2009 Cilt 18 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14996
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 20 of 28
- Results Per Page
- Sort Options
Item Beyzâvî tefsîrinde işârî yorumlar ve muhtemel kaynakları(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kiraz, Celil; İlahiyat FakültesiBeyzâvî, tefsirinde ayetleri zâhiren açıkladıktan sonra çok az da olsa işârî yorumlara yer vermektedir. Müfessirimiz, bu yorumları yaparken bazı tasavvufî ıstılahlar da kullanmaktadır. Ayrıca o, sûfîlerin sıkça kullandığı, fakat genel olarak hadisçilerin sahih görmediği "Nefsini bilen Rabbini de bilir", "Küçük cihaddan büyük cihada döndük" gibi bazı hadislere de yer vermektedir. Onun zikrettiği işârî yorumlar, yaptığımız karşılaştırmalar sonucu anlaşıldığı üzere, genel olarak işârî tefsir geleneğinde kendine yer bulmuş yorumlardır. Müfessirimiz, bu yorumların çok az bir kısmını Zemahşerî’den, bir-iki tanesini Isfehânî’den, bunlardan biraz daha fazlasını Râzî’den, diğerlerini de kendinden önce yaşamış olan Sülemî, Kuşeyrî ve Baklî gibi sûfî müfessirler tarafından yazılmış işârî tefsirlerden veya başka tasavvufî kaynaklardan ve şeyhinin sohbetlerinden istifade ederek eserinde zikretmiş gibi görünmektedir.Item Bireyselden toplumsala geçişte din(Uludağ Üniversitesi, 2008) Kurt, Abdurrahman; İlahiyat Fakültesi“İman” kavramı, İslami terminolojide dinî inancı ifade eder. Bununla birlikte kelimenin tüm uzantıları, aynı zamanda sosyal anlam içeriğine de sahiptir. İmanın oluşumu organize bir süreci izler. Duygu, bilgi, mantık, sevgi, istek, iyimserlik, bazen şüphe bu sürecin temel taşlarıdır. Ancak, imanın oluşumu ve muhafazası için bahsedilen kognitif işlemler kendi başına yeterli olmaz. İman edimi, metafiziğin ilgi alanı içerisinde olan akıl ve vahyin devreye girmesiyle tamamlanır. İçeriğinin yapısı mantık, bilgi, metafizik, ahlâk ve estetikle ilişkili olması nedeniyle iman, kişinin duygu, düşünce ve dünyevi hareket tarzlarının motor saiki olarak etkinlikte bulunabilir. Bütün dinler, inanç, düşünce ve tasavvurlar üzerinde şekillenmekle birlikte, genellikle, sadece bunlarla sınırlı kalmaz, aksine her din, dış dünyaya bir inanç, renk, duygu, tavır ve davranış biçimleri olarak yansıma imkânı bulurlar.Item Didaktik şiirin Abbasiler döneminde ortaya çıkışı ve gelişimi üzerine bir inceleme(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yıldırım, KadriArap edebiyatı araştırmacıları Abbasiler dönemini dil ve edebiyat açısından birinci ve ikinci olmak üzere ikiye ayırırlar. Didaktik şiirin ortaya çıkışı birinci dönemin; bu şiirin gelişme göstermesi de ikinci dönemin önemli edebî özelliklerinden biridir. Fabl, dil, edebiyat, din, astronomi, tarih ve ahlâk gibi değişik konuların ezberlenmesini kolaylaştırmak için nazmedilen öğretici şiirlere didaktik şiir denir. Arap edebiyatında bu şiir türüne genellikle “eş-şi’ru’t-ta’lîmî” adı verilir. Bu makalenin amacı didaktik şiirin Abbasiler döneminde ortaya çıkışı ve gelişimini, bu şiiri temsil eden ünlü şair ve ediplerin kimler olduğunu ve araştırmacılar tarafından bunların şiirlerinden hangilerinin didaktik sayıldığını tespit etmektir.Item Dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişki: Yetişkinler üzerine ampirik bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2009) Koç, MustafaGelişim dönemlerinden yetişkinlik döneminde dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlayan bu çalışma, din psikolojisi bilim dalında yapılan bir saha araştırmasıdır. Bu ampirik çalışmada, kurgulanan bağımlı ve bağımsız değişkenleri ölçmek için Türk toplumu ve kültürü üzerinde psikometrik açıdan geçerlik ve güvenirlik testleri yapılmış ‘Her Yaş İçin Uygun Dinsel Eğilim Ölçeği’ ile ‘Yetişkinlerin Benlik Saygısı Kaynakları Envanteri’ olmak üzere toplam iki adet ölçme aracı kullanılmıştır. Araştırmada kullanılan anket formu, Bursa’da çeşitli meslek gruplarına mensup yetişkinlerin seçildiği evreni temsilen, yine Bursa il sınırları içerisinde beş farklı türden meslek grubuna sahip kamu ve özel kurum ve kuruluşlarında çalışan 600 yetişkin denek üzerinde rastsal örnekleme yoluyla uygulanmıştır. Anket aracılığıyla deneklerden alınan ham verilere, Pearson Moment Korelasyon Analizi, t Testi ve Tek Yönlü Varyans Analizi gibi parametrik istatistiksel analiz teknikleri uygulanarak, dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişki ve farklılıklar betimlenmiştir. Dolayısıyla bu araştırma üzerinden operasyonel biçimde çalışılan dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişkiye bakıldığında; genel olarak içgüdümlü dindarlık ile benlik saygısı arasındaki ilişkilerde pozitif yönde bir ilişki saptanırken; dışgüdümlü dindarlık ile benlik saygısı arasında ise pozitif veya negatif anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir.Item Emevîlerin Irak siyaseti(Uludağ Üniversitesi, 2009) Apak, Adem; İlahiyat FakültesiEmeviler devleti, başkenti Dımaşk olan dünyanın beşinci büyük imparatorluğudur. İlk halife Muaviye, yönetim sürecini iç problemlerle ve genişleme hareketleriyle tamamladı. Nitekim Kuzey Afrika’da ve Orta Asya’da hakimiyet kurdu. Ancak onun halifeliğinin başlangıcında Irak’ta Hz. Ali’nin torunlarının yönetimde hak sahibi olduğunu inananlar tarafından Hucr b. Adi liderliğinde bir isyan başlatıldı. Bu sebeple Muaviye Irak üzerine şiddet uygulamayı adet edinen Ziyad b. Ebu Süfyan’ı vali tayin etti. Muaviye’nin halefleri de Irak üzerine onun şiddet politikasını sürdürdüler. Ubeydullah b. Ziyad, Haccac b. Yusuf ve Halid b. Abdullah Irak’ta yönetim muhaliflerine karşı mücadele eden en meşhur idarecilerdir. Bununla birlikte Emevîler devleti Iraklıların desteğini alan Abbâsî hanedanı tarafından yıkılmıştır.Item Endülüs bilim hayatında Yahudiler(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yıldız, Şevket; İlahiyat FakültesiVIII. asrın başlarında İslam ordusunun İber yarımadasını fethettiği esnada bölgede yaşayan halklardan birisi de Yahudilerdi. Hıristiyan hâkimiyeti altında iken oldukça zor şartlarda yaşayan Yahudiler, Endülüs Müslümanlarının hoşgörülerinden oldukça memnun olmuşlar ve kimliklerini rahatlıkla ifade edebilmişlerdir. Kısa sürede Endülüs kültürüne adapte olan Yahudiler Endülüs medeniyetinin bir parçası olarak, yaptıkları bilimsel çalışmalarla Avrupa’nın İslam ve bilimle tanışmasına yardımcı olmuşlardır. Süryani mütercimlerin Yunan mirasını İslam medeniyetine aktarmada oynadıkları rolün bir benzerini Endülüslü Yahudi mütercimler oynamış ve yaptıkları çevirilerle İslam bilgi birikimini Avrupa’ya taşımışlardır. Ortaçağ Batı dünyası, bir yandan tercüme edilen felsefe ve bilim eserleri ile özgür düşünce ve bilimsel çalışmayı öğrenmiş, diğer taraftan da şerhler vasıtasıyla Müslüman düşünürlerin teoloji ile metafiziği birleştirme metodunu öğrenmiştir.Item Fenâ: Son dönem mutezilesinde teklîfin sonlandırılması üzerine tartışmalar(Uludağ Üniversitesi, 2009) Koloğlu, Orhan Ş.; İlahiyat FakültesiMutezilî metinlerde görülen kavramlardan biri de fenâdır. Fenâ özellikle teklîfin bitişi ve varlığın sonu hakkındaki tartışmaları ifade eden bir kavramdır. Mutezilî düşüncede teklîfin sonlandırılması hususunda iki temel görüş vardır: Birinci görüş teklîfin, âlemin bütünüyle yok edilmek sûretiyle sonlandırılacağı yönündedir. “İ‘dâm” denen bu görüş, Behşemiyye tarafından kabul edilmiştir. İkinci görüş ise teklîfin ölümle sonuçlanacağı şeklindedir. Buna göre âlem ve âlemdeki varlıklar yok olmayacak, sadece çürüyerek parçalara ayrılacaktır. “Tefrîk” denen bu görüş ise Hüseyniyye tarafından kabul edilmiştir.Item Fıkhî hadislerin rivâyet değeri bağlamında “Müstehâza hadisi”nin tahric ve tenkidi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kahraman, Hüseyin; İlahiyat FakültesiAbdest, dinî bir temizliktir. Bu temizlik, el-Mâide Suresi 5/6’da emredilmiştir. Bu âyet aynı zamanda abdestin, farzlarına da işâret etmektedir. Ancak bu konu mezhepler arasında ihtilâflıdır. Abdesti bozan şeyler konusunda da ihtilâf vardır. Bu ihtilâflardan biri de, vücudun herhangi bir yerinde kan çıkması ve çıktığı yerin etrafına dağılmasıdır. Diğer üç mezhebin aksine Hanefîler bu durumun abdesti bozduğu kanaatindedir. Hanefîler bu konuda en-Nisâ 4/43 ve el-Mâide 5/6 âyetlerini delil getirmişlerdir. Hanefîler bu konuda çeşitli hadislerden de istidlâlde bulunmuşlardır. Bunların başında, sürekli istihâza kanı gören Fâtıma bnt. Ebî Hubeyş'in yaşadığı bu problemi Hz. Peygamber'e iletmesinin anlatıldığı hadis gelmektedir. Bu makâlede “Müstehâza Hadisi” ismiyle bilinen bu hadisin tahric ve tenkidi üzerinde durulacaktır.Item Gelenek, İslâm ve modernlik üçgeninde yoruba ailesinin bugünü(Uludağ Üniversitesi, 2009) Odekunle, Jeleel; Bilgin, Vejdi; İlahiyat FakültesiYoruba kabilesi, Afrika halkları içinde köklü ve zengin bir kültüre sahip olan büyük bir kabiledir. Geleneksel Orişa dinine mensup bu kabilenin sömürge haline gelişi ile Hıristiyanlık ve Müslümanlık olmak üzere iki yeni dini kabul etmesi neredeyse aynı dönem içerisinde gerçekleşmiştir. Bu açıdan Yoruba kabilesi, sonradan Müslüman olan toplumların modernite ile karşı karşıya kaldıkları problemleri göstermesi açısından çok önemli bir örneklem olarak kabul edilebilir. Kabile modernleşme süreci içerisinde Orişa dinini de barındıran geleneksel yapısını tamamen terk etmemiş, hatta çokeşlilik gibi bazı geleneksel uygulamalarını İslam ile özdeşleştirerek devam ettirmiştir. Bu süreç, beraberinde, şüphesiz pek çok çatışma alanını da ortaya çıkarmıştır. Bu makalede İslâmlaşması modernizmle tanışmasıyla paralel cereyan eden bir topluluğun aile kurumu örneklem alınmak suretiyle, gelenek, İslâm ve modernlik arasındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılmıştır.Item İbn Hazm ve Eş’arilik eleştirisi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Karadaş, Cağfer; İlahiyat