2009 Cilt 18 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14996
Browse
Browsing by Department "İlahiyat Fakültesi"
Now showing 1 - 20 of 23
- Results Per Page
- Sort Options
Item Beyzâvî tefsîrinde işârî yorumlar ve muhtemel kaynakları(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kiraz, Celil; İlahiyat FakültesiBeyzâvî, tefsirinde ayetleri zâhiren açıkladıktan sonra çok az da olsa işârî yorumlara yer vermektedir. Müfessirimiz, bu yorumları yaparken bazı tasavvufî ıstılahlar da kullanmaktadır. Ayrıca o, sûfîlerin sıkça kullandığı, fakat genel olarak hadisçilerin sahih görmediği "Nefsini bilen Rabbini de bilir", "Küçük cihaddan büyük cihada döndük" gibi bazı hadislere de yer vermektedir. Onun zikrettiği işârî yorumlar, yaptığımız karşılaştırmalar sonucu anlaşıldığı üzere, genel olarak işârî tefsir geleneğinde kendine yer bulmuş yorumlardır. Müfessirimiz, bu yorumların çok az bir kısmını Zemahşerî’den, bir-iki tanesini Isfehânî’den, bunlardan biraz daha fazlasını Râzî’den, diğerlerini de kendinden önce yaşamış olan Sülemî, Kuşeyrî ve Baklî gibi sûfî müfessirler tarafından yazılmış işârî tefsirlerden veya başka tasavvufî kaynaklardan ve şeyhinin sohbetlerinden istifade ederek eserinde zikretmiş gibi görünmektedir.Item Bireyselden toplumsala geçişte din(Uludağ Üniversitesi, 2008) Kurt, Abdurrahman; İlahiyat Fakültesi“İman” kavramı, İslami terminolojide dinî inancı ifade eder. Bununla birlikte kelimenin tüm uzantıları, aynı zamanda sosyal anlam içeriğine de sahiptir. İmanın oluşumu organize bir süreci izler. Duygu, bilgi, mantık, sevgi, istek, iyimserlik, bazen şüphe bu sürecin temel taşlarıdır. Ancak, imanın oluşumu ve muhafazası için bahsedilen kognitif işlemler kendi başına yeterli olmaz. İman edimi, metafiziğin ilgi alanı içerisinde olan akıl ve vahyin devreye girmesiyle tamamlanır. İçeriğinin yapısı mantık, bilgi, metafizik, ahlâk ve estetikle ilişkili olması nedeniyle iman, kişinin duygu, düşünce ve dünyevi hareket tarzlarının motor saiki olarak etkinlikte bulunabilir. Bütün dinler, inanç, düşünce ve tasavvurlar üzerinde şekillenmekle birlikte, genellikle, sadece bunlarla sınırlı kalmaz, aksine her din, dış dünyaya bir inanç, renk, duygu, tavır ve davranış biçimleri olarak yansıma imkânı bulurlar.Item Emevîlerin Irak siyaseti(Uludağ Üniversitesi, 2009) Apak, Adem; İlahiyat FakültesiEmeviler devleti, başkenti Dımaşk olan dünyanın beşinci büyük imparatorluğudur. İlk halife Muaviye, yönetim sürecini iç problemlerle ve genişleme hareketleriyle tamamladı. Nitekim Kuzey Afrika’da ve Orta Asya’da hakimiyet kurdu. Ancak onun halifeliğinin başlangıcında Irak’ta Hz. Ali’nin torunlarının yönetimde hak sahibi olduğunu inananlar tarafından Hucr b. Adi liderliğinde bir isyan başlatıldı. Bu sebeple Muaviye Irak üzerine şiddet uygulamayı adet edinen Ziyad b. Ebu Süfyan’ı vali tayin etti. Muaviye’nin halefleri de Irak üzerine onun şiddet politikasını sürdürdüler. Ubeydullah b. Ziyad, Haccac b. Yusuf ve Halid b. Abdullah Irak’ta yönetim muhaliflerine karşı mücadele eden en meşhur idarecilerdir. Bununla birlikte Emevîler devleti Iraklıların desteğini alan Abbâsî hanedanı tarafından yıkılmıştır.Item Endülüs bilim hayatında Yahudiler(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yıldız, Şevket; İlahiyat FakültesiVIII. asrın başlarında İslam ordusunun İber yarımadasını fethettiği esnada bölgede yaşayan halklardan birisi de Yahudilerdi. Hıristiyan hâkimiyeti altında iken oldukça zor şartlarda yaşayan Yahudiler, Endülüs Müslümanlarının hoşgörülerinden oldukça memnun olmuşlar ve kimliklerini rahatlıkla ifade edebilmişlerdir. Kısa sürede Endülüs kültürüne adapte olan Yahudiler Endülüs medeniyetinin bir parçası olarak, yaptıkları bilimsel çalışmalarla Avrupa’nın İslam ve bilimle tanışmasına yardımcı olmuşlardır. Süryani mütercimlerin Yunan mirasını İslam medeniyetine aktarmada oynadıkları rolün bir benzerini Endülüslü Yahudi mütercimler oynamış ve yaptıkları çevirilerle İslam bilgi birikimini Avrupa’ya taşımışlardır. Ortaçağ Batı dünyası, bir yandan tercüme edilen felsefe ve bilim eserleri ile özgür düşünce ve bilimsel çalışmayı öğrenmiş, diğer taraftan da şerhler vasıtasıyla Müslüman düşünürlerin teoloji ile metafiziği birleştirme metodunu öğrenmiştir.Item Fenâ: Son dönem mutezilesinde teklîfin sonlandırılması üzerine tartışmalar(Uludağ Üniversitesi, 2009) Koloğlu, Orhan Ş.; İlahiyat FakültesiMutezilî metinlerde görülen kavramlardan biri de fenâdır. Fenâ özellikle teklîfin bitişi ve varlığın sonu hakkındaki tartışmaları ifade eden bir kavramdır. Mutezilî düşüncede teklîfin sonlandırılması hususunda iki temel görüş vardır: Birinci görüş teklîfin, âlemin bütünüyle yok edilmek sûretiyle sonlandırılacağı yönündedir. “İ‘dâm” denen bu görüş, Behşemiyye tarafından kabul edilmiştir. İkinci görüş ise teklîfin ölümle sonuçlanacağı şeklindedir. Buna göre âlem ve âlemdeki varlıklar yok olmayacak, sadece çürüyerek parçalara ayrılacaktır. “Tefrîk” denen bu görüş ise Hüseyniyye tarafından kabul edilmiştir.Item Fıkhî hadislerin rivâyet değeri bağlamında “Müstehâza hadisi”nin tahric ve tenkidi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kahraman, Hüseyin; İlahiyat FakültesiAbdest, dinî bir temizliktir. Bu temizlik, el-Mâide Suresi 5/6’da emredilmiştir. Bu âyet aynı zamanda abdestin, farzlarına da işâret etmektedir. Ancak bu konu mezhepler arasında ihtilâflıdır. Abdesti bozan şeyler konusunda da ihtilâf vardır. Bu ihtilâflardan biri de, vücudun herhangi bir yerinde kan çıkması ve çıktığı yerin etrafına dağılmasıdır. Diğer üç mezhebin aksine Hanefîler bu durumun abdesti bozduğu kanaatindedir. Hanefîler bu konuda en-Nisâ 4/43 ve el-Mâide 5/6 âyetlerini delil getirmişlerdir. Hanefîler bu konuda çeşitli hadislerden de istidlâlde bulunmuşlardır. Bunların başında, sürekli istihâza kanı gören Fâtıma bnt. Ebî Hubeyş'in yaşadığı bu problemi Hz. Peygamber'e iletmesinin anlatıldığı hadis gelmektedir. Bu makâlede “Müstehâza Hadisi” ismiyle bilinen bu hadisin tahric ve tenkidi üzerinde durulacaktır.Item Gelenek, İslâm ve modernlik üçgeninde yoruba ailesinin bugünü(Uludağ Üniversitesi, 2009) Odekunle, Jeleel; Bilgin, Vejdi; İlahiyat FakültesiYoruba kabilesi, Afrika halkları içinde köklü ve zengin bir kültüre sahip olan büyük bir kabiledir. Geleneksel Orişa dinine mensup bu kabilenin sömürge haline gelişi ile Hıristiyanlık ve Müslümanlık olmak üzere iki yeni dini kabul etmesi neredeyse aynı dönem içerisinde gerçekleşmiştir. Bu açıdan Yoruba kabilesi, sonradan Müslüman olan toplumların modernite ile karşı karşıya kaldıkları problemleri göstermesi açısından çok önemli bir örneklem olarak kabul edilebilir. Kabile modernleşme süreci içerisinde Orişa dinini de barındıran geleneksel yapısını tamamen terk etmemiş, hatta çokeşlilik gibi bazı geleneksel uygulamalarını İslam ile özdeşleştirerek devam ettirmiştir. Bu süreç, beraberinde, şüphesiz pek çok çatışma alanını da ortaya çıkarmıştır. Bu makalede İslâmlaşması modernizmle tanışmasıyla paralel cereyan eden bir topluluğun aile kurumu örneklem alınmak suretiyle, gelenek, İslâm ve modernlik arasındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılmıştır.Item İbn Hazm ve Eş’arilik eleştirisi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Karadaş, Cağfer; İlahiyat FakültesiBu makalede Zahirî mezhebine mensup Endülüs’ün önde gelen alimlerinden İbn Hazm’ın Sünnî-Kelamî bir mezhep olan Eş’ariliğe yönelik değerlendirme ve eleştirisi ele alındı. Makalenin muhtevası, İbn Hazm ve Eş’arî mezhebinin kısaca tanıtıldığı bir giriş ile iman-küfür, Allah’ın isim ve sıfatları, nübüvvet ve yaratma noktasında Eş’arîliğe getirdiği eleştiriler ve eleştirilerin değerlendirmesinden oluşur.Item İbn Hazm’ın ilimler tasnifi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Peker, Hidayet; İlahiyat FakültesiBu makale, İbn Hazm’ın ilimler tasnifi hakkındadır. Konu, İslam düşüncesindeki bazı ilimler tasnifi ve İbn Hazm’ın ilim anlayışı da verilerek ele alınmaktadır. Düşünüre göre ilimler, bir millete özgü olan ve bütün milletler için geçerli olan ilimler şeklinde tasnif edilmektedir. Birinci kısma din, dil, tarih ilimleri dahil edilirken; ikinci kısım astronomi, matematik, tıp ve felsefi ilimleri kapsamaktadır. İbn Hazm, daha çok dini ilimleri dikkate almakta ve diğer ilimlere, dini ilimlere katkısı ölçüsünde önem vermektedir.Item İslami Arap şiiri ve Hz. Peygamber(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yalar, Mehmet; İlahiyat FakültesiBu çalışmada, genelde Arap edebiyatında özelde de Arap şiirinde önemli bir yeri olan İslamî Arap şirinin geçmişten günümüze nasıl bir seyir izlediğini ortaya koymak üzere önce ortaya çıkışı ve tanımı üzerinde durulmuştur. Ardından İslamî Arap şiiriyle ilgili görüşler ortaya konulduktan sonra Hz. Peygamber’in İslamî Arap şiirinin teşekkülündeki yeri kapsamında bu şiire bakışı, şiire yüklediği misyon ve Arapların şiirle olan güçlü duygusal bağları açıklanmıştır. Devamla tema olarak Hz. Peygamber’in bu şiirdeki yeri, tarihsel ve duygusal nedenleri ışığında ele alınmıştır. Çalışma, zaman içerisinde ortaya çıkan bediiyât ve nazirelere özetle değinildikten sonra, sonuç bölümüyle bitirilmiştir.Item İzmirli İsmail Hakkı’nın cehennemin sonluluğu hakkındaki risalesi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kaya, Veysel; İlahiyat FakültesiGenelde ahiret hayatının, özelde ise inanmayanlar için Cehennem hayatının sonlu olup olmadığı meselesi, kelâmın ilk temsilcileriyle beraber İslâm düşüncesinde yerini bulmuştur. Bu noktada Kur’ân-ı Kerîm’de ahiret hayatına ve bunun niteliğine sıkça yapılan vurguları göz önünde bulundurmak gerekir. Genel olarak, gerek sünnî çizgiye mensup olanların gerekse diğer fırkaların inanmayanlar için azabın sonsuz olacağına inandıkları bilinmektedir. Ancak tarih içerisinde farklı düşünen alimler ortaya çıkmış ve belli bazı dönemlerde bu konu daha bir önem kazanmıştır. Bu makalede, söz konusu genel kanaatten ayrı yaklaşımların, bu konu özelinde de bir örneğini teşkil eden İbn Teymiyye ve İbn Kayyım el-Cevziyye’nin “hümanist” diye nitelenebilecek bir bakış açısı sundukları, İzmirli İsmail Hakkı gibi modern dönemdeki İslâmcı düşünürlerin de, makalenin konusunu oluşturan risalede görüleceği üzere, Batılı değerler karşısında bu bakış açısını tekrar gündeme getirdikleri gösterilmeye çalışılacaktır.Item John Locke’un cevher görüşü ile ilgili bazı yanlış anlamalar(Uludağ Üniversitesi, 2009) Çetin, İsmail; İlahiyat