Sosyal Bilimler Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/26
Browse
Browsing by Department "Arkeoloji Bilim Dalı"
Now showing 1 - 20 of 43
- Results Per Page
- Sort Options
Item Anadolu’daki Roma kolonizasyon sikkeleri ve ikonografisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-08-27) Öztürk, Batın; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-6631-418XAnadolu, geçmişten günümüze birçok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yapmıştır. Özellikle antik çağlarda bunu görebilmek çok daha mümkündür. Yunanlılar ve öncesi, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve günümüz medeniyetleri bu bölgede yer almıştır. Özellikle MÖ 133’te III. Attalos, krallığını Roma’ya bıraktıktan sonra Romalılar Anadolu’yu daha çok tanımaya başlamıştır ve bu tarihten sonra Anadolu’da irili ufaklı kentler kurmaya başlamışlar, ayrıca koloni hareketleri ile beraber koloni kentleri kurmuşlardır. Tezimizin de ana konusu olan Roma kolonizasyon kentlerinin ticari, siyasi, dini ve benzer konuların sikkelere yansımasını inceleyerek belirli bir sonuca varılmak istenmiştir. Bu sebeple çalışma konusu seçilmiştir. Bu kolonize kentlerin bastırmış olduğu sikkeler üzerinde yer alan ikonografiler ele alınarak bütün tiplerin Roma kolonizasyon politikaları içerisinde ne sebeple tercih edildiği ve kullanıldığı, hangi kentin hangi imparator tarafından kolonize edildiği ve hangi sebeplerden dolayı kolonize edildiği detaylı bir şekilde açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca, geniş çaplı bir sikke katalogu yapılarak bir katalog oluşturulmuş ve bu sikkelerdeki kentlerin öneminden bahsedilmiştir. Son olarak da birtakım öneriler verilip, sorunlara çözümler üretilmek istenmiştir.Item Antik dönemde kedi ikonografisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-29) Usal, Gizem; Mert, İ. Hakan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0009-0005-7809-2413Binlerce yıldır bilfiil insan hayatında yer alan kediye gerek dini anlam yüklenip kutsallık atfedilmiş; gerek görmezden gelinmiş, hatta şeytanlaştırılıp yok edilmiştir. İnsanların henüz uygarlaşmaya başladığı ve yerleşik hayata yeni geçildiği dönemlerden itibaren bir şekilde insanın dikkat çekmiş ve yanında yerini almıştır. Buna bağlı olarak neolitik dönemden itibaren, Antik dönem uygarlıkları da dâhil olmak üzere bu süreçte betimlenen kedi figürleri saptanmaya çalışılmıştır. Araştırma nitel bir araştırma olup, çalışmada kullanılan veri ve bulgular yalnızca literatür taraması ve çevrimiçi müze kataloglarındaki figürün, heykel, seramik, mozaik, mezar steli, sikkelere dayalıdır. Bu eserler içerik analizi tekniği kullanılarak değerlendirilmiştir. Eserler birbiriyle kıyaslandığında, özellikle Antik Mısır’ın betimlemelerde öncü olduğu ve buradan diğer coğrafyalara dağıldığı görülmüştür. Ancak Antik Mısır’a ait çok sayıda kedi ile ilgili eserler olduğundan, örnekler sınırlı tutulmuştur. Ayrıca elde edilen bulgular sosyal hayat, dini inançlar ve tarihi kayıtlarla ilişkilendirilmiş; kedinin insan hayatı içerisinde önemi ve sembolik olarak atfedilen anlamlarıyla ilişkilendirilmiştir.Item Antik kaynaklar ve arkeolojik kanıtlar ışığında Antik Yunan ve Roma'da ruh hastalıkları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-23) Mercan, Tuğba; Gündüz, Serkan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıAntik Yunan ve Roma medeniyetlerinde ruhsal hastalıkların (rahatsızlık, bozukluk, sendromlar) antik kaynaklar (felsefi, tıbbi, edebi metinler, inançlar, mitolojik hikayeler) ışığında ve arkeolojik (yazıtlar, figürinler, seramik vazolar) olarak incelenmesi bu "tez" çalışmasının amacıdır. Antik Yunan ve Roma medeniyetlerinde biyolojik kökenli hastalıklar ile ilgili birçok çalışma yapılmış olmasına karşın, insanlığın bir parçası olan ruhsal hastalıklar üzerine arkeolojik olarak yeterli düzeyde bir araştırma yapılmamıştır. Bunun sebebinin antik dönemden günümüze doğrudan tutulmuş bir kaynağın ulaşmamış olması ve ruhsal hastalıkların soyut nitelikte olmasıdır. İncelen konu kökende insan kaynaklıdır. Bu sebeple insan zihin yapısını anlamak için Arkeoloji, Tıp, Psikoloji, Mitoloji, Din gibi bilimlerinde ortak sınırlarına girmek gerekliliktir. Bu tez hazırlanırken antik kaynaklar detaylı olarak incelenmiş, arkeolojik kanıtlar araştırılmış ve modern kaynaklardan yararlanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre tez 3 ana bölümden oluşturulmuştur. İlk bölümde ruhsal hastalıkların kökeni ve inançlar ile ilişkisi incelenmiştir. Mitolojik hikayelere bakılmış ve günümüz Psikoloji