2015 Cilt 24 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/15752
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Item Eğitimci yönüyle Ahmed Cevdet Paşa(Uludağ Üniversitesi, 2015) Özkan, Fatih; İlahiyat FakültesiTürk eğitim tarihine görüş, uygulama ve eserleriyle katkıda bulunan aydınların birçoğu, Osmanlı Devleti’nin yıkılışına doğru giden son yüzyılda tarih sahnesinde görülmüşlerdir. Bu şahıslar hakkında yeterli düzeyde monografik ve biyografik çalışmaların yapıldığını söylemek güçtür.Item Kuzey Afrika İbâzî akidesi: Cenâvünî örneği(Uludağ Üniversitesi, 2015) Kılavuz, Ulvi Murat; İlahiyat FakültesiKuzey Afrika (Mağrib) bölgesi, İbâzîlik’in, henüz teşekkül döneminden itibaren, Berber kökenli büyük kitlelerin itikadî kimliğini oluşturmanın yanı sıra zaman zaman devletleşmeye kadar giden siyasî yapılar şeklinde de varlığını sergilediği bir coğrafyadır. Hâricî/İbâzî düşüncedeki etnik kökene bakmaksızın tüm Müslümanlar’ın eşitliği ilkesinin gayr-ı Arap unsurlara sağladığı güven ve sıcaklık hissi ile Ebû Zekeriyyâ el-Cenâvünî’nin de mensup olduğu Libya’daki Berberî kabileler bu coğrafyada ilk İslâmlaşan topluluklar olmuştur. Bölgenin ve zamanın siyasî ve toplumsal şartları doğrultusunda küçük evrilmeler yaşasa da Mağrib İbâzî akidesi, İbâziyye’nin ana bünyesi ile büyük ölçüde mutabakat hâlinde günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Cenâvünî, kendisinden önceki İbâzî imamların düşünce/inanç sistemini sonraki nesillere aktaran bir köprü vazifesi gördüğü gibi Mağrib İbâzî topluluklarının kimliğinin sınırlarının belirlenmesinde de önemli rol oynamıştır.Item Niğde ili Bor ilçesine bağlı Çukurkuyu Kasabası’na ait halk dilinde yer alan Arapça kelimeler(Uludağ Üniversitesi, 2015) Durukan, Sami OktayKültür; bir toplumun dil, düşünce yapısı, gelenek, görenek, sanat, tarihsel birikim ve sosyal kurumlar gibi varlıkların tümünü kapsayan, bireyler arasında duyuş ve düşünüş birliğini sağlayan, ortak maddi ve manevi değerlerdir. Toplumun kimliğini yansıtan kültür, tarihsel süreç içerisinde şekillenir, gelişir ve bazen de değişerek devam eder.Item Şeyhülislâm Esîrî Mehmed Efendi ve vakıfları(Uludağ Üniversitesi, 2015) Karataş, Ali İhsan; İlahiyat FakültesiEsîrî Mehmed Efendi uzunca yıllar ifa ettiği müderrislik, kadılık ve şeyhülislamlık gibi vazifelerden sonra vakıflarını, zorunlu olarak ikâmet etmek durumunda kaldığı Bursa’da tesis etmiştir. Bursa Şer’iyye Sicilleri içerisinde onun sekiz adet vakfı tesbit edilmiştir. Vakfiyelere bakıldığında onun öncelikle kendi mahallesine yönelik olmakla beraber Mevleviyye ve Halvetiyye tarikatı mensupları için de vakıflar tesis ettiği görülmektedir. Şeyhülislamların vakıfları genellikle büyük mülklerin vakfedilmesiyle oluşurken Esîrî Mehmed Efendi’nin vakıfları küçük ölçeklidir.Item Tanah’a göre Kudüs’ün kutsallaşma süreci(Uludağ Üniversitesi, 2015) Hasanoğlu, Eldar“Kudüs” veya Yahudi kutsal metinlerindeki adıyla “Yeruşalayim” Yahudiler için kutsal bir şehirdir. Fakat bu kutsallık M.Ö. 7. yy.da şartların zorlamasıyla ortaya çıkmıştır. Musa döneminden Davud’a kadar İsrailoğulları’nın bu şehire herhangi bir ilgisi olmamıştır. Davud zamanında politik ve dini merkez haline gelmekle ilk teşebbüs yapılsa da Yeruşalayim’i İsrailoğulları kutsal görmemiş, onu yegâne meşru ibadet mekanı saymamış, onun dışındaki bama adlı ibadet yerlerine de yönelmişlerdir. Yeruşalayim’in kutsallaşma süreci sonraki aşamalarda şöyle gerçekleşmiştir: Hizkiya (M.Ö. 727–697) zamanında önemli adımlar atılmış ve bu Yoşiyahu (M.Ö. 640–609) ile devam etmiş, nihayet Babil sürgünü tecrübesiyle son haline kavuşmuştur.Item Tasavvufun bir ilim olarak inşâ süreci: Şer’î ve metafizik bir ilim olarak tasavvuf(Uludağ Üniversitesi, 2015) Kartal, Abdullah; İlahiyat Fakültesiİslam düşüncesinde ilimler arasında daima uzlaşma ya da çatışma şeklinde tezahür eden ilişki biçimleri olmuştur. Tasavvuf ilmi, belki de tarihî gelişim süreci açısından bu tarz ilişkilere muhatap olan başlıca ilimdir. Tasavvuf ile diğer ilimlerin ilişkisinde belirleyici olan unsur, tasavvufun bilgi üretme yöntemi olan bir ilim olup olmadığı meselesidir. Tasavvufun bu yönü açısından tarihsel gelişimine bakıldığında iki ana dönemi dikkat çekmektedir. Birinci dönemde tasavvuf, keşf ve müşâhedeye dayalı şer’î bir ilim olarak tanımlanmışken, İbnü’l-Arabî ile başlayan ikinci dönemde keşf ve müşahedenin varlık hakkında bilgi ürettiği metafizik bir ilim olarak inşa edilmiştir. Dolayısıyla bütün dönemlerinde tasavvufun bilgiyi üreten bir ilim olup olmaması temel sorununa, iki dönemde farklı iki cevap verilmiştir. Tasavvufun şer’î bir ilim olarak sunulması, fıkıh ve hadis gibi ilimlere karşı ve onların düzleminde gerçekleşmişken, tasavvufun metafizik bir ilim olarak tasavvur edilmesi, felsefe ve kelam düzleminde oluşmuştur.