Gold and blue transition - a contemporary realization in a historical site

Abstract

The paper aims to demonstrate the creative process of the realization of a fountain in the courtyard of the Archbishop’s Castle in Kalocsa, Hungary. Lead architect of the diocese, Márta Vörös designed a complex artwork symbolizing the Trinity. The rounded shape concrete body of the fountain is seven metres in diameter and positioned in the middle of the inner garden space. In the centre of the composition, an orb and a dove figure are encompassed by a thin layer of water in a calyx-form. The surface of the fountain will be covered with Murano glass mosaic executed by the author. The dark colours from deep tones through the transition of blueish and greenish tints turn to golden shades reflecting to the Earth and Sky. The mosaic is made by direct technique in studio following a division system composed by 36 slices with 11 sections of each. The prepared sections are edited to fit to the curved design of the fountain, and the setting style desires to delicately amplify the symbolic content. From above the work will look like the eye of God as a universal protective symbol. This contemporary artwork exemplifies the fusion of traditional visual and theoretical valuesBu makale, Macaristan’ın Kalocsa kentindeki Başpiskopos Kalesi’nin avlusunda bir çeşmenin hayata geçirilmesinin yaratıcı sürecini göstermeyi amaçlamaktadır. Piskoposluğun baş mimarı Márta Vörös, Kutsal Üçlüyü simgeleyen karmaşık bir sanat eseri tasarlamıştır. Çeşmenin yuvarlak beton gövdesi yedi metre çapında olup, iç bahçe boşluğunun ortasına konumlanmıştır. Kompozisyonun merkezinde küre ve güvercin figürü çanak formda ince bir su tabakasıyla çevrilidir. Çeşmenin yüzeyi yazar tarafından yapılmış murano cam mozaik ile kaplanacaktır. Derin tonlardan mavimsi ve yeşilimsi tonlara geçişle koyu renkler, dünyaya ve gökyüzüne yansıyan altın tonlarına dönüşür. Mozaik, her biri 11 bölümden oluşan 36 dilimden oluşan bir bölme sistemine göre stüdyoda doğrudan teknikle yapılmıştır. Hazırlanan bölümler, şadırvanın kıvrımlı tasarımına uyacak şekilde düzenlenmiş ve dekor stili, sembolik içeriği hassas bir şekilde büyütmeyi arzulamaktadır. Bu haliyle tasarım, yukarıdan bakıldığında evrensel bir koruyucu sembol olarak Tanrı’nın gözü gibi görünecektir. Bu çağdaş sanat eseri, geleneksel görsel ve teorik değerlerin kaynaşmasını örneklemektedir.