1994 Cilt 15 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/20190
Browse
Browsing by Department "İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi"
Now showing 1 - 20 of 21
- Results Per Page
- Sort Options
Item 19. yüzyılda Çin'de Avrupa tesirinin başlaması ve 1839 - 1842 Afyon savaşı(Uludağ Üniversitesi, 1994) Akarslan, Mediha; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Uluslararası İlişkiler BölümüSiyasi tarihçiler, tarihte "evrensel" nitelik kazanmış çeşitli uluslararası sistemlerin mevcut olduğundan söz ederler. Bunlara örnek olarak da gösterebileceğimiz; Eski Ortadoğu İmparatorlukları, Hint İmparatorluğu, Çin İmparatorluğu ve Roma İmparatorluğu bulunmaktadır. Çin İmparatorluğu M.Ö. 18. yüzyıldan, M. S. 1912 yılına kadar yaşamıştır. Diyebiliriz ki ; 1839-1911 yılları Çin tarihi açısından, bu büyük İmparatorluğun çözülmesinin acıklı öyküsüdür. Çin İmparatorluğu'nun çözülme ve parçalanmaya başlaması 1839 Afyon Savaşı ile başlamıştu2. Afyon Savaşı, Çin İmparatorluğu açısından "eşit olmayan anlaşmalar" dönemini başlatan ve o anda siyasal iktidarı elinde bulunduran Mançu Hanedanlığı'nın çöküşünü hazırlandıran bir olaydır. Olaya değişik bir açıdan bakacak olursak; tarihte Amerikalılar kızılderilileri boyun eğdirmek için en büyük silah olarak viskiyi kullanmışlardır. İngilizler de Çin İmparatorluğu 'nu içten parçalamak için afyon kullanımını teşvik ve desteklemeden istifade etmişlerdir. Esasında XX. yüzyılın başlarında Avrupa'da afyon içme alışkanlığı yaygındı. Özellikle Paris' li sanatçılar arasında afyon kullanma büyük boyutta idiItem Avrupa Birliği ülkelerinde işveren sendikalarının yapıları ve işlevleri(Uludağ Üniversitesi, 1994) Tokol, Aysen; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Çalışma Ekonomisi Bölümüİşveren sendikaları endüstri ilişkilerinin temel taraflarından birini oluşturmakta, işveren sendikalarının örgüt yapılan, işlevleri ülkelere göre farklılık göstermektedir. Bu çalışmada Avrupa Birliğine üye ülkelerde işveren sendikalarının kuruluşunda rol oynayan faktörler, işveren sendikalarının örgüt yapıları ve işlevleri üzerinde durulacaktır. Avrupa Birliği ülkelerinde işveren sendikaları uzun bir geçmişe sahiptir. Birlik ülkelerinde işveren sendikaları XIX. yüzyılın sonu ile XX. yüzyılın başında oluşturulmuştur. İşveren sendikalarının kuruluşunda rol oynayan faktörlerin başında genelde kabul edilen görüşe göre işçi sendikalarının güçlenmesi gelmektedir. Glegg' e göre İngiltere'de işveren sendikalarının kuruluşu "yeni sendikacılık" anlayışının benimsenmesinden sonradır. Saksonya'da Crimmitschau grevi Alman işveren sendikacılığı için başlangıç tarihidir.Item Birinci dünya savaşı sırasında emperyalist güçlerin Osmanlı devleti'ndeki nüfuz bölgeleri ve yapılan gizli anlaşmalar(Uludağ Üniversitesi, 1994) Akarslan, Mediha; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Uluslararası İlişkiler BölümüBirinci Dünya Savaşı başladığı dönemde, Osmanlı Devleti' ne ilgi duyan emperyalist devletler, Osmanlı topraklarını paylaşma çabası içerisindeydiler. 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda Yunan, Sırp, Bulgar ve diğer Balkan uluslarının ayaklanmalarıyla imparatorluk parçalanmanın eşiğine gelmiş iken, özellikle 14 Eylül 1829 tarihinde imzalanan Edirne Anlaşmasıyla bağımsız bir Yunanistan'ın kurulması, Osmanlı Devleti' nin bünyesi içindeki diğer uluslar için olumsuz bir örnek olmuştur. Bunun sonucunda Balkanlar'da çözülmeler başlamıştır.Item Çevre kirliliğini kontrol maliyetlerinin dağılımı sorunu üzerine bir değerlendirme(Uludağ Üniversitesi, 1994) Ertürk, Hasan; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Kamu