FakültesiLocke'un cevherle ilgili görüşleri, onun felsefi sistemi açısından merkezi bir öneme sahiptir. Bu nedenle, bu büyük filozofun bütün felsefesini doğru bir şekilde anlamanın ilk ve en önemli şartı, onun cevherle ilgili açıklamalarını doğru bir şekilde tespit etmektir. Bu makale, Locke'un cevherle ilgili görüşlerini ortaya koymayı ve bu görüşler hakkında ortaya çıkan bazı yanlış anlamaları değerlendirmeyi hedeflemektedir.Item Kindi Felsefesinde Cevher Kavramı(Uludağ Üniversitesi, 2009) Uysal, Enver; İlahiyat FakültesiCevher, felsefenin önemli kavramlarından biridir. Öz, zât, mahiyet anlamında kullanılan bu kavram, varlık açısından bir şeyin özünü, hakikatini ve ne olduğunu gösterir. Bu makale Kindî’nin cevher anlayışını incelemeyi amaçlamaktadır. Ona göre cevher, müstakil varlığı olan, kendi başına varlığını sürdürebilen, varlığını devam ettirmede başka bir şeye ihtiyaç duymayan, birtakım niteliklerle nitelenen, oluş ve bozuluşa tâbî olmayan şeydir. Kindî’nin cevher anlayışında zaman zaman Platoncu, zaman zaman da Aristocu yaklaşımın etkilerini görmek mümkündür.Item Kırgızistan’da bir din eğitimi kurumu: Medreseler(Uludağ Üniversitesi, 2009) Pay, Salih; Kılavuz, M. Akif; İlahiyat FakültesiKırgızistan’da ilk ve ortaöğretim düzeyinde din eğitimi-öğretimi veren okullar bulunmamaktadır. Yaygın eğitim alanında bireyler din eğitimi ve öğretimi ihtiyaçlarını medrese ve cami kursları aracılığıyla karşılamaktadırlar. Medreselerdeki öğretim programları çağdaş sorunlara cevap verecek nitelikte değildir. Bu programlar genellikle XII.-XV. asırlarda hazırlanmıştır. Medreselerdeki ders programlarında genellikle sosyal bilimler ve eğitim bilimlerine yer verilmemektedir. Medreseler devletten ve vakıflardan düzenli destek almamaktadırlar. Kırgızistan medreselerinde geleneksel medrese kuruluş yapısı ve ders programları konusunda köklü ve düzenli yeniliklere ihtiyaç duyulmaktadır.Item Kitap Tanıtımı: Mezhepler tarihine giriş(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kutlu, Sönmez; Gömbeyaz, Kadir; İlahiyat Fakültesiİslam Mezhepleri Tarihi sahasında nitelikli çalışmalarıyla tanınan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu tarafından kaleme alınan, İlahiyat Fakültelerinde lisans düzeyinde öğrenim gören öğrenciler için bir ders ve sahaya giriş kitabı niteliği taşıyan bu eser, Değerler Eğitimi Merkezi tarafından 2008 yılında okuyucuların teveccühüne sunuldu. Eser, hem bir sahaya giriş hem de bir başvuru eseri olma özelliğini ve kullanışlılığını bir el kitabı boyutuyla da temin etmiş durumda. Eserin kapağında yer alan köklerini toprağa güçlü bir şekilde salmış, sağlam tek bir gövdeye, dallarında ise çok sayıda yaprağa sahip bir ağaç resmi, İslam gövdesinden çıkmış birçok mezhep yaprağını simgeleyerek, mezheplerin ortak bir kaynaktan çıkan zenginlikler olarak algılandığı fikrini ihsas ediyor. Gerek anlamlı resmiyle gerekse de güzel seçilmiş renkleriyle eser, başarılı bir dış kapağa sahip. Kitabın arka kapağında, Giriş bölümünün baş tarafından seçilmiş, İslam Mezhepleri Tarihi sahasının tanımının 630 yapıldığı bir pasaj aktarılmış. Bu tanımda sahanın tarihinin İslami bilimler tarihinin başlangıç dönemlerine kadar gittiği vurgulanarak, bu sahayı Kelam veya İslam Tarihi gibi bazı ilimlerin altında kabul eden birtakım anlayışlara da sanki üstü kapalı bir cevap verilmiş. Eser, DEM Yayınları’na ait iki sayfalık sunuş metninde de belirtildiği gibi, herhangi bir bilim disipliniyle uzmanlık derecesinde temas kurmamış fakat onlara karşı ilgi duyan bir kitleye ön okuma sağlamak amacıyla yayımlanması düşünülen Giriş Kitaplığı serisinden çıkmış.Item Klasik Arap nesrinde ‘hazırcevaplık’ olgusu(Uludağ Üniversitesi, 2009) Şahin, Şener; İlahiyat FakültesiKlâsik Arap edebiyatının hacimli kaynakları, Müslüman mizahı ve eğlence edebiyatı noktasında zengin bir muh-tevaya sahiptir. Bu makale, mizahın önemli temalarından biri olan ‘hazırcevaplık’ olgusunu, nesirle sınırlı kalarak ve metin eksenli olarak irdelemektedir.Item Kuran’ın latince tercümeleri: Kısa bir genel bakış(Uludağ Üniversitesi, 2009) Bobzin, Hartmut; Öztel, Yusuf; İlahiyat FakültesiOrtaçağ Avrupa bilginlerini büyüleyen ve Avrupa biliminin gelişmesi için genellikle çok etkili olacak bir dizi Latince tercümeyi ortaya çıkaran Arapça ilmî literatürdür. Arapça dinî literatür için durum tam anlamıyla böyle değildir. Başından beri bu tür İslami literatür Arapça bilim ve kültür ile ilgilenen her Hıristiyan bilgin için nefret uyandırıcı gibi görünmüştür.Item Rumeli Fatihi Osmanlı şehzadesi: Gazi Süleyman Paşa(Uludağ Üniversitesi, 2009) Pay, Salih; İlahiyat FakültesiBu araştırma Süleyman Paşa’nın Rumeli’ye yönelik askerî faaliyetleri ile Rumeli’yi Türkleştirme ve İslâmlaştırma çerçevesinde izlediği yöntemleri tanıtmayı amaçlamaktadır. Süleyman Paşa, Orhan Gazi’nin büyük oğlu olup genç yaşta vefat etmiştir. O, Bizans İmparatorluğu’ndaki taht mücadeleleri ve bölgede meydana gelen şiddetli depremin de etkisiyle savunmasız hale gelen Rumeli’yi, tecrübeli diğer Türk beylerinin de desteğini alarak fethetmişti. Onun, gayrimüslim halka hoşgörüyle davranması, imar faaliyetlerinde bulunması ve çok sayıda Türkmen aileyi bölgeye yerleştirmesi, Rumeli’de Türk-İslâm kültürünün ve Osmanlı hâkimiyetinin oluşması ve gelişmesinde etkili olmuştur.Item Sa‘dîlik ve Sa‘diyye kültürünün Bursa’daki temsilcileri(Uludağ Üniversitesi, 2009) Tek, Abdurrezzak; İlahiyat FakültesiXII. yüzyılda Şam bölgesinde oluşan Sa‘diyye kültürünün Osmanlı topraklarına aynı yüzyılda Kastamonulu Şeyh Osman tarafında getirilmiş, İstanbul’da temsil edilmesi ise altı asır sonra, yani III. Mustafa döneminin sonlarında (1673-1736) Abdüsselam eş-Şeybânî ile olmuştur. İstanbul’da otuz civarındaki Sa‘dî tekkesi arasında Abdüsselam (Kovacıdede) Tekkesi, Etyemez (Mirza Baba) Tekkesi, Yağcızâde (Balabânî) Tekkesi, Taşlıburun (Lagarî) Tekkesi ile Hasîrîzâde Tekkesi önde gelen tekkelerdir. Bursa da ise Vefâiyye kolunun temsil edildiği Zincirî Ali Tekkesi, merkez tekke olarak ön plana çıkmaktadır. Bu makâlenin amacı, Anadolu ve İstanbul’daki Sa‘dî tekkelerinden ziyade, tasavvuf kültürü ve tarihi açısından Sa‘diyye tarikatının Bursa’daki etkisini ve nasıl temsil edildiğini ortaya koymaktır.Item Televizyonda misyonerlik(Uludağ Üniversitesi, 2008) Kurt, Abdurrahman; İlahiyat FakültesiOrganize Hıristiyan grupların bugünkü misyonerlik faaliyetleri, klasik yöntemlerin yanı sıra son yıllarda gittikçe artan bir hızla elektronik medya yoluyla da küresel ölçekte gerçekleştiriliyor. Özellikle televizyon alanında Hıristiyan misyonerler halen rakipsiz görünüyor. İslam dünyasına yönelik yayın yapan Kanalhayat ve Al-Hayat isimli Hıristiyan televizyon kanallarının, bir taraftan Hıristiyanları bilinçlendirmeyi diğer taraftan da İslam’ı şiddet ve şehvet düşkünlüğünü teşvik eden bir din gibi göstermek suretiyle Hıristiyanlıktan İslam’a geçişleri asgariye indirmeyi ve kendilerine yeni müntesipler bulmayı hedeflediği anlaşılıyor.