Sosyal Bilimler Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/26
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 4200
- Results Per Page
- Sort Options
Item Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Türkiye(Uludağ Üniversitesi, 1980) Cankaytar, Macide; Onay, Cafer; İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi; Ekonometri Enstitüsü1 Ocak 1958'de Roma antlaşmasının yürürlüğe girmesi ve Avrupa Ekonomik Topluluğunun fiilen kurulmasından sonra, Türkiye, Yunanistan'ı takip ederek, Toplulukla ahdi bir bağ kurmak isteği ile 31 Temmuz 1959'da resmen müracaatta bulunmuştur. Ve 12 Eylül 1963'de Ankara'da imzalanan bir antlaşma ile 1 Aralık 1964'den itibaren Avrupa Ekonomik Topluluğu içinde yer almış olunmuştur. Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğundaki yaşama şartlarının hızlandırılmış ve ekonomi ilerleyişi ve uyumlu bir alış veriş genişlemesi ile devamlı olarak iyileşmesini, böylece Türkiye ekonomisi ile topluluk üyesi devletlerin ekonomileri arasındaki arayı azaltmayı sağlamağa kararlı olarak; Türk ekonomisinin kalkınmasının ortaya koyduğu özel sorunları ve belli bir sürede Türkiye'ye bir ekonomik yardım yapılması gerekliliğini gözönünde bulundurarak; Türkiye halkının yaşama seviyesini iyileştirme çabasına, Avrupa Ekonomik Topluluğunun getireceği desteği ilerde Türkiye'nin Topluluğa katılmasını kolaylaştıracağını kabul ederek Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında ortaklık yaratan bir anlaşma aktini kararlaştırmışlardır. Türkiye'de ortak pazara katılma kararı ile tarihindeki en önemli kararlardan birini almış olmaktadır. Herşeyden önce uzun yıllar önce yapmış olduğu seçime uygun olarak Batı camiasındaki en büyük bütünleşme hareketi içindeki yerini almış olmaktadır. Ve bu topluluk içinde tam üyeliğe geçiş için hazırlıklar sürmektedir. Ancak Türkiye'de son derece dar bir çevre AET tam üyeliğinden "her derde deva" mucizeler beklenmektedir. Bunun yanısıra, genel çizgileri bir yana bırakılırsa hiç kimsenin "Tam üyeliğin getireceği yükümlülüklerini ve tam üyelik pazarlığının" ayrıntılarını bilmediği çok rahatlıkla söylenebilir. Bu gerçek AET taraflıları ve karşıtları içinde geçerlidir. Sadece "Tam üyelik iyi bir şeydir" sloganı ve "tam üyelik teslimiyettir" yaklaşımı sürdürülmektedir. Hele, tam üyelikten sonra ekonomik strüktürün ne şekilde değiştirilmesi ne gibi yeni kuruluşlar oluşturulması gerektiği sorulduğunda, 1970'lerin başında Katma Protokol imzalandığı günlerdeki yanıtlar almıyor; "Daha çok uzun bir süre var. Vakti gelince düşünürüz" Hükümet içindeki bazı bakanlıklar ve birçok ekonomik kuruluşun dahi karşı çıktıkları tam üyeliğin politik ağırlıklı en önemli savunucusu yine Dışişleri Bakanlığıdır. AET için bugünkü koşullar değişmediği taktirde, topluluk yeni bir yaşam modeli geliştirinceye kadar, o da 2000 yıllarında Türkiye'nin beklentisinin çok dışında bir model olacaktır. Ancak İş işten geçtiği için yakınmalar hiçbir sonuç vermeyecek ve büyük olasılıkla bu defada Türk-AET ilişkilerinin canlandırılması, tartışmaları yeniden başlatılacaktır. Türkiye'nin tam üyeliğini gerçekleştirebilecek hiçbir gerçekçi formül bulunmayacaktır. Onun için tam üyelik çalışmaları ve görüşmeleri şimdilik bir