1994 Cilt 13 Sayı 1-2-3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/17565
Browse
Browsing by BUU Author "Mısırlıoğlu, Deniz"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Item Doğum kliniğinde sık rastlanan tümör olguları 1. genital kanal tümörleri(Uludağ Üniversitesi, 1994) Mısırlıoğlu, Deniz; Ünal, E. Fatih; Nak, Deniz; Nak, Yavuz; Özlem, Özmen; Veteriner FakültesiBu çalışmada son yıllarda U. Ü. Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Kliniğine getirilençeşitli evcildişi hayvanlarda rastlanılan genital kanal tümörlerinin yapısal özellikleri ile, tür. yaş ve organlara göre dağılımları incelendi. Köpekler tümör oluşma insidansı açısından ilk sırada bulunurken, bu sırasıyla inek ve kısrak izledi. Genital kanal tümörleri içinde vaginal tümörler en sık gözlenirken, uterus, serviks ve vulva tümörüne daha az sayıda rastlandı. Vaginal tümör oluşumu için ortalama yaş köpeklerde 5.5, inekte ise 3.4 olarak saptandı.Item Doğum kliniğinde sık rastlanan tümör olguları ll. meme tümörleri(Uludağ Üniversitesi, 1994) Ünal, E. Fatih; Nak, Deniz; Mısırlıoğlu, Deniz; Kahraman, M. Müfit; Nak, Yavuz; Özmen, Özlem; Veteriner FakültesiBu çalışmada son yıllarda U.Ü. Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Kliniğine getirilen çeşitli evcil dişi hayvanlarda rastlanılan meme tümörlerinin yapısal özellikleri ile, für ve yaşa göre dağılımları incelendi. Köpeklerdeki meme tümörü insidansı kedilerden daha fazla bulundu. Meme tümörlerinin görülme yaşı ortalama 9.75 olarak saptandı.Item Karaciğer parazitozuna sahip koyunlarda karaciğer hasarı ile bazı biyokimyasal kan parametreleri arasındaki ilişki(Uludağ Üniversitesi, 1994) Çetin, Meltem; Mısırlıoğlu, Deniz; Tuncel, Pınar; Veteriner Fakültesi; Biyokimya Ana Bilim DalıBu çalışmada materyal olarak Et ve Balık Kurumu'na kesim için getirilen Kıvırcık ırkı koyunlar kullanıldı. Hayvanlardan kesim esnasında kan ve karaciğer numuneleri alındı. İncelenen 100 hayvandan 84'ü paraziter enfeksiyonlu (E. granulosus 'lu, D. dentriticum'lu ve her ikisinin birlikte bulunduğu durumlar) olarak tespit edildi. Hayvanların karaciğerlerinde değişen derecelerde hiperemi, kanama, yağ dejenerasyonu, nekroz ve yangısel hücre infiltrasyonları ile safra kanallarında, kanal epitellerinde hiperplazi, periportal fibrozis ve siroz gelişimi gibi lezyonlar histopatolojik bulgular olarak saptandı. Bunlar içinde en şiddetli karaciğer hasarına sahip olanlarda biyokimyasal kan parametreleri ölçüldü. E. granulosus, D. dentriticum ve her ikisinin birlikte bulunduğu olgulara sahip hayvanların kan parametreleri arasında bir farklılık saptanmadı. Paraziter infeksiyona sahip hayvanlar bir grup olarak kabul edilip, sağlıklı karaciğere sahip hayvanların kan parametreleri ile karşılaştırıldı. Buna göre lipid, kolesterol düzeyleri ve ALT, ALP, LDH enzimleri aktivitesinde önemli değişmeler saptanmazken, hasarlı grupta protein düzeyi ve GGT aktivitesinde istatistiki açıdan önemli, AST aktivitesinde ise hafif bir yükselme belirlendi.Item Köpeklerde methylmethacrylate (Acrylic Bone Cement) kullanılarak deneysel trohleoplasti(Uludağ Üniversitesi, 1994) Garda, Vedat; Görgül, O.; Mısırlıoğlu, Deniz; Veteriner FakültesiBu çalışma ile eklem yüzlerinde oluşan osteochondral defektlerin, özellikle Osteochondritis Dissecans 'ta oluşan defektin Methylmethacrylate (Acrylic bone cement) ile doldurularak, eklem yüzünün normal yapısının kazandırılması amaçlandı. Deneysel çalışma materyali olarak klinikman sağlıklı 10 köpek kullanıldı. Osteochondral defekt el matkabı kullanılarak femur trochleo patellaris'i lateral çıkıntısı üzerinde, 0.5 cm çapında ve 1.0 cm derinlikte oluşturuldu. Daha sonra hamur kıvamında hazırlanan akrilik kemik çimentosu, sement bıçağı ve kaşığı kullanılarak defekte dolduruldu ve eklem yüzüne normal şekli verildi. Bütün olguların 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 10 ve 14'üncü haftalarda klinik ve radyolojik kontrolleri yapıldı. Radyolojik muayeneler AP ve LM pozisyonlarda yapılan radyografilerle gerçekleştirildi. Postoperatif 3, 4, 5, 7, 10 ve 14'üncü haftalarda köpekler ötanezi yapılarak, ilgili eklemler histopatolojik muayene için laboratuvara gönderildi. Klinik olarak tüm eklemlerdeyangısel bozukluklara rastlanmadı. Birinci hafta sonunda eklem hareketleri ve ağırlık verilmesi normal bulundu ve ekstremitenin yürüyüş fonksiyonuna katkısı normal olarak gözlendi. Radyolojik olarak dejeneratif ve yangısel eklem bozukluklarına, atropati ve osteofit oluşumuna rastlanmadı. Histopatolojik bulgular klinik ve radyolojik bulguları destekler bulundu. Yalnız bir olguda 14'üncü haftada sement yüzeyinin fibröz bir doku tabakası ile örtüldüğü saptandı. Sonuç olarak akrilik kemik çimentosu ile osteochondral defektin dolgusunun yapılması, bu tür olgularda rekonstriktif amaçla potansiyel öneme sahip bir uygulama olabileceği ve bu yöntemin diğer yöntemler yanı sıra sağıtımda alternatif bir yöntem olabileceği kanısına varılmıştır.