2007 Cilt 5 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/5832
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Galaktozemili bir yenidoğanda hipotiroksinemi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Türkmen, Münevver; Özkan, Pınar; Ünüvar, Tolga; Öztürk, Yeşim; Abacı, AyhanGalaktoz ve metabolitleri karaciğer, beyin, lens ve böbrek için toksik olup, ovarium gelişimini de bozabildiği gibi tiroid fonksiyonlarını da etkileyebilmektedir. Kolestaz nedeniyle gelen ve galaktozemi tanısı alan olguda normal TSH ve T4 düşüklüğü saptanmıştır. Bu olgu galaktozemide galaktoz ve metabolitlerinin tiroid fonksiyonlarını etkileyebildiğini ve özellikle yenidoğanlarda tiroksin düşüklüklerinde galaktozemi taramasını hatırlamak gerektiğini vurgulamak için sunulmuştur.Item Melkersson-Rosenthal sendromu: Bir olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2007) Melek, Hamide; Köken, Raşit; Bükülmez, Ayşegül; Şen, Tolga Altuğ; Demir, Tevfik; Bahçeli, ElvanMelkersson Rosenthal sendromu tekrarlayan periferik fasiyal paralizi, orofasiyal ödem ve fissürlü dil triadı ile karakterize nöro-mukokütan granülomatöz bir hastalıktır. Çocukluk çağında nadir görülen bu sendrom hayatın 2. ve 3. dekadında daha sık görülür. Klasik triadın görülmesi nadirdir ve genellikle monosemptomatik veya oligo semtomatik tutulum izlenir. Bulgulardan bir veya ikisi ile biyopside granülamotöz keilitin varlığı tanı için yeterlidir. Melkersson Rosenthal sendromu tekrarlayan fasiyal paralizilerin ayırıcı tanısında düşünülmesi gereken bir hastalıktır. Bu yazıda Melkersson Rosenthal sendromu tanısı alan 9 yaşında erkek hasta sunulmuştur.Item Prenatal dönemde ve bebeklikte ağız ve diş sağlığı(Uludağ Üniversitesi, 2007) Çubukçu, Çiğdem Elbek; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ağız ve Diş Sağlığı Birimi.Ülkemizde ağız ve diş sağlığına gereken özen gösterilmemektedir. Diş çürüğü prevalansı, 6 ve 12 yaş grubu çocuklarda %90 düzeyindedir. Bununla birlikte, ağız ve diş sağlığı düzeyinin yükseltilmesi için, toplumun, gebelikten itibaren, ağız ve diş sağlığı konusunda pratisyen hekimler, çocuk hekimleri ve dişhekimleri tarafından bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle, bu makalede, prenatal dönemde diş gelişimi, bebeklerde ağız ve diş sağlığı ve biberon çürükleri konusunda güncel bilgiler derlenmiştir.Item Konjenital hipotiroidizm(Uludağ Üniversitesi, 2007) Ataş, Ali; Çakmak, Alpay; Karazeybek, HikmetKonjenital hipotiroidi yenidoğan döneminde en sık görülen endokrinolojik problem olup, tanı ve tedavide gecikmeyle orantılı olarak geri dönüşümsüz mental retardasyona neden olur. Tanı ve tedavi açısından yenidoğan taramaları önemli olup, ülkemizde Aralık 2006 tarihinde TSH ölçümüne dayalı, konjenital hipotiroidi yenidoğan taraması başlatılmıştır. Tarama sonuçları- nın yorumlanması önemlidir. Tedavide L-tiroksin kullanılmakta olup, başlangıçta 10-15 µg/kg dozunda önerilmektedir. Etiyoloji, hastalığın sonuçları kadar tanı anındaki hastalığın ciddiyeti ile de önemli oranda ilişkili gözükmektedir. Tedavi ile, olabildiği kadar kısa sürede TSH’ın normal düzeye inmesi amaçlanmaktadır. Tedaviye uyum prognoz açısından önemlidir. Tiroid dokusunun ektopik veya atrezik olması gibi kalıcı nedenler dışındaki vakalar, 3 yaşında tedavileri 4 hafta kesilerek tekrar değerlendirilmelidir.Item Aspergilloz(Uludağ Üniversitesi, 2007) Aktürk, Berna; Çelebi, Solmaz; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı.Aspergillus türleri, 900 den fazla türü olan, tüm dünyada çürüyen materyal üzerinde sık ve yaygın olarak bulunan saprofit bir mantar ailesidir. İnsanlarda invaziv hastalık, invaziv olmayan hastalık ve aşırı duyarlılık sendromu olmak üzere üç farklı hastalık grubuna neden olurlar. Aspergillus türleri özellikle bağışıklık sisteminde sorun olan hastalarda ciddi enfeksiyonlara neden olan ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçların ve antibiyotiklerin yaygın olarak kullanılması ile önemi giderek artan enfeksiyonlara sebep olan mantarlardır. Bu yazıda özellikle invazif aspergilloz enfeksiyonunun patolojisi, patofizyolojisi, klinik tabloları, tanı ve tedavisi anlatılmaktadır.Item Eisenmenger sendromlu çocuk hastaların tam kan sayımı parametrelerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Alehan, Dursun; Semizel, Evren; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Amaç: Eisenmenger sendromu (ES) tanısı almış olan çocukların tam kan sayımı parametrelerinin incelenmesi ve bu değerleri siyanotik ve asiyanotik konjenital kalp hastalığı (KKH) olan çocuklar ve sağlam çocuklardaki değerlerle karşılaştırılarak yorumlanması. Gereç ve Yöntem: Eisenmenger sendromu tanısı almış 23 hasta (grup I), 20 sağlıklı çocuk (grup II), ekokardiyografi ve/veya kateter incelemesi ile soldan sağa şantlı asiyanotik KKH tanısı almış, pulmoner hipertansiyon geliştirmemiş 7 hasta (grup III), ve siyanotik KKH tanısı ile takip edilmekte olan 7 hasta (grup IV) çalışmaya alındı. Tüm çalışma grubunun tam kan sayımı yapıldı. Sonuçlar değerlendirildi. Bulgular: Hemoglobin (hb), hematokrit (hct) ve eritrosit değerleri dört grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklıydı (p değerleri sırası ile 0,001, 0.000, ve 0.000). Grup I ve grup IV’te hb, hct ve eritrosit değerleri diğer gruplara oranla daha yüksekti. Ortalama eritrosit hacmi (MCV) dört grup arasında anlamlı farklı tespit edildi (p=0.047). Trombosit değerleri dört grup arasında istatistiksel olarak farklıydı (p=0,001) ve en düşük trombosit değeri grup I’deki hastalara aitti. Grup I’deki hastaların trombosit sayısı ortalama 199 391±84 652/mm3 olarak bulundu. Bu hastalardan 6’sında (%26) trombosit değeri 150000/mm3 ’ün altında, ve bunların da 4’ünde (%17) 100000/mm3 ’ün altında (29000/mm3 , 94000/mm3 , 66000/mm3 , 79000/mm3 değerleri) bulundu. Grup I’deki vakaların O2 saturasyonları ile kan sayımı parametrelerinin karşılaştırılması sonucu; O2 saturasyonu-hb (p=0.004, r=-0.583); O2 saturasyon-hct (p=0.002, r=-0.608); O2 saturasyonu- eritrosit (p=0.006, r=-0.556); O2 saturasyonu- kırmızı küre dağılım çapı (RDW) (p=0.028, r=-0.458) arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyonlar olduğu gösterildi. O2 saturasyonu ile trombosit sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon saptanmadı (p=0.392, r=0.188). Trombosit sayısı ile hb ve hct arasında ise istatistiksel anlamlı olmayan negatif korelasyon saptandı (p değerleri sırası ile 0.056, 0.073; r değerleri sırası ile –0.404, -0.381). Sonuç: Eisenmenger sendromlu veya siyanotik konjenital kalp hastalığı olan çocukların takibinde tam kan sayımı parametrelerinin dikkatli takibinin yapılması ve polisitemideki artışın, hipoksinin derecesini gösterdiğinin unutulmaması gereklidir.Item Periyodik ateş sendromları(Uludağ Üniversitesi, 2007) Keleş, Sevgi; Özdemir, Cevdet; Bahçeciler, Nerin Nadir; Barlan, Işıl BeratÇocukluk çağında ateş etyolojisinin tam olarak aydınlatılamadığı durumlarda ‘periyodik ateş sendromları’ düşünülmelidir. PFAPA sendromu, Hiper IgD sendromu, Tümör nekroz faktörü ile ilişkili periyodik sendrom (TRAPS), Ailesel soğuk ürtikeri, Muckle-Wells sendromu, Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) ve Siklik Nötropeni bu sendromları oluşturmaktadır. Bu hastalıklar otoimmun etyoloji veya infeksiyon olmadan sistemik inşamasyon ataklarıyla karakterizedir. Tekrarlayan ateş atakları olan bir çocukla karşılaşan hekimlerin bu hastalıklara özgü bazı ipuçlarından yararlanarak tanı koymaları mümkündür. Klinik tablo oldukça iyi tanımlanmasına karşın hastalığa özgü laboratuvar bulgularının olmayışı tanıyı güçleştirmektedir. Bu yazıda bu hastalıklardan bahsedilmektedir.Item Konjenital tam atriyoventriküler bloklu hastalarımızın özellikleri(Uludağ Üniversitesi, 2007) Semizel, Evren; Bostan, Özlem M.; Çil, Ergün; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı/Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı.Amaç: Konjenital atrioventriküler (A-V) tam bloklu çocukların klinik özelliklerinin değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: UludağÜniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Kardiyoloji Ünitesinde Ocak 1994 ile Aralık 2005 tarihleri arasında değerlendirilen hastaların hastane kayıtları retrospektif olarak gözden geçirildi ve bu süreler içerisinde konjenital A-V tam blok tanısı almış olan 12 hasta çalışmaya dahil edildi. Bu hastaların tıbbi kayıtları incelendi. Bulgular: Toplam 12 hasta (7 erkek, 5 kız) çalışmaya dahil edildi. Tanı anında hastaların yaşları 1 gün ila 6 yaş arasında değişiyordu (ortalama 16 ay, ortanca 12 ay). Oniki hastanın yedisi bradikardi ve ritim problemi, dördü üfürüm, biri de senkop nedeni ile polikliniğimize gönderilmişti. Bradikardisi olan yedi hastanın dördü intrauterin tanı almıştı. Ekokardiyografi ile bir hastada konjenital olarak düzeltilmiş büyük arterlerin transpozisyonu ve üç hastada ise patent duktus arteriozus saptanmıştı. Toplam altı hastanın annesinde anti-Ro ve anti-La antikoru pozitif bulunmuştu ve bu hastalardan birinde ayrıca neonatal lupusun klinik bulguları da mevcuttu. Tanı anında 12 hastanın ortalama ventrikül ve atriyal hızları sırası ile 54 ± 11 ve 116 ± 24 olarak bulunmuştu. Sekiz hastaya kalp pili takılmıştı. Takip süresi 1 ay ila 11 yaş arasında değişen hastaların son kontrollerindeki yaşları 6 ay ila 13 yaş arasındaydı. Sonuç: Fetal hayatta bradiaritmisi saptanan ve/veya annelerinde anti-Ro/La antikoru pozitif olan fetüslerin tümüne seri ekokardiyografi ile takip yapılması önerilir.Item Afyonkarahisar merkezindeki sağlıklı çocuklarda spot idrar kalsiyum/kreatinin oranlarıyla ve 24 saatlik idrarla kalsiyum atılımının değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Şen, Tolga Altuğ; Köken, Reşit; Demir, Tevfik; Melek, Hamide; Narcı, AdnanAmaç: Hiperkalsiüri çocuklarda çoğunlukla asemptomatik seyreden önemli bir sağlık sorunudur. Hiperkalsiüri çocuklardaki böbrek taşlarıiçin başlıca risk faktörlerindendir. Bu çalışmada çocuklarda ve özellikle bebeklerde 24 saatlik idrar toplanmasındaki güçlüklerden dolayıidrarla kalsiyum atılımının saptanmasıiçin spot idrar örneklerinde kalsiyum/kreatinin oranlarının değerlendirilmesini amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız için fiubat 2001-Ocak 2003 tarihleri arasında, değişik nedenlerle polikliniğimize başvurmuş olan yaşları4 ayla 16 yaş arasında değişen 1027 çocuk (516 kız, 511 erkek) seçilmiştir. Bütün çocukların sabah ikinci idrar örnekleri alınmıştır. Kalsiyum/kreatinin oranıyüksek bulunan çocuklar arasından 24 saatlik idrar toplayabilecek durumda olanlarıiçin 24 saatlik idrar örnekleri toplamalarıistenmiştir. Bulgular: Kız çocuklar için ortalama kalsiyum/kreatinin oranı0,093 (±0,077, S.D.), erkek çocuklar içinse 0,104 (±0,075, S.D.) olarak bulunmuş olup, erkeklerdeki oran anlamlıolarak yüksektir (p=0,002). Yaşları 4-12 ay arasında olan bebeler için kalsiyum/kreatinin oranıortalama 0,203 (±0,121, S.D.), 13 ay- 6 yaş arasındaki küçük çocuklar için 0,133 (±0,081,S.D.), 7-11 yaş arasında büyük çocuklar için 0,095(±0,071,S.D.) ve 12-16 yaş arasındaki adölesanlar için 0,061 (±0,062, S.D.) olarak tespit edilmiş olup, aradaki farklılıklar anlamlıbulunmuştur(p0,05). Erkek çocukların 44’ünde (%8,6), kız çocukların 28’inde (5,4%) hiperkalsiüri tespit edilmiştir. Katılan çocukların hiçbirinde ultrasonografik inceleme yapılarak üriner sistem taş hastalığıtespit edilememiştir. Sonuç: Çocuklarda kalsiyum/kreatinin oranlarının bütün kliniklerde aynıstandart ölçüler içerisinde kullanılabilmesi için yaş gruplarına göre hazırlanmış oransal değerlerin belirlenmiş olmasıgerektiğini düşünüyoruz.