kriterleri ışığında teşhis koyulmuştur. İkinci bölümde Arkeolojik malzeme olarak seçilen örnekler incelenmiş ve konu ile malzeme ilişkisi kurulmaya çalışılmıştır. Son bölümde ise ruhsal hastalıkların tedavisinde kullanılan yöntemlerden bahsedilmiştir. Bu çalışma Antik dönemlerde yaşamış insanları ve toplumları daha iyi anlayabilmemiz adına konuya psikolojik açıdan yaklaşması ve malzeme olarak örnekler sunması açısından yeni bakış açısı katmaktadır.Item Apollonia ad Rhyndacum heykeltıraşlık eserleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-08) Bozkurt, Ezgi; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-7068-1177Tez çalışması kapsamında incelenen heykeltıraşlık eserler, antik dönemde Bithynia bölgesi sınırları içerisinde yer alan Apollonia ad Rhyndacum antik kentinde ve çevresinde bulunmuştur. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izniyle Bursa Müzeler Müdürlüğü Başkanlığında Uludağ Üniversitesi adına Prof. Dr. Mustafa Şahin'in bilimsel danışmanlığında 2015- 2018 yılları arasında sondaj ve kurtarma kazıları yapılmıştır. Tez kapsamında sondaj ve kurtarma kazıları dışında Bursa Arkeoloji Müzesine daha önce intikal etmiş olan Apollonia a. R. kökenli heykeltıraşlık eserler de değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında Apollonia a. R. Nekropolü, Kız Adası ve Nişli Alanda (Kutsal Alan) yapılan kazılar dışında müzeye intikal etmiş toplam 18 adet heykeltıraşlık eseri incelenmiştir. Farklı tipolojiye ve ikonografiye sahip olan eserler pişmiş toprak, mermer, bronz, kemik gibi çeşitli malzemelerden üretilmiştir. Değişik materyallerden üretilmiş olan plastik buluntular özellikle karakterlere göre alt grup ve tiplere ayrılarak ele alınmışlardır. Çalışma konusunu oluşturan heykeltıraşlık eserlere daha geniş bir açıdan bakabilmek adına farklı merkezlerde bulunan benzer örnekler incelenmiştir. İnceleme sonucunda Apollonia a. R. kentinin heykeltıraşlık eserlerin üretildikleri dönem, stil özellikleri ve ikonografik gelişimleri belirlenmeye çalışılmıştır. Değerlendiren eserler MÖ 4. yüzyılın ikinci yarısından MS 3. yüzyıla kadar geniş bir tarih aralığı içerisinde üretilmiş oldukları sonucu ortaya çıkmıştırItem Apollonia ad Rhyndacum kent surları(Uludağ Üniversitesi, 2015-07-02) Kardoruk, Nihal; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı"Apollonia ad Rhyndacum Kent Surları" adı altında kaleme alınan bu tezde, modern adı Gölyazı ve Zambaktepe olan, iki ada üzerinde bulunan Antik Dönem kent surları incelenmiştir. Bilimsel kazılar ile mimari geçmişi desteklenmeyen kent, Batı Anadolu'da Bithynia/Mysia sınırları içerisinde yer alan en önemli ikinci kent olarak geçmektedir. Modern yerleşim altında kaybolmaya başlayan Antik kalıntılar, 2006 yılı ve sonrasında yapılan yüzey araştırmaları ile hak ettiği önemi kazanmaya başlamıştır. İki adayı çepeçevre saran surlar; ilk ada olan Zambaktepe'de bir giriş kapısı ile başlar. Giriş kapısından başka herhangi bir sur kalıntısına rastlanmayan tepe üzerinde, surların stadionu da çevreleyerek devam ettiği düşünülür. İkinci ada olan Gölyazı'da ise, çift kapılı savunma ile başlayan surlarda, savunmanın kırıldığı adanın dönüş yerlerinde 4 büyük kule yer alır. Bu kuleler arasında yer alan sur duvarlarının çoğu modern yerleşimde evlerin temel duvarları olarak kullanılmış, modern yapı ile bütünleşmeyen duvarlar ise günümüze ulaşmayı başaramamıştır. Surların yapımında kullanılan yoğun devşirme malzeme, kentte yer alan ve sur yapımından önce kullanılmış olan mimari örüntü hakkında bilgiler sunmuştur. Büyük çoğunluğu lokalizasyonu yapılan yapılardan gelen devşirme malzemeler, katalog çalışmasında tek tek tanımlamaları ve sur duvarları üzerindeki yerleri belirlenerek, kentte daha önceki yapılarda kullanılmış olan malzeme, teknik ve lokalisazyonu bilinmeyen yapıların, ada üzerindeki konumlarını belirlemek gibi konuların çözümüne yardımcı olmuştur. Sonuç olarak; mimari çalışmaların bilimsel kazılarla desteklenmediği Apollonia ad Rhyndacum Antik kentinde yapılan bu tez çalışması ile ulaşılabilen sonuçlar, kentin mimari tarihine ışık tutmuştur.Item Apollonia ad Rhyndacum nekropolü(Uludağ Üniversitesi, 2015) Tomay, Beste; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıAntik Dönemde Mysia ile Bithynia Bölgeleri arasında yer alan Apollonia ad Rhyndacum Antik kenti, günümüzde Bursa Uluabat Gölünün kıyısında yer almaktadır. Tezde ele alınan nekropol alanı ise Gölyazı' nın kuzeyinde modern anayolun iki yanına kurulmuştur. Söz konusu alanda khamosorion, anıt mezar ve harçlı moloz taş örgü mezar tipleri görülmektedir. Nekropolde en fazla tespit edilen tip khamosorionlardır. Bunlar ana kayanın şekillendirilmesiyle oluşturulmuştur. Anıt mezarların yapımında ise ana kayası kireçtaşı olan bloklar kullanılmıştır ve yoğun tahribatlarından dolayı tipolojileri hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Bu bloklar, nekropol alanı sınırları içerisinde tespit edilen taş kesme alanından taşınmış olması muhtemeldir. Kentte bir kazı çalışması yapılmamış olmasından ve kaçak kazılardan dolayı kentin ölü gömme adetlerine ilişkin bilgiler şuan için karanlıktır. Nekropol alanı dışında tespit edilen Bizans Dönemi lahit parçalarının ise nereden geldiği bilinmemektedir. Sonuç olarak bu çalışma ile nekropol alanındaki mezarların Hellenistik Dönemden Bizans Dönemine kadar kullanım görmüş olduğu, nekropolün sınırlarının tahmin edilenden daha geniş olduğu öngörülmüştür.Item Apollonia ad rhyndacum nekropolü kerpiç mezarları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-27) Ercan, Osman; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıTez çalışmasında, Apollonia ad Rhyndacum antik kentinin nekropol alanında yürütülen kurtarma kazılarıyla açığa çıkarılan mezarlar içerisinden, yapı malzemesi olarak kerpiç kullanılan 16 örnek konu alınmıştır. Gün ışığına çıkarılan kerpiç mezarların Batı Anadolu ve Marmara Bölgesi’nde bilinmemesi oldukça dikkat çekicidir. Ayrıca bu tür mezarlara ilişkin yapım teknikleri, tipoloji ve köken araştırmasını konu alan bir çalışmanın yapılmaması bizi bu alana yöneltmiştir. Öncelikle mezarların kazı raporları ve yerinde incelenmesiyle teknik analizleri yapılmış, sonrasında gerekli olan harita, çizim ve görsel içeriği oluşturulmuştur. Kütüphane ve online veri tabanlarında, karşılaştığımız farklı mezar formlarına ve üst örtü biçimlerine yönelik literatür taraması yapılmıştır. Araştırma sonucu elde edilen veriler doğrultusunda, benzer örnekler ile birlikte değerlendirilmesiyle mezar tipolojisi belirlenmiştir. Ayrıca köken araştırması yapılarak yayılım alanlarının saptanması sağlanmış, mezarlardaki kerpiç kullanım alanları, hammadde temini, yapısal özellikleri ve yapım teknikleri belirlenmiştir. Son olarak ayrı ayrı ele aldığımız mezar formları ve üst örtü biçimleri incelenerek, tespit edilen yeni mezar tiplerine yönelik isimlendirme önerisinde bulunulmuştur. Mezar yapılarını ve üst örtülerini ayrı ayrı değerlendirdiğimizde, mezarlar üzerinde etkili olan belirgin formlar, “Kerpiç Sanduka, Kerpiç Çatkı/ Kiremit Çatma, Cappuccina” mezar olarak belirlenmiştir. “Kerpiç Sanduka” mezarların çıkış noktası Güney Doğu Anadolu olmak üzere Karkamış, Korucutepe, Hanaytepe, Girnevaz, Alişar, Tepecik ve Oylum Höyük’te açığa çıkarılan örneklerle birlikte Geç Kalkolitik Dönem ve sonrasında Anadolu coğrafyasına yayıldığı bilinmektedir. Sonraki süreçte Erken Tunç Çağı’ndan başayarak Kuzey Suriye’de yer alan Tel Ahmar, Hamam et-Turkman, Orta ve Geç Tunç Çağı’nda ise Mısır’da bulunan Tell el-Retaba ve Tell el-Dab’a gibi yerleşmelerde görülmektedir. Mezarlar üzerinde etkili olan diğer belirgin formun kökeni İtalya olarak saptanmıştır. “Cappuccina” olarak adlandırılan mezarların en yaygın dönemi Roma İmparatorluk Dönemi olsa da Avrupa'daki erken örnekleri MÖ 6.-7. yüzyıla kadar gitmektedir. Basit toprak mezar niteliği taşımaları, özellikle bu tür mezarların fakir sosyal sınıflar tarafından kullanıldığına işaret etmektedir. Roma İmparatorluk Dönemi’nde giderek yaygınlaşan Cappuccina mezarların, İtalya üzerinden Anadolu coğrafyası dâhil olmak üzere birçok Roma eyaletine yayıldığı ve bölge halkları tarafından özümsenerek kullanıldığı anlaşılmaktadır. Anadolu’da Klasik Dönem sonrası giderek yaygınlaşan mezar formu genellikle kullanılan malzemeye göre “Kiremit Çatma, Kiremit Çatkı, Plaka Çatkı, Kerpiç Çatkı” olarak bilinmektedir. Açığa çıkardığımız birçok örneğin “Kompozit Mezar” kimliği taşıması farklı ölü gömme geleneklerine ait mezar tiplerinin, taşındığı bölgedeki diğer yaygın mezar formlarıyla birlikte yorumlanarak yeni ve farklı bir anlayışla uygulanabildiğini açıkça göstermektedir. Ayrıca çıkış noktasını ve yayılım alanlarını henüz tespit edemediğimiz bir başka üst örtü biçimi tespit edilmiştir. Bu anlayışa göre sanduka içerisindeki kremasyon bölümü beşik çatı biçiminde değil, doğrudan karşı uzun kenar üzerine uzatılan kerpiç plakalarla mertek çatı biçiminde kapatılmaktadır. Bu sayede mezar zemini ile üst örtüsü arasında üçgen şeklinde bir alan oluşturulmuştur. Form ve kullanılan malzeme göz önünde bulundurularak üst örtü tipi “kerpiç plakalı mertek” mezar olarak isimlendirilmiştir. Sonuç olarak Apollonia Nekropolü’nde kerpiç endüstrisine dayalı altı farklı tipte mezar tespit edilmiş; yapım teknikleri, formları ve üst örtü biçimlerine göre isimlendirme önerileri belirlenmiştir. Mezarlarda isimlendirme, önce tip, sonra üzerinin kapatılma şekli göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Açığa çıkarılan mezarlar içerisinde, yalnızca kerpiç malzeme kullanılarak hazırlanan mezarlarda birincil kremasyon uygulanmış ve kronolojik olarak ele alındığında genellikle MÖ 1.-MS 1. yüzyıl aralığında gömü yapıldığı anlaşılmıştır. Basit toprak mezarlarda üst örtü kerpiç malzeme ile beşik çatı biçiminde oluşturulmaktadır. Sanduka mezarlarda ise beşik çatı, mertek çatı, taş kapak veya iki formun birlikte kullanıldığı örnekler karşımıza çıkmaktadır. Yapı malzemesi olarak kerpiç kullanılan örnekleri incelediğimizde kullanım alanlarına ve işlevlerine göre yapım tekniklerinin ve uygulama biçimlerinin değiştiği gözlenmiştir. Mezar yapılarında, üst örtü sistemlerinde ve çevre düzenlemesinde kullanılan kil harç ve kerpiç malzemenin temin ve biçimlendirme yöntemlerinin tespit edilmesine yönelik çalışma yapılmıştır. Bölgede yaptığımız tarama sonucu biri nekropol sınırları içerisinde, diğeri ise Uluabat gölünün kuzeydoğu kıyısında olmak üzere yoğun miktarda rezerve sahip iki kil yatağı saptanmıştır. Kerpiç endüstrisi incelendiğinde kullanılması muhtemel 4 teknik tespit edilmiştir. Kerpiç yapım yöntemleri başlığı altında değerlendirilen yöntemler, pisse tekniği, dövme tekniği, yığma tekniği ve blok tekniği olarak belirlenmiştir. Hazırlanım aşamalarında ise genellikle katkı maddesi olarak kil, su, saman, kum, çakıl, ot, dal gibi malzemeler kullanılmıştır. Son olarak açığa çıkardığımız mezarlar üzerinden, nekropol alanı kerpiç kullanımı bölümünde kerpiç malzemenin uygulama alanları tespit edilmiştir.Item Arkeoloji müzelerinde eğitim çalışmaları Apollonia AD Rhyndacum antik kenti Nekropol Müzesi örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi) Günay, Meryem; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-9248-241919. yüzyıl ile koruma, muhafaza etme, sergileme faaliyetlerinin yanında eğitim faaliyetlerini de bünyesine alan müzeler, toplumla iletişim kurma noktasında en çok eğitim yönünü kullanıp geliştirmiştir. Müzeler çağdaş eğitim anlayışla, her yaş grubuna hitap eden birer örgün eğitim mekânları haline gelmiştir. Öyledir ki bugün “Müze Pedagojisi”, “Müze Eğitimcisi” kavramları eğitim sistemimizde ve müzecilik disiplininde yerleşmiş haldedir. Uygarlık tarihinin birer aynası olarak değerlendirilen Arkeoloji Müzeleri de yürütülen eğitim çalışmalarından en fazla payı alması gereken müzelerdir. Arkeoloji bilimin insana ulaĢması, Arkeolojinin toplumsallaĢması, Arkeoloji Müzelerinde yapılan eğitim çalıĢmalarıyla mümkündür. Bu eğitim çalışmalarını, Arkeoloji alan bilgisine sahip olduğu kadar eğitim alanında da deneyimli kiĢilerin yapması uygundur. 20. Yüzyıl ile birlikte Avrupa Arkeoloji Müzelerinde eğitim kadroları oluşturmuşken ülkemizde ise sadece son yıllarda Arkeoloji müzelerinde eğitim faaliyetlerinde artış olduğu görülmektedir. Bu nedenle çalışmada, öncelikle arkeoloji öğrencilerine yönelik bir Arkeoloji müzesi için eğitim programı paketi hazırlanmıştır Kurumsal veya bireysel olarak Arkeoloji Müzelerinde yürütülen eğitim faaliyetleri içerisinde Nekropol Müze örneğine rastlanmamaktadır. Bir Nekropol Müzesi içerdiği soyut kavramlardan dolayı eğitim çalışmalarında hedef kitleyi sınırlanmaktadır. Ölüm ve öbür dünya inancı gibi kavramlarını içermesinden dolayı bir eğitim uygulaması tercih edilmemiştir. Bu kısıtlamaların müzenin eğitim programı oluĢturmasına engel olmadığını göstermek için çalıĢmanın bir nekropol müzesi örneği içermesine karar verilmiştir. iş Bu çalışma, Apollonia a.R. Kenti Nekropol Müzesini ele alarak bir eğitim programı hazırlama sürecini ve bir Nekropol müzesi eğitim paketi örneğini içermektedir. Eğitim paketi her yaş grubu için farklı hedef kazanımlara yönelik planlardan ve etkinliklerden oluşmaktadır. Etkinliklerin hangi yaş grupları için nasıl yapılacağının açıklandığı ve kullanılacak materyallerin hazırlandığı bir çalışma olmuştur. Ayrıca eğitim faaliyetleri hedef kazanımlara yönelik müze atölye çalıĢmaları ile de zenginleĢtirilmiĢtir. Çalışmada eğitim paketinin dışında, arkeoloji müzesinde eğitim programı hazırlanırken; müzede eğitimin önemine, müze eğitimini gerçekleştiren kişinin sahip olması gereken özelliklere ve kullanılması tercih edilen eğitim yöntem ve tekniklere de değinilmiştir. Çalışmanın diğer bir bölümünde ise yurtiçinde ve yurtdışında arkeoloji müzelerinde yapılan eğitim faaliyetlerinden örnekler verilmiştir. Bu araştırma; Müzelerin eğitim mekânı olarak kullanılmasına bir örnek teşkil etmektedir. Arkeoloji biliminin eğitim yoluyla halka aktarılması Arkeolojinin toplumla bütünleşmesine katkıda bulunmaktadır. Ayrıca bir Nekropol müzesi eğitim paketini içermesi alanda bir ilk olma özelliğini taşıdığından önem arz etmektedir.Item Arkeolojik ve epigrafik bulgular ışığında Nikaia'da Romalılaşma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-20) Bayram, Aytaç; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı“Arkeolojik ve Epigrafik Bulgular Işığında Nikaia’da Romalılaşma” isimli tez çalışmasının konusunu Nikaia kentinin Romalılaşma sürecinin, antik kaynaklar ve arkeolojik buluntular ele alınarak yorumlanması oluşturmaktadır. Bu çalışma içerisinde Nikaia kentinin Romalılaşmasını yorumlamak adına, Nikaia Roma döneminde sosyal gelişmelere dair ipuçları veren mezar yapıları, mimari yapılar, sikkeler, yazıtlar ve antik kaynaklar rehberliğinde, Romalılaşmaya işaret edebilecek Roma isimlerinin kullanımı, imparator kültü ve Latin dilinin kullanımı gibi öğelerin incelenmesi yer almaktadır. Çalışmanın amacı tüm arkeolojik buluntular ve antik kaynaklar incelendikten sonra, Romalılaştırma ve Romalılaşma kavramlarını, Küçük Asya’da Romalılaşmanın nasıl gerçekleştiğini, Nikaia halkının Romalılaşma sürecini nasıl gerçekleştiğini, bölge halkının Roma kültürünü ne kadar benimsediğini ve Nikaia’nın Roma İmparatorluğu döneminde ne gibi sosyo-kültürel değişimler yaşadığını anlamaktır.Item Bithiynia bölgesi ticaret yolları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-27) Varol, Emrah; Gündüz, Serkan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıBithynia'da çağlar boyunca yoğun ticari faaliyetler söz konusudur. Bunun nedeni kara ve deniz ulaşımı ile ticaret yapılmasıdır. Konumundan dolayı çok önemli bir bölgeye sahip olan Bithynia, Asya ve Avrupa üzerinde bir köprü görevi görmekte aynı zamanda Akdeniz'den Karadeniz'e bir geçiş konumunda bulunmaktadır. Bu sebepten dolayı tezin amacı Bithynia Bölgesindeki ticaretin önemini vurgulayarak yayılımını anlatmaktır. Çalışmada arkeolojik kanıtlar araştırılmış antik ve modern kaynaklardan yararlanılmıştır. Tez konusu kapsamında 3 bölümden oluşan tezin ilk bölünü bölgenin kökeni ve tarihçesi hakkında verilen bilgiler oluşturmaktadır. İkinci bölümünde ticaret de hangi ürünlerin hangi araçlarla nasıl nasıl yapıldığını anlatan taşımacılık yöntemlerine yer verilmiş son olarak da Bithynia Bölgesinde yer alan ticaret yolları üzerinde durulmuş ticari kentler, yollar, konaklama ve mil taşlarına yer verilmiştir.Item Bursa Arkeoloji Müzesi’nde yer alan hayvan figürlü sikkeler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-02) Tan, İbrahim; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-0581-7496Çalışmanın konusunu Bursa Arkeoloji Müzesinde yer alan Arkaik, Klasik ve Helenistik Dönemlere tarihlenen hayvan ve mitolojik yaratık betimli sikkeler oluşturmaktadır. Bu yönüyle müzeden seçilen eserler; zamansal olarak sınırlı, ancak mekânsal olarak geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Sikkelerin ön ve arka yüzlerine ait fotoğraflar profesyonel makine yardımıyla makro çekim yapılarak elde edilmiştir. Çekimi yapılan bu fotoğrafların arka fonları temizlenerek kataloğa dahil edilmiştir. Sikkelerin ön ve arka yüzlerine ait vektörel temalı çizimler İllüstratör programıyla oluşturulmuştur. Bu çizimler katalog kısmında fotoğrafların altına eklenmiştir. Böylece fotoğraflar ve çizimlerle katalog üzerinde bir bütünlük sağlanmıştır. Sikkeler üzerinde yer alan hayvan ve mitolojik yaratıklar, tipolojik ve ikonografik olarak ayrı ayrı sınıflandırılmıştır. Ortak kullanılan betimin birbiriyle olan benzerlik ve farklılıklarına dikkat çekilmeye çalışılmıştır. Böylece uslup farklılıkları da sorgulanmıştır. Sikkeler üzerindeki betimlerin kentler tarafından olası seçilme sebepleri çalışmanın en çok üzerinde durduğu problemdir. Bu olgu irdelenmeye başladıkça bu olası sebeplerin kentlerin tarihçeleri, mitoloji ve inanış sistemleri, siyasi, ticari ve günlük hayatlarıyla bağlantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yani sikkenin ön veya arka yüzünde yer alan hayvan betimlerinin görsellik kaygısından ziyade arka planında yatan derin bir sembolizmi olduğu görülmüştür. Çalışma kapsamında hazırlanan grafik ve tablolardan hareketle hayvan ve mitolojik yaratıkların nicelik olarak sınıflamaları