1985 Cilt 6 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/20256
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 32
- Results Per Page
- Sort Options
Item Sibernetik ve geleceğimiz(Uludağ Üniversitesi, 1983) İlhan, İsmail; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiBir sözcük olarak sibernetik, eski yunan felsefesinde Kübernetes olarak "kontrol ve yönetim" anlamında kullanılmıştır. Türkçede sibernetik karşılığı olarak "Güdümbilim" sözcüğü önerilmiştir. Bu sözcük günümüzde de en geniş şekli He hemen hemen aynı anlamda kullanılmaktadır. Bununla birlikte, özde pek fark içermese de, sibernetik sözcüğü değişik bilim adamları tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır . Bu tanımların belli başlı olanlarını şöylece sıralayabiliriz. - Sibernetik, insanlarda ve makinelerde karşılıklı olarak bilgi alış -verişinde bulunma, kontrol, denge oluşturma ve yönetme anlamına gelmektedir 2 Sibernetik biliminin babası sayılan Prof. Dr. Norbert WIENER'in bu tanımı günümüzde bu alanda en çok tutulan bir tanım olmaktadır. - Yine, çok ünlü bir nörolog (neurolog) ve sibernetik bilgini olan İngiliz Prof. Dr. ASHBY'e göre sibernetik, insan organizmasındaki denge durumunun (flomeostasis) makinelerde uygulanıp , böylece daha üstün derecede kontrol ve denge durumu saklanmasıdır. - Brunel üniversitesi sibernetik bölümü müdürü Prof. F.H; GEORGE'e göre de sibermetik, "yapay akıl üzerine yapılan çalışmaların tamamı" olmaktadır. - Karl STEINBUCH öyle demektedir 3 : " Teknik ve teknik dışı alanda, bilgi alış-verişine ilişkin yapıya sibernetik denilir." O'na göre, insanlarda ruhsal fonksiyonlar olarak görülen şeyler , aslında bir "bilginin alınması, İşlenmesi, depolanması ve geri verilmesinden" başka bir şey değildir. - Otto W ALTER HASELDFF ise şu tanımlamayı vermektedir 4 : Sibernetik, her şeyden önce dinamik sistemlerin yapı ve bilgi alış-verişi kuramıdır. Sonra da bilgi ve bilgi kaynaklarını belirli hedeflere varmaya yarayacak şekle sokma tekniğidir. Sibernetik sözcüğüne ilişkin yapılmış başka tanımlamalar da yukarıdakilere benzemektedir. Bunların hepsinde ortak olan ve konunun özünü oluşturan unsur haberleşme kontrol ve denge kurma unsurlarıdır. halde sibernetik temelde bu üç unsuru kapsayan bir kavram olmaktadır.Item XIX. yüzyıl dünya politik görünümünden özetler(Uludağ Üniversitesi, 1983) Scifoni, Felice; Lordoğlu, Kuvvet; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiDerlemenin birinci bölümü Avrupa kıtasına ilişkin bilgileri içermekteydi. Bu bölüm Asya, Afrika ve Amerika kıtasındaki ülkelerin durumlarını gene aynı kaynağa dayalı olarak açıklamaktadır . Birinci bölümle kıyaslandığında verilerin bir hayli eksik olduğu gözlenebilir. öte yandan bu bölümde adı geçen çok ülkenin sömürge yönetiminde olması, bağlı bulunduğu ülkenin XIX. yüzyıl sömürge sınırlarını belirli ölçüde açıklamaktadır ; Bu bölüm içinde .Asya kıtasına ait on, Afrika için dokuz , Amerika için on sekiz ülke politik konularına göre ele alınmıştır. Ülkelerin sıralanışı coğrafi bir düzlem göstermektedir. Tabloların yeri de orijinal metindeki sıraya sadık kalınarak aktarılmıştır . XIX. yüzyıl dünya politik konumunun sürekli değişme gösterdiği bir dönem olmuştur. özellikle kitabın yayım tarihi olan 1862 yılına kadar, Avrupa'da sanayi devriminin başlamış ve devam etmekte oluşu, Almanya ve İtalya'nın birlik için mücadele etmesi, ülkeleri sömürgeleştirme çabalarının hız kazanması, dönemin statik yapısının bulunmadığının bazı göstergeleri olmaktadır. Gerçi