2008 Cilt 9 Sayı 15
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13729
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Âsaf Hâlet’in şiirlerinde tasavvufî tema(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Ulutaş, NurullahÂsaf Hâlet Çelebi, sahip olduğu imgeci şiir anlayışıyla edebiyatımızda “Kültür Şiiri” dediğimiz damarın önemli temsilcilerinden biridir. Onun şiir anlayışını oluşturan en önemli öğelerden biri hiç şüphesiz ki İslâm tasavvufudur. Ailece Mevlevî kültürünü benimseyen ve tasavvufî anlayışı hayatının eksenine yerleştiren Âsaf Hâlet Çelebi, birçok şiirinde bu olguya göndermelerde bulunur. Bu çalışma, kendi alanında sahip olduğu nitelikler ve şiir felsefesi bakımından orijinal bir özelliğe sahip Âsaf Hâlet Çelebi’nin şiirini besleyen öğelerden birini irdelemektedir. Bu makalede şiirleri tahlil ederken konuyla ilgili tasavvufi ve edebi kaynaklara başvurmayı esas aldık.Item Aynı sesin peşinde: Ahmet Kutsi Tecer’in ‘Nerdesin’ şiiri üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Tarım, RahimAhmet Kutsi Tecer (1901-1967)’in “Nerdesin” adlı şiiri Türk edebiyatının en çok sevilen şiirleri arasındadır. Bugüne kadar bu şiir ve şiirde geçen “ses” ile ilgili birçok yorum ve değerlendirmeler yapılmasına rağmen bu sesin kaynağının ne olduğu konusunda net bir yaklaşımda bulunulamamıştır. Oysa, şiirdeki anlatıcı kadar alımlayıcı ve yorumcuları peşinden koşturan bu sesin kaynağı tamamen folklorik olup Türk kültüründen kaynaklanmaktadır.Item Kutadgu Bilig’de toplumsal kabul ve geleneklerden yansımalar(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Önler, ZaferKutadgu Bilig’de, işlenen konuların özelliğinden dolayı, hayatın değişik alanlarına ilişkin birçok bilgilere yer verilmiştir. Yazılış tarihi, İslamiyet’in Türk boyları arasında yayılış sürecinin ilk evrelerine denk gelmektedir. Bu evre, Türk kavimleri arasında yoğun kültürel değişimin yaşandığı bir süreçtir. Bir yanda geleneksel kültür ile Budizm ve Maniheizm gibi inanışlardan gelen kabul ve tutumlar devam ederken, öte yanda İslam kültürü artan bir hızla toplumda yaygınlık kazanmaktadır. Eserde kadınlara ilişkin görüş ve düşünceler, kadına bakış, çocuklar ve çocuğun eğitimi konusu bağımsız başlıklar halinde ele alınmıştır. Özellikle kadınlara ilişkin düşünce ve yargılarda, eski kültürlerin yanı sıra İslam kültürü etkisinin belirgin bir duruma geldiği görülmektedir. Bir sosyal olgu olan ziyafetler ve bunlarla ilgili değerlendirmelere de yer verilmiştir. Bu bildiride yukarıda değinilen konular ele alınmış ve bu konulara ilişkin terimlerin anlam yapılarından yola çıkılarak toplumsal yaklaşımlar belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca, çeşitli toplumsal tutum ve kabullerin İslamiyet öncesi dönem ile İslâmi dönem ilişkileri irdelenmiştir.Item Türk Edebiyatında Miyâhiyye türüne bir örnek: Hâsib Efendi’nin Miyâhiyyesi(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Eroğlu, Süleyman; Eğitim Fakültesi; Türkçe Eğitimi BölümüBir anlamda hayatın kendisi demek olan su, insanlığın hayatiyetinin temeli olmak yanında inancından kültürüne, yaşam tarzından yerleşimine, doğayı algılayışından türlü zevklerine kadar hayatın birçok alanına tesir etmiştir. Bu tesiri edebiyatın hemen her döneminde ve muhtelif birçok eserde görmek mümkündür. Sahip olduğu kaplıcaları, leziz ve şifalı suları ile dikkat çekici Bursa ile suyun ise ayrı bir ilişkisi söz konusudur. Bursa, günümüzde olduğu gibi geçmişte de çağlar boyu su ile adeta özdeşleşmiş, bu özelliğinden dolayı övgüye layık bir şehir olma vasfını hâiz olmuştur. Bu durum, edebi ürünlerimiz içerisinde suya ilişkin bir edebi türün doğuşuna zemin hazırlamıştır. Bu makalede Bursa-su özdeşliğinin edebiyata yansımasından doğan ve bu bağlamda türünün bugün bilinen tek örneği