2003 Cilt 2 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/20047
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Item Fransa’nın Diyarbakır vilayeti’ni işgale yönelik girişimi: Albay Norman olayı(Uludağ Üniversitesi, 2003) Ural, SelçukMondros Mütarekesi’nden sonra, İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’ni parçalamak için gizli anlaşmaları uygulamaya soktu. İngiltere Filistin, Irak ve Arabistan’ı kontrol altına aldı. Fransa ise, Suriye Antlaşmasına dayanarak Urfa, Maraş ve Antep’i işgal etti. Fransa bunlarla yetinmeyerek Sykes-Picot Anlaşmasında kendisine vaat edilen Diyarbakır Vilayetinin işgal etmek için girişimlerde bulunmaya başladı. Bu girişimlerden biri de Albay Norman’ın Diyarbakır Vilayetinde yaptığı seyahati. Bu çalışmada Albay Norman’ın seyahati ile 13. Kolordu Komutanlığı’nın ve bölge ahalisinin seyahate tepkisi arşiv belgeleri ışığında ortaya koyulmaya çalışıldı.Item Türkiye’nin modernleşme sürecinde Atatürk ve Türk ordusu(Uludağ Üniversitesi, 2003) Arslan, D. AliBu çalışmanın temel amacı, günümüz Türk toplumunun yaşamakta olduğu toplumsal değişim ve modernleşme sürecinin, toplumsal ve tarihsel kökenlerini incelemektir. Bunu yaparken, Türk Ordusu’nun bu süreç içinde oynadığı roller de, sosyolojik açıdan irdelenmiştir. Bu amaç gerçekleştirilirken, tarihsel bir bakış açısından hareket edilmiştir: Öncelikli olarak, Türk modernleşmesinin temellerinin atıldığı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine kısaca bir göz atıldı. Sonra da bu belli bir sistemden yoksun çabaların, gerçek bir dönüşüm sürecine dönüştüğü Cumhuriyet dönemine yer verildi. Cumhuriyet dönemi incelenirken de, önce Türk Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yılları üzerinde duruldu. Ardında da, Çok partili dönem Türk siyasi hayatı ana hatları ile ele alındı. Ordu, Türk toplumunun en köklü, en güçlü ve en önemli kurumlarından bir tanesidir. Bunun da ötesinde ordu, Türk toplumunun modernleşme sürecinde merkezi kurum olma niteliğine sahiptir. Türkiye’de toplumsal ve siyasal anlamda modernleşmenin kökleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonlarına kadar uzanmakla birlikte, sistematik ve bütünsel anlamda gerçek bir modernleşme süreci, Atatürk Devrimleri ile başlamıştır. Türkiye’de modernleşme sürecine yön ve şekil veren elitlerin, ordu kurumundan çıkmış olmasının altında yatan nedenleri de bu tarihsel etkenlerin yanı sıra, çağdaş değerlerin Türk toplumuna ilk kez genç subaylar ve askeri okul öğrencileri arasında yaygınlaşmaya başlamış olduğu gerçeğinde aramak gerekir.Item Atatürk ve yurtseverlik üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2003) Yurtkuran, Mustafa; Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Nefroloji ve Romatoloji Bilim DalıMustafa Kemal Atatürk, bütün yaşamını ulusuna adamış bir önder ve büyük bir yurtsever olarak tarihin kaydettiği liderler arasında ön plana çıkmaktadır. O’nda var olan ulus ve yurt sevgisi Emperyalistlere karşı verdiği mücadelenin ve çağdaşlaşma ülküsünün itici gücünü oluşturmuştur. Yurtseverlik, pragmatik bir ideoloji ve bir kalkınma modeli olan “Atatürkçü Düşünce Sistemi”nin zemininde önemli bir yere sahiptir. Çünkü yurtseverlik olmadan Kurtuluş Savaşı kazanılamaz, Türk devrimi gerçekleştirilemez ve