Browsing by Author "Bostan, Özlem M."
Now showing 1 - 12 of 12
- Results Per Page
- Sort Options
Publication A major cause of mortality and morbidity of very low birth weight infants: Patent ductus arteriosus(Galenos Yayıncılık, 2012-04-01) Aygün, Fatih; Köksal, Nilgün; Bostan, Özlem M.; Uysal, Fahrettin; Varal, İpek Güney; Doğan, Pelin; Doğan, Pelin; Varal, İpek Güney; UYSAL, FAHRETTİN; BOSTAN, ÖZLEM MEHTAP; Köksal, Nilgün; Aygün, Fatih; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Neonatol Bilim Dalı.; 0000-0001-6519-6583; 0000-0001-7707-2174; 0000-0002-3298-066X; AAI-5981-2020; JGS-7600-2023; D-2014-2019; AAH-4421-2021; AAG-8558-2021; CNZ-3688-2022Introduction: Patent Ductus Arteriosus (PDA), a cardiac pathology commonly seen in preterm infants, has negative effects on mortality and morbidity. Persistent patency of PDA is positively correlated with respiratory distress syndrome (RDS), prolonged respiratory support, pulmonary hemorrhage, broncopulmonary dysplasia (BPD), necrotizing enterocolitis (NEC), intraventricular hemorrhage, renal failure, neurodevelopmental impairment (cerebral palsy), retinopathy of prematurity and death. The standard treatment regimen is to close symptomatic PDA and cyclooxygenase inhibitors such as indomethacin, ibuprofen are the first choises. Our aim in this study is to report PDA rate, treatment and complications in premature infants.Materials and Methods: This study retrospectively enrolled 103 infants born < 33 gestational weeks, without any major congenital anomaly or congenital heart defects between January 2010-November 2011. Echocardiograms was performed in the first week. PDA related pulmonary hemorrhage, NEC, BPD, ROP and death were demonstrated.Results: Among of 103 infants, 45 were male and 58 were female. Seventy infants were born with cesarian section and 33 were born with normal labor. The mean gestational week was 29.7 +/- 2.2, the mean gestational week of infants with PDA was 28.8 +/- 2.3. The mean birth weight of infants was 1323 +/- 375 grams. The mean Apgar score was 7.25 +/- 1.83, the scores of infants with patent ductus arteriosus were significantly low (6.7 +/- 1.9). Echocardiography was performed on the mean of 4.8 +/- 4.4 days, PDA was determined in 48 of 103 infants (% 46). The mean of birth weight of infants with persistant PDA was 1162 +/- 351 grams, it was 1465 +/- 340 g in the closed group. The rate of pulmonary hemorrhage, NEC, BPD, ROP and death was significantly higher in infants with PDA compared with infants having ductal closure (p<0.05).Conclusion: The early closure of PDA in very low birth weight infants will reduce both mortality and early or late morbidities.Item Akut romatizmal ateş(Uludağ Üniversitesi, 2005) Semizel, Evren; Bostan, Özlem M.; Çil, Ergün; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Akut romatizmal ateş (ARA), grup A beta hemolitik streptokokal (GAS) farenjit sonrası ortaya çıkan sistemik bir hastalıktır. ARA, kalp ve kalp kapakcıkları üzerinde kronik ilerleyici hasara neden olabilir. Akut romatizmal ateş, 1960’lara kadar çocukluk çağı ölümlerinin ve yapısal kalp hastalıklarının başlıca nedeni olarak gösterilmekteydi. Hastalık yüzyıllardır bilinmektedir. Baillou (1538-1616), ilk kez artriti tanımlamış, Syndenham (1624-1668) ise koreyi tarişemiş, ancak bu bulguyu ARA ile ilişkilendirememişti. Charles Wells, 1812’de romatizma ile artriti ilişkilendirmiş ve ilk olarak subkutan nodülleri tanımlamıştır. Hastalığın tanısında önemli bir yeri olan Jones kriterleri ise 1944’te belirlenmiştir. Gelişmiş ülkelerde, antibiyotik kullanımı ile birlikte, ARA insidansında belirgin düşüş gözlenirken; gelişmekte olan ülkelerde, ARA’nın komplikasyonlarından olan, kronik romatizmal kalp hastalığı, halen, önemli bir halk sağlığı problemi olma özelliğini korumaktadır. Hastalığın prevalansı, gelişmekte olan ülkelerde, 24:1000 gibi yüksek değerlere ulaşmaktadır. ARA, multisistem bir hastalık olup, streptokokal enfeksiyonların en sık görüldüğü, 5 ila 15 yaş arasındaki çocuk ve adolesanlarda sıklıkla rastlanılmaktadır. Burada akut romatizmal ateşin etiopatogenezi, klinik bulguları, tanı yöntemleri, ayırıcı tanısı ve tedavisi gözden geçirildi.Publication Clinical features of patients with congenital complete atrioventricular block(Galenos Yayincilik, 2007-09-01) Çil, Ergün; ÇİL, ERGÜN; Semizel, Evren; Bostan, Özlem M.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; 0000-0001-7707-2174; 0000-0003-3516-0082; AAH-3865-2021; AAG-8558-2021; AAG-9324-2021Aim: Evaluation of the clinical features of the children with congenital complete atrioventricular block.Material and Methods: The hospital records of children who had been admitted to the Uludag University Pediatric Cardiology Unit between January 1994 and Nowember 2005 were reviewed retrospectively and a total of 12 patients who were diagnosed as congenital complete A-V block between this period were involved the study. Medical records of these patients were reviewed.Results; A total of 12 patients (7 male and 5 female) were involved the study. The children ranged in age from 1 day to 6 years with a mean age of 16 months and a median age of 12 months at the time of diagnosis. Seven of 12 patients were referred to our unit due to bradycardia and rhythym problem; four of them due to murmur, and the remaining one due to syncope. Intrauterine bradycardia was also detected in four of seven patients with the symptom of bradycardia. On echocardiographic examination, corrected transposition of great arteries was found in one patient, and patent ductus arteriosus in three. Totally, specific anti-Ro and anti-La antibody were detected in the mother of six patients and one of them also had the other symptoms of neonatal lupus syndrome. Mean ventricular and atrial rates of 12 patients, obtained from electrocardiography at the time of diagnosis, were 54 +/- 11 and, 116 +/- 24 respectively. Pacemaker was implanted in eight patients. The follow up period ranged from 1 months to 11 years. Age at last evaluation ranged from 6 months old to 13 years old.Conclusion: In all fetuses with bradyarrhythmias detected in utero and all fetuses of women with anti-Ro/La antibodies, serial echocardiographic monitoring is strongly advised.Item Çocuklarda eklem şikayetlerine yaklaşım(Uludağ Üniversitesi, 2004) Bostan, Özlem M.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Item Çocuklarda ve adölesanlarda göğüs ağrısı(Uludağ Üniversitesi, 2006) Bostan, Özlem M.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Erişkinlerde görülen göğüs ağrısında ilk akla gelen kalbe bağlı nedenlerdir. Ancak çocuklardaki göğüs ağrısı genellikle kalp dışı nedenlere bağlı olmasına rağmen, hasta ve ailesinde önemli bir endişeye neden olur. Göğüs ağrısı olan çocukların ebeveynlerini en çok ani ölüm olasılığı korkutur. Ancak çocukluk yaş grubunda ani ölüm, özellikle ani kardiyak ölüm nadirdir. Çocuklarda ve adölesanlarda göğüs ağrısı sık karşılaşılan genel bir problem olmasına rağmen, yapılan çalışmalarda çocuk acil polikliniklerine başvuran hastaların %0.25- %0.29'unda saptandığı bildirilmiştir. Çocukluk yaş grubunda göğüs ağrısı iyi huyludur. Ancak tedavisi güçtür ve tekrarlayabilir. Ayrıca çocuğun veya adölesanın hayatını de- ğiştiren etkileri vardır. Göğüs ağrısı olan çocukların yarısı hastalık esnasında okuldan geri kalır. Yapılan bir çalışmada adölesanların yaklaşık %69'unda göğüs ağrısı nedeniyle aktivitelerinin kısıtlandığı bildirilmiştir. Çocukluk yaş grubunda göğüs ağrısı en sık 11-13 yaşları arasında görülür. Daha erken yaşlarda görülen ağrılarda organik nedenler ön planda olabilir. Adölesanlarda ise psikojenik nedenler sıktır veya idiopatiktir. Kız ve erkek çocuklarda genellikle aynı oranlardadır.Item Çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerde major mortalite ve morbidite nedeni; patent duktus arteriozus(Uludağ Üniversitesi, 2012-03-22) Aygün, Fatih; Köksal, Nilgün; Bostan, Özlem M.; Uysal, Fahrettin; Varal, İpek Günay; Doğan, Pelin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Neonatoloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Giriş: Patent duktus arteriozus (PDA), preterm yenidoğanlarda sıklıkla karşılaşılan, morbidite ve mortalite üzerine olumsuz etkileri olan kardiyak bir patolojidir. PDA’nın açık kalması ile respiratuvar distres sendromu (RDS), uzamış respiratör desteği, pulmoner hemoraji, bronkopulmoner displazi (BPD), nekrotizan enterokolit (NEK), intraventriküler kanama (İVK), renal yetmezlik, nörogelişimsel kusur (serebral palsi), premature retinopatisi (ROP) ve ölüm arasında anlamlı ilişki vardır. Semptomatik PDA’ların kapatılması standart hale gelmiş ve ilk tercih indometazin ve ibuprofen (İBU) gibi siklooksijenaz inhibitorleri olmuştur. Bu çalışmada preterm bebeklerde PDA sıklığı, tedavisi ve komplikasyonlarının araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Ocak 2010 ile Kasım 2011 tarihleri arasında 33 hafta ve öncesinde doğan, konjenital major anomalisi veya konjenital kalp hastalığı olmayan, ilk hafta içinde ekokardiyografisi (EKO) yapılmış 103 bebek retrospektif olarak değerlendirildi. PDA’yla ilişkili pulmoner hemoraji, NEK, BPD, ROP ve ölüm oranları incelendi. Bulgular: Çalışmada 103 bebeğin 45’i erkek ve 58’i kızdı. Yetmiş bebek sezeryan, 33 bebek normal doğumla doğmuştu. Bebeklerin gestasyonel haftası ortalama 29,7±2,2, PDA’sı açık grupta gebelik haftası daha düşük olup 28,8±2,3 hafta idi. Bebeklerin ortalama tartısı 1323±375 g idi. Aynı şekilde APGAR skoru ortalama 7,25±1,83 olup PDA’sı açık grupta anlamlı düşüktü (6,7±1,9). Doğumdan ortalama 4,8±4,4 gün sonra EKO yapıldı ve 103 bebeğin 48 (%46)’inde PDA saptandı. PDA’sı açık olan grupta ortalama doğum tartısı 1162±351 g, PDA’sı kapalı grupta ise 1465±340 g bulundu. PDA’sı açık bebeklerde pulmoner hemoraji, NEK, BPD, ROP ve ölüm oranları PDA’sı kapalı olanlarla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı ölçüde yüksek bulundu (p<0,05). Sonuç: PDA’nın özellikle çok düşük doğum ağırlıklı pretermlerde erken kapatılması hem mortaliteyi, hem de gelişebilecek erken ve geç morbiditeleri azaltacaktır.Item Costello sendromunda kardiyak tutulum: Altı olgunun değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2013-06-20) Semizel, Evren; Uysal, Fahrettin; Bostan, Özlem M.; Akaltun, Filiz; Üner, Gülcan; Çil, Ergün; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı Anabilim Dalı.Giriş: Costello sendromu postnatal büyüme ve gelişme geriliği, kaba yüz, gevşek deri, ilerleyici olmayan kardiyomiyopati ve sempatik kişilik ile karakterize otozomal dominant geçiş gösterdiği düşünülen bir sendromdur. Bu çalışmanın amacı Costello sendromu tanısı konulan ve konjenital kalp hastalığı olan altı olgunun klinik bulgularının değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmada üfürüm nedeni ile çocuk kardiyoloji polikliniğine 2002-2013 yılları arasında başvuran ve Costello sendromunun fenotipik özellikleri olan 6 olgu değerlendirildi. Olguların yakınmaları, klinik bulguları, tedavi ve klinik gidişi incelendi. Bulgular: Olguların 3’ü kız, 3’ü erkekti ve ortalama yaşları 34±12 ay (7 ay-11 yaş) idi. Tüm hastalarda kaba yüz görünümü, el içi ve ayak tabanı çizgilerinde belirginlik, hipertelorizm, epikantus, basık burun kökü ve kardiyak muayenelerinde üfürüm mevcut idi. Hastaların hepsinde konjenital kalp hastalığı saptandı. Hastaların 5’inde değişik derecelerde pulmoner stenoz saptandı ve bu hastaların 3’üne balon pulmoner valvüloplasti yapıldı. 3 hastada atriyal septal defekt tespit edilirken 1 hastada hipertrofik kardiyomiyopati saptandı. 2 hastada mental retardasyon mevcut idi. Sonuç: Psikomotor gelişme geriliği, kaba yüz görünümü, seyrek saçları, derin avuç içi ve ayak tabanı çizgileri olan ve depo hastalığı düşünülen hastalarda özellikle pulmoner stenoz veya hipertrofik kardiyomiyopati varlığında Costello sendromu mutlaka akla gelmelidir.Item Düzeltilmiş fallot tetralojili çocuklarda arteriyel sertliğin aort kökü dilatasyonu üzerine etkisinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2012) Melek, Hamide; Bostan, Özlem M.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Aort kökü dilatasyonu Fallot tetralojisinin bilinen bir özelliğidir. Düzeltme amaçlı cerrahi girişimden sonra bile bazı Fallot tetralojili olgularda ilerleyici aort kökü dilatasyonu görülmektedir. Cerrahi düzeltme öncesi Fallot tetralojili hastalarda aort kökü dilatasyonu sağdan sola şantın ve dekstrapozisyonun neden olduğu aort kan akımının arttırmasına bağlanmıştır. Ayrıca erken çocukluk döneminden beri aort duvarında bulunan intrinsik histolojik anormallikler aort kök dilatasyonuna yol açan önemli bir faktördür. Bu çalışmada; düzeltme operasyonu uygulanan Fallot tetralojili olgularda aort kök dilatasyonu ile arteriyel sertlik arasındaki ilişki incelenmiştir.Düzeltme operasyonu uygulanmış Fallot tetralojili 50 olgu ve kontrol grubunu oluşturmak üzere benzer yaş dağılımına sahip 27 sağlıklı çocuk çalışmaya dahil edildi. Düzeltilmiş Fallot tetralojili olgular aort kökü dilate olanlar (grup 1) ve dilate olmayanlar (grup 2) diye iki gruba ayrıldı. Aortik strain grup 1'de, grup 2 ve kontrol grubuna göre düşük (p=0004, p<0.001), aortik distensibilite grup 1'de kontrol grubuna göre düşük (p= 0.016), beta sertlik indeksi ise yüksek bulunmuştur (p=0.016). Aortik distensibilite grup 1'de grup 2'ye göre daha düşük, beta sertlik indeksi ise daha yüksek olmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p=0.06, p=0.06). Bu sonuçlar aortun elastikiyetini gösteren aortik strainin, distensibilite ve beta sertlik indeksinden daha önce etkilenmiş olabileceğini düşündürmektedir. Arteriyel sertlik düzeltilmiş Fallot tetralojili hastalardaki ilerleyici aort kök dilatasyonundan sorumlu olabilir. Bu konunun aydınlatılması aort kökü dilatasyonu olan Fallot tetralojili olgularda tedavi yaklaşımının belirlenmesine yardımcı olacaktır.Item Konjenital tam atriyoventriküler bloklu hastalarımızın özellikleri(Uludağ Üniversitesi, 2007) Semizel, Evren; Bostan, Özlem M.; Çil, Ergün; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Amaç: Konjenital atrioventriküler (A-V) tam bloklu çocukların klinik özelliklerinin değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: UludağÜniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Kardiyoloji Ünitesinde Ocak 1994 ile Aralık 2005 tarihleri arasında değerlendirilen hastaların hastane kayıtları retrospektif olarak gözden geçirildi ve bu süreler içerisinde konjenital A-V tam blok tanısı almış olan 12 hasta çalışmaya dahil edildi. Bu hastaların tıbbi kayıtları incelendi. Bulgular: Toplam 12 hasta (7 erkek, 5 kız) çalışmaya dahil edildi. Tanı anında hastaların yaşları 1 gün ila 6 yaş arasında değişiyordu (ortalama 16 ay, ortanca 12 ay). Oniki hastanın yedisi bradikardi ve ritim problemi, dördü üfürüm, biri de senkop nedeni ile polikliniğimize gönderilmişti. Bradikardisi olan yedi hastanın dördü intrauterin tanı almıştı. Ekokardiyografi ile bir hastada konjenital olarak düzeltilmiş büyük arterlerin transpozisyonu ve üç hastada ise patent duktus arteriozus saptanmıştı. Toplam altı hastanın annesinde anti-Ro ve anti-La antikoru pozitif bulunmuştu ve bu hastalardan birinde ayrıca neonatal lupusun klinik bulguları da mevcuttu. Tanı anında 12 hastanın ortalama ventrikül ve atriyal hızları sırası ile 54 ± 11 ve 116 ± 24 olarak bulunmuştu. Sekiz hastaya kalp pili takılmıştı. Takip süresi 1 ay ila 11 yaş arasında değişen hastaların son kontrollerindeki yaşları 6 ay ila 13 yaş arasındaydı. Sonuç: Fetal hayatta bradiaritmisi saptanan ve/veya annelerinde anti-Ro/La antikoru pozitif olan fetüslerin tümüne seri ekokardiyografi ile takip yapılması önerilir.Item Konjestif kalp yetmezliği(Uludağ Üniversitesi, 2006) Semizel, Evren; Bostan, Özlem M.; Çil, Ergün; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Kardiyoloji Ünitesi.Konjestif kalp yetmezliği (KKY), kalbin dokuların metabolik gereksinimlerini karşılayacak miktarda kanıperifere pompalayamaması sonucu oluşan sistemik ve pulmoner konjesyon ile karakterize klinik bir durumdur.Item Takayasu arteritis(BMJ Publishing Group, 2002-01-01) Kılıç, Sara Şebnem; Bostan, Özlem M.; Çil, Ergün; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Pediatrik Bölümü.; AAH-3865-2021; AAH-1658-2021; AAH-1658-2021; 6507257740; 8676936500; 35587943300Publication Ventricular extrasystole in children: Single-center experience(Aves, 2023-07-01) Uysal, Fahrettin; Özalp, Şule; Genç, Abduesselam; Akca, Tugberk; Türkmen, Hasan; Bostan, Özlem M.; UYSAL, FAHRETTİN; Özalp, Şule; Genç, Abduesselam; TÜRKMEN, HASAN; BOSTAN, ÖZLEM MEHTAP; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Kardiyoloji Anabilim Dalı.; AAH-4421-2021; JAQ-0729-2023; JAV-5863-2023; EBR-6819-2022; JAT-4036-2023Objective: Ventricular extrasystole is one of the most common rhythm disorders in children, and almost all of them are characterized by normal cardiac functions without structural cardiac abnormalities. The aim of this study was to assess the clinical course of ventricular extrasystole in children who did not have cardiac structural abnormalities.Materials and Methods: This retrospective study analyzed 24-hour rhythm Holter recordings performed in our clinic in children. Patients diagnosed with isolated ventricular extrasystole in Holter records and without structural heart disease on echocardiography were included in the evaluation.Results: A total of 20 160 Holter results were evaluated in the study, and 226 patients (male; 66%) met the criteria. The mean follow-up time was 8.7 & PLUSMN; 3.2 years. While 81.8% of the patients were asymptomatic, the most common symptom was palpitation and 5 patients had syncope. Of the patients, 72 (31.8%) received medical therapy. Beta-blockers were the most often prescribed medication. Cardiomyopathy did not develop in any of the patients during the followup period. A partial reduction in the frequency of ventricular extrasystole was observed in 42% of the patients, while complete recovery was observed in 22%.Conclusion: Ventricular extrasystole in children generally has a good prognosis; most of them are asymptomatic, and the rates of spontaneous regression over time are quite high, regardless of the origin.