Browsing by Author "Fedakar, Recep"
Now showing 1 - 20 of 56
- Results Per Page
- Sort Options
Item 1.5T ve 3.0T MR görüntüleme ile proksimal humerus epifizinden adli yaş tayininde Vieth metodunun uygulanabilirliğinin retrospektif değerlendirmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019) Aydoğan, Taner; Fedakar, Recep; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.Adli yaş tayini, Ceza Hukuku ve Medeni Hukuk başta olmak üzere hukukun birçok alanında önem arz etmektedir. Bu çalışmamızda, Vieth ve ark. tarafından proksimal tibia ve distal femur epifzleri için önerilen 5’li evreleme yöntemi kullanılarak, aynı metodun proksimal humerus epifizi için uygulanabilir olup olmadığı ve ülkemizde yaş tayininde bu metodun uygulanabilirliğinin değerlendirilmesi amaçlandı. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı tarafından 1.5 Tesla (T) ve 3.0T Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) tarayıcıları ile omuz MRG yapılan, yaşları 10-30 arasında değişen toplam 629 hastaya ait omuz MRG’leri iki gözlemci tarafından yaş tayini amacıyla değerlendirildi. Olguların 388’i erkek ve 241’i kadındı. 1.5T ve 3.0T MRG tarayıcılarından elde edilen Omuz MRG’lerine ait, koronal oblik oryantasyonda T1 ağırlıklı turbo spin eko (T1-w TSE) ve T2 ağırlıklı turbo spin eko (T2-w TSE SPAIR) dizilerindeki görüntüler değerlendirildi. 1.5T MRG için 5 ve 6. evrenin izlendiği minimum yaşlar kadınlarda sırasıyla; 17,42 ve 22,02 yıl, erkeklerde; 18,77 ve 21,10 yıl olarak tespit edildi. 3.0T MRG için kadınlarda; 18,66 ve 21,06 yıl, erkeklerde; 18,85 ve 22,69 yıl olarak tespit edildi. 1.5T MR görüntülerine göre 2. evredeki olgularda cinsiyetler arasında anlamlı farklılık izlendi. Hem 1.5T MRG hem de 3.0T MRG için gözlemci-içi ve gözlemciler arası uyumluluklar çok iyi bulundu. (κ > 0.80) Çalışmamızdan elde edilen veriler; Vieth ve ark. tarafından belirlenen evreleme sistemine göre; erkeklerde proksimal humerus epifizi için 5 ve 6. evrelerin, kadınlarda proksimal humerus epifizi için 6. evrenin Türk popülasyonunda reşitliğin tespitinde kullanılabileceğini göstermektedir. Bu evreleme metodunun proksimal humerus epifizinden yaş tayini amacıyla araştırmacılar için uygulanabilir bir yöntem olduğu kanaatindeyizItem 1996-2004 yılları arasındaki erişkin zehirlenme olguları(Uludağ Üniversitesi, 2006-07-28) Aydın, Şule Akköse; Köksal, Özlem; Fedakar, Recep; Emircan, Şadiye; Durmuş, Oya; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.Acil servislere akut zehirlenme nedeniyle başvuru sık görülmektedir. Zehirlenme olguları ciddi mortalite ve morbiditeye yol açabilirler. Çalışmamızda Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi (U.Ü.T.F) acil servisine Ocak 1996 – Aralık 2004 tarihleri arasında başvuran 3384 zehirlenme olgusu geriye dönük olarak taranmış ve olgular yaş, cinsiyet, zehirlenme türü ve prognoz açısından incelenmiştir. Olguların % 62.5’i kadın (yaş ortalaması 27.3±12.1), % 37.5’i ise erkektir (yaş ortalaması 31±14.5). Zehirlenme türü açısından % 58.6 olguyla ilaçla zehirlenme ilk sırayı almaktadır. Besin reaksiyonları % 10.5 olguda, karbonmonoksit zehirlenmesi % 8.3 olguda, tarım ilacı ile zehirlenme % 4.1 olguda, koroziv maddelerle zehirlenme % 3.5 olguda mantar zehirlenmesi % 2.5 olguda, metanol zehirlenmesi % 0.5 olguda görülmüştür. Olguların % 56.4’ü acil servisten taburcu edilmiş, % 20.2’si yatarak tedavi görmüş, % 21.6’sı başka bir hastaneye sevk edilmiş ve % 2.5’i ise ölmüştür. Sonuç olarak; zehirlenme olgularında genç yaş grubu ve kadınların yüksek risk taşıyan grupları oluşturdukları, ilaç ile zehirlenmenin en yaygın tür olduğu saptanmıştır.Item 1998-2005 yılları arasında Türkiye'de 5 farklı bölgedeki üniversitelerin Adli Tıp Anabilim dallarında raporladırılan yaş tayini olgularının i̇rdelenmesi(Ortadoğu Yayınları, 2009-04) Baransel, Aysun; Büken, Bora; Tokdemir, Mehmet; Dülger, Hikmet Ergin; Erel, Özlem; Fedakar, Recep; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.; AAH-6287-2021; 8725968900Adli tıpta yaş tayini, gerek canlıda gerekse ölüde kimlik tespitinde yaygın olarak kullanılmakta ve cezai ve hukuki sorumluluğun belirlenmesinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Yaş tayininde, günlük uygulamada sıklıkla kullanılan yöntem, fiziksel muayene ile birlikte, kemik gelişiminin radyolojik olarak görüntülenmesi ve hazırlanmış atlaslara uyarlanarak kemik yaşının tespiti esasına dayanmaktadır. Çalışmamızda Türkiye’de yaş tayininde yaygın olarak kullanılan ve 5 ayrı coğrafi