Bursa Uludağ Üniversitesi Dergileri
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/28
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 20 of 11386
- Results Per Page
- Sort Options
Publication 0-24 Aylık bebeği olan annelerin emzirme tutumları ve obezite ön yargısı ile ilişkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-23) Uncular, Gülser; Borlu, Arda; YokBu çalışmada 0-24 aylık bebeği olan annelerin emzirme tutumlarının; Beden Kitle İndeksi (BKİ) değerleri, ağırlık durumları hakkında kendi düşünceleri ve obezite ön yargılarıyla ilişkisini değerlendirmek amaçlanmıştır. Kesitsel, tanımlayıcı tipteki çalışma 0-24 aylık bebeği olan 506 anne ile anket formu aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmada annelerin tanımlayıcı özellikleri, BKİ değerleri, Emzirme Tutum Değerlendirme Ölçeği (ETDÖ) ve GAMS-27 Obezite Ön Yargı Ölçeği (OÖÖ) kullanılmıştır. Çalışmadan elde edilen veriler IBM SPSS 24.0 istatistik programı ile değerlendirilmiştir. İstatistik testlerde anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde ANOVA testi, post hoc analizlerde Tukey testi, yapılmıştır. Ölçekler arasındaki puanlar arasındaki ilişki için Spearman korelasyon analizi uygulanmıştır. Annelerin ETDÖ ortalama puanı 106,5 ± 12,6 olarak tespit edilmiştir. Gebelik öncesi ağırlık durumlarında kendilerini normal olarak değerlendiren annelerin ETDÖ puan ortalamalarının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Annelerin çoğunun (%91,7) obeziteye karşı bakışları ön yargılı veya ön yargılıya eğilimlidir. Çocuğunun ağırlık durumunu normal olarak değerlendiren annelerin ETDÖ puanları, normalden az olarak değerlendiren annelere göre olarak anlamlı bir şekilde daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Annelerin emzirme tutumları ortalama düzeyde bulunmuştur. ETDÖ ile OÖÖ puanları arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Ancak annelerin büyük çoğunluğunun şişman olmayı kozmetik bir problem olduğunu ifade etmeleri ve OÖÖ göre ön yargıya eğilimli ve ön yargılı olarak değerlendirilmeleri dikkate alınarak, obeziteye karşı kalıp yargıların oluşmaya başladığı öngörülmektedir. Bu nedenle, annelerin obezite ön yargısına karşı farkındalığının artırılması ve emzirme sürecinde desteklenmesi önemlidir.Item 0-24 aylık bebeği olan ebeveynlerin bebek bakımında uyguladıkları geleneksel yöntemler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-09-10) Ergin, Ahmet; Acar, Güliz Aydemir; Baltacı, Kerim0-24 aylık bebeği olan ebeveynlerin, bebek bakımında uyguladıkları geleneksel yöntemlerin dağılımını belirlemek ve sosyodemografik faktörlerle ilişkisini incelemektir. Tanımlayıcı tip araştırmaya, Eylül-Ekim 2018 tarihlerinde, Denizli Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin pediatri polikliniklerine başvuran, 0-24 ay çocuğu olan ebeveynler dahil edilmiştir. Örneklem büyüklüğü 384 hesaplanmıştır. Çalışmaya gönüllü katılımcılara yüz yüze görüşme tekniği ile 56 sorudan oluşan bir soru formu uygulanarak veriler toplanmıştır. SPSS 15 programı ile veriler analiz edilmiştir. Araştırmaya 351 kişi katılmıştır (%91,4). Anne yaş ortalaması 29,4±5,6; baba yaş ortalaması 32,7±5,9 ‘dur. 0-24 ay arasında çocuğu olan ebeveynlerin %97,2’si bebek bakımında en az bir geleneksel yöntem uyguladığını belirtmiştir. En fazla uygulanan üç geleneksel yöntem sırasıyla tuzlama (%65,0), nazardan korunma (%49,9) ve