2015 Cilt 29 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/2322
Browse
Browsing by Department "Ziraat Fakültesi"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Item Bezelye (Pisum sativum L.) tohumlarında NaCl ile yapılan priming uygulamaları için en uygun protokolün belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015-10-22) Şentürk, Bülent; Sivritepe, H. Özkan; Ziraat Fakültesi; Bahçe Bitkileri BölümüDual ve Spring bezelye çeşitlerinde tohum çimlenmesi ve fide gelişiminin ilk aşamalarında tuza toleranslarının arttırılması amacıyla, NaCl ile yapılan priming uygulamalarının kullanım olanakları araştırılmıştır. Her iki bezelye çeşidine ait tohumlarda 16°C’de, NaCl’ün çeşitli konsantrasyonları (0, 50, 100, 150, 200 ve 300 mM) kullanılarak, farklı sürelerde (1, 2 ve 3 gün) priming uygulamaları yapılmıştır. Uygulama yapılmayan tohumlar ise kontrol grubu olarak değerlendirilmiştir. Priming uygulamaları sonunda bezelye tohumları 25°C’de yüzeysel olarak kuru hale getirilmiş ve ulaştıkları nem kapsamları belirlenmiştir. Daha sonra tohumlar orijinal nem kapsamlarına gelinceye kadar geriye kurutulmuştur. Normal çimlenme oranı, ortalama çimlenme süresi, çimlenme indeksi ve elektriksel iletkenlik parametreleri bakımından kontrol grubu ile farklılık göstermeyen 16°C’de 150 mM NaCl ile 2 günlük uygulamanın, bezelye tohumlarında yapılan priming için en uygun protokol olduğu tespit edilmiştir.Item Biber tohumlarında yapılan organik priming ve kurutma uygulamaları fide kalitesi ve performansını iyileştirmektedir(Uludağ Üniversitesi, 2015-09-28) Sivritepe, H. Özkan; Şentürk, Bülent; Teoman, Sevin; Ziraat Fakültesi; Bahçe Bitkileri BölümüBu araştırmada, biber tohumlarının (Capsicum annuum L.) fizyolojik olarak iyileştirilmesi amacıyla, deniz yosunu ekstraktı (DYE) çözeltileri ile yapılan organik priming ve kurutma uygulamalarının canlılık ve güç üzerine etkileri incelenmiştir. Demre çeşidi biber tohumları sürekli olarak havalandırılan farklı konsantrasyonlardaki (0, 100, 200, 400, 1000, 2000 ve 4000 ppm) DYE çözeltilerinde 20°C sıcaklıkta 48 saat süre ile tutulmuşlardır. Hiçbir uygulama görmeyen tohumlar ise kontrol grubu olarak değerlendirilmiştir. Priming uygulamaları sonunda tohumlar yüzeysel olarak kuru hale getirilmiş ve ulaştıkları nem kapsamları hesaplandıktan sonra iki kısma ayrılmıştır. Tohumların yarısı yüzeysel kurutma uygulamalarını takiben hemen çimlendirme testlerine alınmış (P+YK), diğer yarısı ise, orijinal nem kapsamlarına gelinceye kadar geriye kurutulmuş (P+GK) ve daha sonra çimlendirme testlerine alınmıştır. Biber tohumlarının organik priming ve kurutma uygulamalarına olan tepkileri canlılık [normal çimlenme oranı (NÇO)] ve güç [ortalama çimlenme süresi (OÇS), çimlenme indeksi (Çİ), fide güç indeksi (FGİ) ve fide kuru ağırlığı (FKA)] parametreleri bazında değerlendirilmiştir. İncelenen tüm parametreler birlikte değerlendirildiğinde; DYE konsantrasyonu, kurutma uygulamaları ve konsantrasyon x kurutma interaksiyonu bakımından uygulamalar arası farklılıklar istatistiksel olarak önemli (p≤0.05) bulunmuştur. Canlılık ve güç parametreleri bakımından, kontrol grubuna kıyasla P+GK uygulamaları, P+YK uygulamalarına göre daha iyi sonuçlar vermiştir. Biber tohumlarının fizyolojik olarak iyileştirilmesinde en iyi sonuçlar, 1000 ppm P+GK uygulamasından elde edilmiştir.Item Biogas production potential from animal manure of Bursa province(Uludağ Üniversitesi, 2015-06-26) Ayhan, Aslı; Ziraat Fakültesi; Biyosistem Mühendisliği BölümüAgricultural operations and livestock production are among the important economic activities for Turkey. But the great majority of energy demand of the agricultural enterprises is still supplied by conventional energy sources. The environment friendly biogas production which reduces the production costs in agricultural enterprises, is becoming more and more important. Animal manure, energy plants and agricultural organic wastes can be used as sources of biogas in the farms. The aim of this study was to determine the biogas production potential of Bursa for the period of 2008-2014. Chicken waste biogas potential production in 2008 took the first place with 54.612 dam3 and the total potential of biogas in 2014 increased to 129.106 dam3 by 33% compared to 2008. The amount of biogas in the case of 50% and 25% use of the theoretical biogas potential were calculated to be 64.553 and 32.276 dam3 in 2014, respectively. The heat and electrical energy equivalents of the biogas were found to be 2.788 TJ and 271 GWhe , respectively. In the other two scenarios, i,e. for 50% and 25% use of the theoretical biogas potential, heat and electric power values were determined proportionally.Item Doğal antioksidan bileşikler: Nar yan ürünlerinin antioksidan olarak değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015-11-26) Okumuş, Gülşah; Yıldız, Elif; Bayizit, Arzu Akpınar; Ziraat Fakültesi; Gıda Mühendisliği BölümüSon yıllarda yapılan çalışmalar, birçok hastalığın oluşumunda ve yaşlanmada etkili olan serbest radikallere karşı koruyucu ve geciktirici etkiye sahip antioksidanlar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bitkisel ve hayvansal dokularda bulunan doğal antioksidanlar, gıdalarla birlikte vücuda alınarak savunma sistemini güçlendirmektedir. Bu doğal bileşenlerin, toksisite nedeniyle uygulamaları giderek kısıtlanan sentetik antioksidanlar yerine katkı maddesi olarak gıda ve diğer endüstriyel sektörlerde uygulamaları üzerinde çalışmalar artmaktadır. Tarımsal hammaddelerin endüstriyel olarak işlenmesi sırasında önemli miktarda atık ve yan ürünler oluşmaktadır. Bunlar arasında nar yan ürünleri (nar çekirdeği, kabuğu, çiçeği vs) yüksek fenolik içeriğine bağlı olarak yüksek biyoaktif bileşen miktarları ile ön plana çıkmaktadır. Bu makalede öncelikle antioksidan bileşikler ile mekanizmaları özetlenmiş ve nar yan ürünlerinin antioksidatif ve antikarsinojen gibi terapötik etkileri incelenmiştir.Item Gıda işleme yöntemlerinin gıda alerjenitesi üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2015-10-23) Özcan, Tülay; Delikanlı, Berrak; Yıldız, Eda; Ziraat Fakültesi; Gıda Mühendisliği BölümüGıda alerjisi, insan bağışıklık sisteminin belirli gıdalara karşı gösterdiği aşırı duyarlılık reaksiyonudur. Gıdalarda bulunan alerjenler insan sağlığını ve dolayısıyla da gıda güvenliğini tehdit eden önemli tehlikelerden biri olarak görülmektedir. İşlenmiş gıdaların alerjenik özelliklerinden ziyade IgE bağlama kapasitesi hakkında birçok çalışma bulunurken; kontrollü koşullar altında gıda üretim yöntemlerinin gıda alerjenitesi üzerine etkileriyle ilgili sistematik denetlemeler yok denecek kadar azdır. Bu derleme, gıda işleme yöntemleri ve bu yöntemlerin gıdaların alerjenik kapasitelerine etkisi üzerine genel bir bakış sağlamaktadır.Item Mikrodalga ve mikrodalga destekli kurutmanın çeşitli meyve ve sebzelerin kalite parametreleri üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2015-12-30) Karabacak, Azime Özkan; Sinir, Gülşah Özcan; Suna, Senem; Ziraat Fakültesi; Gıda Mühendisliği BölümüKurutma, gıda maddelerinin dayanıklılığını artırmak için kullanılan en eski muhafaza yöntemlerinden biridir. Kurutma veya dehidrasyon; mikrobiyal bozulmaların ve kimyasal reaksiyonların yavaşlatılması veya durdurulması amacıyla katı maddelerden suyun uzaklaştırılması işlemidir. Meyve ve sebzelerin kurutulmasında, konvansiyonel kurutma, vakum kurutma, kızılötesi ışınlar ile kurutma, ozmotik kurutma, dondurarak kurutma ve mikrodalga kurutma yöntemleri kullanılmaktadır. Mikrodalga kurutma işleminde yüksek frekanslı dalgalar kurutulan materyalin içinden hızla geçmekte, absorblanarak ısı enerjisine dönüşmekte ve böylece materyal içindeki su buharlaşmaktadır. Mikrodalga kurutmada ısı transferi, merkezden yüzeye doğru olduğu için kurutulan gıda maddesinin, iç sıcaklığı yüzey sıcaklığından daha yüksek olup, konvansiyonel kurutmaya göre daha dinamik bir ısı transferi gerçekleşmektedir. Bu derlemede, mikrodalga kurutma yönteminin avantajları ve dezavantajları ele alınarak, meyve ve sebzelerin kalite kriterleri üzerine etkisinden bahsedilecektir. Ayrıca kurutulmuş meyve ve sebzelerde mikrodalga kurutma yönteminin diğer yöntemlerle karşılaştırılması yapılarak meyve ve sebzelerin kurutma süresine, kurutma hızına ve kalite faktörleri üzerine etkisi değerlendirilecektir.Item Şarap kalitesinin geliştirilmesinde Brettanomyces türlerinin killer toksinler ile engellenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015-11-03) Gülgör, Gökşen; Korukluoğlu, Mihriban; Ziraat Fakültesi; Gıda Mühendisliği BölümüŞarap yapımında tat ve aromayı bozan, özellikle depolama esnasında gözlemlenen Brettanomyces bruxellensis’in yavaş gelişim göstermesi, karakteristik bir özelliğidir. Fermentasyon sırasında metabolik aktivite sonucunda ortaya çıkan yan ürünlerin inhibisyonu ile ortamdaki konsantrasyonunun azaldığı bilinmektedir. Ancak şarabın depolanması ve olgunlaştırılması gibi aşamalarda ortamda yeniden çoğaldığı da belirtilmektedir. B. bruxellensis’in şaraba bulaşması sonucunda kültüre alınamayan canlı formda uzun süre kaldığına dair hipotezler bulunmaktadır. Bu nedenle rutin mikrobiyolojik analizlerde bulaşı olduğu anlaşılamamakta ve şarabın olgunlaştırılması aşamasında B. bruxellencis yeniden çoğalarak, kötü tat, renk ve kokuya neden olabilmektedir. Diğer mayalara benzer şekilde az miktarda karbon kaynağı bulunan ortamda, düşük konsantrasyonlarda sülfür dioksit (SO2) ve etanol varlığında gelişmeye devam edebilmektedir. Şarap yapımında en önemli sorun olarak bilinen B. bruxellensis, özellikle SO2 kullanımı ile engellenmektedir. Ancak SO2’nin antimikrobiyel etkisinin yanında alerjik bünyelerde reaksiyona neden olması gibi olumsuz etkileri de söz konusudur. Bazı mayaların, yabani mayalara karşı “killer toksin” olarak bilinen bileşikler üretmesi göz önüne alınarak yapılan çalışmalarda B. bruxellencis’in inhibe edilebildiği ve şarap yapımında kullanılan Saccharomyces cerevisiae ve malolaktik fermentasyonu gerçekleştiren laktik asit bakterilerinin inhibisyona uğramadığı bildirilmektedir. Bu derleme kapsamında özellikle şarap kalitesini etkileyen yabani mayaların “killer toksin” ile bertaraf edilmesi hakkında güncel bilgiler yer almaktadır.Item Tarım ve gıda güvenliğinde etik ilkelerin önemi(Uludağ Üniversitesi, 2015-11-03) Vural, Hasan; Ziraat Fakültesi; Tarım Ekonomisi BölümüEtik kelimesi çok sık kullanılmakta olup pek çok metinde yeralmaktadır. İnsanların çoğu muhtemelen etik davranışın neyi vurguladığı hakkında fikir sahibidirler – bu bir şeyin iyi yapılması anlamındadır. Ekonomistler, gıda üretim davranışlarındaki üç çeşidi betimleyerek, tarımsal üretimdeki etik standartların daima kendi ödülünü getirmeyeceğini belirleyen durumların da olası olduğunu söylemektedirler. Tüketicilerin davranışları; araştırma, tecrübe ve güven şeklinde etiketlenmektedir. Sağlık iddiaları ve besin etiketlemesi konusu toplumun etik olarak davranan gıda üreticilerinin ilgisini korumaya yönelik adımlar atılmasına gerek duyabildiği ve onları etik davranışlarının istikrarını korumasını talep ettiği gerçeğini vurgulamaktadır. Etik matriksin ilk prensibi ve en önemlisi üretici ve tüketicinin refahını da belirten faydadır. Gıda tüketiminde sağlık tehlikelerine neden olacak gıda üretim süreçleri, tüketicilerin refahını azaltma potansiyeline sahiptir. Bunun en uç ve en tehlikeli boyutu da gıda zehirlenmesinden oluşabilecek ölümlerdir. Buradaki önemli katılım, neyin yanlış gittiğini anlamaktır. Herkes kabul etmelidir ki gıda sektöründeki etik davranış güvenli gıda sağlanmasıdır. Gıda pazarlarındaki finansal spekülasyonun ne ölçüde gıda fiyatı artışlarına ve fiyat dalgalanmasına katkıda bulunduğu devam eden şiddetli bir tartışmadır. İster fayda, ister adalet prensibi açısından bakılsın, eğer bir ürün spekülasyonu gıda fiyatlarına etki ediyorsa, bu etik davranış olarak açıklanamaz.