cumhuriyet devrimleri bu güne kadar taşınıp, dipdiri ayakta duramazdı. Bu nedenle yurtseverlik, “Atatürkçü Düşünce Sistemi” zeminindeki en önemli öğelerden biridir ve bunun kuvvetle vurgulanması gerekir. Bu bağlamda yurtseverliğin tarifini şu şekilde yapabiliriz: Yurtseverlik: Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin geleceği ve gelişimi için hiçbir karşılık beklemeden koşulsuz ve kısıtlamasız çaba sarf etmek ve bunu yaşam biçimi haline getirmektir. Yurtseverlik bir yaşam biçimidir. Atatürk büyük bir yurtsever olarak ulusuna hizmeti yaşam tarzı olarak kabul etmiş ve bunu en zor koşullarda dahi uygulamakta bir an olsun tereddüt göstermemiştir. Yukarıda da vurgulandığı gibi yurtseverlik, “Atatürkçü Düşünce Sisteminde önemli bir yere sahiptir. “Atatürkçü Düşünce Sistemi”ni, eğer bir bina gibi kabul edersek, temeli de laikliktir; bugünkü güncel deyimiyle radya temeldir. Onun için de günümüze kadar bu sistem, sağdan, soldan, içerden, dışardan gelen her nevi depremlere karşı dayanıklıdır ve dimdik ayakta durmaktadır.Item Atatürk’ün güvenlik politikasına bir örnek: Türk Tayyare Cemiyeti - Bursa örgütü(Uludağ Üniversitesi, 2003) Yüceer, Saime; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih Ana Bilim DalıTürkler, 1911’den itibaren yaşadıkları kesintisiz savaş sürecinde yeni bir olguyla karşı karşıya kaldılar. Trablusgarb Savaşında İtalya’nın, Türklere karşı uçağı savaş aracı olarak kullanması, savaşta uçağın, kullanan tarafa önemli bir avantaj sağladığını ortaya çıkarttı. Söz konusu durum, 18. ve 19. yüzyıllarda yoğun bir güvenlik endişesi duymasına neden olan olaylar içinde yaşayan Türkiye’nin, bu alanda kendisini geliştirmesi için itici bir faktör oldu. Üstelik 20. yüzyıl Türkler için güvenlik sorununun çok daha ağır koşullarda yaşanacağı bir dönemle başlayacaktı. Tarihi sürece baktığımızda: Türklerin astronomiye olan ilgileri, tarihte başardıkları ve özgürlüğe olan tutkuları havacılık alanında başarılı olduklarının bir göstergesiydi. Ortaçağ ve Yeniçağ boyunca Türklerde astronomi çok gelişmişti. Yön tayini, hava durumu, ay ve güneş tutulmaları, Türklerin bilimsel olarak değerlendirip açıklayabildiği olaylardandı. Hezarfen Ahmet Çelebi ve Lagari Hasan Çelebi Türklerin havacılıkta başarılı olduklarının tarihî sembolleridir. Günümüzden yaklaşık 350 yıl önce XVII. yüzyılın ilk yarısında Hezarfen Ahmet Çelebi planör benzeri bir araçla İstanbul Boğazı üzerinde uçarak Türk ve Dünya havacılık tarihinde önemle vurgulanması gereken tarihî bir olayı gerçekleştirdi. Lagari Hasan Çelebi'nin ise uçuşla ilgili denemeleri kayda değerdi. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün kuvvetle vurguladığı üzere diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da Türk ulusunun yetenekleri köreltilmişti 1 .Item Küreselleşme ve Türkiye(Uludağ Üniversitesi, 2003) Akşin, SinaBen daha öncede geldim buraya. Geçen yıldı. Buraya gelmek benim için çok büyük bir zevk, kusura bakmayın biraz geciktim. Ankara’dan gelmek kolay olmuyor. Evet şimdi işte ben bir saat kadar konuşurum, ondan sonrada yazılı sorularınızı almaya hazırım. Konumuz Küreselleşme ve Türkiye demek ki, biraz küreselleşmeden söz etmek gerekiyor. Küreselleşme hikayesi 80’li yılların başında başladı. 1979’da İngiltere’de Margaret Thatcher, demir leydi diye adlandırılan hanım, o başbakan oldu ve ertesi yıl 1981’de de Ronald Wilson Reagan, başkan seçildi. Bu iki kişi öncü oldular. Yani küreselleşmenin öncüleri oldular. Küreselleşmeye, küreselleşme ideolojisine neoliberalizm de deniliyor, çünkü bu vahşi kapitalizme bir dönüştür. Yani Adam Simith’in, işte ta 18. yüzyılda ortaya attığı; “Bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar”, söyleminin, yeniden canlanması idi ve işte büyük taarruza geçtiler. Bu taarruz müthiş bir taarruz. Sovyetler Birliği yıkıldı, bu taarruz sonunda biliyorsunuz. Berlin duvarı yıkıldı, müthiş şeyler oldu. Bunun gerisinde kim vardı? Bunun gerisinde batı kapitalizmi vardı. Batı kapitalizmi, yani Amerikan ve Avrupa kapitalizmi. Bu kapitalistlerden her yerde var. Türkiye’de de var, çok iftar ettiğimiz iş adamlarımız var işte Sabancılar var efendim Koçlar var.Item Bursa kapalı çarşı yangını (1958)(Uludağ Üniversitesi, 2003) Budakoğlu, Salih24 Ağustos 1958 tarihinde Bursa Kapalı Çarşısı'nda Cavit Çemrek adlı sahafçının ihmal ve dikkatsizliğinin sebep olduğu yangın, Bursa kent tarihinin 1854 depreminden sonra yaşadığı en büyük doğal afettir. Zira sanayinin henüz yeni yeni gelişmeye başladığı bu dönemde, Tarihi Bursa Kapalı Çarşısı kentteki binlerce ailenin geçim kapısı ve kent ekonomisinin kalbinin attığı yer konumundaydı. Ayrıca kentin ana tarihi yapılarının toplandığı bölge olan Kapalı Çarşıdaki Osmanlı döneminin mimari zevkini yansıtan han, hamam, cami ve çarşılar 1958 yangınında harabe haline gelmişti.Item Tarih bölümü öğrencilerinin projeleri(Uludağ Üniversitesi, 2003) Yüceer, Saime; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih Ana Bilim Dalı1. “Üniversitenin Oluşumunda Görev Alanların Anlatımıyla, Uludağ Üniversitesinin Kuruluş Öyküsü” “Üniversitenin Oluşumunda Görev Alanların Anlatımıyla Uludağ Üniversitesinin Kuruluş Öyküsü” başlığını taşıyan ve “Cumhuriyet Dönemi Yerel Tarih Araştırmaları” dersini seçen, II. Öğretim, Tarih Bölümü 4. Sınıf öğrencileriyle, yönetimimde gerçekleştirdiğimiz bu projeyle, Uludağ Üniversitesinin Kuruluşunu, kurucu üyelerin anlatımıyla belgelemeyi hedefledik. Bu çerçevede 15 kişiyle söyleşi yaptık. Söyleşiler sonucunda Üniversitenin kuruluşu ile ilgili orijinal bilgilere ulaştık. Öğrenci merkezli olarak yürüttüğümüz söz konusu proje dahilinde gerçekleştirilen söyleşilerin metinlerini “Atatürkçü Bakış” dergisinin Sözlü Tarih Köşesinde yer vererek Üniversitenin kuruluşu ile ilgili, ulaştığımız yeni bilgileri okuyucularla paylaşmak istedik. Öğrenci merkezli yürütülen bu projeyle, öğrencilerin bilgi üretmelerini hedefledik. Bu doğrultuda motive oldular. Onları motive eden hususların başında da başarılı çalışmalara yayımlanma olanağı tanınmasıydı. Yeni bilgi üretme çerçevesinde söz konusu projeden başarılı sonuçlar alındı. Burada “Üniversitenin Oluşumunda Görev Alanların Anlatımıyla Uludağ Üniversitesinin Kuruluş Öyküsü” başlığını taşıyan projeden iki örneğe yer veriyoruz. Projede görev alan ve özverili çalışmalarıyla hedeflerini gerçekleştiren öğrencilerime teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.Item Atatürkçü düşünce sistemi(Uludağ Üniversitesi, 2003) Yurtkuran, Mustafa; Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Nefroloji ve Romatoloji Bilim DalıAnkara’da yapılan “Hilafetin İlgası ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 80. Yılı ile Günümüz Türkiye’si” konulu Panel: Atatürkçü Düşünce Derneği’nin, 40’a yakın demokratik kitle örgütü ve üniversitenin desteğiyle Ankara Ticaret Odasında düzenlediği “Hilafetin İlgası ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 80. Yılı ile Günümüz Türkiye’si” konulu Panel 3 Mart 2004 tarihinde Ankara’da yapıldı. Panelde, Ulu Önder Atatürk’ün gerçekleştirdiği Türk Devriminin tehlikelerle karşı karşıya kala bileceği vurgulanarak ulusal uyanış çağrısı yapıldı. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Sekreteri Avukat Kutlay ALPUĞAN’ın yönettiği panele, konuşmacı olarak Uludağ Üniversitesi Rek törü Prof. Dr. Mustafa YURTKURAN, İstanbul Üniversitesi Rektör Yar dımcısı Prof. Dr. Nur SERTER, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğre tim Üyesi Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN ve Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çetin YETKİN konuşmacı olarak katıldı. Panele Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç YALMAN ve eşi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden ÖRNEK ve eşi, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener ERUYGUR ve eşi, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker BAŞBUĞ, MGK Genel Sekreteri Orgeneral Şükrü SARIIŞIK, Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Metin Yavuz YALÇIN, CHP Grup Başkanvekili Haluk KOÇ, eski TBMM Başkanı Ömer İZGİ, Türk-İş Genel Başkanı Salih KILIÇ, emekli Orgeneraller Tuncer KILINÇ, Tamer AKBAŞ, ATO Başkanı Sinan AYGÜN, katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Ertuğrul KAZANCI, Kemalist aydınlanma devriminin ve Atatürkçü Düşünce Sisteminin “Çok açık ve doğrudan doğruya hedef durumunda” olduğunu belirterek, “Karşı devrim yol, yöntem buldu, mevziler ele geçirdi. Şimdi yeniden toparlanma vaktidir.” dedi. Panelistlerden Uludağ Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Mustafa YURTKURAN,Item Atatürk ve Türk gençliği(Uludağ Üniversitesi, 2003) Türkmen, ZekeriyaGençlik, tanımlaması güç bir kavramdır. Gençlik; bedensel, zihinsel, ruhsal ve toplumsal anlamda bir gelişme, ergenleşme, olgunlaşma çağıdır. Millet hayatında gençliğin durumuna bakılacak olursa, gençlik dün ile bugün arasında köprü kurarak, istikbalde millet ve devletin geleceğini elinde bulunduracak olan kesimdir. Gençlik, ülkelerin aynı zamanda rejimlerinin ve geleceklerinin de teminat unsurunu oluşturur. Milletlerin yarınları, gençlerin müspet rolleriyle aydınlanır ve olumsuz tesirleriyle kararır, parlar yahut söner. ATATÜRK, Türk gençliğine büyük değer veren, gençliğin çağın en son eğitim teknik ve bilgileriyle donatılması gerçeğini ön planda tutan bir önderdir. Kurtuluş Savaşının başlangıç döneminden itibaren, Türk Gençliğine duyduğu güveni her zaman tekrarlamış; Türk Milletinin kaderini teslim alacak gençlerin yetiştirilmesinde özellikle öğretmenlere büyük görevler düştüğünü söylev ve demeçlerinde ifade etmiştir. ATATÜRK’ün fikir ve düşünceleri ışığında, akıl ve bilimi esas alarak çağın en gelişmiş teknik ve bilgileriyle donanarak eğitimini tamamlayan Türk gençliğinin omuzlarında, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır.