2018 Cilt 44 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/18506
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 12 of 12
- Results Per Page
- Sort Options
Item Baş boyun kanseri (H&N) radyoterapisinde üç farklı hacimsel ayarlı ark terapi (VMAT) tekniği ile hedef hacim ve kritik organ dozlarının retrospektif incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-05-04) Aydın, Oğuz; Abakaya, Candan Demiröz; Tunç, Sema Gözcü; Bolat, Duygu; Çetintaş, Sibel Kahraman; Kurt, Meral; Tıp Fakültesi; Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim DalıBaş boyun kanseri (H&N) radyoterapisinde hacimsel ayarlı ark terapi (VMAT) tekniği ile hazırlanan üç farklı radyoterapi planında, hedef hacim dozu ve kritik organ dozlarını incelemesi hedeflenmiştir. Çalışmada sekiz baş boyun kanseri (H&N) tanılı olgu değerlendirildi. Radyoterapi planlarında; çift rotasyon şeklinde 1 ark (sVMAT), çift ark (dVMAT) ve 150 kolimatör açılı olacak şekilde (cVMAT) planları hazırlandı. Üç yöntemde hedef hacme reçete edilen doz istenilen şekilde verilebilmiştir. Sağ ve sol parotis Dmean değerlerinde anlamlı fark gözlenmemiş ancak sağ parotis için sVMAT tekniği daha düşük doz aldığı görülmüştür. Üç farklı planda tümör dozu istenilen şekilde sağlanmıştır ve organ dozlarımız istenilen sınırlar içerisinde tutulabilmiştir. Ancak parotis bezi ve beyin sapında elde edilen düşük doz değeri sVMAT tekniğini diğer tekniklere göre üstün kılmıştır.Item Besin alımının kontrolündeki anoreksijenik peptit: Nesfatin-1(Uludağ Üniversitesi, 2018-08-04) Yurtsever, Duygu Gök; Minbay, Zehra; Eyigör, Özhan; Tıp Fakültesi; Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim DalıEnerji homeostazının regülasyonunda yer alan açlık ve tokluğun fizyolojik mekanizması, besin alımını uyarıcı oreksijenik faktörlerle inhibe edici anoreksijenik çoğu faktörün birleşiminden oluşan kompleks bir süreçle düzenlenir. Son on yılda, besin alımı ve enerji harcanmasını değiştiren pek çok nöropeptid tanımlanmıştır. NEFA/Nükleobindin2 prekürsöründen türeyen nesfatin-1 peptidi besin alımını baskılayan hipotalamik nöropeptid olarak karşımıza çıkar. Nesfatin-1 ilk defa hipotalamus ve soliter traktusta (NTS) yerleşik nöronlarda belirlenmiştir. Nesfatin-1 nöronlarının beyin alanlarındaki ekspresyon profilleri, fizyolojik mekanizmalar üzerindeki etkisi ve de diğer nöropeptidlerle olan kolokalizasyonları hala üzerinde çalışılmakta olan konulardandır. Laboratuvarımızda yürütülen çalışmalarda bizde nesfatin-1’in hipotalamik çekirdeklerdeki lokalizasyonunu belirledik. Bu derlemede, nesfatin nöronlarının lokalizasyonunun yanı sıra, nesfatin-1 peptidinin fizyolojisi ile fonksiyonlarına ait, bugüne kadar literatürde yer alan bilgilere yer verilmiştir.Item Graves oftalmopati tanılı olguların yoğunluk ayarlı ve üçboyutlu konformal retro-orbital radyoterapi planlarının dozimetrik olarak incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-06-21) Bolat, Duygu; Çetintaş, Sibel Kahraman; Tunç, Sema Gözcü; Kurt, Meral; Abakay, Candan Demiröz; Aydın, Oğuz; Altaş, Habibe; Tıp Fakültesi; Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim DalıGraves oftalmopati (GO) tanılı olguların radyoterapi ile tedavisinde; karşılıklı lateral üç boyutlu konformal radyoterapi (3BKRT) ve yoğunluk ayarlı radyoterapi (YART) teknikleri kullanılarak hedef hacmin ve riskli organların aldığı dozların karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada; GO tanılı 15 hastaya fraksiyon dozu 2 Gy toplam doz 20 Gy olacak şekilde 3BKRT ve YART tekniği ile iki ayrı tedavi planı oluşturuldu. Planlanan hedef hacmin (PTV) ve riskli organların aldığı doz değerleri karşılaştırıldı ve homojenite indeksi (HI), konformite indeksi (CI) değerleri hesaplanıp Monitor Unit (MU) değerlerine bakıldı. PTV’nin D95% (p=0,583) değerinde iki teknik arasında fark görülmedi; D98% (p<0,001) değerinde YART tekniğinin üstünlüğü görüldü. Sonuç olarak; hastanın katarakt olmasına neden olabilecek dozlardan kaçınmak istendiğinden, kullanılan karşılıklı lateral açıdan dolayı 3BKRT tekniğinin daha düşük doz radyasyon aldığı söylenebilir.Item Intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu sikluslarında embriyo transferinin abdominal ultrasonografi kılavuzluğunda veya ultrasonografi kullanılmadan yapılmasının klinik sonuçlarının değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-06) Kasapoğlu, Işıl; Şen, Furkan; Şen, Esra; Avcı, Berrin; Uncu, Gürkan; Tıp Fakültesi; Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıYardımlı üreme yöntemlerinde ovaryan stimülasyon ve embriyo kültüründeki büyük ilerlemelere rağmen embriyo transfer (ET) tekniklerindeki ilerlemeler sınırlı kalmıştır ve optimal ET tekniği konusunda fikir birliği bulunmamaktadır. Retrospektif olarak yürüttüğümüz çalışmamızda ET sırasında abdominal ultrasonografi kullanılmasının, ultrasonografi kullanılmadan klinik dokunma yöntemi ile ET yapılan olguların implantasyon ve klinik gebelik oranlarının karşılaştırılması hedeflenmiştir. Beşinci günde iyi kalitede tek embriyo transferleri transabdominal ultrasonografi ile (grup 1, n=47) ve klinik dokunma yöntemi ile yapılan (grup 2, n=46) hastaların implantasyon ve klinik gebelik oranları karşılaştırıldı. Sonuçta gruplar arasında implantasyon oranları için anlamlı farklılık izlenmedi (sırası ile grup 1 de %42.6 ve grup 2 de %34.8, p=0,44). Klinik gebelik oranları sırası ile grup 1 de %36.2 ve grup 2 de %26.1 idi (p=0,29). Transfer sonrası transvajinal ultrasonografi ile kontrol edilen hava kabarcığının fundusa olan mesafeleri ve endometrial kalınlıkları karşılaştırıldığında; iki grup arasında anlamlı fark gözlenmedi sırasıyla; p=0,25 ve .p=0,83.Item Malign glial tümörlerde farklı radyoterapi teknikleri ile saçlı deri ve riskli organların dozimetrik karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-09) Aydın, Oğuz; Sarıhan, Süreyya; Bolat, Duygu; Altaş, Habibe; Tunç, Sema Gözcü; Kıray, Zenciye; Tıp Fakültesi; Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim DalıVolumetrik ark (t-VMAT) tekniği ile radyoterapi (RT) uygulanan malign glial tümörlü hastalarda mevcut tedavi planına karşın 1 ark VMAT ve statik 5 alan yoğunluk ayarlı RT tekniği dozimetrik olarak karşılaştırıldı. Çalışmaya en az 50 Gy RT alan 18 malign glial tümörlü olgu dahil edildi. Saçlı deri ortalama, 1 ve 9 cc dozları için 16, 30 ve 24 Gray eşik değerleri kullanıldı. Yöntemler arasında planlama tedavi volümü ve riskli organ dozları açısından anlamlı fark bulunamadı. Planlamanın hangi yöntem ile yapıldığı önemli olmaksızın saçlı derinin planlamaya dahil edilmesiyle birlikte saçlı deri dozlarının anlamlı azaldığı görüldü (p < 0.05). Oniki aylık izlem süresi içinde akut dönemde saç kaybı yaşamalarına rağmen hiçbir olguda kalıcı saç kaybı görülmedi. Bu çalışma ile saçlı derinin tedavi planına dahil edilmesinin hedef volüm dozları açısından olumsuz etkisi olmadığı gibi hastalarımızın kalıcı saç dökülmesinin yaratacağı kozmetik ve psikososyal yan etkilerden korunabileceği ortaya konulmuştur.Item Pankreas kanseri radyoterapisinde 3 farklı tedavi tekniğinin dozimetrik karşılaştırılması: Retrospektif çalışma(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-16) İbicioğlu, Burcu; Kurt, Meral; Tunç, Sema Gözcü; Abakay, Candan Demiröz; Çetintaş, Sibel Kahraman; Turan, Abdulhamit; Cura, Ece Ayfer; Altaş, Habibe; Tıp Fakültesi; Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim DalıBu çalışmada 2012-2017 yılları arasında kliniğimizde definitif radyoterapi uygulanmış, primer pankreas başı tümörü olan inopere hastalar retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Her hastaya tümör, tümör çevresi ve bölgesel lenf nodlarına yönelik 3 farklı tedavi tekniği kullanılarak 5 farklı planlama yapılmış, tüm planlar hedef hacim dozları 54/45 Gy olacak şekilde seçilmiştir. Planlar Volümetrik Ark Tedavi (VMAT) ve Yoğunluk Ayarlı Radyoterapi (IMRT) için 6 MV X-ışını, 3 Boyutlu Konformal Radyoterapi (3BKRT) için 6/15 MV X-ışını kullanılarak hazırlanmıştır. Planlanan hedef hacim dozları (PTV), Konformite indeksi (CI), Homojenite indeksi (HI), riskli organlar (böbrekler, spinal kord, karaciğer) açısından teknikler karşılaştırılmıştır. PTV54 ve PTV45 için ortalama CI indeksleri VMAT 1 ark planlarında sırasıyla 1,16 ve 1,03, VMAT 2 arkda ise 1,01 ve 1,00 bulunmuştur. CI açısından hedef hacimler arasında anlamlı fark olmamasına rağmen en uygun CI değeri VMAT 2 ark planlarında bulunmuştur (PTV45 için p=0,806, PTV54 için p=0,595). IMRT ile 3BKRT teknikleri arasında CI değeri açısından fark bulunamamış, en uygun değer IMRT tekniğinde elde edilmiştir. Kritik organ dozları açısından VMAT 1 ark ve VMAT 2 ark planları arasında istatistiksel farklılık olmamasına rağmen VMAT 2 ark planlarının dozları daha düşük bulunmuştur. Pankreas tümörleri yerleşim yeri olarak böbrekler ve karaciğer gibi kritik organlara yakın oluşundan 3BKRT planları karaciğer açısından kabul edilebilir; ancak böbrekleri koruma açısından yeterli değildir. VMAT 2 ark tekniği diğer tekniklere göre dozun hedefi sarımı, CI, HI ve kritik organ dozlarında üstünlük sağlamıştır. Bu yüzden yan etkiler göz önüne alındığında tedavi tekniği olarak VMAT tercih edilebilir.Item Postnatal fare testis gelişiminde kaspaz-bağımlı ve kaspaz-bağımsız apoptozun değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-13) Ordueri, Nazlı Ece Güngör; Elgün, Tuğba; Şahin, Pınar; Kuşcu, Nilay; Özenci, Çiler ÇelikHücre ölümü; testis gelişimi sırasında “kaspaz-bağımlı” ya da mitokondriden salınan Apoptoz indükleyici factor (AIF) gibi çeşitli proapoptotik faktörler aracılığıyla “kaspaz-bağımsız” olmak üzere iki şekilde düzenlenmektedir. PARP-1’in aşırı aktivasyonunun hücre ölümünde önemli bir rolü olduğu bilinmekte ancak fare testis gelişiminde rolü olup olmadığı bilinmemektedir. Bu çalışmanın amacı, postnatal testis gelişiminde, apoptotik yolaklara ait proteinlerin incelenmesidir. Postnatal (PN) gelişimin 0, 5, 9, 15, 20. günlerinde ve erişkin fare testis dokularında; PARP-1, yarıklanmış (cleaved) PARP-1 (cPARP-1), cleaved-Caspase-3 (cCsps-3) ve AIF proteinlerinin düzeyleri western blot ve immünohistokimya, apoptoz ise TUNEL metodu ile değerlendirilmiştir. Protein yoğunluklarına göre, PARP-1 ekspresyonu, seçilen tüm günlerde aynıdır. cPARP-1 ve cCsps-3’ün, PN0, PN5, PN9 ve PN15 günlerde ekspresyonları benzerdir. PN5. günde artan AIF protein düzeyleri, PN9, PN15, PN20. günlerde ve erişkinde de artmıştır. cCsps-3 ekspresyonu, PN0 ve PN5 günlerde gonosit ve spermatogonya sitoplazmalarında yoğun, PN9, PN15 ve PN20 günlerde sadece apototik hücrelerde, erişkin de ise yine apoptotik hücrelerde ve uzayan spermatidlerde nüklear olarak izlenmiştir. AIF ekspresyonu, PN0. günde gonositlerin ve PN5 ve PN9. günlerde spermatogonya sitoplazmalarında, PN9. günden itibaren PN15. ve PN20. günlerde spermatositlerin sitoplazmalarında artan düzeylerde izlenmiştir. PN5. günde spermatogonyumlar TUNEL pozitif iken, PN9. günden itibaren esasen mayotik hücrelerde reaksiyon izlenmiştir. Bulgularımız, postnatal gelişim sürecinde doğumdan sonra esasen kaspaz-bağımlı yolakların germ hücre apoptozunda rol aldığını düşündürmektedir. İlginç olarak, aynı süreçlerde artan AIF’nin sitoplazmik ekspresyonu, normal gelişim sürecinde bu molekülün nükleusa taşınmaması, kaspaz-bağımsız apoptotik yolağın germ hücre apoptozunda rolü olmayabileceğini ve/veya AIF’nin germ hücre farklanmasında başka bir role sahip olabileceğini düşünülmektedir.Item Püstüler psoriasis tanılı 152 olgunun retrospektif analizi: Klinik, demografik özellikler ve tedavi yanıtı ile sigara ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2018-06-21) Yazici, Serkan; Maçin, Gülistan; Haşal, Eda; Başkan, Emel Bülbül; Aydoğan, Kenan; Sarıcaoğlu, Hayriye; Adım, Şaduman Balaban; Tıp Fakültesi; Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim DalıBu çalışmada, püstüler psoriasis olgularının klinik, demografik özellikleri ve tedavi yanıtı ile sigara ilişkisi araştırılmıştır. Klinik ve histopatolojik olarak generalize püstüler psoriasis ve palmoplantar püstüler psoriasis tanısıyla takip edilen 152 olgunun yaş, cinsiyet, hastalığın başlangıç yaşı, lezyon süresi, lokalizasyonu, tırnak, eklem tutulumu, ailede psoriasis varlığı, tanı öncesi plak psoriasis varlığı, komorbidite varlığı, tetikleyici faktörler (ilaç, infeksiyon, stres), sigara kullanımı, tedavi yanıtı ve rekürrens gibi parametreler dosya kayıtlarından retrospektif olarak elde edildi. 152 olgunun 27’si generalize püstüler psoriasis 125’i palmoplantar püstüler psoriasis tanılıydı. Olguların 100’ü kadın 52’si erkek idi. Tanı anındaki yaşları ortalama 41.64±13,58, medyan 42,0 (6-73) olarak saptandı. Ailede psoriasis varlığı, malignite varlığı, sigara kullanımı, tespit edilebilen tetikleyici faktör varlığı, tırnak tutulumu, eklem tutulum özellikleri ile püstüler psoriasis alt grupları arasında istatistiksel fark saptanmadı (P>0,05). Tedavi yanıtı ile sigara kullanımı arasında istatistiksel fark saptandı (P=,014). Saptanabilen tetikleyici faktör varlığı ile rekürrens arasında istatistiksel anlamlı ilişki saptandı (P=,003). Eklem tutulumu ile rekürrens arasında istatistiksel anlamlı ilişki saptandı (P=,000). Sigara kullanımının önlenmesi ve eklem tutulumunun değerlendirilmesi püstüler psoriasis yönetiminde önem arz etmektedir.Item Subklinik hipotiroidi nedir? Tedavi edilmeli midir?(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-02) Gül, Özen ÖZ; Cander, Soner; Ersoy, Canan; Tıp Fakültesi; Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim DalıBireylerin serum serbest tiroid hormon düzeyleri normal değerlerde iken tiroid uyarıcı hormon düzeyinin yüksek olması toplumda oldukça sık görülen bir durumdur ve bu durum subklinik hipotiroidi olarak tanımlanmaktadır. Subklinik hipotiroidi genel populasyonda %3-8 oranında görülmekte, prevalansı yaşla birlikte artmakta ve kadınlarda daha sık görülmektedir. Subklinik hipotiroidinin en önemli sonucu aşikar hipotiroidiye ilerlemedir. Subklinik hipotiroidi ile kardiyovasküler hastalıklarda artış ve bilişsel fonksiyonlarda azalma arasındaki ilişki kesin olarak gösterilememiştir. Bu nedenle levotiroksin tedavisinin faydaları konusunda da fikir birliği bulunmamaktadır. Genel olarak tiroid uyarıcı hormon düzeyi 10 mU/L’nin üzerinde olanlara tedavi önerilmekte, bu düzeylerin altında olanlarda tedavinin kişiselleştirilmesi, hastaların risk faktörleri ve yaşları göz önünde bulundurularak değerlendirilmeleri önerilmektedir.Item Tıp fakültesi dönem 1 ve dönem 2 öğrencilerinin anatomi pratik eğitimini değerlendirmeleri(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-16) Vatansever, Alper; Özcan, EmrahÇalışmamız, tıp fakültesi öğrencilerinin, anatomi pratik eğitimi sırasında karşılaştıkları zorlukların belirlenebilmesi ve çözümlenmesi ile birlikte anatomi pratik derslerinin daha etkili bir yönteme dönüştürülmesini amaçlamaktadır. Bu noktadan yola çıkılarak, anatomi eğitimine yeni başlamış ve anatomi eğitimini bitirmek üzere olan toplam 226 öğrenci çalışmamıza dahil edilmiştir. Bu öğrencilere, açık uçlu ve çoktan seçmeli sorulardan oluşan 30 soruluk anket uygulaması yapılmıştır. Anket uygulaması tamamlandıktan sonra elde edilen yanıtlar, SPSS 21 paket programı ile değerlendirilmiştir. Çalışmamıza katılan öğrencilerden 225’i (%99,6), anatomi dersinin işlenişi hakkında kendilerinin de fikirlerinin alınması gerektiğini belirtmişlerdir. Bunun yanında, anatomi eğitimi için vazgeçilmez olan kadavra gösteriminin yanı sıra, radyolojik görüntülerin de yardımcı eğitim aracı olarak kullanılması gerektiğini düşünmektedirler (%72,6). Elde edilen bulgular, anatomi pratik eğitiminin daha etkili bir yöntemle ilerleyebilmesi için tıp fakültesi öğrencilerinin fikirlerinin alınmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.Item Toraks yerşimli özofagus kanseri tanılı olgularda 3 boyutlu konformal radyoterapi (3bkrt) ve hacimsel ayarlı ark terapi (VMAT) tekniğinin dozimetrik karşılaştırması: Retrospektif çalışma(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-16) Altaş, Habibe; Kurt, Meral; Tunç, Sema Gözcü; Çetintaş, Sibel Kahraman; Abakay, Candan Demiröz; İbicioğlu, Burcu; Cura, Ece Ayfer; Turan, Abdulhamit; Tıp Fakültesi; Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim DalıBu çalışmanın amacı; özofagus kanserinin radyoterapi ile tedavisinde kullanılan üç Boyutlu Konformal Radyoterapi (3BKRT) ve Hacimsel Ayarlı Ark Terapi (VMAT) tekniklerinin, hedef hacmi sararken riskli organları korumadaki etkilerini görmek ve kendi verilerini elde etmek; elde ettiğimiz bu retrospektif dozimetrik sonuçları birbirleriyle karşılaştırmaktır. Bu çalışma için; 10 küratif radyoterapi ile tedavi edilen toraks yerleşimli özofagus kanseri tanılı hasta seçildi. Fraksiyon dozu 1,8 Gy ve toplam doz 54 Gy olacak şekilde planlar hazırlandı. İki teknik arasında kritik organ dozu (OAR), Konformite İndeksi (CI) ve Homojenite İndeksi (HI) karşılaştırıldı. Yapılan istatistiksel karşılaştırma sonucunda PTV54’e ait değerlerin analizinde 3BKRT ve VMAT arasında sadece CI değerinde anlamlı fark görülmüştür (p=0,002). Akciğerin V5 ve V10 incelendiğinde en düşük değer 3BKRT tekniğinde görülmüştür (sırasıyla p=0,005, p=0,013). Kalbin en düşük V40 değeri ise VMAT tekniğinde elde edilmiştir (p=0,002). Ayrıca, Spinal kord Dmax değeri için bakıldığında VMAT tekniği 3BKRT’ye göre düşük değerlere sahiptir (p=0,001). Çalışmamızın sonucunda doz homojenliği ve riskli organlar açısından her iki teknikte kullanılabilir görülmesine rağmen ileri yaştaki bu hastalarda etki eden komorbiditeler göz önüne alındığında VMAT tekniği kullanımının tercih olabileceği görülmüştür.Item Üç farklı radyoterapi tekniği kullanılarak elde edilmiş akciğer kanseri tedavi planlarının retrospektif olarak incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-07-06) Bolat, Duygu; Aydın, Oğuz; Tunç, Sema Gözcü; Kıray, Zenciye; Sarıhan, Süreyya; Tıp Fakültesi; Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim DalıAkciğer kanserinin radyoterapi (RT) ile tedavisinde; üç boyutlu konformal RT (3BKRT), yoğunluk ayarlı RT (YART) ve volümetrik ark terapi (VMAT) teknikleri kullanılarak hedef volüm ile kritik organ dozlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu çalışma için; küratif RT ile tedavi edilen 50 küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) tanılı hasta seçilerek, 3BKRT, YART ve VMAT tedavi planları oluşturuldu. homojenite indeksi (HI), konformite indeksi (CI), planlama tümör volümü (PTV) ve kritik organların aldığı doz değerleri karşılaştırıldı. Tedavi planları arasında PTV’nin Dmean (p= 0,080) değeri açısından anlamlı fark görülmedi; ancak D98% (p= 0,001) değeri VMAT tekniğinde üstün bulundu. Tüm akciğerin 5 Gy alan (V5) % değeri için (p= 0,001) VMAT tekniğinin diğer tekniklere göre daha üstün olduğu görüldü. Sonuç olarak; her üç RT tekniğinde hedef volümün istenen dozu aldığı ancak; özellikle radyasyon pnömonisi gibi yan etkilerin azaltılması açısından VMAT tekniğinin daha üstün olduğu anlaşılmıştır. Teknolojik gelişmeler ışığında akciğer kanserli hastaların RT’sinde güncel tedavi yaklaşımının VMAT tekniği olduğunu söyleyebiliriz.