Fen Bilimleri Doktora Tezleri / PhD Dissertations
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/23
Yasal Uyarı ⚠️ Araştırmacılar, tezlerin tamamı veya bir bölümünü yazarın izni olmadan ticari veya mali kazanç amaçlı kullanamaz, yayınlayamaz, dağıtamaz ve kopyalayamaz. BUU Akademik Açık Erişim Web Sayfasını kullanan araştırmacılar, tezlerden bilimsel etik ve atıf kuralları çerçevesinde yararlanırlar.
Browse
Browsing by Language "en"
Now showing 1 - 12 of 12
- Results Per Page
- Sort Options
Item A proposal for a resilience assessment model in traditional Ottoman city centers: Case of Bursa Bazaar and Han’s District(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-22) Bozdağ, Havva Tlemsani; Vural, Tülin Aslan; Fen Bilimleri Enstitüsü; Mimarlık Ana Bilim Dalı; 0000-0003-1212-4425Geleneksel çarşı bölgelerinin tarih boyunca geçirdiği dönüşüm süreçlerine rağmen günümüze kadar ayakta kalmalarını sağlayan temel dinamikler dikkat çekmektedir. Son zamanlarda çeşitli kentsel bağlamlarda mekanların çeşitli etkiler karşısında gösterdiği dayanımı ölçmeye yönelik çeşitli araçlar geliştirme girişimleri olmuştur. Çeşitli yöntemler geliştirilmiş olsa da, kentsel dayanımı değerlendirmeye yönelik araçların tarihî çarşı alanlarında kanıta dayalı incelenmesi eksik kalmıştır. Bu araştırma, öncelikle teorik bir yaklaşımı benimseyerek bu boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır ve uyarlanabilirlik döngüsü çerçevesinde incelenmiştir. Çalışma kapsamında, literatürde yer alan kentsel dayanımlı sistemlerin davranışsal özellikleri ve öz mekansal nitelikleri incelenmiştir. Bu parametreler dikkate alınarak, Bursa’nın Tarihî Çarşı ve Hanlar bölgesinin kuruluşundan itibaren karşı karşıya kaldığı çeşitli etkiler ve dönüşüm dönemlerine karşı dayanımın göstermesinin ardındaki gizli dinamikler ortaya konulmuştur. Çalışma yönteminde, tarihsel süreçte çarşı bölgesinin uyarlanabilirlik döngüsü, bu bölgenin gizli dayanım prensipleri ile birleştirilerek değerlendirilmiştir. Çalışmanın amacı, geleneksel ticaret merkezlerinde kentsel dayanımı değerlendirmeyeyönrlik bir Değerlendirme Çerçeve Önerisi geliştirmektir. Bursa çarşısına ait hem somut hem de soyut unsurları ve gizli mekanizmaları birleştirerek, mevcut araştırma, tarihî çarşı bölgelerinde kentsel Dayanımı değerlendirmek için bir paradigma sunmakta; anket formunda nicel bir yöntem ile Faktör Analizi kullanarak nitel bir yaklaşımı birleştirmektedir. Bulgular, belirlenen kriterlere göre tarihî bir çarşı alanında uygulanabilecek en iyi ölçüm aracı olarak ‘GALLDS’ çerçevesini ortaya koymuştur. Bu araştırma, yöneticilerin bu tür tarihi kentsel dokularda dayanımı teşvik eden önemli mekanizmalar hakkında kapsamlı bilgi edinmelerine ve gelecekteki kalkınma kararlarında onlara rehberlik etmelerine önemli katkılar sağlamaya amaçlamaktadır.Item Development of a probiotic beverage (synbiotic) from different edible wild fruits fortified with gum Arabic(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-09-16) Babeker, Hager Hassan Ali; Bayizit, Arzu Akpınar; Fen Bilimleri Enstitüsü; Gıda Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0003-1898-1153Probiotics have various advantages for human health. Fermented dairy products constitute the majority of probiotic foods on the market today. However, these products cannot be consumed by individuals allergic to milk proteins or have severe lactose intolerance. However, the demands of vegetarians, people who are allergic to milk proteins and those with lactose intolerance for lactose-free products with