Yönetimi BölümüÇevre kirlenmesi sorunu son yıllarda birçok toplumu yakından ilgilendiren sorunların başında gelmektedir. Kirlenme sorununun nedenleri ve sonuçlan incelendiğinde bu olgunun temel sonucunun istenmeyen etkiler olarak, canlı ve cansız varlıklar üzerinde meydana getirdiği zarar olduğu görülebilmektedir. Bir bağlamda zararın yok edilebilmesi için çevre kirlenmesiyle mücadele önem kazanmaktadır. Çevre kirlenmesi ile mücadelede etkinlik ilkesi kapsamında ulaşılmak istenen iki temel amacın olduğu söylenebilir. Bu amaçlardan birincisi, çevre kirlenmesi düzeyinin toplumsal açıdan en etkin (optimum) düzeye azaltılmasıdır. İkinci amaç ise, kirlilik ile mücadele amacı ile oluşturulacak düzenlemede toplumsal adaletin sağlanması olmalıdır. Bu bağlamda da çevre kirliliğini kontrol maliyetlerinin toplumsal açıdan en düşük düzeyde tutulması bu maliyetlerin toplumda kime yükleneceği sorunu önem kazanmaktadır.Item Geçmişten günümüze İsveç'te sendikal hareket(Uludağ Üniversitesi, 1994) Tokol, Aysen; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Çalışma Ekonomisi Bölümüİsveç'te sendikalar toplumun vazgeçilmez örgütlerinden biridir. Bu ülkede sendikalar 1938 yılında imzaladıkları Saltsjabaden Anlaşması'ndan bu yana izledikleri "sorumluluk altında özgürlük" politikası ile İsveç'in sosyal ve ekonomik gelişmesine büyük katkıda bulunmuşlardır. İsveç sendikaları özellikle 1950 ve 1960'1ı yıllarda faaliyetleri, işverenlerle, hükümetle ilişkileri bakımından diğer ülkelerdeki sendikalar için model oluşturmuşlardır. Ancak son yıllarda ekonomik ve siyasi yapıdaki gelişmelere bağlı olarak İsveç sendikacılığı geçmişte kendisine model niteliği kazandıran özelliklerden bir bölümünü yitirmeye başlamıştır. Bununla birlikte bugün İsveç OECD ülkeleri içinde en yüksek sendikalaşma oranına sahip, iş uyuşmazlıklarının çok düşük düzeyde olduğu ülkelerin başında gelmektedir. Bu çalışmada İsveç sendikalarının tarihsel gelişimi, yapısı, faaliyetleri ele alınacak, günümüzde karşı karşıya kaldığı sorunlar incelenecektir.Item Gelir vergisinde götürü usul ve değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 1994) Taş, Metin; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiGünümüzde birçok vergi türünde olduğu gibi gelir vergisinde de, vergi yükümlülerinin vergiye tabi gelirlerinin kendileri tarafından bildirilmesi ilkesi benimsenmiştir. Vergi sistemlerinin modernleşmesi sonucu yaygınlaşan "beyan yöntemi" etkin denetim önlemleri ile desteklendiğinde, vergi matrahının saptanmasında diğer yöntemlere kıyasla en sağlıklı sonuç verebilecek olanıdır. Bununla birlikte, değişik nedenlerle beyan yönteminin yerine ya da beyan yöntemi ile birlikte götürü usul de uygulanmaktadır. Götürü usulün genel ve objektif bir yapıda oluşu, yükümlülerin vergi olgusuna bakışlarını ve tepkilerini farklı boyutlarda etkilemektedir. Götürü usul uygulaması değişik kriterlere göre değerlendirildiğinde, ilginç sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, gelir vergisinde götürü usul uygulaması değişik açılardan değerlendirilmektedir.Item Gelişmekte olan ülkelerde para politikaları(Uludağ Üniversitesi, 1994) Yılmaz, Feridun; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İktisat Bölümü1970' li yılların başlarına kadar para ve para politikaları konularındaki çalışmalar sanayileşmiş ülkeleri kapsamakta, gelişmekte olan ülkeler ve içerdikleri özel durumlarla ilgili herhangi bir çalışma hemen hemen yapılmamaktaydı. Keynes düşüncesiyle geçirilen savaş sonu mutlu yılların sona erme sinyallerini güçlü bir şekilde vermeye başladığı 60'lı yıllar sonu ve 70'li