2015 Cilt 24 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/15751
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Item Buhara Hukuk Okulu: Vakıf hukuku bağlamında X-XIII. yüzyıl Orta Asya hanefî hukuku üzerine bir inceleme(Uludağ Üniversitesi, 2015) Uğur, Seyit Mehmet; İlahiyat FakültesiFıkıh tarihinde görülen mezhep içi ekoller hakkında bazı çalışmalar yapılmış olsa da,1 bu alanda yeni incelemelere ihtiyaç duyulduğu açıktır. Murtezâ Bedir’in Buhara Hukuk Okulu isimli eseri de Hanefî mezhebi özelinde bu ihtiyacı gidermeye dönük çalışmalardan biridir.Item Din eğitimi anabilim dalı 17. koordinasyon toplantısı(Uludağ Üniversitesi, 2015) Çanakcı, Ahmet AliTürkiye’de her yıl düzenlenen, bütün ilahiyat/İslami ilimler fakültelerindeki din eğitimi anabilim dalında/ilköğretim din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği bölümünde görev yapan akademisyenlerin katılma imkânı bulduğu ve din eğitimi alanındaki konuların/problemlerin derinlemesine ele alındığı, bunlarla ilgili çözüm yollarının tartışıldığı/müzakere edildiği, genç din eğitimcilerin tecrübeli din eğitimcileri ile tanışma ve onların birikimlerinden istifade etme imkânı bulduğu Din Eğitimi Anabilim Dalı Koordinasyon toplantılarının 17’ncisi, 01-03 Mayıs 2015 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Din Eğitimi Anabilim Dalı organizatörlüğünde yapıldı.Item Ebû İshâk ez-Zeccâc’ın Esmâ-i Hüsnâ ve besmele hakkında iki eseri(Uludağ Üniversitesi, 2015) Yıldız, İbrahim; Sosyal Bilimler EnstitüsüDillerin en belirgin özelliğinin zamanla yenilenmesi, gelişmesi ve değişmesi olduğu dikkate alındığında, insanlık tarihinin belli bir döneminde, belli bir muhitte nâzil olan Kur’ân’ın anlaşılmasında problem yaşanması gayet doğaldır. Bunu aşmanın en kesin metodunun, ilahî iradenin büründüğü biçimsel şartları dikkate alarak, nüzûl zamanındaki Arap dilinin yapısının bilinmesi olduğunu söyleyebiliriz. Bu sebeple tefsir ilmi açısından ilk üç asırda ortaya konulan filolojik çalışmaların önemi büyüktür. Bu dönemde Arapça’nın ve Kur’ân’ın geneline yönelik yapılan çalışmaların yanı sıra Kur’ânî kelime ve konularda risale türü filolojik çalışmalar da yapılmıştır. Araştırmamızda Zeccâc’ın Arap dilinin gramer ve lugat özelliklerini temel alarak yazdığı Tefsîru esma’illâhi’l-hüsnâ ve Kitâbü’l-ibâne ve’t-tefhîm ‘ân ma‘âni bismillâhirrahmânirrahîm adlı iki risalesindeki besmele ve esmâ-i hüsnânın mana ve gramer yapıları ile ilgili görüşleri, bu görüşlerin temelleri ve etkileri incelenecektir.Item İbn Hazm’da nübüvvet tasavvuru(Uludağ Üniversitesi, 2015) Kılavuz, Ulvi Murat; İlahiyat FakültesiDiğer ilim dalları yanı sıra kelâm sahasında da önemli telifleri bulunan İbn Hazm, eleştirel bakış açısı ve kendine özgü düşünce sistemi ile ön plana çıkmış bir düşünürdür. Peygamberlik konusuna ilişkin yaklaşımlarında da bu yapısının izlerini görmek mümkündür. Belirli bir kelâmî geleneği/mezhebi takip etmemekle birlikte kendisini Sünnî olarak tanımlayan İbn Hazm, büyük ölçüde Sünnî kelâmcıların bu konudaki görüşleri ile mutabakat hâlindedir. Ancak öte yandan yer yer onlara sert eleştiriler yöneltmekte, bazı konularda diğer Sünnî müelliflerde görülmeyen ileri tespit ve yorumlarda bulunmakta, hatta zaman zaman, daha ziyade Mutezile gibi muhalif mezheplere nispet edilen görüşleri benimseyebilmektedir. Bu durum, onun özgün ve bağımsız yaklaşımının önemli bir göstergesidir.Item İsmail Hakkı Bursevî Dergâhı şeyhlerinden Hikmetî Mehmed Efendi ve hanımı Sâlihâ Hâtûn’un terekeleri(Uludağ Üniversitesi, 2015) Karataş, Ali İhsan; İlahiyat