İdari Birimler
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/1041
Browse
Browsing by Subject "Belge"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Publication Dosya bütünlüğünün belgelerin delil değerine etkisi: Kişisel verileri koruma mevzuatı ve Kişisel Verileri Koruma Kurulu Kararları açısından bir inceleme(Seçkin Yayıncılık, 2023) Sağlık, Özhan; SAĞLIK, ÖZHAN; Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı; 0000-0002-1436-7431; B-4436-2014; 57094099700Kurumlarda oluşan belgeler, gerçekleştirilen faaliyetlerin birer temsilcisidir. Aynı zamanda bir hak, yetki veya yükümlülük gösterdiklerinden delil değerine sahiptirler. Belgeler, ait olduğu faaliyetle ilgili ilk işlem başladığında üretilir, tanımlanır, aralarında organik bağ kurularak yeni oluşan belgelerle bir araya getirilir ve işlemler tamamlandığında saklanmak ya da imha edilmek üzere dosyalarıyla birlikte tasfiye edilir. Tüm bunlar, tabii olarak farklı süreç yönetimlerini gündeme getirmektedir. İşte bu süreçlerden belgeleri ait olduğu işe göre aralarında organik bağ kurarak bütünlük içerisinde bir araya getirme olarak adlandırılan dosyalama, delil değeri açısından ayrı bir önem teşkil etmektedir. Burada kritik olan husus ise dosya bütünlüğüdür. Çünkü, kurumsal fonksiyonlar neticesinde oluşan ve bu yönüyle bir hak, yetki veya yükümlülük içererek delil değerine sahip olan belgelerin diğer paydaşlarıyla birlikte bir bütünlük içerisinde yapılan işleri temsil edecek mahiyette bir araya getirilmesi gerekir. Hâliyle dosya bütünlüğü belgelerin delil değerini kuvvetlendirdiği gibi, mevcut olmaması da delil değerini tartışmaya açabilir. Dosyalama işi yapılırken kişisel verileri koruma kanunu gibi prosedürlere dayanılarak imha edilmesi talep edilen belgelerin durumu da dikkate alınmalıdır. Bu belgeler, imha edildikleri takdirde ait olduğu işin ihtiva ettiği hak, yetki veya yükümlülüğün gücünü azaltacak mahiyetteyse dosyadaki diğer belgelerin de delil değeri zayıflayabilecektir. Bu yüzden Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) kapsamında yapılan belge imha talepleri sadece belgenin içeriği değil, onun üretildiği kurumda paydaşı olan diğer belgelerle arz ettiği dosya bütünlüğü açısından da kritik edilmelidir. Durum böyle olunca çalışmanın sorusu, “belgelerin delil değeri açısından değerlendirildiğinde KVKK dosya bütünlüğü meselesine nasıl bir etki yapmaktadır” şeklinde belirlenmiştir. Çalışmada “KVKK mevzuatı ve Kişisel Verileri Koruma Kurulu (Kurul) kararlarında dosya bütünlüğü meselesine yeteri kadar dikkat edilmemektedir” kanaatiyle hareket edilmiştir. Bu kanaati sınamak için nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması benimsenmiş, literatürdeki kaynaklar incelenmiştir. Çalışmada öncelikle dosya bütünlüğü ve dosyalama meselesi açıklanmış; KVKK mevzuatının dosyalamayla ilişkili olabileceği düşünülen hükümleri irdelenmiştir. Sonrasında ise dosya bütünlüğü ile belgelerin delil değerine etkisi açısından Kurulun çeşitli kararları üzerinden örnek olay incelemesi yapılmıştır. Bu yapılırken saklama ve imha politikalarıyla birlikte kişisel veri envanteri hazırlama süreci de tartışılmıştır. Tüm bunların neticesinde kanun yapıcılar ile uygulamacılara çeşitli öneriler sunulmuştur.Publication Elektronik imzalı belgelerin sahteciliği: Yargıtay kararları bağlamında bir inceleme(Paradigma Akademi Yayınları, 2024) Sağlık, Özhan; SAĞLIK, ÖZHAN; Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı; 0000-0002-1436-7431; B-4436-2014; 570940997002000’li yıllardan itibaren teknolojinin gelişmesiyle birlikte ticaret hacmi artmış ve ticari işlemlerin daha hızlı ilerlemesi için belgelerin elektronik ortamda da üretilmesi gündeme gelmiştir. Bu amaçla çok uluslu kuruluşlar tarafından çeşitli prosedürler düzenlenmiştir. Türkiye’de de 2004 yılında Elektronik İmza Kanunu’nun (EİK) yürürlüğe girmesiyle güvenli elektronik imza (e-imza), ıslak imza ile aynı ispat kuvvetine sahip olmuştur. EİK’de e-imzalarla ilgili usul ve esaslarla birlikte tarih boyunca karşılaşılan bir vaka olan sahteciliğe ilişkin önlemler de alınmıştır. Bu önlemlere rağmen e-imzalı belgelerin sahteciliğiyle ilgili olayların da mahkemelere yansıdığı görülmektedir. Bu meseleler Yargıtayın da önüne gelmiş ve konuyla ilgili çeşitli kararlar alınmıştır. Alınan bu kararların incelenmesi için çalışmanın sorusu, “Yargıtay, e-imzalı belgelerin sahteciliğiyle ilgili hangi kararlar almaktadır” şeklinde belirlenmiştir. Çünkü ilk başlarda bir zan olarak gelişen “Yargıtayın e-imzalı belgelerin sahteciliğiyle ilgili kararlarda belirli bir usul ve teknikle hareket etmediği” düşüncesi çeşitli araştırmalar neticesinde kanaate dönüşmüş ve bu kanaati sınamak için nitel araştırma yöntemlerinin kullanılmasına karar verilmiştir. Bu amaçla konuyla ilgili yayınlar incelenmiş ve Yargıtay kararları kritik edilmiştir. İncelenen kararlar neticesinde Yargıtayın benzer olaylarda birbirinden farklı sonuçlara ulaştığı görülmüştür. Hâliyle çalışmanın başındaki kanaatin doğrulandığı söylenebilir. Türkiye’de e-belge yönetimi kanunu gibi müstakil bir prosedürün eksikliğinin ilk derece mahkemeleriyle temyiz mahkemelerinde e-imzalı belgelerle ilgili ihtilaflı durumlarda sorunları çözecek kararların alınamamasında nedenlerden biri olduğu düşünülmektedir. Bunun için kapsamlı bir prosedüre ihtiyaç duyulmaktadır. Her ne kadar henüz gerçekleşmiş bir vaka görülemese de e-imzalı belgelerin sahteciliği, imza sertifikaların güncellenmemesi ve kullanılan imza algoritmalarının yenilenmemesi gibi nedenlerden kaynaklanabilmektedir. Bu gibi durumların tespiti günümüz teknolojileri marifetiyle çok emek gerektirmeden yapılabilmektedir. Sahtecilikle ilgili durumlarda benimsenecek usul ve tekniklerde bilgi teknolojilerinin kazanımlarından yararlanılabilir. Bu çalışma e-imzalı belgelerin sahteciliğiyle ilgili meseleler hakkında uygulayıcılarda yeni bir fikir oluşturur ve konuyla ilgili yeni araştırmalara kaynaklık ederse amacına ulaşmış kabul edilecektir.