Browsing by Author "Dilber, Beril"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Adolesanlarda epileptik nonepileptik olayların ayrımında elektroensefalografinin yeri: Bir pediatrik nöroloji merkezinin üç yıllık deneyimi(Uludağ Üniversitesi, 2018) Kamaşak, Tülay; Durgut, Betül Diler; Arslan, Elif Acar; Şahin, Sevim; Dilber, Beril; Kurt, Tuğba; Cansu, AliGİRİŞ ve AMAÇ: Elektroensefalografi (EEG), epileptik nöbetlerin tanısında pediatrik nörologlar için vazgeçilmez bir tanısal araçtır. Günümüzde Pediatrik Nöroloji Bölümündeki hasta sayısındaki artışın sadece epilepsi nedeni ile değil nonepileptik olaylarla da, artan sayıdaki çekimlerle EEG laboratuvarlarına da yansıdığını görmekteyiz. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu düşünceden yola çıkarak planladığımız çalışmamızda; 2013-2016 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Pediatrik Nöroloji Polikliniğinde muayene olarak ilk defa EEG çekimi yapılan 5-18 yaş arası 1000 hastanın EEG kayıtları incelendi. Hastaların EEG çekimine neden olan klinik şikayetleri ve EEG sonuçları karşılaştırıldı. BULGULAR: Nöbet düşünülerek EEG’si çekilen 213 hastanın % 39’unda EEG anormalliği izlendi. Genel olarak nonepileptik olay olarak değerlendirilerek EEG’si istenen 787 hastanın %7’sinde EEG bozukluğu izlendi. Nonepileptik olaylarda pseudonöbet ve senkop düşünülen grup sayıca diğerlerinden fazlaydı EEG de anormallik görülme oranı %7 idi. Tüm nonepileptik gruplar içinde EEG bozukluğu açısından bir karşılaştırma yapıldığında en yüksek EEG anormalliğinin %13 ile öğrenme bozuklukları grubunda izlendiği görüldü. Sayıca fazlalığı ile dikkat çeken baş ağrısı grubunda sadece %4 oranında bozukluk izlendi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Nonepileptik olayların epileptik olaylardan ayrımında ayrıntılı bir anamnez ve dikkatli bir nörolojik muayene önemlidir. Gerçekten epilepsi hastası olduğu halde EEG’si normal olan hastalar kadar, epilepsinin eşlik etmediği EEG bozukluklarının görüldüğü hastalar da vardır. Bu konuda bir genelleme yapmak mümkün değildir ve her bir hasta dikkatle ele alınmalıdır. Böylece gereksiz EEG çekimleri azaltılabilir.Item Çocuklarda epilepsi ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu birlikteliğinin özellikleri: Geriye dönük inceleme(Uludağ Üniversitesi, 2019) Şahin, Sevim; Kamaşak, Tülay; Arslan, Elif Acar; Durgut, Betül Diler; Dilber, Beril; Kandil, Sema; Cansu, AliGİRİŞ ve AMAÇ: Çocuklarda, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) epilepsiye sıklıkla eşlik etmektedir. Bu birlikteliğin nedenleri konusundaki görüşler farklıdır. Epilepsiden önce veya sonra gelişen DEHB’de, epilepsi özelliklerinin etkisi çalışılmamıştır. Bu çalışmada, DEHB ve epilepsi birlikteliği gösteren çocukların verileri, bu ilişkiye yönelik ipuçları elde etmek amacıyla incelenmiştir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çocuk Nörolojisi polikliniğine ardışık olarak başvuran, epilepsi ve DEHB birlikteliği gösteren 44 hastanın (33 erkek, 11 kız) verileri geriye dönük olarak incelendi. Çeşitli özelliklere göre ikili alt gruplarda istatistiksel karşılaştırma yapıldı. BULGULAR: DEHB 11 hastada (%25) epilepsi bulguları öncesinde, 33 hastada (%75) ise