Browsing by Author "Durgut, Osman"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Item Association between skin flap thickness and Frey's syndrome in parotid surgery(Wiley, 2013-12) Durgut, Osman; Basut, Oǧuz İbrahim; Demir, Uygar Levent; Özmen, Ömer Afşin; Kasapoǧlu, Fikret; Coşkun, Hakan H.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı.; 0000-0002-9698-0546; AAI-3877-2021; ABG-4008-2021; A-1452-2019; 55344410800; 6602318367; 56868421800; 55407733900; 56254721200; 13610800100BackgroundFrey's Syndrome is a frequent complication of parotid surgery. The aim of this study was to evaluate the association between skin flap thickness and Frey's Syndrome in patients who underwent superficial parotidectomy. MethodsThirty adult patients were randomized into 2 groups: subcutaneous and subsuperficial musculoaponeurotic (sub-SMAS) skin elevation. In both groups skin flap thickness was measured by a micrometer at defined points. The patients were queried for subjective Frey's Syndrome and Minor's test was performed for objective Frey's Syndrome. ResultsThe thickness of skin flap in the subcutaneous group was significantly less than that in the sub-SMAS group. There was no statistical significance between skin flap thickness and objective Frey's Syndrome, although the dimension of the colored area in the subcutaneous group was larger compared with that of the sub-SMAS group: 7.5 cm(2) (0-48 cm(2)) and 0.5 cm(2) (0-18 cm(2)), respectively. ConclusionsIn conclusion, sub-SMAS elevation of the skin flap in parotid surgery provides better results regarding Frey's Syndrome.Item Efficacy of radiofrequency turbinate reduction: Evaluation by computed tomography and acoustic rhinometry(Bmc, 2012-08) Saraydaroğlu, Göktuğ; Demir, Uygar; Durgut, Osman; Onart, Selçuk; Ocakoğlu, Gökhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.; AAH-5180-2021; 56868421800; 55344410800; 7801637934; 15832295800Background: Radiofrequency ablation (RFA) of the inferior turbinates is a popular surgical intervention that aims to reduce turbinate volume. However, in a few studies, the amount of volume loss was analyzed objectively. Objective: The aim of this study was to investigate the effects of RFA on the inferior turbinate by comparing its volume before and 6 weeks after surgery via computed tomography (CT) and the change in minimal cross-sectional areas (MCAs) via acoustic rhinometry objectively. Methods: Eighteen patients who underwent RFA with the diagnosis of isolated bilateral inferior turbinate hypertrophy were enrolled in the study. All patients were evaluated pre- and postoperatively with paranasal CT and acoustic rhinometry quantitatively for the assessment of inferior turbinate volume decrement and nasal cavity volume increment. Also, the subjective relief of obstructive symptoms was assessed with a visual analogue scale. Results: There were significant reductions in volume for both right and left turbinates in the tomographic evaluation (p = .007 and .004, respectively). Acoustic rhinometry revealed nonsignificant increments for both MCA1 and MCA2 values except MCA2 of the right side. We also indicated a statistically significant correlation between the mean volume reduction in CT and improvement in mean MCA2 volume (2 to 5 cm from the nostril) obtained from acoustic rhinometric data in 36 turbinates (r = .337, p = .044). Conclusion: We showed that the use of RFA was highly effective in both reducing turbinate volume (demonstrated by radiologic findings and rhinometric analysis) and improving obstructive symptoms in patients with an isolated inferior turbinate.Item Endolarengeal eksizyonla tedavi edilen larenks kondrosarkomu: Olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2016-07-25) Durgut, Osman; Akyıldız, Metin Yüksel; Saraydaroğlu, Özlem; Kasapoğlu, Fikret; Özmen, Ömer Afşin; Demir, Uygar Levent; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı.Kondrosarkomlar, larenksin nadir görülen malign tümörleridir ve sıklıkla krikoid kıkırdaktan kaynaklanır. Larenksin kondrosarkomları için genellikle kabul edilmiş tedavi şekli, larenks fonksiyonlarının korunduğu konservatif cerrahi yaklaşımlardır. Bu yazıda krikoid kartilajdan kaynaklanan larengeal kondrosarkomlu 61 yaşında erkek hasta literatür bilgisi eşliğinde sunulmuştur.Item Endoskopik juvenil nazofarengeal anjiofibrom cerrahisi - Uludağ KBB sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2011-03-17) Kasapoğlu, Fikret; Durgut, Osman; Şen, Ersin; Özmen, Ö. Afşın; Ceyhan, Aydın; Coşkun, Hakan; Basut, Oğuz; Onart, Selçuk; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı.Bu çalışmanın amacı Juvenil Nazofarengeal Anjiofibrom (JNA)’un cerrahisinde endoskopik yaklaşımla tedavi edilen olgu serisinin sonuçlarını ortaya koymaktır. Geriye dönük olarak 1995 ile 2010 yılları arasında ve Uludağ Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’nda JNA nedeniyle tedavi edilen toplam 18 hasta incelendi. Nisan 2007 – Mart 2010 tarihleri arasında endoskopik olarak rezeksiyon uygulanan 6 hasta değerlendirmeye alındı. Tanı, fizik muayene bulguları ve radyolojik bulgular ile konuldu. Tüm hastalara cerrahiden 24 saat öncesinde selektif anjio-embolizasyon uygulandı. Hastaların yaşları 14 ile 21 arasında değişmekte olup tümü erkekti. Hastalar en sık burun tıkanıklığı (6/6 %100) ve burun kanaması (5/6 %83) semptomlarıyla kliniğimize başvurdu. Beş hastada endoskopik yaklaşımla eksizyon uygulandı. Bir hastada endoskopik ve transmaksiller yaklaşımlar kombine edildi. Bir hastada yineleme görüldü. Radyolojik olarak saptanan yinelemede büyüme ve semptom olmadığı için hasta takip edilmektedir. Postoperatif dönemde hiçbir hastada cerrahiye veya embolizasyona bağlı komplikasyon gelişmedi. JNA tedavisinde endoskopik yaklaşım, preoperatif embolizasyon uygulanması halinde güvenle uygulanabilecek bir yöntemdir. Endoskopik yaklaşım hasta morbiditidesini önemli ölçüde azalttığından öncelikle seçilecek tedavi yöntemi olmalıdıItem Süperfisiyal parotidektomi cerrahisinde cilt flep kalınlığının Frey sendromu gelişimi ile ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2012) Durgut, Osman; Basut, Oğuz; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı.Frey Sendromu, parotidektomi sonrası sık görülen bir komplikasyondur. Bu sendromda, parotidektomi alanında yemek yerken rahatsız edici terleme, kızarıklık ve ısı artışı görülmektedir. Bu sendromun önlenmesi ve tedavisi için farklı medikal ve cerrahi girişimler tanımlanmıştır. Ancak bu girişimler çoğunlukla agresif cerrahi gerektirmekte ya da hasta için ağrılı ve sıkıntı verici olabilmektedir. Botulinum toksin A uygulaması, anti-kolinerjik ajanların kullanımı, sternokleidomastoid kas rotasyonu, fasya lata transplantasyonu ve dermal, dermal-yağ greftler bu tedavilere örnek verilebilir. Tüm cerrahi işlemlerde olduğu gibi süperfisiyal parotidektomide de komplikasyonların oluşmadan engellenmesi, tedavi edilmesinden daha öncelikli olarak düşünülmelidir. Bu yüzden parotidektomilerde uygulanan cerrahi tekniklerin Frey Sendromu gelişimi ile olan ilişkisini saptamak önemlidir.Çalışmamızda süperfisiyal parotidektomi yapılan hastalarda, kaldırılan cilt flep kalınlığı ile Frey Sendromu gelişimi arasındaki ilişki ortaya koymak amaçlanmıştır. Süperfisiyal parotidektomi uygulanan toplam 30 hastanın cilt flepleri randomize olarak yarısında subkutan diğer yarısında da sub-Süperfisiyal Muskuloaponörotik Sistem (sub-SMAS) kaldırıldı. Her iki grupta da intraoperatif olarak cilt flebinin kalınlığı önceden belirlenmiş farklı noktalardan mikrometre ile ölçüldü. Hastalar postoperatif 6. ayda değerlendirildi. Hastalara anket şeklinde semptomatik sorgulama yapıldıktan sonra sialogog (tükürük salgısını arttırıcı) ajan verilerek Minor'ün nişasta-iyot testi uygulandı.Analiz sonucunda 2 hastada (%6,7) subjektif Frey Sendromu saptandı. Bu iki hasta cilt flebi subkutan kaldırılan gruptaydı. Minor'ün nişasta-iyot testiyle yapılan objektif değerlendirme sonucunda ise 25 (%83) hastada Frey Sendromu saptandı. Sub-SMAS cilt flebi grubunda subjektif Frey Sendromu bulunmazken, objektif Frey Sendromu %80 oranında bulundu. Subkutanöz flep grubunda subjektif Frey Sendromu %13, objektif Frey Sendromu %87 oranında bulundu. Frey Sendromu gelişim oranları bakımından subkutanöz ve sub-SMAS gruplar arasında istatistiksel fark tespit edilmedi (p>0,05). Belirlenen noktalardaki cilt flep kalınlığı ile Minor'ün nişasta-iyot testinde gözlenen renk değişikliği alanı arasında da istatistiksel ilişki saptanmadı (p>0,05).Çalışmamızda yaş, cinsiyet, tümör büyüklüğü ve subkutan veya sub-SMAS eleve edilen cilt flebi kalınlığının Frey Sendromu gelişiminde herhangi bir etkisinin olmadığı sonucuna varıldı.