high nutritional value and low cholesterol have increased. Therefore new food matrices that support probiotic development have become a current research topic. In this context, fruits and vegetables are among the alternative food matrices because they are rich in health-beneficial components such as vitamins, minerals and phenolic compounds, as well as prebiotics that support probiotic development such as inulin, galactooligosaccharide, gum Arabic and fructooligosaccharide. By using fruits and vegetables as probiotic carriers, alternative products that do not contain milk allergens and for consumers with lactose intolerance are being developed. In this thesis study, Gum Arabic was added at different concentrations (0, 2, 4%) as a prebiotic to different fruit juices of Sudanese wild baobab fruit, tamarind, roselle and Guddaim either with Lactobacillus acidophilus LA-5 or Bifidobacterium animalis subsp. lactis BB-12 cultures as a single strain. Various physico-chemical, microbiological and bioactive component analyses of fruit juices were carried out using standard methods. Physico-chemical, microbiological and bioactive components were determined on days 0, 7, 14, 21 and 28 of storage. Fermentation of juices with Lactobacillus acidophilus LA-5 or Bifidobacterium animalis subsp. lactis BB-12 reduced pH to 4.1 or less and increased titratable acidity to 0.65% or more during 28 days of storage due to lactic acid production. Similarly, the amount of sugar decreased throughout storage. The characteristic colors of the samples were preserved throughout their shelf life, and no browning was observed. The average viable cell counts of Lactobacillus acidophilus LA-5 or Bifidobacterium animalis subsp. lactis BB-12 were 7.8×108 and 2.8×108 CFU mL-1, respectively. This number was evaluated as sufficient to associate this product with probiotic potential. Both bacterial strains tested covered good growth in juices with different gum Arabic concentrations. According to the results obtained in the study, it is thought that fermented Sudanese wild fruit juices of baobab fruit, tamarind, roselle and guddaim fortified with gum Arabic by Lactobacillus acidophilus LA-5 and Bifidobacterium animalis subsp. lactis BB-12 might be an alternative product to deliver probiotics to provide health benefits for consumers.Item Development of paraffin-nanofiber nanocomposite for thermal hysteresis enhancement of paraffin actuators(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-02-28) Kutlu, Ahmet; Aykut, Yakup; Eren, Recep; Fen Bilimleri Enstitüsü; Tekstil Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0002-9389-0281Otomotivden, elektronik ve dayanıklı ev aletlerine kadar çok geniş alanda kullanıma sahip olan parafin aktivatörlerin en büyük sorunu parafin malzemesinin ısı iletkenliğinin düşük olması ve dolayısıyla ısıl histerezis değerlerinin kötü olmasıdır. Bu çalışmanın amacı nanoliflerin takviyesinin parafin aktivatörlerin ısıl histerezis özelliklerine etkisinin incelenmesidir. Öncelikle nanolif yüzeyi ve farklı karbon atom sayısına sahip sıvı parafinin etkileşimi elektroçekim yöntemiyle üretilmiş nanolif ile deneysel olarak değerlendirilmiştir. Tek iğneli uniaksiyel elektroçekim ile tek adımda hızlı ve kolay bir parafin/poliakrilonitril hibrid nanolif üretimi üzerine çalışmalar yapılmıştır. Üretilen hibrid parafin/poliakrilonitril yapısı parafin aktivatörün histerezis değerinin iyileştirilmesi için kullanılmıştır. Dört farklı erime noktasına sahip parafin çeşidi ile ağırlıkça %2.5, 5, 7.5 ve 10 