bölgede bulunan Gaziantep, Fırat, Adnan Menderes, Uludağ ve Düzce Üniversitelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlıkları tarafından da kıstas alınan “Gök Atlası”na göre yaş verilerinin değerlendirilerek irdelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada, 1998-2005 tarihleri arasında çeşitli nedenlerle mahkeme tarafından yaş tayini istenen 275’i erkek, 312’si kadın toplam 587 olgu değerlendirmeye alındı. Radyolojik inceleme ile çeşitli yaş gruplandırılmaları yapılarak kronolojik yaş ve kemik yaşı arasındaki uyum veya farklılık olup olmadığı araştırıldı. Bulgular: 0-12 yaş grubuna giren 39 olgunun 31 (%79.5)’inin kemik yaşı kronolojik yaşından büyük, 6 (%15.4)’sının kemik yaşı kronolojik yaşı ile uyumlu ve 2 (%5.1)’sinin kemik yaşı kronolojik yaşından küçük bulundu. 13-22 yaş grubunda kronolojik yaşa göre ileri düzeyde kemik gelişimi olguların %79.8’inde, kronolojik yaşa göre geri kalmış kemik gelişimi %9.6’sında ve kemik ve kronolojik yaş uyumu %10.6’sında tespit edildi. Sonuç: Bu çalışmada, puberte dönemindeki fiziksel gelişmenin kemik gelişimi üzerindeki önemli etkisi ve kesin yaş tayini yapılamayan puberte sonrası ileri yaşlarda yeni ve gelişmiş tekniklerin rutin uygulamada kullanılması gerektiği vurgulandı. Özellikle toplumumuza özgü atlasın bir an önce hazırlanması gerektiği sonucuna varıldı.Item 3.0 T MR görüntülemelerde distal femur ve proksimal tibiada adli yaş tespiti: Türk popülasyonunda vieth metodunun uygulanabilirliği retrospektif çalışması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019) Temel, Furkan; Fedakar, Recep; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.Tıp ve hukuk alanındaki yaşa bağımlı uygulamalar nedeniyle yaş tespiti adli tıp için önemli bir ilgi alanıdır. Bu pilot çalışmamızda, Vieth ve ark.’nın distal femoral ve proksimal tibial epifiz için önerdiği 5’li evreleme yöntemi kullanılarak elde edilen sonuçların uygulanabilir olup olmadığı ile beraber bölgemize özgü cetvelin oluşturulması amaçlandı. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı tarafından 3.0 Tesla (T) Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) cihazı ile diz MRG yapılan, yaşları 10-30 arasında değişen, 595 olgunun diz MRG’leri değerlendirildi. Olguların 367’si erkek ve 228’i kadındı. Koronal oryantasyonda T1 ağırlıklı turbo spin eko (T1-w TSE) ve T2 ağırlıklı turbo spin eko (T2-w TSE SPAIR) sekanslarındaki görüntüler çalışma kapsamında değerlendirildi. Değerlendirme iki gözlemci tarafından birbirinden bağımsız olarak gerçekleştirildi. Distal femoral epifizde 6. evrenin izlendiği en küçük yaşlar erkekte 20,61 yıl, kadında 20,15 yıl bulundu. Proksimal tibial epifizde 6. evrenin izlendiği en küçük yaşlar erkekte 18,91 yıl, kadında 16,8 yıl bulundu. Her iki epifiz için çoğu evrede cinsiyetler arasında farklılık anlamlı bulundu. Gözlemciler arası uyumluluk distal femoral epifiz (κ=0,797) için iyi, proksimal tibial epifiz (κ=0,810) için çok iyi bulundu. Gözlemci içi uyumluluk her iki epifiz için (κ>0,80) çok iyi bulundu. Sonuç olarak, çalışmamızda Vieth ve ark.’nın evreleme yöntemine göre distal femoral epifizin 6. evresi; minimum yaş kavramı çerçevesinde, Türk popülasyonunda her iki cinsiyet için reşitliğin -18 yaşını tamamlama- tespitinde kullanılabilir. Vieth ve ark. tarafından tanımlanan 5’li evreleme yönteminin adli yaş tayininde gözlemciler için kolay ve pratik bir yöntem olduğunu düşünmekteyiz.Item 3D kraniyal BT görüntülerle, foramen magnum ve kafa antropometrik çap ölçümleri ile cinsiyet tahmini: Retrospektif bir çalışma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023) Akyıldız, Ayşe; Fedakar, Recep; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.Adli Tıpta kemik bütünlüğü tam olan insan iskeletlerinde cinsiyet tahmini yüksek doğrulukta yapılabilmekteyken parçalanmış veya küçük kemik parçalarının kaldığı kafatası kemiklerinde tahminler için bilgi ve yöntemlerimiz oldukça kısıtlıdır. Çalışmamızda cinsiyet tahmini yapabilmek maksadıyla literatüre katkı sağlamak ve bir formül geliştirerek özellikle kitlesel felaketlerde oluşan cesetlerdeki kimliklendirme karmaşasında önemli bir elemenin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada 01.01.2020-31.12.2020 tarihleri arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalında yaşları 23 ile 65 arasında değişen 250 kadın ve 250 erkek olgunun sonucu doğal olarak raporlanan Kranyal BT görüntüleri kullanılmış ve kafatası tabanında yer alan foramen magnumun enine-boyuna çapları, çevresi, alanı