olan XVIII. yüzyıl Divan şairlerinden Hâsib Efendi’nin Miyâhiyye’si tanıtılmaya çalışılmıştır.Item Halide Edib Adıvar ve üniversite meselesi(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Erdal, Kelime; Eğitim Fakültesi; Türkçe Eğitimi BölümüHalide Edib Adıvar, üniversitede görev almış bir yazar olarak eserlerinde, üniversite eğitimi almış gençlerin ve üniversitede çalışan öğretim üyelerinin sorunlarına dikkat çekmektedir. Çeşitli zorluklarla yurt dışında eğitim alan gençler, yurda döndüklerinde eğitim aldıkları alana uygun bir iş bulamamaktadırlar. Yurt dışına gönderilecek öğrencilerin titizlikle seçilmesi ve ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda eğitim almaları çok önemlidir. Bu çalışmada, Halide Edib’in üniversite personelinin maddi sorunlarına, gençlerin eğitim aldıkları sahalarda çalışamamalarına, yurt dışı eğitimin önemine ve öğrencilere verilecek burslara dair görüşleri incelenmiştir.Item Avusturyalı Osmanlı tarihçisi Joseph Von Hammer Purgstall’ın Bursa izlenimleri (Ağustos 1804)(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Abacı, Zeynep Dörtok; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüJoseph von Hammer-Purgstall Avrupa’da Doğu dünyasına karşı ilginin uyanmasını sağlamış ve Osmanlı tarihi konusunda uzun süre aşılamayan çalışmalar yapmış ilk oryantalistlerden biridir. Bu çalışmada Avusturyalı Osmanlı tarihçisi Joseph von Hammer-Purgstall’ın, öncelikle İstanbul’da tercümanlık görevinde bulunduğu sırada, 1804 yılı Ağustos’unda Bursa’ya yaptığı geziyi anlattığı seyahatnamesi tanıtılmış, daha sonra seyyahın Bursa sâkinlerinin yabancılara yaklaşımı, kentteki ekonomik faaliyetler, yemek kültürü ve kent toplumunun ileri gelenleri hakkında verdiği bilgiler değerlendirilmiştir.Item Büyük Taarruz sonrasında yaşanan dış gelişmeler ve Türk İngiliz savaşının çıkmamasında tarafların rolü(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Yüceer, Saime; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüBirinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti ile yapılan Mondros Mütarekesi, aslında bir işgal projesiydi. Bu proje uygulamaya konuldu ve anlaşma imzalandığında ele geçirilememiş olan Türk toprakları, İtilaf devletleri tarafından işgal edilmeye başlandı. Bu durum, karşı hareketin başlaması sonucunu doğurdu. Mustafa Kemal, Samsun’a çıkışıyla birlikte silah arkadaşlarından ve halktan aldığı destekle, direnişi örgütlemeye başladı ve tek merkez altında birleştirildi. Amaç Anadolu’nun işgaline silahlı mücadele ile son vermekti. Ancak bu gerçekleştikten sonra İtilaf devletleriyle eşit koşullarda siyasi çözüm aranabilirdi. Büyük Taarruz sonunda ilk hedefe ulaşıldı. Anadolu Yunan işgalinden kurtarıldı. Bundan sonra Türk orduları İstanbul üzerine yürümedi. Eğer askeri harekâta devam edilseydi yeni bir savaş başlayabilirdi. Buna rağmen barışa ulaşmak kolay olmadı. Tarafların savaşa çok yakın oldukları anlar yaşandı. Mustafa Kemal, İtilaf devletlerinin isteklerini yerine getirmezse, İngiliz Başbakanı, savaşmaktan çekinmeyeceğini açıkladı ve bu yolda kararlar alındı. Lloyd George Hükümeti, Türklere karşı yeni bir savaş başlatmak için Müttefiklerini yanına çekmeye çalıştı. Ama Ankara’nın riskli manevraları, Fransa ve İtalya’yı İngiltere’den uzaklaştırdı. İngiliz Hükümeti sömürgelerinden de gerekli desteği sağlayamadı. Başbakan Lloyd George’un takip ettiği başarısız politikalar sonunda, İngiltere tek başına kalmıştı. Bunlara rağmen İngiliz kabinesi savaş kararı aldı ve tek taraflı olarak tarafsız bölge ilan ettikleri alandan, Türk kuvvetlerinin çekilmemesi durumunda Harington’a ateş et emri verildi. Ancak Harington bu emri uygulamadı. Sonuçta Ankara Hükümetinin uyguladığı akılcı ve gerçekçi politikalar ile İngiltere’nin İstanbul’daki temsilcilerinin sağduyulu davranışları savaşın çıkmamasında belirleyici oldu.Item Açıkbaş Mahmud Efendi ve Risale-i Nurbahşiyyesi(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Öcalan, Hasan Basri; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüAçıkbaş Mahmud Efendi, gerek tarikat silsilesi, gerekse hayatı bakımından renkli bir şahsiyettir. Bu bakımdan hayatı, yazmış olduğu eserler ve bu eserlerdeki görüşlerin ortaya çıkarılması açısından tek nüsha olan Risale-i Nurbahşiyye adlı eseri de çevrilerek araştırmacıların istifadesine sunulmuştur.Item Post-modern dünyada modern tarih yapmak üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Keskin, AyşegülVar oluş nedenini üst anlatıların sorgulanması ve eleştirel bir bakış açısıyla yeniden yorumlanması üzerine kuran post-modernist anlayış, 20. yüzyılın sonlarına doğru tarih disiplinine yönelik de özellikle bilimsellik ve nesnellik kavramları üzerinden kayıtsız kalması güç eleştiriler getirmiştir. Tarihin bir bilim olmaktan çok edebiyatın bir türü olduğunu savunan post-modernistler karşısında tarihçiler mesleklerini savunma işine girişmişlerdir. Bu yazının amacı geçtiğimiz birkaç on yıl içinde post-modernistler tarafından toptan bir sorgulama ve tarihçiler tarafından bütüncül bir savunu ile tarihçilik mesleğinin yıpratıldığını ve bu iki kutupluluk yüzünden uzunca bir zamandır sorulmayan “Tarih nedir?” sorusunun çağın düşünce anlayışı göz önünde bulundurularak yeniden sorulması gerektiği vurgulamak olacaktır.Item Bizans tarihyazıcılığında “dönüşüm”: Laonikos Chalkokondyles’te Bizanslı Ve Osmanlı imajı (1299-1402)(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Çolak, HasanBu makalede, 15. yüzyıl Bizans tarihçilerinden Laonikos Chalkokondyles’in, Apodeikseis Historion adlı eserindeki “Bizanslı” ve “Osmanlı” imajlarının “dönüşümü” meselesi incelenecektir. Bu dönüşüm, yazarın Osmanlılar hakkındaki yakın bilgisine değinildikten sonra, o zamana kadar Bizans düşüncesinde büyük öneme sahip olan “Romalı”, “Helen” ve “basileus/imparator” terimlerinin, tarihçi tarafından nasıl ve ne şekillerde kullanıldığına odaklanılarak açıklanmaya çalışılacaktır. Modern tarihçiliğin bu konulardaki görüşlerinin yanısıra, eserin yazıldığı dönemin Bizans ve Osmanlı tarihyazıcılığı da göz önünde bulundurulacaktır. Makalenin daha genel bir amacı ise Bizans ve Osmanlı kaynaklarının bir arada kullanımı esnasında, hem klasik Bizans hem de Osmanlı tarihyazıcılığının ve siyasi düşüncesinin göz önünde tutulmasının gerekliliğine işaret etmektir.Item Çokkültürlülük ve Türkiye’deki görünümü(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Çelik, Hacer; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Tarih Ana Bilim DalıÇokkültürlülük 1980lerle birlikte modern topluma ve ulus devlet modeline getirilen eleştiriler ile artan küreselleşme eğilimleri sonucu yaygınlık kazanmış bir sosyo-kültürel olgudur. Ekonomik ve siyasi dengelerdeki değişimlerin de bir sonucu olan çokkültürlülük, gebe olduğu değişimlerden ötürü ekonomik ve siyasi gelişmeleri etkilemeye de adaydır. Bu çalışmada Türkiye’deki çokkültürlülük anlayışının ortaya çıkışının temel saikleri birbirine zıt gibi görünen tarihsel yaklaşımlarla irdelenmektedir. Türkiye’de 20. yüzyılın sonlarından bu yana alevlenmiş görünen çokkültürlülük tartışmalarının, zaman içinde ortak bir Türklük üst kimlik kavramına götüreceği düşünülebilir.Item The politic meaning of Ottoman printing house(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Mermutlu, Bedri; Fen Edebiyat Fakültesi; Sosyoloji Bölümü1699’dan sonraki yıllarda gösterdiği kurumsallaşma çabalarıyla Osmanlı devletiyle ilgilenmek ve onu bu çabalarıyla tanımlamaya çalışmak neredeyse genel bir yaklaşım haline gelmiştir. Üstelik bu çabalarin doğru anlaşıldığina ilişkin verilerin de yetersiz olduğu belirtilmelidir. Devletin toprak kaybetmeye başladıktan sonra yeni polItik araçlar geliştirmesinin kaçinılmazlığinı yüzünü Batıya dönmüş olmakla değerlendirmek bu yanlış anlaşılmanin yol başıdır. Karlofça sonrası ve bütün bir XVIII. yüzyıl boyunca izlenen politikalarin küçülmeye karşın mevziini güçlenerek koruma yönünde olduğunu görmek zor değildir. Hristiyan Batı dünyası karşısında Müslüman Doğu dünyasının koruyuculuğu bilincini muhafaza ettiği sürece bir Osmanlı Batılılaşmasindan söz etmenin anlamlı olduğu söylenemez. Osmanlının Batılılaşma yönünde değil Batıya karşı güçlenme temelinde matbaa ile yöneldiği girişim bu yöndeki girişimlerin ilki olmasa bile ilginç bir örneğidir.Item Sultanlar, şairler ve imgeler: Şehnâme-i Firdevsi’nin mukaddimesinin resimleri(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Tanındı, Zeren; Fen Edebiyat Fakültesi; Sanat Tarihi BölümüFirdevsî’nin eseri Şehnâme’nin nüshalarının ilk sekiz ile on beş arasında değişen sayfalarında, bir mukaddime metni vardır. Şehnâme metnini inceleyen bilim insanları çalışmalarında; Eski Önsöz ve Baysungur Önsözü olarak isimlendirdikleri, içerik olarak birbirinden farklı iki mukaddime metni olduğunu belirlemişlerdir. Bu iki mukaddime metninin içerikleri de zaman içinde değişikliklere uğramış, bunlardan biri resimli, resimsiz Şehnâme nüshalarının neredeyse tümünün baş kısmında yer almıştır Topkapı Sarayı Kütüphanesi’ndeki Şehnâme nüshalarından Baysungur mukaddimesi resimlilerin ilk grubu Firdevsî’nin bir bahçede toplanan Gazneli üç şair tarafından sınanmasını ve ikinci grubu Firdevsî’nin Sultan Mahmud’un huzurunda sınanmasını gösteren resimler üzerinde yoğunlaşmıştır. Üçüncü grup resimler ise bu mukaddimenin son bölümüyle; Firdevsî’nin Şehnâme’yi tamamladığında kendisine ödenecek parayla ve onun ölümünü izleyen olayla ilgilidir. Topkapı Sarayı Kütüphanesi’ndeki Şehnâme nüshalarından Eski Önsözü resimli iki örnek vardır. Bunlardan birinde üç şairin Firdevsî ile karşılıklı söyleşmelerinin tasviri vardır. İkincisindeki mukaddime resimlerinin ilki Kenareng isimli bir kahramanın güç gösterisini, ikincisi İsfendiyar ile Rüstem’in kavgalarını, üçüncüsü de Firdevsî’nin üç şairle karşılıklı şiir okumalarını gösterir. Osmanlı manzum tarih yazarlarının açıkça dile getirmemelerine rağmen, Firdevsî’ye öykündükleri, mukaddimelerindeki ifadelerinden ve satır aralarında kullandıkları kahraman isimlerinden, onları Osmanlı sultanları veya kumandanları ile özdeşleştirmelerinden bellidir.Item Kişilik özellikleri, hostilite (düşmanlık, öfke) ve sosyal desteğin miyokard infarktüsü (kalp krizi) geçiren hastaların kaygı ve depresyon düzeyleri ile ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2008-12-01) Şahin, Gökhan; Dirik, Gülay; Fen Edebiyat Fakültesi; Psikoloji BölümüBu çalışmanın amacı, kalp hastalıklarından en yaygın olarak görüleni miyokard infarktüsü (Mİ, kalp krizi) geçirmiş bireylerin, kaygı, depresyon ve genel psikolojik sıkıntı düzeyleri ile ilişkili olarak kişilik özellikleri, hostilite (düşmanlık, öfke) ve sosyal desteğin incelenmesidir. Araştırmanın örneklemini Bursa Uludağ Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniği ve Bursa Devlet Hastanesi Kardiyoloji Servisinde tedavi gören 78 miyokard infarktüs hastası oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplamak için katılımcılara öz bildirim ölçekleri uygulanmıştır. Regresyon analizi sonuçlarına göre Mİ geçirmiş hastalar psikolojik sıkıntılar yaşamaktadırlar. Kişilik özelliklerinden nörotisizm düzeyi artıkça kaygı, depresyon ve genel psikolojik sıkıntıların düzeyi de artmaktadır. Ayrıca dışa dönüklük düzeyi arttıkça depresyon düzeyi azalmaktadır. Sonuçlar kişilik özelliklerinin Mİ geçiren hastaların psikolojik sıkıntıları ile ilişkili olduğunu göstermiştir.