Fen Bilimleri Doktora Tezleri / PhD Dissertations
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/23
Yasal Uyarı ⚠️ Araştırmacılar, tezlerin tamamı veya bir bölümünü yazarın izni olmadan ticari veya mali kazanç amaçlı kullanamaz, yayınlayamaz, dağıtamaz ve kopyalayamaz. BUU Akademik Açık Erişim Web Sayfasını kullanan araştırmacılar, tezlerden bilimsel etik ve atıf kuralları çerçevesinde yararlanırlar.
Browse
Browsing by Department "Bitki Koruma Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 14 of 14
- Results Per Page
- Sort Options
Item Batı çiçek tripsi, Frankliniella occidentalis (Pergande) (Thysanoptera: Thripidae) popülasyonlarının farklı insektisit gruplarına karşı direnç durumunun araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-23) Demiröz, Duygu; Kumral, Nabi Alper; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0002-0593-0165Bu tez çalışması, yoğun Bitki Koruma Ürünü (BKÜ) kullanımı olduğu bilinen Ege ve Marmara Bölgelerindeki İzmir, Manisa, Bursa ve Çanakkale illerinde bulunan örtü altı sebze ekiliş alanlarından toplanan örneklerle gerçekleştirilmiştir. Sentetik piretroitli, karbamatlı ve spinosyn grubu insektisitlere karşı farklı Frankliniella occidentalis (Pergande) (Thysanoptera: Thripidae) popülasyonlarının direnç durumu IRAC 10 nolu kapsül daldırma testi ile belirlenmiştir. Direnç mekanizmalarını belirlemek amacıyla karboksilesteraz, asetilkolinesteraz, glutathion-S-transferaz, sitokrom P-450 enzim aktiviteleri incelenerek, sodyum kanallarındaki mutasyonlar ve Foα6 (nicotinicace tylcholine receptor subunit) nokta mutasyonu moleküler çalışmalar ile araştırılmıştır. Laboratuvar çalışmaları 2020-2023 yıllarında Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü laboratuvar ve sera koşullarında yürütülmüştür. Biyoassay çalışma sonuçlarına göre Menderes/Altıntepe, Akhisar/Selçikli ve Orhangazi/Fatih popülasyonlarının direnç oranları ve enzim miktarları diğer popülasyonlara göre önemli düzeyde yüksek bulunmuştur. Bayındır/Karaveliler ve Yenişehir/Kavaklı popülasyonlarının direnç oranları ve enzim miktarları ise duyarlı popülasyona benzer olarak düşük tespit edilmiştir. Bu çalışmada Türkiye’de ilk kez F. occidentalis’te T929V, T929I ve G275E nokta mutasyonları bulunmuştur. Bütün popülasyonlarda sodyum kanalında piretroit direnci ile ilişkilendirilmiş T929V gen bölgesinde mutasyon belirlenmiştir. En dirençli Menderes/Altıntepe popülasyonunda ise T929V ve T929I mutasyonları kombine halde tespit edilmiştir. Frankliniella occidentalis’in yine tüm popülasyonlarında spinosad direncine neden olan G275E gen bölgesinde mutasyon belirlenmiştir.Item Bazı bitki ekstraktlarının termitler üzerine etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023) Kwizera, Vital; Gençer, Nimet Sema; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0009-0006-9098-8607Böceklerin yaklaşık 500 milyon yıl önceden itibaren dünyada yaşadığı bilinmektedir. İnsanlar ise sadece 200.000 yıl önce, dünyada yaşamaya başladığından beri ekosisteme zararlı olmaya başlamışlardır. İnsanların çevreye verdiği zarar, diğer hayvanların neden olduğu zararla kıyaslanamaz durumdadır. 1900'lerin başına kadar tarımsal faaliyetler çoğunlukla organik olarak yapılmaktaydı. Sanayileşme ile birlikte çiftçiler tarımı da sanayileştirmeye başladılar. En tehlikeli gelişmeler, pestisitler ve mineral gübre üretiminde oldu çünkü bunların bitki fizyolojisi üzerindeki ve biyotoptaki etkileri çok önemliydi. Biyotopta en çok etkilenenler böceklerdir çünkü pestisitlerin geliştirilmesinden bu yana dünya böcek popülasyonunun %70'ini kaybetmiştir. Termitler insektisit uygulamalarından en çok zarar gören türlerden biri olmuştur. Konvansiyonel pestisitler termitleri kontrol etmede başarısız olsa da, bu tür pestisitlerin her zaman kullanılmaya devam edildiği görülmektedir. Ayrıca pestisitlerin topraktaki yan etkileri ekolojiye büyük zararlar vermektedir. Araştırmamızda termitleri kontrol altına almak için çevre dostu çözümlerden biri olan doğal bitkisel ekstraktlar kullanılmıştır. Üç bitkiden (Lantana camara, Tephrosia vogelii ve Euphorbia tirucalli) elde edilen bitki özütleri, termit uzaklaştırıcı olarak test edilmiştir. Ezilmiş taze yapraklar ezildikten sonra 24, 48 ve 72 saat suda bekletilmiştir. Bu ekstraktlardan elde edilen üç doz, 1:9, 2:8 ve 3:7 (bitki ekstratı: su), aktif termit höyüklerinin etrafındaki parsellere uygulanmıştır. Uygulama yapılan parselleri termitlerin kolonize etmesi için kaç gün geçtiği (uzaklaştırma etkisi) değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, bitkisel özütleri suda bekletme süresinin önemli bir fark yaratmadığı anlaşılmaktadır. Ancak dozlar ve bitki çeşidi, kontrol parsellerine göre önemli farklılıklar göstermiştir. En yüksek uzaklaştırıcı etki, 72 saat suda bekletilen E. tirucalli’nin ve 48 saat suda bekletilen T. vogelii’nin 3:7 ’luk dozlarında sırasıyla 31,3(±1) ve 31(±1) gün olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte, 72 saat suda bekletilen E. tirucalli’nin 1:9 ’luk dozu daha düşük (13 gün(±1)) uzaklaştırıcı etkiye sahiptir. Arazi kullanım analizi ise tarım ve yerleşim alanlarının termit biyotoplarının içine kurulduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, termitlerin topraktaki etkileri göz önüne alındığında ise organik maddenin geri dönüşümünde çiftçilerin yardımcısı olarak kullanılması konusunda büyük potansiyelleri bulunmaktadır. Bu nedenle termitlerin korunması açısından çevre dostu olan bitkisel ekstraktların kullanılmasının önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.Item Bazı bitkisel yağların laboratuvar ve arazi koşullarında Cacopsylla pyricola (Förster) (Hemiptera: Psyllidae) üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2018-06-07) Pehlevan, Bilgi; Kovancı, Orkun Barış; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; Entomoloji Bilim Dalı; 0000-0001-7936-2781Bu tez kapsamında yedi farklı bitkisel tohum yağının Armut psillidi Cacopsylla pyricola (Förster)'in yumurta ve nimfleri üzerine toksik etkisi ile ergin dişilerin yumurta bırakmasını engelleme etkisi üzerine çalışılmıştır. Bu amaçla enginar, kudret narı, hint, keten, hardal, şeftali çekirdeği ve kuşburnu bitkisel tohum yağları laboratuvar denemelerinde kullanılmıştır. Bu bitkisel tohum yağları arasından en etkili olan hardal, keten ve kudret narı yağları seçilerek arazi koşullarında çalışmaya devam edilmiştir. Arazi koşullarında zararlının kışlık formuna karşı yumurtlamanın engellenmesi uygulamalarından 7 gün sonra %79,8 engelleme oranıyla en etkili yağ yazlık yağ olmuştur. Kudret narı ve hardal yağı sırasıyla %72,5 ve %68,8 engelleme oranları ile yazlık yağı takip etmiştir. Keten yağı %63,6 ile en düşük etkiyi göstermiştir. Uygulama yapıldıktan 14 gün sonra yazlık yağ %64,7 engelleme oranıyla en etkili olmuştur. Hardal, kudret narı ve keten yağları sırasıyla %53,2, %50,8 ve %43,4 oranları ile yazlık yağı takip etmiştir. Zararlının yazlık formuna karşı yumurtlamanın engellenmesi uygulamalarından 7 gün sonra %87,7 engelleme oranıyla en etkili yağ yazlık yağ olmuştur. Hardal, kudret narı ve keten yağları sırasıyla %74,7, %68,0 ve %59,6 oranları ile yazlık yağı takip etmiştir. Uygulama yapıldıktan 14 gün sonra yazlık yağ %82,1 engelleme yaparken, bu yağı %62,0 ile hardal yağı takip etmiştir. Kudret narı ve keten yağları sırasıyla %47,2 ve %42,1 etkinlik göstermişlerdir. Yumurta ölüm oranlarının belirlenmesi için uygulamalar yapıldıktan 7 gün sonra yağların toksik etkisi değerlendirilmiştir. En fazla yumurta ölümü %90,0 ile yazlık yağda olurken, bu yağı %76,8 ile hardal yağı takip etmiştir. Kudret narı ve keten yağında sırasıyla %69,9 ve %64,7 ölüm olmuştur. Uygulama yapıldıktan 3 gün sonra nimfe karşı toksik etki belirlenmiştir. En fazla nimf ölümü %90,4 ile yazlık yağda ve %80,5 ile hardal yağının %1 dozunda gerçekleşmiştir. Keten yağının sırasıyla %1 (%47,9) ve %1,5 (%52,2) dozları ile kudret narının %1,5 (%49,4) dozu en düşük etkiyi göstermişlerdir. Laboratuvar denemelerinde %1 ve %1,5'lik yağ dozunda fitotoksisite önemli seviyede olmamıştır ancak %2'lik dozda bazı bitkisel yağlar yaprakta fitotoksisite meydana getirmiştir. Arazide %1 ve %1,5 yağ dozlarında da önemli seviyede fitotoksisite gözlenmemiştir. Sonuç olarak hardal, keten ve kudret narı tohum yağları bu zararlının her iki formununda yumurtlamasının engellenmesini sağlamış ve yumurta ve nimflere karşı toksik etki göstermişlerdir. İleride yapılacak çalışmalarda yağlar ile insektisitlerin belirli oranlarda karıştırılarak uygulama yapılması bu zararlının mücadelesine katkı sağlayabilir.Item Bursa ili buğday alanlarındaki kök ve kökboğazı fungal hastalıkları üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1999-06-25) Arslan, Ümit; Baykal, Necati; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBu çalışma Bursa ili buğday alanlarında 1996 ve 1997 yıllarında gerçekleştirilmiş olup, kök ve kökboğazı fungal etmenlerinin oluşturduğu hastalığa yakalanma ve yaygınlık oranı, simptomatolojik ve taksonomik özellikleri, patojenisiteleri, buğday çeşitlerinin reaksiyonları ve tohum ilacı olarak kullanılan bazı fungisitlerin etkileri araştırılmıştır. Çalışmalar survey alanlarında ve laboratuvar koşullarında yürütülmüştür. Araştırma alanındaki hastalığa yakalanma oram 1996 ve 1997 yıllarında sırasıyla % 14.53 ve %1 1.27, yaygınlık oram ise %38.82 ve %37.97 olarak saptanmıştır. Kök ve kökboğazından yapılan izolasyonlarda en yüksek oranda izole edilen funguslar Fusarium spp., Rhizoctonia cerealis van der Hoeven, Alternaria alternata (Fr.) Keissler ve Drechslera sorokiniana (Sacc.) Subram and Jain'dır. Ayrıca, bu funguslarm simptomatolojik ve taksonomik özellikleri de kaydedilmiştir. Fusarium spp. veR. cerealis izolatlannm patojenisiteleri sırasıyla %8. 57-100. 00 ve %35.43-100.00 arasında değişmiştir. Kontrollü koşullarda reaksiyonları araştırılan 8 buğday çeşidinden l'i (Saraybosna,) F. culmorum (W.G.Sm.) Sacc. 'a orta derecede duyarlı, F. graminearum Schawabe ve R. cerealis 'e duyarlı olarak belirlenmiştir. Diğer 7 çeşit her 3 etmene duyarlı bulunmuştur. Türkiye'de, Buğdayda Sürme (Tilletia foetiaa (Wallr.) Liro, T. caries (DC.) Tul.) ve Rastık (Ustilago nuda tritici Schaffn.) hastalıklarına karşı ruhsatlı fungisitlerden Carbendazim, Tebuconazole, Maneb ve Triticonazole'un kullanım dozunda F. culmorum'z. sırasıyla %80.00, %80.00, %60.00 ve %28.00 oranında etkili olduğu saptanmıştır.Item Bursa ilinde ahududu zararlılarının tespit edilmesi ve bunlardan böğürtlen süslüböceği, Coroebus rubi (L.) (Coleoptera: Buprestidae)'nin morfolojisi, biyolojisi ve ekolojisi üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1999-09-23) Kaya, Mehmet; Kovancı, Bahattin; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBu çalışma 1995-1999 yıllarında Bursa ilinde ahududu zararlılarının tespit edilmesi ve bu zararlılardan Böğürtlen süslü böceği, Coroebus rubi (L.)'nin morfolojisi, biyolojisi ve ekolojisinin araştırılması amacıyla yapılmıştır. Araştırmalar hem doğal koşullarda ve hemde 25±1°C sıcaklık, %65±% orantılı nem ve 16A:8K fotoperiyot koşullarında gerçekleştirilmiştir. Zararlıların toplanmasında gözle kontrol, darbe (japon şemsiyesi), tuzak ve atrap yöntemleri kullanılmıştır. Yapılan çalışmalar sonunda 7 takım 21 familyadan toplam 51 türün ahududu bitkisinde zararlı olduğu ve bu türlerden C. rubi'nin ahududunun ana zararlısı durumunda bulunduğu saptanmıştır. Ahududu alanlarında Anthonomus rubi Herbst, Anthonomus brunnipennis Curtis., Lasioptera rubi Heeg. ve Resseliella theobaldi (Barnes)'nin önemli, Tetranychus urticae Koch., Aphis gossypii Glover, Aphis idae van der Goot, Corous marginatus (L.), Dolycoris baccarum (L.), ve Palomena viridissima (Pd.)'nın potansiyel zararlılar olduğu tespit edilmiştir. Diğer yandan C. rubi'nin. kışı larva evresinde diyapoz durumunda geçirdiği ve diyapozun Şubat sonu-Mart başında sona erdiği, daha sonra larvaların 30-40 gün süreyle kuyessense girdikleri, ilk erginlerin 1996, 1997 ve 1999 yıllarında sırasıyla 30 Mayıs, 12 Haziran ve 27 Mayıs'ta görüldüğü, ergin uçuşunun yer ve yıla göre 28-63 gün arasında değiştiği belirlenmiştir. Doğal koşullarda 1996 ve 1997 yıllarında dişi ömrünün sırasıyla ve ortalama 30.10±4.81 (24-42) gün ve 34.90±7.94 (23-47) gün, erkek ömrünün ise yine sırasıyla ve ortalama 27.70±5.88 (21-42) gün ve 28.60±4.43 (20-36) gün olduğu, aynı yıllarda dişilerin sırasıyla ve ortalama 35.60±8.56 (1-49) adet ve 47.10±17.07 (24-72) adet yumurta bıraktığı, embriyonal gelişme süresinin sırasıyla ve ortalama 16.94±0.72 (16-18) gün ve 15.90±0.73 (15-17) gün, sürgünde bulunan larva sayısının sırasıyla ve ortalama 1.44±0.64 (1-3) adet ve 1.55±0.74 (1-3) adet, pupa olma yüksekliğinin yine sırasıyla ve ortalama 14.80Ü1.42 (1-42) cm ve 11.78±8.78 (1-35) cm olduğu saptanmıştır. Prepupa süresinin 7-10 gün, prepupa+pupa süresinin ise 1996'da 21-36 gün, 1997'de 24-42 gün arasında değiştiği, cinsel oranın 1.00:1.02 olarak erkekler lehine olduğu ve zararlının konukçularının Rubus, Rosa ve Fragaria cinslerine bağlı üzümsü meyveler olduğu tespit edilmiştir. Laboratuvarda dişi ve erkek ömrünün sırasıyla ve ortalama 32.60±6.97 (21-44) gün ve 25.20±6.12 (16-37) gün olduğu, dişilerin ortalama 48.40±18.15 (17-78) adet yumurta yumurtladığı, yumurta açılma süresinin ortalama 14.93±0.74 (14-16) gün, prepupa+pupa gelişme süresinin 21.84Ü.54 (18-25) gün olduğu saptanmıştır. Ayrıca C. rubi erginlerinin Forficula auricularia L. tarafından avlandığı, larvaların ise Aprostocetus craceus Graham tarafından parazitlendiği belirlenmiştir.Item Bursa ilinde armutlarda zarar yapan cacopsylla (homoptera: psyllidae) türleri üzerinde biyolojik ve ekolojik araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1999-09-23) Gençer, Nimet Sema; Kovancı, Bahattin; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBu çalışma 1995-1998 yıllan arasında Bursa ilinde Armut psillidlerinin tespit edilmesi ve bunların morfolojisi, biyolojisi ve ekolojisinin araştırılması amacıyla yapılmıştır. Araştırmalar hem doğal koşullarda, hem de 25 ± 1°C sıcaklık, % 65 ± 5 orantılı nem ve 16A:8K fotoperiyot koşullarında gerçekleştirilmiştir. Psillidlerin biyolojilerinin izlenmesinde şifon dal kafes yöntemi kullanılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda Bursa ilinde Psyllidae (Hom.) familyasına ait iki psillid türü belirlenmiş olup, bunlar; Cacopsylla pyri (L.) ve Cacopsylla pyricola (Förster)'dir. Bunlardan C. pyrfwa. armut bahçelerinde ana zararlı olduğu görülmüştür. C. pyri ve C. pyricola kışı ergin dönemde diyapoz halinde armut ağaçlarının dallan üzerinde bulunan çatlak ve yarıklarda geçirmektedir. İlk erginler Şubat sonu Mart başlarında görülmeğe başlamaktadır. Mart ayında günlük ortalama sıcaklığın ard arda iki gün 10°C'nin üzerine çıktığı günlerde dişilerin sürgünlerde açılmamış tomurcukların diplerine yumurta bırakmağa başladığı görülmüştür. Doğal koşullarda kışlık form ve yazlık form C. pyri dişisi sırasıyla ve ortalama olarak 191 (150-225) ve 214 (150-300) adet yumurta bırakmaktadır. İlkbaharda yumurtaların açılma süresi ortalama 9.02 (7-10) gün, yazlık yumurtaların açılma süresi ise ortalama 5.6 (4-7) gündür. Laboratuvar koşullarında yazlık form C. pyri dişisinin yumurta sayısının ortalama 1 17. 1 ± 32.481 (73-156) adet ve yumurtaların açılım süresinin ortalama 5.3 (3-7) gün olduğu belirlenmiştir. Kışlık form C. pyri dişilerinin bıraktıkları yumurtaların % 85.51'inin sürgünlerdeki ilk dört tomurcuk dibinde, yazlık form Ç. pyri dişilerinin bıraktıktan yumurtaların % 80.53'ünün sürgünde ilk beş yaprakta bulunduğu ve % 72.77'sinin ise yaprağın üst yüzeyinde olduğu belirlenmiştir. Doğal koşullarda C. pyri nimflerinin toplam gelişme süresinin ortalama 34.8 (31-42) gün, laboratuvar koşullarında ise 23.4 (19-30) gün olduğu saptanmıştır. Kışlık form ve yazlık form C. pyri'nin cinsel oram sırasıyla 1.06:1.00 ve 1.22:1.00'dir. 1996 ve 1997 yılında iki tür de 4 döl vermiştir. Ayrıca C. pyri yumurta ve nimflerinin Anthocoris nemoralis (F.) tarafından avlandığı, en önemli nimf parazitoidinin ise Trechnites psyllae Rusckha olduğu belirlenmiştir.Item Bursa ilinde depolanmış ürünlerde zararlı lepidopter türlerinin saptanması ve önemli olanların populasyon dalgalanmaları üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 2004-02-09) Coşkuncu, Kıymet Senan; Kovancı, Bahattin; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBu çalışma 2000-2002 yıllarında Bursa ilinde depolanmış ürünlerde zararlı Lepidopter türlerinin belirlenmesi ve ekonomik önemi olan türlerin popülasyon dalgalanmalarının incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Faunistik çalışmalar ve popülasyon dalgalanması çalışmalarında gözle kontrol, örnek alma yöntemleri ve cinsel çekici tuzaklar kullanılmış ve sayımlar haftada bir kez yapılmıştır. Yapılan çalışmalar sonunda, depolanmış ürünlerde ekonomik öneme sahip zararlıların un fabrikalarında, Ephestia kuehniella Zell., Plodia interpunctella Hübn., tütün depolarında ise Ephestia elutella (Hübn.) olduğu saptanmıştır. E. kuehniella 'nın Bursa ili un fabrikalarında belirgin 2-4 uçuşunun bulunduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte, E. elutella 'nın Osmangazi ilçesi tütün depolarında 2-3, Mudanya ilçesi tütün depolarında ise 3-4 uçuşunun bulunduğu belirlenmiştir. Bundan başka, Pyralis farinalis L., Sitotroga cerealella Oliv., Cadra figulilella Greg., Cadra calidella Gn. ve Ectomyelois ceratonia Zell. da önemli zararlılardır. Ayrıca, Pyralidae familyası larvalarının endoparazitoiti olan Venturia canescens Grav. (Hymenoptera: Ichneumonidae) un fabrikalarında tespit edilmiştir. Feromon tuzaklar zararlıların çıkış zamanları ve depoda yoğun oldukları bölümlerin belirlenmesinde etkin olmuş ve böylece doğru zamanda daha az ilaçlama ile zararlıların mücadelesine yardımcı olabileceği belirlenmiştir.Item Bursa ilinde ılıman iklim meyvelerinde bulunan zararlı ve doğal düşman akarların saptanması ve Panonychus ulmi (KOCH)'nin bazı pestisitlere karşı duyarlılığı üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 2005-10-10) Kumral, Nabi Alper; Kovancı, Bahattin; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBu çalışma Bursa’nın ilaçlanmayan ve ticari bahçelerindeki ılıman iklim meyve ağaçlarında akar türlerini saptamak ve Panonychus ulmi (Koch)’nin bazı pestisitlere karşı duyarlılıklarını belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Akar örneklemeleri Nisan 2003’den Ekim 2004’e kadar erik, şeftali, elma, armut, ayva, kiraz ve vişne ağaçlarından yapılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre, Phytoseiidae, Macrochelidae, Ascidae, Laelapidae, Bdellidae, Cunaxidae, Tydeidae, Cheyletidae, Tetranychidae, Tenuipalpidae, Stigmaeidae, Anystidae, Erythraeidae, Tarsonemidae, Scutacaridae, Eriophyidae ve Acaridae familyalarına 17 cinsine ait 37 tür tespit edilmiştir. Zararlı familyalar arasında Tetranychidae 5 cins ve 6 türle en önemli familyadır. Bryobia rubrioculus (Scheuten) ve Amphitetranychus viennensis (Zacher) iki yıllık çalışmalar boyunca ilaçlanmayan bahçelerin en baskın türleri olmasına rağmen, P. ulmi ve Tetranychus urticae Koch ticari bahçelerden özellikle sırasıyla elma ve eriklerden sık olarak toplanmıştır. Predatör familyalar arasından ise Phytoseiidae 8 cins ve 11 tür ile en önemlisidir. Ayrıca, en yaygın phytoseiid türü ise Typhlodromus athiasae Porath and Swirski bulunmuştur. P. ulmi’nin amitraz, dicofol, bromopropylate ve fenpyroximate etkili maddeli akarisitlere olan duyarlılığı kuru kalıntı biyoassay yöntemi kullanılarak (Yaprak disk-ilaçlama kulesi) araştırılmıştır. Hassas ırk popülasyonu ile karşılaştırılarak saptanan duyarlılık kaybı oranları amitraz, dicofol, bromopropylate ve fenpyroximate için sırasıyla <1.0-5.21, <1.0-4.68, 1.19-6.04 ve 1.78-9.30 kat (LC50’ye göre) olarak saptanmıştır.Item Çilekte kurşuni küf (Botrytis cinerea pers: ex. fr.) hastalığına karşı bakteriyel antagonistlerin saptanması, etkilerinin belirlenmesi ve populasyon dinamiklerinin izlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2009-10-23) İlhan, Kadir; Karabulut, Özgür Akgün; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBu çalışmada, 2005 ve 2006 yıllarında bazı bakteriyel antagonistler kullanılarak çileğin en önemli hastalığı olan Botrytis cinerea'nın hasat öncesi ve sonrası dönemde engellenmesi araştırılmıştır. Bu amaçla 219 adet bakteriyel antagonist adayı izolat 2004 yılında Bursa ve çevresinde ticari olarak çilek yetiştiriciliği yapılan Keles, Kestel, ve Uludağ'da bulunan bahçelerdeki çilek bitkilerinin farklı organlarından izole edilmiş ve etkinlikleri çilek meyveleri üzerinde ön denemeler ile belirlenmiştir. Ön denemeler sonucu 10 bakteriyel izolatın etkili olduğu bulunmuştur. Bu izolatların LOPAT testleri ve tür teşhisleri yapılmıştır. Etkili bulunan izolatların tür teşhişleri sonucu Bacillus megaterium ve Pseudomonas vesicularis olduğu anlaşılmıştır. Bu iki izolatın biyolojik savaşımda kullanılabileceği bulunmuştur. P. vesicularis'in biyolojik savaşımda kullanılması literatür için yeni bir kayıt olmuştur. Bu iki izolata ek olarak bezelyeden izole edilmiş fluoresant özellik gösteren bir Pseudomonas fluorescens izolatı da arazi denemelerine dahil edilmiştir. Arazi denemeleri sonucunda, 2005 ve 2006 yıllarında tüm antagonist bakteri uygulamalarının sentetik fungisit kadar etkili olduğu bulunmuş ve etki düzeylerinin %26.84 ile %47.36 aralığında olduğu tespit edilmiştir. Hasat sonundaki enfekteli meyve yüzdeleri incelendiğinde ise 2005 yılında P. vesicularis ve B. megaterium'un, 2006 yılında ise tüm antagonist bakteri uygulamalarının etkili oldukları görülmüştür. Bakterilerin populasyon değişimleri antibiyotik işaretleme ve RAPD-PCR tekniği ile izlenmiştir. Arazide çalışmalarında uygulamadan bir hafta sonra antagonist bakteri populasyonlarının antibiyotik ile işaretleme yönteminde 104 cfu/meyve düzeyinde, RAPD-PCR tekniğinde ise 103 cfu/meyve düzeyinde olduğu tespit edilmiştir. Hasat sonunda ise antagonist bakteri populasyonları antibiyotik ile işaretleme yönteminde 105 cfu/meyve düzeyinde, RAPD-PCR tekniğinde ise 104 cfu/meyve düzeyinde bulunmuştur. Soğuk hava deposunda antagonist bakterilerin canlılıklarını devam ettirebildiği belirlenmiştir. RAPD-PCR tekniğinin bakterilerin populasyonunun izlenmesinde diğer yöntemlerin doğruluğunu test etmek açısından yararlı olduğu tespit edilmiştir.Item Heterorhabditis bacteriophora HBH hibrit ırkının ın vıtro katı kültürde üretiminin optimizasyonu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-10-08) Ulu, Tufan Can; Susurluk, İsmail Alper; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıEntomopatojen nematodlar (EPN) dünya genelinde yaygın biçimde kullanılan biyolojik mücadele etmenleridir. Nemata şubesinin Rhabditida takımı Heterorhabditidae ve Steinernematidae familyalarına bağlı olan bu organizmalar toprak altında yaşamakta ve yaşam döngülerinin devamı için bir konukçu böceğe ihtiyaç duymaktadır. Biyolojileri gereği konukçu böceği öldüren ve içerisinde üreyen EPN' ler daha sonra toprağa geçerek yeni konukçu arayışında bulunurlar. Konukçu arama özelliği, klasik alet ve ekipmanlar ile uygulanabilmeleri, doğaya ve insana zararsız olmaları ve 250' den fazla böceğe etkili olmaları gibi olumlu özellikleri sayesinde son yıllarda biyolojik mücadele pazarında kendilerine önemli bir yer edinmişlerdir. Ancak birçok biyolojik mücadele etmeninde olduğu gibi EPN' lerin de önemli olumsuz özelliklerinden biri ticari üretimlerinin pahalı olmasıdır. Bu amaçla uzun yıllardır araştırmalar yapılmakta ve hem doğrudan hem dolaylı yollardan üretim, depolama ve taşıma maliyetlerinin düşürülmesi amaçlanmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalardan birisi de üretim ortamı ve fiziksel bazı ölçütlerin optimize edilmesidir. Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Nematoloji Laboratuvarı' nda 2010-2013 yılları arasında yürütülen bir proje kapsamında üstün özelliklere sahip bir hibrit ırk elde edilmiş ve bu ırka patent alınmıştır. Heterorhabditis bacteriophora türüne ait olan HBH hibrit ırkının ülkemize ait olması ve biyo-ekolojik olarak ülkemiz şartlarına adapte olması önemli olarak görülmektedir. Bu amaçla HBH hibrit ırkının in vitro katı kültürde üretiminin optimizasyonu ve bu sayede üretim veriminin artırılması hedeflenmiştir. Bu doğrultuda tez çalışmasında üretim ölçütleri olarak içerisinde ek besin maddeleri bulunan (soya lesitini, yumurta sarısı) farklı ortam içerikleri, sıcaklık (24, 28 ve 32 °C) ve üretim ortamının pH değeri (5, 7 ve 9) kullanılmıştır. Farklı ölçüt değerleri kullanılarak yapılan üretim sonuçları incelendiğinde, hermafrodit yumurta sayısı ve toplam infektif jüvenil sayısı bakımından içerisinde soya lesitini bulunan, 28 °C' de ve pH 7 değerinde yapılan üretimin istatistiksel olarak en verimli kombinasyon olduğu belirlenmiştir. pH 9 değerinin değerlendirme ölçütleri üzerine istatistiksel olarak olumsuz etkiler gösterdiği tespit edilmiştir. Bu tez çalışması ile HBH hibrit ırkı için bazı önemli üretim ölçütlerinin katı kültürde üretim için optimum değerleri belirlenmiştir.Item İzmir ili park ve bahçe alanlarında bulunan bitki paraziti nematod türleri üzerine taksonomik araştırmalar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022) Akdemir, Yasemin Kongu; Susurluk, İsmail Alper; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0001-9072-4106Bu çalışmada İzmir İli' nin Konak, Bornova, Çiğli ve Balçova merkez ilçelerinde yer alan ve bitki çeşitliliğinin fazla olduğu park ve rekreasyon alanlarındaki bitki paraziti nematod türlerinin faunistik ve taksonomik olmak üzere iki bölümde incelemesi yapılmıştır. Tez örneklemeleri 2015-2017 yılları arasında ergin bitki paraziti nematod türlerinin yaygın olarak bulunduğu Nisan ve Ekim aylarında yapılmıştır. Belirlenen yerlerden toprak ve kök örnekleri alınmıştır. Alınan bu örneklerden ekstrakte edilen bitki paraziti nematod türlerinin daimi preparatları hazırlanarak morfolojik ve allometrik ölçüm değerleri ile morfometrik karakterler kullanılarak teşhisleri yapılmıştır. Tespit edilen türlerin sinonim isimleri, gözlemlenen varyasyonlar tespit edildiği konukçu bitkiler ve habitatları hakkındaki literatür kayıtları verilmiştir. Çalışmanın sonucunda; Tylenchida, Dorylaimida, Aphelenchida takımlarına bağlı 4 alttakım, 2 aratakım, 8 üstfamilya, 11 familya, 14 altfamilya ve 18 cins' e bağlı toplam 41 tür teşhis edilmiştir. Tespit edilen türlerden Coslenchus polonicus, Ditylenchus medicaginis, Helicotylenchus erythrinae, Rotylenchus fragaricus, Psilenchus curcumerus, Psilenchus pini ve Paratylenchus pedrami sb. nov. Türkiye nematod faunası için yeni kayıt niteliğindedir. Çalışmada en sık karşılaşılan türler olarak ilk 5 sırayı Boleodorus thylactus, Pratylenchus penetrans, Paratylenchus pedrami sp. nov., Helicotylenchus pseudorobustus, Helicotylenchus multicinctus almıştır.Item J. H. Hale şeftali çeşidinde hasat sonrası görülen hastalıklara karşı kimyasal savaşıma alternatif olabilecek yöntemler üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 2001-06-29) Karabulut, Özgür Akgün; Baykal, Necati; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim DalıBu çalışmada, şeftali meyvelerinde hasat sonrası hastalıklara neden olan patojenleri engellemek amacıyla alternatif savaşım yöntemlerinin kullanılma olanağı araştırılmıştır. Etkinliği denenen 108 adet maya izolatından 7 adedinin hem B. cinerea hem de P. expansum'a karşı etkili olduğu bulunmuştur. Random amplifîed PCR (RAPD) ve arbitrarily primed PCR kullanılarak yapılan karakterizasyon belirleme çalışmaları, bu 7 izolatın 3 farklı genetik gruba ayrılabileceğini ortaya çıkarmıştır. Kloeckera apiculata olarak tanılanan bir izolatın diğerlerine oranla P. expansum, B. cinerea ve M. fructicoldya karşı daha başarılı sonuçlar verdiği belirlenmiştir. Diğer denemeler, bu antagonist mayanın P. expansum ve B. cinerea yı O °C’de 45 gün süresince depolanan meyvelerde de engelleme yeteneğinde olduğunu ortaya çıkarmıştır. Normal atmosfer (NA) ve modifiye atmosfer (MA) koşullan altında depolanan hem patojen inokulasyonu yapılmış hem de doğal enfeksiyona bırakılmış meyveler üzerinde diğer bazı savaşım yöntemlerinin etkisi de araştırılmıştır. Bu savaşım yöntemlerinden Aspire ve sıcak suyun tek başına kullanıldıkları durumda P. expansum ve B. cinerea’ya karşı başarısız oldukları bulunmuştur. Bunun aksine, her iki uygulama MA koşullarında beraber kullanıldıklarında oldukça başarılı olmuşlardır. Meyvelere 2 dakika süreyle uygulanan mikrodalganın tek başına kullanıldığında da NA koşullarında P. expansum ve B. cinerea"nın lezyon çapını % 50 düzeyinde azalttığı tespit edilmiştir. Elde edilen bütün bu verilerin, 1999 ve 2000 yıllarında doğal enfeksiyona bırakılan meyveler ile yürütülen denemelerin sonuçlarına paralel olduğu bulunmuştur. Başardı bulunan bu uygulamaların, depolama ve raf ömrü süresince meyvelerin kalite kriterleri üzerine olumsuz bir etkisinin veya meyve yüzeyinde herhangi bir zararının olmadığı belirlenmiştir.Item Mısır silajında bazı insektisitler ve bunların zehirli metabolitlerinin kalıntı durumunun belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-12) Azar, İsmail; Kumral, Nabi Alper; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0003-4424-208XBu çalışmanın amacı, chlorpyrifos, deltamethrin ve imidacloprid’in 200 günlük fermantasyon süresince mısır silajı içerisindeki degredasyonunu ve bazı metabolitlerine [3,5,6-trichloro-2-pyridinol, diethyl phosphate, diethyl thiophosphate, chlorpyrifos-oxon, 3-phenoxybenzoic acid, 3-(4-hydroxyphenoxy)benzoic acid, imidacloprid-olefin, imidacloprid guanidine, 6-hydroxynicotinic acid ve 6-chloronicotinic acid] dönüşümünü izlemektir. Çalışmada, fermantasyon sürecinin insektisitlerin parçalanması ve metabolitlere dönüşmesi üzerine etkisi araştırılmıştır. Laktik asit bakterilerinin fermantasyonu mısır silajında asidik koşulların oluşumuna neden olmaktadır. İnsektisitler fermantasyon ortamında bulunan bu mikroorganizmalar tarafından metabolize edilebilmektedir. Bu tez çalışmasında insektisitler blank örneklere (pestisit kullanılmadan yetiştirilen mısırlar) laboratuvar ortamında ayrı ayrı uygulanmıştır. İnsektisit spike edilmiş mısır bitkilerinin bir kısmı kurumaya bırakılmış, bir kısmı kavanozlarda silaj yapılmıştır. Fermantasyonun etkisini belirlemek için örneklerde, spike edilmiş olan insektisitler ve metabolitleri LC-MS/MS kullanılarak periyodik olarak analiz edilmiştir. Analizlerde kullanılan yöntemin verifikasyonu SANTE/12682/2019 rehberine göre yapılmıştır. LOD değerleri 2,76 mg/kg ile 53,61 mg/kg arasında, LOQ değerleri ise 9,19 mg/kg ile 178,71 mg/kg arasında bulunmuştur. Analitlerin geri kazanımları %93,7-109,2, tekrarlanabilirlik RDSr değerleri %1-15 ve tekrarüretilebilirlik RDSR değerleri %1-13 arasında hesaplanmıştır. İnsektisit uygulanmasından 200 gün sonra silaj örneklerinde chlorpyrifos, deltamethrin ve imidacloprid bozunma oranları sırasıyla %46, %45 ve %30 olarak tespit edilirken bu oran kontrol (kurutulmuş mısır) örneklerinde %67, %55 ve %61 olarak belirlenmiştir. Bu çalışma, mısır silajındaki düşük pH ortamının insektisitlerin bozunmasını yavaşlattığını, dolayısıyla pestisit kalıntılarının aerobik koşullara kıyasla silaj ortamında daha uzun süre stabil kalabildiğini göstermiştir.Item Yerli bir Amblyseius swirskii (Athias-Henriot) (Acari: Phytoseiidae) popülasyonunun farklı sebze türlerinde ikinoktalı kırmızıörümcek, [Tetranychus urticae Koch (Acari: Tetranychidae)]’e karşı kullanılma potansiyelinin belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-20) Göksel, Pınar; Kumral, Nabi Alper; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bitki Koruma Ana Bilim Dalı; 0000-0002-1120-3925Bu tez çalışmasının amacı, Amblyseius swirskii (Athias-Henriot) (Acari: Phytoseiidae)’nin Türkiye’den toplanan doğal bir popülasyonunun farklı sebze çeşitlerinde İkinoktalı kırmızıörümcek, Tetranyhus urticae (Koch) (Acari: Tetranychidae)’nin kırmızı formuna karşı biyolojik mücadele etmeni olarak kullanılmasıdır. Phytoseiidae familyasının aktivitesini düşüren yaprak tüylülüğü biyolojik mücadele açısından önem arz ettiği için bu çalışmada domates, biber, patlıcan, hıyar ve fasulyenin en az tüylülüğe sahip çeşitleri kullanılmıştır. Tezin laboratuvar çalışmaları kapsamında A. swirskii’nin T. urticae ile beslenmesi durumunda biyolojik parametreleri (ergin öncesi dönemlerin gelişme süresi ve canlılık oranları, ergin üreme ve ömür uzunluğu, hayat tablosu parametreleri) ile sayısal ve işlevsel tepkiler belirlenmiştir. Örtüaltı çalışmalarında ise sebze türlerinde en az trikom yoğunluğuna sahip çeşitlerinde ilk salımda T. urticae’ye karşı 1: 5 (avcı: av) oranda A. swirskii’nin uygulanması sonucu biyolojik etkinliği ortaya konulmuştur. Bu tez 2020-2023 yıllarında Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü laboratuvar ve sera koşullarında yürütülmüştür. Araştırma sonuçlarına göre, trikom yoğunluğu en düşük bulunan çeşitler; Domateste Şencan 9, patlıcanda Pala 49, biberde Sürmeli Biberi, fasulyede Alman Ayşe ve hıyarda Çengelköy Hıyarı 5802’dir. Hayat tablosu parametrelerinden rm, Ro ve To değerlendirildiğinde ise en yüksek değerler biberde bulunurken, bunu sırasıyla patlıcan, domates, hıyar ve fasulye izlemiştir. Sera koşullarında A. swirskii’nin biyolojik etkinlik çalışmalarına göre en yüksek avcı popülasyonu ve en düşük T. urticae popülasyonu sırasıyla fasulye, domates, patlıcan, biber ve hıyarda bulunmuştur. Bu tez çalışmasıyla sadece av ve avcı arasındaki ilişki değil aynı zamanda bitkiden kaynaklı bazı unsurlar da(trikomlar) biyolojik mücadelenin başarısını etkilediği gösterilmiştir.