Browsing by Author "Melek, Hamide"
Now showing 1 - 14 of 14
- Results Per Page
- Sort Options
Publication A case of congenital oligoastrocytoma(Erciyes Üniversitesi, 2013-03-01) Bükülmez, Ayşegül; Melek, Hamide; Koken, Reşit; Tuğral, Ayşe Sibel; Şahin, Önder; Melek, Hamide; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; FLA-3310-2022Congenital brain tumours, which have a poor prognosis, are commonly present at the perinatal period and very rarely encountered during childhood. The present case report describes a neonate who was diagnosed with congenital oligoastrocytoma. Physical examination revealed lethargy, macrocephaly, intercostal retractions, tachypnea, areflexia and pectus excavatum as well as the sign of sunset in both eyes. All the laboratory findings were within the normal range. Magnetic resonance imaging of the brain showed a giant mass measuring 9x8x8 cm in the right ventricle. The neonate died on the eighth day of life due to rapid growth of the tumour and acute uncontrollable intracranial haemorrhage. Autopsy demonstrated that the right hemisphere was completely filled with a 17x15 cm cystic mass which contained blood, fibrin and necrotic tissue with a mucoid consistency. This cystic mass was histopathologically diagnosed as anaplastic oligoastrocytoma. The mitotic activity index was determined as 15% for all tumor cells.Publication A five month old girl with deletion in 5th chromosome: Cri du chat syndrome(Galenos Yayincilik, 2008-09-01) Şen, Tolga Altuğ; Melek, Hamide; Köken, Reflit; İmirzalioglu, Necat; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.This five month-old girl was admitted to our clinic due to failure to thrive. On physical examination, her weight, length and head circumference was below the 3rd percentile, she had blond hair, facial dysmorphism and high arched palate. Pronounced hypotonia and motor retardation was present and high-pitched crying was striking. In echocardiographic examination, secundum type ASD and midtrabecular VSD without any important hemodynamic effect was present. In cranial MRI exmination, dilated 4th ventricles and delayed myelinisation in basal ganglia was detected. By the help of high resolution binding teqhnique, deletion in the short arm of the 5th chromosome was detected and diagnosis of Cri du Chat Syndrome was made.Item Afyonkarahisar merkezindeki sağlıklı çocuklarda spot idrar kalsiyum/kreatinin oranlarıyla ve 24 saatlik idrarla kalsiyum atılımının değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Şen, Tolga Altuğ; Köken, Reşit; Demir, Tevfik; Melek, Hamide; Narcı, AdnanAmaç: Hiperkalsiüri çocuklarda çoğunlukla asemptomatik seyreden önemli bir sağlık sorunudur. Hiperkalsiüri çocuklardaki böbrek taşlarıiçin başlıca risk faktörlerindendir. Bu çalışmada çocuklarda ve özellikle bebeklerde 24 saatlik idrar toplanmasındaki güçlüklerden dolayıidrarla kalsiyum atılımının saptanmasıiçin spot idrar örneklerinde kalsiyum/kreatinin oranlarının değerlendirilmesini amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız için fiubat 2001-Ocak 2003 tarihleri arasında, değişik nedenlerle polikliniğimize başvurmuş olan yaşları4 ayla 16 yaş arasında değişen 1027 çocuk (516 kız, 511 erkek) seçilmiştir. Bütün çocukların sabah ikinci idrar örnekleri alınmıştır. Kalsiyum/kreatinin oranıyüksek bulunan çocuklar arasından 24 saatlik idrar toplayabilecek