Uludağ Arıcılık Dergisi / Uludağ Bee Journal
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/5061
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 324
- Results Per Page
- Sort Options
Item Bal arılarında ırk kavramı ve ırk seçimi(Uludağ Üniversitesi, 2001) Kaftanoğlu, OsmanBal arılarının ana vatanı Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları olup, milyonlarca yıldan beri dünya üzerinde yaşamlarını sürdürmektedir. Apis cinsi içerisinde en yaygın ve ekonomik değeri en fazla olan tür Apis mellifera olup bu tür içerisinde de çeşitli bölgelere adaptasyonu ile bölgesel ırklar (alt tür) ve bu ırklar içerisinde de ekotipler oluşmuştur. Bu ırklardan en yaygın ve ekonomik değeri en fazla olan ırklar İtalyan (A.m. ligustica), Karniyol {A.m. carnica) Kafkas (Apis m. caııcasicd). ve Anadolu (A.m. anatoliaca) arı ırklarıdır. İtalyan arısı sarı renkli, sakin huylu, gelişme hızı, bal verimi ve arı sütü verimi yüksek, oğul eğilimi düşük fakat yağmacılık eğilimi fazla olan bir ırktır. Ilıman iklimden karasal iklime kadar çok değişik ekolojik koşullara adapte olmuştur ve başta Amerika, Kanada, Çin ve Avustralya olmak üzere bir çok ülkede yaygın olarak kullanılmaktadır. Karniyol arısı vücut ölçüleri bakımından İtalyan arılarına çok benzeyen ancak koyu renkli, bal verimi yüksek, kış aylarını küçük bir populasyonla ve az bal tüketerek geçiren, ilkbahar gelişme hızı ve oğul eğilimi fazla olan oldukça sakin bir ırktır. Kafkas arısı gri esmer renkli, bal verimi yüksek, oldukça sakin huylu, kışı uzun ve sert geçen karasal iklime adapte olmuş, diğer ırklara oranla daha fazla propolis toplayan, ilkbaharda geç uyanan fakat yaz aylarında hızla gelişen, oğul verme eğilimi az olan değerli bir arı ırkıdır. Bunlar da İtalyan arıları gibi zayıf kolonileri yağmalama eğilimi fazladır. Anadolu arısı ise gerek renk, gerekse verim ve fizyolojik özellikler bakımından büyük varyasyon gösteren, çeşitli bölgelere adapte olmuş bir çok ekotipi olan Italyan, Karniyol ve Kafkas arılarına oranla oldukça hırçın olan bir ırktır. Ülkemizde en yaygın olan ekotipleri Muğla arısı ve Orta Anadolu arısıdır. Muğla ana arısının Kafkas erkekleri ile olan melezlerinde melez azmanlığı gözlenmiş ve bal veriminde Kafkas arısına oranla % 97 likbir artış sağlanmıştır. Ülke çapında bal verimini artırmak ve daha sakin koloniler oluşturmak üzere Kafkas, Muğla ve Anadolu arıları ıslah edilmeli ve bu gen kaynakları gen merkezlerinde korunmalıdır. Ayrıca bal verimi ve sakinlik yönünden ıslah edilmiş İtalyan ve Karniyol arılarından da yararlanarak İtalyan x Kafkas ve Karniyol x Kafkas melezlerinin de değişik bölgelerde performansları belirlenmeli ve bu ırkların iyi özelliklerinden yararlanılmalıdır.Item Arıcılığa başlarken(Uludağ Üniversitesi, 2001) Çakmak, İbrahim; Uludağ ÜniversitesiAneılığın en önemli koşulu bal arısını tanımak ve sevmekten geçmektedir. Zaten bal arısı ile çalışmanın temel koşulu anya nazik ve sevecen davranmaktır. Hızlı ve sert hareketler arıları kızdırır ve alarm sinyalİ verirler. Arıcılığa yeni başlayan amatör arıcılarımızın arı biyolojisini iyi öğrenmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde bilimsel temeller üzerine oturmamış bilgiler ve tecrübeler kolay yıkılır ve çoğu zaman yanıltıcı olur. Arıcılıkta beklenen