Sosyal Bilimler Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/26
Browse
Browsing by Department "Arkeoloji Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 20 of 64
- Results Per Page
- Sort Options
Item 2006-2013 Myndos kazılarında ele geçen amphoralar ve amphora mühürleri(Uludağ Üniversitesi, 2015-07-02) Gülsefa, Gonca; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı2006-2013 Myndos Kazılarında Ele Geçen Amphoralar ve Amphora Mühür Buluntuları Karia kentlerinden biri olan Myndos Antik yazarlarında sıkça bahsettiği Ege denizi ile Akdeniz'in kesişme noktasında bulunan, konum itibariyle önemli bir yapıya sahip kentlerden birisidir. Araştırmalar sonucunda Dressel 2-4 amphoraları ve Kos amphoralarının üretim yerlerinden biri olduğu düşünülmektedir. Buluntuların yoğunluğu burada yerel bir atölyenin varlığına işaret etmektedir. Yunanlı Hatip ve Dil bilimci olan Athenaeus " Deipnosophistae " adlı eserinde Myndos Antik kentinin şarapından bahsetmektedir. Bununla doğru orantılı olarak kent ürettiği şarabı muhafaza etmek ve bunları pazarlamak için kaplara olan ihtiyacı direkt olarak yerel üretimi ortaya çıkartmıştır. 2006-2013 yılları arasında yapılan çalışmalar sonucunda ele geçen 157 adet amphora parçası değerlendirilmiştir. Bunlardan 40 adeti ise üzerinde mühür bulunan parçaları oluşturmaktadır. Bu parçaların ışığında kentte hangi tip amphoraların kullanıldığı ve kentin amphora üretimindeki yeri belirlenmek istenmiştir. Söz konusu olan alanlarda ele geçirilen ve kökenleri belirlenerek gruplandırılan amphora buluntuları ve mühürlü kulpların, yerleşim alanlarında hangi dönemden itibaren ne oranda kullanım gördükleri, üretilen ve tüketilen, ticareti yapılan malların ve bu alanların sosyo-ekonomik durumları tespit edilmeye çalışılmıştır. Buluntular içerisinde Klasik, Hellenistik ve Erken Roma-Geç Bizans, dönemlerinde sevilerek kullanılan İ.Ö 6. yüzyıllardan İ.S 7. yüzyıla kadar olan dönemi kapsayan tipler yer almaktadır.Item Aktopraklık Höyük İlk Kalkolitik Çağ-Dal örgü mimari tabakası çanak çömleği(Uludağ Üniversitesi, 2016-07-11) Ala, Serap; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Prehistorya Bilim DalıAktopraklık Höyük Kuzeybatı Anadolu'da yaklaşık M.Ö 7. binyılın ortalarından M.Ö 6. binyılın ortalarına kadar olan sürecin tüm öğeleriyle kesintisiz olarak izlenebildiği bir yerleşimdir. Tez çalışmamızda Aktopraklık'ın dal örgü mimari tabakasına ait çanak çömlek malzemesinin malzeme-teknik ve tipolojik olarak tasnifi ve tanımlaması gerçekleştirilmiştir. Detaylı olarak incelenen çanak çömlek malzemesi ile Kuzeybatı Anadolu, Göller Bölgesi, Batı Anadolu ve Trakya'dan çağdaş yerleşimlerin çanak çömlek toplulukları karşılaştırılmıştır. Yaklaşık olarak M.Ö 5800-5500 yılları arasına tarihlenen dal örgü mimari tabakası çanak çömleğinin malzeme ve biçim özelliklerinin hem bölge içinde hem de yakın bölgelerdeki yerleşimlerle karşılaştırılarak bölgeler arasındaki benzerlik ve farklılıkların belirlenmesine çalışılmıştır. Yaklaşık bin yıllık uzun bir süreci yansıtan Aktopraklık yerleşiminde yaklaşık M.Ö 6000-5800 yılları arasında görülen kerpiçten dörtgen yapılardan sonra yaklaşık M.Ö 5800-5500 yılları arasında yapı tekniği oldukça farklı olan dal örgü yapılar görülmektedir. Yine dal örgü mimari tabakasında bir önceki tabaka çanak çömleğinin karakteristik mal grubu olan impressolu malların tamamen ortadan kalktığı görülmektedir. Hem yapı geleneği hem de çanak çömlek topluluğu üzerinde görülen bu değişim tez çalışmamız kapsamında değerlendirilmeye çalışılmıştır.Item Anadolu’daki Roma kolonizasyon sikkeleri ve ikonografisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-08-27) Öztürk, Batın; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-6631-418XAnadolu, geçmişten günümüze birçok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yapmıştır. Özellikle antik çağlarda bunu görebilmek çok daha mümkündür. Yunanlılar ve öncesi, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve günümüz medeniyetleri bu bölgede yer almıştır. Özellikle MÖ 133’te III. Attalos, krallığını Roma’ya bıraktıktan sonra Romalılar Anadolu’yu daha çok tanımaya başlamıştır ve bu tarihten sonra Anadolu’da irili ufaklı kentler kurmaya başlamışlar, ayrıca koloni hareketleri ile beraber koloni kentleri kurmuşlardır. Tezimizin de ana konusu olan Roma kolonizasyon kentlerinin ticari, siyasi, dini ve benzer konuların sikkelere yansımasını inceleyerek belirli bir sonuca varılmak istenmiştir. Bu sebeple çalışma konusu seçilmiştir. Bu kolonize kentlerin bastırmış olduğu sikkeler üzerinde yer alan ikonografiler ele alınarak bütün tiplerin Roma kolonizasyon politikaları içerisinde ne sebeple tercih edildiği ve kullanıldığı, hangi kentin hangi imparator tarafından kolonize edildiği ve hangi sebeplerden dolayı kolonize edildiği detaylı bir şekilde açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca, geniş çaplı bir sikke katalogu yapılarak bir katalog oluşturulmuş ve bu sikkelerdeki kentlerin öneminden bahsedilmiştir. Son