2009 Cilt 7 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/6169
Browse
Browsing by Department "Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Febril nötropenide C-reaktif protein ve prokalsitoninin yeri(Uludağ Üniversitesi, 2009) Özdemir, Özlem; Baytan, Birol; Demirkaya, Metin; Çelebi, Solmaz; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Hematoloji Bilim DalıAmaç: Febril nötropeni kanser hastalarında en önemli mortalite ve morbidite nedenidir. Bu nedenle tanının erken konması ve uygun antibiyoterapinin başlanması oldukça önemlidir. Bu çalışmada febril nötropenik hastalarda C-reaktif protein (CRP) ve prokalsitonin arasında sepsisin şiddeti ve tanımlanmasında bir farklılık olup olmadığını göstermek amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu prospektif çalışmaya Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Ünitesinde febril nötropeni tanısıyla izlenen 30 olgu (35 atak) dahil edildi. Serum CRP ve prokalsitonin değerleri 0-5. günlerde alındı. Kültür üremesi, uzamış ateş, mukozitin varlığı ve mutlak nötrofil sayısı (MNS) ile karşılaştırma yapıldı. Bulgular: Akut lösemi tanısı alan 16 (%54) ve solid tümörlü olan 14 (%46) olgu incelendi. CRP ve prokalsitonin değerleri karşılaştırıldığında her iki parametrenin de pik değerine 1. günde ulaştığı ve benzer zamanlarda azaldığı görüldü, ancak aralarında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon saptanmadı (r=0,2, p>0,05). Mukoziti ve kültür üremesi olan hastalarda parametreler açısından anlamlı bir fark yoktu. Ancak CRP, MNS<100/mm3 olanlarda 3, 4 ve 5. günlerde istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek bulundu. Benzer şekilde CRP, uzamış ateşi olanlarda 1,2,3 ve 4. günlerde anlamlı derecede daha yüksekti. Sonuç: Bu çalışma febril nötropenide enfeksiyonun erken tanınması ve şiddetinin belirlenmesi açısından prokalsitoninin CRP’ye bir üstünlüğünün olmadığını göstermektedir. Prokalsitonin lökopenik olmayan hastalarda çok iyi bir enfeksiyon belirteci olmasına karşın nötropenik hastalarda tanısal değerini belirlemek için daha geniş kapsamlı prospektif çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Item Hipotiroidi ve kas psödohipertrofisi: Kocher-Debre Semelaigne sendromu(Uludağ Üniversitesi, 2009) Şen, Tolga Altuğ; Köken, Reşit; Demir, Tevfik; Güraksın, Özlem; Uçar, Hafza; Gün, Gülay; Alpay, Faruk; Melek, Hamide; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Kardiyoloji Bilim DalıUzun süre tedavi edilmeyen hipotiroidi nedeniyle gelişen miyopatili olgularda proksimal kas güçsüzlüğü, egzersizle ortaya çıkan kas ağrıları, kas ödemine bağlı psödohipertrofi, derin tendon reşekslerinde azalma, kaslarda sertleşme vardır. Hipotiroidiye bağlı kaslarda görülen psödohipertrofi oldukça nadir görülen bir klinik tablodur ve Kocher-Debre-Semelaigne sendromu olarak bilinir. Burada boy kısalığının tetkiki için başvuran, 13 yaş 4 aylık kız olguda tespit edilen tiroid aplazisine bağlı hipotiroidi nedeniyle oluşan psödohipertrofiyi vurgulayarak, tedavi edilmeyen hipotirodinin miyopati yapıcı etkisine dikkat çekilmek istendi.Item İkinci ve üçüncü kez kızamık aşısı yapılan çocuklarda hematolojik parametrelerin değişimleri(Uludağ Üniversitesi, 2009) Ömerci, Ahmet Rıfat; Kaya, Selçuk; Kişioğlu, A. Nesimi; Eren, Erdal; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Endokrinoloji Bilim DalıAmaç: Türkiye’de 1998 yılından bu yana ikinci doz kızamık aşısı uygulanmaktadır. 29 Eylül-17 Ekim 2003 tarihleri arasında yapılan kızamık Okul Aşı Günleri (OAG) kampanyası sonucunda daha önce bir kez aşılı olanlar iki, iki kez aşılı olanlar ise üç doz aşılı olmuşlardır. Kampanya ile oluşan immünite ve aşının hematolojik parametreler üzerine etkisi incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Kızamık aşılamasından bir ay önce ve bir ay sonra kan örnekleri alındı. Kızamık antikor ölçümleri ve tam kan sayımı ölçümleri (lökosit sayısı, hemoglobin düzeyi, hematokrit oranı, trombosit sayısı, kırmızı kan hücre sayısı, ortalama eritrosit hacmi ve eritrosit dağılım aralığı) incelendi. Olgular bir kez ve iki kez aşılı, sosyoekonomik seviye düşük ve yüksek olarak gruplandırıldı. Çalışmaya 164 olgu alındı, 119’unda hematolojik parametreler değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya alınan 164 olgunun 79’u erkek, 85’i kız olup, yaş ortalaması 11,3±1,8 yıldır. Kampanya sonrasında kızamık aşısına seropozitivite %95,04’den %99,38’e çıkmıştır (p=0,039). Hematolojik parametreleri değerlendirilen 119 olgunun OAG kampanyası ile lökosit sayısı 8,04±1,95x109/L’den 7,07±2,04x109/L’e düşmüş (p<0,001), hemoglobin düzeyi 12,98±0,90 g/dL’den 13,73±0,94 g/dL’ye çıkmıştır (p<0,001). OAG kampanyası ile eritrosit ve trombosit sayısında azalma (sırasıyla p<0,001, p<0,001), ortalama eritrosit hacmi ve eritrosit dağılım aralığında artma gözlenmiştir (sırasıyla p<0,001, p<0,001). Sonuç: Çalışma grubunda kızamık kampanyası ile Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerdiği %95 bağışıklama oranına ulaşılmıştır. Aşı sonrası lökosit ve trombosit sayısında azalma olabileceği akılda tutulmalıdır.