ve kafanın antropometrik noktaları yoluyla en uzun ve en geniş çapları 3D Slicer programının radiomiks özellikleri kullanılarak ölçülmüştür. İstatistiksel olarak kadınlar ile erkekler arasında yaş açısından anlamlı fark bulunmamakta (p>0,05) iken FMTD, FMSD, FMI, FMC, FMA, BPD, GOP, CI açısından anlamlı fark bulunmaktadır (p<0,05). Erkeklerin CI hariç tüm değerleri kadınlarla karşılaştırıldığında daha yüksek (p<0,05). Çalışmamızda kafatası genişlik/uzunluk indeksi (cranial indeks), kadınlarda erkeklere göre diğer tüm değerler ise erkeklerde kadınlara göre anlamlı derecede farklılık (p<0,05) göstermiştir. LR (Lojistik Regresyon) sonucu kadınların %81,2 si ve erkeklerin % 77,6’sı doğru tahmin edilirken DFA (Diskriminant Fonksiyon Analizi) sonucu ise kadınların % 80,8’i ve erkeklerin de %76’sı doğru olarak tahmin edilmiştir. LR ve DFA’nın birbirini desteklediği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak; incelenmiş bireyler arasında foramen magnum ve kafa en geniş ve en uzun çaplarının her birinde cinsel dimorfizm bulunduğu ve adli araştırmalarda iskelet kalıntılarının kimliklendirilmesinde kullanılabileceği kanaatine varılmıştır.Publication A neurosurgical assessment of the blood supply in the optochiasmatic system: A cadaveric-anatomic study(Springer, 2021-01-05) Baykal, Duygu; Yılmazlar, Selçuk; Fedakar, Recep; Baykal, Duygu; YILMAZLAR, SELÇUK; FEDAKAR, RECEP; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı; 0000-0003-3633-7919; AAH-5070-2021; AAH-6287-2021; GMD-4113-2022The chiasmal and subchiasmal surfaces are of critical importance in connection with the performance of surgical procedures owing to the critical blood supply to these areas. Recently, the perforating arteries providing the blood to the optic nerves and chiasm have gained attention as they significantly affect the morbidity from surgical approaches. Intraoperative preservation of these perforating arteries is considered critical to prevent further visual loss. Thirty autopsy specimens, including the optic apparatus, were examined for their perforating arteries feeding the optic chiasm and optic nerves. The optic nerves and chiasmal surfaces were divided into four zones based on the presence and numbers of perforating arteries as anterior superior-posterior superior surfaces and anterior inferior-posterior inferior surfaces. The superior surface of the optic chiasm was supplied by the A1 segments of the bilateral anterior cerebral arteries and by the perforating arteries originating from the anterior communicating artery. On the other hand, the inferior surface of the optic chiasm was fed by the bilateral posterior communicating arteries and by the supraclinoidal segments of the bilateral carotid arteries. We demonstrated the anatomical involvement of a large number of nourishing arteries in feeding the optic apparatus related to the perforating arteries by classifying them into zones based on the surgical approaches, which has been rarely reported in the literature.Item Acute poisoning in adults in the years 1996-2001 treated in the Uludag University Hospital, Marmara region, Turkey(Taylor & Francis, 2005) Akkose, Sule Aydin; Bulut, Mehmet Turker; Armagan, Emrah; Cebicci, Huseyin; Fedakar, Recep; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.; 0000-0002-8987-6484; AAH-6287-2021Background. Acute poisonings are frequent causes of admission to emergency departments and these cases may have hazardous outcomes. Methods. In the present study, medical records of 1818 poisoned patients admitted to Uludag University Medical School's Emergency Department between January 1996 and December 2001 were investigated. The age, sex, outcomes of the patients, and type of poisoning are described. Results. The mean age for females (63% of the patients) was 27 years, whilst the mean age of male patients was 31 years. The major types of poisonings were ingestions of medications (59.6%), mushrooms (3.3%), corrosives (2.5%), organophosphates (3.2%), and methyl alcohol (0.4%). Carbon monoxide accounted for 6.9% of intoxications. Approximately 65% of the patients survived, while the methyl alcohol and corrosive ingestions led to the highest fatality averages (100% and 14.8%, respectively). Conclusions. The demographic and diagnostic features of acute poisoning cases treated in our hospital are similar to those reported in the literature. Adults and women are in a high-risk group for acute poisonings and medicine poisoning, which is the most common type of poisoning.Item ADAMTS4, 5, 9, and 15 expressions in the autopsied brain of patients with Alzheimer’s disease: A preliminary immunohistochemistry study(Küre İletişim Grubu, 2015-07-06) Pehlivan, Sultan; Eren, Bülent; Akyol, Sümeyya; Eren, Filiz; Tagil, Süleyman Murat; Demircan, Kadir; Fedakar, Recep; İnanır, Nursel Türkmen; Gürses, Murat Serdar; Ural, Mustafa Numan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.; 0000-0002-9982-0476; AAC-8913-2020; AAH-6287-2021; 8725968900; 56712925300; 55979536300; 57163358100Objective: Recent studies performed in the central nervous system highlight the pathophysiological relevance of A disintegrin-like and metalloproteinase with thrombospondin motifs (ADAMTS) genes and their protein products. The determination of alterations in expression profiles of ADAMTS family genes in Alzheimer's disease (AD) patients may contribute to the explanation of tissue pathology and also new ideas for remedial approaches for this incurable but preventable disease. Therefore, the goal of this study was to describe and identify the distribution, characteristics, and any changes in the expression, in other words, immunoreactivity, for aggrecanases (ADAMTS4, 5, 9, and 15) proteins in AD brain. Methods: Nine cases that were autopsied in the Council of Forensic Medicine, Bursa Morgue Department in 2013, were selected. All of the cases were sent for autopsy to the institution within 8 hours after death. At autopsy, tissue samples were obtained for histopathological examination of organs for determining the cause of death. Out of these, two cases were diagnosed with AD by neurologists when they were alive. Immunohistochemical staining was performed on the brain slides by using relevant primary and secondary antibodies against aggrecanase proteins. All images were acquired using a X200 objective of a microscope (Olympus BX53) and evaluated by the staining intensity using a semi-quantitative scoring system. Results: ADAMTS4 and 5 were slightly under-expressed in the brains from autopsied AD cases compared to those of control brains and suggested that extracellular matrix (ECM) degradation was not endorsed in AD brain. On the other hand, ADAMTS9 and 15 aggrecanases were not found to be expressed in correspondent brain sections of AD and control cases. Conclusion: The current study demonstrated that some aggrecanases were found to be under-expressed in AD brains. Additional studies in which all ADAMTS enzymes will be studied in terms of mRNA and protein levels are needed to understand the relative contributions of ADAMTS genes and proteins in AD brains.Item Adli tıp ana bilim dalı tarafından düzenlenen maluliyet raporlarının retrospektif incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-01-16) Düzcan, Ali Metin; Durak, Dilek; Fedakar, Recep; İnanır, Nursel Türkmen; Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.; 0000-0002-9031-2977; 0000-0003-3469-340X; 0000-0002-2029-9674; 0000-0002-4047-6455Trafik kazası gibi travmatik olaylara maruz kalan kişilerde olay nedeni ile kalıcı sakatlık gelişebilmekte ve bu sakatlık hali kişinin sosyoekonomik yaşamını etkileyebilmektedir. Bu sebeple travmatik olay nedeniyle meydana gelen maluliyetin tespiti gerekmektedir. Maluliyet tespitinde olayın meydana geldiği tarihe göre farklı yönetmelikler kullanılmaktadır. Bu yönetmelikler yayınlanma sırasına göre; Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Tespit İşlemleri Yönetmeliği (ÇGMK), Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik (EEDY) ve Maluliyet Ve Çalışma Gücü Kaybı Tespiti İşlemleri Yönetmeliğidir. Olay tarihine göre farklı yönetmelik kullanılması nedeniyle aynı yaralanmalarda farklı maluliyet oranları hesaplanmaktadır. Bu çalışmada maluliyet hesabında kullanılan ÇGMK ve EEDY yönetmelikleri (cetvelleri) incelenerek aralarındaki farkların saptanması ve bu farkların giderilmesi hususunda çözüm önerileri sunulması amaçlanmıştır. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından 2018-2021 yılları arasında düzenlenmiş 359 olguya ait maluliyet raporları incelenerek her olgu için ÇGMK cetveli ve EEDY hükümleri dikkate alınarak maluliyet oranları hesaplanmıştır. Maluliyet oranları ortalamalarının ÇGMK ve EEDY cetvelleri için sırasıyla 16,9±24,7 ve 13,1±20,4 olduğu saptanmıştır. Ayrıca cetveller açısından maluliyet oranları arasında pozitif yönde güçlü düzeyde korelasyon (r=0,808; p<0,001) olduğu saptanmış olup EEDY cetveline göre ÇGMK cetvelinden daha fazla oran alındığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak cetvellerden alınan oranlardaki farklılığın giderilmesi hususunda EEDY cetvelinde yer alan ayrıntılı arızalara/hastalıklara ait listelerin ÇGMK cetvelinde yer alan meslek ve yaş değerlendirmesi ile kombine edilerek maluliyeti tüm yönüyle değerlendirecek yeni bir cetvel/yönetmelik oluşturulması gerektiği kanaatindeyiz.Item Adli yaş tayininin üç boyutlu cone beam bilgisayarlı tomografide diş pulpa kavitesi ile değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017) Bayraktar, Eser; Fedakar, Recep; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.Yaş tespiti kavramı medeni hakların sağlanmasında ve suçların önlenmesinde önemli yer tutmaktadır. Yetişkinlerin diş yaşı, diş dokularını etkileyen ilerleyici fizyolojik ve dejeneratif sürecin analizi ile tahmin edilebilmektedir. Bu pilot çalışmamızda, sekonder dentin birikimi sonucu pulpa daralmasına bağlı olarak, Özel Burtom Görüntüleme Merkezi Esentepe Şubesine başvuran ve yaşları 10 ile 70 yaş arasında değişen yetişkinlerin 299 üst sol merkez kesici ve 282 üst sol kanin dişlere ait Cone Beam (Konik Işın Hüzmeli) Bilgisayarlı Tomografi (CBCT) görüntüleri analiz edilerek yaşlarının tahmini için yöntemin doğruluğunun değerlendirmesi amaçlanmıştır. Bu araştırma, dişin farklı kısımlarının geometrik olarak ortalamasıyla diş hacim ölçümünü basitleştirmek için tasarlanmıştır. Kök ve pulpa eliptik tabanlı koniler haline, kuron eliptik tabanlı kesik koni haline getirilmiş ve bu hacimler hesaplanmıştır. Pulpa hacmi ile sert doku hacminin birbirine oranı çalışma için kabul edilmiştir. Bu oran ile yaş arasındaki ilişki incelendiğinde, erkeklerde ve kadınlarda kanin diş için anlamlı bir ilişki bulunmazken (p>0.05), kesici dişlerde erkek ve kadınlar için anlamlı ilişki saptanmıştır (p<0.001). Regresyon analizi sonucunda sol üst merkez dişler için Yaş=-50.610-25.877*LnPHr şeklinde bir model elde edilmiştir. 20 ve 59 yaş arasındaki kesitin yaş tahmininde en yüksek doğruluğu gösterdiği saptanmıştır. Toplam çalışma süresinin 15 dakikadan az olduğu saptanmıştır. Gözlemciler arası anlaşma (ICC 0,99), yöntemin oldukça tekrarlanabilir olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak, çalışmamız, pulpa odasının daralmasının erişkin yaşını tahmin etmek için güvenilir bir parametre ve CBCT ile ölçülen sol üst merkez kesici diş hacimlerinin geometrik ortalamasına dayalı yöntemin doğru ve hızlı sonuç verdiğini, kolay uygulanabilir yöntem olduğunu göstermektedir.Item Allergic myocardial infarction due to hydatid cyst: An autopsy case(Comenius University, 2010) Eren, Bülent; Türkmen, Nursel; Fedakar, Recep; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.; 0000-0002-8296-5484; AAH-6287-2021; AAK-8096-2021; 8725969000; 8715251700; 8725968900Hydatid disease is a parasitic tapeworm infestation. Anaphylactic reactions as a result of cyst perforation generally occur after trauma during a spread of cystic fluid in the intravascular space, which may also initiate anaphylaxis. The reported case was a 17-year-old boy who was admitted to the hospital emergency department with a sudden onset of nausea, vomiting and fainting, resulting in death. The cause of his sudden death was unknown. Autopsy macroscopically revealed hydatid cysts in the liver. In the histopathological examination, hydatid cyst was recognized by scolices and also an inflammatory infiltration composed mainly of mast cells in the myocardium was detected. Sudden death in this case was attributed to allergic myocardial infarction due to intravascular spread of the hydatid cyst contentItem Ası teleminde vitalite bulgusu olarak P-Selektin varlığının araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2011) Baduroğlu, Erol; Fedakar, Recep; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.Çalışmamızda son yıllarda yara yaşı tayinine yönelik araştırmalarda üzerinde çalışılan ve bir hücre adhezyon molekülü olan P-selektinin asılarda vitalite bulgusu açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Çalışmamızda otopsileri Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesinde yapılan olgulardan alınan cilt örnekleri immunohistokimyasal olarak P-selektin ile boyanarak boyanma yüzdesi vepozitifliği açısından değerlendirilmiştir. 