epilepsi sonrasında tanılanmıştı. Hastaların yaş ortalaması 11,5±2,7, ilk nöbet yaşları 5,2±3, son nöbet yaşı 9,5±2,8, antiepileptik başlama yaşı 6,6±3,4, DEHB tanı yaşı 8,4±2 yıldı. Epilepsi sonrasında DEHB tanılananlarda, antiepileptik tedavinin başlangıç yaşı ve ilk nöbet yaşı daha küçüktü (sırasıyla, p=0,004 ve p=0,002). İki gruptaki cinsiyet dağılımı, epilepsi tipi, DEHB tanı yaşı, elektroensefalografi ve beyin manyetik rezonans görüntüleme bulguları benzerdi. Epilepsi ve DEHB tanıları arasındaki sürenin anlamlı olarak kısa olduğu hastalar; ilk nöbet yaşı >5 ve antiepileptik başlama yaşı >6,5 yaş olanlardı (sırasıyla, p=0,013, p=0,000). Epilepsi ve DEHB tanıları arasındaki süre 1,5 yıldan uzun olanlarda, EEG anormalliği daha sıktı (p=0,044). Son nöbet ve AEİ başlama yaşları; DEHB tanı yaşı ile pozitif korelasyon gösterdi (r=0,389, r=0,434, p<0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda, epilepsiden önce veya sonra DEHB tanılanan hastalarda, DEHB tanı yaşı benzer saptandı. Ancak antiepileptik ilaç gereksinimi, erken çocukluk ve okul çağı olmak üzere, iki ayrı döneme yığılma göstermişti. Diğer epilepsi özelliklerinin benzer olması, iki hastalığın birlikteliğinde ortak patogenetik mekanizmaların rol oynayabileceğini düşündürmektedir.Item Febril nöbette hiponatreminin önemi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-02-15) Dilber, Beril; Arslan, Elif Acar; Şahin, Sevim; Esenülkü, Gülnur; Kart, Pınar Özkan; Cansu, AliFebril nöbet çocukluk çağında en sık görülen nörolojik durumdur. Basit, komplike ve febril status olarak görülür. Uzamış febril nöbet ve komplike febril nöbet başta olmak üzere beyinde hasarlanmalar yaratır ve elektrolit bozuklukları bu durumun ağırlaşmasına ve nöbet tekrarlamasına neden olabilir. 2014- 2018 yılları arasında çocuk bölümüne başvuran toplam 6-72 ay arası 537 çocuk (273 çocuk febril nöbet; 264 çocuk ise nöbet olmadan ateş) çalışmaya dahil edildi. Hastalar iki gruba; basit febril nöbet (BFN) ve komplike febril nöbet (KFN) olarak ayrıldı. tek nöbet 15 dakikanın altında fokalite göstermeyen; KFN ise >15 dakika ve fokalite gösteren 24 saat içinde birden çok kez tekrarlayan nöbet olarak alındı. Febril nöbetle başvuru anında elektrolit değerleri venöz kan örnekleri ile değerlendirildi. BULGULAR: : Hastaların yaştan ve cinsiyetten bağımsız olarak lojistik regresyon analizi yapıldığında sodyum değeri <134,5 olanlara göre sodyum değeri ≥ 134,5 olanlar febril nöbet riski açısından 10,13 kat daha riskli bulundu. Serum potasyum ve kalsiyum değerleri arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı. Febril nöbet geçiren hastaların %66.3‘ünün ve de KFN geçiren hastaların %64’ünün sodyum değeri 134.5 mmol/L altında idi. Crosstabs sodyum için sensivite %66,3 spesifite %83,7 pozitif prediktif değer %80,8 negatif %70,6 idi. Ilımlı hiponatremi değerleri (132-133) olan hastaların nöbet sıklıkları diğer sodyum düzeylerine göre nöbet sıklığındaki artışla orantılı idi (r=0,389, r=0,434, p<0,05). Bu çalışmamızda; febril nöbette sodyum değerlerinin anlamlı olarak düştüğünü, komplike febril nöbeti olan çocuklarda sodyum düşüklüğünün belirgin olduğunu ve nöbetin tekrarlamasında belirleyici risk faktörü olduğunu gösterdik.