olarak da birtakım öneriler verilip, sorunlara çözümler üretilmek istenmiştir.Item Antik Çağ'da kadınların dinsel ritüelleri -Thesmophoria örnek incelemesi-(Uludağ Üniversitesi, 2012) Emir, Başak; Şahin, Musfata; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Klasik Arkeoloji Bilim DalıAntik Çağ kadınları evlerine hapsedildikleri ve hiçbir yasal hakka sahip olmadıkları bir düzenin içerisinde yer almaktadırlar. Ancak yine bu düzenin oluşturduğu din yaşantısında sosyal statülerinin aksine oldukça ön planda bulunmaktadırlar. Hatta bazı tapımları sadece kadınlar gerçekleştirebilmektedir. Buna verilecek en güzel örnek Tanrıça Demeter adına gerçekleştirilen ritüellerdir.Toprak ve bereket tanrıçası Demeter, adını "toprak ana" anlamına gelen Ge-meter'den alır. Kronos ile Rhea'nın kızı olup ikinci tanrı kuşağındandır ve kardeşi, baş tanrı Zeus ile beraberliğinden kızı Persephone doğar. Demeter, yapısal bağlamda neolitik çağın Doğa, Doğurganlık (Yaratıcılık) ve Bereket Tanrıçalarının bir uzantısıdır.Demeter'in kızı Persephone-Kore ise Hades tarafından kaçırılıp, Hades'in sunduğu meyveyi yedikten sonra ölüler ülkesinin tanrıçası olmuştur. Persephone-Proserpina olarak da adlandırılan bu tanrıçanın asıl ismi Kore'dir ve Hades Persephone ismini O'nu yeraltına kaçırdıktan sonra vermiştir.Kültü için özellikle Yunanistan'ın buğday üreten bölgelerinde yaygın olarak düzenlenen ?gizem? dolu tapımlar Demeter ve kızı Persephone'nin mitolojik hikâyelerine öykünmektedir. Demeter'in Kore'den ayrı kaldığı ve kızının yeraltı dünyasında geçirdiği dönemlerin yansıması doğada kış olarak algılanırken, Persephone'nin tanrıçanın yanına dönmesiyle birlikte başlayan dönemle birlikte baharın gelişi ve toprakların bereketlenmesi olarak algılanmaktadır.Demeter tapımı ile ilgili olarak öne çıkan ve antik çağda bereket için düzenlenen bir dinsel tören olan Thesmophoria şenlikleri de tanrıça Demeter ve kızı Persephone'nin mitolojik örgüsü içinde şekillenen ritüeller ile düzenlenmiştir. Bayramın genel özellikleri, kurban etme (domuz), oruç tutma ve arınma ritüelleri üzerinde temellendirilmiştir.Item Antik dönemde kedi ikonografisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-29) Usal, Gizem; Mert, İ. Hakan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0009-0005-7809-2413Binlerce yıldır bilfiil insan hayatında yer alan kediye gerek dini anlam yüklenip kutsallık atfedilmiş; gerek görmezden gelinmiş, hatta şeytanlaştırılıp yok edilmiştir. İnsanların henüz uygarlaşmaya başladığı ve yerleşik hayata yeni geçildiği dönemlerden itibaren bir şekilde insanın dikkat çekmiş ve yanında yerini almıştır. Buna bağlı olarak neolitik dönemden itibaren, Antik dönem uygarlıkları da dâhil olmak üzere bu süreçte betimlenen kedi figürleri saptanmaya çalışılmıştır. Araştırma nitel bir araştırma olup, çalışmada kullanılan veri ve bulgular yalnızca literatür taraması ve çevrimiçi müze kataloglarındaki figürün, heykel, seramik, mozaik, mezar steli, sikkelere dayalıdır. Bu eserler içerik analizi tekniği kullanılarak değerlendirilmiştir. Eserler birbiriyle kıyaslandığında, özellikle Antik Mısır’ın betimlemelerde öncü olduğu ve buradan diğer coğrafyalara dağıldığı görülmüştür. Ancak Antik Mısır’a ait çok sayıda kedi ile ilgili eserler olduğundan, örnekler sınırlı tutulmuştur. Ayrıca elde edilen bulgular sosyal hayat, dini inançlar ve tarihi kayıtlarla ilişkilendirilmiş; kedinin insan hayatı içerisinde önemi ve sembolik olarak atfedilen anlamlarıyla ilişkilendirilmiştir.Item Antik dönemde sosyal etkinliklerde kullanılan müzik enstrümanlarının mozaikler üzerindeki tasvirleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-08-25) Gerim, Fatma; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Klasik Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-0980-1301Prehistorik dönemlerden izlerine rastladığımız müzik aletlerinin kalıntıları ve sanat eserleri üzerindeki tasvirler müziğin insanın hayatında konuşma kadar eski bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Bilim insanları müziğin ilk ortaya çıkışı ile ilgili birçok teori ortaya atmışlardır. Yazılı belge olmadığından ilk çıkışı ile alakalı bilgilerimiz sınırlıdır ve ortak tek bir görüş yoktur. Araştırma ve kanıtlara göre ilk olarak avlanma gibi faydacı amaçlarla kullanılmaya başlandığı düşünülen bu aletler daha sonra inanç sisteminin içerisinde sosyalleşen ve sınıflaşmaya başlayan toplumun ritüellerinin vazgeçilmezi olmuştur. Dinamik yapısı sayesinde toplumda katalizör görevi ile müzik bu sosyal yapıdan etkilenerek gelişmiş, değişmiş ve bir sanat dalına dönüşmüştür. Araştırmamızda insanların sosyal yaşamında ilk başlardan itibaren var olan ve var olmaya devam eden müzik enstrümanlarının ritüel, festival, eğitim, evlilik, spor, savaş gibi orgaize olarak birlikte yapılan sosyal faaliyetlerdeki rolü mozaikler üzerindeki tasvirlerden incelenektir. Dini bağlamda ortaya çıkan müzik enstrümanlarının ortak duyguları yaratma gücü sayesinde dinleyicilerde derin duygular uyandırarak toplumun kabul gördüğü değerleri aktarmak ve pekiştirmek, kült coşkusu, dua, sağlık, tanrılara hediye ve iletişim kurma, nazar ve nefretten korunma, eğitim, bolluk, gibi işlevleri bulunmaktaydı. Arkaik çağda symposionlarda herkesin lyra çalıp kendi şarkı ve şiirini söylediği müzik Klasik Çağlarda değişen tarz ve beceriler ile dini amacı yanında siyasi yönü de eklenerek propaganda aracına dönüşmüştür. Uzmanlık isteyen tarzlar sonucunda toplum symposiondan büyük tiyatrolar ve kamusal alanlara gitmeye başlamış, müzik performansları ile kült arasındaki bağ zayıflamış, kutsallık işlevinin yerini artık statü ve ün almıştır. Artık toplumun etik değerlerini iletmeyen müziğin popüler bir eğlence aracı olarak işlevi daha da artmış, çeşitlenmiş ve ideal insanlığın ifadesi olmuştur.Item Antik kaynaklar ve arkeolojik kanıtlar ışığında Antik Yunan ve Roma'da ruh hastalıkları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-23) Mercan, Tuğba; Gündüz, Serkan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıAntik Yunan ve Roma medeniyetlerinde ruhsal hastalıkların (rahatsızlık, bozukluk, sendromlar) antik kaynaklar (felsefi, tıbbi, edebi metinler, inançlar, mitolojik hikayeler) ışığında ve arkeolojik (yazıtlar, figürinler, seramik vazolar) olarak incelenmesi bu "tez" çalışmasının amacıdır. Antik Yunan ve Roma medeniyetlerinde biyolojik kökenli hastalıklar ile ilgili birçok çalışma yapılmış olmasına karşın, insanlığın bir parçası olan ruhsal hastalıklar üzerine arkeolojik olarak yeterli düzeyde bir araştırma yapılmamıştır. Bunun sebebinin antik dönemden günümüze doğrudan tutulmuş bir kaynağın ulaşmamış olması ve ruhsal hastalıkların soyut nitelikte olmasıdır. İncelen konu kökende insan kaynaklıdır. Bu sebeple insan zihin yapısını anlamak için Arkeoloji, Tıp, Psikoloji, Mitoloji, Din gibi bilimlerinde ortak sınırlarına girmek gerekliliktir. Bu tez hazırlanırken antik kaynaklar detaylı olarak incelenmiş, arkeolojik kanıtlar araştırılmış ve modern kaynaklardan yararlanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre tez 3 ana bölümden oluşturulmuştur. İlk bölümde ruhsal hastalıkların kökeni ve inançlar ile ilişkisi incelenmiştir. Mitolojik hikayelere bakılmış ve günümüz Psikoloji kriterleri ışığında teşhis koyulmuştur. İkinci bölümde Arkeolojik malzeme olarak seçilen örnekler incelenmiş ve konu ile malzeme ilişkisi kurulmaya çalışılmıştır. Son bölümde ise ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılan yöntemlerden bahsedilmiştir. Bu çalışma Antik dönemlerde yaşamış insanları ve toplumları daha iyi anlayabilmemiz adına konuya psikolojik açıdan yaklaşması ve malzeme olarak örnekler sunması açısından yeni bakış açısı katmaktadır.Item Antik limanlar ışığında Myndos Limanı ve liman yapıları(Uludağ Üniversitesi, 2008) Gündüz, Serkan; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Klasik Arkeoloji Bilim DalıAntik Myndos kenti Karia Bölgesinin önemli kıyı yerleşimlerinden birisidir. Kentin limanı, yarımadanın en batı ucundadır ve arazi yapısının avantajlarından faydalanılarak inşa edilmiştir. Kentin, ilk olarak İ.Ö. 7. yüzyıldan önce kurulduğu tahmin edilmektedir. Kent, özellikle Klasik dönemde başkent Halikarnasos’a batıdan gelebilecek saldırılara karşı ilk savunma noktası olması bakımından stratejik bir nokta olmuştur. Limanın çevresinde yalnızca giriş kısmında, mendireğin hemen başladığı alanda inşa edilen yapı kazılmıştır. Diğer yapılar hala toprak ve sualtında gizemini korumaktadır. Myndos’un çevresinde üç adet koy olmasına rağmen sadece en büyük koy liman olarak kullanılmıştır. Bu liman hem askeri hem de ticari işlev yüklenmiştir. Bir deniz limanı olan Myndos limanı yaptığımız gruplandırmaya göre doğal limanlar grubunda yer almaktadır. Limanın çevresindeki yapıları incelediğimizde, giriş kısmında bulunan mendirek yapısı kesin olarak isimlendirilmiştir. Yapılış amacı, limanı saldırılara ve dış etkilere karşı korumaktır. Limanın orta kısmında şu an sualtında kalmış olan diğer bir yapı iskele olarak ve Tavşan Adası ile anakara arasındaki sur duvarlarının döneminde dalgakıran olarak kullanıldığı düşünülmüştür. Giriş kısmında mendireğin hemen arkasında yer alan yapının ise bir ayazma olduğunu ele geçen buluntular ışığında söylemek mümkün olmaktadır. Limanın en iç kısmında bulunan yapıyı ise yapılan çalışmalar sonucunda Pir-i Reis’in bahsettiği tatlı su kaynağı ile bağdaştırmak olası gözükmektedir. Tavşan adasının iç kısmında bulunan yapılar sarnıç veya ticari yapılar olabilirler. Yerlerini belirlemeyi başardığımız diğer yapılar hakkında kullanım amaçlarını gösterecek herhangi bir veriye ulaşamadık.Item Apollonia ad Rhyndacum antik kenti açık hava kutsal alanı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-18) Koç, İlayda; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; 0009-0002-8540-2393Tez çalışması kapsamında incelenen kutsal alan ve ele geçen buluntular Apollonia a. R. antik kenti içerisinde, göl kenarında bir yamaç üzerinde bulunmuştur. Çalışma konusuolan açık hava kutsal alanını geniş bir çerçeveden incelemek ve anlamak için öncelikle kutsal alanlar ve kült kavramı üzerinde durulmuştur. Sonrasında alanın tüm bölümleri ve yapısı detaylıca aktarılmıştır. Bunun aktarımıyla farklı merkezlerde bulunan kutsal alanların Apollonia ile benzer örnekleri daha isabetli şekilde değerlendirilmiştir. Diğer kutsal alanlarla yapılan bu değerlendirme ile Apollonia a. R. kutsal alanının hangi tanrı veya tanrıçaya adanmış olabileceğine daha isabetli cevap aranabilmiştir. Bu doğrultuda hem antik kent hem de kutsal alan ile alakalı kuruluş tarihi, buluntuların dönemleri ve tipleri belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma kapsamında Apollonia a. R. açık hava kutsal alanında buluntu olarak seramik, deniz kabuğu, figürin, sikke ve değirmen taşları incelenmiştir. Özellikle seramik buluntular kendi içerisinde gruplandırılarak özel formda ve bezemede olanlar sınıflandırılmıştır. Kutsal alanın en önemli buluntularından olan deniz kabukları ve seramik buluntular alanın tarihlendirmesi açısından çalışmaya yardımcı olabileceği için bu buluntular ayrıca ele alınmışlardır. Çeşitli bulguların değerlendirilmesi sonucunda kutsal alan ile alakalı tapınım döneminin MÖ 3. yüzyıl civarında başladığı tahmin edilmiştir. Ayrıca çağdaş örneklerincelendiğinde kutsal alanın bir tanrıça kültüyle ilişkilendirildiği ortaya çıkmıştır. Geç dönem buluntularının incelenmesi ile de alanın sonraki dönemlerde kutsal mekân işlevini kaybettiği ve işlik olarak MS 13. yüzyıla kadar kullanım gördüğü anlaşılmıştır.Item Apollonia ad Rhyndacum heykeltıraşlık eserleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-08) Bozkurt, Ezgi; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-7068-1177Tez çalışması kapsamında incelenen heykeltıraşlık eserler, antik dönemde Bithynia bölgesi sınırları içerisinde yer alan Apollonia ad Rhyndacum antik kentinde ve çevresinde bulunmuştur. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izniyle Bursa Müzeler Müdürlüğü Başkanlığında Uludağ Üniversitesi adına Prof. Dr. Mustafa Şahin'in bilimsel danışmanlığında 2015- 2018 yılları arasında sondaj ve kurtarma kazıları yapılmıştır. Tez kapsamında sondaj ve kurtarma kazıları dışında Bursa Arkeoloji Müzesine daha önce intikal etmiş olan Apollonia a. R. kökenli heykeltıraşlık eserler de değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında Apollonia a. R. Nekropolü, Kız Adası ve Nişli Alanda (Kutsal Alan) yapılan kazılar dışında müzeye intikal etmiş toplam 18 adet heykeltıraşlık eseri incelenmiştir. Farklı tipolojiye ve ikonografiye sahip olan eserler pişmiş toprak, mermer, bronz, kemik gibi çeşitli malzemelerden üretilmiştir. Değişik materyallerden üretilmiş olan plastik buluntular özellikle karakterlere göre alt grup ve tiplere ayrılarak ele alınmışlardır. Çalışma konusunu oluşturan heykeltıraşlık eserlere daha geniş bir açıdan bakabilmek adına farklı merkezlerde bulunan benzer örnekler incelenmiştir. İnceleme sonucunda Apollonia a. R. kentinin heykeltıraşlık eserlerin üretildikleri dönem, stil özellikleri ve ikonografik gelişimleri belirlenmeye çalışılmıştır. Değerlendiren eserler MÖ 4. yüzyılın ikinci yarısından MS 3. yüzyıla kadar geniş bir tarih aralığı içerisinde üretilmiş oldukları sonucu ortaya çıkmıştırItem Apollonia ad Rhyndacum kent surları(Uludağ Üniversitesi, 2015-07-02) Kardoruk, Nihal; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı"Apollonia ad Rhyndacum Kent Surları" adı altında kaleme alınan bu tezde, modern adı Gölyazı ve Zambaktepe olan, iki ada üzerinde bulunan Antik Dönem kent surları incelenmiştir. Bilimsel kazılar ile mimari geçmişi desteklenmeyen kent, Batı Anadolu'da Bithynia/Mysia sınırları içerisinde yer alan en önemli ikinci kent olarak geçmektedir. Modern yerleşim altında kaybolmaya başlayan Antik kalıntılar, 2006 yılı ve sonrasında yapılan yüzey araştırmaları ile hak ettiği önemi kazanmaya başlamıştır. İki adayı çepeçevre saran surlar; ilk ada olan Zambaktepe'de bir giriş kapısı ile başlar. Giriş kapısından başka herhangi bir sur kalıntısına rastlanmayan tepe üzerinde, surların stadionu da çevreleyerek devam ettiği düşünülür. İkinci ada olan Gölyazı'da ise, çift kapılı savunma ile başlayan surlarda, savunmanın kırıldığı adanın dönüş yerlerinde 4 büyük kule yer alır. Bu kuleler arasında yer alan sur duvarlarının çoğu modern yerleşimde evlerin temel duvarları olarak kullanılmış, modern yapı ile bütünleşmeyen duvarlar ise günümüze ulaşmayı başaramamıştır. Surların yapımında kullanılan yoğun devşirme malzeme, kentte yer alan ve sur yapımından önce kullanılmış olan mimari örüntü hakkında bilgiler sunmuştur. Büyük çoğunluğu lokalizasyonu yapılan yapılardan gelen devşirme malzemeler, katalog çalışmasında tek tek tanımlamaları ve sur duvarları üzerindeki yerleri belirlenerek, kentte daha önceki yapılarda kullanılmış olan malzeme, teknik ve lokalisazyonu bilinmeyen yapıların, ada üzerindeki konumlarını belirlemek gibi konuların çözümüne yardımcı olmuştur. Sonuç olarak; mimari çalışmaların bilimsel kazılarla desteklenmediği Apollonia ad Rhyndacum Antik kentinde yapılan bu tez çalışması ile ulaşılabilen sonuçlar, kentin mimari tarihine ışık tutmuştur.Item Apollonia ad Rhyndacum nekropolü(Uludağ Üniversitesi, 2015) Tomay, Beste; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıAntik Dönemde Mysia ile Bithynia Bölgeleri arasında yer alan Apollonia ad Rhyndacum Antik kenti, günümüzde Bursa Uluabat Gölünün kıyısında yer almaktadır. Tezde ele alınan nekropol alanı ise Gölyazı' nın kuzeyinde modern anayolun iki yanına kurulmuştur. Söz konusu alanda khamosorion, anıt mezar ve harçlı moloz taş örgü mezar tipleri görülmektedir. Nekropolde en fazla tespit edilen tip khamosorionlardır. Bunlar ana kayanın şekillendirilmesiyle oluşturulmuştur. Anıt mezarların yapımında ise ana kayası kireçtaşı olan bloklar kullanılmıştır ve yoğun tahribatlarından dolayı tipolojileri hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Bu bloklar, nekropol alanı sınırları içerisinde tespit edilen taş kesme alanından taşınmış olması muhtemeldir. Kentte bir kazı çalışması yapılmamış olmasından ve kaçak kazılardan dolayı kentin ölü gömme adetlerine ilişkin bilgiler şuan için karanlıktır. Nekropol alanı dışında tespit edilen Bizans Dönemi lahit parçalarının ise nereden geldiği bilinmemektedir. Sonuç olarak bu çalışma ile nekropol alanındaki mezarların Hellenistik Dönemden Bizans Dönemine kadar kullanım görmüş olduğu, nekropolün sınırlarının tahmin edilenden daha geniş olduğu öngörülmüştür.Item Apollonia ad rhyndacum nekropolü kerpiç mezarları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-27) Ercan, Osman; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıTez çalışmasında, Apollonia ad Rhyndacum antik kentinin nekropol alanında yürütülen kurtarma kazılarıyla açığa çıkarılan mezarlar içerisinden, yapı malzemesi olarak kerpiç kullanılan 16 örnek konu alınmıştır. Gün ışığına çıkarılan kerpiç mezarların Batı Anadolu ve Marmara Bölgesi’nde bilinmemesi oldukça dikkat çekicidir. Ayrıca bu tür mezarlara ilişkin yapım teknikleri, tipoloji ve köken araştırmasını konu alan bir çalışmanın yapılmaması bizi bu alana yöneltmiştir. Öncelikle mezarların kazı raporları ve yerinde incelenmesiyle teknik analizleri yapılmış, sonrasında gerekli olan harita, çizim ve görsel içeriği oluşturulmuştur. Kütüphane ve online veri tabanlarında, karşılaştığımız farklı mezar formlarına ve üst örtü biçimlerine yönelik literatür taraması yapılmıştır. Araştırma sonucu elde edilen veriler doğrultusunda, benzer örnekler ile birlikte değerlendirilmesiyle mezar tipolojisi belirlenmiştir. Ayrıca köken araştırması yapılarak yayılım alanlarının saptanması sağlanmış, mezarlardaki kerpiç kullanım alanları, hammadde temini, yapısal özellikleri ve yapım teknikleri belirlenmiştir. Son olarak ayrı ayrı ele aldığımız mezar formları ve üst örtü biçimleri incelenerek, tespit edilen yeni mezar tiplerine yönelik isimlendirme önerisinde bulunulmuştur. Mezar yapılarını ve üst örtülerini ayrı ayrı değerlendirdiğimizde, mezarlar üzerinde etkili olan belirgin formlar, “Kerpiç Sanduka, Kerpiç Çatkı/ Kiremit Çatma, Cappuccina” mezar olarak belirlenmiştir. “Kerpiç Sanduka” mezarların çıkış noktası Güney Doğu Anadolu olmak üzere Karkamış, Korucutepe, Hanaytepe, Girnevaz, Alişar, Tepecik ve Oylum Höyük’te açığa çıkarılan örneklerle birlikte Geç Kalkolitik Dönem ve sonrasında Anadolu coğrafyasına yayıldığı bilinmektedir. Sonraki süreçte Erken Tunç Çağı’ndan başayarak Kuzey Suriye’de yer alan Tel Ahmar, Hamam et-Turkman, Orta ve Geç Tunç Çağı’nda ise Mısır’da bulunan Tell el-Retaba ve Tell el-Dab’a gibi yerleşmelerde görülmektedir. Mezarlar üzerinde etkili olan diğer belirgin formun kökeni İtalya olarak saptanmıştır. “Cappuccina” olarak adlandırılan mezarların en yaygın dönemi Roma İmparatorluk Dönemi olsa da Avrupa'daki erken örnekleri MÖ 6.-7. yüzyıla kadar gitmektedir. Basit toprak mezar niteliği taşımaları, özellikle bu tür mezarların fakir sosyal sınıflar tarafından kullanıldığına işaret etmektedir. Roma İmparatorluk Dönemi’nde giderek yaygınlaşan Cappuccina mezarların, İtalya üzerinden Anadolu coğrafyası dâhil olmak üzere birçok Roma eyaletine yayıldığı ve bölge halkları tarafından özümsenerek kullanıldığı anlaşılmaktadır. Anadolu’da Klasik Dönem sonrası giderek yaygınlaşan mezar formu genellikle kullanılan malzemeye göre “Kiremit Çatma, Kiremit Çatkı, Plaka Çatkı, Kerpiç Çatkı” olarak bilinmektedir. Açığa çıkardığımız birçok örneğin “Kompozit Mezar” kimliği taşıması farklı ölü gömme geleneklerine ait mezar tiplerinin, taşındığı bölgedeki diğer yaygın mezar formlarıyla birlikte yorumlanarak yeni ve farklı bir anlayışla uygulanabildiğini açıkça göstermektedir. Ayrıca çıkış noktasını ve yayılım alanlarını henüz tespit edemediğimiz bir başka üst örtü biçimi tespit edilmiştir. Bu anlayışa göre sanduka içerisindeki kremasyon bölümü beşik çatı biçiminde değil, doğrudan karşı uzun kenar üzerine uzatılan kerpiç plakalarla mertek çatı biçiminde kapatılmaktadır. Bu sayede mezar zemini ile üst örtüsü arasında üçgen şeklinde bir alan oluşturulmuştur. Form ve kullanılan malzeme göz önünde bulundurularak üst örtü tipi “kerpiç plakalı mertek” mezar olarak isimlendirilmiştir. Sonuç olarak Apollonia Nekropolü’nde kerpiç endüstrisine dayalı altı farklı tipte mezar tespit edilmiş; yapım teknikleri, formları ve üst örtü biçimlerine göre isimlendirme önerileri belirlenmiştir. Mezarlarda isimlendirme, önce tip, sonra üzerinin kapatılma şekli göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Açığa çıkarılan mezarlar içerisinde, yalnızca kerpiç malzeme kullanılarak hazırlanan mezarlarda birincil kremasyon uygulanmış ve kronolojik olarak ele alındığında genellikle MÖ 1.-MS 1. yüzyıl aralığında gömü yapıldığı anlaşılmıştır. Basit toprak mezarlarda üst örtü kerpiç malzeme ile beşik çatı biçiminde oluşturulmaktadır. Sanduka mezarlarda ise beşik çatı, mertek çatı, taş kapak veya iki formun birlikte kullanıldığı örnekler karşımıza çıkmaktadır. Yapı malzemesi olarak kerpiç kullanılan örnekleri incelediğimizde kullanım alanlarına ve işlevlerine göre yapım tekniklerinin ve uygulama biçimlerinin değiştiği gözlenmiştir. Mezar yapılarında, üst örtü sistemlerinde ve çevre düzenlemesinde kullanılan kil harç ve kerpiç malzemenin temin ve biçimlendirme yöntemlerinin tespit edilmesine yönelik çalışma yapılmıştır. Bölgede yaptığımız tarama sonucu biri nekropol sınırları içerisinde, diğeri ise Uluabat gölünün kuzeydoğu kıyısında olmak üzere yoğun miktarda rezerve sahip iki kil yatağı saptanmıştır. Kerpiç endüstrisi incelendiğinde kullanılması muhtemel 4 teknik tespit edilmiştir. Kerpiç yapım yöntemleri başlığı altında değerlendirilen yöntemler, pisse tekniği, dövme tekniği, yığma tekniği ve blok tekniği olarak belirlenmiştir. Hazırlanım aşamalarında ise genellikle katkı maddesi olarak kil, su, saman, kum, çakıl, ot, dal gibi malzemeler kullanılmıştır. Son olarak açığa çıkardığımız mezarlar üzerinden, nekropol alanı kerpiç kullanımı bölümünde kerpiç malzemenin uygulama alanları tespit edilmiştir.Item Apollonia ad Rhyndacum sikkeleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-18) Akrın, Mustafa; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı ; 0000-0003-1745-5071Apollonia ad Rhyndacum kenti günümüzde Bursa ili, Nilüfer İlçesi’nin Gölyazı Mahallesi sınırları içerisinde bulunmaktadır. Çalışmanın konusunu Apollonia ad Rhyndacum kentinde yürütülen kazı çalışmalarında bulunan, Bursa Arkeoloji Müzesi’nde korunmakta olan ve geçmiş dönemlerde yayımlanmış kataloglardan alınarak derlenmiş143 adet Apollonia ad Rhyndacum sikkesi oluşturmaktadır. Bunların 13’ü Helenistik,116’sı Roma, 11’i ise Doğu Roma İmparatorluğu Dönemi’ne tarihlendirilmiş olan sikkelerdir. Kalan 3’ü ise ilk olarak hesaplama aracı olarak kullanılan ancak daha sonra hatıra parası olarak kabul gören Nürnberg Tokenleri’nden oluşmaktadır. Kentte en erken döneme ait sikkeler MÖ 4. yüzyıla tarihlenmekte olan Makedon sikkeleridir. Apolloniaad Rhyndacum lejantı taşımakta olan 108 adet sikke bulunmaktadır. Bu sikkeler üzerinde47 adet Apollon ve 16 adet kentin yerel nehir tanrısı Rhyndakos en çok tasvir edilmiş olan tanrılardır. Bunların dışında Zeus, Demeter, Hermes, Artemis, Poseidon, Asklepios, Aphrodite, Dionysos, Pan ve Fortuna gibi tanrı ve tanrıçalara ait sikkelerin de yer aldığı kent sikkeleri görülmektedir. Bu durum da bize kentin birden çok tanrı inancına sahip olduğu göstermektedir. Apollon betimli kent sikkelerine bakıldığında sikke üzerinde sıklıkla tapınak içerisinde ve tek başına olarak Apollon Sauroktonos tipi heykel tasviri yer almaktadır. Bu nedenle Kız Ada’ya lokalize edilen Apollon Tapınağı’ndaki kült heykelinin bu tip bir görünümde olduğu düşünülmektedir. Aphrodite, Fortuna ve Poseidon ise, deniz ticaretinin güvenilirliğini sağlamak amacıyla saygı görmüş olmalıdır. Poseidon tasvirli sikkelerin tarihlendirmelerine bakıldığında, deniz ticareti dışında kentte yaşanan depremler ile de ilişkilendirilebilmektedir. Kente ait olmayan ancak kentteki kazı çalışmaları sırasında bulunan sikkelerin kronolojisine bakıldığında uzun dönem aralıklarının görülmesi, kentin kesintisiz olarak yerleşim gördüğü ve ticarette aktif olduğu çıkarımını yapmayı mümkün kılmaktadır.Item Arkeoloji müzelerinde eğitim çalışmaları Apollonia AD Rhyndacum antik kenti Nekropol Müzesi örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi) Günay, Meryem; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-9248-241919. yüzyıl ile koruma, muhafaza etme, sergileme faaliyetlerinin yanında eğitim faaliyetlerini de bünyesine alan müzeler, toplumla iletişim kurma noktasında en çok eğitim yönünü kullanıp geliştirmiştir. Müzeler çağdaş eğitim anlayışla, her yaş grubuna hitap eden birer örgün eğitim mekânları haline gelmiştir. Öyledir ki bugün “Müze Pedagojisi”, “Müze Eğitimcisi” kavramları eğitim sistemimizde ve müzecilik disiplininde yerleşmiş haldedir. Uygarlık tarihinin birer aynası olarak değerlendirilen Arkeoloji Müzeleri de yürütülen eğitim çalışmalarından en fazla payı alması gereken müzelerdir. Arkeoloji bilimin insana ulaĢması, Arkeolojinin toplumsallaĢması, Arkeoloji Müzelerinde yapılan eğitim çalıĢmalarıyla mümkündür. Bu eğitim çalışmalarını, Arkeoloji alan bilgisine sahip olduğu kadar eğitim alanında da deneyimli kiĢilerin yapması uygundur. 20. Yüzyıl ile birlikte Avrupa Arkeoloji Müzelerinde eğitim kadroları oluşturmuşken ülkemizde ise sadece son yıllarda Arkeoloji müzelerinde eğitim faaliyetlerinde artış olduğu görülmektedir. Bu nedenle çalışmada, öncelikle arkeoloji öğrencilerine yönelik bir Arkeoloji müzesi için eğitim programı paketi hazırlanmıştır Kurumsal veya bireysel olarak Arkeoloji Müzelerinde yürütülen eğitim faaliyetleri içerisinde Nekropol Müze örneğine rastlanmamaktadır. Bir Nekropol Müzesi içerdiği soyut kavramlardan dolayı eğitim çalışmalarında hedef kitleyi sınırlanmaktadır. Ölüm ve öbür dünya inancı gibi kavramlarını içermesinden dolayı bir eğitim uygulaması tercih edilmemiştir. Bu kısıtlamaların müzenin eğitim programı oluĢturmasına engel olmadığını göstermek için çalıĢmanın bir nekropol müzesi örneği içermesine karar verilmiştir. iş Bu çalışma, Apollonia a.R. Kenti Nekropol Müzesini ele alarak bir eğitim programı hazırlama sürecini ve bir Nekropol müzesi eğitim paketi örneğini içermektedir. Eğitim paketi her yaş grubu için farklı hedef kazanımlara yönelik planlardan ve etkinliklerden oluşmaktadır. Etkinliklerin hangi yaş grupları için nasıl yapılacağının açıklandığı ve kullanılacak materyallerin hazırlandığı bir çalışma olmuştur. Ayrıca eğitim faaliyetleri hedef kazanımlara yönelik müze atölye çalıĢmaları ile de zenginleĢtirilmiĢtir. Çalışmada eğitim paketinin dışında, arkeoloji müzesinde eğitim programı hazırlanırken; müzede eğitimin önemine, müze eğitimini gerçekleştiren kişinin sahip olması gereken özelliklere ve kullanılması tercih edilen eğitim yöntem ve tekniklere de değinilmiştir. Çalışmanın diğer bir bölümünde ise yurtiçinde ve yurtdışında arkeoloji müzelerinde yapılan eğitim faaliyetlerinden örnekler verilmiştir. Bu araştırma; Müzelerin eğitim mekânı olarak kullanılmasına bir örnek teşkil etmektedir. Arkeoloji biliminin eğitim yoluyla halka aktarılması Arkeolojinin toplumla bütünleşmesine katkıda bulunmaktadır. Ayrıca bir Nekropol müzesi eğitim paketini içermesi alanda bir ilk olma özelliğini taşıdığından önem arz etmektedir.Item Arkeolojik ve epigrafik bulgular ışığında Nikaia'da Romalılaşma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-20) Bayram, Aytaç; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı“Arkeolojik ve Epigrafik Bulgular Işığında Nikaia’da Romalılaşma” isimli tez çalışmasının konusunu Nikaia kentinin Romalılaşma sürecinin, antik kaynaklar ve arkeolojik buluntular ele alınarak yorumlanması oluşturmaktadır. Bu çalışma içerisinde Nikaia kentinin Romalılaşmasını yorumlamak adına, Nikaia Roma döneminde sosyal gelişmelere dair ipuçları veren mezar yapıları, mimari yapılar, sikkeler, yazıtlar ve antik kaynaklar rehberliğinde, Romalılaşmaya işaret edebilecek Roma isimlerinin kullanımı, imparator kültü ve Latin dilinin kullanımı gibi öğelerin incelenmesi yer almaktadır. Çalışmanın amacı tüm arkeolojik buluntular ve antik kaynaklar incelendikten sonra, Romalılaştırma ve Romalılaşma kavramlarını, Küçük Asya’da Romalılaşmanın nasıl gerçekleştiğini, Nikaia halkının Romalılaşma sürecini nasıl gerçekleştiğini, bölge halkının Roma kültürünü ne kadar benimsediğini ve Nikaia’nın Roma İmparatorluğu döneminde ne gibi sosyo-kültürel değişimler yaşadığını anlamaktır.Item Bilecik Müzesi’ne kayıtlı Roma ve Bizans dönemi metal takı ve süs eşyaları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-21) Karaca, Şükrü Can; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Klasik Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-5080-378XBu tez çalışması kapsamında Bilecik Müzesi’ne kayıtlı 71 adet takı-süs eşyası değerlendirmeye alınmıştır. Bu eserlerin büyük bir bölümünün müsadere ve devir ile müze envanterine kaydedilmiş olmasından dolayı konteks olarak değerlendirmek mümkün olmamıştır. Ayrıca birçoğunun bulunduğu yer ile ilgili ne yazık ki elimizde veri bulunmamaktadır. Bu nedenle eserlerin değerlendirmesinde antik dönem kuyumculuk sanatının tipolojik ve stilistik gelişimine göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak yapım ve süsleme tekniklerinin erken dönemden başlayarak kronolojik olarak zaman zaman popülerlik kazanıp, zaman zaman da popülerliğini yitirmesi bu durumu zorlaştırmıştır. Yine de bizim eserlerimizde kullanılan yapım ve süsleme teknikleri ile eserlerin formları belirgindir. Bu eserlerin üretiminde dövme ve döküm tekniği uygulanmıştır. Süsleme tekniği olarak, kabartma, kazıma, delik işi, granülasyon, telkâri,taş kakma tekniklerinin kullanıldığı anlaşılmıştır.Item Bithiynia bölgesi ticaret yolları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-27) Varol, Emrah; Gündüz, Serkan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıBithynia'da çağlar boyunca yoğun ticari faaliyetler söz konusudur. Bunun nedeni kara ve deniz ulaşımı ile ticaret yapılmasıdır. Konumundan dolayı çok önemli bir bölgeye sahip olan Bithynia, Asya ve Avrupa üzerinde bir köprü görevi görmekte aynı zamanda Akdeniz'den Karadeniz'e bir geçiş konumunda bulunmaktadır. Bu sebepten dolayı tezin amacı Bithynia Bölgesindeki ticaretin önemini vurgulayarak yayılımını anlatmaktır. Çalışmada arkeolojik kanıtlar araştırılmış antik ve modern kaynaklardan yararlanılmıştır. Tez konusu kapsamında 3 bölümden oluşan tezin ilk bölünü bölgenin kökeni ve tarihçesi hakkında verilen bilgiler oluşturmaktadır. İkinci bölümünde ticaret de hangi ürünlerin hangi araçlarla nasıl nasıl yapıldığını anlatan taşımacılık yöntemlerine yer verilmiş son olarak da Bithynia Bölgesinde yer alan ticaret yolları üzerinde durulmuş ticari kentler, yollar, konaklama ve mil taşlarına yer verilmiştir.Item Bursa Arkeoloji Müzesi’nde yer alan hayvan figürlü sikkeler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-02) Tan, İbrahim; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-0581-7496Çalışmanın konusunu Bursa Arkeoloji Müzesinde yer alan Arkaik, Klasik ve Helenistik Dönemlere tarihlenen hayvan ve mitolojik yaratık betimli sikkeler oluşturmaktadır. Bu yönüyle müzeden seçilen eserler; zamansal olarak sınırlı, ancak mekânsal olarak geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Sikkelerin ön ve arka yüzlerine ait fotoğraflar profesyonel makine yardımıyla makro çekim yapılarak elde edilmiştir. Çekimi yapılan bu fotoğrafların arka fonları temizlenerek kataloğa dahil edilmiştir. Sikkelerin ön ve arka yüzlerine ait vektörel temalı çizimler İllüstratör programıyla oluşturulmuştur. Bu çizimler katalog kısmında fotoğrafların altına eklenmiştir. Böylece fotoğraflar ve çizimlerle katalog üzerinde bir bütünlük sağlanmıştır. Sikkeler üzerinde yer alan hayvan ve mitolojik yaratıklar, tipolojik ve ikonografik olarak ayrı ayrı sınıflandırılmıştır. Ortak kullanılan betimin birbiriyle olan benzerlik ve farklılıklarına dikkat çekilmeye çalışılmıştır. Böylece uslup farklılıkları da sorgulanmıştır. Sikkeler üzerindeki betimlerin kentler tarafından olası seçilme sebepleri çalışmanın en çok üzerinde durduğu problemdir. Bu olgu irdelenmeye başladıkça bu olası sebeplerin kentlerin tarihçeleri, mitoloji ve inanış sistemleri, siyasi, ticari ve günlük hayatlarıyla bağlantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yani sikkenin ön veya arka yüzünde yer alan hayvan betimlerinin görsellik kaygısından ziyade arka planında yatan derin bir sembolizmi olduğu görülmüştür. Çalışma kapsamında hazırlanan grafik ve tablolardan hareketle hayvan ve mitolojik yaratıkların nicelik olarak sınıflamaları yapılmıştır. Bu sayısal veriler yardımıyla Antik Dönemdeki hayvan ve mitolojik yaratık imgelerinin kullanım yoğunluğu hakkında fikir sahibi olunabilecektir. Farklı bölge ve zaman dilimine ait sikkelerin seçilmesi sebebiyle bu tablo ve grafikler yardımıyla okuyucuların konuyu daha kolay takip edebilmeleri sağlanmıştır.Item Bursa Arkeoloji Müzesi'nde yer alan iki adet zırhlı torso(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-02-11) Arcagök, İbrahim; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıYüksek lisans tezimizin konusunu Bursa Arkeoloji Müzesi'nde yer alan iki adet mermerden yontulmuş zırhlı torso oluşturmaktadır. Araştırmamıza önce zırhlı heykellerin kökeni ile başlanmış ve bu bölümde ayrıca konu ile ilişkili daha önce yapılan yayınlar irdelenmiştir. Diğer bir bölümümüzü Antik Çağda Anadolu'da zırhlı heykel üretimi yaptığı bilinen Aphrodisias, Dokimeion ve Prokonnesos gibi atölyelerin üslup bakımından incelenmesi oluşturmuştur. Bir diğer bölümde çalışmamızın konusunu oluşturan torsoların hangi atölye/atölyelere ait olabilecekleri sorusu tartışmaya açılmıştır. Tipoloji bölümümüzde ise zırhlı torsolarımız tip olarak incelenerek benzer örnekler ile karşılaştırılmıştır. Çalışmamızın bir diğer bölümü zırhlı heykellerimizin üzerinde yer alan zırh, giysi ve aksesuarların ikonografik incelenmesine ayrılmıştır. Son bölümümüz ise tarihleme konusuna ayrılmıştır. Atölyeler bölümünde yaptığımız değerlendirme sonucunda her iki heykelimizin de Prokonnesos Atölyesi'nde yontulmuş olabileceği sonucuna varılmıştır. Heykellerimizle tip olarak benzeyen heykellerin de Prokonnesos Atölyesi üretimi oldukları görülmüştür. Zırh üzerinde kabartma olarak verilen tanrısal atribütlerle imparator, kökenini tanrısal kahramanlara dayandırarak güçlü bir savaşçı olduğunu göstermektedir. Pteryges rozetleri üzerinde yer alan kabartma figürlerin ise imparatorun yanında savaşa katılmış olan lejyonları temsil ettiği ortaya konmuştur. Tarihleme konusunda Kat. 1'de gösterilen heykelin, Hadrian'a ait olduğu ve Gölyazı'da bir duvar üzerinde tespit ettiğimiz kaide de dikkate alınarak, Hadrian'ın Apollonia'yı ziyaret ettiği tarihlerde yapılmış olabileceği teyit edilmiştir. Diğer torsomuz ise Septimius Severus'a ait olması nedeniyle MS 2. yüzyılın sonu, MS 3. yüzyılın başı tarihinde yontulmuş olmalıdır.