Sağlık Bilimleri Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/24
Browse
Browsing by Rights "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 20 of 411
- Results Per Page
- Sort Options
Item 10-14 yaş çocuklarında semptom tarama ve agresyon faktörünün saptanması(Uludağ Üniversitesi, 1996) Özdemir, Mehtap; Taneli, Suna; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Psikiyatri Ana Bilim DalıAraştırmanın genel amacı, pübertal gelişim içindeki 10-14 yaş çocuklarında psikopatolojik semptomları taramak ve agresyon faktörünü saptamaktır. Bu amaçla farklı sosyo ekonomik düzeylerden deneklerin bulunduğu Atatürk İlköğretim Okulu’ndan 60 denek orta sosyo-ekonomik düzey (S.E.D)’olarak, Ticaret ve San. İlköğretim Okulu’ndan 60 denek alt S.E.D’li olarak ve özel Tunç Siper Lisesi’nden de 60 denek üst S.E.D’li olarak, 3 değişik okuldan 91 kız, 89 erkek olmak üzere toplam 180 deneğe hekimler tarafından fizik muayene yapılmış, sonra sosyal anket formu, S.kaygı Envanteri, Çocuklar İçin Depresyon ölçeği, Kısa Semptom Envanteri (BSI) ve Rosenzweig P-F test uygulanmıştır. Sürekli Kaygı Env. puanlarının % 52’si (ort.: 41.83, ss:8.31) klinik düzeyde de anlamlı, Çocuklar İçin Depresyon ölçeği puanlarının % 38’i (ort.:9.3, ss:6.53) % 6’sı klinik düzeyde anlamlı, Kısa Semptom Envanteri (BSI)’nin normal populasyon araştırmaları için önerdiği 5 alt-testden Anksiyete puanlarının % 45’i (ort.:0.65, ss:051), Depresyon puanlarının % 47’si (ort.:0.70, ss:0.52), Olumsuz Benlik puanlarının % 37’si (ort.:0.72, ss:0.53) , Somatizasyon puanlarının % 55’i (ort.:0.50, ss:0.52), Hostilite puanlarının %50’si (ort:0.84, ss:0.64)ortalamalardan yüksektir. Agresyon faktörü açısından Rosenvveig P-F testinde engeli vurgulayan agresyon puanlarının (ort.:6.39, ss:1.77) % 59’u, ego savunucu agresyon puanlarının (ort.: 12.73, ss:3.05) % 50’si, engeli çözümleyici agresyon puanlarının (ort.: 4.97, ss:2.54) % 65’i, dışayönelik agresyon puanlarının (ort.: 9.52, ss:3.57) % 48’i içeyönelik agresyon puanlarının (ort.: 5.73, ss:1.69) % 67’si ve engeli önemsiz-çözülebilir gösteren agresyon puanlarının (ort.: 8.30, ss:2.79) % 57.5’i ortalamadan yüksektir. Sosyal norm, tutum, davranış ve sağlık ile ilgili dağılımlar tablolar halinde verilmiştir. Tüm test ve alt testlerden elde edilen puanların yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik durum, başarı durumu ve ödül ceza alıp almama durumları açısından farklılıklara “t test” ile bakılmıştın Ayrıca kaygılı olan ve olmayanların depresyon puanları ve depresyon puanlan yüksek olan ve olmayanların agresyon puanlan açısından farklılıklara yine “t test” ile bakılmıştır. Farklılık saptanan (p<0.05) bulgularda; Cinsiyetler açısından erkeklerin kızlardan daha fazla anksiyete (BSI 1) puanına sahip olmaları daha önce yapılan araştırma bulgulan ile çelişkilidir. Agresif tepkilerde erkeklerin ego savunucu agresyon ve kızların da engeli çözümleyici agresyon göstermeleri ise beklenen kültürel özelliklerimizden kaynaklanan sonuçlardır Yaşlar arttıkça kontrollü tepkilerin geliştiği gözlenmiştir (10 ve 13 yaş karşılaştırmasında). Üst S.E.D.’lerde agresyonu ifade eden engeli vurgulayıcı ve dışa yönelik agresyon, alt ve orta S.E.D’den fazladır. Alt S.E.D’ de ise engeli çözümleyici ve önemsiz gören agresyon tepkileri orta ve üst S.E.D’e göre daha fazla bulunmuştur. Bu sonuçlar değişen toplum yapısı, üst S.E.D’de bağımsız yetiştirilme biçiminin yaygınlığı ile açıklanabilir. Başarısız deneklerin depresyon, hostilite, ego savunucu ve dışa yönelik agresyon puanları yüksektir. Bu bulgular beklenen ve önceki araştırmalarla ortaya konmuş bulgulardır. Olumsuz koşullar, düşük benlik algısı ve öfke ders başarısını olumsuz etkileyebilir. Ceza alanlar daha fazla olumsuz agresif tepki vermişlerdir. Bu bulgu da beklenen ve bilinen bulgulardandır. Ayrıca depresyon ile birlikte anksiyete belirtilerinin görüldüğüne dair araştırmaları destekleyen bulgular ve depresyon ile birlikte agresif tepkilerin görüldüğüne ilişkin araştırma bulgularını destekleyen bulgular sözkonusudur. Bulgular, literatür ışığında ve kültürel açıdan değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar, oran olarak toplum taramalarının gerekliliğini vurgular niteliktedir.Item 11-13 yaş voleybolcularda dinamik ısınma ile birlikte uygulanan mobilizasyon egzersizlerinin dikey sıçrama, denge ve eklem hareket açıklığına olan etkisinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-23) Turgut, Beytullah; Vardar, Tonguç; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Spor Bilimleri Fakültesi; Antrenörlük Eğitimi Ana Bilim Dalı; 0009-0007-2913-9240Bu çalışmanın amacı, dinamik ısınma ile birlikte uygulanan mobilizasyon egzersizlerinin adölesan voleybol oyuncularının dikey sıçrama, denge ve eklem hareket açıklığına (EHA) olan etkilerini belirlemektir. Çalışmaya, Bursa Nilüfer Tofaş Spor Salonunda antrenman yapan, 11-13 yaş arası, 20erkek ve 20 kız amatör düzey voleybol sporcusu gönüllü olarak katılmıştır. Katılımcılar akut olarak dinamik germe ile birlikte mobilizasyon egzersizleri uygulanmıştır. Egzersizden önce ve egzersiz bittikten sonra dikey sıçrama, denge ve eklem hareket açıklığı ölçümleri yapılmıştır. Bulgular değerlendirildiğinde EHA kalça fleksiyonu ve Denge sol ayak verilerinde tüm grup ön test son test karşılaştırmasında anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0.05). Dikey sıçrama ve denge sağ ayak ortalamalarında anlamlı fark bulunmamıştır. Cinsiyete göre incelendiğinde erkek sporcuların ön-son test karşılatrımasında EHA kalça fleksiyonunda anlamlı düzeyde artış bulunmuştur (p<0.05). Fakat dikey sıçrama, denge sağ ve sol ayak ortalamalarında anlamlı bir fark tespit edilmemiştir. Kız sporcuların ön-son test karşılaştırmasında sol ayak ortalamalarında anlamlı farklılık bulunmuştur(p<0.05). EHA kalça felksiyon, dikey sıçrama ve denge sağ ayak ölçümlerinde de anlamlı farklılık bulunmamıştır. Sonuç olarak dinamik germe ile birlikte uygulanan mobilizasyon egzersizlerinin erkek voleybolcularda EHA kalça fleksiyonunu akut olarak artrıdığı, kız voleybolcularda ise denge sol ayakta artış sağlandığı görülmüştür. Antrenörlere ve sporculara antrenman veya maç öncesi EHA kalça fleksiyonunu artırmak için ısınma yöntemlerinde dinamik germe ile birlikte mobilizasyon egzersizlerinin uygulanması önerilebilir.Item 12-14 yaş tenis sporcularına uygulanan 8 haftalık makine temelli kuvvet antrenmanının dikey sıçrama, durarak uzun atlama, 20 metre sürat üzerine etkisinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-24) Altındağ, Korkut; Vardar, Tonguç; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Antrenörlük Eğitimi Ana Bilim Dalı; 0000-0002-9645-7577Bu çalışmanın amacı, 12-14 yaş aralığındaki tenis sporcularının tenis branşına özel antrenmanlarına ek olarak uygulanan 8 haftalık makine temelli kuvvet antrenmanlarının dikey sıçrama, durarak uzun atlama ve 20 metre sürat üzerine etkilerini incelemektir. Çalışmada toplam 24 lisanlı tenis sporcusu (11 kız, 13 erkek) yer almaktadır. Sporcular rastgele şekilde kontrol grubu (12 sporcu) ve deney grubu (12 sporcu) olarak iki gruba ayrılmıştır. Deney grubu, günlük tenis antrenmanlarına ek olarak haftada iki gün makine temelli kuvvet antrenmanı yapmıştır. Kontrol grubu ise tenis teknik ve taktik antrenman programına devam etmiştir. Araştırma sekiz hafta sürmüş olup, sekiz hafta sonunda ön testte uygulanan (dikey sıçrama, durarak uzun atlama ve 20 metre sürat) testleri tekrar uygulanmış ve son test olarak kaydedilmiştir. Elde edilen veriler SPSS 26.0 programında bağımsız gruplar t-testi kullanılarak karşılaştırılmıştır. Bulgular değerlendirildiğinde; yaş, sporda deneyim yılı, vücut ağırlığı, boy, vücut kütle indeksi açısından deney ve kontrol grubu açısından istatiksel olarak bir anlamlılık bulunamamıştır (p<0,05). Deney grubunun, dikey sıçrama, durarak uzun atlama ve 20 metre sürat testleri açısından ön test ve son test lehine anlamlılık bulunamamıştır (p<0,05). Kontrol grubunun, dikey sıçrama, durarak uzun atlama ve 20metre sürat testleri açısından ön test ve son test lehine anlamlılık bulunamamıştır(p<0,05).Sonuç olarak bu çalışmada 12-14 yaş tenis sporcularının tenis branşına özgü antrenmanlarının yanında uygulanan 8 haftalık makine temelli kuvvet antrenmanının dikey sıçrama, durarak uzun atlama ve 20 metre sürat üzerine herhangi bir etkisi olmadığı bulunmuştur.Item 13. yy’a ait geç dönem Bizans kafataslarının 3 boyutlu yöntem ile restorasyonu ve dijital prototiplendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-07-07) Uzabacı, Hüseyin; Kafa, İlker Mustafa; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Anatomi Ana Bilim Dalı; 0000-0003-3259-82573 boyutlu modelleme ve yazıcıların sağlık alanında kullanımı gün geçtikçe artmaya ve geliştirilmeye devam etmektedir. 3 boyutlu modellemenin kullanım alanlarından biri de osteolojik materyal ve veriler üzerindedir. Anatomi, antropoloji, adli bilimler ve arkeoloji bilimleri açısından eski kemik kalıntılarının arşivlenmesi ve korunması, osteolojik materyaller üzerinde yapılacak çalışmalar için en önemli gerekliliklerden biridir. Eski ve yıllanmış kemik yapılar yıllar içerisinde deforme olmakta ve saklanmalarında zorluklar yaşanabilmektedir. Tez çalışmasında, Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Osteoloji Koleksiyonu’nda yer alan 33 adet nispeten deforme olmuş ve 13. yy'a ait geç dönem Bizans kafatasları kullanılmıştır. Kafatasları kodlanıp, 3 boyutlu Hscan Prince Lazer tarayıcıyla modelleme yapılarak STL 3 boyutlu dosya formatında dijital arşiv olarak saklanmıştır. Deformiteler mümkün olduğunca restore edilip, eksik kemik yapılarının, mandibula hariç, yeniden modele eklenmesi gerçekleştirilmiştir. Deformitelerin restorasyonunda “Simetriye Dayalı Yeniden Yapılandırma” ve “Geometriye Dayalı Yeniden Yapılandırma” yöntemi kullanılarak, dijital restore edilmiş prototipler elde edilmiştir. Çalışmada ayrıca 3 boyutlu modellerden antropometrik noktalar arasındaki dijital ölçümler ile gerçek kemikler üzerindeki ölçümler karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmalarda SPSS istatistik yazılımı kullanılmıştır. Prototiplendirilmiş kafataslarının plastik örneklendirilmesinde Zaxe X1 yazıcı ve PLA türü plastik materyal kullanılmıştır. 3 boyutlu tarama ile elde edilen eski kafatası materyallerini, dijital ortamda ve basılı olarak prototiplendirip, arşivlendirip, gerçek kemiklere yakın morfometrik veriler alıp daha kalıcı, tekrar kullanılabilir, daha hassas materyal olarak araştırma ve eğitim amacıyla kullanmayı hedeflemekteyiz. Çalışmada aynı zamanda restore edilerek prototiplendirilmiş tarihi kafataslarından 3 boyutlu yazıcı ile çıktı alınması ve birer sert plastik örneklerinin de arşive ve eğitime kazandırılması hedeflenmektedir.Item 15-16 yaş grubu güreşçilerine uygulanan model antrenman programının kuvvet ve dayanıklılığının gelişimi üzerinde olan etkisinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1997) Arabacı, Ramiz; Özdemir, Erdem; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Beden Eğitimi ve Spor Ana Bilim DalıBu çalışma, tarafımızdan hazırlanan model antrenman programı 15-16 yaşında, 1-2 yıl güreş sporu ile uğraşan 10 (on) lise öğrencisi üzerinde uygulandı. Deneklerin alt ekstremite, üst ekstremite, karın ve sırt kaslarının kuvvet ve dayanıklılığını ve kişinin genel ve özel dayanıklılığını model antrenman programının başında, 2,5 ay sonra ve 4,5 ay sonra 10 testle ölçülerek, sonuçlar karşılaştırıldı. Model antrenman programı toplam 4,5 ay uygulandı. Bu programı iki döneme ayırdık - Genel hazırlık dönemi ve Özel hazırlık dönemi. Genel hazırlık döneminde haftada 3 (üç) antrenman yaptırıldı. Bu dönem 2.5 ay sürdü. Genel olarak % 70 Fiziksel hazırlığa, %30 Teknik - taktik çalışmaya yer verildi. Bu dönemde haftalık üç çalışma; Dairesel (Circuit) antrenman, Teknik-taktik antrenman ve Ekstensiv interval antrenman olarak yaptırıldı. Özel hazırlık döneminde haftada 4 (dört) antrenman yaptırıldı. Bu dönem 2 ay sürdü. Genel olarak %50 Fiziksel çalışmaya, %50 de Teknik-taktik çalışmaya yer verildi. Bu dönemde haftalık dört antrenman; Dairesel antrenman, İntensiv interval antrenman ve 2 antrenman da Teknik-taktik çalışma olarak yaptırıldı. Araştırmamızdaki kontrol grubu 10 kulüp (Kestelspor) güreşçisi tarafından oluşturuldu. Bunlara da, haftada 3 (üç) antrenman olmak üzere, 4,5 ay Teknik - taktik ağırlıklı antrenmanlar yaptırıldı.Bu araştırmada 15-16 yaş grubu güreşçilerine hazırlık döneminde uygulanan, yukarıda izah edilen antrenman programının kuvvet ve dayanıklılığın üzerinde önemli bir etkisi olup olmadığını saptamaya amaçladık. Çalışmanın başında ve sonunda her iki grubun boy ve ağırlıklarını ölçtük. İki grubun arasında her iki ölçümde de istatiksel olarak anlamlı fark yoktu. Deneklerin kuvvet ve dayanıklılığını ölçmek için, sınav, barfiks, sağ ve sol el pençe kuvveti, düz mekik, ters mekik, dikey sıçrama, uzun atlama, manken atma ve shutle run testleri uygulandı. Bu testler antrenman programının başında, genel hazırlık döneminin sonunda ve özel hazırlık döneminin sonunda antrenman ve kontrol grubuna uygulandı. Elde ettiğimiz sonuçları "t" testiyle değerlendirdik. Antrenman grubunun, sol el pençe kuvvet testi ve barfiks testi haricinde, diğer tüm test ölçümleri 4,5 aylık antrenman sonrası istatiksel olarak anlamlı arttığını tespit ettik (P<0,05). Antrenman grubunun, genel hazırlık dönemi sonunda (2,5 aylık antrenman sonrası), manken atma test sonuçları istatiksel olarak anlamlı artmıştır (P<0,05). Bu dönemde diğer tüm testlerin sonuçları % olarak artma göstermelerine rağmen, artışlar istatiksel olarak anlamlı artmamıştır (P>0,05). Antrenman grubunun, özel hazırlık döneminde manken atma ve ters mekik testlerin sonuçları istatiksel olarak anlamlı artmıştır (P<0,05). Bu dönemde diğer tüm testlerin sonuçları % olarak artmalarına rağmen, bu artışlar istatiksel olarak anlamlı artmamıştır (P>0,05). Kontrol grubunun, düz mekik ve manken atma testlerin ölçümleri, 4,5 aylık antrenman sonunda istatiksel olarak anlamlı artmıştır (P<0,05). Bu süre sonunda uygulanan diğer tüm testlerin ölçümleri istatiksel olarak anlamlı artmamıştır (P>0,05). IIKontrol grubuna, genel hazırlık dönemi sonunda ve özel hazırlık dönemi sonunda uygulanan tüm testlerin sonuçlan istatiksel olarak anlamlı artmamıştır (P>0,05). Antrenman grubunun tüm testlerin ölçümlerinde bulunan aritmetik ortalamalar, % olarak ifade edildiği zaman, kontrol grubunun aritmetik ortalamalarına göre, 4,5 aylık antrenman sonrası daha fazla artmıştır. Sonuç olarak, 15-16 yaş grubu güreşçilerine uygulanan Model antrenman programı (dairesel antrenman, interval antrenman ve teknik taktik çalışma) 2,5 aylık antrenman sonrası kuvvet ve dayanıklılık üzerinde genel olarak etkili olmadığını, ancak 4,5 aylık antrenman sonunda kuvvet ve dayanıklılık üzerinde etkili olduğunu saptadık.Item 18-24 yaşları arası spor yapan gençlerin sosyal uyum düzeylerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2001) Özduran, Kader; Korkmaz, Nimet Haşıl; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Beden Eğitimi ve Spor Ana Bilim DalıBu araştırma, Bursa ilinde yaşları 18 ile 24 arasında değişen çeşitli spor kulüplerinde bireysel sporlar (atletizm,yüzme,masa tenisi ve tenis) ve takım sporları (basketbol, voleybol, futbol ve hentbol) ile uğraşan gençler ile spor yapmayan gençlerin uyum düzeyleri (sosyal uyum-SU, kişisel uyum-KU ve genel uyum-GU) arasında cinsiyet, öğrenim durumu ve sosyoekonomik faktörler göz önünde bulundurularak gruplar arasında anlamlı bir fark bulunup bulunmadığım belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada uyum değişkenini ölçmek için Özgüven tarafından geliştirilen Hacettepe Kişilik Envanteri (HKE) ve gerekli sosyal bilgilerin alınması ve verilerin toplanması amacı ile kişisel bilgi alma formu kullanılmıştır. Toplanan veriler SPSS istatistik paket programından yararlanılarak ve. 05 anlamlılık düzeyinde analiz edilmiştir. Araştırmanın sonunda