yapılmıştır. Bu sayısal veriler yardımıyla Antik Dönemdeki hayvan ve mitolojik yaratık imgelerinin kullanım yoğunluğu hakkında fikir sahibi olunabilecektir. Farklı bölge ve zaman dilimine ait sikkelerin seçilmesi sebebiyle bu tablo ve grafikler yardımıyla okuyucuların konuyu daha kolay takip edebilmeleri sağlanmıştır.Item Bursa Arkeoloji Müzesi'nde yer alan iki adet zırhlı torso(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-02-11) Arcagök, İbrahim; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıYüksek lisans tezimizin konusunu Bursa Arkeoloji Müzesi'nde yer alan iki adet mermerden yontulmuş zırhlı torso oluşturmaktadır. Araştırmamıza önce zırhlı heykellerin kökeni ile başlanmış ve bu bölümde ayrıca konu ile ilişkili daha önce yapılan yayınlar irdelenmiştir. Diğer bir bölümümüzü Antik Çağda Anadolu'da zırhlı heykel üretimi yaptığı bilinen Aphrodisias, Dokimeion ve Prokonnesos gibi atölyelerin üslup bakımından incelenmesi oluşturmuştur. Bir diğer bölümde çalışmamızın konusunu oluşturan torsoların hangi atölye/atölyelere ait olabilecekleri sorusu tartışmaya açılmıştır. Tipoloji bölümümüzde ise zırhlı torsolarımız tip olarak incelenerek benzer örnekler ile karşılaştırılmıştır. Çalışmamızın bir diğer bölümü zırhlı heykellerimizin üzerinde yer alan zırh, giysi ve aksesuarların ikonografik incelenmesine ayrılmıştır. Son bölümümüz ise tarihleme konusuna ayrılmıştır. Atölyeler bölümünde yaptığımız değerlendirme sonucunda her iki heykelimizin de Prokonnesos Atölyesi'nde yontulmuş olabileceği sonucuna varılmıştır. Heykellerimizle tip olarak benzeyen heykellerin de Prokonnesos Atölyesi üretimi oldukları görülmüştür. Zırh üzerinde kabartma olarak verilen tanrısal atribütlerle imparator, kökenini tanrısal kahramanlara dayandırarak güçlü bir savaşçı olduğunu göstermektedir. Pteryges rozetleri üzerinde yer alan kabartma figürlerin ise imparatorun yanında savaşa katılmış olan lejyonları temsil ettiği ortaya konmuştur. Tarihleme konusunda Kat. 1'de gösterilen heykelin, Hadrian'a ait olduğu ve Gölyazı'da bir duvar üzerinde tespit ettiğimiz kaide de dikkate alınarak, Hadrian'ın Apollonia'yı ziyaret ettiği tarihlerde yapılmış olabileceği teyit edilmiştir. Diğer torsomuz ise Septimius Severus'a ait olması nedeniyle MS 2. yüzyılın sonu, MS 3. yüzyılın başı tarihinde yontulmuş olmalıdır.Item Çine-Tepecik kazılarında ele geçen Miken seramiğinin Anadolu ve Ege dünyasındaki yeri ve önemi(Uludağ Üniversitesi, 2015-07-09) Ünsal, Nur Deniz; Şahin, Mustafa; Günel, Sevinç; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıAydın ilinde, Büyük Menderes'in güney kollarından Çine Çayı kenarında bulunan Çine-Tepecik, hem güneye uzanan doğal yollar üzerinde hem de Çine ovasının batısında, dağ sıraları arasında bulunan konumu ile Batı Anadolu bölgesine has ve bunun yanında Ege bölgesi ile ilişkileri gösteren bir kültürel yapıyı ortaya koymaktadır. Çine-Tepecik, Geç Tunç Çağı kültür tabakasına ait kalıntılar içinde yer alan ve bu tez çalışmasında incelenen bir grup Miken seramiği, form ve motif-bezeme stili açısından, GH IIIB1-GH IIIC dönemlerini içine alan bir kronolojik gelişimi yansıtmaktadır. Çine-Tepecik Miken seramik buluntuları içinde büyük çoğunluğu yerli ve az miktarda ithal özellik gösteren bu kaplar, Miken seramik geleneğinden bilinen belirli kap formu ve motif-bezeme biçimini göstermektedir. Özellikle kaplar üzerinde yer alan motifler, Ege'de Miken kültürü son evreleri ile paralellik göstermektedir. Miken kültürünün son evreleri, Ege coğrafyasında Doğu Ege adaları ve Batı Anadolu'nun kıyı şeridinde takip edilmektedir. Ancak Batı Anadolu kıyı şeridine yakın bir konumda yer alan Çine-Tepecik Miken seramiği buluntuları, bu coğrafi sınırın, Çine-Tepeciği de içine alan bir yayılım alanında irdelenmesi gerektiğini düşündürmektedir.Item Doliche ışığında Anadolu Mithraeumları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-08-12) Kuzu, Aziz; Gündüz, Serkan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0003-0747-1975İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana insanlar manevi boşlukları doldurmak ve yaratıcıyla iletişime geçebilmek için ya doğal ve heybetli bir alanı ibadet alanı yapmışlardır ya da mimari tekniklerle bir mabet inşa etmişlerdir. Anadolu, Hindistan, İran, Mezopotamya ve Roma sınırlarında eski çağlarda rağbet gören Mithraizm’de de tanrıyla iletişimin gerçekleşmesi için ibadet alanları inşa edilmiştir. Anadolu ve Roma sınırları hariç diğer coğrafyalarda tanrı Mithras’a dair bir tapınak olgusuna rastlanmamıştır. Özellikle Roma sınırlarında asker, tüccar ve kölelerin üyesi olduğu bu inanç, daha çok askeri geçişlerin olduğu noktalarda hizmet vermekteydi. Bu yüzden Mithras tapınakları Roma garnizonlarının sınırlarında inşa edilmekteydi. Çalışmamızda Anadolu’da varlığı kesin olarak kanıtlanan ve varlığı olasılık dahilinde olan Mithras tapınakları anlatılmıştır. Anadolu’da varlığı kesin olarak kanıtlanan Doliche ve Zerzevan mithraeumları odak noktası olup, tapınak varlığının söz konusu olduğu diğer bölgeler ise detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Bu ayrım dikkate alınarak daha önce böyle bir çalışma yapılmadığı ve literatürde boşluk olduğu için Anadolu’daki Mithras tapınakları tezimize konu olmuştur. Ayrıca çalışmamızda Anadolu dışında keşfedilen birkaç mithraeum da örnek gösterilerek karşılaştırma yoluna gidilmiştir.Item Dura-Europos'ta tek tanrılı dinlere ait duvar resimleri: Metin ve duvar resimlerinin karşılaştırması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-09-29) Rihawi, Nivine Al; Şahin, Derya; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0001-9393-7596Günümüzde Suriye'nin doğusunda bulunan antik Dura-Europos kentinin keşfi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. Dura araştırmacılarından biri olan Hopkins, ortaya çıkarılan hazine değerindeki resimleri “soluk topraktan fışkıran resim vahası” olarak ifade etmiştir. Nitekim Dura'nın en önemli özelliklerinden biri, özellikle sivil ve dini yapılarda keşfedilen çok renkli duvar resimleri konusundaki sanatsal zenginliğidir. Bunlar arasında en dikkat çekici ve araştırmamın da odak noktası olan, duvarları resimlerle süslenmiş sinagog ve bilinen en erken tarihli Hıristiyan kilise/vaftizhanesidir. Bu tez, metin ve görüntü olmak üzere iki farklı sanat ortamı arasındaki etkileşimi açıklığa kavuşturmak için her iki yapıdaki duvar resimlerinin şemasını incelemektedir. Bu çalışmada, sinagog panellerinde Tanah'ın (Yahudi kutsal kitap literatürü) yanı sıra Rabbinik literatürünün de kullanıldığı tespit edilmiş, böylece Yahudi ve Hıristiyan ikonografisinin gelişim sürecinin izlenmesinde resimlerin büyük önemi olduğu ortaya konularak, karşıtlık teorisinin de geçersizliğini doğrulanmıştır. Ayrıca, sinagog ve Hıristiyan şapelindeki resim stilinin analizi yapılırken, Dura'daki ve Dura dışındaki resimler karşılaştırılmış, Dura-Europos'daki eserlerin yerel atölyeler tarafından yine yerel uygulamalardan uyarlandığı görülmüştür.Item Geç Antik Çağ mozaik döşemeleri üzerinde kantharos tasarımları ve ikonografisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-11-25) Çalık, Elif; Gündüz, Serkan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-7295-0342Kantharos, Antik çağda sıkça kullanılmış bir kap formudur. İçki kabı olarak bilinen kantharos Tanrı Dionysos’un atribütüdür. Kantharos tasviri birçok alanda olduğu gibi mozaikler üzerinde de sıkça kullanılmıştır. Bazen süsleme elemanı bazen de ana tema olan mozaikler üzerindeki kantharos tasarımları bu tezin konusunu oluşturmaktadır. Basit süsleme elemanı olarak kullanılan kantharos tasarımları, Geç Antik Çağ’da Hıristiyanlığın yaygınlaşmasıyla ikonografik açıdan büyük önem kazanmıştır. Kantharos bu dönemde Hıristiyanlığın babası olan Hz. İsa ile ilişkilendirilmiştir. Bu tezde Geç Antik Çağ’a tarihlenmiş mozaik döşemeler üzerindeki kantharos tasarımlarının hem tipolojik hem de ikonografik açıdan incelenmesi amaçlanmıştır.Item Geç Kalkolitik dönemden Erken Tunç Çağı sonuna kadar Mezopotamya tapınaklarının mimari gelişimi ve toplumsal önemi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-01-20) Yıldırım, Yunus Emre; Gündüz, Serkan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıMezopotamya tapınak mimarisi arkeolojinin Mezopotamya’da bilim olarak araştırmalarına başladığı günden bugüne gizemini korumaktadır. Tanrının evi olarak yapılan tapınaklar etrafında gelişen kent ve yerleşimler yine tapınak tarafından yönetilmektedir. Dini otoritenin elinde bulunan gücün yükselmesi veya azalması ile tapınak mimarisinin değiştiği görülmektedir. Tapınağın toplum üzerindeki organizasyon etme yetkisi arttıkça tapınak mimarisinin bu yetkiler çerçevesinde donatıldığı görülmektedir. Kalkolitik Çağ’dan Erken Tunç Çağ sonlarına kadar olan sürecin seçilmesinde temel etken tapınak gücünün yükselişi ve sosyo-ekonomik hayata etkilerini inceleyebilmektir. Ubaid Dönemi’nde küçük bir oda şeklinde temelleri atılmış olan tapınakların Erken Hanedanlar III Dönemi’nde ulaştığı boyut tapınağın tarım, ekonomi, üretim, teknoloji, yönetim gibi pek çok alanda ne derece güçlendiğini gözler önüne sermektedir.Item Gladyatör oyunları ve mekanları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-03-15) İlhan, Gökhan; Mert, İbrahim Hakan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-2655-0591Tiyatro, toplumun sosyal yaşantısındaki değişimleri yansıtır. Gladyatör oyunları, İtalya’nın dışına yayılmasıyla birlikte tiyatro yapılarında da düzenlenmeye başlamıştır. Bu nedenle de tiyatro mimarisi şekil değiştirmiştir. Gladyatör oyunlarının düzenlenebilmesi ve bu sırada seyircileri, arenanın tehlikelerinden korumak için tiyatro mimarisine bir takım eklemeler yapılmıştır. Bu tez çalışmasında Asia eyaletindeki tiyatrolar özelinde bu değişimler incelenmiştir. Gladyatör oyunları denilince akla ilk olarak gladyatörlerin birbirleri ile dövüşlerinden ibaret olan munus’lar gelir. Ancak gladyatörlerin yer aldığı gösteriler oldukça çeşitlidir. Bu tez kapsamında ise munus’ların yanı sıra gladyatörlerin yer aldığı ve tiyatro mimarisine etkisi olan venatio ve naumakhia gibi oyunlar da ele alınmıştır. Mimariye etki etmeyen gösteriler ise kapsam dışında bırakılmıştır. Asia eyaletindeki tiyatroların gladyatör oyunları açısından değişimi, Gallo-Romen tiyatro örnekleri ile karşılaştırılmış ve söz konusu değişimlerin bu iki tiyatro tipi üzerindeki boyutları tartışılmıştır. Sonuç olarak ise eldeki veriler dâhilinde Asia eyaletindeki tiyatroların tipolojisi hakkında bilgi verilmiştirItem Güney Bithynia bölgesi figürlü ve geometrik desenli taban mozaikleri(Uludağ Üniversitesi, 2015-07-02) Çıtakoğlu, Hazal; Şahin, Mustafa; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim DalıMozaik döşemeler yüzyıllar içersinde farklı toplumlar ve kültürler tarafından işlenerek çeşitli değişimler geçirmiş ve günümüze kadar ulaşmış en önemli sanat eserlerinden birisi olmuştur. Gerek yapımında kullanılan malzemeler gerekse yapım teknikleri ve oluşturulan kompozisyonlar büyük zaman dilimleri içinde farklılaşmış ancak mozaik eserler insanın yaşadığı mekanları süslemeye devam etmiştir. Çakıl taşı ile başlayıp cam, seramik, kalker gibi ham maddeler ile devam etmiş, zümrüt, inci ve yakut gibi çok değerli taşların kullanımına kadar sürmüştür. Güney Bithynia bölgesi içinde yer alan Bursa ili ve ilçeleri, Anadolu'nun arkeolojik potansiyele sahip önemli yerleşim alanlarındandır. Bu çalışmada bölgede bulunan geometrik desenli ve figürlü taban mozaikleri ayrıntılı bir biçimde ele alınıp, bezeme tanımlamaları ve sınıflandırılması yapılmış, şimdiye kadar yapılan mozaik çalışmaları ve arkeolojik bulgular çerçevesi içinde yorumlanmaya çalışılmıştır. Bölge içerisinde yer alan tüm mozaiklerin bir arada ele alındığı, kapsamlı bir çalışmanın şimdiye kadar yapılmamış olduğu bilinmektedir. Bu çalışma ile bu konudaki eksikliğin ortadan kalkmasına katkı sağlanması ve yapılacak çalışmalara bir ön adım olabilmesi amaçlanmıştır.Item Hersek Deltası ticareti(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-08-16) Gülaçar, Zeynep; Gündüz, Serkan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Sualtı Arkeolojisi Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0000-0002-9544-5429Hersek Deltası, Nikomedia Körfezi’nin en dar noktasında yer almaktadır. Constantinopolis, Nikomedia ve Nikaia gibi önemli şehirlere olan yakınlığından ve Anadolu yol ağındaki konumundan dolayı çağlar boyunca deniz ve kara ticaretinde önemli bir merkez olmuştur. Özellikle 324 yılında Constantinopolis’in başkent olması ve sonrasında Justinianus’un güvenlik amacıyla başkente ulaşan karayolunu bozdurması sonucunda imparatorluğun posta teşkilatının Nicomedia Körfezi’ni karadan dolaşmaktansa Bizans-Helenopolis hattından deniz yolu ile geçmeye başlaması üzerine daha da işlek hale gelmiştir. Bu nedenle tez konusu Geç Antik Çağ ve Bizans Dönemi olarak sınırlandırılmıştır. Yalova bölgesindeki arkeolojik çalışmaların 2018 yılında başlaması nedeni ile Drapenon- Helenopolis ve Limnae-Civetot gibi yerleşimlere ev sahipliği yapan bölgenin deniz ve kara ticareti bu güne kadar sadece tarihi kaynaklar ışığında çalışılmıştır. Yapılan arkeolojik çalışmalar, bölgenin tarihini Helenistik Dönem’e kadar geriye götürürken bölgenin yerel üretimine yönelik önemli buluntularda ele geçmiştir. Çağlar boyunca Anadolu yol ağında önemli bir noktada olduğu bilinen bölgenin arkeolojik veriler ışığında incelenmesi bu önemli ticaret noktası hakkında değerli veriler sağlamaktadır. Özellikle seramik buluntular bölgedeki yerel üretim ve ithal edilen ürünler hakkında önemli bilgiler sunmaktadır.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »