Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi / Journal of Agricultural Faculty of Bursa Uludag University
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/1350
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 20 of 876
- Results Per Page
- Sort Options
Item A sınıfı buharlaşma kabından olan anlık buharlaşma miktarının ultrasonik derinlik ölçer ile belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-02-15) Sezer, Çağlar Özkan; Öztekin, Tekin; Cömert, Mehmet MuratA sınıfı buharlaşma kabından olan buharlaşma miktarının ölçümünün; nitelikli ölçüm personeli gerektirmesi ve elle ölçülmesi nedeniyle fazla zaman almakta bu sebeplerle de ölçüm hassasiyetinin düşük olmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada; bir kıyas düzlemi seviyesinden dik olarak su yüzeyine olan mesafe (derinlik) ultrasonik sensör vasıtasıyla (ses dalgası ile) belirlenerek, ölçülen mesafe mikrometreli derinlik ölçerden okunan değerle karşılaştırılmıştır. Ultrasonik sensör ve mikrometreli derinlik ölçerle okunan değerler Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Biyosistem Mühendisliği Bölümü, Sulama ve Drenaj Laboratuvarı’nda test edilmiştir. Sonuçta, 3.5 cm’ye kadar olan buharlaşmada regresyon katsayısı R2 = 0.94 ve 4.2 cm’ye kadar olan buharlaşmada ise R2 = 0.71 olan doğrusal bir ilişki bulunmuştur. Cihazı daha yüksek derinliklerde kullanabilmek için daha hassas bir sensör, cihazın ses dalgası yolladığı metal borunun içine su yüzeyinde yüzebilen düz bir şamandıra, söz konusu borunun buharlaşmayı minimum etkilemesi için çapının mümkün mertebe küçültülmesi ve cihazın her türlü veri kaydediciye bağlanabilmesi gibi konular ultrasonik sensörün geliştirilmesi ve uygulamaya geçirilmesi açısından önerilmiştir.Item Acer sempervirens’in görsel ve morfolojik özellikleri ve bu özelliklere ekolojik faktörlerin etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-09) Kösa, Selma; Karagüzel, OsmanBitki türlerinin görsel ve morfolojik özelliklerini ve bu özellikleri üzerine ekolojik faktörlerin etkilerini belirleyen araştırmalar, genetik çeşitlilik ve korunmalarına yönelik yapılacak diğer çalışmalara katkı sağlayacak nitelikte olmaları açısından önemlidir. Ayrıca bu çalışmalar, farklı görsel ve renksel özelliklerdeki genotipleri belirleme olanağı sunarak, bitkisel tasarımlarda istenilen görsel ve morfolojik özelliklere sahip bireylere ulaşmayı sağladıkları için oldukça gerekli çalışmalar olmaktadır. Bu kapsamda çalışmanın amacı, Acersempervirens’in Antalya’daki yoğun yayılış alanlarında görsel ve morfolojik özelliklerinin ve bu özellikler üzerine ekolojik faktörlerin etkilerinin belirlenmesidir. Çalışmanın materyalini, Antalya ili Kemer ilçesi Ulupınar köyü ve Ulupınar-Çıralı yürüyüş güzergahındadoğal olarak yayılış gösteren A. sempervirens türünün iki farklı populasyonu oluşturmaktadır. 2013-2014 yıllarında gerçekleştirilen araştırmada, Ulupınar köyünde 20, UlupınarÇıralı yürüyüş güzergahında 30 olmak üzere toplam 50 genotip üzerinde gözlem ve ölçümler yapılarak A. sempervirens’in görsel ve morfolojik özellikleri belirlenmiştir. Görsel özelliklerin belirlenmesinde, bitki boyutları, büyüme şekli ve renk özellikleri (yaprak, meyve, çiçek ve gövde kabuk renkleri); morfolojik özelliklerin belirlenmesinde ise sürgün, yaprak, çiçek, meyve ve tohum özellikleri incelenmiştir. Görsel ve morfolojik özellikleri üzerine rakım, iklimsel faktörler ve toprak özelliklerinden oluşan ekolojik faktörlerin etkisi incelenmiştir. A. sempervirens türünün bitki boyutları, yaprak, meyve, çiçek, sürgün özelliklerinde ölçülen değerlerin çoğunluğunun düşük rakımda bulunan Ulupınar-Çıralı populasyonunda daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Ancak populasyonlar arasındaki bu farklılıkların çoğunlukla istatistiki açıdan önemli olmadığı belirlenmiştir. Populasyonlarkigenotiplerde olgun yaprak üst yüzü renkleri, sonbahar yaprak renkleri, çiçek renkleri ve meyve renk tonlarında farklılıklar gözlensede populasyonlar arasındaki bu renk farklılıklarının istatistiki açıdan önemsiz olduğu saptanmıştır. A. sempervirens’in görsel ve morfolojik özellikleri üzerine çoğunlukla toprak özelliklerinin etkisinin istatistiksel anlamda önemli olduğu tespit edilmiştir.Item Adana’da açık alan domates yetiştiriciliğinde Tuta absoluta (Meyrick) (Lepidoptera: Gelechiidae) ve doğal düşmanlarının popülasyon takibi(Uludağ Üniversitesi, 2013-12-23) Portakaldalı, Mustafa; Öztemiz, Sevcan; Kütük, HalilÇalışma, 2011 ve 2012 yıllarında Adana İli Karataş İlçesinde yürütülmüştür. Popülasyon takibi Hazera 5656 sofralık oturak domates çeşidinde tarla koşullarında nisan-temmuz aylarında yapılmıştır. Tuta absoluta (Meyrick) (Lepidoptera: Gelechiidae) ilk ergin çıkışının belirlenmesi amacıyla monitör amaçlı tuzak kullanılmıştır. Ergin birey popülasyon takibi tuzakta, ergin öncesi biyolojik dönemler ise haftalık sayımlarla 30 bitkide örnekleme yapılarak belirlenmiştir. İlk erginler nisan ayında yakalanmış ve en yüksek seviyesine haziran ayında ulaşmıştır. Nisan ayı başında düşük olan zararlı yoğunluğu haziran ayı sonuna doğru artış göstermiştir. Ergin öncesi dönemlerde bitki başına yumurta, larva ve pupa sayıları 2011 yılında sırası ile 2.20, 10.6, ve 1.67 adet; 2012 yılında ise 1.0, 4.1 ve 0.3 adet olarak belirlenmiştir. Zararlının tüm dönemler içerisinde en fazla larva dönemleri tespit edilmiş olup, en yüksek temmuz ayının ilk haftasında 10.6 adet/bitki olarak belirlenmiştir. Bulaşık meyve sayısı ise 2011 yılında 4.4 adet/bitki iken, 2012 yılında 1.2 adet/bitki olarak saptanmıştır. İki yıllık veriler karşılaştırıldığında, ikinci yıl T. absoluta ergin birey popülasyonunda %75, ergin öncesi biyolojik dönemlerinde ise %54.5-82 arasında bir azalma meydana geldiği belirlenmiştir. Çalışmada doğal düşman olarak Nesidiocoris tenuis (Reut.) ve Macrolophus sp. (Hemiptera: Miridae) belirlenmiştir. 2011 yılının mayıs ayında ilk N. tenuis bireyleri görülmeye başlanmış ve üretim sezonu sonuna kadar varlığını devam ettirerek 5.73 adet/bitki seviyesine kadar ulaşmıştır. Ancak, Macrolophus sp. popülasyonu varlığını sezon sonuna kadar devam ettirememiştir.Item Adapazarı ili ve çevresi şekerpancarı ekiliş alanlarında Heterodera Schachtii Schmidt, 1871 (Tylenchida: Heteroderidae)’in yayılışı üzerine araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 2008) Tan, Ayşe Nur; Ökten, EmelBu çalışmada Adapazarı Şeker Fabrikası şekerpancarı ekim alanlarında şekerpancarı kist nematodu, Heterodera schachtii Schmidt, 1871’ in yayılışı incelenmiş ve bulaşık alanlar tespit edilmiştir. Örnek alırken bölgenin farklı toprak yapısı, akarsu (Sakarya Nehri) kenarı olması, tarlaların birbirine uzak olması ve o bölgenin ekim alanı deseni göz önüne alınmıştır. Bulaşık olarak tespit edilen sahalar; Alifuatpaşa, Kaynarca, Pamukova’ya bağlı merkez ve bazı köylerdir. Bu bölgelere ait toplam 10 adet tarla ve bunlara ait 304 dekar alanın H. schachtii ile bulaşık olduğu; diğer bölgelere bağlı şekerpancarı eken köylerin ise temiz olduğu saptanmıştır. Ayrıca bu alanlarda tespit edilen H. schachtii’nin bazı morfometrik ölçümlerine de karşılaştırmalı olarak yer verilmiştir.Item Adi fiğ (Vicia sativa L.)’de ekim zamanlarının ot ve tane verimi üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2006) Hakyemez, Basri HakanBu araştırma Çanakkale-Ezine ekolojik koşullarında, adi fiğ için en uygun ekim zamanının belirlenmesi amacıyla 2003-2005 yılları arasında çiftçi şartlarında yürütülmüştür. Araştırmada, beş kışlık (Ekimin ikinci yarısı, Kasımın ilk yarısı, Kasımın ikinci yarısı, Aralığın ilk yarısı, Aralığın ikinci yarısı) ve bir yazlık (Mart sonu) olmak üzere altı ekim zamanı ele alınmıştır. Deneme tesadüf blokları deneme desenine göre 3 tekrarlamalı olarak kurulmuştur. Denemede yaş ot, kuru madde ve tohum verimleri ile protein verimleri değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre en yüksek ot ve otta protein verimleri Ekim sonundan Kasım ortasına kadar yapılan kışlık ekimlerden elde edilmiştir. Tohum ve tohumda protein verimleri bakımından kışlık ekimler arasında bir farklılık görülmemiştir. Çalışmada tohum ve ot üretimi için ekimlerin kışlık olarak yapılması gerektiği belirlenmiştir.Item Adıyaman ve Şanlıurfa-Hilvan şartlarında yazlık arpa genotiplerinde verim ve bazı kalite kriterlerinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2017-05-25) Oral, Erol; Kendal, Enver; Dogan, YusufBu araştırma 2009-2010 yetiştirme sezonunda Adıyaman ve Şanlıurfa-Hilvan lokasyonlarında yağışa dayalı şartlarda yürütülmüştür. Denemede, materyal olarak ICARDA ve Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü’ nden elde edilen 10 adet ileri kademede hat ile birlikte Şahin 91(iki sıralı) ve Vamıkhoca 98 (6 sıralı) çeşitleri kontrol amaçlı kullanılmıştır. Denemeler tesadüf blokları deneme desenine göre dört tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Varyans analiz sonuçlarına göre incelenen özellikler bakımından genotipler, lokasyonlar arasında ve genotip lokasyon interaksiyonlarında % 1 ve % 5 seviyesinde önemli farklılıklar belirlenmiştir. Araştırma sonunda farklı lokasyonlardan elde edilen ortalama sonuçlara göre; başaklanma süresi 92.0 ile 113.5 gün, bitki boyu 61.9 ile 85.0 cm, hektolitre ağırlığı 61.9 ile 70.9 kg/hl, bin tane ağırlığı 35.5 ile 44.0 g, tane verimi 140.9 ile 389.0 kg da-1 arasında değişmiştir. Değişen çevre koşullarına bağlı olarak 1 ve 12 nolu hatlar araştırmada kontrol olarak kullanılan çeşitlere göre daha verimli oldukları tespit edilmiştir. Ayrıca 8 nolu hat kalite kriterleri bakımından ön plana çıkmıştır. Bu araştırmada kullanılan ileri kademedeki hatlardan ümitvar sonuçlar elde edilmiş ve araştırmanın yürütüldüğü çevre koşullarında çeşit adayı olabilecekleri sonucuna varılmıştır.Item Aegean climate compatible ornamental grass species and visual properties for landscape design(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-22) Wallace, Meltem Yağmur; Salman, AliLandscape architecture is a multidisciplinary branch based on the principle of conservation and / or re-creation of ecological balance. Landscape design is the fusion of both living and inanimate material based on this principle. The plant material, which is absolute for ecological balance, is classified hierarchically and used in the form of trees, shrubs, climbers, groundcovers, and grass groups. Within this structure, ornamental grasses constitute a group which is relatively new and infrequently used in Turkey. Ornamental grasses - the group of plants that develop mainly in ground covering or bushy form - are ecologically prominent, due to relatively low water consumption and design prominent, due to contribution to landscape colour and motion. In this research, 21 species and its 14 cultivars of 10 grass genera, Acorus gramineus ‘Ogon’ and ‘Variegatus’; Carex comans ‘Bronze’; Carex morrowii ‘Ice Dance’; Carex oshimensis ‘Everest’ and ‘Evergold’; Carex testacea; Cortaderia selloana ‘Gold Band’ and ‘Silverstar’; Leymus arenarius; Liriope muscari and L. muscari ‘Variegata’; Miscanthus sinensis ‘Flamingo’ and ‘Zebrinus’; Muhlenbergia capillaris; Ophiopogon japonicus and O. japonicus ‘Variegatus’; Pennisetum viridescens; Pennisetum setaceum ‘Rubrum’ and P. villosum with Stipa tenuissima, were observed over a four season period in Aegean climatic conditions; in this process, the plants’ adaptation to the area together with the visual changes they demonstrated were examined. As a result, among the grass group plants sold for the landscape sector in the Bayındır district of Izmir, the species which provided open field adaptation and avoided visual deterioration were determined. Therefore, a guiding source has been produced for compatible ornamental grass species and their visual characteristics which can be used in landscape designs in Aegean and Mediterranean climates. In this direction, it is aimed to spread the use of these grasses in order increase biodiversity and expand the visual richness of environmentally friendly landscape designs.Item Aerodynamic performance of some wind turbine rotor models(Uludağ Üniversitesi, 2010) Vardar, Ali; İzli, Nazmi; Kurtulmuş, Ferhat; Ziraat Fakültesi; Tarım Makinaları BölümüIn this study, power coefficients of miniature wind turbine rotors produced by using NACA profiles were determined. To this end, an open system for wind turbine rotor model was established. In this test system power values of the wind that reach to each of the rotor form and tip speed ratios of each rotor form were indicated. With the help of these data, power coefficients of each rotor form were calculated. It was found that power coefficient values that were obtained in the study changed between 0,316 and 0,416. It was determined that 4-bladed rotors that were produced by using NACA 4415 and NACA 5317 profiles, having 0 degree twisting angle and approximately 10 degrees binding angle, had the highest ideal power coefficient values.Item Akar ve böceklerde pestisitlerin detoksifikasyonunda rol oynayan enzimler(Uludağ Üniversitesi, 2010) Yorulmaz, Sibel; Ay, RecepTarımda zararlı böceklerin savaşımında uygulamasının kolay olması ve kısa sürede etki göstermesi nedeniyle diğer savaşım yöntemlerine göre daha çok kimyasal savaşım tercih edilmektedir. Ancak zararlılara karşı pestisitlerin bilinçsiz kullanımı sonucunda doğal dengenin bozulması, çevre kirliliği, yararlı böceklerin olumsuz etkilenmesi ve zararlıların bunlara direnç kazanması gibi birçok problem ortaya çıkmaktadır. Buna ilaveten pestisitlere çoklu ve çapraz direnç kazanmış zararlılarda aynı veya farklı gruptan ilaçlar da etki göstermemekte ve böceğin savaşımı zorlaşmaktadır. Bu makalede, zararlıların savaşımında yaygın kullanılan insektisitlere karşı gelişen fizyolojik direnç mekanizmaları ve böcek vücudunda bulunan esteraz, glutatyon S-transferaz ve P450 monooksigenaz gibi bazı detoksifikasyon enzimlerin aktivitelerinin artışlarının direnç gelişimi ile ilişkileri incelenmiştir.Item Akarlarda feromonlar(Uludağ Üniversitesi, 2017-10-02) Akyazı, Rana; Altunç, Yunus EmreFeromon bir birey tarafından vücut dışına salgılanan ve aynı türün diğer üyeleri tarafından algılandığında, özel bir takım reaksiyonların oluşmasına neden olan kimyasal bileşenlerdir. Akarlarda, günümüze kadar dört tip feromonun varlığından bahsedilmiştir. Bunlar alarm, eşey, toplanma ve iz-işaret feromonlarıdır. Genellikle her bir akar türünde tek tip feromonal aktivasyon belirlenmiştir. Ancak birden fazla feromonal etkiye sahip olan akar türleri de bulunmaktadır. Bu durum, ya bir akarın farklı feromonal bileşenler bulundurması ya da tek bileşenin farklı koşullar altında, farklı feromonal aktivasyon göstermesi ile sağlanmaktadır. Böceklerde her bir feromon farklı bir bezden salgılanırken, astigmatid akarlarda üç farklı feromon (toplanma, eşey, alarm), tek bir bezde (opisthonotal bezler) üretilebilmektedir. Akar feromonları içerisinde üzerinde en çok çalışılan ve en iyi bilineni alarm feromonlarıdır. Akar feromonlarına yönelik üzerinde en fazla çalışılan grup ise astigmatid’lerdir. Yirmi astigmatid türde alarm feromonunun var olduğu bilinmektedir. Ayrıca astigmatid akarlardan 20 civarında türde eşey, 7 türde toplanma feromonu tespit edilmiştir. Sınırlı sayıda da olsa, bazı prostigmatid, mesostigmatid ve metastigmatid akar türlerindeki feromonlara yönelik çalışmalar bulunmaktadır. Diğer yandan, feromonların böceklere karşı çeşitli amaçlarla (izleme, kitle yakalama, çiftleşme davranışının bozulması vb.) kullanımından başarılı sonuçlar elde edilmişken, akarlarda böylesi çalışmalar sınırlıdır. İlk kez, V. destructor’un eşey feromonu, akarın çiftleşme davranışını bozmak amacı ile kullanılmıştır. Sonuçlar akarların feromonlara dayalı biyoteknik mücadeleleri açısından umut verici olmuştur. Diğer yandan, Dermatophagoides farinae (Hughes) ve D. pteronyssinus (Trouessart) (Astigmata: Pyroglyphidae)’un toplanma feromonunun (neryl formate), toz akarlarının tuzaklanarak mücadelesinde önemli potansiyele sahip olabileceği de belirtilmiştir. İleriki araştırmalarda özellikle bitki koruma açısından önemli akarlardaki feromonal bileşenler ve feromonların ekonomik önemli türlerin biyoteknik mücadelesindeki potansiyellerinin incelenmesi gerekmektedir.Item Akkeçilerde erken kastrasyonun süt içme dönemindeki büyüme performansına etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1984) Akman, Numan; Tuncel, Erdoğan; Ziraat Fakültesi; Zootekni BölümüErken kastrasyonun süt içme dönemindeki büyüme performansına etkisi araştırmak amacıyla A. Ü. Ziraat Fakültesinde 1982 doğum mevsiminde doğan ve doğum tipine göre gruplara ayrılan Akkeçi oğlaklarının rastgele seçilen bir grubu kastre edilmiştir. Böylece oluşturulan erkek, dişi ve kastra oğlak gruplarına aynı bölmelerde 100 gün süreyle ve belirli miktarda süt içirilmiş , ayrıca 2. haftadan başlıyarak kuru ot ve kesif yeme alıştırılmışlardır. Haftada bir yapılan tartım ile saptanan değerlerin analizi sonucu 8 . haftaya kadar gruplar arasında gelişme hızı yönünden bir farklılık olmadığı, 10. haftadan sonraki gelişme hızının erkek ve kastralarda farklı olmamasına karşılık her iki grubun dişilerden önemli düzeyde üstün gelişme hızı gösterdikleri ve bu üstünlüklerini deneme sonu olan 15. haftaya kadar sürdürdükleri anlaşılmıştır. Bazı önemli vücut ölçüleri de belirlenmiş ve sonuç olarak erken kastrasyonun süt içme döneminde büyüme performansına herhangi bir olumsuz etkisinin olmadığı saptanmıştır.Item Akuakültürde akuaponik sistemler ve önemi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018-01-03) Kargın, Hilal; Bilgüven, MuratYetiştiricilikte su kaynaklarının doğru kullanımı, bilinçli gıda üretimini de beraberinde getirmektedir. Akuakültürde resirküle sistemlerin kullanımı optimum miktarda su ihtiyacını karşılamasına rağmen, yetiştiricilik ile ortaya çıkan atıklar akuatik sistemdeki canlılara zarar verebilmektedir. Bu nedenle yetiştiricilik tanklarındaki atıklar ortamdan uzaklaştırılmakta ve doğaya verilmektedir. Bu da çevre kirliliğini arttırmaktadır. Son zamanlarda bu soruna çözüm olarak geliştirilmiş olan akuaponik sistemler oldukça önem kazanmıştır. Akuaponik sistemler akuakültür (sucul yetiştiricilik) ve hidroponik (topraksız tarım) sistemlerin entegrasyonu ile meydana gelen bir polikültür sistemdir. Akuaponik sistemler, suyun akuakültürde ve bitki tarımında sürekli bir döngü içinde, sürdürülebilir kullanımını sağlar. Akuakültür tanklarında biriken nutrientce zengin atıklar, bitkilerin büyümesi için gerekli doğal gübreyi sağlarken, akuatik canlılar için zararlı olan amonyak, bitkiler ve yararlı bakteriler tarafından sudan uzaklaştırılmaktadır. Zararlı atıklardan arındırılmış su tekrar akuakültür tanklarına verilerek, akuatik ortamın ihtiyacı olan temiz su sağlanmaktadır. Akuakültür ortamında oluşan doğal gübre ise, bitkilerin amonyak ihtiyacını karşılamaktadır. Akuaponik sistemde tilapya, koi, japon balığı, sazan, tatlısu levreği, yayın, karabalık gibi akuatik canlılar ile marul, ıspanak, roka, fesleğen, nane, su teresi, domates, biber, salatalık, fasulye, bezelye ve kabak gibi bitkiler yetiştirilebilmektedir. Sistemin su parametreleri yaklaşık olarak; sıcaklık 24 o C, pH 7, çözünmüş oksijen 6,2 mg/L olmalıdır. Akuaponik sistemlerde hormon, herbisit, pestisit ya da suni gübre kullanılmadan yapılan yetiştiricilik ile çevre kirlilik yükü azaltmakta ve ekolojik ürünler yetiştirilmesine olanak sağlanmaktadır. Ayrıca akuaponik sistemler, standart bitki yetiştiriciliğinde harcanan sudan %90 daha az su kullanımını sağlamakta ayrıca çok yönlü uyarlanabilir sistemler olduklarından küçük ya da büyük ölçekli farklı tasarımlar geliştirilebilmektedir. Bu derlemede, akuaponik sistemlerin farklı tasarımlarına ve geliştirilmiş dizayn örneklerine yer verilmiştir.Item Alabalık karma yemlerinde tam yağlı soyanın balık unu yerine kullanılma olanakları(Uludağ Üniversitesi, 1996) Bilgüven, Murat; Karabulut, Ali; Ziraat Fakültesi; Zootekni BölümüBalık unu salmonid yemlerinin en önemli hayvansal protein kaynağıdır. Ancak, fiyatının yüksek oluşu, her zaman istenilen miktarlarda bulunmayışı, çeşitli balıklardan değişik yöntemlerle elde edilmesi sonucu kalitesinin sabit olmaması ve saklama güçlükleri nedeniyle ülkemizde alabalık karma yemlerine istenilen düzeyde balık unu katılamamaktadır. Bu nedenle bu araştırmada, alabalık rasyonlarında balık ununun bir kısmı yerine ülkemizde fiyatı balık unundan daha ucuz olan tam yağlı soya kullanılmasının, balıkların canlı ağırlık artışı, yem tüketimi, yemden yararlanma oranı ve ayrıca balık maliyetine etkisi incelenmiştir. Denemede ortalama canlı ağırlıkları 50.13 - 50.83 g arasında olan 600 adet gökkuşağı alabalığı (Oncorynchus mykiss) gençleri kullanılmış ve deneme 10 hafta, biri kontrol grubu olmak üzere 5 grup halinde yürütülmüştür. Deneme rasyonlarında tam yağlı soya sırasıyla % 15, 25, 35 ve 45 oranlarında yer almış, kontrol rasyonunda soya proteinine yer verilmemiştir. Denemede en yüksek canlı ağırlık artışını 1. grup göstermiş, bu grup ve kontrol grubu ile diğer gruplar arasındaki farklılık önemli (P < 0.01) bulunmuştur. Yemden yararlanma düzeyi en düşük olan 4. grup ile diğer gruplar arasındaki farklılığın da önemli (P < 0.01) olduğu saptanmıştır. Maliyet hesabı yapıldığında 1 kg canlı ağırlık artışı maliyetinin 1. ve 2. gruplarda en düşük olduğu görülmüştür. Bununla beraber rasyonlarda tam yağlı soya arttırıldıkça yem maliyeti azalmış, ancak balıkların gelişmesinde azalma olduğu belirlenmiştir.Item Alfalfa seed producfion and its problems in Turkey(Uludağ Üniversitesi, 1987) Çelik, Necmettin; Ziraat FakültesiThis article has been prepared to account for the current state of alfalfa seed production, production problems and their solutions in Turkey. There are two best known ecotypes, Kayseri and the oriental (Şark) alfalfas. These are grown mainly in Central and Eastern Anatolia regions. In recent years, however, two cultivars, Peru and Mesa-Sirsa are being widely grown on the Coastal regions. Alfalfa seed is domestically obtained from Kayaeri and Şark alfalfas in all regions except Marmara. But within the regions, the best ecology for seed production of alfalfa is found in Central and Eastern Anatolia. In general, alfalfa seed is realized on the fields established especially for hay porpose. Seed production indicates fluctuations among the years. By 1965, some of the produced seed has been exported to , but then whole production has become used domeatically. There are serious problems at every stage of seed culture of alfalfa and concequently very low yields. A great portion of the produced seed contains weed seed, dodder and other foreign particles. For this reason, it is very difficult for alfalfa growers to find pure and certified seed at market. In order to solve problems of seed production, a large scale research should be initiated, giving priority to dodder, and results transferred to alfalfa growers immidiatly. In addition, growers must be supported with economic aids of government. Furthermore, public organizations must diatribute certified seed and control the seed standardization .Publication Algının mekan değerlendirmesi üzerine etkisi: Bursa hanlar bölgesi örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-10-31) Şengül, Sena; ENDER ALTAY, ELVANBu araştırma kamusal bir mekan ile kullanıcı etkileşimindeki mekansal algıların anlaşılması için peyzaj mimarlığı disiplininde daha fonksiyonel ve bütüncül tasarımların ortaya konmasına katkı sağlamak amacıyla yapılmıştır. Araştırmada tarihi bir dokuya sahip olan araştırma alanı, kent kimliği kapsamında mekanı algılama kavramları ile değerlendirilerek incelenmiştir. Kentsel mekanlarda mekanın kent kimliği yönüyle değerlendirilmesinin yanında insan zihninde hangi ölçütlerle olumlu duygular oluşturulmasının araştırılması yönüyle çalışma önem kazanmaktadır. Araştırma alanı, Bursa'da Osmangazi İlçesi’nde bulunan Hanlar Bölgesi’dir. Araştırma; ölçütlerin belirlenmesi için literatür taraması, alan analizi, anket çalışması, verilerin analizi, sonuç ve önerilerin geliştirilmesi olmak üzere beş aşamada gerçekleştirilmiştir. Alan analizi 49 ölçütün değerlendirilmesiyle gerçekleştirilmiştir. 1 ile 5 puan aralığında seçeneklerin bulunduğu bir puanlama sistemi içeren likert ölçeği ile değerlendirilen ölçütler sonucunda 25 ölçütün ortalamanın altında kaldığı, hiçbir ölçütün en yüksek puan olan 5’e yakın olmadığı bulunmuştur. Bu durum Hanlar Bölgesi’nin mekansal algı açısından kullanıcıya olumlu duygular yüklemediğini göstermektedir. Araştırma sonucunda belirlenen ölçütlerin ve elde edilen bulguların gelecek çalışmalar için bir altlık niteliği taşıması hedeflenmiştir.Item Allüvial topraklarda farklı organik gübrelerin mineralizasyonu ve mineralizasyon üzerine bor konsantrasyonlarının etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1999) Çengel, Muzaffer; Başar, Haluk; Ziraat FakültesiBu çalışma, farklı bor konsantrasyonları içeren topraklarda yeşil, çöp ve ahır gübrelerinin mikrobiyolojik mineralizasyonlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla, gübreler % 5 oranında toprakla karıştırılarak C mineralizasyonu için 35. N mineralizasyonu için 40 gün süreyle inkübasyona bırakılmıştır. İncelenen organik gübrelerden yeşil gübrenin, çöp ve ahır gübrelerine göre daha kısa zamanda mineralize olduğu belirlenmiştir. Organik gübrelerde C'nun mineralizasyon sırasının çoktan aza doğru; yeşil gübre>çöp gübresi> ahır gübresi, N mineralizasyon sırasının ise, yeşil gübre>ahır gübresı> çöp gübresi şeklinde gerçekleştiği belirlenmiştir. Karbon ve N mineralizasyonunu 0.333 - 0.495 ppm arasındaki bor değerlerinin aktivite ettiği, ancak 0.514 - 0.613 ppm bor değerlerinin az da olsa mineralizasyonu olumsuz yönde etkiledikleri belirlenmiştir.Item Alphouse lavallee üzüm çeşidinin modifiye atmosfer (MA)' de muhafazası üzerine asetaldehit uygulamalarının etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1998) Türkben, Cihat; Destici, Aysun; Ziraat Fakültesi; Bahçe Bitkileri BölümüSofralık üzümlerin hasattan sonra depolanmaları esnasında meydana gelen bozulmayı azaltmak ve pazara daha uzun süre kaliteli ürün sunabilmek için, farklı örtü materyalleri (35p PVC, 30p PP ve 45p PE) ve asetaldehit (AA) buharı uygulamalarının etkileri incelenmiştir. Hasat edilen Alphonse Lavallee üzüm çeşidine, kuru buzla buhar hale getirilen asetaldehit O (kontrol), 5, 1 O ve 15 dakikalık süreler/e uygulanmış; uygulamalardan hemen sonra üzümler O± l °C sıcaklıktaki soğuk odalarda 60 gün süre ile depolanmıştır. 60 günlük depolama sonucunda, 1 O . dakikalık asetaldehit uygulaması ve PVC örtü materyali kombinasyonu çürüme oranım azaltması açısından en iyi sonucu vermiştir. Ayrıca, asetaldehitin üzümlerde bıraktığı kalıntı miktarı insan sağlığını tehdit edici sınırın altında bulunmuştur.Item Alternaria mikotoksinleri ve önemi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-23) Tunalı, Berna; Küçüktopçu, Yeter; Tunalı, Nazlı; Meral, Songül Erken; Eker, Seçil; Kansu, BayramAlternaria, dünyada yaygın olarak görülen önemli bir fungus cinsi olup Ascomycota bölümü, Dothideomycetes sınıfı, Pleosporales takımı ve Pleosporaceae familyasında yer almaktadır. Alternaria cinsi içerisinde, saprofitik, endofitik ve patojenik türler yer almaktadır. Patojen türler arasında ise bitki patojenleri, hasat sonrası patojenler veya insan patojenleri de bulunmaktadır. Alternaria spp. alternariol (AOH), alternariol monometil eter (AME), tenuazonik asit (TEA), altenuen (ALT) ve altertoksin (AT) gibi önemli bazı mikotoksinleri üretmektedir. Mikotoksinler, insan besin zincirine çeşitli şekillerde girebilmekte, birçok farklı gıda ve hayvan yemi ürününde bulunabilmektedir. Bu mikotoksinler, insanlar, memeliler ve diğer hayvanlar tarafından ağız yoluyla alınırsa, mikotoksikoz adı verilen toksik bir tepkiye neden olabilmektedir. Birçoğunun kanserojen olduğu bilinmektedir. Diğerlerinin de cilt hassasiyetinden immün yetmezliğe kadar değişen nörotoksikolojik etkilerle birlikte karaciğer veya böbrek fonksiyonunun bozulması gibi insanlarda çeşitli farklı tepkiler ortaya çıkardığı gösterilmiştir. Alternaria spp., özellikle su aktivitesi (aw), sıcaklık ve pH gibi abiyotik faktörlerden etkilenmektedir. Literatürdeki çalışmalara göre bazı tahıl taneleri dahil sorgum, pamuk tohumu, domates ve soya fasulyesi gibi farklı substratlar fungusun çoğalması ve toksin üretimi ile ilişkilendirilmiştir. Alternaria toksinlerinin incelenmesinde ELISA, sıvı kromatografi ve PCR temelli analizler en kullanışlı yöntemler olarak görülmektedir. Bu derleme, Alternaria türlerinin önemini, ekolojilerini, mikotoksin üretimi ve sıcakkanlılardaki etkileri ile mikotoksin analiz metotlarını içermektedir. Derleme özellikle, Alternaria türlerinin oluşturdukları mikotoksinler hakkında genel bir bilgi sunmak ve önemine dikkat çekmek amacıyla hazırlanmıştır.Item Alternatif kanatlı yetiştirme sistemlerinde yetiştirme pratikleri ve refah standartları(Uludağ Üniversitesi, 2015-05-26) İpek, Aydın; Sözcü, Arda; Ziraat Fakültesi; Zootekni BölümüDünya nüfusunun hızlı bir şekilde artmasının sonucunda, tarımsal faaliyetlerde birim üretim alanından maksimum verimliliğin sağlanması en önemli hedeflerden biri olmuştur. Ancak özellikle son yıllarda tüketicilerin çevrenin korunması, sürdürebilir tarım ve sağlıklı beslenme konusunda gösterdikleri hassasiyet sonucunda gerek bitkisel gerekse hayvansal üretim faaliyetlerinde yeni yaklaşımlar gündeme gelmiştir. Benzer gelişmeler kanatlı sektöründe de gerçekleşmiş olup, üretimde hayvan hakları ve refahının ihlal edilmesi, insan sağlığı açısından risk oluşturabilecek ilaç ve kimyasal maddelerin kullanılması ve çevreye etkileri gibi kaygılar tüketiciler arasında giderek yaygınlaşmıştır. Bunun sonucunda, Avrupa Birliği başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde, etlik piliç yetiştiriciliği ile yumurta tavukçuluğu için yeni üretim sistemleri geliştirilmiştir. Bu noktada, hayvanların fizyolojik gereksinimleri ve doğal davranışlarının dikkate alındığı uygun barındırma, bakım, yönetim, besleme, sağlık koruma ve tedavi uygulamaları belirlenmiştir. Bu makalede, etlik piliç yetiştiriciliği ve yumurta tavukçuluğunda geleneksel yetiştirme sistemlerine alternatif olarak gündeme gelen organik ve serbest dolaşımlı (free range) yetiştirme sistemlerinde yetiştirme pratikleri ve refah standartları hakkında bilgi verilmiştir.Item Alternatif tarım üzerine bir tartışma(Uludağ Üniversitesi, 1991) Rehber, Erkan; Ziraat Fakültesi; Tarım Ekonomisi BölümüGelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler tarımında, özellikle II. Dünya Savaşından sonra mekanizasyon düzeyi ve ihtisaslaşma artarken, kimyasal kaynaklı girdi kullanımı da artmıştır. Bu entansif tarım yapısı, tarımda yüksek verim ve refah düzeyi sağlarken, başta çevre, gıdalar, tarımda çalışanlarla ilgili olmak üzere bazı problemleri de beraberinde getirmiştir. Günümüz tarımında bu problemli yapısı, alternatif tarımı arayışlarını ve bu konuda araştırma ve inceleme çalışmalarım başlatmıştır. Genel anlamda, organik, düşük girdili dili tarım gibi isimler de verilen alternatif tarımda, kimyasal kaynaklı girdiler dışında günümüz geleneksel tarımın kullandığı tüm yetiştirme pratikleri kullanılmaktadır. Diğer bir anlatımla alternatif tarım, gübre, ilaç, hormon, yeni katkı maddesi gibi sentetik yapılı girdilerin kullanılmasını önlemeyi veya büyük ölçüde azaltmayı hedefleyen tarım şeklidir.