perine bakımı (%46,2) ile ilgili yöntemlerdir. Anne yaşının genç olması (p=0,002), aile büyükleri ile birlikte yaşamak (p=0,008), bebek bakımı konusunda bilgileri kitap dışı kaynaklardan öğrenmek (p=0,016) bebek bakımında geleneksel yöntemleri uygulamada bağımsız risk faktörleridir (p<0,05). Geleneksel yöntemler ebeveynlerin büyük çoğunluğu tarafından bebek bakımında uygulanmaktadır.Item 0-24 aylık çocuğu olan annelerin çocuk bakımına ilişkin bilgi, geleneksel inanç ve uygulamaları(Uludağ Üniversitesi, 2018) Aşılar, Rabia Hacıhasanoğlu; Bekar, PınarGİRİŞ ve AMAÇ: Geleneksel uygulamalar, modernleşen tıp uygulamalarına karşın güncelliğini korumaktadır. Bu araştırmanın amacı 0-24 aylık çocuğu olan annelerin çocuk bakımına ilişkin bilgi, geleneksel inanç ve uygulamalarını belirlemektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı özellikte olan bu araştırma Erzincan il merkezinde bulunan beş Aile Sağlığı Merkezine Ekim 2014-Şubat 2015 tarihleri arasında herhangi bir nedenle başvuran 0-24 aylık bebeği olan araştırmaya alınma ölçütlerini karşılayan 207 anne ile yapıldı. Veriler, tanımlayıcı form kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler sayı, yüzde ve ortalama olarak verildi. BULGULAR: Çocukların % 40,1’inin 0-6 ay arasında olduğu, annelerin % 65,2’sinin çocuk bakımı konusunda bilgi aldığı ve bunların % 49,6’sının bilgiyi hemşire/doktordan aldığı belirlendi. Ayrıca annelerin % 2,9’unun göbek düşmesi için krem ve pudra kullandığı, % 39,1’inin sarılık olmasın diye çocuğa uygulama yaptığı, % 27,2’sinin çocuğu kırk çıkma gezmesine götürdüğü, % 22,7’sinin kokmasın diye çocuğu tuzladığı, %48,8’inin çocuğu kolay uyutabilmek için salladığı, %58’inin kundakladığı ve annelerin yaş ortalamasının 27,14±5,50 (min: 18-max: 45) olduğu belirlendi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu sonuçlara göre annelerin bebeklerin sağlığına zarar verebilecek bazı geleneksel uygulamaları yaptıkları belirlenmiştir. Bu nedenle hemşirelerin annelere doğum öncesi ve sonrası izlemlerde çocuk bakımına yönelik eğitim ve danışmanlık yapmaları ve toplumun bu konularda bilinçlendirilmesi önerilmektedir.Item 0-6 yaş çocuklarda ev kazası geçirme sıklığı ve ilişkili faktörler(Uludağ Üniversitesi, 2014-01-21) Karatepe, Tekin Ulaş; Akış, Nalan; Tıp Fakültesi; Halk Sağlığı Ana Bilim DalıBu çalışma, Nilüfer Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Bölgesinde yaşayan 0-6 yaş grubu çocuklarda yapılan kesitsel bir araştırmadır. Çalış mada çocukların son iki hafta içinde ev kazası geçirme sıklığı ve ilişkili risk faktörleri değerlendirilmiştir. Çocukların ev kazası geçirme sıklığı % 19,65 (n=104) bulunmuştur. Kaza geçirme sıklığı erkek çocuklarda kız çocuklara göre anlamlı olarak daha fazladır (sırasıyla % 25,67, % 13,80; p<0,05). En sık karşılaşılan kaza tipi düşmedir (%67,21) ve kazaların %82,22’si ev içinde meydana gelmiştir. Ev kazası geçiren çocukların annelerinin güvenlik tanılama ölçeğinden aldıkları ortalama puan 162,91 ± 20,34; geçirmeyenlerin ise 169,22±18,91’dir. Ev kazası geçirmeyen çocukların anneleri anlamlı olarak daha fazla puan almışlardır (p<0,05). Çocuklarda ev kazalarını azaltmak için anne babalara eğitim verilmesi uygun olacaktırItem 1. Izmirer colloquium: bestandsaufnahme und begrİffsklarung(Uludağ Üniversitesi, 1986) Saxer, RobertZum ersten Mal überhaupt wurde eine Veranstaltung dieser Art für Germanisten der gesamten Türkei durchgeführt - als Frucht der Kooperation zwischen der Edebiyat - Fakultat der Universitat ızmir und dem deutschen Generalkonsulat bzw. dem deutschen Kulturinstitut in Izmir. Und sie soU Tradition bekommen, wie die angefangene Zahlung zeigt.Item 10 yıllık feokromasitoma deneyimi ve literatüre bakış(Uludağ Üniversitesi, 2009-02-11) Serin, Sibel Ocak; Güçlü, Metin; Ersoy, Canan; Ayar, Koray; Bal, Öznur; İmamoğlu, Şazi; Tıp Fakültesi; Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim DalıÇalışmamızın Amacı feokromasitoma tanısı ile takip edilen hastalarda elde edilen bulguların incelenmesi ve literatür verileri ile karşılaştırılmasıdır. Araştırmamızda 1997–2007 yılları arasında bölümümüze başvuran hastalardan feokromasitoma tanısı almış 16 olguya ait veriler retrospektif olarak incelenmiştir. 10 yıllık dönemde yaşları 49,8±14,5 yıl olan 9 erkek, 7 kadın toplam 16 feokromasitoma olgusu tespit edildi. 16 olgunun 14’ünde 2–8 yıllık hipertansiyon (HT) öyküsü varken, 2 olguya ilk başvuru anında tanı konuldu. 13 olgu ataklar şeklinde, 1 olguda ise kronik HT mevcuttu. 6 hasta ataklar sırasında olmak üzere toplam 11 hasta antihipertansif tedavi alırken, 5 hasta ise herhangi bir tedavi almıyordu. Hipertansif ataklara en sık çarpıntı (%68,7), terleme (%68,7) ve baş ağrısı (%62,5) eşlik ediyordu. 14 hastaya (%87,5) total kitle eksizyonu gerçekleştirilirken, 2 hasta opere edilemedi. Opere olguların 10’unda (%73,3) HT kür ile sonuçlanırken, 4 (%26,6) olguya tekrar antihipertansif tedavi başlandı. MEN-2A’lı ve malign feokromasitomalı 2 hasta progresyon veya akut komplikasyon nedeniyle kaybedilirken, 1 hasta ise tümor nüksü sonrası hayatını kaybetmiş olup 13 olgunun poliklinik kontrolleri halen devam etmektedir. Feokromasitoma ön tanılı hastalarda özellikle ataklar sırasında spesifik laboratuvar incelemeleri yapılmalı ve görüntüleme yöntemleri ile tanı konulan hastalara cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Bu tedavi ile kür sağlanabilir ve anti hipertansif tedavi ihtiyacı ortadan kalkabilirken, eşlik edebilen hastalıklar ve nüks açısından hastalar yakın takip edilmelidir.Item %100 akrilik, pes/akrilik ve pamuk/akrilik karışımlı dokuma kumaşların boncuklanma özelliklerinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-04-05) Yavaşcaoğlu, Arzu; Eren, Recep; Süle, Gülcan; Mühendislik Fakültesi; Tekstil Mühendisliği BölümüBu çalışmada %100 akrilik, poliester (PES)/akrilik ve pamuk/akrilik karışımlı dokuma kumaşların boncuklanma özellikleri incelenmiş, kontrollü olarak üretilen deneysel kumaşlarda pamuk ve poliester ipliklerin akrilik iplikler ile birlikte kullanılmasının, atkı sıklığının, örgü tipinin ve atkı iplik numarasının kumaşların boncuklanma özelliklerine etkisi araştırılmış ve istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda %100 akrilik, poliester/akrilik ve pamuk/akrilik karışımlı dokuma kumaşlarda atkı sıklığının boncuklanma oluşumuna istatistiksel olarak etkisinin olmadığı, örgü tipinin boncuklanmaya etkisinin olduğu en fazla boncuklanmanın saten örgülü kumaşlarda en az boncuklanmanın ise bezayağı örgülü kumaşlarda oluştuğu tespit edilmiştir. En az boncuklanmanın pamuk atkılı kumaşlarda, en fazla boncuklanmanın ise poliester atkılı kumaşlarda oluştuğu, atkı tipinin boncuklanmaya istatistiksel olarak etkisi olduğu görülmüştür. Akrilik ve pamuk/akrilik kumaşlarda atkı iplik numarasının boncuklanmaya istatistiksel olarak etkisi bulunmamıştır.Item 1000 yıl öncesi Türkçesinde hukuk terimleri ve Divanü L'ügat-it-Türk(Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1975) Binatlı, Yusuf Z.; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiBu yazımızın sonuna, geçmişi bin yılın ötesine uzanan Orta Asya Türkçesinde kullanılan hukuk terimlerini eklemiş bulunuyoruz. Kuşkusuz bunlar eski Türk Hukukunun tüm terim ve sözcüklerini kapsamamaktadır. Dizin'i yalnızca «Divanü Lûgat-it-Türk» ün taranması sonucu meydana getirmiş bulunuyoruz. Bilindiği gibi Kaşgarlı Mahmut bu yapıtını İslâm kaynaklarının «Hakaniye» diye adlandırdıkları «Karahanlı Türkçesi» ile yazmıştır. Beşinci yüzyıl Türk zümre lehçeleri üzerinde yapılan bilimsel incelemelere göre de «Karahanlılar Devleti» halkının çoğunluğunu «Karluk Türkleri» oluşturmuştur.Item 106 primer palatoplasti olgusunda oronasal fistül oranının incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015-03-05) Ersen, Burak; Özberk, Serhat; Şakı, Mehmet Can; Tunalı, Orhan; Aksu, İsmail; Köse, Mehmet; Kastamoni, Menekşe; Uludağ ÜniversitesiTıp Fakültesi; Plastik Rekonstruktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim DalıYarık dudak ve damak, dünya genelinde her 700 doğumda 1`lik oranı ile en sık rastlanan doğumsal anomalilerdendir. Primer palatoplasti yarık damak tedavisinde en önemli basamaktır. Çalışmamızda Haziran 2009 – Haziran 2014 yılları arasında kliniğimizde gerçekleştirilen 106 primer palatoplasti cerrahisi ve sonuçları retrospektif olarak incelendi. En sık cerrahi yapılan yarık damak tipinin unilateral inkomplet tip (%67) olduğu görüldü. Yarık damak cerrahisinde bütün damak yarıkları genelinde en sık kullanılan tekniğin Bardach 2 flep palatoplasti (%33.9) olduğu görüldü. Çalışmamızda primer palatoplasti sonrası damak fistülü oranı %10.3 olarak hesaplandı. Çalışmamızda elde edilen primer palatoplasti sonrası damak fistülü insidansının benzer yayınlarla karşılaştırıldığında düşük olduğu görüldü.Publication 11-15 yaş grubu öğrencilerin beden perküsyonuna ilişkin metaforik algılarının incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-12) DEMİRBATIR, RASİM EROL; Saraçoğlu, Hazal; Eğitim Fakültesi; Müzik Eğitimi Bilim Dalı; Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalı; 0000-0002-9472-3001; 0009-0001-7503-8252Beden perküsyonu olarak da bilinen beden müziği, bedenin çeşitli yerlerini bir çalgı gibi kullanarak bilinçli bir şekilde elde edilen seslerin ve hareketlerin bütünü olarak tanımlanabilmektedir. Orff ve Dalcroze gibi müzik eğitimi yaklaşımlarında hareket ve müzik birlikte kullanılmakta, okullarda uygulamaları yapılmaktadır. Ancak beden perküsyonu uygulaması yapan öğrencilerin bu uygulama hakkında nasıl bir algıya sahip olduğu merak konusu olmuştur. Dolayısıyla ortaokul ve lise kademesinde öğrenim gören 11-15 yaş arası öğrencilerin müzik derslerinde uyguladıkları beden perküsyonuna yönelik algılarının metaforik olarak incelenmesi bu çalışmanın konusunu oluşturur. Fenomenoloji (olgu bilim) desenine dayanan araştırmanın örneklemini, özel bir okulda öğrenim gören ve müzik derslerinde beden perküsyonu çalışmaları yapan 120 öğrenci oluşturmaktadır. Veri toplayabilmek amacıyla “Beden perküsyonu ... gibidir/benzer. Çünkü ...” cümlelerinden oluşan bir metafor formu hazırlanmış ve öğrencilerden boşlukları doldurmaları istenmiştir. İçerik analizi yapılarak incelen metaforlar 14 farklı kategoride toplanmış kavramsal olarak ortak özelliklerine göre beş farklı tema altında birleştirilmiştir. Miles ve Huberman testi sonucundan %90 oranında güvenilir bir analiz yapılmıştır. Bulgulara göre öğrenciler beden perküsyonunu %34 oranında “Olumlu bir duygu durumu “olarak “Eğlenceli, Başarılı Hissettiren ve Rahatlatan” şeklinde algılamaktadırlar. Öğrenciler aynı zamanda beden perküsyonunu %23 oranında “Olumsuz bir duygu durumu” olarak “Sıkıcı, Can yakan ve Yorucu” şeklinde algılamaktadırlar. Elde edilen bulgular doğrultusunda sayısal değerler incelendiğinde öğrencilerin beden perküsyonunu olumlu bir duygu durumu olarak algıladıkları söylenebilir. Sonuç itibarıyla gelecekte yapılacak araştırmalara ışık tutabileceği düşünülen bu çalışmanın daha geniş kapsamlı bir örneklem ve farklı araştırma desenleri kullanılarak farklı özellikteki örneklem gruplarıyla da yapılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.Item 112 Mide kanserli olgunun analizi(Uludağ Üniversitesi, 1991) Yılmazlar, Tuncay; Zorluoğlu, Abdullah; Karagöz, Cengiz; Kızıl, Ayhan; Tıp Fakültesi; Genel Cerrahi Ana Bilim DalıUludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında Man 1983-Aralık 1989 (6 yıl 10 ay) tarihleri arasında cerrahi girişim uygulanan histopatolojik olarak tanısı konmuş 112 mide kanserli (adenokarsinom) hasta retrospektif olarak incelenmiştir Olguların 52'si (%46.4) rezektabl geri kalan 60'ının (% 53.6) non rezektabl olduğu saptanmıştır. Rezektabl olguların % 62'sine küratif rezeksiyon, kalan % 38'ine palyatif rezeksiyon uygulanmıştır. Non Rezektabl olgulara çeşitli palyatif girişimler uygulanmıştır. Yaşam süresi küratif rezeksiyon yapılanlarda 4 ay - 4.5 yıl, palyatif rezeksiyon yapılanlarda 3-14 ay arasındadır. Palyatif girişim uygulanan non rezektabl olgular postoperatif ilk 5 ayda ölmüşlerdir. Sonuç olarak; rezektabl mide kanserinde, palyatif amaçlı bile olsa rezeksiyonun olabildiğince geniş tutulmasına çaba gösterilmesinin yaşam süresine olumlu katkıda bulunacağı yargısına varılmıştır.Item 12 yaşında erkek çocukta bronşial karsinoid tümör(Uludağ Üniversitesi, 1986) Tolunay, Şahsine; Erol, Oktan; Cengiz, Mete; Hekimgil, Mine; Tıp Fakültesi; Patoloji Ana Bilim DalıBronşial karsinoid, bronşial adenomaların en sık gözlenen tipini oluşturur ve sıklıkla 45 yaş civarında gözlenir. Çocuklarda bronşial karsinoidler son derece enderdir. Atipik şekillerinin dışında genellikle düşük malignite özelliği taşıyan bu tümörler histogenezisi, histolojisi ve ultrastrüktür bakımından intestinal karsinoidlere benzerler.Item 12, 13, ve 14 yaşlarında kız öğrencilerin ardışık iki yıl, boy, vücut ağırlığı, sürat ve dikey sıçrama değerlerinin karşılaştırılması üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 1998) Açıkada, Caner; Hazır, Tahir; Erden, Salih; Toker, Fevzi; Yılmaz, Osman; Veteriner Fakültesi; Beden Eğitimi ve Spor BölümüItem 12.201 Hastanın koroner risk faktörleri ve koroner anjiografi sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-18) Günay, Şeyda; Serdar, Osman Akın; Özyılmaz, Sinem Özbay; Dereli, Seçkin; Aydınlar, Ali; Güllülü, Sümeyye; Yeşilbursa, Dilek; Baran, İbrahim; Özdemir, Bülent; Kaderli, Aysel Aydın; Şentürk, Tunay; Sağ, Saim; Tıp Fakültesi; Kardiyoloji Ana Bilim DalıGiriş: Koroner arter hastalığı (KAH) Türkiye’de önemli bir sağlık problemi olup erişkin ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Çalışmamızın amacı merkezimizde koroner anjiyografi ile değerlendirilmiş olgularda koroner risk faktörlerinin prevalansını belirlemek, risk faktörleri ile KAH yaygınlığı ve topografik olarak damar tutulumu arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Metod: Bu çalışmaya 1993 ve 2012 yılları arasında elektif şartlarda koroner anjiyografisi yapılmış 12.201 hasta alındı. Retrospektif olarak hastaların dosyaları incelenerek anjiyografi sonuçları ve risk faktörleri saptandı. Risk faktörlerinin KAH yaygınlığı (non-kritik, 1 damar, 2 damar, ≥3 damar hastalığı) ve kritik koroner lezyon yerleşim yeriyle ilişkisi araştırıldı. Bulgular: Çalışmaya 8085 erkek, 4116 kadın hasta alındı. KAH yaygınlığı 80 yaş altında erkeklerde daha fazla iken ≥80 yaş grubunda cinsiyetler arasında anlamlı bir fark saptanmadı. ≥3 damar tutulumu diyabetik hastalarda daha fazla iken, hipertansiyon ve hiperlipidemi KAH yaygınlığı ile ilişkisizdi. ≥80 yaş grubunda kritik koroner yerleşimi açısından cinsiyetler arası anlamlı fark saptanmazken, 80 yaş altında kritik koroner lezyon yerleşimi tüm koronerlerde kadınlara göre erkeklerde daha fazlaydı. Sonuç: Türk hastalarda KAH riskini doğru değerlendirmek için kullanılan skorlama sistemlerinde yaş ve cinsiyetten bağımsız olarak diyabet varlığı diğer risk faktörlerine göre daha ağırlıklı bir değere sahip olmalıdır.Item 13 Yaşında bir erkek çocukta otoeritrosit duyarlılığı sendromu(Uludağ Üniversitesi, 1993-09-22) Tunalı, Ahmet; Manavoğlu, Osman; Tunalı, Şükran; Yavuz, Mahmut; Ali, Rıdvan; Özkalemkaş, Fahir; Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Hematoloji Bilim DalıOtoeritrosit Duyarlılığı Sendromu saptanan 13 yaşında bir erkek çocuğu takdim edilmiştir. Çok üzüldüğü bir olaydan sonra vücudunda tekrarlayan ağrılı ekimozlar çıkması nedeniyle kliniğimize başvuran hastanın fizik muayenesinde gövde ve bacaklarda etrafı eritemli, değişik irilikle ağrılı ekimozlar saptandı. Yapılan tüm hemostaz testleri normal bulundu. Otolog eritrosit süspansiyonu ile yapılan deri testi pozitif idi.Item 135 nolu gelir vergisi genel tebliği ve bir sorun(Uludağ Üniversitesi, 1992) Taş, Metin; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiÜcretlerin gerçek usulde vergilendirilmesinde gayrisafi ücretten kanunen düşülebilecek olan indirimlerin birisi de sosyal güvenlik kesintileridir. Ülkemizde ücretlilerin zorunlu sosyal güvenliği Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kanunu çerçevesinde sağlanmaktadır. Emekli aidatı veya sosyal sigorta primleri kesintisinin yapıldığı Emekli Sandığı ya da Sosyal Sigortalar Kurumu'nun Tür kiye'de olması şarttır. Bugün ülkemizde 506 Sayılı Kanunun geçici 20. maddesi çerçevesinde kurulan ve Sosyal Sigortalar Kanunu'na uygun hale getirilmiş bazı sandıklar da vardır. Bazı bankalar ve sigorta şirketleri bu çerçevede personeline hizmet eden sigorta kurumlarına sahiptirler. Bu sigorta kurumlarına yapılan ödențilerin de sosyal sigorta primi olarak kabul edilmesi ve Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenen sigorta primi için uygulanan miktar sınırlamasına uyulması koşuluyla gayrisafi ücretten indirilmesi mümkündür. Ücretin bir kısmının vergi dışı bırakılmış olması ve vergi dışı bırakılan kısımdan sosyal güvenlik kesintisi yapıldığı durumlarda; bu kesintinin tamamının gayrisafi ücretten düşülüp-düşülmemesi bir sorun oluşturmaktadır.Item 14 aylık çocukta serviks uterinin mezonefrik karsinoması(Uludağ Üniversitesi, 1986) Tolunay, Şahsine; Erol, Oktan; Tıp Fakültesi; Patoloji Ana Bilim DalıServiks uterinin mezonefrik karsinomaları primer adenokarsinomalarının ortalama % 2-3 'ünü oluşturur ve üçte biri yaşamın ilk yirmi yılında gözlenir. Gebeliği sırasında düşük tehdidine karşı dietilstilbestrol ve benzeri hormonal maddeleri kullanan annelerin çocuklarının çoğunda yaşamlarının 14-22. yıllarında bu tümörün oluştuğu saptanmıştır. Çok küçük yaşlardaki çocuklarda ise servikal mezonefrik karsinomalar enderdir.Item 14 olgu nedeniyle Bursa ve çevresinde Kala-Azar tedavisinde karşılaşılan sorunlar(Bursa Üniversitesi, 1981) Günay, Ünsal; Kaçar, Murat; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim DalıViseral leishmaniasis olarak da adlandırılan kala-azar ülkemizde de görülen bir hastalıktır. Son 5 yıl içinde kliniğimizde 14 olgunun tanısı konmuş ve tedavileri yapılmıştır. Bu nedenle hastaların klinik ve laboratuvar bulguları sunulmuş ve tedavide karşılaşılan problemler tartışılmıştır.Item 14-16 yaş grubu erkeklerde voleybol çalışmalarının sosyal yetkinlik beklentisi ve atılganlık üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2008-01-04) Efe, Mehmet; Koparan, Şenay; Şenışık, Yalçın; Öztürk, Füsun; Uludağ Üniversitesi Eğitim FakültesiBu çalışmada, 14-16 yaş grubu bireylerde voleybol çalışmalarının sosyal yetkinlik beklentisi ve atılganlık üzerine olan etkisi araştırılmıştır. Çalışmada deney ve kontrol grupları için 20’şer erkek öğrenci oluşturulmuştur. Deney grubu haftada iki gün 36 hafta (9 ay) branşa özgü temel voleybol çalışmalarına alınmıştır. Kontrol grubundaki 20 öğrenci herhangi bir antrenman programına katılmamıştır. Belirlenen deney ve kontrol grubuna kişisel bilgi formu, Sosyal Yetkinlik Beklentisi Ölçeği ve Rathus Atılganlık Envanteri çalışmalara başlamadan önce ekim ayı başında ön test olarak verilmiş, ardından ara takip testi mart ayı başında gerçekleştirilmiş ve son test ise Haziran ayı sonunda yapılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 13.0 istatistik programında test edilmiştir. Sonuç olarak, 9 ay boyunca uygulanan branşa özgü temel voleybol çalışmalarının, 14-16 yaş grubu bireylerin Sosyal Yetkinlik Beklentisi ve Atılganlık düzeylerini arttırmada olumlu etken olduğu tespit edilmiştir.Item 1475 sayılı iş yasasında kadın işçileri koruyucu hükümler ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler(Uludağ Üniversitesi, 1994) Kahyaoğlu, Gamze Akkuzu; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme BölümüTürkiye'de istatistiklerle kadını yorumlarsak, Ekim 1992 verileriyle toplam kadın nüfusu 8.785.960'dı . Yani toplam nüfus içindeki kadın oranı % 49.55 'dir. İşte istihdam edilen kadın oranı ise % 31 .07' dir. İstihdam edilen kadın nüfusun toplam iktisaden faal kadın nüfusun içindeki % .6 Iık kısmı tarım ,ormancılık ve balıkçılık sektöründe, % 7.7'si toplum hizmetleri, sosyal ve kişisel hizmetler sektöründe, % 6.8' i ise imalat sektöründe yer almaktadır. Bu kısa bilgilerden de anlaşılacağı gibi , Ülkemiz kalkınmasında önemli bir yeri olan tarım sektöründe büyük çoğunluğu sosyal güvenceden yoksun ve ücretsiz aile işçisi olarak kadınların istihdam piyasasına artan onların değişik sorunlarla karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır.