Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi / Uludağ Journal of Economy and Society
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/17242
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 20 of 827
- Results Per Page
- Sort Options
Item 135 nolu gelir vergisi genel tebliği ve bir sorun(Uludağ Üniversitesi, 1992) Taş, Metin; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiÜcretlerin gerçek usulde vergilendirilmesinde gayrisafi ücretten kanunen düşülebilecek olan indirimlerin birisi de sosyal güvenlik kesintileridir. Ülkemizde ücretlilerin zorunlu sosyal güvenliği Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kanunu çerçevesinde sağlanmaktadır. Emekli aidatı veya sosyal sigorta primleri kesintisinin yapıldığı Emekli Sandığı ya da Sosyal Sigortalar Kurumu'nun Tür kiye'de olması şarttır. Bugün ülkemizde 506 Sayılı Kanunun geçici 20. maddesi çerçevesinde kurulan ve Sosyal Sigortalar Kanunu'na uygun hale getirilmiş bazı sandıklar da vardır. Bazı bankalar ve sigorta şirketleri bu çerçevede personeline hizmet eden sigorta kurumlarına sahiptirler. Bu sigorta kurumlarına yapılan ödențilerin de sosyal sigorta primi olarak kabul edilmesi ve Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenen sigorta primi için uygulanan miktar sınırlamasına uyulması koşuluyla gayrisafi ücretten indirilmesi mümkündür. Ücretin bir kısmının vergi dışı bırakılmış olması ve vergi dışı bırakılan kısımdan sosyal güvenlik kesintisi yapıldığı durumlarda; bu kesintinin tamamının gayrisafi ücretten düşülüp-düşülmemesi bir sorun oluşturmaktadır.Item 1475 sayılı iş yasasında kadın işçileri koruyucu hükümler ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler(Uludağ Üniversitesi, 1994) Kahyaoğlu, Gamze Akkuzu; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme BölümüTürkiye'de istatistiklerle kadını yorumlarsak, Ekim 1992 verileriyle toplam kadın nüfusu 8.785.960'dı . Yani toplam nüfus içindeki kadın oranı % 49.55 'dir. İşte istihdam edilen kadın oranı ise % 31 .07' dir. İstihdam edilen kadın nüfusun toplam iktisaden faal kadın nüfusun içindeki % .6 Iık kısmı tarım ,ormancılık ve balıkçılık sektöründe, % 7.7'si toplum hizmetleri, sosyal ve kişisel hizmetler sektöründe, % 6.8' i ise imalat sektöründe yer almaktadır. Bu kısa bilgilerden de anlaşılacağı gibi , Ülkemiz kalkınmasında önemli bir yeri olan tarım sektöründe büyük çoğunluğu sosyal güvenceden yoksun ve ücretsiz aile işçisi olarak kadınların istihdam piyasasına artan onların değişik sorunlarla karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır.Item 16. ve 18. yy arasında Bursa para vakıfları ve Bursa ekonomisine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2009) Alper, Değer; Erdoğan, Canan; İktisat İdare Bilimler Fakültesi; İşletme BölümüThe aim of this study is to examine the cash waqfs in Bursa, in the period of Ottoman Empire. On the contrary traditional waqfs, the cash waqfs were established with money to support public services in Ottoman Empire. The gifted capital of the waqf was lent to person who needed finance and after a certain period usually a year they paid back to the waqf the principal plus a certain extra amount, which was then spent for social purposes, In Ottoman society, health, education and welfare were financed by waqfs. That’s why; the cash waqfs carried implications for the economy. Information on cash waqfs of Bursa was the oldiest and the tidiest data. Because of this, especially we examined cash waqfs in Bursa and their effects on Bursa economy. As investigating the cash waqfs which supported in order to meet the needs like education, health, public works and etc. could assist on the constituting different models for new solution offers directed towards nowadays, due to cash waqfs has become serious amounts of cash capital accumulations.Publication 19. yüzyıl Güney Afrika iktisat tarihi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-20) Temizer, Nihal CihanGüney Afrika ekonomisi çeşitli aşamalardan geçmiştir. İlk olarak Hollandalılar geçen gemilere yiyecek temin etmek amacı ile Güney Afrika’ya gelmişlerdir. Britanya’nın 1820'lerde Güney Afrika’yı işgal etmesindeki asıl amacı ise en kıymetli sömürgelerinden Hindistan’ın güvenliğini temin etmek olmuştur. Güney Afrika; Britanya işgalinden sonra sömürge ülkesi haline gelmiştir. Topraklarında üretim yaparak kendi kendine yetmeye çalışan yerliler, topraklarından zorla çıkarılarak ucuz işgücü olmaya zorlanmışlardır. Britanyalılar gemilerle gelerek burada sosyo-ekonomik bir yapı inşa etmeye çalışmıştır. Altın ve elmasın keşfi ile Britanya sermaye birikimini hızlandırmıştır. Ayrıca Güney Afrika’ya sonradan gelenler, yerliler ve siyahilere ırkçılık yapmıştır. Çalışma ve yaşam koşulları beyazların çok daha gerisinde kalmıştır. Çalışmada tüm bu dönüşümler yerli ve yabancı literatür taranarak detaylı şekilde ele alınmıştır.Item 19. yüzyılda Çin'de Avrupa tesirinin başlaması ve 1839 - 1842 Afyon savaşı(Uludağ Üniversitesi, 1994) Akarslan, Mediha; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Uluslararası İlişkiler BölümüSiyasi tarihçiler, tarihte "evrensel" nitelik kazanmış çeşitli uluslararası sistemlerin mevcut olduğundan söz ederler. Bunlara örnek olarak da gösterebileceğimiz; Eski Ortadoğu İmparatorlukları, Hint İmparatorluğu, Çin İmparatorluğu ve Roma İmparatorluğu bulunmaktadır. Çin İmparatorluğu M.Ö. 18. yüzyıldan, M. S. 1912 yılına kadar yaşamıştır. Diyebiliriz ki ; 1839-1911 yılları Çin tarihi açısından, bu büyük İmparatorluğun çözülmesinin acıklı öyküsüdür. Çin İmparatorluğu'nun çözülme ve parçalanmaya başlaması 1839 Afyon Savaşı ile başlamıştu2. Afyon Savaşı, Çin İmparatorluğu açısından "eşit olmayan anlaşmalar" dönemini başlatan ve o anda siyasal iktidarı elinde bulunduran Mançu Hanedanlığı'nın çöküşünü hazırlandıran bir olaydır. Olaya değişik bir açıdan bakacak olursak; tarihte Amerikalılar kızılderilileri boyun eğdirmek için en büyük silah olarak viskiyi kullanmışlardır. İngilizler de Çin İmparatorluğu 'nu içten parçalamak için afyon kullanımını teşvik ve desteklemeden istifade etmişlerdir. Esasında XX. yüzyılın başlarında Avrupa'da afyon içme alışkanlığı yaygındı. Özellikle Paris' li sanatçılar arasında afyon kullanma büyük boyutta idiPublication 19.yüzyıl Güney Afrika iktisat tarihi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-20) Temizer, Nihal CihanGüney Afrika ekonomisi çeşitli aşamalardan geçmiştir. İlk olarak Hollandalılar geçen gemilere yiyecek temin etmek amacı ile Güney Afrika’ya gelmişlerdir. Britanya’nın 1820'lerde Güney Afrika’yı işgal etmesindeki asıl amacı ise en kıymetli sömürgelerinden Hindistan’ın güvenliğini temin etmek olmuştur. Güney Afrika; Britanya işgalinden sonra sömürge ülkesi haline gelmiştir. Topraklarında üretim yaparak kendi kendine yetmeye çalışan yerliler, topraklarından zorla çıkarılarak ucuz işgücü olmaya zorlanmışlardır. Britanyalılar gemilerle gelerek burada sosyo-ekonomik bir yapı inşa etmeye çalışmıştır. Altın ve elmasın keşfi ile Britanya sermaye birikimini hızlandırmıştır. Ayrıca Güney Afrika’ya sonradan gelenler, yerliler ve siyahilere ırkçılık yapmıştır. Çalışma ve yaşam koşulları beyazların çok daha gerisinde kalmıştır. Çalışmada tüm bu dönüşümler yerli ve yabancı literatür taranarak detaylı şekilde ele alınmıştır.Item 1908 sonrası çeşitlenen Osmanlı siyasal hayatında Türkçülüğün konumu(1989) Öğün, Süleyman Seyfi; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi1908 sonrası doğan nispi özgürlük ortamında, Osmanlı siyasal hayatında yer alan akımlar kendilerini daha açık bir şekilde ifade edebilme fırsatı bulmuşlardır. Bu akımların önde gelenlerinden biri de Türkçülüktür. Etnik ve kültürel temelli bir milliyetçilik anlayışını içeren Türkçülük, kapsadığı temalar çerçevesinde nasıl bir entelektüel oluşum yaşamıştır? Türkçü akınım göreli olarak zenginleşen Osmanlı siyasal hayatındaki konumu nedir? Diğer bir deyişle kendisi dışında hangi akımlarla uzlaşmazlık içindedir, hangileri ile paralellik taşımaktadır? Makalemde bu sorulara karşılık aramaya çalışacağını.Item 1914-1922 döneminde Rusların trans-Kafkasya politikası’nın analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018) Jane, Murat; İktisat İdare Bilimler Fakültesi; Uluslararası İlişkiler Bölümü; Siyasi Tarih Ana Bilim DalıRus tarihinde Trans-Kafkasya, hem doğudan gelen Türk-Moğol tehdidinden dolayı bir beka sorununu hem de imparatorluk sürecinin önemli bir parçasını temsil etmiştir. Rusların 19. yy’ın ikinci yarısı ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin dağıldığı 1991 yılına kadar geçen dönemde Trans-Kafkasya’daki hegemonyası bir kez, Bolşevik Devrimi’nden sonra sekteye uğramıştır. Devrimin ülkede yerleşme süreci, 1. Dünya Savaşı ve Rus İç Savaşı sürecinde Rusların Trans-Kafkasya ile hegemonik bağın aşınmasına neden olmuştur. 1914-1922 döneminde Ruslar; Almanya, İngiltere ve Osmanlı İmparatorluğu ile bölgede hegemonik bir güç mücadelesi yaşamış, 1922 yılında SSCB’nin kurulmasıyla bölgede yeniden hegemonyasını kurmuştur. Çalışmamızda 1914-1922 yılları arasında Rusların Trans-Kafkasya politikası hem bölgesel alt sistem düzeyinde hem de uluslararası sistem düzeyinde analiz edilip, Almanya’nın, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve İngiltere’nin bölge politikalarıyla karşılaştırılacaktır.Item 1918-1991 Arası Sovyetler Birliği'nde rejimin hakim güçleri(Uludağ Üniversitesi, 1994) Akarslan, Mediha; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Uluslararası İlişkiler BölümüDünyada tarih boyunca kurulan en büyük imparatorluklarından biri olan Çarlık Rusyası nın devamı durumunda Sovyetler Birliği, J. Dünya Savaşı sırasında büyük bir devrim yaşayarak, savaştan çekilmiş ve kendi sorunlarıyla uğraşmıştır. Tarihi bir perspektiften bakacak olursak Doğu Avrupa'da Moskova Rus Devleti adı altında bir devletin ortaya çıkması uzun bir süreç içinde meydana gelmiştir. Rus knezliklerinden biri olan Moskova kısa bir süre içinde büyüyerek XVI. yüzyılın ortalarında bölgesel bir güç olarak ortaya çıkması bir siyasi oluşumun meydana gelmesinde dönüm noktası olmuş, bu tarihten itibaren bir Avrasya İmparatorluğu olma yolunda genişlemiştir. Bu dönemde, Moskova knezlikten, gerek yapısal gerekse siyasal olarak otokrat bir devlet ve Doğu Avrupa'da bir güç haline gelme sürecini ve dönüşümünü yaşamıştır. Ortaya çıkan bu Moskova-Rus Devleti "Moskova-Üçüncü Roma" görüşü ile de siyasi ideolojisini saptamış görünüyordu.Item 1961 kurucu meclisinde temsilciler meclisi üyelerinin sosyo - ekonomik nitelikleri(Uludağ Üniversitesi, 1981) Özbay, Mustafa; İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi sonrasında, yeniden demokratik düzene geçiş aşaması, Kurucu Meclisin oluşturulması ile gerçekleştirilmiştir. Meclis, Milli Birlik Komitesi ve Temsilciler Meclisi'nden oluşmaktadır. Bu yazının konusu Temsilciler Meclisi'dir. Toplam 17 kanaldan gelen 276 üye bu mecliste görev almıştır. Üyelerin seçim kanalları ve kontenjanların dökümü yazının sonundaki ekte gösterilmiştir. Temsilciler Meclisi 1960 müdahalesinden sonra oluşturulmuş bir meclis olarak, olağanüstü koşulların özelliklerini yansıtmaktadır. Korporatif esasa göre seçilmiş üyelerden oluşan meclisin, seçimle işbaşına gelen meclislere göre farklılıkları olup olmadığı, Türkiye'nin parlamenter yaşamındaki çeşitli dönemlerin özelliklerine ne denli uygunluk gösterdiği ilginç sayılmalıdır. Bu sınırlı çalışmada bu karşılaştırmaların yapılmasına, bunun için de meclisi oluşturan üyelerin geldikleri kanallar bakımından çözümlemesinin yapılmasına çalışılacaktır. Bu çözümlemede üyelerin yaşları, cinsiyetleri, mensup oldukları dinler, doğum yerleri (temsiliyet), eğitim durumları, meslekleri ve geçmiş siyasal deneyimleri ele alınacaktır. Bunların dökümleri' yapılarak, genel olarak seçimle iş başına gelen parlamentolarla karşılaştırılacak, literatüre dayanılarak yorumlanmaya çalışılacaktır. Çözümlemede kullanılan veriler, 1973 yılında yayımlanan ve ilk meclisten o tarihe kadarki tüm üyeleri kapsayan albümden elde edilmiştir. Hazırlanan tüm tablolar bu verilere dayanılarak, bu yazı için düzenlenmiştir.Item 1963’den 2002’ye: kalkınma planlarında Türk yerel yönetimlerinin dönüşümü(2002) Öner, Şerif; Yıldırım, UğurTürkiye’de Cumhuriyetin ilanıyla birlikte yerel yönetim geleneğinin oluşması ve yerleşmesi açısından yapısal ve düşünsel dönüşümler yaşanmıştır. Planlı kalkınma döneminin başlaması ile birlikte yerel kurumsal yapılar ayrıntılı olarak ele alınmış, yerel düzeyde toplumsal kalkınmayı sağlamaya yönelik öneriler ortaya konulmuştur. Kalkınma planlarında öncelikle yerel yapıların idari, mali sorunları, kentleşme ve köy kalkınması konuları öne çıkarken zamanla yerel demokrasi ve katılım kavramlarının uygulamaya aktarılmasına ilişkin talepler dikkate alınmaya başlanmıştır. Bu çerçevede yerel kurumsal yapılara ilişkin yaşanan en önemli düşünsel dönüşüm demokratik ve katılımcı yerel yapıların kurumsallaştırılması olmuştur. Ancak gerek kalkınma planlarında gerek siyasi karar alıcıların gündeminde bu yapıların mali ve idari açıdan revize edilmeleri konusu varlığını devam ettirmiştir. Gelinen nokta itibariyle kalkınma planları yerel yapıların hem idari, mali, personel vb sorunlarına hem de demokratik ve katılımcı yapılanmanın tesisine ilişkin ilke ve yaklaşımlara yer veren metinler olarak öne çıkmaktadır.Item 1963-1987 döneminde Türkiye’de gelir dağılımının seyri(Uludağ Üniversitesi, 1991) Işığıçok, ErkanÜretim faktörlerinin hizmetleri karşılığında elde ettikleri gelirlerin toplamına milli gelir adı verilir. İktisat teorisi milli gelirin elde edilmesinden çok, onun kimlere, nasıl ve ne şekilde dağıtılacağı sorununa ağırlık vermektedir. Paylaşım veya bölüşüm olarak adlandırılan bu soruna, çeşitli iktisadi sistemlerde farklı yaklaşımlar sözkonusu olmaktadır. İktisat biliminde oldukça öneme sahip olan bu paylaşım mekanizmasına gelir dağılımı veya gelir bölüşümü adı verilmektedir. Günümüzde iktisat biliminin önemli konuları arasında yer alan gelir dağılımı, ülkemizde de 1959 yılından itibaren önem kazanmaya başlamış ve son yıllarda toplumun bütün kesimleri tarafından ilgi duyulur hale gelmiştir. Ülkemizde hazırlanan beş yıllık kalkınma planlarında da gelirin dengesiz dağıldığı belirtilmiş ve eşitsizliğin giderilmesi yönünde çalışmalar yapılması istenmiştir!. Geçmiş dönemlerde insanlar, alıştıkları hayat tarzında ihtiyaçlarını karşıladıkları sürece sessiz kalmışlar ve "Beş parmak bir olmaz" diyerek gelir ve servet farklılıklarını doğal görmüşlerdir.Item 1965, 1969, 1973 ve 1977 seçimlerinde İstanbul ilinde CHP'nin siyasal devşirme kalıbı ve elit yapısı (II)(Uludağ Üniversitesi, 1982) Kotil, Ahmet; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiÖnce MV'Ieri ve A-A 'larının ön seçimler öncesindeki işleriyle ilgili verileri sunalım. 1) Yerel (Belediye Meclisi, İl Genel Meclisi üyeleri, Belediye Başkanları) ve ulusal (Millet Meclisi ve Senato üyeleri) meclis üyeleri sürekli olarak MV'Ierinin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadırlar. MV'Ierinin 1965'de % 75.0'i, 1969'da % 63.6'sı, 1973'de % 72.2'si, 1977'de % 86.9'u, ortalama % 76.7'si, MV seçildikleri sırada ya yerel ya da ulusal düzeyde meclis üyesidirler. Bu neyi göstermektedir'? Birincisi siyasette profesyonelleşme eğiliminin ağırlık kazandığını göstermektedir. İkincisi MV seçilmede daha önce yerel ya da ulusal meclisler düzeyinde bir siyasal tecrübe sahibi olmanın önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır. Nihayet siyasal elitin göreli erkliğinin bir göstergesidir.Item 1965, 1969, 1973 ve 1977 seçimlerinde, İstanbul ilinde CHP'nin siyasal devşirme kalıbı ve elit yapısı(Uludağ Üniversitesi, 1981) Kotil, Ahmet; İktisadi ve Sosyal Bilimler FakültesiBu çalışmada CHP'nin 1965, 1969, 1973 ve 1977 seçimlerinde İstanbul ilindeki aday adayları (bundan böyle A-A denilecek) ve milletvekillerinin (bundan böyle MV denilecek) çeşitli özellikleri değerlendirilecektir. Çalışmanın amacı söz konusu dönem boyunca (1965-77 arası) ve söz konusu bölgede (İstanbul) CHP' nin siyasal elit yapısı ve siyasal devşirme kalıbını belirlemek, Türk toplumundaki değişmeye ve CHP içindeki siyasal değişmeye (bu iki süreç kuşkusuz birbiriyle bağlantılıdır) bağlı olarak CHP'nin siyasal elit yapısındaki ve siyasal devşirme kalıbındaki dönüşüm bir başka deyişle CHP'de bir elit dönüşümünün gerçekleşip gerçekleşmediğini incelemektir. Analiz salt bir 'dönüşüm' analizi olmakla kalmayacak, değişmenin yanı sıra CHP'nin elit yapısı ve devşirme kalıbında bazı 'değişmezlerin' varlığı da araştırılacaktır.Item 1980 sonrası Türk vergi politikasında ana yönelişler(Uludağ Üniversitesi, 1994) Yüce, Mehmet; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Maliye Bölümü24 Ocak Kararlarıyla 1980 sonrası dönemde yeni bir ekonomik anlayış hakim olmuştur. Bu anlayış sonucu olarak vergi politikası, bütçe ve para politikalarıyla koordineli bir şekilde ele alınarak gönüllü iç tasarrufu artırmak, kaynakların yeniden tahsisini sağ amak, gelir dağılımı gibi amaçları gerçekleştirmede bir araç olarak kullanılmaya çalışılmıştır. 1980'Ii yıllarda vergi politikasında meydana gelen bu değişme, uygulanan iktisat politikaları bütününden bağımsız bir oluşum değildir. Sözkonusu dönemde uygulanan istikrar ve yapısal uyum politikalarının özü, mevcut uluslararası iş bölümü çerçevesini veri kabul eden ve Türkiye açısından hizmet sektörlerini ekonomik gelişmenin merkezine koyan bir uluslararası ekonomik entegrasyon anlayışı olarak özetlenebilir. Bir başka açıdan, uygulamaya konulan politika modeli, kaynak tahsislerin yönünü içe dönük üretimden dışa dönük yapılanmaya, imalat sanayiinden hizmet sektörüne çevrilmesini ve özellikle de kamu kesiminin daralmasını hedeflemiştir. İktisat ve maliye politikası dünyada esen neo-liberal rüzgarların da etkisiyle ekonomik/mali mevzuatın ‘’liberalleştirilmesi’’ve ‘’esnekleştirilmesi’’ temelinde yeniden tanımlanmış ve çeşitlendirilmiştir.Item 1980-1984 yılları arasında Türkiye'de enflasyon ve kontrol önerileri(Uludağ Üniversitesi, 1984) Parasız, İlker; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiEnflasyonun geleneksel tanımı, cari fiyat düzeyinde toplam talebin toplam arzdan daha fazla olması demektir. Bu durumda fiyatlar genel düzeyinde sürekli artış olacaktır. Dolayısıyla, iktisatçılar enflasyonu fiyatlar genel düzeyinde sürekli artış olarak tanımlarlar. Öte yandan, halk ve bazı iktisatçılar da enflasyonu yalnızca fiyat artışları şeklinde ele almaktadır. Ülkemiz açısından enflasyonun tanımıyla ilgili herhangi bir tartışmaya girmeye gerek yoktur.Item 1983-84 yılında Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine kayıt yaptıran öğrenciler üzerinde uygulanan anket ve sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 1985) Aytaç, Mustafa; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi1985 yılı tüm dünya ülkeleri tarafından uluslararası gençlik yılı olarak kabul edilmiştir. Bunun sonucu olarak ülkeler bu gençlik yılında, kendi ülkelerindeki gençlerle ilgili araştırmalar yapmakta, seminer ve paneller düzenlemektedirler. Uluslararası gençlik yılı ülkemizde de büyük bir coşku ile kutlanmaktadır. Bakanlıklarımız, üniversitelerimiz ve hemen hemen tüm kuruluşlar seminer, panel ve gösteriler düzenleyerek buna katılmaktadırlar. İletişim araçları ise uluslararası gençlik yılında gençler üzerine daha fazla eğilmekte ve onlarla yapılmış araştırmalara yer vererek sorunlarını kamuoyuna sunmaya çalışmaktadırlar. 1985 gençlik yılında ülkemizin özel bir de yeri vardır. Gençliğin bir toplumdaki yerinin ne kadar önemli olduğunu Atatürk "Gençliğe Hitabında" çok anlamlı bir şekilde vurgulamıştır. Buna ek olarak Atatürk, eserlerinden en büyüğü olan Türkiye Cumhuriyetini 1927 yılında Türk Gençliğine emanet etmekle kalmamış, ulusal kurtuluş savaşının başlangıç günü sayılan 19 Mayıs 1919 yılının da Gençlik ve Spor Bayramı olarak her yıl kutlanmasını istemiştir ve her yıl 19 Mayıs günleri Gençlik ve Spor Bayramı olarak ülkemizde büyük bir coşku ile kutlanmıştır. İster gelişmiş, isterse gelişmekte olan ülkeler olsun, bugünün toplumlarında az veya çok gençlik sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar gelişmekte olan ülkeler de hem daha fazla hem de daha çok birbirine bağlıdır. Özellikle son 30-35 sene içerisinde gelişme yolunda büyük ilerlemeler sağlamış bulunan Türkiye'de de gençlerin sorunları nitelik ve nicelik olarak artmıştır. Ülkemiz gençlerinin en büyük sorunu eğitimdir. İlkokula başlarken bu sorunlar doğmakta, ilkokul sonrası sıkı bir eleme sınavına bağlı olarak ortaöğretimde artmakta, üniversite kapılarında ise doruğa çıkmaktadır. Üniversiteye giremeyenler çalışmak istemekte, fakat iş bulamamakta, üniversiteyi bitirenler de aynı durumla karşı karşıya kalmaktadırlar.Item 1989'da gelen Bulgaristan göçmenlerinin hukuki durumu(1989) Aslan, İsmail Yılmaz; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme BölümüBilindiği gibi 1989 yılında Bulgaristan'dan göçe zorlanarak üçyüzbinin üstünde Türk soyundan ve Müslüman Bulgar vatandaşı Türkiye'ye göç etmiştir. Bu zorunlu göçle ülkemize gelen göç menlerin hukuki durumlarında bir belirsizlik vardır. Genel olarak göçmenlerin hukuki, durumları çeşitli tarihlerde değişikliğe uğramış olan 14 Haziran 1934 tarihli İskan Kanununa tabidir. 16.6.1989 tarih 3583 sayılı kanunla bu kanuna eklenen 33. madde ile 1.1.1984 tarihinden beri Türkiye'ye göçe zorlanan Türk soylu kişilerin iskan kanununa tabi olacakları belirtilmiştir. Aynı madde iskan kanununda hüküm olmayan hallerde 2641 sayılı ve 17 Mart 1982 tarihli "Afganistan'dan Pakistan'a sığınan Türk Soylu Göçmenlerin Türkiye'ye Kabulü ve İskanına Dair Kanun" hükümlerinin kıyasen uygulanacağı amirdir.Item 2000’li yıllarda yöneticiler açısından “küresel kariyer” olgusu ve koşulları üzerine kavramsal bir değerlendirme(Uludağ Üniversitesi, 2003) Seymen, Oya AytemizBu çalışmanın amacı, 2000’li yıllarda, işletmecilik, yönetim ve örgüt yazınında ve uygulamalarında ağırlıklı bir yer kazanacağı düşünülen “küresel kariyer” kavramının incelenmesidir. Bu incelemede, 1990’lı yıllarla birlikte önemi artan, küreselleşme, küresel işletme ve küresel yönetim kavramlarından yola çıkılmakta ve bunlardan hareketle, küresel kariyerin özellikleri ve koşulları, böyle bir kariyer hedefleyen yöneticiler açısından ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmektedir.Item 2007 yaşam memnuniyeti anketinin istatistiksel yöntemler ile analizi(Uludağ Üniversitesi, 2008) Gürsakal, Sevda; Öngen, K. Burcu; İktisat İdare Bilimler Fakültesi; Ekomometri BölümüBu çalışmada Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2007 yılında yapmış olduğu “Yaşam Memnuniyeti” anketi verilerinden faydalanılarak bireylerin yaşam memnuniyetleri araştırılmıştır. Çalışma bulguları doğrultusunda genel olarak yaşam memnuniyetinin hem cinsiyet hem de kır-kent ayrımına göre farklılıklar gösterdiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca kamu hizmetlerinden memnuniyet sorularına verilen cevapların kır-kent grup üyeliği ayrımının yapılması amacıyla diskriminant analizi kullanılmış ve analiz sonucunda doğru sınıflandırma yüzdesi %90 olarak bulunmuştur.