Eğitim Bilimleri Enstitüsü / Institute of Education Sciences
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/18
Browse
Browsing by Department "Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 20 of 136
- Results Per Page
- Sort Options
Item 6 Şubat Depremi’ni yaşamış öğretmenlerin psikolojik dayanıklılık ve travma sonrası büyüme düzeyleri arasındaki ilişkide bilinçli farkındalığın aracı rolü(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-05-31) Şahin, Abdulkadir; Duran, Nagihan Oğuz; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı; 0009-0004-2691-5679Araştırmanın amacı, 6 Şubat Depremini yaşamış öğretmenlerin Travma Sonrası Büyüme (TSB) düzeylerini etkileyebilecek demografik değişkenlerin incelenmesi ve psikolojik dayanıklılık düzeyleri ile TSB ve TSB’nin alt boyutları arasındaki ilişkilerde bilinçli farkındalığın aracı rolünün incelenmesidir. Bu amaçla gerçekleştirilen araştırmanın çalışma grubu, 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremi afet bölgesinde yaşamış olan, yaşları 23 ile 64 arasında değişen (𝑋̅=34.12, SS=8.40) 477 öğretmenden oluşmaktadır. Çalışma grubunun büyüklüğü G*Power 3.1 programı A Priori güç analizi kullanılarak belirlenmiştir. Ölçme aracı olarak; araştırmacı tarafından oluşturulan kişisel bilgi formu, Tedeschi ve Calhoun (1996) tarafından geliştirilerek Kağan ve diğerleri (2012)tarafından Türkçe’ye uyarlanan Travma Sonrası Büyüme Envanteri, Friborg ve arkadaşları(2003) tarafından geliştirilerek Basım ve Çetin (2011) tarafından Türkçe’ye uyarlanan Yetişkinler İçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği ve Brown ve Ryan (2003) tarafından geliştirilen Türkçe’ye uyarlaması ise Özyeşil ve diğerleri (2011) tarafından yapılan Bilinçli Farkındalık Ölçeği kullanılmıştır. Çalışma sonucunda, 6 Şubat Deperemini yaşamış öğretmenlerin TSB düzeylerinin, cinsiyet, medeni durum ve yakınını kaybetme durumu bakımından farklılık göstermediği tespit edilmiştir. TSB, psikolojik dayanıklılık ve bilinçli farkındalık arasında ise düşük düzeyde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Ayrıca SPSS PROCESS macro (Model 4)kullanılarak aracılık rolü incelenmiştir. Aracılık analizi sonucunda ise bilinçli farkındalığın psikolojik dayanıklılık ile TSB arasında aracı rolü üstlendiği görülmüştür. Bilinçli farkındalığın aynı zamanda psikolojik dayanıklılık ile TSB alt boyutları olan benlik algısında değişim, yaşam felsefesinde değişim ve başkalarıyla ilişkilerde değişim değişkenleri arasındaki ilişkilerde de aracı rolü üstlendiği tespit edilmiştir. Bu sonuçlar, alan yazın çerçevesinde ayrıntılı olarak tartışılmış, araştırmacılar ve uygulayıcılar için önerilerde bulunulmuştur.Item 65-74 yaş arası bireylerin psikolojik sağlamlıklarını arttırmaya yönelik hazırlanan psikoeğitim programının etkililiğinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-23) Öztosun, Ali; Eldeleklioğlu, Jale; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı; 0000-0002-1919-5595Bu çalışma, araştırmacı tarafından hazırlanan “65-74 Yaş Arası Bireylerin Psikolojik Sağlamlıklarını Arttırmaya Yönelik Hazırlanan Psikoeğitim Programının Etkililiğinin İncelenmesi” programı ile huzurevinde kalan yaşlı bireylerin psikolojik sağlamlıklarını arttırmayı hedeflenmektedir. Bu araştırma, psikolojik sağlamlığı arttırmayı hedefleyen öntest, sontest ve izlemetestli, kontrol ve deney gruplu yarı deneysel bir çalışmadır. Bu araştırma için ön-test, sontest, izleme testi, deney ve kontrol gruplu (ÖSKD), 2x3’ lük karışık desen kullanılmıştır. Bu araştırmanın oturumlarının amaca hizmet edip etmediğini anlamak için Ankara ilindeki bir kamu huzurevinde pilot çalışma uygulanmıştır. Pilot çalışmanın uygulamasından elde edilen veriler ışığında psikoeğitim programı son halini almıştır. Bu araştırmaya Ankara ilindeki bir kamu huzurevinde kalan ve psikolojik sağlamlıkları düşük olan 28 yaşlı birey katılmıştır. Araştırmada Demografik Bilgi Formu, Standardize Mini Mental Test, Montreal Cognitive Assesment (MoCA) Test ve Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Araştırmaya veri toplama araçları sonucuna göre katılabilecek olan katılımcılar random (rassal) olarak deney (n:14) ve kontrol (n:14) gruplarına dağıtılmıştır. Deney grubundaki katılımcılara haftada bir 60-90 dakika arasında değişen oturumlar yapılırken, kontrol grubundaki katılımcılarla herhangi bir çalışma yürütülmemiştir. Bu çalışma toplam sekiz oturumdan oluşmaktadır. vii Deney ve kontrol gruplarına psikoeğitim programı öncesinde öntest uygulanmıştır. Psikoeğitim sadece deney grubuna uygulanmıştır. Psikoeğitim uygulamasının hemen sonrasında her iki grubu da sontest, üç ay sonra ise her iki gruba da izleme testleri uygulanmıştır. Verilerin analizi yapılırken, ölçüm ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olup olmadığı tekrarlı ölçümler için iki faktörlü varyans analizi (ANOVA) tekniğiyle incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre; araştırmanın bağımlı değişkenini oluşturan psikolojik sağlamlık için müdahale * zaman etkisinin anlamlı olduğu görülmüştür. Bu bulgu, katılımcıların farklı deneysel koşullarda yer almalarının öntest, sontest ve izlemetesti puanlarını farklı ve anlamlı düzeyde etkilediğini göstermektedir. Ortaya çıkan farklılığın kaynağını belirlemek üzere Bonferroni uyumlu çoklu karşılaştırma testi gerçekleştirilmiştir. Bonferroni uyumlu çoklu karşılaştırma testi ve varyans analizinden (ANOVA) alınan sonuçlar, psikolojik sağlamlığı arttırmaya yönelik psikoeğitim programının katılımcıların psikolojik sağlamlıklarını arttırmada etkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca deney grubu katılımcılarınım psikolojik sağlamlık düzeyleri sontestten sonra yükseliş göstermekle birlikte, üç aylık izlemetesti sonucunda da kalıcılığını koruduğunu göstermiştir. Elde edilen bulgular alanyazın bağlamında tartışılmış ve sonraki çalışmalar için öneriler sunulmuştur.Item Altıncı ve yedinci sınıf ortaokul öğrencilerinin sosyal becerileri ile teknoloji bağımlılığı arasındaki ilişkinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-01-08) Demir, Armağan Özçelik; Yüksel, Asuman; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim DalıBu çalışma altıncı ve yedinci sınıf ortaokul öğrencilerinin sosyal becerileri ile teknoloji bağımlılığı arasında bir ilişki olup olmadığını incelemektedir. Nicel araştırma yöntemlerinin uygulandığı çalışmanın örneklemini 2019-2020 eğitim öğretim yılında Batman ili Merkez ilçesinde eğitim gören 280 öğrenci oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak katılımcılara “Kişisel Bilgi Formu”, “Sosyal Beceri Ölçeği” ve “Teknoloji Bağımlılığı Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma verileri SPSS 23.0 istatistiki analiz programı ile analiz edilmiştir. Veri analizinde frekans, yüzde, t-testi, Tek yönlü varyans analizi ve korelasyon analizi kullanılmıştır. Araştırma sonunda öğrencilerin internet bağımlılığı toplam skorları ile sosyal beceri toplam skorları arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu, öğrencilerin internet bağımlılık skorları ile sosyal beceri skorlarının cinsiyet, sınıf seviyesi, anne eğitim düzeyi, evde internet erişiminin olmasının hem sosyal becerileri hem de teknolojik bağımlılık skorlarında anlamlı farklılık yarattığı görülmüştür.Item Anaokuluna devam eden beş yaş grubu çocuklara sayı ve işlem kavramlarını kazandırmada oyun yönteminin etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2011-01-21) Şirin, Selma; Dirik, M. Zahit; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Eğitim Programları ve Öğretim Bilim DalıBu araştırmanın amacı, Anaokuluna devam eden 5 yaş grubu çocuklara sayı ve işlem kavramlarını kazandırmada oyun yönteminin etkisinin olup olmadığını ortaya koymaktır. Araştırma deneysel yöntemle yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2009-2010 Eğitim-Öğretim yılında Bursa ilinin Osmangazi ilçesinde bulunan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bağımsız bir anaokuluna devam eden 5 yaş grubu çocuklar oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemini oluşturmak için 5 yaş grubu çocuklardan seçkisiz atama yoluyla 15 kız 15 erkek olmak üzere 30 çocuk belirlenmiştir. Daha sonra yine seçkisiz atama ile deney ve kontrol grupları belirlenmiştir. Araştırmanın verilerini toplamak için Arnas, Gül ve Sığırtmaç (2003) tarafından geliştirilmiş “48-86 Ay Çocuklar İçin Sayı ve İşlem Kavramları Testi” nin, Sezer tarafından 5 yaş grubuna uygun olmayan 21 maddesi çıkarılarak hazırlanmış şekli kullanılmıştır. Öncelikle sayı ve işlem kavramları testinin deney ve kontrol grubuna “ön test” uygulanmasından sonra araştırmacı tarafından geliştirilen “Oyun Temelli Sayı ve İşlem Kavramları Programı” deney grubuna uygulanmıştır. Deney grubunda Sayı ve işlem kavramları oyun yöntemiyle verilmiş, kontrol grubu ise mevcut okul öncesi programına devam etmişlerdir. Program uygulandıktan sonra “Sayı ve İşlem Kavramları Testi” deney ve kontrol gruplarına son test olarak uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen veriler SPSS17 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Bu çalışmada grupların ön test puanları arasında anlamlı fark olmamasına rağmen, öntest puanları eşit olmadığı için grupların ilerleme puanlarına bakmak yeterli olmuştur. İlerleme puanları arasındaki farklılığın anlamlı olup olmadığını bulmak için de Mann-Whitney U testi analizi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda deney grubundaki çocukların sayı ve işlem kavramları başarısında kontrol grubuna göre anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Bir başka deyişle oyun yönteminin çocukların sayı ve işlem kavramlarını kazanmalarında önemli bir etkisinin olduğu görülmüştür. Ayrıca fark puanları ortalamalarını karşılaştırdığımızda deney grubunun fark puanları ortalaması, kontrol grubunun fark puanları ortalamasından anlamlı derecede yüksek çıktığı için deney grubuna uygulanan “Oyun temelli sayı ve işlem kavramları programı” etkili olmuştur diyebiliriz.Item Annelere uygulanan duygusal okuryazarlık psikoeğitim programının annelerin duygusal okuryazarlık becerilerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-04-20) Altan, Turnel; Çetinkaya, Rahşan Siviş; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı; 0000-0002-4793-7453Bu araştırmanın amacı duygusal okuryazarlık psikoeğitim programı geliştirmek ve bu programın annelerin duygusal okuryazarlık becerilerine etkisini incelemektir. Araştırmanın çalışma grubunu Denizli ilinde bağımsız bir anaokuluna devam eden 3-6 yaş aralığında çocuğu bulunan anneler oluşturmaktadır. Duygusal Okuryazarlık Psikoeğitim Programı’nın etkililiğini incelemek üzere gerçekleştirilen çalışmada yarı deneysel desenlerden eşleştirilmiş desen kullanılmıştır. Çalışma grubu ön test son test; deney, plasebo ve kontrol gruplu (3x2) toplam 36 anneden (deney grubu N= 12, kontrol grubu N= 12 ve plasebo grubu N= 12) oluşan bir örneklemde incelenmiştir. Çalışmada uygulanan program sonrası katılımcıların programa ilişkin görüşlerinin belirlenmesi amacıyla odak grup görüşmesi gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veriler araştırmacı tarafından oluşturulan kişisel bilgi formu, Palancı ve diğerleri tarafından 2014 yılında geliştirilen Duygusal Okuryazarlık Ölçeği ve araştırmacı tarafından oluşturulan yarı yapılandırılmış görüşme formu ile toplanmıştır. Çalışma sonunda deney, plasebo ve kontrol grupları duygusal okuryazarlık düzeyleri arasında anlamlı bir farkın olup olmadığı Kruskal Wallis testi ile incelenmiştir. Grupların ön test ve son test puanları arasında anlamlı farkın olup olmadığı ise Wilcoxon İşaretli Sıralar testi sınanmıştır. Ulaşılan bulgulara göre deney grubu ön test ve son test arasında anlamlı bir fark vardır ve bu fark son test lehinedir. Kontrol ve plasebo gruplarının ön test ve son test duygusal okuryazarlık puanları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Deney, plasebo ve kontrol gruplarının son test duygusal okuryazarlık puanları arasında da anlamlı bir fark bulunamamıştır. Gerçekleştirilen odak grup ix görüşmesinde ise katılımcıların sürece dair deneyim ve duygularının olumlu olduğu, kişisel ve ebeveynliğe dair kazanımlarını bildirdikleri görülmektedir. Ulaşılan bu bulgular tartışılarak araştırmacı ve uygulayıcılara önerilerde bulunulmuştur.Item Araştırma görevlilerinin sosyal kaytarma düzeyleri ve örgütsel bağlılıkları arasındaki ilişkinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-10-02) Ersöz, Zeynep; Küçüksüleymanoğlu, Rüyam; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Eğitim Yönetimi Bilim DalıÖrgütsel bağlılık ve sosyal kaytarma çalışma hayatında önemli ve birbirini etkileyen kavramlardır. Bu ilişkinin tespiti çalışanların verimliliği, iş birliğinin sağlanması, kurumlarda rekabet ve başarının tükenmemesi açısından gereklidir. Aynı zamanda çalışanların bağlı oldukları kurumda işten kaçma ve kaytarma sebeplerini, yönetim tarafından verilen görev dağılımının ne sonuçlara yol açtığını, çalışma arkadaşlarının örgüte olan bağlılığının insanların kişisel sosyal kaytarma davranışlarını ne ölçüde etkilediğini bizlere gösterir. Bu çalışmada, araştırma görevlilerinin sosyal kaytarma düzeyleri ve örgütsel bağlılıkları arasındaki ilişkinin belirlenmesi; sosyal kaytarma ve örgütsel bağlılık düzeylerinin kadro türü, öğrenim durumu, cinsiyet ve hizmet süresi değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğinin tespit edilmesi amaçlanmaktadır. Çalışmada amaçsal örnekleme yöntemlerinden birisi olan ölçüt örnekleme yöntemi tercih edilmiştir. Katılımcılar bir fakültede çalışmakta olan 34 araştırma görevlisi olarak belirlenmiştir. Araştırma görevlilerinin örgütsel bağlılık ve sosyal kaytarma düzeyleri arasındaki ilişkinin araştırılmasında ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak kişisel bilgileri tanıma formu, örgütsel bağlılık ölçeği ve sosyal kaytarma ölçeği kullanılmıştır. Veriler Excel programında toplanmış, çözümlenmiş ve düzenlemiş ve SPSS programına aktarılarak analiz edilmiştir. Verilerin analizinde pearson moment çarpım korelasyonu ve spearman sıra farkları korelasyonu analizleri, bağımsız örneklem t-testi, tek yönlü varyans analizi ve kruskal wallis analizi tercih edilmiştir. Örgütsel bağlılığın alt boyutları ve sosyal kaytarma arasındaki ilişki açısından bakıldığında, çalışmanın başında varsayıldığı gibi araştırma görevlilerinin duygusal bağlılık düzeyleri ve sosyal kaytarma davranış düzeyleri arasında anlamlı ve ters yönde bir ilişki tespit edilmiştir. Demografik değişkenler açısından sosyal kaytarma düzeyleri ve örgütsel bağlılık düzeyleri için gruplar arasında anlamlı bir farklılık tespit edilememiştir. Çalışmanın sonuçları ilgili literatür ve bulgular bağlamında tartışılmış ve çalışmanın sonunda gelecekte yapılacak çalışmalara ışık tutacak öneriler paylaşılmıştır.Item Avrupa Birliği Erasmus programına katılan Türk ve yabancı öğrencilerin programla ilgili görüşlerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2011) Sarıtaş, Ezgi; Özkılıç, Rüçhan; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Eğitim Programları ve Öğretimi Bilim DalıBu çalışmanın amacı Avrupa Birliği Erasmus programına katılan Türk ve yabancı öğrencilerin programla ilgili görüşlerini inceleyerek kıyaslamalı analiz yoluyla Erasmus programından duyulan memnuniyet konusunda genel bir değerlendirme yapmak ve AB Yükseköğretim Politikaları'nda üyelik sürecindeki Türkiye ve diğer ülkelerin Erasmus uygulamalarının işleyişi hakkında bilgi vermektir.Araştırma betimsel tarama modelinde bir çalışmadır. Araştırmanın çalışma grubunu Erasmus programına katılan beş büyük ildeki Türk ve yabancı toplam 57 öğrenci oluşturmaktadır. Çalışmada öğrencilerin program ile ilgili görüşlerini incelemek amacıyla araştırmacı tarafından hazırlanan bir anket kullanılmıştır. İstatistiksel analizlerde, bağımsız gruplar t- testi ve Mann Whitney U testi kullanılmıştır.Araştırma sonucunda; araştırmaya katılan öğrencilerin görüşlerinde uyruk ve yaş değişkenine yönelik olarak anlamlı farklılık gözlenmiştir. Türk öğrencilerin yabancı öğrencilere göre, 20-24 yaş grubunda olanların 24+ yaş grubuna göre programdan daha fazla memnun oldukları sonucu ortaya çıkmıştır. Araştırmanın diğer alt problemlerinde öğrencilerin görüşleri cinsiyet, bölüm ve yabancı dil değişkeni açısından anlamlı bir farklılık bulunamamıştır.Araştırma da kullanılan anket amaçlar, maddi destek, yardım, haklar, Arkadaş İlişkileri, Uyum, Kazanımlar, Üniversitenin Koşulları, Beklentilerin Karşılanması, Tercihler, öneriler ve Avrupalılık olmak üzere 12 alt boyuttan oluşmaktadır. Türk ve yabancı öğrencilerin memnuniyet düzeyleri arasındaki farklılık bu boyutlara göre incelenmiştir. Araştırma sonucunda üniversitenin koşulları ve katkı boyutuna yönelik memnuniyet düzeyleri açısından anlamlı farklılık bulunmuştur.Item Bilgin Adalı'nın fantastik ve bilim kurgu türündeki eserlerinin çocuk eğitimine katkısının incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-02-18) Demirkıran, Tuğba Yağcı; Erdal, Kelime; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Türkçe Eğitimi Bilim Dalı; 0000-0002-6519-0146Fantastik ve bilim kurgu türündeki edebiyat eserlerine yerli çocuk edebiyatında az rastlanması sebebiyle çağın yükselen akımı olan bu türü çocuklar genellikle yabancı yazarların eserlerinden okumaktadır. Çocuk edebiyatı eserleriyle çocuğun parçası olduğu toplumu anlamasına yardımcı olmak ve topluma uyumunu desteklemek amaçlanmaktadır. Bu nedenle kültürel birikimi yeni oluşan çocukların sürekli yabancı yazarların eserlerini okuması çocuk edebiyatı eserlerinin muhtemel kazanımlarına ulaşmasında sorun oluşturmaktadır. Çocukların severek, eğlenerek, öğrenerek okuyacağı, millî değerlerle ulusal ve uluslararası kültürü harmanlamış bu türdeki eserler çocuk eğitimi için son derece önemlidir. Bundandır ki bu türde eser veren yerli çocuk edebiyatı yazarı Bilgin Adalı’nın alanda daha tanınır olması gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı modern çağın çocukları Z ve Alfa kuşağının gerçeklerine, gelişimine uygun, bir yanıyla modern çağın eseri, bir yanıyla kaynağını masallardan ve efsanelerden alan, çocuk yaratıcılığının çıkış noktası olan hayal gücünü destekleyen fantastik ve bilim kurgu türündeki eserlerin eğitime katkısını değerlendirmektir. Bu kapsamda alanda çocuk edebiyatına, çocuk edebiyatının önemine, görevine ve ögelerine dair detaylı bir tarama yapılmıştır. Tarama sonucunda çalışmanın kuramsal çerçevesi oluşturulmuş ve bu bölümde eserleri incelenen Bilgin Adalı’nın kısa hayat hikâyesine yer verilmiştir. Belirlenen çerçeve kapsamında Bilgin Adalı’nın çocuk edebiyatı alanındaki eserleri taranmış, fantastik ve bilim kurgu türünde olanlar çalışmanın örneklemi kabul edilmiştir. Örneklemde yer alan on dokuz eserin içeriği nitel veri toplama yöntemlerinden olan doküman inceleme yöntemiyle analiz edilmiştir. Bulgular bölümünde eserler öncelikle çocuk edebiyatının temel ögeleri açısından değerlendirilmiş, ardından eserlerdeki fantastik ve bilim kurgu ögeleri ve bu ögelerin çocuk eğitimine katkıları detaylıca incelenmiştir. Yapılan incelemeler ve değerlendirmeler neticesinde fantastik ve bilim kurgu türünde yazılan bu eserlerin hem işledikleri konuların çağın gerçekleriyle bağdaşması hem de kendi öğrenme serüvenini inşa eden modern çocuğun eğilimlerine uyum sağlaması nedeniyle çocuk eğitimine olumlu yönde katkıda bulunacağı sonucuna varılmıştır.Item Bilinçli farkındalık temelli psikoeğitim programının ergenlerin bilinçli farkındalık ve problemli çevrim içi oyun oynama düzeylerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-06) Bekir, Seyhan; Gültekin, Filiz; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı; 0000-0002-4191-6539Araştırmanın genel amacı, bilinçli farkındalık temelli psikoeğitim programının ergenlerin bilinçli farkındalık düzeyleri ve problemli çevrim içi oyun oynama düzeyleri üzerindeki etkisini incelemektir. Çalışmada 2x3’lük (deney/kontrol grupları x ön-test/sontest/izleme testi) deneysel desen kullanılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak İnternette Oyun Oynama Bozukluğu Ölçeği Kısa Formu (İOOBÖ9-KF) ve Bilinçli Farkındalık Ölçeği (BİFO) kullanılmıştır. Araştırmada deney grubundaki ergenler haftada bir oturum olmak üzere toplam 8 oturumdan oluşan bilinçli farkındalık temelli psikoeğitim programına katılırken, kontrol grubundaki ergenlerle herhangi bir çalışma yürütülmemiştir. Verilerin analizi yapılırken, ölçüm ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olup olmadığı tekrarlı ölçümler için iki faktörlü varyans analizi (ANOVA) tekniğiyle incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre; araştırmanın bağımlı değişkenini oluşturan problemli çevrim içi oyun oynama ve bilinçli farkındalık için grup * ölçüm (öntest, sontest ve izleme testi) etkisinin anlamlı olduğu görülmüştür. Bu bulgu, ergenlerin farklı deneysel koşullarda yer almalarının ön-test, son-test ve izleme testi puanlarını farklı düzeyde etkilediğini göstermektedir. Ortaya çıkan farklılığın kaynağını belirlemek üzere Bonferroni uyumlu çoklu karşılaştırma testi gerçekleştirilmiştir. Bulgular, bilinçli farkındalık temelli psikoeğitim programının ergenlerin problemli çevrim içi oyun oynama düzeylerini azaltmada ve bilinçli farkındalıklarını arttırmada etkili olduğunu göstermektedir.Item BİLSEM'e kayıt hakkı kazanan ve kazanamayan öğrencilerin anne/babalarının rehberlik gereksinimlerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2014-08-12) Belur, Arif; Duran, Nagihan Oğuz; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışma Bilim DalıBu araştırmada 2011/2012 eğitim yılında Şanlıurfa BİLSEM özel yetenekli birey tanılama sürecine katılmış, BİLSEM'e kayıt hakkı kazanan ve kazanamayan öğrencilerin anne/babalarının rehberlik gereksinimleri ve bu süreçteki destek kaynaklarını belirlemek amaçlanmıştır. Bu amaçla, çocuğu BİLSEM'e kayıt hakkı kazanan (n=28) ve kazanamayan (n=233) toplam 261 anne/babaya araştırmacı tarafından geliştirilen dört bölümden (demografik bilgiler, çocuğa ilişkin bilgiler, destek kaynakları, rehberlik gereksinimleri ve rehberlik hizmetlerinden yararlanma) oluşan bir anket uygulanmıştır. Elde edilen sosyo-demografik bulgulara göre, katılımcıların çoğu babalardan (%56) oluşmaktadır. Anne/Babaların yarısından çoğu (%51) 36-45 yaş aralığındadır. Katılımcıların yaklaşık yarısı üniversite (%51), dörtte biri lise (%26) mezunudur. Kayıt hakkı kazanan öğrencilerin anne/babaları kazanamayanlarınkine göre daha yüksek eğitimli, daha yüksek gelirli ve daha az çocukludur. Anne/Babaların yararlandıkları kaynaklara ve tanılama sürecindeki bazı yaşantılarına ilişkin bulgulara göre, tüm anne/babaların en çok yararlandıkları rehberlik kaynağı çocuklarının sınıf öğretmenidir. Anne/Babaların yarısından çoğu (%54) sonucu BİLSEM resmi web sayfasından öğrenmiştir. Kayıt hakkı kazanan öğrencilerin anne/babalarının yarıya yakını (%46) tarafından sonucun öğrenilmesinden sonra çocuklarının ailede ve okulda davranış değişikliğine uğradıkları belirtilmiştir. Anne/Babaların rehberlik gereksinimlerine ilişkin bulgular, kayıt hakkı kazanan ve kazanamayan öğrencilerin akademik, sosyal, psikolojik/duygusal ve ailenin çocuğa sağladığı olanaklarla ilgili sorunlarının ve anne/babaların bunlara ilişkin rehberlik gereksinimlerinin oldukça düşük düzeyde olduğunu göstermiştir. Cinsiyet (anne/baba) ve çocuklarının kayıt hakkı kazanıp kazanamama durumunun anne/babaların rehberlik gereksinimlerine etkisini incelemek üzere yapılan 4 ayrı ANOVA sonucu, bu iki değişkenin anne/babaların çocuklarının akademik (F=.329, p>.05; F=.179, p>.05), sosyal (F=.287, p>.05; F=2.17, p>.05), psikolojik/duygusal (F=2.605, p>.05; F=3.238, p>.05) ve ailenin çocuğa sağladığı olanaklarla ilgili (F=.102, p>.05; F=.112, p>.05) sorunlarına ilişkin rehberlik gereksinimleri üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığını göstermiştir. Anne/Babaların çok büyük bir çoğunluğu (%86) ankette belirtilen sorunları ya hiç yaşamadığından (%51) ya da yaşadıkları halde kişisel tercihleri olarak (%35) okul PDR servislerinden yararlanmadıklarını bildirmiştir. Ayrıca, okulun dışındaki kaynaklardan rehberlik yardımı almak da anne/babalar arasında çok nadirdir. Hem okul PDR servisi hem de diğer uzmanlardan yardım alan anne/babalar bu yardımı yetersiz bulduklarını bildirmiştir.Item Bireylerin romantik ilişkilerindeki mutluluk düzeyleri ile ilişkilerine yönelik inançları ve yaşam doyumları arasındaki ilişkinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-09-22) Üngüder, Arzu; Jale, Eldeleklioğlu; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim DalıBu araştırmanın amacı, evli bireylerin ilişkilerindeki mutluluk düzeyleri ile ilişkilerine yönelik akılcı olamayan inançları ve yaşam doyumları arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını ortaya koymak; ayrıca bireylerin ilişkilerindeki mutluluk düzeylerinin cinsiyet, yaş, eşiyle yaş farkı, eğitim düzeyi, eşinin eğitim düzeyi, eşinin ve kendisinin çalışıp çalışmama durumu, ekonomik durumu, evlilik süreleri, çocuk sahibi olup olmama durumu, eşiyle evlilik şekli, eşiyle gün içinde ne kadar süre birlikte zaman geçirdiği, ilişkilerini nasıl değerlendirdiği değişkenlerine göre farklılaşıp farklılaşmama durumunu ortaya koymaktır. Araştırmaya Bursa ilinde yaşayan 198 kadın ve 81 erkek olmak üzere 279 evli birey katılmıştır. İlişkisel tarama modeline uygun olarak gerçekleştirilen bu araştırmada veri toplama aracı olarak, İlişkilerde Mutluluk Ölçeği (İMÖ), İlişkilerde İnanç Envanteri (İİE), Yaşam Doyumu Ölçeği (YDÖ) ve araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Araştırmada veriler, SPSS 22.0 istatistik programından yararlanılarak analiz edilmiş olup; Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi, Man-Whitney U Testi ve Korelasyon Hesaplamaları yapılarak değerlendirilmiştir. Araştırmanın sonucunda, bireylerin ilişkilerindeki mutluluk düzeyleri ile yaşam doyumu düzeyleri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Araştırmaya katılan bireylerin ilişkilerine yönelik akılcı olmayan inançları ile yaşam doyumlarının ilişkilerindeki mutluluğu ne düzeyde yordadığını belirlemek üzere oluşturulan regresyon modelinin anlamlı olduğu bulunmuştur. İlişkilerde İnanç düzeyi, Yaşam Doyumu düzeyi ile birlikte İlişkilerde Mutluluk düzeyindeki değişimin %26'sını açıklamaktadır. Ayrıca araştırmaya katılan bireylerin ilişkilerde mutluluk düzeyinin evlilik şekli, eşiyle yaş farkı, evlilik süresi, ekonomik durum, eşiyle birlikte geçirdikleri zaman ve eşiyle ilişkilerini nasıl değerlendirdiği değişkenleriyle anlamlı düzeyde ilişkiye sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Item Cinsiyet ve sınıf değişkenlerinin minnetttarlık ve duygusal zekâ üzerindeki etkisinin incelenmesi: Bir özel lise örneği(Uludağ Üniversitesi, 2017-08-01) Gülmeriç, Özge; Duran, Nagihan Oğuz; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim DalıBu araştırmada; özel lise öğrencilerinin minnettarlık ve duygusal zekâ düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Alan yazınında her iki kavram için de yapılan araştırmaların ve geliştirilmiş ölçeklerin daha çok yetişkinler ve genç yetişkinler üzerinde odaklandığı görüldüğünden, öncelikle bu kavramları ölçmeye yönelik ölçme araçlarının lise öğrencileri için geçerlik ve güvenirlik kanıtlarının incelenmesi gerekli görülmüştür. Bu nedenle, araştırmada, Kısaltılmış Minnettarlık, Gücenme ve Takdir Ölçeği (K-MGTÖ), Minnettarlık Ölçeği (MÖ) ve Bar-On Duygusal Zekâ Testi-Çocuk ve Ergen Formu (BDZTE-ÇE) olmak üzere üç ölçme aracının geçerlik ve güvenirlik kanıtları incelenmiştir. Araştırmanın verileri Bursa'da özel bir okula devam eden ve yaşları 14-18 aralığında (=15.41 ve SS=1.24) değişen 249 öğrenciden (% 50.60 kız, %49.40 erkek) toplanmıştır. Her üç ölçme aracının yapı geçerliklerini incelemek amacıyla açımlayıcı faktör analizleri yapılmıştır. Ölçeklerin güvenirliklerini incelemek için Cronbach Alfa içtutarlık katsayıları, yarıya bölme güvenirlik katsayıları ve test tekrar test puanları arasındaki korelasyonlar hesaplanmıştır. Sonuçlar, bu ölçeklerin lise öğrencilerinin minnettarlık ve duygusal zekâ düzeylerini ölçmede kullanılabilecek geçerli ve güvenilir araçlar olduğunu göstermiştir. Araştırmada ayrıca minnettarlık ve duygusal zekâ düzeyleri arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon katsayıları hesaplanmış ve bulgular öğrencilerin minnettarlık ve duygusal zekâ düzeyleri arasında orta düzeyde anlamlı bir ilişki olduğunu göstermiştir.Item Çocuğu özel eğitim okuluna devam eden annelerin yaşam doyumları ile sosyal destek algıları arasındaki ilişkinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2016-08-15) Efeoğlu, Altuğ; Yüksel, Asuman; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim DalıBu araştırmanın amacı; çocuğu özel eğitim okuluna devam eden annelerin yaşam doyumları ile sosyal destek algıları arasındaki ilişkiyi belirlemek ve annelerin yaşam doyumu düzeylerini, çeşitli demografik değişkenler açısından incelemektir. Araştırma 2014-2015 eğitim-öğretim yılı içerisinde Bursa ilindeki Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı 7 özel eğitim okulundan eğitim alan 333 zihinsel engelli çocuğun anneleri ile korelasyonel araştırma deseni kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri, annelerin kişisel bilgileri hakkında veri toplamak amacıyla demografik bilgi formu, yaşam doyum düzeylerini belirlemek amacıyla Yaşam Doyum Ölçeği ve Aile Destek Ölçeği kullanılarak elde edilmiştir. Araştırmada ilk olarak annelerin demografik verilerinin frekans değerlerine, ikinci olarak yaşam doyumlarının demografik değişkenlere bağlı olarak farklılaşıp farklılaşmadığına ve son olarak annelerin sosyal destek algıları ile yaşam doyumları arasında ilişki olup olmadığına, ilişki varsa ne düzeyde olduğuna bakılmıştır. Araştırmanın analizinde, SPSS 22 paket programı kullanılarak "Bağımsız Gruplar T-Testi, Tek Yönlü Varyans Analizi Testi, Tukey Çoklu Karşılaştırmalar Testi ve Pearson Korelasyon" analizi yapılmış, sonuçlar tablo halinde verilmiştir. Araştırma bulgularına göre; annelerin yaşam doyumları ve sosyal destek algıları arasında pozitif yönde düşük bir ilişki bulunmuştur. Sosyal desteğin alt boyutlarından duygusal destek ve yaşam doyumu arasında pozitif yönde ve anlamlı ilişki bulunurken; bilgi desteği, bakım desteği, yakın ilişki desteği ve maddi destek arasındaki ilişki, negatif yönde anlamlı bulunmuştur. Ayrıca annelerin yaşının ve ev dışında bir işte çalışmalarının yaşam doyumu üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu bulunmuştur. Çalışmada elde edilen bulguların literatüre uygunluğu ve sonuçlar üzerindeki etkileri tartışılarak ileride yapılacak çalışmalara ilişkin önerilerde bulunulmuştur.Item Çözüm odaklı kısa süreli terapi yaklaşımına dayalı bir müdahale programı’nın ergenlerin kendini engelleme davranışı üzerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-12) Çakır, Semra; Duran, Nagihan Oğuz; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı; 0000-0001-5933-7984Bu çalışmada Çözüm Odaklı Kısa Süreli Terapi (ÇOKT) yaklaşımına dayalı bir müdahale programının ergenlerin kendini engelleme davranışı üzerine etkisi incelenmiştir. Bu amaçla araştırma kapsamında geliştirilen kendini engelleme düzeyini azaltma programının etkililiği öntest, sontest kontrol gruplu deneysel desen kullanılarak incelenmiştir. Araştırmaya katılan 45 öğrencinin 15’i (10 kız, 5 erkek) deney grubunu, 15’i (6 kız, 6 erkek) kontrol grubunu ve 15’i (10 kız, 5 erkek) plasebo grubunu oluşturmuştur. Deney grubuna katılan öğrencilere altı hafta süren (her oturum altmış dakika) ÇOKT yaklaşımına dayalı olarak hazırlanan müdahale programının etkinlikleri uygulanmıştır. Plasebo grubuna ise altı hafta boyunca (her oturum altmış dakika) Mesleki Grup Rehberliği Programı (MGRP) uygulanmış ve kontrol grubuyla aynı süre zarfında herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Deney, kontrol ve plasebo gruplarına Kendini Sabotaj Ölçeği (KSÖ) öntest olarak verilmiş ve öntest puan ölçümleri incelendiğinde gruplar arası fark görülmemiştir. Gruplar arası verilerin analizinde Kruskal Wallis H Testi, grup içi verilerin analizinde ise Mann Whitney U testi uygulanmıştır. Analizler sonucunda deney, kontrol ve plasebo grupları karşılaştırılmış ve sontest analizinde gruplar arası istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı tespit edilmiştir. Altı hafta sonra yapılan izleme ölçümleri sonucunda deney grubu lehine ergenlerin kendini engelleme düzeyinde azalma olduğu bulgusu elde edilmiştir. Grup içi analizler sonucunda ise deney grubu öntest, sontest ve izleme testi puanları dikkate alındığında ergenlerin kendini engelleme düzeylerinde azalma olduğu görülmüştür.Item Danışanın bağlanma stilleri, terapiste bağlanma, terapötik ittifak ve terapötik ittifakta müzakere arasındaki ilişkilerin danışan bakış açısından incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-09-13) Yazıcı, İsmail; Duran, Nagihan Oğuz; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı; 0000-0002-5569-9619Bağlanma örüntülerinin psikoterapi ilişkisine yansımaları olduğu düşünülmektedir. Bu araştırma danışanlara ve terapi koşullarına ilişkin betimsel değişkenlerin incelenmesinin yanı sıra danışanların genel bağlanma stilleri, terapistlerine bağlanmaları, terapötik ittifak ve terapötik ittifakta müzakere değişkenleri arasındaki ilişkileri inceleyen bir model geliştirmeyi amaçlamaktadır. Katılımcılar araştırmaya katıldıkları sırada bir terapi sürecine devam eden 215danışandan oluşmaktadır. Veriler internet üzerinden Kişisel Bilgiler Formu, Terapötik İttifak Ölçeği – Kısa Formu, Terapötik İttifakta Müzakere Ölçeği, Danışanın Terapiste Bağlanma Ölçeği ve Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri – İlişki Yapıları ölçme araçları kullanılarak toplanmıştır. Önerilen hipotetik yapısal modele model kırpma uygulanarak elde edilen nihai yapısal model iyi uyum göstermiştir (χ² (126, N = 215) = 230.632, p < .001; CFI = 0.954; TLI= 0.944; SRMR = 0.052; RMSEA = 0.062). Araştırmanın kritik bulgularından ilki genel kaçıngan bağlanma ve genel kaygılı bağlanmanın terapi sürecinde farklı karakteristik özelliklere sahip olmasıdır. Genel kaygılı bağlanma, terapiste kaçıngan-korkulu bağlanmayla olumlu ve düşük düzeyde ilişkiliyken genel kaçıngan bağlanma herhangi bir terapiste bağlanma alt boyutuyla ilişkili değildir. Bu farklılaşma kaçıngan ve kaygılı bağlanan bireylerin terapide farklı davranış örüntülerinde bulunduklarını gösterebilir. Bir diğer kritik bulgu terapiste bağlanma alt boyutlarından kaçıngan-korkulu bağlanmanın terapötik ittifakta müzakere ile yüksek düzeyde olumsuz ilişkili, güvenli bağlanmanın ise terapötik ittifak ile yüksek düzeyde olumlu ilişkili olmasıdır. Terapiste kaçıngan-korkulu bağlanan danışanlar için müzakerenin daha önemli, güvenli bağlanan danışanlar için işbirliğinin daha önemli olduğu düşünülebilir. Terapistlerin danışanların bağlanma stillerine duyarlı olmaları, kurdukları ilişkilerde danışanın bağlanma stillerini dikkate alarak çalışmaları önerilmiştir.Item Danışmanlık ve eğitim tedbiri görevi olan rehber öğretmenlerin bu hizmetlere yönelik görüşleri: Sultanbeyli örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-08-09) Çalışkan, Süleyman; Yüksel, Asuman; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim DalıBu araştırmanın amacı, danışmanlık ve eğitim tedbirlerine yönelik rehber öğretmenlerin görüşlerinin incelenmesidir. Araştırmaya 2017-2018 eğitim öğretim yılında İstanbul ilinin Sultanbeyli ilçesindeki devlet okullarında görev yapan 22 rehber öğretmen katılmıştır. Çalışma, rehber öğretmenlerin danışmanlık ve eğitim tedbirleri ile ilgili ne kadar bilgi sahibi olduğunu, ilgili kanun ve yönetmeliklerdeki uygulama usul ve esasları nasıl uyguladıklarını, süreçte karşılaştıkları sorunların neler olduğunu, uygulamaya yönelik görüş ve önerilerini detaylı olarak belirlemek amacıyla nitel araştırma modelinde yapılmıştır. Araştırmada veri toplama araçlarından yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Yapılan görüşmelerde ayrıntılı olarak not tutulup bilgisayar ortamına aktarma yapıldıktan sonra MAXQDA programının deneme sürümüne veri girişi sağlanmıştır. Verilerin çözümlenmesi için içerik analizi vi yöntemi kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına bakıldığında, rehber öğretmenlerin danışmanlık ve eğitim tedbirleri tanımları bağlamında, bilgi düzeylerinin çok yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Katılımcıların ifadelerine göre eğitim tedbirine yönelik görevlerin müdür yardımcısı ve sınıf öğretmenlerine veya okulda oluşturulacak bir komisyona verilebileceği sonucu ortaya koyulmuştur. Rehber öğretmenler, tedbirleri uygulama sürecinde plan hazırladıklarını, fakat çeşitli sebeplerden dolayı plana pek sadık kalamadıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca uygulama sonrasında hazırladıkları üç aylık raporları aksatmadan mahkemeye göndermelerine rağmen, genelde mahkemeden dönüt alamadıklarını söylemişlerdir. Rehber öğretmenlerin tedbir uygulamaları esnasında birçok kurumla işbirliği yaptıkları, bazı durumlarda ise diğer kurum ve kişilerden pek destek alamadıkları tespit edilmiştir. Tüm bu süreçlerde rehber öğretmenlerin çok çeşitli problemlerle karşılaştıkları görülmüştür. Aile ile irtibat problemi, ailenin isteksizliği ve görüşmelere gelmemesi, rehber öğretmenlerin sayısının azlığı ve görevlendirmeler ile iş yüklerinin artması gibi güçlükler ilk sırada yer almıştır. Bu ve diğer güçlüklerin aşılabilmesi için tedbirlerle ilgili görev ve sorumlulukların paylaşılması, eğitim faaliyetlerinin arttırılması, ailenin bilgilendirilmesi ve gönüllülüğün esas alınması, kurumlar arası iş birliğinin arttırılması, uygulama için özel bir ekip ya da kurum oluşturulması ve rehber öğretmenlere sınırlı sayıda tedbir kararı olan öğrenci verilmesi gibi çeşitli çözüm önerileri ortaya koyulmuştur.Item Devlet ilköğretim kurumlarında görev yapan yöneticilerin karar verme süreçlerinin niteliğine ilişkin öğretmen görüşlerinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-04-29) Kaya, Yunus; Turan, Selahattin; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Eğitim Yönetimi Bilim Dalı; 0000-0002-9009-085XBu araştırmanın temel amacı; okullarda karar verme süreçlerinin niteliğine ilişkin öğretmen görüşlerinin tespit etmek, öğretmenlerin süreç içerisindeki rollerinin belirlemek, okulun hedeflerini gerçekleştirmesi açısından alınan kararların verimliliğinin arttırılması için yapılabilecekleri incelemektir. Bu çalışmada nitel araştırma türlerinden temel nitel araştırma kullanılmıştır. Temel Nitel Araştırma; anlama ve sürece odaklanma amaçlı örnekleme, mülakat, gözlem ve dokümanlar aracılığı ile verileri toplama tümevarımsal ve karşılaştırmalı veri çözümlemesi, bulguların etraflı betimlenmesi tema ve kategorileştirilerek sunulmasıdır. ix Verilerin toplanmasında, yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2020-2021 Eğitim Öğretim yılında, Bursa ilinde bulunan resmi İlköğretim okullarında çeşitli kademelerinde görev yapmakta olan 9 öğretmen oluşturmaktadır. Araştırma sonucunda okullarda öğretmenlerin doğrudan kendilerini veya branşlarını ilgilendiren kararlarda ve akademik kararlarda, karar alma sürecine daha çok dahil edildikleri ama bunların dışındaki durumlarda karar alma sürecine çok fazla dahil edilmedikleri sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca okullarda öğretmenlerin alınan kararlara dahil edilmesi süreçlerinde son karar verici unsurun yine okul idaresi olduğu öğretmenler tarafından belirtilmiştir. Alınan kararların niteliği ve uygulanabilirliği açısından öğretmenlerin karar alma sürecine dahil edilmesi gerektiği saptanmıştır. Ayrıca çalışmada okullarda daha nitelikli kararların alınabilmesi için yönetici ve öğretmen niteliği, ekonomik altyapı, demokratik karar alma süreçleri ve kanunlarla öğretmenlerin ve yöneticilerin özlük haklarının korunması gerektiği sonuçlarına ulaşılmıştır.Item E-twinning faaliyetleri ve 21.yüzyıl eğitim ve öğretim becerileri ilişkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-21) Başar, Feride Başak; Ada, Şükrü; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Eğitim Yönetimi Bilim Dalı; 0000-0002-6100-998721. yüzyıl, hızlı teknolojik gelişmeler, bilginin hızla yayılması, ekonomik ve kültürel değerlerin küreselleşmesi, artan hareketlilik ile esneklik, azalan güvenlik ve belirsizlik çağı olduğu söylenebilir. Bu çağın öğrencileri hızlı dönüşümlerin olduğu bir geleceğe hazırlanmak durumundadır. Teknolojik yeniliklerin hızla büyümesi göz önüne alındığında, eğitimin bu yeniliklere uyum sağlaması gerekmektedir. Bu doğrultuda yaratıcılık, eleştirel düşünme, esneklik, medya ve bilgi iletişimine hazırlık, olağanüstü değişime uyum sağlama, değişimi yönlendirme gibi yetkinlikler ön plana çıkmaktadır. Teknolojik okuryazarlık gibi temel beceriler de dâhil olmak üzere bireylerin 21. yüzyıl becerilerinde ustalaşmaları gerekmektedir. eTwinning örneğine benzer şekilde, proje tabanlı çalışmaların eğitim öğretim sürecinde yürütülmesi, öğretim alanlarının zenginleştirilmesini sağlayıp öğretmenlerin ve öğrencilerin yeni yüzyıl becerilerini destekleyerek, ihtiyaç duyulan yetkinliklerin eğitimle bütünleşmesini kolaylaştıracağı düşünülmektedir. Öğrencilerin günlük yaşamlarını kolaylaştırmak ve onları yarının iş dünyasına hazırlamak eğitimin en önemli hedeflerinden biridir. Bu bağlamda öğretmenler, 21. Yüzyıl becerilerini geliştirmek ve ölçmek için kullanabilecekleri araç ve yöntemler konusunda desteklenmelidir. eTwinning faaliyetlerine katılan eğitimcilerin, 21.yüzyıl eğitim ve öğretim becerilerine sahip olma düzeylerinin belirlenmesini hedefleyen bu çalışmada deneysel olmayan araştırma yöntemlerinden Betimsel (Tarama) Kesitsel deseni kullanılmıştır. Araştırmada Valtonen ve diğerleri (2017) tarafından geliştirilmiş olan Alpaslan ve diğerleri (2021) Türkçeye uyarlanmış, geçerlilik ve güvenirliği test edilmiş, 21-59 yaşları arasındaki öğretmenlere uygulanmak üzere geliştirilen “21. Yüzyıl Becerileri Kapsamında Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB) Ölçeği” kullanılmıştır. Ölçek; 38 soru ve 6’lı likert (1=Bilgi eksikliğim çok fazla, 6=Bilgi düzeyim çok iyi) olmak üzere yedi alt boyuttan oluşmaktadır. Verilerin düzenlenmesinde Microsoft Excel 2016 programı, verilerin analizinde Microsoft SPSS 25.0 programı kullanılmıştır. Verilerin normal dağılıma uygun olup olmadıklarına bakmak için Kolmogorov Smirnov testi sonuçları, Shapiro-Wilks Testi sonuçları, çarpıklık ve basıklık değerleri ve histogram grafikleri incelenmiştir. Yapılan analiz sonuçlarına göre Bursa ilinde aktif olarak eTwinning projeleri yürüten öğretmenlere uygulanan 21. Yüzyıl Becerileri Kapsamında TPAB ölçek sonuçlarının “yüksek derecede güvenilir” olduğu tespit edilmiştir Araştırma bulgularına göre öğretmenlerin 21. yüzyıl becerileri kapsamında TPAB düzeylerinin iyi düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca öğretmenlerin demografik verileri incelendiğinde büyük bölümünün (%57,7) 36-45 yaş aralığında olduğu görülmüştür. Çalışmaya katılan öğretmenler arasında 46-55 yaş aralığında bulunanların Pedagojik Bilgilerinin, lise kademesine görevlilerin Pedagojik Alan Bilgisi düzeylerinin ve Alan Bilgisi düzeylerinin ileri seviyede olduğu tespit edilmiştir. En yüksek TPAB düzeyine sahip öğretmenlerin, demografik değişkenlar bazında, 46-55 yaş aralığında, sınıf öğretmeni ve ilkokul kademesinde görev alan öğretmenler olarak belirlenmiştir.Item Ebeveynlerin birlikte ebeveynlik leri ile çocuklarinin duygusal ve psikolojik iyi oluşlari arasindaki ilişkinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-01) Şermet, Cansu Karaduman; Akça, Figen; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; 0009-0005-6289-2387Bu çalışmada, ilkokul öğrencilerinin duygusal ve psikolojik iyi oluş düzeyleri ile ebeveynlerinin birlikte ebeveynlikleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, Bursa ili Nilüfer ilçesinde eğitim görmekte olan 310 öğrenci (188 kız öğrenci, 122 erkek öğrenci) ile bu öğrencilerin ebeveynleri (235 anne, 75 baba) çalışmaya dâhil edilmiştir. Araştırma değişkenlerini ölçmek için kullanılan ölçme araçları; öğrenciler için Stirling Çocuklar İçin Duygusal ve Psikolojik İyi Oluş Ölçeği, ebeveynler için ise Birlikte Ebeveynlik Ölçeğidir. Analizler için SPSS 25 paketinden yararlanılarak; değişkenler arasındaki ilişki analizi için Pearson Momentler Çarpım Korelasyonu, Çoklu Regresyon Analizi, değişkenlerin cinsiyete göre farklılaşma analizi için Bağımsız Gruplar t Testi kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, Birlikte Ebeveynlik Ölçeği alt boyutlarının tamamı ile çocukların duygusal ve psikolojik iyi oluşları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Çocukların duygusal ve psikolojik iyi oluşları ile birlikte ebeveynlik anlaşması, birlikte ebeveynlik desteği, birlikte ebeveynlik iş birliği ve aile içi ilişkilerin ortak yönetimi alt boyutları arasında düşük düzeyde ve pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunurken, birlikte ebeveynlik çatışması ve eşin ebeveynliğinin küçümsenmesi alt boyutları arasında düşük düzeyde ve negatif yönlü anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Çoklu regresyon analizi sonucuna göre ise, birlikte ebeveynlik tüm alt boyutları ile birlikte çocukların duygusal ve psikolojik iyi oluşunu anlamlı bir şekilde yordamaktadır. Bu sonuca göre, birlikte ebeveynlik, çocukların duygusal ve psikolojik iyi oluşu varyansının %12.7’sini açıklamaktadır.Item Eğitim Bilimleri Bölümü öğretim elemanlarının derslerinde kullandıkları öğretim yöntemlerinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2013-07-30) Tosuntaş, Şule Betül; Dirik, M. Zahit; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Eğitim Programları ve Öğretimi Bilim DalıBu araştırmanın amacı öğretim elemanı ve öğrenci görüşlerine göre Eğitim Bilimleri Bölümünde görev yapan öğretim elemanlarının farklı öğretim yöntemlerini kullanma sıklıklarını ve bu yöntemleri kullanma biçimlerini belirlemek ve değerlendirmektir. Araştırmada betimsel tarama modeli kullanılmıştır. Bu araştırmanın çalışma grubunu Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri derslerini yürüten 29 öğretim elemanı ve Eğitim Bilimleri Bölümü Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Programında öğrenim gören 72, İlköğretim Bölümü Matematik Öğretmenliği Anabilim Dalında öğrenim gören 67, Yabancı Diller Bölümü İngilizce Öğretmenliği Anabilim Dalında öğrenim gören 94 öğrenci olmak üzere toplam 233 öğrenci oluşturmaktadır. Veriler, araştırmacı tarafından hazırlanan 50 maddelik 5?li derecelendirme tipinde anket formu ile toplanmıştır. Elde edilen bulgulara göre, öğretim elemanlarının görüşleri arasında cinsiyet açısından anlamlı farklılık bulunamamıştır. Öğretim yöntemlerinin kullanma sıklıkları açısından öğretim elemanları ve öğrenci görüşleri arasında anlamlı farklılık bulunmuştur. Öğretim elemanları anlatım yöntemini bazen kullandıklarını belirtirken öğrenciler anlatım yönteminin sıklıkla kullanıldığını belirtmişlerdir. Diğer öğretim yöntemlerinin ise öğretim elemanlarının belirttiği kadar sıklıkla kullanılmadığını ifade etmişlerdir. Öğretim yöntemlerinin öğretim ilkeleri ve yöntem kullanım ilkelerine uygun şekilde kullanımı incelenmiştir. Öğretim elemanlarının kullanma biçimlerinin ilkelere uygun olduğu ancak bunun yeterli sıklıkta olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Öğretim elemanlarının, nitelikli öğretimin sağlanabilmesi için, öğretim elemanlarının her durumda yöntem çeşitliliğini sağlaması, ders yükünün ve sınıf mevcutlarının azaltılması, derse etkin şekilde katılımlarını sağlayacak yöntemleri daha çok kullanması ve dersin her bireyin farklı olduğu hesaba katılarak işlenmesi önerilmektedir.