1983 Cilt 4 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/20296
Browse
Browsing by BUU Author "Palamut, Mehmet E."
Now showing 1 - 1 of 1
- Results Per Page
- Sort Options
Item Otokontrol vergi güvenlik müessesesi olarak "Hayat standardı esası"(Uludağ Üniversitesi, 1983) Palamut, Mehmet E.; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiVergicilik yönünden içinde yaşadığımız çağın temel özelliği, bugün vergileme işlemlerinin hemen hemen tamamına yakın bir kısmının , mükelleflerin verdiği bilgilere dayandırılıp tarh edilmesidir. Çünkü vergi, ödeme gücü bulunanlardan, onların bu "güç"leriyle orantılı, karşılıksız, zorunlu ve nihai şekilde alınan bir kamu gelir kaynağıdır . Bir kamu kaynağı olması hasebiyledir ki, ödeme gücü bulunanların vergi ödemeleri, hem bir yükümlülük ve hem de bir yurttaşlık ödevidir. Bu konuda, Anayasamızın "Vergi ödevi" başlığını taşıyan hükmü aynen şöyledir: "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür." "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı , maliye politikasının sosyal amacıdır " .' Yukarıdaki madde hükmünde de açıkça görüldüğü gibi, yalnızca "kamu giderlerini karşılamak üzere" alınmayıp, kendisine sosyal muhtevalı birtakım "amaç"ların da gerçekleştirilmesi fonksiyonları verilen verginin, "adaletli ve dengeli dağılımı" esastır . Hiç kuşkusuz, Anayasanın öngördüğü bu esasın işlerliği ise, herkesin "mali gücüne göre" üstlenmesi icabeden "yükümlülük " ten geçer. Hal böyleyken , bir kişinin mali gücünü belirleyen elemanları (gelir, servet ve harcama) en iyi bilen , o güce sahip olan kişinin yine bizzat kendisidir. Söz konusu gücün, idare tarafından gerçeğe yakın bir şekilde bilinmesine ve tespitine, çok kere, imkan yoktur. Mesela, mükellef B'nin 1982 takvim yılında ne kadar gelir elde ettiğini ve aynı malik olduğu servetin serbest piyasa fiyatı ile hangi değere baliğ olacağını , yine ancak B bilir. Onun için, vergi ödeme güçlerini bu güce sahip yükümlüler tarafından düzenlenecek ve idareye bildirilecek bir beyannameyle yakalanmaya çalışılması esastır . Burada belirtmenizde yarar var ki , her ne kadar idarenin B'nin mali gücünü tam olarak yakalama konusunda ehliyet ve yetkisi bulunmaktaysa da, bu, vergi ilkesi ve tekniği açısından pek tutarlı olmayıp; üstelik, tercih edilecek bir yol da değildir . Zira, bazı objektif kıstaslardan hareketle tarh edilecek verginin mükellefin beyanına dayandırılması usulünün, bir taraftan verginin tasarruf ilkesini harekete geçirerek devletin gelirlerinde bir artışa sebep olma, diğer taraftan da, idare ile mükellefler arasındaki anlaşmazlık ve uzlaşmazlıkları ortadan tamamen kaldırma gibi olumlu yönleri vardır.