durumda olanlarıiçin 24 saatlik idrar örnekleri toplamalarıistenmiştir. Bulgular: Kız çocuklar için ortalama kalsiyum/kreatinin oranı0,093 (±0,077, S.D.), erkek çocuklar içinse 0,104 (±0,075, S.D.) olarak bulunmuş olup, erkeklerdeki oran anlamlıolarak yüksektir (p=0,002). Yaşları 4-12 ay arasında olan bebeler için kalsiyum/kreatinin oranıortalama 0,203 (±0,121, S.D.), 13 ay- 6 yaş arasındaki küçük çocuklar için 0,133 (±0,081,S.D.), 7-11 yaş arasında büyük çocuklar için 0,095(±0,071,S.D.) ve 12-16 yaş arasındaki adölesanlar için 0,061 (±0,062, S.D.) olarak tespit edilmiş olup, aradaki farklılıklar anlamlıbulunmuştur(p0,05). Erkek çocukların 44’ünde (%8,6), kız çocukların 28’inde (5,4%) hiperkalsiüri tespit edilmiştir. Katılan çocukların hiçbirinde ultrasonografik inceleme yapılarak üriner sistem taş hastalığıtespit edilememiştir. Sonuç: Çocuklarda kalsiyum/kreatinin oranlarının bütün kliniklerde aynıstandart ölçüler içerisinde kullanılabilmesi için yaş gruplarına göre hazırlanmış oransal değerlerin belirlenmiş olmasıgerektiğini düşünüyoruz.Item Akciğerin dev kist hidatiği(Uludağ Üniversitesi, 2008) Korkmaz, Mevlüt; Bükülmez, Ayşegül; Doğru, Ömer; Köken, Reşit; Şen, Tolga Altuğ; Kundak, Afşin; Ovalı, Fahri; Melek, Hamide; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Kist hidatik hastalığı, Türkiye’de ve dünyada insan ve hayvan sağlığını tehdit eden paraziter bir hastalıktır. Parazit başta karaciğer ve akciğer olmak üzere tüm organ ve dokularda giderek büyüyen kistlere yol açar. Çocuklarda en sık yerleştiği organ akciğerdir. Akciğerin elastik dokusundan dolayı büyük boyutlara ulaşır ve daha erken dönemde tanınır. Akciğer kist hidatik hastalığının tanısında radyolojik görüntüleme, özellikle tomografi önemlidir. Bu yazıda akciğer kist hidatik hastalığı tanısı alan altı yaşında bir erkek hasta, akciğer grafide yer kaplayan homojen görünümlerin ayırıcı tanısında kist hidatik hastalığının düşünülmesi gerektiğini vurgulamak amacı ile sunulmuştur.Item Collodion bebek ve konjenital hipotiroidizm birlikteliği: Olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2007) Melek, Hamide; Şen, Tolga Altuğ; Köken, Reşit; Demir, Tevfikİktiyozlar, klinik olarak ciltte soyulma ve histopatolojik olarak hiperkeratozisle karekterize olan kornifikasyon bozukluklarıdır. “Collodion” bebek seyrek görülen konjenital bir bozukluk olup, “harlequin” bebekleri andıran hafif dereceli bir patolojiyi ifade etmektedir. “Collodion” bebekler doğumda yağlı parşömen kağıdını andıran, kalın ve gergin bir zarla kaplıdır ve bu tabaka sonradan dökülmektedir. Bu tablo lamellar iktiyozis ve konjenital iktiyoziform eritrodermada da görülmektedir. “Collodion” bebeklerin konjenital anomalilerle veya başka hastalık tablolarıyla birliktelikleri bildirilmiştir. “Collodion” bebeklerin Hirschsprung hastalığı, familyal tiroksin bağlayan globulin fazlalığı, sağırlık, ağlarken asimetrik yüz, ayak parmaklarının distal falankslarının doğuştan yokluğu ve tırnakların normalden daha kalın olması gibi patolojilerle birliktelikleri bildirilmiştir. Konjenital (Harlequin bebek olarak doğmuş olanlarda) ve kazanılmış iktiyotik cilt değişiklikleri olan erişkinlerde daha önce hipotiroidi birlikteliği bildirilmişken, şimdiye kadar sadece bir “collodion” bebekte hipotiroidi birlikteliği bildirilmiştir. Bizim olgumuz bu birlikteliğin olduğu ikinci olgu olacaktır.Item Cri du Chat sendromu, 5P delesyonu saptanan beş aylık kız olgu(Uludağ Üniversitesi, 2008) Şen, Tolga Altuğ; Köken, Reşit; İmirzalıoğlu, Necat; Melek, Hamide; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Beş aylık kız olgu yeterli tartı alamadığı için getirildi. Fizik muayenesinde boyu, kilosu, baş çevresi 3. persentilin altında olan olgunun açık renkli saçları, fasiyal dismorfizmi, yüksek damağı mevcuttu. Olgunun belirgin hipotonisi, motor retardasyonu saptanırken, tiz sesle ağlaması oldukça dikkat çekiciydi. Ekokardiyografide hemodinamik olarak önemsiz derecede olan sekundum tipi atrial septal defekt ve midtrabeküler ventriküler septal defekt saptandı. Kraniyal MRI’da 4. ventriküllerde genişleme ve bazal ganglionlarda miyelinizasyon gecikmesi bulunmaktaydı. Olgunun periferik kanından yapılan high resolution binding kromozom analizinde 5. kromozom kısa kolunda delesyon saptanınca, 5p delesyon (Cri du Chat) sendromu tanısı konuldu.Item Düzeltilmiş fallot tetralojili çocuklarda arteriyel sertliğin aort kökü dilatasyonu üzerine etkisinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2012) Melek, Hamide; Bostan, Özlem M.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Aort kökü dilatasyonu Fallot tetralojisinin bilinen bir özelliğidir. Düzeltme amaçlı cerrahi girişimden sonra bile bazı Fallot tetralojili olgularda ilerleyici aort kökü dilatasyonu görülmektedir. Cerrahi düzeltme öncesi Fallot tetralojili hastalarda aort kökü dilatasyonu sağdan sola şantın ve dekstrapozisyonun neden olduğu aort kan akımının arttırmasına bağlanmıştır. Ayrıca erken çocukluk döneminden beri aort duvarında bulunan intrinsik histolojik anormallikler aort kök dilatasyonuna yol açan önemli bir faktördür. Bu çalışmada; düzeltme operasyonu uygulanan Fallot tetralojili olgularda aort kök dilatasyonu ile arteriyel sertlik arasındaki ilişki incelenmiştir.Düzeltme operasyonu uygulanmış Fallot tetralojili 50 olgu ve kontrol grubunu oluşturmak üzere benzer yaş dağılımına sahip 27 sağlıklı çocuk çalışmaya dahil edildi. Düzeltilmiş Fallot tetralojili olgular aort kökü dilate olanlar (grup 1) ve dilate olmayanlar (grup 2) diye iki gruba ayrıldı. Aortik strain grup 1'de, grup 2 ve kontrol grubuna göre düşük (p=0004, p<0.001), aortik distensibilite grup 1'de kontrol grubuna göre düşük (p= 0.016), beta sertlik indeksi ise yüksek bulunmuştur (p=0.016). Aortik distensibilite grup 1'de grup 2'ye göre daha düşük, beta sertlik indeksi ise daha yüksek olmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p=0.06, p=0.06). Bu sonuçlar aortun elastikiyetini gösteren aortik strainin, distensibilite ve beta sertlik indeksinden daha önce etkilenmiş olabileceğini düşündürmektedir. Arteriyel sertlik düzeltilmiş Fallot tetralojili hastalardaki ilerleyici aort kök dilatasyonundan sorumlu olabilir. Bu konunun aydınlatılması aort kökü dilatasyonu olan Fallot tetralojili olgularda tedavi yaklaşımının belirlenmesine yardımcı olacaktır.Item The effect of phototherapy on fecal calprotectin levels(Thieme Medical, 2013-03) Bükülmez, Aysegül; Doğru, Ömer; Kundak, Ahmet Afşin; Öztekin, Osman; Köken, Reşit; Ovalı, Fahri; Köken, Tülay; Melek, Hamide; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Pediatri Anabilim Dalı.; 8939183200Objective Fetal calprotectin levels increase in the early stages of necrotizing enterocolitis. Although the effects of several factors on fetal calprotectin have been studied, the effect of phototherapy is not known. In this study, we analyzed the effect of phototherapy on fetal calprotectin levels. Methods Ninety breast-fed newborns (46 male, 44 female) who were hospitalized for indirect hyperbilirubinemia and treated with phototherapy were included to the study. Forty-two of them were term and 44 of them were preterm. Newborns treated with phototherapy (n = 53) constituted the phototherapy group (29 preterm, 24 term) and 37 newborns who did not receive phototherapy (19 preterm, 18 term) constituted the control group. Fecal samples were collected 24 hours after phototherapy had been started. Fecal samples (100 mg) were weighed with sensitive scales and preserved at -80 degrees C after buffering with a special solution. All samples were studied at the same time with a fecal calprotectin kit by using enzyme-linked immunosorbent assay. Results There were no statistically significant difference between fecal calprotectin levels of term and preterm babies who received phototherapy and babies who did not receive phototherapy. Conclusion There was no effect of 24-hour phototherapy on fecal calprotectin levels in preterm and term newborns.Item Hipotiroidi ve kas psödohipertrofisi: Kocher-Debre Semelaigne sendromu(Uludağ Üniversitesi, 2009) Şen, Tolga Altuğ; Köken, Reşit; Demir, Tevfik; Güraksın, Özlem; Uçar, Hafza; Gün, Gülay; Alpay, Faruk; Melek, Hamide; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Uzun süre tedavi edilmeyen hipotiroidi nedeniyle gelişen miyopatili olgularda proksimal kas güçsüzlüğü, egzersizle ortaya çıkan kas ağrıları, kas ödemine bağlı psödohipertrofi, derin tendon reşekslerinde azalma, kaslarda sertleşme vardır. Hipotiroidiye bağlı kaslarda görülen psödohipertrofi oldukça nadir görülen bir klinik tablodur ve Kocher-Debre-Semelaigne sendromu olarak bilinir. Burada boy kısalığının tetkiki için başvuran, 13 yaş 4 aylık kız olguda tespit edilen tiroid aplazisine bağlı hipotiroidi nedeniyle oluşan psödohipertrofiyi vurgulayarak, tedavi edilmeyen hipotirodinin miyopati yapıcı etkisine dikkat çekilmek istendi.Publication Hypothyroidism and muscle pseudohypertrophy: Kocher- debre semelaigne syndrome(Galenos Yayincilik, 2009-06-01) Şen, Tolga Altuğ; Köken, Reşit; Demir, Tevfik; Güraksin, Özlem; Uçar, Hafza; Gün, Gülay; Alpay, Faruk; Melek, Hamide; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; AAJ-3432-2021Long standing hypothyroidism without therapy leads to myopathy which is associated with proximal muscle weakness, fatigue, exertional pain, pseudohypertrophy due to myoedema, diminished deep tendon reflexes, and stiffness in muscles. Kocher-Debre-Semelaigne syndrome is a specific, rare form of hypothyroid myopathy, which causes hypertrophy of muscles. In this article, we emphasized hypothyroid myopathy by reporting a-13 4/12-year old girl with short stature who was diagnosed with hypothyroidism due to thyroid aplasia that caused pseudohypertrophy of muscles.Item Konjenital VSD’lerin cerrahi tedavisinde kullanılan otolog perikart yama ile sentetik yama materyallerin sonuçlarının karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2010-01-22) Helvacı, Hülüsi; Sığnak, Işık Şenkaya; Bostan, Özlem; Melek, Hamide; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Kardiyolojisi Bilim Dalı.Çalışmada opere olan izole VSD olgularında perikart ve sentetik yama sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Retrospektif çalışmada ameliyat olan 40 (%44.44) kadın, 50 (%55.56) erkek toplam 90 hasta dosyası incelendi. 32 hastada (%35.56) perikart yama, 58 hastada ( % 64.44) sentetik yama kullanılmıştı. Olguların 25’i (% 27.78) perimembranöz, 16’sı (%17.78) subarteriel 43’ü (% 47.78) inlet, ve 6’sı (% 6.67) musküler tipte idi. Hastaların 46’sı (% 51.11) 1 yaş altı, 37’si (%41.11) 1-10 yaş arası, 6’sı (%6.67) 10-20 yaş arasında, 1’i (%1.11) ise 20 yaşından büyüktü. Hastalar taburculuk öncesi ve kontrollerde EKO ile değerlendirilmişlerdi. Rezidü VSD saptanan 38 olgudan 14’ünde perikart, 24’ünde sentetik yama kullanılmış, bunlardan sekiz tanesi ortalama 1,8 yıl içinde spontan kapanmıştı. Atriyoventriküler blok gelişen 3 olguya (%3.33) kalıcı kalp pili takılmış, perioperatif 5 olgu (%5.56) kaybedilmişti. VSD’lerin kapatılmasında kullanılan perikart ile sentetik yamalar arasında işlev bakımından istatistiksel olarak fark bulunamadı. Kullanılabilir, masrafsız ve kolay bulunması peri- kardın avantajları arasında sayılabilir. Uzun dönem sonuçlara ihtiyaç vardır.Item Melkersson-Rosenthal sendromu: Bir olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2007) Melek, Hamide; Köken, Raşit; Bükülmez, Ayşegül; Şen, Tolga Altuğ; Demir, Tevfik; Bahçeli, ElvanMelkersson Rosenthal sendromu tekrarlayan periferik fasiyal paralizi, orofasiyal ödem ve fissürlü dil triadı ile karakterize nöro-mukokütan granülomatöz bir hastalıktır. Çocukluk çağında nadir görülen bu sendrom hayatın 2. ve 3. dekadında daha sık görülür. Klasik triadın görülmesi nadirdir ve genellikle monosemptomatik veya oligo semtomatik tutulum izlenir. Bulgulardan bir veya ikisi ile biyopside granülamotöz keilitin varlığı tanı için yeterlidir. Melkersson Rosenthal sendromu tekrarlayan fasiyal paralizilerin ayırıcı tanısında düşünülmesi gereken bir hastalıktır. Bu yazıda Melkersson Rosenthal sendromu tanısı alan 9 yaşında erkek hasta sunulmuştur.Publication Retinal doppler ultrasound and homocystein levels in children with type I diabetes mellitus(Galenos Yayıncılık, 2008-06-01) Şen, Tolga Altuğ; Bükülmez, Ayşegül; Köken, Reşit; Melek, Hamide; Demir, Tevlik; Albayrak, Ramazan; Değirmenci, Bumin; Acar, Murat; Albayrak, Ramazan; Değirmenci, Bumin; Acar, Murat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.; ELI-6925-2022; EUJ-1218-2022; CBR-4402-2022Aim: We aimed to measure plasma homocysteine levels and retinal arterial blood flow of type 1 diabetic children by Doppler ultrasound, which were known to be related with diabetic retinopathy and to compare them with healthy children.Materials and Methods: We selected 42 diabetic children (22 females, 20 males), between the ages of 8 to18 years (mean 13,2 +/- 4,3). Mean duration of type 1 diabetes was 5,02 +/- 2,99 years. For the control group, 30 children (15 females, 15 males) between the ages of 9 to 18 years (mean 14,01 +/- 3,5) were selected. In central retinal arteries and ophthalmic arteries, peak systolic velocity, diastolic velocity, pulsatility and resistivity indexes were measured.Results: Except for the higher central retinal artery diastolic velocity in the control group, retinal blood flow velocities were similiar in diabetic children and the control group (p<0,05). There was no significant correlation between the