2023 Cilt 32 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/33163
Browse
Browsing by Rights "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Item Cerîr b. Atıyye’nin nakîzaları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-04-04) Ayyıldız, EsatCerîr b. Atıyye et-Temîmî (öl. 110/728 [?]), Emevî Döneminin en tanınmış Arap şairleri arasında yer almaktadır. Arap edebiyatında, daha ziyade övgü ve yergi temalarıyla tanınan Cerîr’in ardında bıraktığı hacimli şiir mirası ve elde ettiği geniş tanınırlık göz önünde bulundurulduğunda, onun İslami Dönemin en önemli şairlerinden olduğunu söylemek mümkündür. Bu akademik çalışmanın, Cerîr b. Atıyye’nin yalnızca nakîzalarının incelenmesine hasredilmesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla makalenin sınırlılığı sebebiyle, şairin kapsamlı biyografisi veya diğer şiir temalarındaki faaliyetleri hakkında, giriş kısmında yapılan kısa tanıtımın haricinde detaylı bir bilgi verilmemesi ön görülmektedir. Çalışmada benimsenen metot, ortaya atılan savların şairin bizzat kendi kasideleri aracılığıyla temellendirilmesini hedeflemektedir. Bu nedenle makale kapsamında Cerîr’e ait iki nakîza kasidesinin tam haliyle Türkçeye tercüme edilmesi ve incelenmesi planlanmaktadır. Cerîr’in nakîzaları, klasik Arap edebiyatında son derece önemli bir yer işgal etmektedir. Dolayısıyla bu şiirlerin somut örneklemler üzerinden tetkik edilmesi, son derece önem arz etmektedir. Bu araştırmanın birincil kaynağı, Cerîr’in rakipleri ile giriştiği atışmaları kaydeden klasik eserler ve şairin kendi divanıdır. Bununla birlikte konuyla ilgili modern akademik çalışmalardan da istifade edilmiştir. Bu çalışmada örneklem, birisi Ferezdak’ı diğeri Ahtal’ı hedef alan Cerîr’in iki nakîzası üzerinden seçilmiştir.Item Editörden(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-13) Birgül, Mehmet Fatih; İlahiyat Fakültesi; İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı; 0000-0002-9404-6266Kıymetli okurlarımız, Uludağ İlahiyat Dergisi olarak yeni bir çehre ve mahiyetle huzurlarınızdayız. Kırk sekiz yıllık bir fakültenin otuz küsur senelik akademik yayını olan dergimiz, gözden geçirilerek yenilenmiş kriter ve kurallarıyla neşriyat yoluna devam edecektir. Uludağ İlahiyat Dergisi, uluslararası standartları esas alan bir yayın politikasını öncelemekte ve böylece Türkiye’nin bilimsel gelişimine daha ciddi bir oranda katkı yapabilmeyi ümit etmektedir. Dolayısıyla dergimizin yayın politikası ve kriterleri tekrar gözden geçirilerek yenilenmiştir. Söz konusu yeni yayın ilkelerinin resmî ve bütünlüklü bir dökümünü, DergiPark sayfamızda inceleyebilirsiniz.Item Klasik Arap edebî tenkidinde nesnelliğin imkânı üzerine: Nâbiga ez-Zübyânî ile Hassân b. sâbit tartışması ve “Mina” şiiri üzerindeki değerlendirmeler bağlamında(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-08) Soysal, Zeynel AbidinBir şeye iyi/güzel veya kötü/çirkin hükmü verme noktasında genel-geçer ölçütler var mıdır? Bu ölçütlerin ve dolayısıyla ortak yargıların varlığı mümkünse gerekçelendirmeler nasıl şekillenir? Bunların teoride gerçekleşebildiği/gerçekleşebileceği varsayılsa bile uygulamadaki karşılığı ne kadar olabilir? Bu tür sorular her ilmî disiplinin cevaplamaya çalıştığı önemli sorulardır. Ancak bu çalışmadaki muhatabı klasik Arap edebî tenkit disiplinidir. Bu çalışmada tenkitte nesnelliğin imkânı uygulamalı iki örnek üzerinden ele alınmıştır. Kudâme b. Caʿfer (öl. 337/948), Merzübânî (öl. 384/994), İbn Cinnî (öl. 392/1002), Merzûkī (öl. 421/1030), Sekkâkî (öl. 626/1229) ve İbn Ebü’l-İsbaʿ el-Mısrî (öl. 654/1256) gibi önemli eleştirmenlerin taraf oldukları Nâbiga ez-Zübyânî (öl. 604) ve Hassân b. Sâbit (öl. 60/680) tartışması, üzerinde durulan ilk meseledir. İkinci mesele ise İbn Kuteybe’nin (öl. 276/889) “lafzı güzel, manası zayıf” şiire örnek olarak zikrettiği ve İbn Tabâtabâ (öl. 322/934), Ebu Hilâl el-Askerî (öl. 400/1009), Kâdı Cürcânî (öl. 392/1001-1002), Abdülkâhir Cürcânî (öl. 471/1078-79), İbnü’l-Esîr (öl. 637/1239) ve Kazvîni (öl. 739/1338) gibi önemli münekkitler tarafından farklı değerlendirmelere tabi tutulan beyitlerdir. Bu değerlendirmedeki yorumlara ve ulaştıkları sonuçlara göre çalışmada münekkitler taksim edilmiştir. Bu yolla ölçüt, hüküm ve gerekçelendirme üçlüsü dikkate alınmış ve nesnelliğin imkânı ile ilgili birçok somut veriye ulaşılmıştır. Tüm bu veriler ışığında edebî tenkitte genel-geçer ölçütlere ve ortak yargılara ulaşmanın oldukça zor olduğu mülahaza edilmiştir. Bununla beraber ölçüt, hüküm ve gerekçelendirmenin güçlü bir şekilde ortaya konması durumunda ortak zeminde buluşma imkanının arttığı kaydedilmiştir. Aynı zamanda bu tür çalışmaların iʿcâz meselesine dair farklı açılımlar sağlayabileceği sonucuna ulaşılmıştır.Item Kur’an’da adalet kavramı ve İslam muhakeme hukukuna göre adil yargılama(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-15) Karayaka, HüseyinTarihin bütün dönemlerinde ve bütün medeniyetlerde insanlar, daha güvenli ve huzurlu olacağı ideal bir yaşam biçimini arzulamış ve bunun ancak adil bir yönetimle mümkün olacağını düşünmüştür. Fakat bu adil yönetim şeklinin ne olduğu ve nasıl uygulanacağı hususunda bir ittifak sağlanamamış, herkes kendi inanç, mizaç ve kültürünün etkisi ile çeşitli yöntemler önermişlerdir. Arzu edilen bu ideal yaşam biçimini gerçekleştirmek ve adil bir düzeni sağlamak üzere dinler ve hukuk sistemleri belli düzenlemeler getirmişlerdir. Getirilen bu düzenlemeler, insanların haklarını koruduğu ve onlardan zararı giderdiği oranda adil kabul edilmiş ve toplum tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Adalet konusu tarih boyunca hukuk felsefesi alanında daima canlılığını korumuş ve adeta insanlara yol gösteren bir kutup yıldızı olmuştur. Biz de bu çalışmamızda bir makalede ele alınacak boyutta Kur’an’da adalet mefhumunun ne olduğunu ve adaletin en somut uygulama sahası olan İslam muhakeme hukukunda adil yargılama usulünün nasıl işlediğini göstermeyi amaçlamaktayız. Böylece İslam hukukunun ilk kaynağı olan Kur’an’ın, adaletin tesisine yönelik prensiplerinin ve adil yargılama bağlamında İslam muhakeme usulünde adaleti temine yönelik ilkelerin neler olduğunu ifade etmiş olacağız.Item Mehmet Şükrü Özkan, yeni ateizmin dini: Bilimcilik bilimci natüralist dünya görüşünün eleştirisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-01) Vidinlioğlu, SalihaYeni Ateizmin Dini: Bilimcilik adlı incelediğimiz eser Mehmet Şükrü Özkan tarafından kaleme alınmış, 2021 yılında Elis Yayınları’ndan çıkmıştır. İncelediğimiz bu çalışmada Özkan, yeni ateistlerin evrimi kendilerine dayanak noktası yaptıklarını ve evrimin onların iddia ettiği şekilde ‘gerçek’ ve ‘mutlak doğru’lar içermediğini belirtir. Ayrıca yeni ateistlerin herhangi bir eleştiri kabul etmeyen bilimci tavırlarını eleştiriye açmakta, sığ bilimci tutuma karşı bilim felsefesinin ufkumuzu genişletebileceğini ileri sürmektedir. Özkan, bilimin hangi ideoloji için kullanılırsa kullanılsın sınırlarını aşan söylemlere dayanak yapılmasının yanlış bir tutum olacağını da görüşlerine eklemektedir.Item Osmanlı Ebeveyn-i Resûl Risâleleri geleneğinin ilk halkası: İbnü’l-Hatîb el-Amâsî’nin (ö. 940/1534) İnbâʾü’l-ıṣṭıfâʾ fî ḥaḳḳı âbâʾi’l-Muṣṭafâ’sı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-04-10) Bektaş, Kevser Demir; Kılavuz, Ulvi Murat; İlahiyat Fakültesi; Kelam Ana Bilim Dalı; 0000-0003-3811-193Xİslam düşünce geleneğinde tartışma konusu olan Hz. Peygamber’in anne ve babasının (ebeveyn-i Resûl) dinî ve uhrevî durumu, literatürde ilk olarak Ebû Hanîfe’nin (ö. 150/767) el-Fıḳhü’l-ekber’inde “Ebeveyn-i Resûl küfür üzere öldüler.” şeklinde yer almıştır. Osmanlı döneminde de Hz. Peygamber’in anne ve babasının dinî ve uhrevî durumu hakkında müstakil risaleler yazılmıştır. Bu mesele, Osmanlı ilim dünyasında el-Fıḳhü’l-ekber şerhlerinin kaleme alınması, dönemin siyasi konjonktürünün sonucu olarak Şîa ile Râfızîlik adı altında gerçekleşen dinî mücadele, toplumda giderek yaygınlaşan tasavvufî temayüller ve esasen Ekberî bir anlayış olan nûr-i Muhammedî düşüncesi gibi sebeplerle gündeme gelmiştir. Osmanlı döneminde bu konuda yazılan risalelerin ilki İbnü’l-Hatîb el-Amâsî’nin (ö. 940/1534) İnbâʾü’l-ıṣṭıfâʾ fî ḥaḳḳı âbâʾi’l-Muṣṭafâ isimli eseridir. Kendisi de nûr-i Muhammedî düşüncesini benimseyen İbnü’l-Hatîb’in ebeveyn-i Resûl’ün ehl-i necât olduğu görüşünü benimsediği bu risalenin amacının Hz. Peygamber hakkında yanlış düşüncelere ulaşılmasının önüne geçmek olduğu anlaşılmaktadır. Eserinde İbnü’l-Hatîb görüşünü Hz. Peygamber’in şerefli nesebini temel alarak izah etmiş, bu konuda oluşan itirazlara ve karşıt görüşü iddia edenlere âyet, hadis ve rivayetler üzerinden cevaplar getirmiştir. Onun nûr-i Muhammedî düşüncesine bağlı olmasının açıklama ve istidlallerine yansıdığı görülmektedir. Bu risâlenin ebeveyn-i Resûl meselesinin Osmanlı ilim çevrelerine taşıyıcısı konumunda olması risâlenin önemini teşkil etmektedir. İbnü’l-Hatîb’in bu risâledeki görüş ve açıklamalarının kendisinden sonraki dönemde dayanak olma ve eleştiriye muhatap kılma şeklinde iki yönlü bir etki bıraktığı söylenmelidir.Item ‘Şâtıbî’nin el-Muvâfaḳāt adlı eseri ile yeni bir fıkıh usulü telif ettiği’ iddiasına dair bir inceleme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-12) Kasapoğlu, Saliha; İlahiyat Fakültesi; İslam Hukuku Ananilim Dalı; 0000-0002-0265-7829Ebû İshâk İbrâhim b. Mûsâ eş-Şâtıbî hicri sekizinci yüzyılda (ö. 790/1388) vefat etmesinin ardından uzun bir süre unutulmuş, vefatından yaklaşık beş asır sonra ise kendisi ve özellikle el-Muvâfaḳāt adlı eseri birçok atıf alarak eserlerde yeniden hayat bulmuştur. Onun popülerlik kazandığı zamanlarda sıklıkla iki iddia dile getirilmiştir: “Şâtıbî’nin el-Muvâfaḳāt ile yeni bir fıkıh usulü eseri telif ettiği” ve “ortaya koyduğu bu yeni usul ile makâsıt/gaye merkezli düşüncenin önemli ve kurucu temsilcilerinden birini teşkil ediyor olması”. Şâtıbî’yi ve el-Muvâfaḳāt’ı konu alan neredeyse her eserde bir vakıa olarak tekrarlanan, Şâtıbî’nin el-Muvâfaḳāt’ı ile yeni bir fıkıh usulü eseri telif ettiğine dair ilk iddia makale konumuzu oluşturmaktadır. Bu kontekste öncelikle el-Muvâfaḳāt’ın mukaddimelerinden hareketle - nitekim müellif bazı istisnaları olmakla birlikte fıkıh usulüne dair görüşlerini eserinin mukaddimeleri bağlamında dile getirmiştir- Şâtıbî’nin fıkıh usulü anlayışı ele alınmış, ardından buradan elde edilen verilerle el-Muvâfaḳāt yeniden değerlendirilerek, el-Muvâfaḳāt ile fıkıh usulü ilişkisi incelenmeye çalışılmış, böylece söz konusu iddianın tahlili amaçlanmıştır.Item Sezai Engin, şerh ve şârihin izini sürmek: Hadis şerhlerinin hikâyesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-29) Angay, Mehmet; İlahiyat Fakültesi; Hadis Ana Bilim Dalı; 0000-0001-6212-5413Hadis şerhlerini farklı sorularla mercek altına alan yakın tarihli birçok çalışma şerhlerin sanılandan daha orijinal bir faaliyet olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle şerhlerin muhtevası dışına çıkıp şerh-tedris ilişkisi, şerhlerin himayesi, okunurluğu vb. yönlerine yoğunlaşan araştırmalar oldukça başarılı adımlardır. Şerhleri yaygın taslak dışına çıkarak “farklı bir bakış açısıyla inceleme” hedefinde/iddiasında olan yakın tarihli araştırmalardan biri de Sezai Engin’e ait Şerh ve Şârihin İzini Sürmek: Hadis Şerhlerinin Hikâyesi’dir. Bu yazının konusu Engin’in hadis şerhlerinin hikayesini konu edindiği son eseridir.Item Tanzimat’tan Erken Cumhuriyet’e değişim içerisinde kadın ve “yeni kadın” söylemi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-10) Turan, Sümeyra Ünalan; Kurt, Abdurrahman; İlahiyat Fakültesi; Din Sosyolojisi Ana Bilim Dalı; 0000-0003-3900-0369; 0000-0001-6087-3725Bu makale, Türk modernleşme sürecinin Tanzimat, II. Meşrutiyet ve Erken Cumhuriyet aşamalarında merkezî rol oynayan kadın ve ideal kadın söylemlerindeki değişime odaklanmaktadır. Makalede bu üç dönemde eğitim, çalışma, aile hayatı ve gündelik yaşamda kadının değişimini bütüncül ve süreklilik ilişkisi içerisinde ele almak amaçlanmaktadır. Bu sebeple çalışmada, uzun süreli tarihsel ve toplumsal dönüşümleri, makro ve mikro etkileşimleri ihmal etmeden bütünsel olarak analiz eden tarihsel sosyoloji yaklaşımı kullanılmıştır. Makalede birçok disiplinin kesişme noktasında bulunan kadın konusuna odaklanıldığı için farklı bilim dallarına ait pek çok kaynaktan yararlanılmıştır. Çalışma neticesinde her üç dönemde de gelecek nesilleri yetiştirme rolü nedeniyle kadınların eğitilmesinin merkeze alındığı ve aile odaklı bir kadın söyleminin geliştirildiği tespit edilmiştir. Kadının toplumsal hayata katılımı bakımından ise Cumhuriyet’in ilanından sonra farklı bir yol haritası çizilmiş, Batılı giyim tarzı ile mesleklerini icra eden kadınlar, Cumhuriyet’in sembolü hâline gelmişlerdir. Her üç dönem, kadının eğitimi ve aile içi rolleri bakımından benzerlik arz etse de iyi Müslüman, iyi anne, iyi eş olarak formüle edilen Osmanlı yeni kadını, Cumhuriyet Dönemi’nde iyi anne, iyi eş, iyi yurttaş kadına evrilmiştir.Item Venedikli Rabbi Leon Modena’nın (ö.1648) Katolik inancındaki Meryem algısına yönelik eleştirileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-22) Şengül, Fatma Seda; İlahiyat Fakültesi; Dinler Tarihi Ana Bilim Dalı; 0000-0001-7641-1541Bu çalışmada Venedikli Rabbi Leon Modena’nın (ö. 1648) Katolik Mezhebine karşı yazdığı Magen vaHerev (Kalkan ve Kılıç) adlı reddiyesi konu edilmiştir. Yazar eserini kendisinden yaklaşık bir asır önce yaşamış Pietro Galatino’nun (ö. 1530) “De Arcanis Catholicae Veritatis” (Katolik Gerçeğinin Sırları) adlı eserine cevap mahiyetinde hazırlamıştır. Modena çalışmasında her ne kadar Galatino ve eserini hedef almışsa da Hıristiyan geleneğin arka planını aktarmada en sık başvuru kaynağı olarak Orta Çağ’ın en önemli Hıristiyan teologlarından olan Thomas Aquinas’ın (ö. 1274) eserlerine müracaat etmiş ve Aquinas’ın görüşlerini de eleştirmiştir. Eser sekiz bölüm olarak tasarlanmış, fakat son üç bölüm kayda geçirilmeden yazar vefat etmiştir. Eserin içinde Aslî Günah, Teslis, Enkarnasyon, Meryem’in Bakireliği ve Mesih bölümleri yer almaktadır. Kendinden önceki Yahudi polemikleri ile içerik ve konu açısından benzerlikler taşısa da üslup açısından günümüz araştırmacıları tarafından orijinal bir yaklaşımının olduğu kabul edilmektedir. Bu çalışma içerisinde Meryem’in bakireliği, İsa’nın doğumundaki rolü, İsa’nın soyuna tesiri ve Meryem’in kutsiyeti hususunda Katolik anlayışta yer alan iddialara Modena’nın yönelttiği itirazlar incelenmektedir.