2024 Cilt 17 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/41402
Browse
Browsing by Rights "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Article 2 of Double Taxation Agreements and the Fate of Digital Service Taxes. International Journal of Social Inquiry(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-04-28) Kara, Mustafa CemilArticle 2 of double taxation agreements (DTAs) is intended to ensure covered taxes under a DTA. Article 2 is significant since the legal protection provided by DTAs is limited only to the scope of DTAs. However, the wording of Article 2 may lead to confusion and uncertainty for taxpayers in terms of taxes within the scope of DTAs. In recent years, there has been a widespread trend of excluding digital service taxes (DSTs) from DTAs due to the lack of a global consensus on a common solution. This has refocused attention on Article 2. The fact that there is a scarcity of research on Article 2 raises concerns about what will happen if different types of taxes emerge over time. In this article, some important points and Türkiye’s approach related to Article 2 and Türkiye’s DST law which sometimes causes ambiguities and uncertainties for taxpayers were highlighted. This article also aimed to enhance a common understanding of the logic of the term ‟taxes covered.” The research employed the descriptive research method, primarily utilizing the OECD Model Tax Convention (MTC) and its commentary, as well as prominent academic studies in the field and the Turkish DST lawPublication Borsa İstanbul endekslerinin dolar, euro, altın ve brent petrol değişkenleriyle birliktelik analizi.(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-04-01) Gündoğdu, Edanur; Aydın, Zehra Berna; Bursa Uludağ Üniversitesi; 0000-0003-1313-7543Günümüz rekabet şartlarında verilerden doğru tahminler yapmak yatırımcılar için önemli hale gelmiştir. Bilgi ve teknolojideki gelişmelerle verinin çeşitlilik göstermesi modern istatistik tekniklere ihtiyaç duyulmasına neden olmuştur. Bu tekniklerle veri içerisinde bilinmeyen gizli ilişkileri belirleme ve tahmin her geçen gün arttırmaktadır. Veri madenciliği pek çok alanda uygulandığı gibi finans alanında da kullanılmaktadır. Bu çalışmada kullanılan veri seti 02.01.2018-27.06.2023 dönemleri arasında yayınlanan 1423 işlem gününden oluşmaktadır. Veri madenciliği tanımlayıcı modellerinden birliktelik kuralı analizi Fp Growth Algoritması ile günlük bültenlerde yayınlanan BİST30 Endeksi, BİST100 Endeksi, Dolar Kuru, Euro Kuru, Altın ve Brent Petrol değişkenleri arasındaki birlikte değişimi tespit edilmeye çalışılmıştır. Birliktelik analizi sonucunda 20 birliktelik kuralı üretilmiş olup en iyi 10 birliktelik kuralı elde edilmiştir. 0,99 güven ölçütünde PETROL, ALTIN, BİST30, BİST100 değişkenleri, 0,98 güven ölçütünde PETROL, EURO, BİST30, BİST100 değişkenleri, 0,97 güven ölçütünde ise USD, EUR, BİST30, BİST100 ve USD, ALTIN, BİST30, BİST100 ayrıca EUR, BİST30, BİST100 ve USD, BİST30, BİST100 arasında belirgin birliktelik görülmüştür.Publication Ekonomik büyüme ve sanayileşmenin ekolojik ayak izine etkileri: Asimetrik nedensellik analizi.(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-04-04) Yağış, OnurTürkiye’de Cumhuriyet’in kuruluşunun ilk yıllarından itibaren sanayileşme adımları devlet desteğiyle birlikte başlamıştır. Ardından meydana gelen İkinci Dünya Savaşı, ekonomi ve sanayi sektörünün olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. 1980’den sonra küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte Türkiye ekonomisi ticari serbestleşme sürecine giriş yapmıştır. Bu yeni ekonomik anlayış globalleşmenin de etkisiyle kentleşme ve sanayileşmeyi beraberinde getirmiştir. Kentleşme ve sanayileşmenin başlamasıyla çevresel tahribat artmıştır. Bu çalışmanın amacı Türkiye’de ekonomik büyüme, sanayileşme ve kentleşmenin Ekolojik Ayak İzi (GFN) üzerindeki etkilerini 1968-2022 dönemi için Hatemi-J (2012) asimetrik nedensellik analizi ile araştırmaktır. Araştırmada bu nedenle birim kök testi, uygun gecikme uzunluğu, eş bütünleşme ve söz konusu nedensellik testi yapılmıştır. Yapılan nedensellik testi bulgularına göre; incelenen dönemde Türkiye’de, ekonomik büyüme ve sanayileşme ile GFN arasında, kentleşmede ve ekonomik büyüme arasında, ekonomik büyüme ve sanayileşme arasında, kentleşme ve GFN arasında, sanayileşme ve kentleşme arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi bulunmuştur. Bu bağlamda sanayileşmede çevre dostu üretim uygulamaları desteklenmelidir. Türkiye’de ayrıca büyük şehirlerde çarpık kentleşme problemine çözüm sağlayacak uygulamalar yapılmalıdır.Publication İki aşamalı ağ veri zarflama analizinde çapraz etkinlik ölçümü: Türkiye havalimanları uygulaması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-01-16) Memiş, Nagihan; Gökay , Emel Gül; İşletme Bölümü; Sayısal Yöntemler Ana Bilim Dalı; 0000-0003-3423-0835; 0000-0002-2921-1368Bu çalışma, bir sistemin genel etkinliğinin sisteminin alt süreçlere ayrıştırılarak ölçülmesini ele almaktadır. Uygulama alanı olarak Türkiye için önemli bir hizmet sektörü olan havayolu sektörü seçilmiştir. Yazın incelendiğinde, Türk havayolu sektöründe yapılan etkinlik çalışmalarında üretim sürecinin tek aşamalı olarak ele alınarak geleneksel Veri Zarflama Analizi (VZA) ile gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu çalışmada ise havalimanlarının genel etkinliğinin, operasyonel ve gelir etkinliği olmak üzere iki alt etkinlik bazında, daha ayrıntılı bir şekilde Ağ Veri Zarflama Analizi ile ölçülmesi amaçlanmıştır. Etkinlik analizinde Kao ve Hwang’ın (2008) İlişkisel Ağ Veri Zarflama Analizi modeli kullanılmıştır. Etkinlik değerlerinin sıralanmasında ise Kao ve Liu’nun (2019) Çapraz Etkinlik Ölçümü kullanılarak akran değerlendirmeden yararlanılmıştır. Çalışmada, Devlet Hava Meydanları İşletmesi tarafından işletilen ve 2019 yılı itibarı ile yıllık yolcu trafiği 400.000’in üzerinde olan 27 havalimanı incelenmiştir. Yapılan analizlerde, göreli tam etkinliğe sahip bir havalimanı tespit edilememişken, bazı havalimanlarının alt süreçler bakımından kısmen etkin olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.Publication Jeopolitik riskler savunma harcamalarını etkiliyor mu? Panel ARDL yaklaşımı ile bir analiz(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-04-30) Barış, Serap; Barış, AbdullahDoğası gereği jeopolitik riskler son derece öngörülemez ve yönetilmesi zor bir risk türüdür. Bu riskler, ticari entegrasyon ve küreselleşmeyle birlikte dünya genelinde her geçen gün daha da artmaktadır. Jeopolitik risklerin artması, ülkeleri güvenlik konusunda endişelendirmekte ve onları silahlanma yarışına itebilmektedir. Böylece küresel ölçekte savunma harcamalarında ciddi artışlar söz konusu olabilmektedir. Bu çalışma, jeopolitik risk ve savunma harcamaları ilişkisini aralarında Türkiye’nin de bulunduğu beş ülkeli bir örneklemde incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda panel ARDL yaklaşımı kullanılarak ilgili ülkelere ait 1993-2021 dönemi verileri ile analiz gerçekleştirilmiştir. Analiz bulguları, uzun dönemde jeopolitik riskin savunma harcamaları üzerinde anlamlı pozitif etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Buna göre jeopolitik riskin artması, analiz edilen ülkelerde savunma harcamalarını artırmaktadır. Ancak kısa dönemde jeopolitik risklerin savunma harcamaları üzerinde herhangi bir etkisi söz konusu değildir. Bu sonuçlar dâhilinde egemen ülkelerin gerek komşularla ilişkilerde gerekse bölgesel çıkarlar doğrultusunda sorunlarını barışçıl yollarla çözümlemeleri, jeopolitik riskleri ve dahi savunma harcamalarını azaltabilecektir.Publication A methodological discussion on evaluating the success of any securitizing move(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-01-26) Çetindişli , Özge Gökçen; Uluslararası İlişkiler Bölümü; 0000-0002-3778-0093The study objects to lay out a lucid perspective on ‟how any securitizing move occurs successfully” an issue that was non-rigidly theorized in the Copenhagen version of securitization, in line with current debates. To this end, the vague criteria as follows, set by the classical cadre of the Copenhagen School are problematized: actors have to couch the issue as an existential threat requiring exceptional executive powers, and, if the audience accepts the securitizing move, the case is established as a security issue beyond the routine procedure of politics. Considering this conservative cycle, the first claim of this paper is that the politics of ‟audience acceptance” is not adequately determined in theory. The second is that the classical variants’ persistence in the transition to ‟exceptional security policy” in the operation of securitization, ignoring its insecure nature, reduces the theory to a given and fixed understanding of security such as ‟security=exceptionalism.” Premised on these arguments, the paper proposes an overarching systematized thought that empowers the audience’s role; does not exclude ‟exceptional measures” but also inserts into ‟normalized exceptional” and even ‟routine responses” as actions.Publication Piercing the curtain: Exploring U.S.-Iran relations and realism through Qasem Soleimani assassination.(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-14) Siddique, Harun AbubakarIn the domain of global politics, the validation of realist theory would occur if a majority of states held substantial power. However, the current international system features states with varying degrees of capability, leading to divergent objectives. This divergence contradicts realist assertions, prompting a critical examination in this article. By practically evaluating the international system, the article recognizes the diverse capabilities and objectives of states influenced by dominant states, especially in the case of postcolonial states, often overlooked by realism. Utilizing defensive and offensive theories within classical (neo) realism, the article analyzes the Qasem Soleimani case to demonstrate the importance of diverse theoretical perspectives in broadening analysis. The case study underscores the ongoing relevance of realism in understanding the self-help and anarchic nature of the international system.Publication Spotify’da 2022 yılının Türkçe popüler şarkılarının içerik analizi: Aşk ve benmerkezcilik arasında salınan güncel müziğin dili.(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-14) Girgin, Orçun; Küçük , Ömer; Uca , OnurBu makalede, 2022 yılında Spotify’da en çok dinlenen Türkçe şarkılar listesi üzerinden günümüz popüler müziğinin dili analiz edilmiştir. Teorik çerçeve olarak, popüler kültüre iki alternatif yaklaşım olan Frankfurt Okulu’nun manipülasyon aracı olarak kitle kültürü teorisinden ve kültürel çalışmalar ekolünün direniş alanı olarak popüler kültür teorisinden yararlanılmıştır. Çalışmada söz konusu listedeki 50 şarkının sözlerine içerik analizi uygulanmıştır. İçerik analizinde araştırılan izlekler; sosyal-politik eleştiri, yabancılaşma (suça yönelim, benmerkezcilik ve sosyal ilişkilere uzaklık kategorileri aracılığıyla), sosyal değişim ve gelecek tasavvuru, tüketim kültürü/metalarla ilişkiler, argo kullanımı, eril bakış açısı ve gelenek (dini inanç ve nostalji kategorileri aracılığıyla) izlekleri olmuştur. İçerik analizinden elde edilen bulgular, incelenen popüler Türkçe şarkılarda aşk ve duygusal ilişkilerin asli tema olarak öne çıktığını göstermektedir. Bu durum, Türkiye’nin eski popüler kültür formu olan arabeskle bir yakınlığı çağrıştırmaktadır. Günümüz popüler müziğinin söylemi, semantik açıdan arabeskten daha yalın kat görünmektedir. Arabeskin aksine, günümüz popüler Türkçe müziğinde sosyal-politik eleştiri öğeleri yok denecek kadar azdır. Şarkı sözlerinin öznesi, tüketim kültürünün sunduğu metalara gömülmüş durumdadır. Bu nedenle, günümüz popüler müziğindeki bireysel yönelimi ‟benmerkezci bireycilik” olarak adlandırmanın mümkün olduğu ileri sürülmüştür. Son olarak, tüketime ve bedensel hazlara yönelik taleplerin direnişe yönelik içerimleri sorgulanmıştır.Publication Türcülük ve hayvan hakları için kolektif eylem yönelimi arasındaki ilişkide hayvanlarla empatinin rolünün sorgulanması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-01-16) Yücel , Emine; Yıldırım, Hüseyin Haluk; Ceylan , Mevlüt Şemsettinİnsan dışı varlıklara zihin atfetmek onlara çeşitli haklar tanınması ve insanların onlara karşı ahlaki sorumluluk hissetmesi açısından kritiktir. Bununla birlikte insan türünün çıkarlarını insan dışı türlerinkinden üstün tutmaya karşılık gelen türcülük insanın ahlaki sorumluluk alanını türe üyeliğe göre sınırlandırır. Bu çalışmada türcülük ve hayvanlara zihin atfının hayvan hakları için kolektif eylem yönelimiyle olan ilişkisinde hayvanlarla empatinin dolaylı rolü incelenmiştir. Çalışma örneklemini yaşları ranjı 18 ile 61 arasında değişen (Myaş = 25,56, SD = 7,80), 196 kadın ve 103 erkek oluşturmaktadır. Katılımcılara demografik bilgi formu ile türcülük, hayvanlara zihin (duyum ve akıl kapasitesi) atfı, hayvanlarla empati ve hayvan hakları için kolektif eylemlere katılım yönelimini değerlendirmeye yönelik ölçekler uygulanmıştır. Bulgulara göre hayvanlarla duygusal ve bilişsel empati kurma, türcülük ile kolektif eylem yönelimi arasındaki ilişkiyi dolaylı olarak açıklamaktadır. Hayvanlarla duygusal empati kurma ayrıca hayvanların duyum kapasitesine ilişkin atıflar ile kolektif eylem yönelimi arasındaki ilişkiyi dolaylı olarak açıklamıştır. Bulgular hayvan hakları için kolektif eylem yöneliminde hayvanlara yönelik empatiyle bağlantılı mekanizmaların önemine işaret etmektedir.Publication ‟Yabancılarla” dolu bir dünyada beraber yaşama pratikleri üzerine bauman bize ne söylüyor? Göç olgusu üzerinden bir değerlendirme.(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-25) İbrahim Oğulcan; Eryaman, İbrahim Oğulcan; Bursa Uludağ Üniversitesi; 0000-0002-6687-9973Bu çalışma; savaşlar, kıtlık, iklim değişikliği gibi pek çok değişkenin zorlayıcı etkisiyle yerinden olan ve olacak milyonlarca kişiye yönelik sürdürülebilir beraber yaşama pratikleri geliştirmenin zorunluluğunu vurgulama kaygısıyla yazılmıştır. Çalışmanın bu temel kaygısıyla da bağlantılı olarak teorik arka plan olarak Bauman’ın düşünceleri merkeze alınmıştır çünkü Baumancı düşünce bakımından kapasitesinin sınırlarına dayanmış bir dünyada ötekine, bizden olmayana alerji duymadan beraber yaşamanın imkânlarını soruşturmak en temel meselelerden birisidir. Baumancı düşüncenin sunmuş olduğu teorik imkânları değerlendirerek çalışma, göçmenlerle sürdürülebilir beraber yaşam pratiklerini geliştirmenin günümüzde yalnızca ahlaki bir sorumluluk meselesi değil, aynı zamanda pratik bir ihtiyaç olarak da önümüzde durduğu sonucuna ulaşmıştır. Öyle ki, istenilsin ya da istenilmesin yaşam alanlarımızı göçmen, mülteci sığınmacı gibi yabancılarla paylaşmak artık çağımızın kaçınılmaz bir gerçeğidir.