Sağlık Bilimleri Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/24
Browse
Browsing by Department "Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Item Bursa ilinde aktarlarda satılan tıbbi bitkilerin fotosensitivite yönünden değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-07-24) Sarı, Özgür; Sonal, Songül; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim DalıHalk tıbbı ya da Anadolu tıbbı adı ile özdeşleşen fitoterapiye ilişkin ilk belgeler milattan önceki tarihe uzanmaktadır. Sanayi devrimi ile birlikte temel fen bilimleri alanındaki öncü gelişmelerle ilaç sanayi önem kazanmış olsa da, tamamlayıcı tıp insanoğlunun vazgeçemediği tedavi şekli olarak kalmaya devam etmiştir. Son yıllarda halkın, tıbbi bitki kullanımına olan ilgisi popüler hale gelmiş ve akademik çalışmalar da ivme kazanmıştır. Halk nezdinde artan ilginin sebebi "zararsızlık" algısıdır. Oysa, her tıbbi bitkinin biyokimyasında yararlı bileşiklerle birlikte toksik metabolitleri mevcuttur. Bitki biyokimyası incelendiğinde temel bileşiklerle birlikte, ara ürün olarak alkoloidler, flavonoidler, glikozitler, tanenler; glikoalkoloidler, antiaminik maddeler, tanımlanmış veya tanımlanmamış ara ürünleri olan toksik etkileri görülen fotosensitizan maddeler bulunur. Fotosensitizan maddeler deriyle temas veya sistemik olarak alındığında insan ve hayvanlarda güneş ışığı etkisiyle; morfolojik (deri döküntüleri vb.) ve fizyolojik (karaciğer yetmezliği vb.) istenmeyen yan etkilere neden olur. Bu çalışmada Bursa ilinde; Osmangazi, Yıldırım ve Nilüfer ilçesinde aktarlarda satılan tıbbi bitkilerden fotosensitiv etkili olanların belirlenmesi amaçlandı. Üç ilçede toplam 52 adet aktar ve tıbbi bitki satış noktasında, 560 kişi ile yapılan görüşmeler sonucu tıbbi bitkilerin; satın alınma tercih yerleri, istenmeyen etkilerinin bilinirliği, tüketim miktarları ve tüketim alışkanlıkları belirlenerek, en çok tercih edilip tüketilen fotosensitiv etkili olanlar tespit edildi. Aktarlar ve Baharatçılar Odası Genel Başkanlığı verilerine göre Bursa'da en çok satılan tıbbi bitki Zingiber officinale (Zencefil) olmasına rağmen, tez kapsamında saha çalışmasında Hypericum perforatum (Sarı kantaron) bitkisinin tercih edildiği, ayrıca hem satış temsilcilerinin hem de tüketicinin tıbbi bitkilerin yan etkileri hakkında yeterli düzeyde bilgi sahibi olmadığı yönünde öntez çalışmamızda yerini almıştır.Item Bursa ve çevresinde kullanılan uyuşturucu maddelerden eroin, esrar ve ekstazi tabletlerinin etkin madde miktarlarının belirlenmesi ve biyolojik materyalde araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2004-02-27) Nerkis, Salih; Oruç, H. Hüseyin; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim DalıBu çalışmada, Bursa ve çevresinde güvenlik güçleri tarafından, değişik zamanlarda ele geçirilen eroin (heroin), esrar ve ekstazi [3,4-Metilendioksimetamfetamin (MDMA)] numunelerinde bulunan etken madde miktarları ve saflık oranlarının belirlenmesi; böylece bu uyuşturucu maddeleri kullananların hangi saflık oranlarında kullandıklarının ortaya konulması; uyuşturucu maddelerden eroin ve ekstazi tabletlerinin üretimi sırasında hangi katkı maddelerinin katıldığının tespit edilmesi ve bu uyuşturucu maddelerin içerisindeki etkin madde miktarının ve katkı maddelerinin kullanıcılar açısından oluşturabileceği riskler ile bu maddelerin Bursa' da adliyeye intikal etmiş ölümlerdeki rolünün irdelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, Bursa ve çevresinde, 1997 yılı ile 2004 nisan ayı arasında, güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen uyuşturucu maddelerden, analizlerde 21 adet esrar, 55 adet eroin ile 65 adet ekstazi tableti örneği; Bursa Adli Tıp Kurumundaki 202 idrar ve 39 kan numunesi kullanılmıştır. Esrar, eroin ve ekstazi örneklerinin nicel analizleri Gaz Kromatografisi /Kütle Spektroskopisi (GC/MS) ile gerçekleştirilmiştir. Ekstazi tabletleri içerisinde bulunan katkı maddelerinin araştırılması amacıyla infrared spektrofotometresi (FTTR) kullanılmıştır. Bursa Adli Tıp Kurumu'nda, idrar ve kan numunelerinin analizinde spektrofotometrik yöntemler kullanılmıştır. Esrar numunelerinde, yüzde (%) olarak tespit edilen tetrahidrokannabinol (THC) oranlan minimum 0.480, maksimum 6.016 ve ortalama 2.670± 0.406'dır. Eroin numunelerinde, % olarak tespit edilen etkin madde miktarları minimum 0.20, maksimum 65.70 ve ortalama 41.51±2.70'dir. Bu numunelerin 40'mda eroin ile birlikte eroinin etkisini değiştiren ve dilüe edici olarak kullanılan katkı maddelerinden 6- monoasetilmorfîn, asetilkodein, asetiltebain, ayrıca griseofulvin, kafein, parasetamol türevi saptanmıştır. MDMA miktarları, % olarak minimum 15.50, maksimum 67.60 ve ortalama 35.10±1.40'dır. MDMA bulunamayan 16 numunede deksamfetamin, N-formilamfetamin, amfetamin, metamfetamin, kafein, teofilin, kinin, yohimbin, methakualon, barbital, fenobarbital, bromazepam, pirasetam, sinnarizin, artane ve vanilin tespit edilmiştir. Dilüe edici olarak laktoz, dekstroz, sorbitol, sukroz, kalsiyum fosfat, sodyum tiyosülfat ve talk ntespit edilmiştir. 202 idrar numunesinin altısında (%2.97) amfetamin türevi, bir tanesinde (%0.49) THC; 39 kan numunesinin ikisinde (%5.12) THC bulunmuştur. Sonuç olarak, Bursa ve çevresinde ele geçirilen esrar numunelerinin etkin madde miktarları arasında farklılıklar bulunmakla birlikte, ciddi bir sağlık riski oluşturması beklenmezken, eroin ve ekstazi numunelerinin içerdiği etkin madde miktarları ve içerdikleri katkı maddeleri nedeniyle kullanıcıların sağlığı açısından ciddi riskler oluşturabileceği kanısına varılmıştır. Bu uyuşturucu maddelerin etkin madde miktarlarıyla ilgili olarak Bursa ve Türkiye'de yeterince bilgi, veri ve çalışma bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, bu konunun, her yönüyle daha kapsamlı ve periyodik olarak araştırılmasının gerekli olduğu kanısındayız.Item Bursa yöresinde içme ve kullanma sularında arsenikle kirlenmenin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1996) Erdöl, Recep Serdar; Ceylan, Selahattin; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim DalıArsenik günümüzde çeşitli endüstri alanlarında ; ilaç, tarım sektörlerinde ve zararlılarla mücadelede sıkça kullanılmaktadrr. Çeşitli faktörlere bağlı olarak özellikle sulardaki artan arsenik konsantrasyonu insan ve hayvan sağlığı açısından önemli riskler oluşturmaktadır. Bu araştırmada Bursa' da şehir merkezi, ilçeler ve çevresi, kır çeşmeleri, kuyu sulan ve hayvan çiftliklerinden alman su nümunelerindeki arsenikle kirlenme durumu araştırıldı. Spektrofotometrik yönetemle analizi yapılan su numunelerinin % 93.68 ' inde en düşük 0.051 ppb, en yüksek 21.423 ppb, ortalama 3.777 ± 0.477 ppb arsenik bulundu. Analiz numunelerinde arsenik raslantı oram, ilçeler ve çevresinden alman su numunelerinde % 86.95, Şehir Merkezinden alman numunelerde % 91.66, sığır çiftlilerinden alınan numunelerde % 94.73, lor çeşmeleri ve kuyu sularından alman numunelerde % 100 olarak bulundu. Minimal ve maksimal arsenik miktarları, Şehir merkezinde 0.354 - 9.500 ppb, ilçeler ve çevresinde 0.148 - 16.785 ppb, kır çeşmelerinde 0.051 - 8.928 ppb, sığır çiftliklerinde 0.354 - 21.423 ppb, kuyu sularında 0.451 - 20.357 ppb arasında ölçüldü. Şehir merkezi, ilçeler ve lor çeşmelerinden alman numunelerde genel ortalamadan daha düşük miktarlarda arsenik saptandı. Araştırmamızın bulguları literatür bilgiler ışığında değerlendirildiğinde arsenik miktarlarının W.H.O. ve U.S.E.P.A.' nın bildirdiği ve Türkiye 'de kabul edilen içme suyu arsenik tolerans limitini ( 50 ppb ) aşmadığı belirlendi. Analiz sonuçlan doğrultusunda Bursa Yöresinde içme ve kullanma sularındaki arsenik düzeylerinin insan ve hayvan sağlığı açısından risk oluşturmayacağı kanısına varıldı.Item Bursa'da satışa sunulan dana ve piliç etlerinde farklı grup anabolizan ve antimikrobiyal kalıntılarının araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2017-09-15) Kılıç, Ayşe Sena; Oruç, Hasan Hüseyin; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim Dalı1940'lı yıllarda dietilstilbestrol (DES)'un etlik piliç üretiminde daha sonra kasaplık hayvanlarda kullanımıyla başlayan büyümeyi hızlandırıcı maddeler, yemlere düşük dozlarda koruyucu ve verim arttırıcı amaçlarla katılan ve tedavi amacıyla kullanılan antibiyotikler, gıda değeri olan hayvanların yenilebilir dokularında birikip insan sağlığı için ciddi sorunlara yol açabilmektedirler. Bu nedenlerden dolayı bu maddelerin kullanımı kısıtlanmış veya yasaklanmıştır. Bu çalışma, Türkiye'de özellikle son yıllarda görsel ve yazılı basında kanatlı ve besi sığırı yetiştiriciliğinde verim arttırmak amacıyla antibiyotik ve hormon kullanıldığına dair iddiaların artması üzerine planlanmıştır. Bu amaçla, Bursa merkezde satışa sunulan (market ve kasaplarda) toplam 45 et numunesi (36 adet dana eti ve 9 adet piliç eti) farklı anabolizan ve antimikrobiyal kalıntıları Biochip array-based immunassay tekniği (BABIT) ile analiz edildi. 9 farklı anabolizan ve 6 farklı antimikrobiyal kalıntısının dana ve piliç etlerindeki miktarları tespit edildi. Analiz sonuçları neticesinde 45 numunenin hiçbirinde anabolik madde kalıntısına rastlanmazken 6 farklı antimikrobiyal kalıntısına rastlanmıştır. Ancak tespit edilen kalıntı miktarlarının Türk Gıda Kodeksi (TGK) yönetmeliğinde belirtilen Maksimum Kalıntı Limitleri (MKL)'ni aşmadığı belirlendi. Sonuç olarak Bursa'da satışa sunulan piliç ve dana etlerinde, antibiyotik, hormon ve benzeri anabolik madde kalıntılarının düşük olduğu ve tüketici sağlığı açısından ciddi bir risk oluşturmayacağı kanısına varılmıştır.Item Çoklu antimikrobiyal dirençli escherichia coli'de genişlemiş spektrumlu β-laktamaz direncinin karakterizasyonu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-11) İbrahimli, Ulvi; Cengiz, Murat; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim Dalı; 0000-0002-4794-2367; 0000-0001-7601-7640Bu araştırmanın amacı, çoklu antimikrobiyal dirençli (multidrug resistance: MDR) Escherichia coli'de (E. coli) geniş spektrumlu β-laktamaz (GSBL) üretiminin fenotipik ve genotipik yöntemlerle karakterize edilmesidir. Sağlıklı ve enfeksiyon bulgusu gösteren hayvanlardan 112 E. coli izolatı seçilerek araştırmaya dahil edildi. İzolatların antimikrobiyal direnç profillerini belirlemek amacıyla fenotipik tarama ve doğrulama testleri, broth-mikrodilüsyon ve disk difüzyon yöntemleri yapıldı. Genotipik testler ise PCR'la gerçekleştirildi. Antimikrobiyal duyarlılık çalışmalarında E. coli ATCC 25922 kontrol suşu olarak kullanıldı. Broth-mikrodilüsyon yöntemi ile seftazidim (CAZ) ve sefotaksimin (CTX) MİK değerleri ve disk difüzyon yöntemiyle ise bu ilaçların hem tek başına hem de klavulanik asit ilaçları ile kombinasyonlarının MİK değerleri CLSI'in (Clinical and Laboratory Standarts Institute) önerileri doğrultusunda değerlendirildi. Broth-mikrodilüsyon testi sonucuna göre 92 izolat (%82,14) seftazidime duyarlıyken 2 izolat (%1,78) orta duyarlı, 18 izolat (%16,07) ise dirençli olarak belirlendi. Sefotaksim için bu değerler sırasıyla 45 izolat (%40,17) duyarlı, 35 izolat (%31,25) orta duyarlı ve 32 izolat (%28,57) ise dirençli olarak belirlendi. Disk difüzyon yöntemi ile yapılan doğrulama testlerinde bir izolatın seftazidime (% 0.89) ve bir izolatın ise sefotaksime (% 0.89) dirençli olduğu tespit edildi. 111 izolatın her iki bileşiğe duyarlı olduğu ve hiç bir izolatın orta duyarlı olmadığı belirlendi. CLSI'nin kriterlerine göre 1 adet izolat fenotipik olarak GSBL pozitif, 111 adet izolat ise GSBL negatif olarak değerlendirildi. Dirençli ve duyarlı bulanan E. coli izolatlarının GSBL varlığı, GSBL üretilmesinden sorumlu olan bla genlerinden blaSHV geninin tespitine bağlı olarak polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile değerlendirildi. blaSHV geninin hem GSBL pozitif hem de GSBL negatif E. coli izolatların hiçbirinde bulunmadığı belirlendi. Bu araştırmanın sonuçlarına göre dirençli ve MDR E. coli izolatlarının tek başına kullanılan β-laktam grubu bileşiklere karşı önemli düzeyde duyarlılıklarını yitirdikleri belirlenmiştir. Ancak GSBL nitelenmesi için gerekli olan klinik eşik değerlere sahip izolat sayısı çok düşüktür. Bu nedenle MDR ve GSBL arasında bağımlı ilişki değerlendirildiğinde GSBL varlığının her zaman MDR ile ilişkilendirilemeyeceği öngörülebilirItem Farklı ülkelerden sağlanan ham propolislerin biyolojik aktiviteye sahip fenolik bileşik içeriklerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2017-09-15) Nyandwi, Ramadhani; Oruç, Hasan Hüseyin; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim DalıBal arıları bitkilerden ve çiçeklerden bal, polen ve propolis gibi çeşitli arı ürünleri üretir. Propolis, arıların bazı ağaç ve küçük bitkilerin tomurcuk ve çatlaklarından topladıkları reçinemsi bir maddedir. Propolisin içeriğinde biyolojik olarak aktivitesi fazla olan maddeler fenolik bileşiklerdir. Bu aktif bileşikler alternatif ve destekleyici olarak gıda, kozmetik, beşeri hekimlik ve geleneksel tıp alanında kullanılmaktadır. Bu çalışma propolisin bölgelere göre kimyasal içeriğinin farklılığı ve çeşitliliğini ortaya koymak için planlandı. Bu amaçla Türkiye, Çin, Brezilya, Burundi ve Uganda gibi farklı ülkelerden temin edilen propolis örneklerinde biyolojik olarak faydalı etkileri bilinen 15 fenolik bileşiğin (kafeik asit, ferulik asit, epigallokateşin gallat, isoferulik asit, sinamik asit, kafeik asit fenetil ester, gallik asit, apigenin, krisin, galangin, kuersetin, kaemferol, rutin, naringenin ve pinosembrin) analizi nicel ve nitel olarak HPLC-DAD sistemi ile yapıldı. Analiz sonucunda, Türkiye'deki farklı şehirlerden temin edilen propolislerde 15 fenolik bileşikten rutin hariç 14 fenolik bileşiğin varlığı tespit edildi. Çin ve Brezilya'dan temin edilen propolis numunelerinde ise sırasıyla 12 ve 9 fenolik bileşik tespit edildi. Öte yandan, Afrika ülkelerinden Burundi ve Uganda'dan sağlanan propolis numunelerinde 15 fenolik bileşikten sadece gallik asit ölçebilir düzeyde tespit edilebildi. Sonuç olarak, analiz yapılan tüm numunelerde fenolik bileşiklerinin varlığı ve miktarı açısından ülkeler arasında önemli derecede farklıklar tespit edildi. Ancak mevcut olan sonuçlara göre özellikle sahara altı Afrika bölgesinde propolis içeriğinin daha fazla araştırılması ve daha farklı maddeler yönünden araştırılması gerektiği sonucuna varıldı.Item Kovan önü ve kovan içi arı zehiri üretim tekniklerinin zehir kalitesi ve miktarı üzerine etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-05-16) Aydoğdu, Gökhan; Oruç, Hasan Hüseyin; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Veteriner Fakültesi; Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim Dalı; 0000-0003-1079-7861Bu çalışmada Anadolu ırkı bal arısı (Apis mellifera anatoliaca) kolonilerinden, kovan önünden ve kovan içinden arı zehiri toplanması, toplanan arı zehirlerinin genel miktarları ile apamin, fosfolipaz A2 ve melittin miktarlarının belirlenmesi ve değerlendirilmesi amaçlandı. Bir arı çiftliğinden kovan önünden sekiz ve içinden 12 arı zehiri örneği, iki farklı cihazla, öğle (13:00-14:00 arası) ve akşam (17:00-18:00 arası) saatlerinde toplandı. Arı zehiri, numuneleri 280cm2 (Tip I) ve 480cm2 (Tip 2) toplama alanına sahip iki farklı cihazla toplandı. Arı zehirlerinin apamin, fosfolipaz A2 ve melittin analizi HPLC-DAD sistemi ile yapıldı. Her cihazın kendi içinde kovan önü ve içi ile öğle ve akşam toplanan miktarları arasında fark bulunmasına rağmen bunun istatistiki olarak önemli olmadığı belirlendi. Ancak Tip II arı zehiri toplama cihazı ile akşam toplanan numunelerin fosfolipaz A2 miktar ortalamasının öğle ortalamasından istatistiki olarak yüksek olduğu (p=0,048) tespit edildi. Pratik olması bakımından kovan içinden arı zehiri toplamanın daha avantajlı olduğu kanısına varıldı. Apamin, fosfolipaz A2 ve melittin oranlarının diğer benzer çalışma sonuçlarıyla uyumlu olduğu görüldü.Item Propolis ile fonksiyonel maden suyu üretimi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-26) Atan, Tuğçe; Oruç, Hasan Hüseyin; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Veteriner Fakültesi; Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim Dalı; 0000-0003-3402-6957Propolis kavak, kayın, at kestanesi, huş ve kozalaklı ağaçlar gibi belirli bitkilerden arılar tarafından toplanan ve reçine içeren bir arı üründür. Propolis antibakteriyel, antiviral, antifungal, yangı önleyici, antitümoral, antioksidan, bağışıklık sistemini uyarıcı, doku iyileşmesini hızlandıran ve antiülser etkilere sahiptir ve bu etkileri içerdikleri başlıca flavonoidler, fenolik asit ve esterleri gibi fenolik bileşiklere bağlıdır. Doğal bir madde olan propolis genellikle güvenlidir. Halk sağlığında faydalı etkileri nedeniyle uzun yıllardır tercih edilmektedir. Pek çok çalışmada, propolisin gıda ürünlerinde besin değerini, kalitesini ve foksiyonunu artırıcı etkisi çalışılmıştır. Propolis içeren pek çok ürün bulunmakla birlikte bu örneklerin gıda sektöründe artırılarak propolisin bu yararlı etkisinden daha fazla faydalanmak uygun olacaktır. İnsanların rahatlıkla tüketebileceği propolisli bir içeçek için propolisli tentürün son kullanım aşamasında suda veya su bazlı bir içecekte çözünür olması sağlanmalıdır. Bunun için de insan sağlığı açısından zararsız, ekonomik ve üretim pratikliği nedeniyle propilen glikol, gliserin, dimetilsülfoksit ve laktik asit gibi çözücüler propolisi suya göre çok daha iyi çözer ve daha sonra su ve su bazlı sıvılarla kolaylıkla karışabilirler. Bu nedenle bu tez projesiyle belirli bir kalitede su bazlı propolis kullanılarak fonksiyonel maden suyu üretilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla Bursa’dan temin edilen ham propolisle ve mumu büyük oranda uzaklaştırılmış propolisin reçine kısmında propilen glikol, gliserin, laktik asit ve dimetilsülfoksitle ekstraksiyon yapıldı. Ekstraksiyon aşamalarında ve sonucunda çözücülerin son üründeki tentürlerinde tat ve su ile karışma özellikleri, bireysel fenolik bileşikleri içerme oranları, elde edilen son ürün hacim miktarı, süzülme kolaylığı, çözücü toksisitesi ve çözücünün ekonomikliği değerlendirildi. Ham propolis ve tentürlerindeki bireysel fenolik bileşik içeriği analizi HPLC-DAD sistemi ile yapıldı. Genel olarak propolisli maden suyu için propilen glikol ve dimetilsülfoksit (ekonomik olmasa da) ile yapılan ekstraksiyonların gliserin ve laktik asitle yapılan ekstraksiyondan daha başarılı olduğu kanısına varıldı.Item Veteriner ilaçlarında son kullanma tarihi geçen bazı kemoterapötiklerin etken madde düzeylerinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1998) Atasoy, Fatoş; Sonal, Songül; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim DalıRaf ömrü veya eski deyimle "Miat", Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nun tanımında "ilaçların kullanılabilecekleri en son tarih" olarak belirtilmektedir. Ülkemizde tüm ilaçlatın üzerinde son kullanma tarihinin belirtilmesi zorunludur. İlacın son kullanma tarihi belirlenirken raf ömrünü etkileyen pek çok faktör değerlendirilir. Raf ömrü olarak belirtilen süre sonunda dışarıdan ısı, ışık ve havarim etkisi, içeriden ise maddenin bileşimine giren yardımcı maddeler veya birden fazla etken maddenin birbirlerine etkileriyle etken madde miktannda ve aktivitesinde bir azalma görülür. Bu çalışmada, veteriner ilaçlarında pazarın önemli bölümünü oluşturan kemoterapötik ilaçlardan ampisilin, sülfadiazm-trimetoprim ve oksitetrasiklin içeren preparatların son kullanma tarihlerinden itibaren geçen süreye bağlı olarak Türk Farmakopesi, İngiliz Veteriner Farmakope ve Amerikan Farmakopesinde bildirilen yöntemlere göre etken madde miktarları belirlendi. Etken madde analizi yapılan toplam 38 adet veteriner antibiyotik müstahzanndaki etken madde miktarlarına bakıldığında, 8 tanesinin (%23) farmakope linntlerinin dışmda kaldığı görüldü. Ampisilin örneklerinde kayıp oram en fazla %15.83 olarak bulundu. Sülfadiazm-trimetoprim numunelerinde etken madde kayıp oram trimetoprim için en fazla %62, sulfadiazin için %80 olarak tespit edildi. Oksitetrasiklin numunelerinde ise etken madde miktarındaki en yüksek kaybm %23 olduğu, bunların %27.7'sinin farmakope liımtlerinin dışmda olduğu görüldü.Çalışma sonucunda miyadı dolan antimikrobiyal ilaçlardaki elken madde miktarı kayıplarının, büyük oranda ilaçların kullanılabilirliği sınırlan içinde kaldığı ve farmakope limitlerinde olduğu saptandı.