yıllar başlarında işin içine petrol üreticisi ülkelerin (OPEC) tepkisi de girince, ekonomiler yüksek enflasyon ve işsizlik kıskacına düşmeye başladı. Sanayileşmiş ülkelerin enflasyonlarını gelişmekte olan ülkelere transfer edebilme gücünün ortaya çıkması, sözü edilen bu ülkeleri derin bunalımların eşiğine getirdi. Yalnız bu bunalımın bütün ülkelerde aynı etkiyi ve eş zamanlı gösterdiğini söyleyemeyiz. Bunun bir nedeni daha sonra izahına çalışacağımız gelişmekte olan ülkeler adı altında homojen bir yapının tanımlanabilmesindeki zorluklardır. Tüm bunlara rağmen bu ülkelerin kendine has yapısal özellikleri olduğu ve standart politikaların sanayileşmiş ülkeler için öngörülen standart sonuçları bu ülkelerde vermeyeceği veya vermeyebileceği üzerine düşünceler yoğunlaşmaya başladı. Gelişmekte olan ülkelerin Birleşmiş Milletler bünyesinde bir Üçüncü Dünya hareketi başlatması ve yine gelişmekte olan ülkelerin sanayileşmiş ülkelerde yetişmiş profesyonel iktisatçılara sahip olmaya başlaması literatürde 70' li yılların ortalarına doğru bu konuda çalışmalar ortaya kanmasına sebep olmuştur.Item Grup halinde problem analizi ve çözümünde iyileştirme çalışmaları(Uludağ Üniversitesi, 1994) Efil, İsmail; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiW. Edward Deming, işletmelerde faaliyetlerin yürütülmesinde araştırma, tasarım, üretim ve satış arasında sürekli bir etkileşimin olduğunu vurgulamış ve kaliteyi ana kriter olarak ele alıp bu dört aşamanın birbirini izleyen bir çevrim faaliyeti olduğunu ortaya koymuştur. Deming' in bu çevriminden esinlenen Japon yöneticiler Deming' in bu çevrimini yönetimin tüm aşamalarına uygulayarak buna PUKÖ (Planla-Uygula-Kontrol Et-Önlem Al) döngüsü (P.D.C.A.) adını vermişlerdir.Item Hesap planları, bazı sorunlar ve öneriler(Uludağ Üniversitesi, 1994) Lazol, İbrahim; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiÜlkemizde muhasebe standardizasyonunun sağlanması yönünde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. İlk genel hesap planı DPT tarafından oluşturulmuş ve 1972 yılında yürürlüğe konmuştur. Ancak bu hesap planına uyma zorunluluğu KİT'lerle sınırlandırılmış, diğer işletmeler için ise yol gösterici olarak bırakılmıştır. Bunu izleyen ikinci standart genel hesap planı SPK tarafından hazırlanmış ve bu da, SPK'ya tabi ortaklıkların mali tablolarını düzenlerken ve sunarken uyacakları genel kuralları belirlemiştir. Standartlaştırmaya yönelik en kapsamlı adım ise 26.1.1992 tarihinde Maliye Bakanlığı'nca yayınlanan Tek Düzen Hesap Çerçevesi ve Hesap Planıdır. Burada kapsamdan kastedilen; ülke çapında uygulamak zorunda bırakılan işletme sayısıdır. Bir ülkede muhasebe düzeninin ve denetiminin yeknesak kurallara göre yürütülmesi işletmenin tüm tarafları için önemlidir. Böyle bir yaklaşım, işletmeler açısından verimli çalışmayı, doğru bilgi almayı, menfaat uzlaşmasının sağlanması gibi problemlerin çözümüne yardımcı olurken, devlet bakımından da onun gelirleri ile doğrudan ilgilidir. Gerçekten de devletin adil vergi toplama yetki ve sorumluluğu vardır. Bunu da ancak kalifiye eleman yanında denetlenebilir, karşılaştırılabilir bilgilerin varlığı ile gerçekleştirilebilir. Bu bakımdan da Maliye Bakanlığı'nın uygulamaya koyduğu hesap planı önemli bir adımdır. Bu aşamadan sonra, hesap planının cevap veremediği konu ve sektörler ortaya çıktıkça, ilgili meslek odaları da devreye sokularak tartışılmalı ve hesap planının yetersiz kalması önlenmelidir.Item Japon ve Amerikan işletmelerinin yönetim yapıları(Uludağ Üniversitesi, 1994) Tüz, Melek Vergiliel; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme BölümüSon