ve istenen başarıya ulaşmak için her konuda olduğu gibi temelin iyi atılması gerekmektedir. Başarısızlıkları, şanssızlık veya kötü hava koşullarına bağlamak kolay bir kaçamaktır. İklim koşulları arıcılıkta ve diğer tarım sektörlerinde önemlidir. Fakat arıcılarımızın her fırsatta verimsizliği hava koşullarına bağlaması aneılığın temellerinin bilimsel esaslar üzerine kurulmamasından ve bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.Item Laboratuvar farelerinin gelişiminde polen diyetinin etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2001) Liebelt, R. A.; Calcagnetti, D.; Civan, MustafaLaboratuvarımızdaki çalışmalar sadece su ve polenle beslenen sıçanların 3 farklı akrabalı çiftle şen hattın 1 yıl ya da daha uzun süreyle incelendiğinde polenin (ki bu polenler ticari firmalar tarafından s atılan ve özellikleri belli olan polenlerdir), sıçanların sağlıklarının klinik seviyede korunması için gerekli besleyici bütün bileşenleri içermekte olduğunu göstermiştir, (Liebelt, R. A. ve ark. 1994). Yine su ve polenle beslenen bu sıçanların , incelenen 30-90 gün vücut ve organ gelişimlerinin , standart laboratuvar pelet yemi ile beslenen kontrol sıçanlarının aynı süredeki vücut ve organ gelişimleri ile aynı olduğu gözlenmiştir. Bu çalışmanın amacı , 12 haftalık süre içerisinde kontollü laboratuvar şartları altındaki sıçanların hızlı gelişiminde su ve polen diyetinin etkisi olup olmadığını ortaya çıkarmaktır. Bu çalışma için dişi ve erkek Sprague Dawley fareleri kullanılmıştır. Kontrol fareleri Purina Lablox laboratuvar pelet yemi ile beslenirken, araştırılan fareler doğal polen granülleri ile beslenmiştir. Tüm hayvanlar 12 haftalık çalışma boyunca klinik olarak sağlıklı bir seviyede kalmışlardır. Kontrol grubu farelerinin hem erkekleri hem de dişileri polenle beslenenlere göre daha büyük bir fiziksel duruma gelmişlerdir. Polenle beslenen farelerin görüntüsü daha sağlıklı, vücut tüyleri ise daha canlı ve parlaktır. Toplam vücut ağırlıklarının her 100 gramına karşılık gelen toplam organ ağırlıklarında (ki toplam organ ağırlığından kasıt ; akciğer, karaciğer , bağırsaklar ve mide, böbrekler, gastrocnemius kası ve adrenal bezlerinin oluşturduğu toplam ağırlıktır) belirgin bir farklılık görülmemiştir, yani oran olarak aşağı yukarı aynıdır. Polenle beslenen dişi farelerin kalpleri, kontrol grubu dişi farelerinin kalplerinden daha ağırdır, ama aynı durum erkek farelerde görülmemiştir. İlginç bir başka durum ise polenle beslenen hem erkek hem dişi farelerin beyinlerinin, kontrol grubu farelerinin beyinlerinden daha ağır olmasıdır. Her iki grubun erkekleri ve dişileri arasında en dikkat çeken farklılık inguinal ve gonadal yağ depolarının yağ içeriğidir ki bu da farelerin toplam vücut yağ içerikleriyle ilişkilidir. Polenle beslenen erkek farelerin her iki yağ deposundaki yağ miktarı , kontrol grubu erkekleriyle karşılaştırıldığında belirgin bir şekilde daha azdır. Dişilerin rahim ve yumurtalık ağırlıklarında belirgin bir farklılık yokken , polenle beslenen erkek farelerin testisleri, kontrol grubu erkek farelerinin testislerine göre belirgin bir şekilde ağırdır. Akyuvar hücre sayıları, hemoglobin konsantrasyonu ve alyuvar hücrelerinin kandaki oranı ve ortalama corpuscular miktarı açısından her iki grubun erkekleri arasında belirgin bir farklılık görülmemiştir. Her iki grubun erkeklerinin kanlarının kimyasal analizi; sodyum, potasyum, klorid, glikoz, kan üresi, nitrojen, ürik asit, fosfor, kalsiyum, toplam protein ve albumin seviyelerinin aşağı yukarı aynı olduğunu göstermiştir. Fakat polenle beslenen erkek farelerin serum kolesterol seviyelerinin kontrol grubu erkek farelerininkinden yaklaşık %50 düşük olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak bu çalışma; özellikleri belli olan ve ticari olarak satılan polenlerin laboratuvar fare ve sıçanlarda tek besin kaynağı olarak kullanıldığında herhangi bir zararlı etkiye ya da organlarda hasara yol açmadan vücudun normal gelişimini ve büyümesini sağladığı ve bunun için gerekli tüm elementleri içerdiği hipotezini desteklemektedir.Item Varroa ile mücadele(Uludağ Üniversitesi, 2001) Çakmak, İbrahim; Uludağ ÜniversitesiVarroa jacobsoni Hint arısı Apis cerena orijinli olup son yıllarda evrensel boyutlarda arıcılığı en çok tehdit etmekte olup, çıplak gözle görülebilen bir parazittir. İklim ve sıcaklığın Varroanın gelişmesınde oldukça etkili olduğu bilinmektedir. Özellikle ilkbahar ve sonbaharda Varroa yaz mevsiminden daha hızlı gelişip çoğalmaktadır. Sıcak ve tropik bölgelerde Varroa gelişiminin daha yavaş, serin ve soğuk bölgelerde ise daha hızlı olduğu rapor edilmiştir.Item Apiterapi(Uludağ Üniversitesi, 2001) Çakmak, İbrahim; Uludağ ÜniversitesiApis mellifera latince bal arısının bilimsel adıdır. Api kelimesi Apis'den gelmekte olup, arı anlamında, terapi, tedavi-koruma-kontrol anlamındadır. Apİterapi bilirnde yeni bir disiplin olup 1990' lı yıllarda hızla büyümeye ve önem kazanmaya başlamıştır. Bu bilim dalı, arı ürünlerinin insanlarda beslenme bozuklukları, eksiklikleri ve tıpta hastalıkların tedavisinde nasıl kullanılacağını araştırmaktadır. Arı ürünlerine bilimsel çalışma ve araştırmalarla desteklenmeden hangi amaçla, nasıl, nerelerde kullanılacağını bilmeden mucize ilaçlar gibi sarılmak yanlıştır.Item Türkiye III. Arıcılık Kongresi(Uludağ Üniversitesi, 2001) Topal, F.; Aydın, N.; Gök, H.Türkiye 4 milyona yakın koloni sayısı ve 63.000 tonu aşan bal üretimi ile Dünyanın sayılı ülkeleri arasındadır. Koloni sayısı bakımından Dünyada 3. sırada gelmesıne rağmen koloni başına düşen verim 16 kg civarındadır. Türkiye çok çeşitli bitki. örtüsü ve yüksek sayıda arı kolonisine sahip olmasına rağmen verim oldukça düşüktür. Verim düzeyının artırılmasına onem verilmelidir.Item Bilimde balarısı(Uludağ Üniversitesi, 2001) Giray, TuğrulBinlerce balarısı kovanda herhangi bir merkezi yönetim olmaksızın balacılıktan tarimcılığa dek gereken her işi görürler. Arılar her an her tür işle karşı karşıya olmalarına rağmen yaşiarına ve kabiliyetlerine göre işler seçer ve sadece bunlarla meşgul olurlar. Örneğin, nektar yükü nü toplayıcı arılardan alan ve depolamaya götüren bir an çevresindeki toplayıcı arıların dans ile ilan ettiği kaynaklara ilgi göstermez. Arı topluluğu aynı şehir toplumunda olduğu gibi ilgi alanlarına , mesleklerine göre bir iş bölümü gösterir. Bu yaşla ilintili iş bölümü bireysel bir davranışsal gelişimin ürünüdür. En genç erişkin arılar kendi hücrelerini temizlerler, sonra bakı cılık işlerini görev edinir, kurtcuklara arı sütü verirler. Daha sonra toplayıcı arıların getirdiği nektarı bal gözelerinde depolarlar, sonra kovan girişini beklerneğe başlarlar, sonra da belirgin bir geçi ş yapıp tariacılığa başlarlar. Bu görü nüşte düzensiz, bireysel çabalardan __ bir de baka rız ki bir düzen ortaya cıkmıştır. Orneğin, ko vanın ortasında yeni gelişen kurtcuk halinde anlar, onların çevresinde polen ya da çiçek tozu, en dışta da bal biriktirilmiştir (Şekil1 ). Hem arıların bireysel davranış ve gelişimi , hem de bunun ürünü olan kovanda iş bölümü ve yapısal düzen bilimin ilgisini çekmiştir. Bu konuların incelenmesi bize bir çok yeni kavram oluşturma ve anlama açısından katkıda bulunmuştur.Item Arıcılığımızın dünü, bugünü ve arıcılıktaki gelişmeler(Uludağ Üniversitesi, 2001) Kaftanoğlu, OsmanÜlkemiz ekolojik ve genetik zenginliği, koloni sayısı ve işgücü olanakları bakımından büyük bir arıcılık potansiyeline sahiptir. Bu potansiyelden yararlanmak üzere son yıllarda arıcılık sektöründe önemli yatırımlar yapılmakta ve bilimsel ve teknik altyapısı geliştirilmeye çalışılmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundan beri modern kovan kullanımı teşvik edilerek aneılığın geliştirilmesi ve ülke çapında yaygınlaştırılması amaçlanmıştır. Ankara'da bir Arıcılık Araştırma Enstitüsü ve bazı illerde ve ilçelerde Arıcılık Üretme İstasyonları kurulmuş, Tarım Bakanlığı ve Orman Bakanlığı' nın çalışmalan ile koloni sayısında ve modern kovan kullanımı konularında önemli çalışmalar yapılmış ve Türkiye koloni sayısı 4 milyonu aşarak dünyada 3. veya 4. sıraya yerleşmiştir. Bütün bu çalışmalara ve gelişmelere rağmen arıcılık konusunda bilimsel altyapının zayıf olması nedeniyle kurulan enstitü ve üretme istasyonları verimli olarak çalışamamış, isimleri veya yerleri değiştirilmiş, buralarda çalışacak arıcı bilim adamı veya araştırıcılar olmadığı için sorunlara çözüm getirilememiş, arıcılığımız da beklenen veya istenen düzeye ulaşamamıştır.Item Açılış: Uludağ Arıcılık Derneği(Uludağ Üniversitesi, 2001) Aydın, Levent; Uludağ ÜniversitesiUludağ Arıcılık Dergisi'nin ilk sayısını çıkarmış bulunmaktayız. Amacımız hem sizlere yardımcı olmaya çalışmak hem de bu dergi aracılığıyla bir iletişim ağı kurarak birbirimizle iletişimimizi geliştirmektir. Hızla gelişen ve küreselleşen dünyamızda her konuda olduğu gibi Arıcılık konusunda da çok önemli gelişmeler olmaktadır. Ülkemiz değişik arı ırkları, çeşitli bitki türleri ve farklı ekolojik bölgelere sahip olması nedeniyle Arıcılık konusunda büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen ne yazık ki istenilen seviyeye ulaşamamıştır. Bunun en önemli nedenlerinden biri Arıcılık konusunda çalışan Bilim Adamları ve Üreticiler arasında yeterli iletişim ve işbirliği olmamasıdır. İşte bu yüzden biz Uludağ Arıcılık Derneği olarak sözünü ettiğimiz işbirliği ve iletişim konusundaki sorunların aşılabilmesi için, önce Marmara Bölgesi içerisinde, sonra tüm yurtiçi ve daha sonra yurtdışıyla da bağlantılar kurmayı amaçlıyoruz. Bu yüzdendir ki bir süre önce, Bursa ve civar illerde bulunanlar başta olmak üzere arıcılıkla uğraşan kişilerle (arıcılar, akademisyenler, öğrenciler) bir dernek kurulması konusunda fikir birliğine ulaşıldı ve bunun sonucunda da derneğimiz Nisan-2000 tarihinde kurulduItem Editörden(Uludağ Üniversitesi, 2001) Çakmak, İbrahim; Ziraat Fakültesi; Zootekni BölümüUludağ Arıcılık Dergisinin ikinci sayısını çıkarmaktan büyük sevinç duymaktayız. Bu dergi ile sizlerle Arıcılığımızın durumu, yeni bilimsel gelişmeleri, önemli pratik bilgileri, sizin sorunlarınızı ve mutlulukları birlikte paylaşmak istiyoruz. Her sayımızda yeni konularla birlikte olacağız. Arıcılık konusunda ekonomiyi ve üretimi ilgilendiren önemli konulardan biri tozlaşmadır. Çiftçiler ve arıcılarımızın iki tarafında yarar göreceğini bilerek, birlikte bu konuda çalışmayı öğrenmesi, ülke ekonomisine önemli katkıda bulunacaktır . Arı tozlaşmasının bitkisel üretimin vazgeçilemez bir parçası olduğunu, bitkisel üretim yapan çiftçilerimize dünya literatüründen kaynaklar göstererek anlatmamız ve ülke ekonomisine kaybedilen bu kaynakları geri getirmemiz gerekiyor. Bu katkı ülkemize milyarlarca dolar katkı sağlayabilir. Türkiye'de bal arılarının tozlaşmada sistemli ve planlı bir şekilde kullanılmaması nedeniyle önemli bir ekonomik kayıp söz konusudur. Bazılarının düşündüğü gibi zaten her zaman arı var, tozlaşma sorunu yok denilmesi oldukça yanlıştır ve bu konudaki bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. Böyle önemli bir konuyu şansa bırakmak oldukça hatalıdır. Çünkü tozlaşma için zamanlama çok önemlidir. Bazı zamanlar çok fazla çiçek açması ve meyve olmamasının en önemli nedenlerinden biri tozlaşma yetersizliği veya eksikliğindendir.Item Oğul vermeyi önleme(Uludağ Üniversitesi, 2001) Hor, Bob; Öztürk, Bayramali; Uludağ ÜniversitesiOğul vermeyi önlemek, bizim arılara vermiş olduğumuz hizmetin bir parçasıdır. Bir yandan oğul verme ile doğal olarak kolonilerin çoğalması sağlanır. Öte yandan da arıcı için oğul ile arıların çoğaltılması, en kötü usuldür. Oğul vermeye bu iki çaptan bir bakalım; Doğada kolonilerin gelişmesi, en yüksek seviyeye ulaştığında (ekseriya büyük bal akımı sonu) durum bu haldedir. Petek gözlerin çoğu bal ile doludur ve sırlanmıştır. Kalan gözlerde de kapalı yavru mevcuttur. Ana arının yumurta yapacağı alan sınırlıdır, genç arı mevcudu çoktur, onların yapacağı iş çok azdır veya hiç yapacak işleri yoktur. Böyle koloni oğul vermeye hazırdır. Genelde bu ilk ana memesi kapandıktan sonra olur. Yaşlı ana ve arıların yarısına yakım oğul oluşturuyor ve yeni yere gidiyor. Oğulun çalışan arılardan oluşması kısa bir zamanda gelişmiş koloni olma şansına sahip ve kışı çıkaracak kadar bal toplayabilir. Eski koloni genç arılar ve genç anadan ibarettir. Neyse ki bal ve poleni mevcut kışı geçirmesi için yeterli olabilir. Böylece iki eşit kolonimiz mevcut, ama iki farklı senaryo bulunmaktadır.Item Nar (Punica granatum) çiçeğinde polen miktarının n-pentane kullanılarak belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2001) Kumova, Ulviye; Korkmaz, AliBu çalışmada, nar (Punica granatum) bitkisinin çiçeklerindeki polen miktarının ağırlık olarak belirlenmesinde n- pentane kullanımının kolay ve basit bir yöntem olduğu belirlenmiştir. Bu kimyasal madde kabak (Cucurbita pepo), kavun (Cucumis melo), karpuz (Citrullus vulgaris) ve diğer bir çok bitkinin polen veriminin belirlenmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunun yanında diğer bitkilerin polen verimlerinin araştırılmasında kullanılabilirliğini ortaya koyabilmek bahçe bitkilerinin tozlaşması ve arıcılık açısından önem taşımaktadır.Item Kireç hastalığı(Uludağ Üniversitesi, 2001) Çakmak, İbrahim; Uludağ ÜniversitesiKireç hastalığı arı kolonilerinde strese bağlı bir hastalık olup Ascosphaera apis denilen bir mantar tarafından oluşturulur. Bu patojenin esas kaynağı petek gözlerinde depolanan polendir. Bu hastalık, gözlerdeki larvaları mumyalaştır ve mumyalar mantarın yaşam safhasına göre beyaz, gri, ve siyah renk alır.Item Arıcılıkta ilaç kullanımı(Uludağ Üniversitesi, 2001) Aydın, Levent; Uludağ ÜniversitesiArıların salgın hastalıklardan korunması, hastalıkların tedavisi, vücut direncinin kuvvetlen dirilmesi, arının fizyolojik dengesinin korun ması , stres zararlarının önlenmesi yetiştirme hastalıklan, fertilitenin yükselmesi gelişme ve verimin yükseltilmesi ve arıdan sağlıklı ürün elde edilmesi için ilaç niteliğinde bir çok kim yasal maddeyi kullanma gerekliliği vardır. Ter si durumlarda üretimi arttırmak veya üretim düzeyini korumak olası değildir. İlaç niteliğindeki kimyasal maddelerin kulla mmı , insan ve an sağlığım , gıda ve çevre güvenliğini ilgilendiren pek çok sorunu da beraberinde getirir. Özellikle yetişticilik ve he kimliğin birbirinin sınırlarına girdiği durumlar da ilaç kullarıımında suistimallerin görülmesi olasıdır. İlaçların bilinçli ve güvenli şekilde kullamlmaları ve kontrolü büyük önem taşımaktadır .Item Bal arısı ve tozlaşma (polinasyon)(Uludağ Üniversitesi, 2001) Ahmedov, HayrettinDünyanın birçok gelişmiş ülkesinde bilim adamlarının yıllardan beri yaptıkları araştırmalar göstermiştir ki, bal arılarının tozlaşma dolayısıyla sebze ve meyve üretimine katkısı büyüktür. Çeşitli gelişmiş ülkelerde çiftçiler ilaç kullanmaksızın yüksek verimde ürün elde etmek için bal artlarına ihtiyaç duymaktalar, bunun için de ya arıcılarla anlaşıp onların kovanlarını para karşılığı kiralamaktalar, ya da elde ettikleri ürünlerden arıcılara pay vermektedirler. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri' nde arılı kovan 30-50 dolara kiralanmakta ya da üründen arıcıya %10 pay verilmektedir.Item Arılarda sonbahar bakımı ve kışlama(Uludağ Üniversitesi, 2001) Altındiş, Kazım; Uludağ ÜniversitesiEylül ayı arıcılar için çok mühimdir. Çünkü yazın sonu ve sonbaharın başlangıcıdır. Arıcılar eylül ayında bal sağımına son vererek arılan kışa hazırlamaya başlarlar . Arıların normal kışlayabilmesi için orta güçte kovan başına 1214 kg bal ve 2-3 çerçevede polen olması gerekir. Buda anlı çerçeve başına 2 kg bal anlamına gelir. Balın miktarı çerçeveler el kantarı ile tartılarak belirlenir. Bazı arıcılar balın hepsini alarak arıları şekerle beslemeye kalkışırlar. Bu çok yanlış bir yöntemdir. En fazla balın %50'si şeker şurubu ile değiştirilir. Ancak verilen şurup eylül ayı sonuna kadar bala çevrilip, petek gözleri mühürlenmelidir. Verilen şurup yaz şurubuna kıyasla daha koyu olmalı ve şeker ile su arasındaki oran 1.5-2:1 olmalıdır. Şurubun içine her litre başına 3 gr sirke veya buna eşit miktarda limon sıkılmalıdır. Aynı zamanda litre başına 0.5-1 gr tuz konulmasında yarar vardır. Şurubun sıcaklığı 40 derece civarında olmalı, şuruplamaya başlamadan önce boş ve az ballı çerçeveler kovandan alınmalı ve sıkıştırma işlemi yapılmalıdır. Kovanda kalacak çerçeve sayısı arının kuvvetine göre olmalı, yani bırakılan çerçeveler arı ile kaplanmalı ve ana arıya yumurta atmaya çerçeve bırakılmalıdır . Boş ve az ballı çerçeveler muhafazaya alınmalıdır. Petek güvesinden korumak için çerçeveler arasına ceviz yaprağı, lavanta çiçeği veya defne yaprağı konarak gazete kağıdı ile sarılarak tavana asılmalıdır.Item Balın sağlığımız için önemi(Uludağ Üniversitesi, 2001) Güneş, M. ErtanBal arısı, kusursuz cihazlarla donatılmış bir canlıdır. Mükemmel bir organizmaya sahip olan arı, çok uzaktaki cisimleri atmış defa büyütülmüş olarak görür. Algılayıcıları kilometrelerce ötedeki çiçeğin kokusunu diğer kokularla karıştırmadan mükemmel bir şekilde algılar. Bu kusursuz canlı uzun bir sürecin sonunda mucize besin balı üretir.Item Nosemiasis(Uludağ Üniversitesi, 2001) Aydın, Levent; Uludağ ÜniversitesiNosemiasis dünyadaki tüm kıtalarda balarılarında yaygın olarak görülen bir hastalıktır. Bursa yöresinde yapılan bir çalışmada %26.4 latent (belirti göstermeden), %10.5 ise kovanları söndürecek düzeyde gözükmektedir.Item Dernekten haberler(Uludağ Üniversitesi, 2001-12) Civan, MustafaSevgili Okuyucular, Derneğimizin çıkardığı derginin 2. sayısıyla sizlere yeniden merhaba demek bize büyük mutluluk veriyor. İlk sayıyı çıkarttıktan sonra gelen olumlu tepkiler bize güç verdi ve büyük bir istekle ikinci sayıyı çıkarma çabasına giriştik. Gördüğünüz gibi bu amacımıza ulaştık ve dergimizin süreli bir yayın olarak çıkarmak konusundaki inancımız pekişti. Çünkü dergi çıkarmanın hem maddi hem de manevi büyük bir çaba gerektirdiğini gördük, ama artık kendimize daha çok güveniyoruz.Item Arıcılık açısından arıotu (Phacelia tanacetifolia Bentham) bitkisinin önemi ve bu konuda ülkemizde yapılan çalışmalar(Uludağ Üniversitesi, 2002) Kumova, Ulviye; Korkmaz, AliTürkiye'de arıcılar kolonilerini geliştirmek amacıyla bal üretim dönemi öncesi, erken ilkbaharda Akdeniz sahil kesiminde kışlatmaları ve göçer arıcılık sistemini benimsemeleri üretimin temel prensibini oluşturmaktadır. Arılar için narenciye, meyve, yem bitkileri alanları ve meralar başlıca besin kaynaklarıdır. Ancak bu bitkilerin tarımının monokültür şeklinde çok geniş alanlarda yapılmasına karşın, çiçeklenme dönemlerinin kısa süreli oluşu, sürdürülebilir arıcılık faaliyetlerini kısıtlamaktadır. Bu nedenle arılar için besin kaynağı olabilecek yeni bitkilerin yetiştirilmesi önem kazanmaktadır. Arılık çevresinde bal üretim dönemi girilmeden önce erken ilkbaharda fazelya yetiştirilmesi, arı kolonilerinin gelişimine önemli düzeyde etkili olmaktadır. Çukurova Bölgesinde bitkilerin monokültür şeklinde yetiştirilmesi ve çiçekli dönemlerinin sınırlı olması; tarımsal alanların yoğun olarak işlenmesi sürekli polen ve nektar kaynağına bağımlı bal arıları için elverişli bir ortam oluşturmamaktadır. Bu açıdan bölgede erken ve geç ekimi (15 Ekim-30 Kasım) yapılabilen fazelya, çiçeklenmenin yetersiz olduğu mart-mayıs aylarında bal arıları için önemli bir nektar-polen kaynağı olabilecek ve kışlık ara ürün olarak yetiştirilebilen çok yönlü kullanım alanlarına sahip bir yem bitkisi konumundadır. Bu özelliği ile fazelya, ülkemizde çok iyi gelişme göstermekte, çiçeklenme süresinin uzun ve çiçek yoğunluğunun yüksek düzeyde bulunması nedeniyle bal arılarını çekici bir bitki olarak öne çıkmaktadır.