yeni sömürgelerin elde edilmesinin asıl hız kazanması, '1880 yıllarında yarışa, İtalya, Japonya, A.B.D. ve Almanya'nın katılması ile olmuştur : Kuşkusuz aslan payına sahip olmasalar da 19. yüzyıl dünya politik haritasını etkili biçimde değiştirmişlerdir. özellikle Afrika ve Asya ülkeleri, Avrupa egemenliğini I. Dünya Savaşma kadar olan dönemde ağırlıklı bir biçimde hissettirmiştir. Ulusal birlik sağlayamamış ülkelerde işbirlikçi yöneticilerin yardımıyla uzun süre dış güçlerin sömürge veya yarı sömürge yönetimleri yerlerini korumuştur.Item Adam Ferguson 1723-1816(Uludağ Üniversitesi, 1983) Mac Rae, Donald; Sezai, İhsan; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiSosyal bilimlerin tarihinin ciddi incelemeler gerektiren bir saha olmadığını söyleyebilmek ancak- bilgisizlik ve kötü niyetle izah edilebilir. Ne yazık ki, etrafımızda, hala sosyal bilimlerin ne olduğunu, ne başardığını ve neden bir sosyal bilimler tarihine ihtiyaç duyulduğunu soracak kadar aptal insanlar var. Aslında bunları ciddiye almamak lazım. Sosyal bilimler bazılarını rahatsız etse bile; düştüğü yanlışlıklara ve muğlaklığına rağmen günlük hayatımızın, hükümetlerimizin, idarelerimizin ve en önemlisi yirminci yüzyılda kendimizin farkında olabiIişin gerçekleri (kaynakları) İşin tuhafı, "Sosyal bilimler tarihi" ne karşı çıkanların bazılarının bizzat sosyal bilimciler arasından çıkmış olmasıdır. Bunlara bakılırsa o, metodolojiden ve sıhhatli bilgiden mahrum eski devirler bizi neden ilgilendirsin? Yaşayan bir bilim, canlılığı ve varlığını "bugün"ün aciliyeti ve "gelecek"in bekleyişi ile beslemelidir. Bir sosyal bilimin, mesela sosyoloji'nin tarihi ile uğraşmak kapatılmış bir demiryolu hattının zaman çizelgesini hazırlamak gibi boş bir gayret değil midir? Bu "tarihe karşı olmak" tavrını taşıyanlara benim söyleyeceğim tek şey vardır : Sosyal bilimlerin tarihi, çeşitli disiplinlerin en vazgeçilmez esaslarını teşkil eder. Bunun böyle olduğunu görmek isteyenler Adam Ferguson'un çalışmalarına baksınlar; bize hak vereceklerdir. Adam Ferguson'un bu bakımdan dikkate şayan olması , Vico, Montesquieu ve Herder ı unutmadığını söyleyerek belirteyim ki, sadece ilk sosyolog olmasından değildir. Hatta Marx'ı, Sombart'ı ve Schiller'i etkilemiş olmasından da değildir. Bunlar ilave hususlar olabilir. Asıl sebep, yukarda ki genel çizgidedir. Sosyal bilimlerin kendi geçmişleri ile olan bağlantıları ile tabii bilimlerin kendi geçmişleri arasındaki bağlantılan arasında kuvvet farkı hariç, hiç bir şekil farkı yoktur.Item İstatistik kuramına matematiksel yaklaşım(Uludağ Üniversitesi, 1983) Aytaç, Mustafa; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesiİstatistik bilimi, insanlığı ilgilendiren birbirinden farklı iki sahada aynı zamanlarda yayılmaya başlamıştır diyebiliriz. Bunlar şans oyunları ve politik bilimlerdir. özellikle politikacıların istatistik bilgileri kendilerini haklı gösterecek şekilde- istatistik biliminin yöntemlerine bağlı kalmaksızın - yorumlamaları, onun bir tür yalan söyleme yöntemi olarak ün yapmasını sağlamıştır. Öyleyse istatistik nedir? "İstatistik, yığınların özellikleri üzerinde sayma veya ölçme işlemleri ile elde edilen verilerle ilgilenen bilimsel bir yöntemdir." Şans oyunları üzerine yapılan çalışmalar, ölçme hataları üzerinde bir takım kuramlar geliştirerek matematiksel istatistiğin temelini oluşturmuştur. Politik bilimlerle ilgilenen istatistik ise, verilerin tablo ve diyagramlarla gösterilmesini sağlamış ve daha ilerdeki yıllarda değişik ortalamaların verilerin özetlenmesini de içererek gittikçe gelişmiş ve betimleyici istatistik ( descriptive statistics) oluşturmuştur. Son yıllarda istatistiğin gelişmesi betimleyici istatistikten, istatistik tahmine (Statistical inference veya inductive statistics) kaydığı oranda hızlı olmuştur. İstatistik tahminleri, örnek verilerine dayanarak genellemelerde bulunmaktır. Biz bu çalışmamızda istatistikte yer alan bazı konu ve kavramlar üzerinde durmaya çalıştık. Şüphesiz bunların dışında daha birçok konular vardır. Bunların hepsini böyle bir makalede ele almak olanaksızdır. Bizim amacımız herhangi bir matematiksel istatistik kitabı veya makalesi okuyacak kişilere bunların anlaşılmasını saklamak üzere istatistik konularından önemli saydıklarımızı matematiksel bir temelle dayanarak sunmaktır. Son yıllarda' büyük gelişme göstererek hemen hemen bütün bilim. dallarında yaygın bir kullanma alanı bulan parametrik olmayan istatistik yöntemlerini de bu çalışmamızın kapsamı dışında bıraktık . Çünkü parametrik olmayan istatistik yöntemlerinde, hem ana kütle dağılımının belirlenmesine gerek duyulmaz hem de bunları uygulamak için ileri düzeyde matematik ve istatistik bilgisi istenmez. Bu nedenden dolayı sadece parametrik istatistik yöntemleri üzerinde durduk.Item Bir doğrusal programlama modeli çerçevesinde göresel iyimserlik sırasının belirlenmesi(1983) Gürsakal, Necmi; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesiİnsana, sürekli olarak bilgi alan, değerlendiren ve karar veren rasyonel bir varlık gözüyle baktığımızda, onun içinde yaşadığı koşulları belki de en iyi açıklayan kavram "belirsizlik" olmaktadır. "Homo economicus"un gerçek hayatta rasyonel davranıp davranmadığı bir yana, insanın belirsizliği değerlendirmeyi öğrendiği ölçüde rasyonelleşeceği açıktır. Sübjektif olasılık kuramı , belirsizliğin değerlendirilmesinde insanı çok önemli bir ölçme aracı olarak görür. Söz konusu kuram çerçevesinde bireyler, belli bir olayın gerçekleşmesine duydukları güven dereceleri olarak olaylara Objektif olasılıklar atfedebilirler. öte yandan, Objektif olasılıklar zaman içinde tek bir an için tanımlıdırlar ve olasılıkları açıklayan bireyin olay hak kında sahip olduğu bilgi miktarı değiştikçe açıkladığı olasılıkları da değişir. Olasılık tahmincilerinin tahmin yeteneklerinin geliştirilmesinde, yapılan tahmincilerin ne derecede iyi tahminler olduklarını belirleyen puanlama kurallarından (scoring rules) yararlanılabilir. Puanlama kuralları belirsiz olayın ancak sonucu belirlendikten sonra uygulanabilir ve olasılık tahmincisinin tahmin yeteneğini geliştirmesi için geri bildirim (feedback) amacıyla kullanılabilirler. Bu çalışmanın ilk bölümünde " iyimserlik" kavramının sözlük tanımı karar kuramı açısından incelenmekte ve görsel iyimserliğin belirlenmesinde subjektif olasılıkların kullanılması önerilmektedir. İkinci bölümde, bir grup içinde görsel iyimserlik sırasının belirlenmesi amacıyla bir doğrusal programlama modeli oluşturulmaktadır . Çalışmanın son bölümü olan sonuç ve öneriler bölümünde ise getirilen iyimserlik tanımının ne şekilde kullanılabileceği tartışılmaktadır.Item "Çokuluslu şirketler ve uluslararası kooperatifçilik hareketi": Finansal ve idari zorunluluklar(Uludağ Üniversitesi, 1983) Alper, Yusuf; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiÜlke sınırları içinde faaliyet gösteren uluslararası özel teşebbüsün yeni bir türünü teşvik eden çok sayıda faktör bir araya geldi. Bu yeni teşebbüs türünün ortaya çıkışını etkileyen faktörlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: - Hızla büyüyen dış pazarlar, - Gümrük duvarları engelinin her taraf edilmesi, - Emek ve hammadde maliyetlerindeki farklılıklar, · - Vergilemedeki farklılıklar, - Ulaştırma masraflarından tasarruf etme ve daha esnek döviz kontrolleri. uluslararası dev şirketlerin bir kısmının başlangıcı çok daha önceki yıllara , kadar uzamasına rağmen, bu şirketlerin büyümesindeki hızlı gelişme son 20 yılda gerçekleşmiştir. Başta Amerika olmak üzere birçok gelişmiş kapitalist ülkenin işletmeleri faaliyet gösterdikleri söz konusu ülkelerdeki menfaatlerini korumak için yaptıkları deniz aşırı yatırımlar kısmen veya tamamen yabancı mülkiyetinde sonucunda bu gelişme ortaya çıkmıştır. Birkaç istisna dışında uluslararası şirketler, yönetimin ve mülkiyetin uluslar üstü birleşiminden aynı tutulamazlar. Böylece uluslararası şirketlerin çoğu "Birçok ülkede faaliyet gösteren" anlamında olmak üzere çok uluslu şirket (Multi-National company) şeklinde tanımlanmaktadır. Çünkü çok · uluslu bir yönetim yapısına sahiptirler. Fakat şirket faaliyetlerinin hepsi yine de ana şirketin bulundu~ ülkeden kontrol edilir. Yapısal özellikleri itibariyle uluslararası şirket niteliğindeki fidanların bir · kısmı ürünlerinin büyük bir kısmını ana şirketin bulunduğu orijin ülkede satarken, bir kısım çok uluslu şirketlerde ürettikleri malın büyük bir kısmı diğer şirketleri aracıyla öbür ülkelerde satmaktadırlar.Item Tüketim fonksiyonu, ekonometrik yaklaşım(Uludağ Üniversitesi, 1985) Ertaş, Ebru; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiBu yazı tüketim fonksiyonu teorilerini kısaca gözden geçirmektedir. Amaç tüketim fonksiyonu teorileri ile ekonometrik teknikler ve ampirik bulgular arasındaki etkileşimleri vurgulamaItem Gücün ekonomik analizi(Uludağ Üniversitesi, 1985) Ertürk, Emin; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiÜretim faktörleri, ekonomik motiflerle hem ülke içinde hem de şartlar oluştuğunda ülkeler arasında hareket halindedir. Bu hareketle ilgili analizlerde klasik ve Keynezyen aletler önemli farklılık arzeder. Farklılıkların kaynağı kabul edilen varsayımlardır. Analiz ister statik isterse dinamik olsun, göç olayını tahlil de bekleyişler önemli bir yer tutar. Göçün kısa dönem sonuçları uzun dönem sonuçlarından farklıdır. Kısa dönemde harekete geçiren kuvvetler uzun dönemde etkisini kaybeder ve göç tersine döner; göç fonksiyonu da buna bağlı olarak yeni dışsal değişkenler kazanır.Item Amerika ve Türkiye örenkleriyle istatistik ve kamuoyu(Uludağ Üniversitesi, 1985) Gürsakal, Necmi; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiBu çalışmada istatistiğin son derece gelişmiş olduğu Amerika ile istatistiğin henüz gelişmekte olduğu ülkemiz ele alınarak, istatistik -kamuoyu ilişkileri değerlendirilmektedir. Amerika 'da 1980 'li yıllardan sonra bir meslek olarak istatistik ve istatistikçinin, topluma katkılarının karşılığında hakettiği yerde bulunup bulunmadığı daha yaygın bir şekilde tartışılmıştır. Ayrıca Amerikalı istatistikçiler, "halkla ilişkiler", "toplumsal Sorumluluk", "kalite kontrolüne önem verme", "istatistiklerin öncelikle sırası" gibi konuları da gündeme getirmişlerdir. Ülkemizde henüz çok yeni bir meslek dalı olan istatistik ise kamuoyu günde mine genelde: Fiyat endeksleri, nüfus sayımları ve seçimlerle ilgili kamuoyu araştırmaları ile gelmektedir. Ancak ülkemizde istatistik konusunda oluşan kamuoyu imajının olumlu olduğunu söylemek çok güçtür ve bu imajın olumluya dönüştürülebilmesi için istatistikle ilgili kişi ve kuruluşlara büyük sorumluluklar düşmektedir.Item Seçim sistemleri ve parti sistemleri(Uludağ Üniversitesi, 1985-11) Sarıbay, Ali Yaşar; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Kamu Yöneniti BölümüBu azının amacı, seçim sistemleri ile parti sistemleri arasındaki ilişkiye dair bazı metodolojik problemlere eğinmektedir. Yazıda önce söz konusu ilişkiyi çözümleyen ve literatürde kurumsal ve sosyolojik olarak adlandırılan yaklaşımlar özetlenmekte ve karşılaştırılmaktadır. Daha sonra parti sistemlerinin seçim sistemi eşlinde işleyişinin ülkelerin tarihsel ve siyasal koşul ve geleneklerinden etkilendiği vurgulanmaktadır. Bu bağlamda, aynı seçim sisteminin farklı ülkelerde, hatta aynı ülkenin siyasal hayatının değişik dönemlerinde bile farklı etkilere sahip olabileceği sonucuna varılmaktadır. Nihayet, seçim sistemleriyle parti sistemleri arasındaki ilişkiyi açıklamada çok değişkenli bir modelin, tek nedensel etkene dayanan iki değişkenli bir modelden daha uygun olacağı önerilmektedir.Item Osmanlı toplumunun yapısal değişme sürecinde sivil bürokrasi(Uludağ Üniversitesi, 1985-11) Bozkurt, Veysel; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiOsmanlı toplumunda çözülme sürecinin başlamasıyla birlikte, toplum düzenin de yapısal değişme hareketleri kaçınılmaz hale gelmiştir . Bu sebeple, öncelikle orduda başlatılan "yenileşme değiş me" hareketleri, da ha sonra toplumun bütün kesimlerine yayılmaya çalışılmıştır. Bu değişim sürecinde ise, sivil bürokrasi, hem bir "obje" olarak "yenileşme/değişme" hareketlerinden etkilenmiş; hem de bir değişme "ajanı " olarak (social change agent), "yenileşme değişme " hareketlerini etkilemiştir.Item İşletmelerde amaç ilişkileri(Uludağ Üniversitesi, 1985-11) Yılmaz, Zekai; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesiİşletme amaçları arasında çeşitli ilişkiler söz konusudur. Genellikle bu ilişkileri üç grupta toplamak mümkündür. Nitekim bunlar, -hiyerarşik veya amaç-araç ilişkisi, birincil (asli) ve ikincil (veya tali) amaç ilişkisi, nötr, tamamlayıcı ve rekabet amaç ilişkisi, olarak karşımıza çıkmaktadır. Amaçların hiyerarşik ilişkisi, amaçların hiyerarşik bir düzene sokulması suretiyle gerçekleştirebilmektedir. Buna göre amaçlar üst düzeydeki ve alt düzeydeki amaçlar diye ayrılmaktadır. Bir üst amacın aracı alt düzeydeki amaçtır. Bu alt düzeydeki amacın aracı ise daha alt düzeydeki amaçlardır. Böylece amaçlar amaç araç (amaç) ilişkisi çerçevesinde gerçekleştirilmeye çalışılacaktır. Bu türdeki amaç ilişkisi asimetrik bir ilişkidir. Diğer bir ifade ile alt amaç onu takip eden amacın gerçekleşmesine katkıda bulunacaktır. Ancak tersi yani, üst amacın alt amacın gerçekleşmesine katkısı mevcut değildir. Literatürde zaman zaman amaçların aynı düzeyde olmayan, daha çok birincil amaçlar (veya asli amaçlar) ve ikincil (tali) amaçlar şeklinde farklılaştığı görülmektedir. Birincil (veya asli) amaç daha yüksek refahın veya var olma düşüncesinin temelini teşkil etmektedir. Daha açık bir ifade ile bu amaçlar olmadığı sürece diğer amaçlar gerçekleştirilemez. örneğin bir ticari işletme kar elde etmek amacıyla kurulur veya şermaye sahipleri gelir sağlamak amacıyla ticari işletmeyi kurarlar.Item Anadolu ve Bağdat Demiryollarını kolonizasyon aracı olarak kullanma çabaları(Uludağ Üniversitesi, 1985-11) Özyüksel, Murat; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiOsmanlı İmparatorluğu 'nda Alman kolonizasyonu düşünce erine 19. yüzyıl ortalarından itibaren sık rastlanmaktadır . Bu doğrultuda propaganda yapanlar arasında Alldeutscher Verband 'ın ideologları, Prof. Sprenger, Ludwig Ross gibi isimler sayılabilir. Karl Kaerger ise kolanizasyon düşüncesine yeni boyutlar getirmiştir. Kaerger'e göre, Anadolu topraklarına Alman göçmenlerin yerleştirilmesi, bu ülkedeki güçlü konumundan dolayı Anadolu Demiryolu Şirketi tarafından yürütülmelidir. Osmanlı İmparatorluğu Anadolu demiryolu atları boyunca ayrıcalıklı Alman koloni bölgelerinin oluşturulmasına izin vermeli, Almanya da karşılık olarak Osmanlı İmparatorluğu 'nun toprak bütünlüğünü korumalıdır. Benzeri düşünceler daha sonra binbaşı Schlagintweit tarafından savunulmuştur. Schlagintweit 'ın önerileri, Kolonial-Wirtschiftlichen Komitee tarafından Başbakan von Hohenlohe'ye bir rapor halinde sunulmuştur. Anadolu demiryollarını inşa eden Deutsche Bank Genel Müdürü Georguon Siemens, onur konuğu olduğu Deutsche Kolonia Gesellschaft 'ın bir toplantısında kolonizasyon düşüncesini sert bir ifadeyle reddetmiştir. Siemens demiryolları girişlerinin sadece ticari bir nitelik taşıdığını, bu tür düşüncelerin Osmanlı yöneticilerini ürküterek girişimi tehlikeye düşüreceği savunmuştur. Gerçekten de bu sıralarda Babidli çevresinde Almanların demiryollarını kolanizasyon amacıyla inşa ettikleri söylentileri yayılmaktaydı. Alman yönetimi bu endişeyi yok etmek için Babıali'ye, Kolonial-Wirtschatlichen Komitee 'nin önerilerine anıt bile verilmediğini bildirmişlerdir.Item Uluslararası ilişkilerde tarafsızlık(Uludağ Üniversitesi, 1985-11) Genç, Mehmet; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Uluslararası İlişkiler BölümüTarafsızlık 17. yy'a değin hukuki bir yöntem olarak devletlerin kendilerini savaşlardan korumak için kullandıkları bir araç olarak pek bilinmese de, herhangi bir savaşa taraf olmama, siyasi nitelikte bir tarafsızlık uygulaması olarak, çağlardır uluslararası ilişkilerde uygulanmıştır. Hukuki nitelikteki tarafsızlık, tarafsız ile tarafsızlığa hedef olanlara çeşitli haklar ve yükümlülükler oluştururken, siyasi tarafsızlık inandırıcı ve istikrarlı olma durumundadır. Çağdaş uluslararası gelişmeler ve özellikle silahların giderek büyüyen vurucu güçleri, kollektif savunma gereksinimine neden olduğu gibi, uyuşmazlıkların çözümünde güç kullanımını da sınırlamaktadır. Bu gelişmeler tarafsızlığın statü olarak uygulanmasını güçleştirici özelliktedir. Ulusal dış politikalarda tarafsızlık, günümüzde belirli durum ve koşullarda uygulana bilirliğinin yanında, uluslararası işlevselliğe de sahip olabilmektedir.Item İktisatta yöntem üzerine seçilmiş kaynakça(Uludağ Üniversitesi, 1985-11) Eren, Ercan; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiYöntem sorunları üzerine iktisatçıların süregelen ilgisinin günümüzde daha da arttığı gözlenmektedir. Bu çalışma yakın dönemde İngilizce yazılmış iktisatta yöntemle ilgili yapıtları sergilemeyi amaçlamaktadır.Item Sosyal güvenliğin tasarruf eğilimine tesirleri: Teorik görüşler(Uludağ Üniversitesi, 1985-11) Alper, Yusuf; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiSosyal güvenlik, özellikle gelişmiş ülkelerde büyük miktarda kaynağın tahsis edildiği önemli bir sektör haline gelmiştir. 1970 'li yıllarda petrol bunalımı ile başla yan iktisadi durgunluğu aşmak için çalışan ve çözüm yolları arayan iktisatçılar, sosyal güvenlik harcamalarının da temel iktisadi değişkenlere, bu arada da tasarruflara olan tesirlerini araştırmışlardır. Analitik modelle ilgili önemli darboğazlara rağmen, sosyal güvenliğin tasarruf eğilimine tesirlerini ortaya koyan değişik teorik görüşler geliştirilmiştir. Teorik çalışmalar, sosyal güvenliğin tasarruf eğilimini artırıcı ve azaltıcı tesirleri potansiyel olarak taşıdığı, net tesirin ise ancak ampirik çalışmalarla tespit edilebileceğini ortaya koymuştur.Item Orta öğretim gençliğinin yüksekögretime geçişte karşılaştığı sorunlar(Uludağ Üniversitesi, 1985-11) Barutçugil, İsmet Sabit; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiBu tebliğde, ortaöğretim gençliğinin yükseköğrenime geçişte, öncesinde ve sonrasında karşılaştıkları bazı önemli sorunlar ele alınmıştır. Ortaöğretim dönemin de karşılaşılan sorunlar arasında özellikle kitap, öğret men ve ders programları ile sınıf geçmek el veya değerlendirme sistemleri üzerinde durulmuştur. Üniversiteye giriş aşamasında okul ve meslek seçimi ve sınav sistemine ilişkin sorunlar vurgulanmıştır. Son olarak da üniversiteye girişten sonra öğrencilerin ders ve sınav sistemleri ile yeni ekonomik ve sosyal çevreye uyum sorunları ve barınma, beslenme, sağlık, kredi, gelecek endişesi gibi sorunlarına ana hatlarıyla değinilmiştir. Bu sorunlar belirlenirken aynı zamanda bazı çözüm önerilerinin getirilmesine de çalışılmıştır.Item İktisadi analizde beşeri sermaye kavramı(Uludağ Üniversitesi, 1985-11) Yüce, Demet; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiEkonomik literatür incelendiğinde, insan faktörüne önem veren ilk çalışmaların merkantilistlere kadar uzandığı görülmektedir. Daha sonra klasik düşüncede Adam Smith 'in "beşeri sermaye" kavramının temelini oluşturabilecek düşünceleri ortaya attığı görülmektedir. Aynı düşünceler . çerçevesinde Robert Malthus, David Ricardo, Irwing Fisher gibi ekonomistler de konuya katkıda bulunmuşlardır. Alfred Marhall'ın bir yandan beşeri sermaye görüşünü savunurken, diğer yandan pratik analizlerde insanın sermaye olarak kabul edilmesini yanlış bulması, beşeri sermaye kavramının gelişmesini uzun bir süre geciktirmiştir. Böylece 1960'lılara kadar beşeri sermaye kavramı ekonomik çalışmalarda gerekli ilgiyi ne yazık ki görememiştir. 1960'lı yılların başlamasıyla , beşeri kaynakların öneminin T. W. Schultz tarafından yeniden keşfedilmesi sonucunda bu kavram tekrar ekonomik analize alınmıştır.Item Bursa'da yakıt bazında enerji tüketimi ve doğal gaz talep tahminleri(Uludağ Üniversitesi, 1985-11) Ertaş, S.; Ertaş, E.; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiÇok yakın bir gelecekte Türkiye ekonomisi doğal gaz ile tanışacaktır. Bu yazının ardında yatan temel fikir Türkiye'nin en büyük şehirlerinden biri olan Bursa 'da ki doğal gaz talep potansiyelini belirlemektir. İlk olarak basit trend modelleri ile günümüzden 2005 yılına kadarki yakıt talebi büyümeli önraporlanmaktadır. Daha sonra bazı basitleştirici varsayımlar altında doğalgazın bu potansiyel piyasanın ne kadarını ele geçirebileceği değerlendirilmektedir.Item Yeniden değerlemenin teorik esasları(Uludağ Üniversitesi, 1985-11) Erdem, Metin; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Maliye BölümüEnflasyonun her alanda olumsuz etkileri oldu u bir gerçektir. Bu olumsuz etkiler, işletmelerin gerçek mali durumlarını gösterebilmek amacıyla oluşturulan mali tablolar üzerinde de kendini göstermekte ve mali tablolar gerçeği yansıtmaktan uzaklaşmaktadır. Sonuç ta işletmelerin sağlıklı karar almaları güçleşmektedir. Bu tür olumsuzların önlenebilmesi bakımından yeniden değerleye başvurmak kaçınılmaz maktadır. Çalışmamızda yeniden değerlemenin teorik esasları incelenecektir.