oranlarında parafin/poliakrilonitril karışımı kullanılarak parafin aktivatör üretilmiş ve ısıl histerezis değerinde %15.3 oranına kadar iyileşme sağlanmıştır. Isıl histerezisde nanolif takviyesi ile elde edilen iyileşme, metal oksit nanoparçacık takviyesi ile kıyaslanmıştır. CuO, , ZnO, nanoparçacıkları ve poliakrilonitril nanolif takviyesi üretilen parafin aktivatör numuneleri, sırasıyla %24.6, 26.2, 20.0, 29.2 ve 30.8 oranlarında ısıl histerezis iyileştirmesi gözlenmiştir. Dispersiyon ısıl stabilitesinin, parafin aktivatörün histerezis performansına etkisini ölçmek için bu numuneler yüksek ısıda yaşlandırma testine tabi tutulmuştur. Nanolif kullanımında histerezis değerinde en yüksek iyileşme görülürken, yüksek sıcaklıkta yaşlandırma tetsi sonunda yine nanolif katkılı numune en düşük performans kaybına uğramıştır.Item Improving geotechnical properties of high plasticity clay subjected to environmental effects by using different treatment techniques(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-02-20) Taleb, Talal; Ünsever, Yeşim S.; Fen Bilimleri Enstitüsü; İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0002-2681-8586Clayey soils are found all over the world. Because of its poor strength, high compressibility, and high amount of volumetric variations, this soil type presents various issues. To tackle these challenges, several researchers have focused their efforts on soil improvement approaches. The purpose of this study is to look into the feasibility of using polypropylene fiber (PP) as a low-cost and eco-friendly reinforcing material for high plasticity clay, as well as to assess the strength, compressibility, swelling, and durability behavioral changes with fiber content in order to find the optimum fiber content that satisfies the effective improvement rate. A set of laboratory tests, such as standard proctor tests, Atterberg Limits tests, direct shear tests (DST), unconfined compressive strength (UCS) tests, undrained unconsolidated triaxial tests, swell tests, consolidation tests, drying tests, dry/wet cycles tests, freeze/thawing (F-T) tests are conducted out to evaluate the effect of PP inclusion on the physical, strength, compressibility, cracking resistance, volumetric changes, and durability behavior of the clay composite (clay mixed with fiber). The inclusion of fiber varies from 0% to 1.5% (by soil dry weight). The results indicate that the addition of fiber improves the mechanical behavior (direct shear strength, UCS, and UU triaxial strength) as well as the compressibility behavior (swell and consolidation). Furthermore, The most appropriate soil improvement methods for resisting the generated desiccation cracks during the drying process, and resisting volume changes that might occur during wet/dry cycles were explored by utilizing the commercially available additives. The results reveal that in comparison to cement and lime-stabilized samples, fiber-reinforced samples had the lowest volumetric deformation. Regarding cracking resistance, it was observed, that it is connected to fiber content and increases as fiber inclusion increases. Moreover, UU triaxial strength was investigated after subjecting the samples to 10 cycles of (F-T) and the results show an improvement in both strength behavior and volumetric changes resistance where the strength reduction was decreased from 51% at 0% of fiber to 18% at 1% of fiber. Finally, through the application of the finite elements method (FEM), 13 models were programmed by using PLAXIS software and the feasibility of PP utilization under the foundation was investigated. The results analysis show the increase of bearing capacity with fiber inclusion.Item Modern techniques in forensic analysis of multimedia signals(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-13) Vatansever, Saffet; Dirik, Ahmet Emir; Fen Bilimleri Enstitüsü; Elektronik Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0002-4680-1263; 0000-0002-9174-0367Günümüz bilgi çağında, dijital kayıtların çok kolay bir şekilde manipüle edilebilir ya da yapay olarak oluşturulabilir olması, dijital kayıt dosyalarının adli analizini önemli bir araştırma konusu haline getirmiştir. Bu kapsamda, ENF (Electric Network Frequency - elektrik şebeke frekansı) ve PRNU (Photo Response Non Uniformity - ışığa olan emsalsiz sensör tepkisi) en çok ilgilenilen araştırma konuları arasındadır. ENF, elektrik şebekesi geriliminin frekansı olup, talep edilen ve harcanan güç arasındaki dengesizliğe bağlı olarak zaman içinde sürekli dalgalanmalar yapar. ENF, belirli koşullarda ses ve video kayıtlarına istemsiz olarak eklenmekte olup, bu kayıtlardan ENF sinyalinin kestirimi yapılabilir. ENF, kayıt süresi doğrulama, içerik doğrulama, videolarda ses ve görüntü senkronizasyonu, elektrik şebekesi tanımlama gibi çeşitli adli analiz işlemlerinde kullanılabilir. PRNU, her sensörün ışığa karşı olan emsalsiz tepkisi olup sensör üretiminde kullanılan silikon levhanın homojen olmayan yapısından ve üretim sürecindeki önlenemeyen kusurlardan meydana gelir. Aynı levhadan üretilen aynı marka ve model kamera sensörlerinin bile PRNU bileşenlerinin farklı olması, PRNU'nun emsalsiz sensör parmak izi olarak değerlendirilmesini sağlar. PRNU, çekilen her imge ve video çerçevesine istemsiz olarak eklenmekte olup, bu görüntülerden PRNU gürültüsünün kestirimi yapılabilir. PRNU temel olarak imge ve videoların kaydedildiği kaynak cihazın tanımlanmasında kullanılır. Bu tez çalışması kapsamında, ses ve video dosyalarının ENF tabanlı adli analizi üzerine kapsamlı bir çalışma yapılmış olup, videolarda ENF varlık/yokluk tespiti, "rolling shutter" mekanizması ile örneklenen videoların her bir çerçevesindeki bekleme süresine bağlı olarak ENF gücünün ve temel ENF harmoniğinin frekansının nasıl değiştiği, video çerçevelerindeki bu bekleme süresinin kestirimi, yine "rolling shutter" mekanizması ile örneklenen videoların kayıt zamanının doğrulanması gibi bir dizi yeni yöntem geliştirilmiş ve sunulmuştur. Bu tezde ayrıca, sorgulanan sosyal medya video çiftlerinin aynı kamera ile kaydedilip kaydedilmediği konusunda PRNU tabanlı karşılaştırmalı bir analiz sunulmuştur.Item Muon background studies for clic beam deliverys system(Uludağ Üniversitesi, 2017) Piliçer, Fatma Belgin; Kırcı, Zerrin; Fen Bilimleri Enstitüsü; Fizik Ana Bilim DalıThe Compact Linear Collider (CLIC) is being designed to be a high precision machine for colliding beams of electrons with positrons at the TeV energy scale. The CLIC project provides high precision measurements about known and new physics processes. In order to perform clean and precise measurements, it is essential to minimize and understand backgrounds. There are several background sources which effect the analysis of data and detector measurements. One of the important background sources are muons, which are generated along the beam delivery system (BDS), for the detector performance. The main source of the muon background is the halo particles. These particles have large amplitude, and they are generated around the core beam along the BDS. Among several possible reasons for halo particle generation are optics and equipment related effects which depend on imperfections which are hard to predict and should be small in a well corrected machine. The estimates presented here are based on the halo generation by beam-gas scattering which will always be there and for which good theoretical models exist. The halo generation by beam-gas scattering has been estimated using the HTGEN code (Halo and Tail Generation). Depending on the halo particle estimation, muon background along the BDS and especially in the betatron collimation section have been determined by using Monte Carlo simulation codes. This Ph.D thesis focuses on the muon background along the BDS and the reduction of them to desired rates. The details studies described here are based on the BDS design as described in the Conceptional Design Report of CLIC. The muon background rates that reach the CLIC detector region are predicted using tracking simulations. The muon production mechanisms and their Monte Carlo generation are studied and described in detail. A significant reduction of muon backgrounds can be achieved using magnetized shielding. The shielding blocks can be placed in available drift spaces in the betatron collimation section. The dependence on the muon reduction on the main shielding parameters like length, inner and outer shielding dimension and magnetic field properties have been studied and are described.Item A novel parametric performance analysis of hybrid refrigeration cycles with mechanical and adsorption compression(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-06-28) Anjrini, Mustafa; Kılıç, Muhsin; Fen Bilimleri Enstitüsü; Makine Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0003-1153-7631Çevre sorunları ve büyük enerji tüketimine yol açan önemli teknolojilerden biri, buhar sıkıştırmalı soğutma döngüsünü (VCC) kullanmaktır. Bu nedenle soğutma endüstrilerinde yeni enerji kaynaklarını kullanan yeni teknolojiler düşünülmelidir. Bu yeni teknolojilerden biri adsorpsiyon soğutma çevrimidir (ACC). ACC sisteminin düşük performans değerleri gibi dezavantajlarının üstesinden gelmek için kullanılabilecek en umut verici yöntemlerden birisinin VCC sistemleri olduğu kabul edilmektedir. Adsorpsiyonlu soğutma sisteminin etkenliğini artırmak için son zamanlarda birçok iyileştirme ve ilerlemeler yapılmıştır. Bu araştırmada, buhar sıkıştırmalı soğutma sistemi (VCC) ile adsorpsiyonlu soğutma sistemi (ACC) hibrit bir soğutma sistemi oluşturmak amacıyla birleştirilmiştir. İki soğutma sistemi arasındaki fark sıkıştırma tipidir. ACC sistemi termal sıkıştırma tipini kullanırken, VCC sistemi mekanik sıkıştırma tipini kullanır. Bu çalışmanın ana hedefi olarak, kombine soğutma sisteminin farklı çalışma koşullarındaki performansını araştırmak için bir matematiksel kod yazılmış ve doğrulanmıştır. Bu çalışmanın ilk bölümünde, VCC ünitesinde farklı soğutucu akışkanlar ve ACC ünitesinde silika jel / su çifti kullanılarak önerilen kombine soğutma sisteminin enerji tasarrufu ve ekserji kavramı dikkate alınarak performansı araştırılmıştır. Ana hedefi, en yüksek performansı ve enerji tasarrufunu sağlayan en iyi soğutucu akışkanı ortaya çıkarmak ve farklı VCC evaporatör sıcaklıklarında adsorban kütlesi ile adsorpsiyon çevrimi süresi arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Bu çalışmanın ikinci kısmında, birkaç ACC evaporatöründe ve ısıtma sıcaklıklarında dört farklı adsorban kullanılarak ACC'nin performans katsayısı (COP) ve spesifik soğutma gücünü (SCP) araştırılmıştır. Üçüncü bölümde ise farklı ACC evaporatör sıcaklıklarında ACC ünitesinde üç farklı adsorban kullanılarak birkaç ortam sıcaklığı ve adsorpsiyon çevrimi süreleri için iki farklı (ACCVCC) kombine soğutma sistemi konfigürasyonu (seri ve paralel) performans açısından değerlendirilmiştir.Item One-step preparation and investigation of high strength textile reinforced hydrogel composites(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-12-25) Koç, Ümit; Aykut, Yakup; Eren, Recep; Fen Bilimleri Enstitüsü; Tekstil Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0002-9061-3040Hidrojeller, ilaç salınımında, tarımsal alanda, biyomedikal alanda, gıda korumasında ve doku uygulamalarında etkin ve yaygın olarak kullanılan polimerik jellerdir. Hidrojellerin yumuşak ve esnek özellikte olması disiplinler arası yaklaşımın ilerlemesini önemli ölçüde sağlamaktadır. Fakat hidrojeller uygulanan mekanik kuvvetler altında düşük dirence sahiptir. Bu durum hidrojellerin kullanımı sırasında kırılmalara neden olmaktadır. Bu bağlamda, tekstil takviyeli hidrojel kompozitler hidrojellerin mekanik problemlerini çözmek için disiplinler arası bir yaklaşım sunmaktadır. Bu çalışmanın amacı mekanik özellikleri iyileştirilmiş dokuma kumaş takviyeli hidrojel kompozit yapıların incelenmesidir. Bu bağlamda, hidrojel iplik formunda olan polivinil alkol (PVA), uygulanan mekanik kuvvete karşı direncini artırmak için mukavemetli pamuk, keten, yün, viskon ipliklerle güçlendirildi. Bu nedenle, kumaş takviyeli hidrojel kompozitlerin üretimi için PVA/Pamuk, PVA/Keten, PVA/Yün, PVA/Viskon karışımlı dokuma kumaşlar hazırlandı. Hibrit dokuma kumaşlar, farklı oranlarda glutaraldehit ve boraks çözeltileri ile muamele edildi. Hibrit dokuma kumaşta bulunan PVA iplikleri çapraz bağlı jel yapılara dönüşürken, pamuk, keten, yün ve viskon iplikler, takviye elemanı olarak dokuma kumaşlarda kalmıştır. İplik ve kumaşla güçlendirilmiş hidrojel kompozitlerinin karakterizasyonları Fourier-transform kızılötesi spektroskopi (FT-IR), termogravimetrik analiz (TGA), X-ışını kırınımı (XRD), taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile gerçekleştirildi. Hidrojel kompozitlerdeki çapraz bağlayıcı oranına ve su içeriklerine bağlı olarak numunelerin şişme dereceleri ve mekanik özellikleri incelendi. Tüm sonuçlar göz önüne alındığında, doğal lif takviyeli dokuma kumaşlar hidrojel kompozitlerin mekanik özelliklerini önemli ölçüde artırmıştır. Bu tezde sunulan yayımlanmış her makalenin bulguları, gelecekteki çalışmalar için birtakım önemli çıkarımlara sahiptir.Item Production of activated carbon nanofibers using natural catalysts and their use in miRNA biosensors(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-09) Sahtani, Karima; Aykut, Yakup; Fen Bilimleri Enstitüsü; Tekstil Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0002-4424-8855Bilimsel, teknolojik ve tıbbi araştırmalar, önceden makro-boyutlu malzemelerin üzerinde çalışmalar yapılırdı. Günümüzde makroskobik boyuttan nano boyuttaki malzemeler tercih edilir. Nanoteknoloji, malzemeleri nano boyuta indirerek yeni özelliklerin keşfedilmesidir ve kazandırılmıştır. Nano-boyut sayesinde malzemenin fiziksel, kimyasal ve biyolojik mekanizmalarında farklı özellikler ortaya çıkar. Nanoteknolojinin biyomedikal testlerle birlikte kullanılması çok sayıda hastalığın teşhis kalitesinin iyileştirilmesine yönelik avantajlıdır. Günümüzde nano biyosensör araştırmaları üzerine hızlı bir gelişim gözlenmektedir. Literatürde, birçok çalışmalar biyosensör yüzeyinden alınan sinyali arttırmaya yönelik sunulmuştur. Bu tez, doğal katalizör kullanarak (lawsone ve Hemoglobin) aktif karbon nanolif farklı oranlarla elektroçekim yöntemiyle üretilmiştir ve bu nanoliflerin MiRna Biyosensörler kullanımını test edilmiştir. Elde edilen takviyeli karbon nanoliflerin morfolojik, termal ve mekanik karakterizasyonları yapılmıştır ve bu analizlerin sonuçlarına göre elektrokimyasal biyosensöründe kullanım potansiyeli incelenmiştir. miRNA biyosensörlerinde tanıma yüzeyi olarak miRNA kullanılmış. DNA Biyosensörler üzerine literatürde birçok çalışma bulunurken miRNA Biyosensörler üzerine yapılan çalışmalar son yıllarda yoğunluk kazanmıştır. Bu çalışma literatüre katkı sağlayan bir araştırma olacaktır ve biyomedikal alanında bazı hastalık tayininde ve teşhisinde kolaylaştırılmasını sağlayacaktır. Bu çalışmada beklenen hedef, nanoliflerin gözenekli yapıda üretilmiştir ve böylece yüzey alanını arttırılmıştır. Daha fazla miRNA molekülünün elektrotla teması ve immobilizasyonu sağlayacaktır, böylece küçük hacimde daha yüksek sinyaller alımı gerçekleştirilmesini test edilmiştir ve elektrokimyasal testlerin optimizasyonu yapılmıştır.Item A research on the use of enset woven fabric structures for the applications of sound absorption and biodegradable composite material development(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-07-06) Temesgen, Alhayat Getu; Eren, Recep; Aykut, Yakup; Fen Bilimleri Enstitüsü; Tekstil Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0001-7841-2281Tekstil endüstrilerindeki yeni gelişmeler, boyutsal stabilite, su emicilik, nefes alabilirlik gibi tekstil kumaşları ve bitim özelliklerinin performansını geliştirmektedir. Tekstil liflerinin yapıları ve özellikleri; kompozitlerin yanı sıra iplikler, kumaşlardan oluşan malzemelerin mekanik özellikleri üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Uzun süredir metaller, en çok tercih edilen yapı malzemeleri olarak kullanılmıştır. Bununla beraber; insanların hızla büyüyen talepleri, araştırmacıları yüksek spesifik mukavemet ve elastisite modülüne sahip yeni kompozit malzemelerin geliştirilmesine itmiştir. Petrokimya ürünleri, sadece çevre dostu olmayan ürünler olmayıp aynı zamanda üretim, kullanım ve atıkların yok edilmesi süresince ciddi sağlık problemlerini oluşturmaktadır. Son zamanlarda araştırmacılar ve üreticiler, yeşil kompozit uygulamalar için yaprak, gövde ve meyvelerden özütü elde edilen doğal lif takviyeli kompozit malzemeler üzerinde araştırmalarını odaklamıştır. Doğal lifler, doğada bol miktarda bulunur, hafif, düşük maliyetli ve konvansiyonel lifler içerisinde iyi mekanik mukavemete sahip olan yenilenebilir doğal malzemelerdir. Doğal kaynaklardan elde edilen takviye ve matriks elemanları olarak kullanılan sentetik lifler ve reçinelerin yeri, kompozit malzeme sektörlerindeki ekonomiksel, sağlık sorunları ve çevresel problemleri önlemesine iyi alternatiftir. Bu doktora tezi çalışmasında, hafif nitelikli yapı uygulamaları için mekanik özelliklerinin geliştirilmesi ile yenilikçi tekstil kumaşları takviyeli yeşil kompozit malzemelerin karakterizasyonu ve araştırması üzerine odaklanılmıştır. Tekstil kumaşları, bu çalışmada takviye elemanları olarak kullanılmıştır. Yeni biyoreçine elemanları, 75:25, 70:30, 65:35, 60:40, 55:45 and 50:50 gibi çeşitli oranlarla Akasya tortillas ve Bosveliya papirifera karışımıyla hazırlanmıştır. Dokuma kumaş konstrüksiyonu ve çok katlı kumaş takviyeli yeşil kompozit malzemelerin, mekanik ve akustik performansları çalışılmıştır. Ayrıca nano lifler, α-amilaz enzim ön terbiyesi ve mekanik öğütmeyle üretilmiştir. Bu nanolifler; yüksek boyutsal stabilite, spesifik mukavemet, daha geniş yüzey alanı ve biyobozunabilir ürünler gibi benzersiz özelliklere sahip daha gelişmiş tekstil yapılarının üretilebilmesi için kullanılacaktır.Item Synthesis, characterization and derivatizations of quinazolin-3-oxides(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-09-21) Samandram, Rashinikumar Singh; Coşkun, Necdet; Fen Bilimleri Enstitüsü; Kimya Ana Bilim Dalı; 0000-0002-0808-97382-Aminobenzaldehit, 1-(2-aminofenil)etanon ve 2-aminofenil fenil metanon oksimler 1, karşılık gelen 1,2-dihidrokinazolin-3-oksitleri vermek üzere aromatik aldehitlerle reaksiyona sokuldu. Oda sıcaklığında çevreye zarar vermeyen H2O2-tungstat oksidan sistemi kullanılarak yüksek verimlerle bir dizi kinazolin-3-oksit 3’e dönüştürüldü. Bileşik 3'ün sentezi için yüksek verimli tek kap prosedürü de geliştirilmiştir. 2-Arilkinazolin 3-oksitlerin arilboronik asitlerle C-4 arilasyonlarında oksidan bileşen olarak manganez triasetatın kullanımı rapor edilmiştir. Yeni yöntem, iyi ila yüksek verimlerde yeni 2,4-diarillenmiş kinazolin 3-oksitler hazırlamak için uygulanmıştır. Yöntemin, her iki aromatik halka üzerinde çeşitli sübstitüentleri tolere ettiği, oksijensizleşme ve kinazolin-4(3H)-one'ye yeniden düzenleme gibi dezavantajları olmadığı gösterilmiştir. Kinazolin-3-oksitler 3'ün, karşılık gelen N-(2-(((hidroksiimino)metil)fenil)-benzamidler 9'u vermek üzere ZrOCl2 varlığında hidrolitik halka açılmasına maruz kaldıkları gösterilmiştir. 9 bileşikleri, katalitik miktarlarda bir asit beraberinde DMSO içinde tekrar halkalaştırılmıştır.Item Use of solar air dryer with phase change material in sludge drying(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-09-07) Amin, Zeinab; Salihoğlu, Nezih Kamil; Fen Bilimleri Enstitüsü; Çevre Mühendisliği Ana Bilim Dalı; 0000-0002-2284-3899Her yıl, çeşitli evsel ve endüstriyel atık su arıtma tesislerinden yüksek miktarda atık çamur üretilmektedir. Çamurun nem içeriği tüm çamur arıtım süreçlerinde özellikle nakliye ve nihai bertarafında sorun oluşturmaktadır. Bu çalışmada, çamurun nem içeriğini azaltmak amacıyla tasarlanan güneş kurutucusunun verimliliğini arttırmak için yapılan iyileştirmeler ele alınmıştır. Bu araştırmanın amacı; çamuru sürdürülebilir, maliyet-etkin yöntem ile su içeriğini azaltılmasıdır. Tasarlanan sistemde güneş enerjisinden gelen ısıyı depolamak için su, hava ve parafin, gibi bir faz değiştiren malzeme kullanılarak iç ortam hava sıcaklığının kararlı halde kalması hedeflenmiştir. Bu sistemde, güneş enerjisinin çamura ısı olarak transferinde konveksiyon, kondüksiyon ve radyasyon işlemleri, birlikte kullanılmıştır. Çalışmada farklı nem oranlarına sahip, evsel atıksu arıtma tesisi çamuru (AAT), endüstriyel boya çamuru ve mermer atık çamurlarının kurutulma süreçleri incelenmiştir. Güneş kurutucusunun tasarımında yapılan iyileştirmeler sonucu birim alandan buharlaştırılan su miktarına göre arıtma çamurunda 20% den 28%, boya çamurunda 18% den 31% ve mermer çamurunda 6%dan 13% verim artışı gözlenmiştir. Ayrıca, AAT çamuru üzerinde yapılan mikrobiyolojik deneyler sırasında, güneş radyasyonuna maruz kalan E-coli mikroorganizmalarının 2 log oranında inaktive edildiği tespit edilmiştir. Yapılan Toplam Kjeldahl Azotu deneyinde amonyak miktarı 9000 mg/kg 'den 6800 mg/kg' a düşmüştür. Ayrıca çalışmada güneşle kurutulmuş çamurların Taramalı Elektron Mikroskobu ile elde edilen görüntülerinde gözenekli yüzey yapısının çamur suyun buharlaşmasına katkı sağladığı belirlenmiştir.