25 ası olgusunun boynundaki telem ve çevresinden alınan cilt örneği çalışma grubunu, teleme uzak boyun bölgesinden alınan cilt örneği 1. kontrol grubunu, 24 ası dışı nedenleölenlerin boyun bölgesinden alınan cilt örneği 2. kontrol grubunu oluşturmuştur. Çalışma grubundaki olguların %40'ı +2, 1. kontrol grubundaki olguların %60'ı +3, 2. kontrol grubundaki olguların %91,6'sı +2 ve +3 derecede boyandı. Çalışma grubu içerisindeki olguların 16'sının (%64)boyanma yüzdesi %40-60 arasında, 1. kontrol grubundaki olguların 23'ünde (%92) boyanma yüzdesi %40-80 arasında, 2. kontrol grubundaki olguların 22'sinde (%91,6) boyanma yüzdesi %30-60 arasında izlendi. 1. kontrol grubunda boyanma pozitifliği (p=0.018) ve boyanma yüzdesi (p=0.017)çalışma grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık oluşturacak şekilde yüksek bulundu. 1. kontrol grubunda boyanma yüzdesi (p=0.021) 2. kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık oluşturacak şekilde yüksek bulundu.Ası olgularında tip (tam/yarım, tipik/atipik), ekimoz veya kırık varlığı boyanma pozitifliği ve boyanma yüzdesi açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p>0.05). Sonuç olarak çalışmamızda ası teleminde P-selektin ile vitalite arasında pozitif korelasyon kurulamamakla birlikte farklı yaralanma türlerinde daha geniş olgu serileri ve daha kapsamlı faktörlerin sorgulanması ile yapılacak çalışmaların faydalı olacağı kanısındayız.Item Black esophagus: A rare autopsy case(Comenius University, 2010) Eren, Bülent; Türkmen, Nursel; Fedakar, Recep; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.; AAH-6287-2021; 8715251700; 8725968900The black esophagus is a rare entity of an acute esophageal necrosis described at endoscopy and typical histological properties of a diffuse mucosal necrosis. The presented case was a 17 year-old girl; admitted to the hospital with an abdominal distantion and vomiting, who died soon after admittance. The case was investigated by local prosecutor, as the cause of the death was unknown; a forensic autopsy was mandated and later performed in our department. During autopsy on macroscopic examination an acute esophageal necrosis with black colored esophageal mucosa was detected. In this case report, we aimed to explain the autopsy findings, clinical presentation, histological appearance, risk factors and pathogenesis of the disease from the medico legal point of viewItem Bursa ilinde elektrik akımı ile yaralanma sonucu ölümler(Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi, 2008-01) Türkmen, Nursel; Eren, Bülent; Fedakar, Recep; Durak, Dilek; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.; 0000-0002-8296-5484; 0000-0003-3469-340X; AAK-8096-2021; AAH-6287-2021; 8715251700; 8725969000; 8725968900; 56700124800AMAÇ: Elektrik enerjisi geçen yüzyılın ortalarından itibaren hızla artan oranda kullanılmaktadır. Buna bağlı olarak endüstrileşme ve evlerde elektrik enerjisinin kullanımı sonucu elektrik akımı ile meydana gelen kazalar ve ölümler görülmeye başlamıştır. Çalışmamızda bu tür olgulara adli tıbbi yaklaşım biçimi ve gerekli öneriler sunuldu. GEREÇ-YÖNTEM: Bursa ilinde 1996-2003 yılları arasında adli otopsisi yapılan ve elektrik akımına bağlı hayatını kaybeden 63 olgu (59 erkek, 4 kadın; ort. yaş 32,5±12,7; dağılım 5-62) çalışma kapsamına alındı. Bu olguların demografik özellikleri, ölüm orijini, olay yeri, elektriğin vücuttaki giriş ve çıkış lezyonlarının yeri incelendi. BULGULAR: Olgular en sık 30-39 yaş grubunda olup %93,7’si erkek idi. Olguların %63,5’inde olay iş kazasıydı. Ölümlerin en çok yaz aylarında meydana geldiği saptandı. Literatürde nadirde olsa intihar ve cinayet olguları bildirilmiştir, ancak olguların tümünde orijin kaza idi. SONUÇ: Elektriğe bağlı ölümlerde otopsiyi yapacak olan hekime ölüm yeri hakkında ayrıntılı bilgi verilmelidir. Elektriğe bağlı kazaların önlenmesi için alt yapı sorunlarının çözümlenmesi, eğitimle birlikte güvenlik önlemlerinin alınması ve uygulanması gerekmektedir.Item Bursa’da 3. basamak sağlık kuruluşlarına başvuran ekstremite ateşli silah yaralanma olgularının değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2011-10-14) Badıroğlu, Erol; Fedakar, Recep; Durak, Dilek; Ercan, İlker; Çetin, Selçuk; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.Çalışmamızda Bursa’da ekstremite ateşli silah yaralanması ile 3. basamak sağlık kuruluşlarına müracaat eden olguların demografik verileri ile birlikte yaralanma ve tedavi özelliklerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızda 2000-2006 yılları arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Bursa Yüksek İhtisas Hastanesi acil servisine ekstremite ateşli silah yaralanması nedeni ile getirilen olguların adli raporları ve hasta dosyaları retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamına giren 108 olgunun 11’i kadın (%10.2), 97’si erkek (%89.8) olup yaşları 12-69 arasında (ortalama 33.4±11.7) değişmekte idi. Yaralanmaların en az Cuma günü, en sık Cumartesi ve Pazar günü, aylardan da en az Şubat ayında, en sık Eylül ve Ekim aylarında meydana geldiği tespit edildi. Olgularımızın büyük çoğunluğu tabanca (%79.6) ile yaralanmış olup, en sık sol alt (%53.7) ve sağ alt (%44.4) ekstremitenin yaralandığı saptandı. Olgularımızın %60.2’sinde kırık saptandı. 38 olgu (%35.2) cerrahi olarak tedavi edildi. Ülkemiz için günümüzde ateşli silah yaralanmaları sosyal bir sorun halini almıştır. Bu tür çalışmalar bu sosyal sorunun önlenmesinde yeni stratejiler geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır.Item Bursa’da otopsisi yapılan fethi kabir olgularının değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2013-02-19) Baduroğlu, Erol; Aliustaoğlu, Fatma Süheyla; Gök, Ertuğrul; Çetin, Selçuk; Fedakar, Recep; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.Defnedilmiş olan cesedin postmortem muayene için mezardan çıkarılması işlemine “fethi kabir” denir. Bu işlem ülkemizde mahkeme veya savcılık kararları sonucunda yapılmaktadır. Bu çalışmada Bursa'da otopsisi yapılmış olan fethi kabir olgularının adli tıbbi yönlerini değerlen dirmek amaçlanmıştır. 2003-2009 yılları arasında Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi’nce otopsileri yapılan 72 fethi kabir olgusunun ölü muayene ve mezar açma tutanakları ile otopsi raporları ve varsa toksikoloji ve histopatoloji raporları incelenmiştir. Otopsileri yapılan 72 olgunun yarısı erkek, yarısı kadındır. Olguların yaşları 0-95 arasında değişmektedir. Mezar açılma nedenleri sıklık sırasına göre %40.28’i (n=29) izinsiz gömülme, %33.33’ü (n=24) iddia ve şikâyetler, %26.39’u (n=19) ise devam eden soruşturma nedeniyle savcılık talebi olarak saptanmıştır. Mezarda geçen en kısa süre 1 gün, en uzun süre 2083 gündür. Bursa ve çevresinde bu olgular için temel problemin izinsiz gömülme olduğu görülmekte olup bu konuda toplumumuzun bilgilendirilmesi gerekmektedir.Item Bursa'da partneri tarafından şiddet uygulanan kadınların demografik özellikleri ve travmatik bulguların araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2008) Eren, Bülent; Fedakar, Recep; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.Bursa'da kadına yönelik şiddet açısından yapılan bu ilk çalışmada olguların sosyoekonomik, sosyokültürel ve demografik özellikleri ile şiddetin Adli Tıbbi açıdan boyutunun da ortaya konarak yorumlanması amaçlanmıştır.Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı Adli Tıp Şube Müdürlüğüne aile içi şiddete maruz kalarak müracaat eden 270 olgu anket çalışmasına katılmıştır. Kadınların (31,53±8,603 yıl) erkeklerden (35,76±8,835 yıl) daha genç oldukları göze çarpmıştır. Kadın (%49,3) ve erkeklerde (%46,7) en büyük grubu ilkokul mezunları oluşturmaktadır. Aile geliri sadece %36'sında asgari ücretin üzerindedir. Düzenli geliri bulunmayan aile (p=0.004), ilkokul mezunu eş varlığı (p=0.002) her gün şiddet uygulanma oranını arttırmaktadır. Okuryazar olmayan kadınlara değişik araçlar ile şiddet uygulanması (p=0.002), ilkokul mezunu eşlerin kadınlara tedavi gerektirecek düzeyde şiddet uygulaması (p<0.001) diğer gruplara göre yüksek bulunmuştur. Evlilik süreleri 1 yıldan az olan kadınlar fiziksel şiddete maruz kalma nedeni olarak aile etkisini (%30,8, p=0.008), 1 yıldan fazla olanlar ise eşlerinin kötü alışkanlıklarını (%33,2, p=0.014) görmektedir. Kadınların %40'ı ilk şiddet sonrası eşlerine tepki göstermemiştir. Eşleri üniversite mezunu olan kadınların tepki vermeme nedeni olarak çocuklarını göstermeleri anlamlı bulunmuştur (p=0.005). Tanışıp anlaşarak evlenmiş olan kadınların evi terk etme oranları düşük bulunmuştur (%52,4, p=0.019). Tedavi gerektirecek fiziksel bir şiddete maruz kalan kadınların çoğunluğunun çocuk sahibi olması anlamlıdır (p=0.026). Kadınların %62,6'sı istemediği halde cinsel ilişkiye zorladığını bildirmiştir. Kadınların tamamı ilk yıl içinde adli makamlara başvurmamıştır (p=0.001).Sonuç olarak; çalışmamızda Bursa'da kadına yönelik şiddetin adli tıbba yansıyan boyutuyla ilk veriler sunulmuş olup bu konunun epidemiyolojik, sosyolojik, psikolojik, psikiyatrik ve kriminolojik boyutlarıyla da ele alınarak aile içi şiddete müdahale geliştirmek için gerekli ileri çalışmaların yapılması gerekmektedir.Item Bursa'daki hekimlerin hasta haklarına yaklaşımı(Uludağ Üniversitesi, 2006) Aydıner, Ahmet Hüsamettin; Fedakar, Recep; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.Sağlık hizmetinin kaliteli olmasında modern tıbbi bakımın gerektirdiği en iyi hizmetin verilmesi kadar, hastaların hak, gereksinim ve beklentilerinin de karşılanması gereklidir. Çalışmamızda; Bursa'da bulunan hastanelerde çalışan uzman hekim ve tıpta uzmanlık öğrencilerinin hasta hakları konusundaki bilgi düzeylerinin/görüşlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Ankette bulunan hasta hakları ile ilgili maddelere uygulanan faktör analizi sonucu 3 faktör bulundu (''bilgilendirme hakkı'', ''izin ve saygı hakkı'' ve ''seçme hakkı'' faktörü). Günlük hasta sayısı azalması ve bir hasta için ayrılan sürenin artması ile hekimlerin tüm faktörlere daha fazla katıldıkları tespit edildi. Ayrıca hekimler, hastaların fazlalığı nedeniyle hastalara yeterli süre ayrılmadığı ortak düşüncesini belirtmişlerdir. Hekimler için en önemli 3 hasta hakkı, hastanın tanısı, tedavisi ve hastalığının prognozu konusunda yeterince ve anlayacağı dilde bilgilendirilmesi olarak sıralanmıştır. Hekimlerin %28.1'i hasta hakları yönünden öncelik taşıyan hasta grupları olmadığını bildirirken,olduğunu bildirenlerin %34.2'si sadece acil hastaların öncelik taşıdığını bildirmiştir. Hekimlerin hasta hakları ile ilgili bilgilerini çoğunlukla mezuniyet sonrası eğitimlerden aldıkları saptanmıştır. Hekimlerin %23.8'inin meslek hayatları boyunca en az 1 kez hasta hakları konusunda şikayet edildiklerini bildirdikleri tespit edilmiştir. Meslek sürelerine ve unvanlarına göre farklılıklar olsa da hekimler, Hasta Hakları Yönetmeliği, Hekim Etik Kuralları Yönetmeliği ve Yeni Türk Ceza Kanunu'nun hekimlik pratiği ile ilgili maddeleri hakkında yeterince bilgili olmadıklarını düşündüklerini bildirmişledir. Sonuç olarak, hekimlerimizin çalışma iyileştirilmesi, şartlarının hastalara daha fazla zaman ayırması için gerekli önlemlerin alınması, hasta hakları ve bu konuda meydana gelecek olumsuzluklar sonucu ortaya çıkacak yaptırımlar konusunda hekimlerin bilgilendirilmesi ile hasta ve hekim memnuniyetinin daha üst seviyede olacağı bir sağlık sisteminin oluşacağına inanıyoruz.Item Cardiac rupture due to fall: A case study(Acad Medicine Singapore, 2009-02) Eraslan, Berna Şenel; Türkmen, Nursel; Bilgen, Muhammed Sadık; Eren, Bülent; Fedakar, Recep; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-8296-5484; AAH-6287-2021; AAK-8096-2021; 8715251700; 35723877700; 8725969000; 8725968900Studies have shown that cardiac ruptures due to blunt trauma are seen more often than expected. However, epicardial injuries and atrial ruptures are common findings in deaths due to falls. Our aim is to present a unique, isolated cardiac rupture in a 1 year-old child resulting from a fall from a bed, to evaluate autopsy findings among the literature from a medico-legal point of view.Item A case report of fatal oral ingestion of resorcinol(Wiley-Blackwell, 2006-11) Bulut, Mehtap; Türkmen, Nursel; Fedakar, Recep; Aydın, Şule Akköse; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Adli Tıp Anabilim Dalı.; AAH-6287-2021; 35783913800; 8715251700; 8725968900; 6603347542Resorcinol is a pharmaceutical agent used topically in dermatological treatments for acne, eczema, psoriasis and related skin conditions. Although there are a few studies that indicate chronic toxic effects of resorcinol on humans after topical application, information on the effects of resorcinol in acute poisoning after oral ingestion is limited. Thus, we wish to report the clinical and laboratory findings of a patient who was admitted to our emergency department (ED) after inadvertent oral ingestion of resorcinol and later died, as well as the patient's autopsy findings. The major clinical and laboratory findings were unconsciousness, respiratory failure that required mechanical ventilation, generalized tonic-clonic seizures, leukocytosis and severe metabolic acidosis. In the blood sample taken at the autopsy, a high level of methemoglobin was found. In the serum, resorcinol was revealed by gas chromatography-mass spectrometry. It can be concluded that the basic approach to patients with resorcinol poisoning should include initial stabilization of the patient by supporting the airway, respiration and circulation, and treating complications such as seizures or metabolic acidosis in the ED, as soon as possible after oral ingestion.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »