2022 Cilt 31 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/27798
Browse
Browsing by Department "İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Anadolu’daki nakşî şairlerin Mes̱nevî’ye ilgisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-02) Yiğiterol, Ömer Faruk; İlahiyat Fakültesi; İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü; 0000-0001-5811-5116Anadolu’nun tasavvufî hayatına en fazla etkisi olduğu düşünülen yollardan biri olan Nakşibendîlik ve Mevlevîliğin piri Mevlânâ’nın Mes̱nevî isimli şaheseri, bu çalışmayla ortak bir paydada buluşturulmuştur. 15. yüzyılda Anadolu’ya Nakşîliği getiren Abdullah İlâhî’yle halifeleri Emîr Buhârî ve Âbid Çelebi’nin başlangıçta Mes̱nevî’ye olan ilgi ve alakaları bilinmektedir. Yine aynı yüzyılda bu ilgi ve alaka, şair Sürûrî’yle birlikte edebî yakınlaşmayı beraberinde getirmiştir. Bu ilişki, sonraki yüzyıllarda da kesilmeden devam etmiş ve günümüze dek ulaşmıştır. Bu makalede, özellikle şair olan Nakşîlerin Mes̱nevî’ye ilgisi irdelenmek istenmiş; şiiri olmayan müellif Nakşîler ve edip olmayan Nakşî şahsiyetler, muhtevaya dâhil edilmemiştir. Çalışmada öncelikle, Mes̱nevî’nin kültür ve ilim hayatımızdaki yeri ve önemi, Mes̱nevî’ye olan ilgi ve Mesnevîhanlık müessesesinden bahsedilmiştir. Sonra, Nakşîlerin hangi sebeplerle Mes̱nevî’yle yakınlık kurduğu ya da kurmuş olabileceği belirtilmiş, ardından Mes̱nevî’yle alakası tespit edilen 12 Nakşî şairin hayatı hakkında kısaca bilgiler verilip Mes̱nevî’yle olan ilişkilerinden söz edilmeye çalışılmıştır. Son kısımda da Nakşî şairler ile Mes̱nevî ilişkisindeki tarafların birbirlerine etkilerinden söz edilmiş; Nakşî şairler ile Mes̱nevî arasındaki ilişkiye dair tespitler sunulmuştur. Ayrıca bu makalenin, tasavvuf tarihi araştırmalarının konularından olan tarikatlar arasındaki ilişkilere, kaynaklık ve örneklik edeceği düşünülmektedir.Item Bursa’da Ehl-i Fesâd suhte tâifesinin kurbanı bir seyyid: Emir Gazi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-05-28) Maydaer, Saadet; İlahiyat Fakültesi; İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü; 0000-0001-8222-7740Osmanlı Devleti’nin en parlak dönemi olarak bilinen XVI. asır, içte ve dışta elde edilen başarıların yanı sıra suhte ve levend tâifesi gibi bazı kesimlerden kaynaklanan birtakım huzursuzlukların da varlığına sahne olmuştur. Özellikle Anadolu’nun iç ve batısında etkili olan suhte olayları Bursa’da huzursuzluk yaratmıştır. Bu tür olumsuzlukların önüne geçilebilmesi için merkezden gönderilen emirlerle medreselerdeki talebelerden kefil talep edilmiş ve suhtelerin silahla gezmeleri yasaklanmıştır. Alınan tüm önlemlere rağmen birtakım olumsuzluklar yaşanabilmiştir. Suhtelerin bu dönemde organize bir şekilde evini basarak mal ve parasını çalıp, öldürdükleri kişilerden biri de Emir Gazi’dir. Tebriz’den Yavuz Sultan Selim’le birlikte gelen aileler arasında yer alan Emir Gazi, seyyid unvanına sahiptir. Bursa’da selâtîn vakıfları tevliyeti gibi önemli vazifeler yürütmüş, toplum nazarında saygın bir konum elde etmiştir. Yine kendisi gibi Tebriz’den gelmiş olan Yavuz Sultan Selim’in nedimi Hasan Can’la da yakınlığı bulunmaktadır. Emir Gazi’nin kâtilleri kısa sürede tespit edilip başka bir şehirde yakalanmıştır. Bundan sonra uzun bir davalar silsilesi ve merkezle yazışma süreci yaşanmıştır. Söz konusu kayıtlar, fâillerin hepsinin olay yerinden ustalıkla kaçtığı hallerde bile Osmanlı yargı sürecinin ne kadar hızlı işletilebildiğini gösterebilmesi açısından oldukça anlamlıdır.Item II. Meşrutiyet Dönemi ilmiye sınıfının siyasi mücadelesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-12-13) Kılınç, Kadir; Pay, Salih; İlahiyat Fakültesi; İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü; 0000-0002-4981-3075Bu araştırmada II. Meşrutiyet döneminde (1908-1918) ilmiye sınıfının siyasi konumu, düşüncesi ve faaliyetleri ele alınıp incelenmiştir. Söz konusu dönemle birlikte ilmiye sınıfı ve onun başı olan meşihat makamı siyasi sahada etkin bir rol oynamıştır. İlmiye mensupları meşrutiyetin ilan edilmesine yönelik hutbe ve vaazlar vererek çeşitli yayın organlarında yazılar kaleme almışlardır. Bu yeni rejimin İslam’da “meşveret, şura, istişare” gibi kavramlara karşılık geldiğini söyleyerek meşrutiyete şer’i bir anlam yüklemişler ve bu sistemi “meşrûtiyet-i meşrû‘a” olarak adlandırmışlardır. Ayrıca 31 Mart Vakası ve sonrasında Sultan II. Abdülhamid’in (1876-1909) tahttan indirilmesi gibi olaylarda da önemli bir rol oynamıştır. Bu yeni yönetim sistemiyle birlikte kurulan partilere başta şeyhülislâm olmak üzere birçok ilmiye mensubu katılmış veya destek vermiştir. Böylece din adamları aktif bir şekilde siyasi hayatın içinde yer almıştır. Bundan sonraki süreçte doğrudan padişah tarafından atanan şeyhülislâmın, meclis üstünde bir konumda görülmesi üzerine şeyhülislâmın siyasi etkinliği meclis ve hükümet tarafından azaltılmak istenmiş ve hazineden ilmiyeye ayrılan bütçe düşürülmüştür. Bu durum ilmiye ricalinin hükümete karşı bir siyasi mücadeleye girişmesine neden olmuştur. Nihayetinde meşrutiyetin ilan edilmesi için yoğun mesai harcayan ilmiye mensupları bu yeni sistemde umduklarını bulamamıştır.