1999 Cilt 1 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13291
Browse
Browsing by Language "en"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Item Future world and social engineering(Uludağ Üniversitesi, 1999) Berkay, A. Fügen; Fen Edebiyat Fakültesi; Sosyoloji BölümüBu çalışmada, sosyolojinin geçmişte tarih ve toplum felsefesi gibi öteki sosyal bilim dallarıyla olan birlikteliği vurgulandıktan sonra, özerk bilim olma yolunda günümüze dek yaşadığı değişimlerle süreçlere de kısaca değinilmektedir. Ayrıca, sosyolojinin bugünkü durumu ve dünyanın tüm karmaşık sorunlarıyla Yirmibirinci yüzyıla doğru ilerleyişi arasındaki gerçek ve potansiyel ilişkiler değerlendirilerek bu bilimsel disiplinin geleceği hakkında bazı öngörülerde bulunulmuştur. Bundan böyle sosyolojinin, dünyamızın giderek daha da ağırlaşan sorunlarından uzak bir şekilde salt bilim ve araştırma merakının giderilmesi amacıyla yürütülen çalışmalar bütünü olarak algılanmasının olanağı kalmamıştır. Sosyoloji, giderek zorlayıcı ve dayalıcı olmayan, ama yol gösteren bir toplum mühendisliği kimliğine bürünmek durumunda olacaktır. Bu nedenle, sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasal alanlarda uygulanacak yeni politikalarda sosyolojik yaklaşımların ve sosyologların daha etkili bir şekilde yer alması gerekir. Bu yaklaşım çerçevesinde sosyolojik araştırma alanlarını ve konuların Inkeles sınıflaması bağlamında yeniden tanımlarsak, onları şu kategorik başlıklar altında toplayabiliriz: A. sosyolojik analiz; B. toplumsal yaşamın temel unsurları; C. temel toplumsal kurumlar: D. temel toplumsal süreçler. Sosyolojik alanların belirlenmesi kadar, ne için ve kimin için sosyoloji yapılacağının da iyi belirlenmesi gerekir. Tüm bunların ötesinde, modern devletin ve çağdaş toplumun sorunları üzerinde yoğunlaşması gereken sosyoloji biliminin yeni sosyolog adaylarına en iyi şekilde nasıl öğretilebileceğinin somut olarak saptanması gerekir.Item History and self-reflection: Muhammad Salih' s Shaybani-nama: (A sixteenth century Central Asian source in Chaghatay)(Uludağ Üniversitesi, 1999) Kılıç, Nurten; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüBu çalışma yöntem ve içerik açısından bir metin analizidir. Muhammed Salih tarafindan Çağatayca olarak yazılan Şeybani-name adındaki bu metin, 16. yüzyılın başlarında Orta Asya 'da Timurlu idaresine son vererek Maveraünnehir-Özbek Hanlığı 'nı kuran Çinggis soyundan Şeybani Han 'ın nazım şeklinde yazılmış biyografisi niteliğindedir. Muhammed Salih göçer kökenli, kahile bağı bulunan, kendisi ve ailesi Şeybani-Özbek öncesi Timurlulara hizmet etmiş ve daha sonra Şeybani Han 'a katılmış Çağatay kimliği güçlü iki dilli bir yazardır. Bu dönemin sosyal, politik ve kültürel tarihini analiz etmek açısından önemli olan bu eser, yazarın kişiliği, kökeni, yaşam biçimi ve politik tercihi tarafindan biçimlenen farklı bir perspektif sunmaktadır. Bu çalışmada yazarın dönemin politik ortamı içindeki konumu ve kökeni ile eserinde olayları sunuş tarzı ve yaklaşımı özellikle kendisini nasıl yansıttığı analiz edilmiştir. Böyle bir analiz dönemin politik kültür ve kimlik meselelerine Farsça konuşan ve genellikle yerleşik kökenli tarihçiler tarafından yazılan eserlerin sunmuş olduğu eserlerden farklı bir boyut kazandırmaktadır.Item Honour and shame in the Middle East(Uludağ Üniversitesi, 1999) Şimşek, Sefa; Fen Edebiyat Fakültesi; Sosyoloji BölümüBu yazının temel konusu, Türkiye'nin de içinde yer aldığı Akdeniz ve Orta Doğu kültür kuşağında bireyler arası mahrem ilişkilere damgasını vuran ahlaki ve davranışsal bir çifte standarttır. Ataerkil sembollerin tartışmasız bir ağırlığa sahip olduğu bu kültür çevresinde ortalama erkek tipinin kadınlara bakışını karakterize eden birbiriyle çelişik iki uç noktaya rastlanır. Toplumsal normlara tam olarak uyan ortalama bir erkek, bir yandan kendi yakını ve akrabası olan kadınları başka erkeklerin ilgisine karşı aşırıya kaçan bir kıskançlık duygusuyla korumaya çalışırken, diğer yandan, fırsat bulabildiği ölçüde yabancı kadınları baştan çıkarmaya uğraşır. Günlük yaşamın akışı içerisinde özümsenmiş olan bu ahlaki ve davranışsal çelişkinin kökenleri araştırılmıştır. Bu makalede, erkeğin mahrem alanda üstlendiği rollerin ve cinsellikle ilgili olarak edindiği değer yargılarının toplamına şeref yasası (code of honour) adı verilmiş; kadının sergilemekle yükümlü olduğu uyum, saygı, vakar ve utanç davranışları ise iffet yasası (code of modesty) kavramıyla ifade edilmiştir. Şeref ve iffet yasaları arasındaki güçlü bağlaşıklığın nedenleri tarihsel bir spektrum izlenerek açıklanmaya çalışılmıştır. Kadınla erkek arasındaki doğal işbölümü, klt geçim kaynaklarının paylaşımı çerçevesinde sürüp giden kabileler arası savaş ve rekabet durumu, Orta Doğu bölgesinin pek çok kültürün geçiş ve hareketlilik alanı olması gibi etmenler üzerinde durularak, hem söz konusu ahlaki ve davranışsal çifte standart hem de kadınla erkeğin mahremiyet rolleri arasındaki farklılık ve (bu farklılığa rağmen oluşan) bağlaşıklık üzerinde analitik bir çözümleme denemesi yapılmıştır.Item Two traditions of modern epistemology(Uludağ Üniversitesi, 1999) Çüçen, A. Kadir; Fen Edebiyat Fakültesi; Felsefe BölümüFelsefe, varlık, gerçeklik ve doğru bilgiyi araştırır; fakat Descartes'la başlayan modern felsefenin temel ilgi alanı varlık ve gerçeklikten çok, doğru bilgi olmuştur. Bu anlayış, doğru bilginin imkanını, kaynağını, kapsamını ve ölçütlerini sorgulayarak, doğru bilginin temelindeki en kesin ve apaçık olan ilkenin ortaya çıkartılmasını kendine amaç edinmiştir. Bu çalışma, modern epistemolojinin iki geleneğini ele alarak, bunları bazı yönlerden eleştirmeyi amaçlamıştır. Birinci geleneği oluşturan Descartesçi epistemolojiye göre, doğru bilgiye ulaşmak için, en kesin ve apaçık olanı doğrudan bir kavrayışla ortaya koymak gerekir. Bilginin temelindeki ilk ilkeyi araştıran kartezyen bilgi kuramına ternelci bilgi kuramı denilmektedir. Temeldeki ilk ilke en açık ve seçik bir kavrayışla ortaya konulduktan sonra, diğer bilgiler, ilk ilkenin kesinliğinden yola çıkarak elde edilir. Temelci bilgi kuramı Descartes sonrası modern kıta felsefesini de etkileyerek, Spinoza, Leibniz, Kant ve Husserl gibi birçok felsesefeci tarafından da savunulmuştur. Modern epistemolojinin ikinci geleneği ise, temelci geleneğe karşı çıkan Hegel tarafından öne sürülen anti-temelci bilgi kuramdır. Hegel'e göre, doğru bilgi en temeldeki ilkeden kalkarak elde edilemez, çünkü en temeldekini doğrulayacak veya yanlışlayacak bir başka ilkenin olması gerekir. Bu nedenle, bilgi bir tür durağan konumda değil, tam aksine bilgi kullanımdaki devingen süreçtir; çünkü bilgi, Mutlak Tin'in kendisini gerçekleştirme devinimindeki süreçte ortaya çıkar. Böylece doğru bilgi temelci yaklaşımla ancak kendisinin bir kısmını ortaya koyar. Doğru bilginin tümelliği, Mutlak'ın kendisini fark etme sürecini veren bir sistemde anlaşılabilir. Modern epistemolojinin iki geleneği de çeşitli yönlerle açıklandıktan sonra, çalışmamız bu iki geleneği birçok açıdan eleştiriye tabi tutmaktadır.