the literature.Materials and Methods: Ninety-nine patients diagnosed as congenital heart disease were enrolled among 1.175 patients who were admitted to neonatal intensive care unit in Uludag University Hospital between January 2008 and January 2013.Results: Fifty-four patients (54.5%) of 99 cases included in the study were male and 45 (45.5%) cases were female. Of cases, 82.9% were term and mean birth weight was 3.142 +/- 592 gr. Most common diagnosis was transposition of great arteries seen in 14 cases (14.1%), followed by complete atrioventricular septal defect and aortic hypoplasia, 11 cases for each. Mortality rate was 35.3% (35 of 99 patients) and mean time of death was 22 days. Antenatal diagnosis rate was 55.6% (55 of 99 patients).Conclusions: It appears to be two major issues to address in order to reduce the mortality in congenital heart defects. Firstly, rate of proper follow-up in pregnancies and prenatal diagnosis must be increased. Secondly, these patients must be operated in the exact appropriate time by exclusive congenital heart surgeons, and subsequently managed by experienced post-operative care staff. Therefore, establishment of regional cardiac surgery/intensive care units and referral of all congenital heart defects to these centers would be ideal. In order to reduce the mortality and morbidity of congenital heart defects, these issues must be covered by the Ministry of Health and necessary initiatives must be established as urgently as possible.Publication Evaluation of the endocrine functions in pediatric patients with cyanotic congenital heart disease(Scientific Publishers India, 2013-01-01) Eren, Erdal; Çakır, Esra Deniz Papatya; Bostan, Özlem; Sağlam, Halil; Tarım, Ömer; EREN, ERDAL; Çakır, Esra Deniz Papatya; BOSTAN, ÖZLEM MEHTAP; SAĞLAM, HALİL; TARIM, ÖMER FARUK; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.; 0000-0002-1684-1053; 0000-0003-4664-7435; 0000-0001-7707-2174; 0000-0002-6598-8262; 0000-0002-5322-5508; GQO-9634-2022; AAG-8558-2021; JPK-3909-2023; C-7392-2019; GLN-8241-2022; CCU-8073-2022Our aim was to investigate effects of chronic hypoxia on endocrine function in pediatric patients with cyanotic congenital heart disease (CHD). Thirty patients with cyanotic CHD (16 boys, 14 girls), and 35 control subjects (22 boys, 13 girls) were enrolled. Age means of patients and controls were 4.37 +/- 4.51 and 4.28 +/- 4.96 years, respectively. Standard deviation scores (SDS) of height and weight were significantly lower among patients compared to controls. Mean fasting glucose levels were 75 +/- 15 mg/dL and 83 +/- 12 mg/dL among patients and controls, respectively (p=0.033). Insulin-like growth factor (IGF) 1 and its SDS were significantly lower among patients (p=0.010). There was no significant difference in ACTH and cortisol levels between groups. ACTH levels were very low in six patients. Oxygen saturation level was positively correlated with ACTH (p=0.041, r=0.439) and negatively correlated with HOMA-IR (p=0.046, r=-0.420) and insulin (p=0.017, r=-0.494). There was no difference in insulin resistance between groups. Chronic hypoxia has negative impact on growth by reducing IGF-1 along with the nutritional deficiency in children with cyanotic CHD. ACTH-adrenal axis is also affected. While cyanotic CHD has decreased serum glucose level, it had no effect on insulin level and insulin resistance. Negative correlations between oxygen saturation, and HOMA-IR, fasting insulin levels, have suggested that these patients should be monitorized for insulin resistance.Item Konjenital VSD’lerin cerrahi tedavisinde kullanılan otolog perikart yama ile sentetik yama materyallerin sonuçlarının karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-22) Helvacı, Hülüsi; Sığnak, Işık Şenkaya; Bostan, Özlem; Melek, Hamide; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Kardiyolojisi Bilim Dalı.Çalışmada opere olan izole VSD olgularında perikart ve sentetik yama sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Retrospektif çalışmada ameliyat olan 40 (%44.44) kadın, 50 (%55.56) erkek toplam 90 hasta dosyası incelendi. 32 hastada (%35.56) perikart yama, 58 hastada ( % 64.44) sentetik yama kullanılmıştı. Olguların 25’i (% 27.78) perimembranöz, 16’sı (%17.78) subarteriel 43’ü (% 47.78) inlet, ve 6’sı (% 6.67) musküler tipte idi. Hastaların 46’sı (% 51.11) 1 yaş altı, 37’si (%41.11) 1-10 yaş arası, 6’sı (%6.67) 10-20 yaş arasında, 1’i (%1.11) ise 20 yaşından büyüktü. Hastalar taburculuk öncesi ve kontrollerde EKO ile değerlendirilmişlerdi. Rezidü VSD saptanan 38 olgudan 14’ünde perikart, 24’ünde sentetik yama kullanılmış, bunlardan sekiz tanesi ortalama 1,8 yıl içinde spontan kapanmıştı. Atriyoventriküler blok gelişen 3 olguya (%3.33) kalıcı kalp pili takılmış, perioperatif 5 olgu (%5.56) kaybedilmişti. VSD’lerin kapatılmasında kullanılan perikart ile sentetik yamalar arasında işlev bakımından istatistiksel olarak fark bulunamadı. Kullanılabilir, masrafsız ve kolay bulunması peri- kardın avantajları arasında sayılabilir. Uzun dönem sonuçlara ihtiyaç vardır.Item Kümeleme çözümlemesinin yeni doğan sarılıklı olgulara uygulanması(Uludağ Üniversitesi, 1997) Ercan, İlker; Ediz, Bülent; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Kan, İsmet; Bostan, Özlem; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.Çalışma, yeni doğan sarılıklı olguların oluşturduğu kütlenin yapısını incelemek amacıyla gerçekleştirildi. Bu amaçla belirlenen 42 değişken doğrultusunda veri setimiz, Uludağ Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı kayıtlardan elde edilen, 60 olgudan oluşmaktaydı yeni doğan sarılıklı olguların oluşturduğu kütlenin yapısının, yani olguların gruplanmalar oluşturup oluşturmadığını, incelenmesinde çok değişkenli bir istatistiksel yöntem olan kümeleme çözümlemesi kullanıldı. Veri setimiz nicel, nitel ve ikili veri tiplerini kapanmasından dolayı benzerlik matrisimiz Gower katsayısıyla hesaplandı. Yeni doğan sarılıklı olguların gruplandırılması ile ilgili benzer bir çalışmaya rast olmadığından dolayı aşamalı kümeleme tekniği kullanıldı. Çözümleme sonucunda elde edilen ağaç grafiği incelendiğinde, birimlerin çoğunluğunu kaplayan kümelenmeler görülmemekle birlikte, bazı benzerlik düzeylerindeki kümelenmeler dikkat çekici bulunmuştur. Belirlenen kümeler üzerinde çalışılarak, kelimelerin oluşmasında etkili olan nitelikler belirlendi.Item Mitral valv prolapsusu(Uludağ Üniversitesi, 2005) Çetinkaya, Merih; Bostan, Özlem; Semizel, Evren; Çil, Ergün; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Mitral kapak prolapsusu (MVP), bir veya her iki mitral kapakçığın sistol sırasında sol atriuma bombeleşmesi ile karakterize bir kapak hastalığıdır. Ayrıca Barlow Sendromu ve “şoppy” mitral kapak sendromu gibi çeşitli isimler ile de tanımlanmıştır. Mitral kapak prolapsusu, sadece kapakçıkları etkileyen izole bir lezyon olarak (primer MVP) gelişebileceği gibi, mitral kapak yapısını etkileyen durumlar (sekonder MVP) ile de ilişkili olabilir. Vakaların çoğunluğu primer tiptedir ve etyolojisi bilinmemektedir. İlk kez 1892 yılında Griffith geç sistolde mitral yetersizlik ile ilişkili akustik özellikleri tanımlamıştır. Reid ve arkadaşları ise 1961 yılında mitral aparatustan kaynaklanan mid-sistolik klik ve geç sistolik üfürümün, ventrikül sistolünün yüksek basınçlı fazı sırasında korda tendinealardaki gerilmeye bağlı olduğunu bildirmişlerdir. 1966 yılında, Criley ve arkadaşları “mitral kapak prolapsusu” terimini kullanmışlardır.Item Neurocutaneous melanosis with transposition of the great arteries and renal agenesis(Wiley, 2003) Köksal, Nilgün; Bayram, Yusuf; Işık, Murat; Bostan, Özlem; Sevinir, Betül; Yazıcı, Zeynep; Doğru, Murat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Göz Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.; AAH-1570-2021; 15056452900; 6602834484; 6701644483; 7006540932; 8676936500; 6603199915; 6701668723Neurocutaneous melanosis (NCM) is rare and is characterized by the proliferation of melanocytes in the central nervous system. A 6-day-old infant boy was referred to our department with giant congenital melanocytic nevi and convulsions. On physical examination the patient had a giant black-brown pigmented nevus covering his face, neck, scalp, shoulders, back, chest, and abdomen. Numerous satellite lesions were noted on the face, neck, and upper extremities. In the right bulbar conjunctiva, a brown plaque was present. Magnetic resonance imaging (MRI) showed hyperintense areas in the brain on short repetition time/short echo time sequences, compatible with intraparenchymal melanin deposits. No leptomeningeal abnormality was seen. Further investigation also revealed agenesis of the right kidney and transposition of the great arteries. Transposition of the great arteries, which has never been reported in NCM, may be an incidental finding. We present a case of NCM associated with agenesis of the right kidney and transposition of the great arteries.Publication Two cases diagnosed with tuberosclerosis in neonatal period(Galenos Yayıncılık, 2014-12-01) Varal, İpek Güney; Köksal, Nilgün; Özkan, Hilal; Bostan, Özlem; Bağcı, Onur; Uysal, Fahrettin; Yazıcı, Zeynep; Doğan, Pelin; Varal, İpek Güney; Köksal, Nilgün; BOSTAN, ÖZLEM MEHTAP; ÖZKAN, HİLAL; Bağcı, Onur; UYSAL, FAHRETTİN; YAZICI, ZEYNEP; Doğan, Pelin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Neonatoloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Pediatrik Kardiyoloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı/Pediatrik Radyoloji Bilim Dalı.; 0000-0001-7707-2174; 0000-0001-9308-9806; CIR-8129-2022; JGS-7600-2023; JJY-3921-2023; AAG-8558-2021; KYP-5736-2024; AAH-4421-2021; AAI-2303-2021; CNZ-3688-2022Congenital heart tumors are very rare and the most common type is the rhabdomyoma. Frequency during autopsy is between 0.027-0.08%. Moreover 51-86% of these tumors are associated with tuberosclerosis. Also hamartomas might accompany, particularly on the central nervous system and skin, kidney, liver, lung and heart. In this paper, two cases diagnosed with tuberculosis who showed rhabdomyomas in fetal echocardiography in the antenatal period and were seen to have tubers in cranial magnetic resonance (MR) postnatally, are presented.Publication X-ray-evaluation(Aves Yayincilik, Ibrahim Kara, 2012-03-01) YAZICI, ZEYNEP; BOSTAN, ÖZLEM MEHTAP; ÇELEBİ, SOLMAZ; Çelebi, Solmaz; Bostan, Özlem; HACIMUSTAFAOĞLU, MUSTAFA KEMAL; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Radyoloji Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; 0000-0001-7707-2174; 0000-0003-4646-660X; AAG-8558-2021; AAI-2303-2021Item Yenidoğan yoğun bakım ünitemizde izlenen konjenital kalp hastalıkları: Sıklığı, risk faktörleri ve prognoz(Uludağ Üniversitesi, 2015-08-19) Varal, İpek Güney; Köksal, Nilgün; Özkan, Hilal; Bostan, Özlem; Sığınak, Işık Şenkaya; Bağcı, Onur; Doğan, Pelin; Uysal, Fahrettin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Neonatoloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kalp Damar Cerrahi Anabilim Dalı.Giriş: Hastanemiz yenidoğan yoğun bakım ünitesinde izlenen bebekler arasında doğumsal kalp hastalığı tanısı alanları sıklık, risk faktörleri ve prognozları açısından retrospektif olarak incelemek ve bu hastaların mortalitesinin azaltılması için yapılması gerekenleri literatür ışığında değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: Ocak 2008-Ocak 2013 tarihleri arasında Uludağ Üniversitesi, yenidoğan yoğun bakım ünitesinde izlenen 1,175 hastadan konjenital kalp hastalığı nedeniyle yatışı yapılan 99 hasta alınmıştır. Bulgular: Çalışmaya alınan 99 olgunun 54’ü erkek (%54,5), 45’i kız (%45,5) idi. Olguların %82,9’u term bebeklerden oluşuyordu ve ortalama doğum kiloları 3,142±592 gr bulundu. Siyanotik konjenital kalp hastalıklarından en sık 14 olgu (%14,1) ile büyük arter transpozisyonu görülürken 8 hastada Fallot tetralojisi saptandı. Asiyanotik konjenital kalp hastalıklarından en sık total atrio ventriküler (AV) kanal defekti saptandı. Antenatal tanı alma oranı 55 hasta ile %55,6 idi. Hastaların 35’i (%35,3) kaybedildi, ortalama ölüm günü 22. gündü. Kaybedilen hastaların çoğunluğunu büyük arter transpozisyonu ve total AV kanal defekti tanılı olgular oluşturuyordu. Sonuç: Konjenital kalp hastalıklarında mortaliteyi düşürmek için yapılması gereken iki önemli unsur vardır. Birincisi gebelikte annelerin takiplerinin düzenli yapılması ve antenatal tanı alma oranlarının daha da arttırılmasıdır. İkincisi ise sadece konjenital kalp hastalıkları ile ilgilenen bir ekip tarafından kısa sürede opere edilerek yine kardiyak cerrahi post operatif bakım tecrübesi olan bir ekiple izlenmesidir. İdeal olan bölgesel kardiyak cerrahi yoğun bakım merkezleri kurarak, tüm doğan konjenital kalp hastalıklarının doğum sonrası bu merkezlere sevk edilmesi ve konusunda tecrübeli ekip tarafından erken zamanda opere edilerek, bakımının sağlanmasıdır. Ülkemizde konjenital kalp hastalıklarının morbiditesi ve mortalitesinin iyileştirilebilmesi için sağlık bakanlığı tarafından konu ivedilikle ele alınmalı ve sorunun çözümüne yönelik organizasyonlar gerçekleştirilmelidir.