tartışmadan ibaret kalacaktır.Item Türkiye'de toplu sözleşme düzeni(Uludağ Üniversitesi, 1980) Apaydın, A. Nejat; Sosyal Bilimler Enstitüsü; İktisadi ve Ticari İlimler AkademisiToplu-İş Sözleşmeleri, işçilerle işverenler arasındaki ilişkilerde yol gösterici önemlilik içerirler. Sanayileşmeyle ulaşılan aşamada, işçi-işveren ilişkilerinin yakından izlenmesi, sanayileşmenin getirdiği sorunların çalışanların-çalıştıranların yasa boyutları ve sosyal gelişimlerin somut içeriğinde çalışma düzeninin gerçek anlamına götürür bizi. Sosyal adalet, toplumsal barış için önemli toplumsal gerekliliktir. İnsan hak ve özgürlüklerinin, demokrasi ilkelerinin kapsamında özümlenmesiyle sosyal adalet gerçek düzeyine ulaşabilir. İşçi ve işveren ilişkileri sosyal barışın oluşumunda önemli bir yer tutar. İşçinin-çalışanın, anayasal haklarının getirdiği tüm yasal sonuçlar, çağdaş insan özüne uygun içerik taşıdığı ölçüde sosyal barışa dönük olur. İnsan özüne ve onuruna yaraşan sosyal düzen, halkın gelenek-görenek ve siyasal belirlemeleri, giderek toplumun doğruladığı sosyal ve ekonomik adalete dayanır. Ülkemizde 1961 anayasasıyla sosyal devlet, hukuk devleti ve sosyal adalet ilkeleri, devlete sosyal barışı ve adaleti gerçekleştirecek geniş önlemler bütünlüğünün anlamını içeren bir görev vermiştir. Demokrat ve sosyal ilkeler hukukun boyutunda adalet odağından kaynaklanmaktadır, anayasamızda. Özgür doğan insana insan olma özüsosyal-toplumsal adaletten geçer. Varlığı öze saygıyla korumak, adaletin ince özeninde gizlidir. Haklarının sahibi olmak adaletin kendisidir. İşte adaletin somut anlamında gerçek barış, çalışma yaşamının paylaşımında önemli boyut içerir. Özgürce kurulmuş işçi-işveren ilişkileri aralarındaki konumuyla sadece kağıt üzerinde kurulmuş olmamasına dayanmadığı ölçüde gerçek adaleti sağlayan düzeyde anlam bulurlar. Ülkemizdeki toplu sözleşme düzeni bu özden giderek irdelendiğinde, toplumumuzun çalışma barışı içinde vardığı nokta bir başka açıdan yorumlanarak belirlenmektedir. İnsanın en kutsal değer olduğu odaktan kaynaklanarak, insanı insan yapan sosyal ve endüstriyel ilişkilerin verilmesi çalışmamızın amacıdır.Item Uluslararası Para Fonu ve kredi vermesi(Uludağ Üniversitesi, 1981) Aksu, Halil; Sosyal Bilimler Enstitüsü; YokII. Dünya Savaşı sonrası, askeri, ekonomik ve politik bakımdan güçlü ABD, 1929-1930 Ekonomik Bunalımı deneyimini de gözönünde bulundurarak, İngiltere ile birlikte kapitalist sistem içerisinde yer alacak ulusları örgütlemeye gitti. Kapitalist sistem içerisinde yer alacak tüm ulusların para ve dış ekonomik ilişkiler politikalarının tek bir merkezden yürütülmesi gerekiyordu. Yine serbest ticaret veri idi. Fakat serbest ticareti, serbestliği önlemeden kontrol edecek bir kuruma ihtiyaç doğmuştu. Bu kurum; kapitalist sistem içerisindeki ulusları kontrol altında tutacak, onlara yol göstericilik yapacak, taraflı da olsa hakemlik görevini yerine getirmeye çalışacaktı. Bu kurum, Uluslararası Para Fonu (UPF) oldu. UPF’nuna, kuruluşundan günümüze sanayileşmiş ulusların Fon’daki paylarının büyüklüğü yanında, bu ulusların paralarının uluslararasında genel kabul görmesindedir. Ekonomik, askeri ve politik gücün dağılımında bir değişiklik, Fon’a etkinliğin dağılımını da değiştirecektir. Çalışmamızın birinci bölümünde UPF kaynakları, ikinci bölümünde UPF kredilerinin tahsisi, üçüncü bölümde UPF-Türkiye ilişkileri incelenmeye çalışılmakta, sonuç bölümünde ise elde edilen verilerle UPF’nun anlamı ve amacı çözümlenmeye çalışılmaktadır.Item İşletmelerde tedarik sistemi ve uygulama denemesi(Uludağ Üniversitesi, 1983) Ceyhan, Sevil; Sosyal Bilimler EnstitüsüItem Yükseköğretim ve Türkiye'de yükseköğretim harcamalarının analizi(Uludağ Üniversitesi, 1983) Yıldız, Mircan; Özel, Hakkı; Sosyal Bilimler EnstitüsüBu çalışmada, ülkemizde genel ve katma bütçeli kuruluşlarca yürütülen eğitim hizmetlerinden yalnızca katma bütçeli yüksek öğretim kuruluşları ele alınarak, 1974-1978 yıllarını kapsayan dönemde bu kuruluşlara ayrılan kamu harcamalarının dağılımı ve gelişimi zamansal olarak incelenecektir. Çalışma iki ana konudan oluşmaktadır. Amaç, yükseköğretimle ilgili harcamaların incelenmesi ve yükseköğretim de bir eğitim hizmeti olduğundan, önce eğitim hizmetlerinin nitelikleri, bireye ve topluma sağladığı yararlar ve devletin bu elana müdahalesinin niçin gerektiği üzerinde durulacaktır. Bu nedenle birinci kısım bu konuya ayrılmıştır. İkinci konuda ise yükseköğretimin işlevleri, ekonomik kalkınma üzerindeki etkisi ve yükseköğretimle ilgili harcamaların 1974-1978 yıllarını kapsayan dönemde analizi yapılacaktır.Item Yönetici yetiştirme(Uludağ Üniversitesi, 1983) Kara, İsmail; Barutçugil, İsmet Sabit; Sosyal Bilimler EnstitüsüItem Yönetim felsefesi ve çalışanların motivasyonu üzerindeki etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1983) Ener, Neriman; Barutçugil, İsmet Sabit; Sosyal Bilimler EnstitüsüItem Serbest bölgeler(Uludağ Üniversitesi, 1983) İpekyün, Ahmet; Sosyal Bilimler EnstitüsüItem Hadis öğretiminde medrese ve dar'ul-hadislerin yeri (Osmanlılar Dönemi)(Uludağ Üniversitesi, 1984) Karacabey, Salih; Şener, Abdulkadir; Sosyal Bilimler Enstitüsü; İlahiyat Bilimleri Ana Bilim DalıAraştırmayı giriş bölümü hariç üç bölümden oluşturdum. Giriş bölümünde medrese öncesi hadis öğretim yerleri ve metodları ile hadis öğretiminde önemli yeri olan “hadis için yapılan seyahatler” ve “imla meclisleri” konusunu işledim. Ayrıca “kadınların hadis öğretimindeki yeri” konusuna da temas etmeyi uygun buldum. Birinci bölümde hicri VI. Asırda kurulmaya başlayan ilk daru’l-hadislere ve Osmanlı Medreselerinin dereceleri ile daru’l-hadislerin medreseler içindeki yerine işaret ettim. İmkanlar dahilinde hakkında bilgi bulabildiğim daru’l-hadisleri yapılış tarih sırasına dikkat ederek vermeye, hakkında bilgi bulamayıp varlıklarını tesbit edebildiğim daru’l-hadisleri de bulundukları şehire göre alfabetik sırayla yazmaya gayret ettim. İkinci bölümde, hadis tedrisi için yapılmış müesseseler olmaları nedeniyle bölüm başlığını “Daru’l-hadislerin kadrosu” diye açtım. Burada medrese ve daru’l-hadislerde görev yapan öğretim elemanları ve yardımcıları ile öğrencilerin ilmi, sosyal, idari durumlarını inceledim. Ayrıca daru’l-hadis müderrisleri ile öğrencilerinin diğerlerinden farkına işaret etmeye çalıştım. Üçüncü bölümde, daru’l-hadislerdeki hadis öğretimi yanında, medreselerin kapatılmasına kadar programında hadis dersi bulunan bütün mektep ve medreselerdeki hadis derslerine işaret ederek, camilerde yapılan hadis öğretimini de belirtmeye çalıştım.Item Merkezcil olmayan örgüt yapısına geçişte yetki devri sorunları(Uludağ Üniversitesi, 1984) Vergiliel, Melek; Sosyal Bilimler EnstitüsüItem İşletmelerde veri örgütlenmesi ve yönetim açısından bilgi sistemleri(Uludağ Üniversitesi, 1984) Topaloğlu, Fahamet; Sosyal Bilimler EnstitüsüItem Kur'an-ı Kerim'de ilim - iman ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 1984) Bilgin, Mustafa; Başaran, Selman; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Tefsir Hadis Ana Bilim Dalı"İlim-İman İlişkisi" deyince ilk olarak akla gelen, son asırların önemli konusu müsbet ilimle din arasındaki uyuşma ya da çelişme olacaktır; ancak, bu çalışmada ilmî neticelerle Kur'anî nasslar arasında bir bağ arama düşünülmedi. Esasen bu tür çalışmaların mevcut olduğu da bilinmektedir. İlim ve iman münasebetini araştırırken objektif unsurlara geçmeden, insanda kalmayı düşündük. Kur'ân'ın muhatabı insan olduğuna göre, onun bu varlığa hitabında insanın "bilme" ve "inanma" fiillerinden hangisini esas aldığını, bu fiiller arasında ne tür bir ilişki kurduğunu, O'nun ilim ve imanla ilgili kavram yükünün ne olduğunu öğrenmek istedik; ancak bu konu, önce insanî varlığı tanımayı, onun bilgi ve inanç fiillerinin kaynağını, mahiyetini ve bağlantılarını genel plânda tanımayı gerektiriyordu. Bilgi ve inanç, daha çok "Dinler Bilimi"nin ve Kelâm'ın problem sahasında yer aldığı için, öncelikle bu branşlara başvurma zarureti doğdu. Birinci Bölüm'de, insanın bilgi ve inanç fiillerini tahlilî olarak incelerken hem umumî çerçevede kalmak, hem de problematik terimlerine riâyet etmek için "Genel Olarak Din ve İlim" başlığı kullanıldı. Burada, iman olayında rol alan unsurları görmeye çalıştık. Daha sonra, mukayeseli olarak ele alınan bilme ve inanma olaylarının temel karakterlerine işaret edildi. Bu bölümde inanç ve bilgi, objektif unsurlarına inilmeden, nazarî açıdan ele alınmış, ilişkileri de yine aynı açıdan konu edilmiştir. İkinci Bölüm'de, ilim ve iman kavramlarının İslâmiyat alanındaki tahlili, fikrî ve itikâdî disiplinlerin ilim ve iman görüşleri ele alınarak bu kavramların historique yönü araştırılmıştır. Üçüncü Bölüm'de de Kur'ân-ı Kerîm'in ilim ve iman kavramları genişçe işlenmiş, Kur'ân'ın bilgi görüşü, bu görüşün imanla olan bağı üzerinde durulmuş, bu iki terimin kavram yakınlıklarına, Kur'ân istilâlarındaki ilim ve iman unsurlarına değinilmiştir. Yine burada, çeşitli anahtar terim ve kavramlar yardımıyla, Kur'ân'a göre insanın inanma ve bilme fiilleri, aralarındaki ilişki tarzları araştırıldı. Yine aynı bölümde "İman Unsurlarının Bilgi ile Münâsebeti" başlık alınarak, bilme ve düşünme fiillerinin gayb kavramıyla olan bağı imanda akıl ve düşünce unsuruna; ilim ve imanla olan bağı açısından korku, insandaki his ve heyecan unsuruna örnek alınarak işlendi. Son olarak da, bilginin imandaki rolüne ışık tutacak önemli bir unsur olan irâde kavramı ele alınmıştır. Yine bahi içinde, bir iman aktı olarak irâdenin bilgiyle olan ilişkisi üzerinde durulmuştur.Item İslam hukukunda savaş anlayışı(Uludağ Üniversitesi, 1984) Kaya, Ali; Şener, Abdulkadir; Sosyal Bilimler EnstitüsüBu çalışmamızda, Medine dönemi faliyetlerinin çoğunluğunu teşkil eden Hz. Peygamberin savaşları incelenmekte, İslam hukukunun savaşla ilgili hükümleri tesbit edilmektedir. Yine bu çalışmamız, klasik İslam hukuku kaynaklarında yer alan savaş hükümleri ile modern savaş usullerini karşılaştırma imkanı verecektir. Bu çalışmamız giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, savaşın tarihi gelişimine kısaca değinilmiş ve İslamda savaşın tanımı yapılarak, gayesi, kapsamı ve sebepleri incelenmiştir. Yine Hz. Peygamberin savaşları, savaş tekniği yönüyle tetkik edilmeye çalışılmıştır. Birinci bölümde, İslamda savaşa izin verilmesi ile farz oluşunun hukuki yönü ele alınmış, savaş hazırlıkları hakkında bilgi verilmiştir. Bu bölüm İslam hukuku ölçülerine göre düşman kabul edilecekler ve savaş öncesi ile ilgili bilgileri kapsamaktadır. İkinci bölümde, savaş halinde müslüman askerlerin hareket seyri ile düşmana yapılacak ve yapılmayacak fiiller üzerinde durulmuş, savaş halinde geçerli olan hükümler tesbit edilmeye çalışılmıştır. Üçüncü bölümde ise, savaşa son verilmesini gerektiren sebepler ve düşmanın yenilmesi halinde esir ve düşman mallarına yapılacak hükümler üzerinde durulmuştur. Tezimiz, incelene ve araştırmalarımızda ulaştığımız "sonuç" ile tamamlanmıştır.Item Niyet - davranış ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 1984) Uysal, Enver; Aydın, Hüseyin; Sosyal Bilimler Enstitüsü; İlahiyat Bilimleri Ana Bilim DalıDüşünce tarihinde, insan davranışlarına temel olan motifler veya davranışlara teşebbüste (niyette) belirlenen gayeler çok farklıdır. Bunda her düşünürün genel felsefesinin rolü büyüktür. Davranışlar da, belirlenen bu gayeye uygunluklarına göre 'iyi' veya 'kötü' nitelik kazanırlar. Tezimizin giriş bölümünde, önce Batı Felsefesinde insan davranışları için belirlenen gayeleri ve bu davranışların nitelikleri hakkındaki düşünceleri özetlemeye çalıştık. Değerlendirmelerin farklılığı ihtisarı ancak bu kadar mümkün kıldı. Sonra, İslâm düşüncesinde "davranışların iyi veya kötü niteliği" üzerinde genel bir mülâhaza vermeye çalıştık. "Davranışlarımız iyi mi, kötü mü?" Buna cevap mahiyetini taşıyan ölçüler üzerinde durduk. Tezimizin asıl konusu; "NİYET - DAVRANIŞ İLİŞKİSİ". Genel olarak İslâm Ahlâkında davranışların temeli (niyet) üzerinde kısa bir inceleme. Bunda kalkış noktamız, "NİYET HADİSİ" oldu. Davranışlarımıza direkt etkisinden dolayı, onlara temel olan niyeti çeşitli yönleriyle tanımaya çalıştık. Sahamıza girmemesine rağmen, kısaca "hukukta niyet"e de temas ettik. "İyi ve kötü niyet"ten sonra, son olarak; "niyette en yüksek gaye" başlığı altında incelediğimiz "İHLAS", İslâm Ahlâkında kulun amelleri ile ulaşmak istediği son hedef olduğundan, buradaki düşüncelerimiz, "niyetteki temel motif" şeklinde, giriş bölümündeki "İslâm düşüncesi" ile ilgili kısmın devamın olarak da kabul edilebilir.Item İşgörenler ve halkla ilişkiler(Uludağ Üniversitesi, 1984) Özmeriç, Erhan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; İşletme Ana Bilim DalıItem İslam toplumunun teşekkülünde Medine döneminde Hz. Muhammed'in karşılaştığı engeller(Uludağ Üniversitesi, 1984) Sezikli, H. Ahmet; Miroğlu, İsmet; Sosyal Bilimler Enstitüsü; YokBilindiği gibi son Peygamber Hz. Muhammed (SAV) insanları İslâm'a davet ettiği günden itibaren çeşitli engellerle karşı karsıya gelmiştir. Bunlardan ilki Peygamberimizin ve O'na ilk inananların bedenlerine yönelen işkenceler şeklinde göründü. Bu cümleden olarak gerek Peygamberimiz, gerekse ilk Müslümanlar sayısız eza ve cefa örnekleriyle yüzyüze geldiler. Özellikle, kabilesi ve ailesi zayıf durumda olanlar bu sıkıntılardan nasiplerini daha çok aldılar. Daha sonra şahsiyetlerine yönelen tehdit ve saldırılarla karşılaştılar. Meselâ: Hz. Peygambere "Şâir, büyücü, deli...vb." iftiralar yapıldı. Böylece O'nun şahsiyeti zayıf düşürülerek İslâm'a inanan ve meyledenlerde tereddütler uyandırmak istediler. Mekke döneminin sonlarında Müslümanlar "İktisadî abluka ve sosyal boykot" ile zulme uğratıldılar. Bu meyanda Habeşiştan ve nihayet Medine hicreti vuku buldu. Acaba Medine'de sıkıntılar sona erdi mi? Hz. Peygamber Medineye vardıktan sonra İslâm'ın tebliğinde hiç bir engelle karşılaşmadı mı? Son zamanlarda klâsik türdeki Siyer kitaplarında bu meselenin bir problem olarak ele alınışı gözden kaçmış görünüyordu. Problemin örnek ve belgeleri ise ana kaynakların muhtelif ciltlerinde yer alıyordu. Biz bu çalışmamızda; Kur'an-ı Kerim, Ibn Hişam, Taberî, Ibn'ül-Esir ve benzeri kaynaklarla birlikte hadislere başvurarak "Hz.Peygamberin tebliğinin Medine döneminde de çok yönlü engellemelerle karşı karşıya kaldığını" incelemeğe gayret ettik.Item Garibu'l Kur'an ve Amme Cüzündeki garip kelimelerinin tefsiri(Uludağ Üniversitesi, 1984) Bilgin, Muhammed; Başaran, Selman; Sosyal Bilimler Enstitüsü; İlahiyat Bilimleri Ana Bilim DalıSınırlı imkânlar ile kısa bir zaman ortamında hazırlamasına başladığımız bu çalışma iki bölümden müteşekkildir. Birinci Bölümde anahatlarıyla ve genel mâhiyette Ğarîbul-Kur' ân konusu incelendi. Asıl mesâyii harcadığımız İkinci ve esas Bölümde ise, garip kelimelerin Kur'ân'da en fazla yer aldığı cüz olan ‘Amme Cüzü’ ndeki garip kelime, terkip ve mânası garip görülen bazı âyetlerin kısa izah ve tefsiri yapıldı. Âyetin tam metnini verdikten sonra, toplu mealde, incelenen kısımlarıyle ilgili mânaları parantez içerisinde "veya" sözcüğünü kullanarak, biraz geniş meal tarzında umumiyetle belirtmeye çalıştık. Birinci Bölüm ile İkinci Bölümün sûre başlıklarıyle ayrılan kısımlarından her biri l'den başlamak üzere kendi arasında müteselsil ve müstakil dipnotları taşımaktadır.Item İşgören verimliliğini arttıran yöntem ve teknikler(Uludağ Üniversitesi, 1984) Menteş, Engin; Sosyal Bilimler EnstitüsüItem Hariciliğin doğuşundaki kelâmi motifler(Uludağ Üniversitesi, 1984) Kavukçu, Fuat; Aydın, Hüseyin; Sosyal Bilimler Enstitüsüİslâm düşüncesinin gelişmesinde Kur'an ve Sünnetin farklı değerlendirilişinin rolü büyük olmuştur. İslam mezhepleri arasında ilk ortaya çıkan Hariciler, farklı değerlendirmenin ilk temsilcileri olduğundan, ayrıca daha sonraki çalışmalarımıza da temel teşkil edecek ilk asrı inceleme imkanını vereceğinden, Yüksek lisans çalışmamızın "Hariciliğin Doğuşundaki Kelâmî Motifler" konulu bir tez üzerinde olması uygun görülmüştür. Çalışmamız zaman ve kaynak bakımından sınırlı olması dolayısıyle, Haricilerin doğuş dönemindeki olayların tetkikini ancak ilk İslam Tarihi kaynak kitaplarından istifade ile özetleme şeklinde olmuştur. Kelam konularına kaynak tenkil edebilecek nitelikteki meselelerin, olaylar içindeki temelleri araştırılmıştır. Kelâmî motifler, Haricilerin kendi kaynaklarına ulaşamamamız nedeniyle, Mezhepler Tarihi kitapları ve Ehl-i Sünnet Kelam kitaplarının naklettiği bilgiler ışığında işlenilmeye çalışılmıştır. Kelam ilminin henüz doğmadığı ve tedvininin söz konusu olmadıkı bir dönemde, kelâmî motiflere nüve teşkil edecek problemleri bulmak ve bunlara Haricilerin bakış açısını tesbit etmenin güçlüğü ile beraber, görüşlerinin açıklığa kavuşması için doğuş dönemi sonrası fikirlerini de ele almak gerekmiştir. Hariciliğin doğuşu, kelâmî motifler ve itikâdi gelişmeler olarak üç bölümden meydana gelen bu çalışmada, ilk ihtilaflar ve siyasi ihtilafların dînî inançlara dönüşerek nasıl bir özellik arzettiği, İslam düşüncesine getirdiği müsbet ve menfi fikir hareketleri gösterilmek istenmiştir. Tezimizde her dînî toplulukta zaman zaman görüldüğü gibi Harcilerin dînî incelikleri bilmeden, din adına tedhiş denilebilecek fâliyetleri ile İslam cemaatini nasıl sarstığını görmek düşüncesine de yer verilmiştir.Item Özel sigorta fonlarının sermaye piyasasına ve ekonominin finansmanına katkısı(Uludağ Üniversitesi, 1984) Aslan, M. Hanifi; Kanyılmaz, İbrahim; Sosyal Bilimler Enstitüsü; İktisat Ana Bilim DalıBu çalışma, sigorta şirketlerinin malî aracılık fonksiyonunu, topladıkları fonları ve bu fonları nerelere tahsis ettiklerini konu edinmektedir. Mesele üç merhalede ele alınmaktadır: (1) Hazırlık mahiyetinde olmak üzere, iktisadî gelişme ve tasarruf meselelerinin, iktisadî gelişmenin malî cephelerinin ve sigorta ve malî aracılık kavramlarının ana hatlarıyla ele alındığı ilk bölüm. İktisadi gelişme, tasarrufun iktisadî gelişmedeki rolü ve onun yatırımlara kanalize edilmesi; millî gelirin teşekkülü ve iktisadî birimlerin davranışları, finansman olayı ve malî aracılık ile malî aracıların finansmanda oynadıkları rol; sigorta kavramı ve sigorta çeşitleri ile sigorta şirketlerinin malî aracılık açısından ele alınması ve özel sigorta şirketlerinin malî aracılar içindeki yeri bu bölümün başlıca konularını meydana getirecektir. (2) Malî aracı müesseseler olarak özel sigorta şirketleri tarafından toplanan fonların kaynaklarını ve bu kaynakların kullanılmasını konu alan ikinci bölüm. Bu bölümde, sigorta fonlarının nereden doğduğu, yani şirket bilançolarının pasif yapısı hayat ve hayat dışı faaliyet dalları itibariyle ele alınacak, daha sonra toplanan fonlardan yatırılabilir mahiyette olanların nasıl kullanıldığı, yani bu şirketlerin nasıl bir aktif yapısına sahip oldukları incelenecek ve bu yapının sermaye piyasasına olan tesirleri üzerinde durulacaktır. (3) Bir üçüncüsü ise, Türkiye'deki sigorta şirketlerinin ikinci bölümdekine benzer bir prosedürle ele alındığı bölümdür. Bu bölümde, Türkiye'de sigortacılığın tarihçesi ve bugünkü durumu üzerinde durulduktan sonra, sigorta şirketlerinin fon kaynakları ve fonların kullanılması ele alınacaktır. Buna ilâveten, Türk sigortacılığının karşılaştığı problemler, daha açık bir ifadeyle Türkiye'de sigortacılığın gelişmesini engelleyen âmiller de üzerinde durulacak konular arasında yer almaktadır.