yıllarda dünya genelinde, işletme yönetimi bazında, Japon ve Amerikan modeli olmak üzere iki temel uygulamadan söz edilmektedir. Bu çalışmada Japon ve Amerikan işletmelerinin yönetim yapıları, yönetim fonksiyonlarına göre incelenecek olup, bu fonksiyonlardan planlama, yöneltme ile denetim ele alınarak, örgütleme, koordinasyon ve eğitim konuları ise kapsamı sınırlandırmak amacıyla incelenmeyecektir.Item Kent içi yolların fiyatlandırılmasında kullanılabilecek alternatif yöntemler(Uludağ Üniversitesi, 1994) Ertürk, Hasan; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Kamu Yönetimi BölümüKent içi ulaşım konusunda çözümü zorlu bir sorun, kent merkezlerinde motorlu araç trafiğinin yaratt1ğı trafik tıkanıklığıdır. Tıkanıklık, bir yandan araç kullanma maliyetlerinde ve yolculuk süresince artışa neden olarak araçlarla seyahat edenlerin özel maliyetlerini artırırken, diğer yandan daha çok hava kirliliği, kaza olasılığı ve çevrede yaşayanlara bazı rahatsızlıklar gibi tüm topluma sosyal maliyetler yüklenmesine neden olmaktadır. Toplum bu olgu karşısında ya bu sosyal maliyetlere katlanmak ya da bu olumsuzlukları belirli politikalar uygulayarak azaltmak gibi iki seçenekle karşı karşıyadır. Sorunun kısa dönemdeki tipik çözümü trafiğin denetimidir. Uzun dönemli çözüm ise, yollan genişletmek veya tıkanık bir yolu ikame edebilecek alternatif bir yolu hizmete açmaktır. Ancak kentlerde özellikle de merkezi bölgelerde yeni yol yapımı veya mevcut yolun genişletilmesi çok pahalıya mal olabilmektedir. Ayrıca, yolların genişletilmesi , park yeri gibi tamamlayıcı yatırımlara talebi arttırırken, daha çok araç kullanımına da neden olabilmektedir.Item Mamul standartlarının rekabet gücü açısından önemi(Uludağ Üniversitesi, 1994) Ener, Neriman; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme BölümüDünyadaki ekonomik bloklaşmalar işletmeleri girilen pazarlarda çok çeşitli mamul standartlarıyla karşı karşıya getirmektedir. Gelişmiş ülke hükümetlerince getirilen yeni standartlar çok kısa bir sürede diğer ülkelerce de benimsenerek ekonomik birliğin ticaret yasası haline dönüşmektedir. Bu ülkelerle ithalat - ihracat faaliyetinde bulunan gelişmekte olan ülkeler bir süre sonra bazı mamul standartlarının faaliyetlerini baltaladığını ve ihracatlarını engellediğini farketmektedirler. Bu tür standartların globalleşen pazarlarda giderek yaygın kabul göreceğinden hareketle, gelişmekte olan ülkeler de kendi üreticilerine aynı standartları getirerek gelecekte bu ekonomik birliklere üye oldukları takdirde uyumsuzluklarla karşılaşmaktan kaçınmaktadırlar.Item Modern pazarlama anlayışında mamul konumlandırmaya çağdaş yaklaşımlar(Uludağ Üniversitesi, 1994) Ener, Neriman; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme BölümüUluslararasındaki ticari sınırlamaların ortadan kalkmasıyla birlikte pazarların yapısı çok hızlı bir değişime uğramıştır. Yeni teknolojilerle birlikte pazara her an yepyeni mallar ve hizmetler sunulmakta, pazardaki rekabet şiddetlenmekte, farkedilmek ve başarılı olmak her geçen gün zorlaşmaktadır. Aynı tür mal ve hizmeti üretip pazarlayan rakip işletmelerin sayısına her gün yenileri eklenirken, çoğu, perakendeci raflarına bile yerleşemeden yok olup gitmektedirler. Böylesine dinamik bir ortan1da mal veya hizmeti doğru "konumlandırmak" işletmelerin başarısı için şarttır. Çünkü kalite açısından en mükemmeli yakalayabilen işletmeler bile klasik konumlandırma metodlarına devam ettikleri takdirde başarısızlıkla karşılaşacaklarını göreceklerdir.Item Solow büyüme modelinde ve içsel büyüme teorisinde teknolojik değişme(Uludağ Üniversitesi, 1994) Aslanoğlu, Mehmet; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İktisat BölümüP. Romer (1986)'in açtığı yolda yürüyen içsel büyüme teorisi uzun dönemli iktisadi büyümenin belirleyicileri konusunu yeniden tartışma gündemine getirmiştir. Daha önceki Solow'un neoklasik büyüme modelinde, uzun dönemli iktisadi büyüme yalnızca "dışsal" teknolojik değişme ve nüfus artışından ortaya çıkmaktaydı (Solow .1957). Solow'un yaklaşımı içinde, ekonomi "durgun durumda" iken yatırım oranı iktisadi büyümeyi etkileyemediğinden, yurtiçi iktisadi politikaların durgun durum büyümesi üzerinde herhangi bir etkisi olamayacaktır. İçsel büyüme modelleri, neoklasik büyüme teorisindeki bu sınırlamayı da ele almıştır. İçsel Büyüme Teorisi, neoklasik teorinin tersine ölçeğe göre azala n getirili olmayan üretim fonksiyonlarını, içsel teknolojik ilerlemeyi ve dışsallıkları kabul eder. Öte yandan, İçsel Büyüme Teorisi çerçevesinde yapılan ampirik çalışmalar, Solow'un neoklasik modelinin düşük sermayeli ülkelerin zaman içinde gelişmiş ülkelere göre daha hızlı büyüyerek onlara "yakınlaşacağı" (convergence) hipotezinin tersi sonuçlar ortaya koymuştur (Sala-i Martin, 1994).Item Toplam refah ile ekonomik refah eş anlamlı mıdır?(Uludağ Üniversitesi, 1994) Pigou, A. C.; Şenyüz, Doğan; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiEkonomik refah üzerindeki etkilerden toplam refah üzerindeki etkiler hakkında kesin bir sonuç çıkartmanın konunun dışında kaldığı söylenir. Bazı alanlarda iki etki arasındaki farklılık anlamsız iken bazı alanlarda ise bu farklılık belirgin olmaktadır. Bununla birlikte -özel bir bilgi bulunmadığın da olasılık yargısına gerek bulunduğunu kabul ediyorum. Ekonomik refah üzerinde herhangi bir sebebin etkisini araştırdığımızda tam tersine bir bilgi olsun veya olmasın bu etkiyi büyüklük açısından düşünmesek bile, toplam refah üzerindeki etkisini muhtemelen eşit olarak kabul edebiliriz. Aynı şekilde ekonomik refah üzerinde bir sebebin etkisinin diğer sebepten çok daha uygun olup olmadığını araştırdığımızda ise bu sebebin etkisinin muhtemelen çok fazla olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Kısaca, -Edgeworth'un "kanıtlanmayan olasılık" olarak isimlendirdiği-ekonomik refah üzerinde bir ekonomik neden etkisi hakkındaki niteliksel sonuçların toplam refah üzerindeki etki ile aynı olacağı varsayılmaktadır. Bu varsayım özellikle ekonomik olmayan etkilerin önemsiz olacağının tecrübe ile ileri sürülmesi halinde önem kazanır. Fakat bütün koşullarda kanıtlamanın getireceği yük nedeniyle bu varsayımın reddedilmesi gerektiğini savunan kişilerde olabilir.Item Türk işletmelerinin yönetim yapılarının Japon ve Amerikan işletmeleri ile karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1994) Tüz, Melek Vergiliel; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme BölümüBu çalışmada Türk, Japon ve Amerikan işletmelerinin yönetim yapılarının karşılaştırılması, planlama, yöneltme ve denetim fonksiyonları açısından ele alınmıştır. Örgütleme, koordinasyon ve eğitim fonksiyonları çalışmayı genişletmemek amacıyla kapsam dışı tutulmuştur. Türk işletmelerinin yönetim yapılan anket yöntemiyle araştırılmıştır. Çalışmanın ilk kısmında araştırma sonuçları, ikinci kısmında karşılaştırmaya yönelik tablolar verilecektir.Item Türkiye'de beşeri sermaye yatırım harcamalarının konsolide bütçe içindeki payı(Uludağ Üniversitesi, 1994) Giray, Filiz; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Maliye BölümüÜlkelerin temel sorunlarından biri, ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmektir. Ekonomik kalkınma üretim faktörleri birimi başına, verimliliğin devamlı artması sonucu kişi başına düşen milli gelirin devamlı ve reel olarak artmasıdır. Milli gelir artışını sağlayan üretim, fiziki sermaye ve beşeri sermaye kaynaklarıyla gerçekleştirilir. Fiziki sermaye; tesis, makine, teçhizat gibi sabit sermaye stoklarından oluşmaktadır. Beşeri sermaye ise, ekonominin insan gücü unsurunu ifade eder. Bu makalede beşeri sermaye yatırımları, bunların özellikleri ve ekonomik kalkınmaya katkılan açıklanacak, daha sonra 1980 'den günümüze ülkemizde beşeri sermaye harcamalarının konsolide bütçe içindeki payı incelenmeye çalışılacaktır.Item Türkiye'de koruyucu sağlık hizmetlerinde yetkililer(Uludağ Üniversitesi, 1994) Altuğ, Figen; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiBilindiği gibi, ülke dahilinde bulaşıcı ve salgın hastalık olarak kabul edilen bir dizi hastalılda1 ilgili bireysel olaylarla karşılaşan doktorlar, durumu 24 saat içinde yetkililere bildirmek zorundadırlar. Özellikle yaz aylarında günlük yaşantımızdan dolayısıyla basın gündeminden çıkmayan bir konu, "kolera" salgını iken, kimi yetkililer konunun abartıldığını ileri sürmektedir. Bulaşıcı ve salgın hastalık sayılan " kolera"ya karşı her yıl tekrarlanan bir soru da, yetkililerin neden önlem almadıklarına ilişkindir. Konunun gerçekten abartıldığı; ileri sürüldüğü şekliyle hastalığın basit, mevsimsel, geçici nitelikleri olduğu varsayılsa bile, belirli dönemlerde tekrarlanıyor olması ve kişi, giderek de toplum sağlığını tehlikeye sokması karşısında yetkililerin gerçekçi düzenlemelere gitmesi gerekir. Meslek odası olarak Tabipler Odası ve üst kuruluşların dışında kimdir bu yetkililer? Çalışma, yasaların bulaşıcı hastalıklarla mücadele yetki ve sorumluluğu verdiği farklı statüdeki kamu otoritelerini belirlemeye dayanmaktadır.Item Üniversite gençliği ve sorunları(Uludağ Üniversitesi, 1994) Aytaç, Serpil; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri BölümüGençlerde özellikle 17-21 yaşlan arasında, kendi değerlerini bulmak, bunları benimsemek, ana-babadan bağımsız hale gelmek, ilerideki yetişkin rolünü kavramak, kısaca tümüyle kendi kimliğini bulabilmek çok önemlidir. Gerek bu dönemin, gerek önceki dönemlerin sağlıklı gelişmesi halinde genç kendi kimliğini bulur. Diğer insanlarla önemli ilişkiler kurar. Bu ilişkiler sağlıklı kurulabildiği takdirde sorumlulukların yüklenilmesi, cinsel ve duygu-sal paylaşma, toplumla bütünleşme duygulan daha sağlıklı çözümlenmektedir. Yükseköğrenim konusu gençlik dönemi için ayrıca büyük önem kazanır. Bu dönemde genç, çeşitli sorunların üstesinden gelmek zorundadır. Bir yandan bağımsızlık kazanmak, kendi kişisel ve sosyal ilişkilerini yeniden düzenlemek, kendine uygun yeni değerler, yeni amaçlar benimsemek, diğer yandan ilerdeki iş ve mesleği konusunda yetişkin rolünü ve sorumluluklarını yüklenmek sorunuyla da başa çıkmak dönemindedir. Kısaca genç artık "kendi kimliğini bulma" sorunuyla karşı karşıyadır.Item Yeni düzenlemeler karşısında kâr dağıtımı ve muhasebeleştirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 1994) Lazol, İbrahim; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi1994 Faaliyet döneminde iki yeni düzenleme dönem kârı ile ilgili muhasebe kayıtlarını etkilemiştir. Bunlardan ilki Maliye Bakanlığı Tek Düzen Hesap Planı uygulaması, diğeri ise kurum kazançlarının vergilemesine getirilen yeni esaslardır. Bu yazıda, her iki düzenlemeye göre kâr dağıtım tablosu ve kârla ilgili dönem sonu ve ertesi dönem muhasebe kayıtları bir örnek yardımıyla ele alınacaktır. Ancak, buradaki amaç, kâr dağıtımında vergi uygulamaları açısından bütün detayları vermek değil, kayıtlara örnek oluşturmaktır.