FakültesiBu makalede Zahirî mezhebine mensup Endülüs’ün önde gelen alimlerinden İbn Hazm’ın Sünnî-Kelamî bir mezhep olan Eş’ariliğe yönelik değerlendirme ve eleştirisi ele alındı. Makalenin muhtevası, İbn Hazm ve Eş’arî mezhebinin kısaca tanıtıldığı bir giriş ile iman-küfür, Allah’ın isim ve sıfatları, nübüvvet ve yaratma noktasında Eş’arîliğe getirdiği eleştiriler ve eleştirilerin değerlendirmesinden oluşur.Item İbn Hazm’ın ilimler tasnifi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Peker, Hidayet; İlahiyat FakültesiBu makale, İbn Hazm’ın ilimler tasnifi hakkındadır. Konu, İslam düşüncesindeki bazı ilimler tasnifi ve İbn Hazm’ın ilim anlayışı da verilerek ele alınmaktadır. Düşünüre göre ilimler, bir millete özgü olan ve bütün milletler için geçerli olan ilimler şeklinde tasnif edilmektedir. Birinci kısma din, dil, tarih ilimleri dahil edilirken; ikinci kısım astronomi, matematik, tıp ve felsefi ilimleri kapsamaktadır. İbn Hazm, daha çok dini ilimleri dikkate almakta ve diğer ilimlere, dini ilimlere katkısı ölçüsünde önem vermektedir.Item İslâm’ın ilk dönemine ait bir hiciv örneği: Hassân b. Sâbit’in Hemziyye’si(Uludağ Üniversitesi, 2009) Taşdelen, HasanHiciv, Câhiliye dönemi şiirinin önemli bir temasıdır. Bazen kişisel garazlardan, çoğu zaman ise kabileler arası rekabetten dolayı, Câhiliye şiirinde hicve başvurulmuştur. Ancak Câhiliye dönemi hicvinin en büyük özelliği, bedenî kusurlardan daha çok, muhatapta insanî erdemlerin (cesaret, vefakarlık, cömertlik vs.) bulunmaması üzerine kurulmuş olmasıdır. Bu tarz hicvin en parlak dönemi, Medine’ye hicretten itibaren, İslâm’ın tamamen yerleştiği halifeler dönemine kadar olan zaman dilimidir.Item İslami Arap şiiri ve Hz. Peygamber(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yalar, Mehmet; İlahiyat FakültesiBu çalışmada, genelde Arap edebiyatında özelde de Arap şiirinde önemli bir yeri olan İslamî Arap şirinin geçmişten günümüze nasıl bir seyir izlediğini ortaya koymak üzere önce ortaya çıkışı ve tanımı üzerinde durulmuştur. Ardından İslamî Arap şiiriyle ilgili görüşler ortaya konulduktan sonra Hz. Peygamber’in İslamî Arap şiirinin teşekkülündeki yeri kapsamında bu şiire bakışı, şiire yüklediği misyon ve Arapların şiirle olan güçlü duygusal bağları açıklanmıştır. Devamla tema olarak Hz. Peygamber’in bu şiirdeki yeri, tarihsel ve duygusal nedenleri ışığında ele alınmıştır. Çalışma, zaman içerisinde ortaya çıkan bediiyât ve nazirelere özetle değinildikten sonra, sonuç bölümüyle bitirilmiştir.Item İzmirli İsmail Hakkı’nın cehennemin sonluluğu hakkındaki risalesi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kaya, Veysel; İlahiyat FakültesiGenelde ahiret hayatının, özelde ise inanmayanlar için Cehennem hayatının sonlu olup olmadığı meselesi, kelâmın ilk temsilcileriyle beraber İslâm düşüncesinde yerini bulmuştur. Bu noktada Kur’ân-ı Kerîm’de ahiret hayatına ve bunun niteliğine sıkça yapılan vurguları göz önünde bulundurmak gerekir. Genel olarak, gerek sünnî çizgiye mensup olanların gerekse diğer fırkaların inanmayanlar için azabın sonsuz olacağına inandıkları bilinmektedir. Ancak tarih içerisinde farklı düşünen alimler ortaya çıkmış ve belli bazı dönemlerde bu konu daha bir önem kazanmıştır. Bu makalede, söz konusu genel kanaatten ayrı yaklaşımların, bu konu özelinde de bir örneğini teşkil eden İbn Teymiyye ve İbn Kayyım el-Cevziyye’nin “hümanist” diye nitelenebilecek bir bakış açısı sundukları, İzmirli İsmail Hakkı gibi modern dönemdeki İslâmcı düşünürlerin de, makalenin konusunu oluşturan risalede görüleceği üzere, Batılı değerler karşısında bu bakış açısını tekrar gündeme getirdikleri gösterilmeye çalışılacaktır.Item John Locke’un cevher görüşü ile ilgili bazı yanlış anlamalar(Uludağ Üniversitesi, 2009) Çetin, İsmail; İlahiyat FakültesiLocke'un cevherle ilgili görüşleri, onun felsefi sistemi açısından merkezi bir öneme sahiptir. Bu nedenle, bu büyük filozofun bütün felsefesini doğru bir şekilde anlamanın ilk ve en önemli şartı, onun cevherle ilgili açıklamalarını doğru bir şekilde tespit etmektir. Bu makale, Locke'un cevherle ilgili görüşlerini ortaya koymayı ve bu görüşler hakkında ortaya çıkan bazı yanlış anlamaları değerlendirmeyi hedeflemektedir.Item Kindi Felsefesinde Cevher Kavramı(Uludağ Üniversitesi, 2009) Uysal, Enver; İlahiyat FakültesiCevher, felsefenin önemli kavramlarından biridir. Öz, zât, mahiyet anlamında kullanılan bu kavram, varlık açısından bir şeyin özünü, hakikatini ve ne olduğunu gösterir. Bu makale Kindî’nin cevher anlayışını incelemeyi amaçlamaktadır. Ona göre cevher, müstakil varlığı olan, kendi başına varlığını sürdürebilen, varlığını devam ettirmede başka bir şeye ihtiyaç duymayan, birtakım niteliklerle nitelenen, oluş ve bozuluşa tâbî olmayan şeydir. Kindî’nin cevher anlayışında zaman zaman Platoncu, zaman zaman da Aristocu yaklaşımın etkilerini görmek mümkündür.Item Kırgızistan’da bir din eğitimi kurumu: Medreseler(Uludağ Üniversitesi, 2009) Pay, Salih; Kılavuz, M. Akif; İlahiyat FakültesiKırgızistan’da ilk ve ortaöğretim düzeyinde din eğitimi-öğretimi veren okullar bulunmamaktadır. Yaygın eğitim alanında bireyler din eğitimi ve öğretimi ihtiyaçlarını medrese ve cami kursları aracılığıyla karşılamaktadırlar. Medreselerdeki öğretim programları çağdaş sorunlara cevap verecek nitelikte değildir. Bu programlar genellikle XII.-XV. asırlarda hazırlanmıştır. Medreselerdeki ders programlarında genellikle sosyal bilimler ve eğitim bilimlerine yer verilmemektedir. Medreseler devletten ve vakıflardan düzenli destek almamaktadırlar. Kırgızistan medreselerinde geleneksel medrese kuruluş yapısı ve ders programları konusunda köklü ve düzenli yeniliklere ihtiyaç duyulmaktadır.Item Kitap tanıtımı Ehl-i sünnet’e giden yolda ibn küllâb ve küllâbiyye mezhebi(Uludağ Üniversitesi, 2009) Yücedoğru, Tevfik; Önal, Recepİslam düşünce tarihinde oldukça önemli bir yeri bulunan ve Ehl-i Sünnet ilm-i kelâmının oluşmasında birçok katkıları olan İbn Küllâb ve Küllâbiyye Mezhebi, ilim ve kültür dünyasına pek çok alanda yeni yaklaşımlar kazandırarak önemli bir rol oynamıştır. Dolayısıyla İslam düşüncesine yaptıkları katkılardan istifade etmek ve bu katkıları günümüz ilim dünyasına sunmak büyük önem arz etmektedir. Günümüzde Ehl-i Sünnet ilm-i kelâmının oluşum sürecinin çok iyi kavranabilmesi için özellikle Küllâbî anlayışın bilimsel anlamda incelenmesi gerekmektedir. Ehl-i Sünnet’in teşekkül etmesine vesile olan Küllâbiyye Mezhebi ve kurucusu kabul edilen İbn Küllâb’ın görüşleri ve hayatının ele alındığı bu eserin, Küllâbiyye Mezhebi’nin özelliklerini yansıtmanın yanı sıra, İbn Küllâb’ın tanınmasına da büyük bir katkı sağlayacağı kanaatindeyiz. Tevfik Yücedoğru tarafından kaleme alınan ve Ehl-i Sünnet’e Giden Yolda İbn Küllâb ve Küllâbiyye Mezhebi adını taşıyan bu çalışma önsöz, giriş, üç temel bölüm ve sonuç kısmından oluşmaktadır.Item Kitap Tanıtımı: Mezhepler tarihine giriş(Uludağ Üniversitesi, 2009) Kutlu, Sönmez; Gömbeyaz, Kadir; İlahiyat Fakültesiİslam Mezhepleri Tarihi sahasında nitelikli çalışmalarıyla tanınan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu tarafından kaleme alınan, İlahiyat Fakültelerinde lisans düzeyinde öğrenim gören öğrenciler için bir ders ve sahaya giriş kitabı niteliği taşıyan bu eser, Değerler Eğitimi Merkezi tarafından 2008 yılında okuyucuların teveccühüne sunuldu. Eser, hem bir sahaya giriş hem de bir başvuru eseri olma özelliğini ve kullanışlılığını bir el kitabı boyutuyla da temin etmiş durumda. Eserin kapağında yer alan köklerini toprağa güçlü bir şekilde salmış, sağlam tek bir gövdeye, dallarında ise çok sayıda yaprağa sahip bir ağaç resmi, İslam gövdesinden çıkmış birçok mezhep yaprağını simgeleyerek, mezheplerin ortak bir kaynaktan çıkan zenginlikler olarak algılandığı fikrini ihsas ediyor. Gerek anlamlı resmiyle gerekse de güzel seçilmiş renkleriyle eser, başarılı bir dış kapağa sahip. Kitabın arka kapağında, Giriş bölümünün baş tarafından seçilmiş, İslam Mezhepleri Tarihi sahasının tanımının 630 yapıldığı bir pasaj aktarılmış. Bu tanımda sahanın tarihinin İslami bilimler tarihinin başlangıç dönemlerine kadar gittiği vurgulanarak, bu sahayı Kelam veya İslam Tarihi gibi bazı ilimlerin altında kabul eden birtakım anlayışlara da sanki üstü kapalı bir cevap verilmiş. Eser, DEM Yayınları’na ait iki sayfalık sunuş metninde de belirtildiği gibi, herhangi bir bilim disipliniyle uzmanlık derecesinde temas kurmamış fakat onlara karşı ilgi duyan bir kitleye ön okuma sağlamak amacıyla yayımlanması düşünülen Giriş Kitaplığı serisinden çıkmış.Item Kitap tanıtımı: The battle for god: A history of fundamentalism(Uludağ Üniversitesi, 2009) Armstrong, Karen; Aydınalp, Halilİrlandalı bir ailenin çocuğu olarak İngiltere’de dünya gelen Armstrong ilk gençlik yıllarını Katolik bir rahibe olarak geçirmiş, daha sonraki dönemlerde önce Oxford’da İngiliz edebiyatıyla meşgul olmuş, sonra İngiltere’deki çeşitli televizyonlarda dini konulu programlara danışmanlık yapmıştır. Katolik kilisesinde yaşadıklarından hareketle, temelde, verilen skolastik eğitimi tenkit eden 1982’de kaleme aldığı Through the Narrow Gate isimli eseriyle dikkatleri üzerine çekmiştir. Özellikle karşılaştırmalı dinler tarihi çalışmalarıyla adından söz ettiren Armstrong’un, yüzeysel sayılabilecek farklılıklar bir tarafa, bütün monoteist dinlerin özde aynı mesajı verdiği fikrini işlediği görülmektedir.1 Kendisini formel dini sınırların ötesinde sadece monoteist olarak nitelendiren Armstrong’un 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında, İslam konusunda Amerika ve Avrupa’da en çok müracaat edilen yazarlardan birisi haline geldiği görülmektedir. Çeşitli Müslüman kamuoyu önderleri tarafından da, kendisi, İslam’ın Batıdaki en nesnel yorumcularından birisi olarak kabul edilmektedir.