Fakültesiİsmail Hakkı Bursevî dergâhının üçüncü şeyhi olan Hikmetî Mehmed Efendi, soyundan gelenlerin de aynı tekkede şeyhlik yapması sebebiyle dergâha ismini veren mühim bir şahsiyettir. Tereke kaydından anlaşıldığına göre vefat ettiği sırada hanımı ve bir oğlunu varis olarak bırakan Hikmetî Mehmed Efendi, yaşadığı dönemin şartlarına göre zengin sayılabilecek nitelikte bir servete sahiptir. Onun mirası içerisinde gündelik hayatta kullanılan eşyayla birlikte çok miktarda kitap da yer almaktadır. Bu kitaplar arasında tasavvufla ilgili olanların yanında medreselerde okutulan ve daha ziyade müderrislerin terekelerinde bulunan eserler de bulunmaktadır. Hikmetî Mehmed Efendi’den dokuz yıl önce vefat eden hanımı Sâliha Hâtûn’un terekesi de içerdiği eşya, alacakları ve vasiyetleri bakımından dikkate değer niteliktedir. Terekeden vefatı sırasında çocuğu olmadığı anlaşılan Sâliha Hâtûn’un mirası kocası Hikmetî Mehmed Efendi ile kardeşi Mustafa Ağa arasında taksim edilmiştir.Item Klasik Arap Edebiyatında taziye(Uludağ Üniversitesi, 2015) Kavak, Fadime; İlahiyat FakültesiPek çok kültürde vefat edenin yakınlarını teselli etmek, acılarını bir nebze olsun hafifletebilmek için taziyeye gidilmekte ya da onlara taziye içerikli mektuplar gönderilmektedir. Taziye esnasında kullanılan ifade ve üsluplar her ne kadar kültürden kültüre farklılık gösterse de muhteva yönünden birbirine çok yakındır. Bu makale, Klasik Arap Edebiyatı’nda yer alan taziye örneklerinden hareketle Arap örf ve kültürünün ölüme bakış biçimini ve ölüm karşısındaki tutumlarını irdelemeye çalışacaktır.Item Kültürlerarası din eğitimi(Uludağ Üniversitesi, 2015) Aydin, Kerim; İlahiyat FakültesiKültürlerarası din eğitimi, özellikle ülkemiz açısından oldukça yeni bir alandır. Türkiye’de ilk ve orta öğretim kurumlarında zorunlu bir ders olarak okutulan ve mezhepler üstü bir yaklaşımla öğretimi hedeflenen Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi (DKAB) dersinde, öğrencilerin diğer din ve kültürlerden de haberdar olmaları istenir. Bu maksatla, DKAB öğretmeni yetiştiren kurumlarda “Kültürlerarası Din ve Ahlak Öğretimi” dersi okutulmaktadır. Bu kitap, yazarların da ifade ettiği üzere, bu alanda ortaya çıkan yeni bir ihtiyaca cevap vermek üzere hazırlanan ders notlarının yeniden gözden geçirilmesi ile ortaya çıkmış bir çalışmadır.Item Kur’an ve sünnet ışığında varlık evrelerinin merkez paydaşı su(Uludağ Üniversitesi, 2015) Günay, İlhamiGelecek tasavvuru yapabilen insanın gayb âlemini düşünmesi normaldir. İnsanın küçük kıyameti sayılan ölümü, gaybi hayatın birinci durağını, dünya hayatının bütününü sonlandıran büyük kıyamet ise, ikinci aşamasını oluşturmaktadır. Hesap vermek için yeniden dirilişten, ebedi yurda/cennete veya cehenneme yerleşmeye kadar devam eden mahşer süreci ise üçüncü merhaleyi teşkil etmektedir. Görünmeyen ve tecrübe edilmeyen bu gaybi hayatın, dünya hayatıyla benzer özellikler taşıyıp taşımaması merakı, su üzerinden tespit edilmeye çalışılmıştır. Öncelikle mümin veya inkârcı insanların sekerât halinin ve akabinde kabir hayatının su ile alakası incelenmiştir. Suyun en açık ifadelerle zikredildiği aşama ise, kıyametin kopma sürecidir. Bu aşamada dünyanın bütün denizleri ve okyanusları, birbirine karışıp kaynatılacaktır. Kıyameti takiben yer ve göklerin başka bir düzenle yeniden kurulmasından sonra aslı su olan insan, arşın altında bulunan denizden indirileceği anlaşılan su ile ot biter gibi mahşerin toprağından diriltilecektir. Cennet veya cehenneme yerleştirilinceye kadar da su ile alakası devam edecektir.