duration of diabetes and the retinal blood flow velocities of diabetic children (p>0,05). Mean ophthalmic artery peak systolic velocity (37,33 +/- 12,79 cm/sec) for well controlled diabetic children was higher than the poorly controlled group (31,1 +/- 17,17 cm/sec); mean ophthalmic artery resistivity index (0,76 +/- 0,08) for well controlled group was lower than the mean resistivity index ( 0,82 +/- 0,04) of poorly controlled group. Plasma homocysteine levels were higher in diabetic children ( 10,3 +/- 2,18 mu mol/L) than the control group (9,12 +/- 1,9 mu mol/L) (p<0,05). Plasma homocysteine levels of the poorly controlled diabetics (9,42 +/- 2,12 mu mol/L) were higher than the well controlled diabetics (11,33 +/- 2,05 mu mol/L).Conclusion: In the poorly controlled group total plasma homocysteine levels and ophthalmic artery resistivity indexes were increased compared to the well controlled diabetics and healthy children which might be risk factors for diabetic retinopathy.Item Tip 1 diabetes mellituslu çocukların retinal doppler ultrasonografi bulguları ve homosistein düzeyleri(Uludağ Üniversitesi, 2008) Şen, Tolga Altuğ; Bükülmez, Ayşegül; Köken, Reşit; Demir, Tevfik; Albayrak, Ramazan; Değirmenci, Bumin; Acar, Murat; Melek, Hamide; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Amaç: Tip 1 diyabetli çocuklarda diyabetik retinopatiyle ilişkili oldukları düşünülen plazma homosistein düzeylerinin ölçülmeleri, retinal arterlerdeki kan akım hızlarının Doppler ultrasonografiyle değerlendirilerek sağlıklı çocukların ölçümleriyle kıyaslanmaları için bu çalışma planlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız için tip 1 diyabet tanısıyla izlenen yaşları 8-18 (Ortalama 13,2±4,3) arasında olan, 42 hasta (22 kız, 20 erkek) seçilmiştir. Tip 1 diyabet tanılı çocukların ortalama hastalık süreleri 5,02±2,99 yıldır. Kontrol grubu için yaşları 9-18 (Ortalama 14,01±3,5) arasında olan 30 çocuk (15 erkek, 15 kız) seçilmiştir. Vakaların santral retinal arter ve oftalmik arterlerinden pik sistolik hız, diyastolik hız, rezistivite indeksi ve pulsatilite indeksi ölçümleri yapılmıştır. Bulgular: Tip 1 diyabetli çocuklarla kontrol grubundaki çocuklar arasında sadece santral retinal arter diyastolik hızları için, iyi ve kötü kontrollü tip 1 diyabetli çocukların arasında ise sadece oftalmik arter Vmax ölçümleri için anlamlı farklılıklar bulunurken (p<0,05), diğer ölçüm değerleri için aradaki farklar anlamlı bulunmamıştır (p>0,05). Kötü metabolik kontrollü tip 1 diyabetli hastaların oftalmik arter rezistivite indeksleri (0,82±0,04), iyi metabolik kontrollü tip 1 diyabetli hastaların rezistivite indekslerine göre (0,76±0,08) daha yüksek bulunmuştur. Tip 1 diyabet tanılı çocukların ortalama homosistein düzeylerinin (10,3±2,18 μmol/L), kontrol grubundaki çocuklara (9,12±1,9 μmol/L) göre daha yüksek, kötü kontrollü tip 1 diyabetli çocukların ortalama homosistein düzeylerinin (11,33±2 ,05 μmol/L) iyi kontrollü çocuklara (9,42±2,12 μmol/L) göre daha yüksek olduğu ve aradaki farkların anlamlı olduğu tespit edilmiştir (p<0,05). Sonuç: Kötü kontrollü tip 1 diyabetes mellituslu çocuklarda plazma homosistein düzeyleri ve oftalmik arter rezistivite indeksleri, iyi kontrollü tip 1 diyabetli çocuklara ve sağlıklı çocuklara kıyasla artmıştır. Bu artışlar ilerideki dönemde diyabetik retinopati gelişmesi açısından risk oluşturabilir.