spor yapan gençlerin uyum düzeyleri, diğer değişkenlerde göz önünde bulundurularak spor yapmayan gençlere göre istatistiksel olarak anlamlı ve yüksek çıkmıştır. Sonuç olarak bireysel veya grup içinde yapılan spor, insanın beden ve ruh özelliklerine göre sosyal çevresiyle iletişim kurmasını ve çevresiyle uyumlu bireyler oluşturmasını sağlamaktadır.Item 1949’dan bugüne Türk Edebi̇yatı hakkında Çi̇n’de yapılan çalışmalar üzeri̇ne bi̇r i̇nceleme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-10-01) Duan, Lizhu; Karaca, Nesrin; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı; Yeni Türk Edebiyatı Bilim DalıBu tez çalışmasının amacı, 1949 yılından beri Çin’de Türk Edebiyatı üzerine ne çalışmaların yapıldığının belirlenmesi, sayısı, konusu, kaynak dili gibi açılarından farklı dönemlerde yapılan bu çalışmaların analiz edilmesi, söz konusu çalışmalardaki eksiklerin ve sorunların fark edilmesi ve bunlara karşı önerilerin sunulmasıdır. Giriş kısmında bu tez çalışmasının kapsamı, kullanılan kavramların tanıtımları, bu çalışmaya benzer olan çalışmalar ve araştırma yöntemleri üzerinde durulmuştur. Edebi araştırmaların Çin’de Türkiye araştırmaları arasındaki yerinin belirlenmesi için birinci bölümde Çin’de Türkiye araştırmalarının genel durumu anlatılmıştır. İkinci bölümde 1949-2005 yıllarında Çin’de yapılan Türk Edebiyatı ile ilgili çalışmalarında durulmuştur. Üçüncü bölümde ise 2006 yılından beri yapılan çalışmalar konu edilmiştir. Sonuç ve öneriler kısmında önceki bölümlerde analiz edilen çalışmaların durumu özetlenmiştir, mevcut olan eksikler ve sorunlar ortaya çıkarılmıştır ve bunlara karşı önerileri sunulmuşturItem 3. Basamak sağlık hizmeti sunan hemşirelerin profesyonellik değerleri ve profesyonellik değerlerini etkileyen faktörlerin incelenmesi: Üniversite Hastanesi örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-07-30) Demircioğlu, Burçin; Atıcı, Elif; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı; 0000-0003-1014-7615Giriş: Üçüncü basamak sağlık hizmeti veren hemşirelerin profesyonelleşme sürecinde hangi noktada yer aldıklarını ve profesyonellik değerlerini hangi faktörlerin etkilediğini belirleyerek profesyonelleşme sürecinde yaşanan sorunlara dikkat çekmek amaçlanmaktadır. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın tasarımı tanımlayıcı ve kesitseldir. Veriler literatür bilgisine dayalı olarak hemşirelikte profesyonellik ölçütleri temel alınarak hazırlanan hemşire tanıtım formu ve mesleki profesyonellik formundan oluşan 35 soruluk anket formu ve 31 maddelik Hemşirelerin Profesyonel Değerler Ölçeği (HPDÖ) kullanılarak Bursa ilinde bulunan devlet üniversitesi eğitim araştırma hastanesinde çalışan 500 hemşirenin katılımı ile toplanmıştır. Verilerin analizinde, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı testler kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların %90,8’i kadın, %73,4’ü evli, %76,2’si lisans mezunudur. Lisansüstü eğitim oranı %13,6’dır. %61,4’ü dâhili tıp bilimlerinde, %60,3’ü vardiyalı, %67,8’i klinik hemşiresi, %12’si yönetici pozisyonunda çalışmaktadır. Ortalama mesleki hizmet süresi 14,5±8,0 yıldır. Hemşirelerin %82,6’sı gelir düzeyini yetersiz bulmakta, %68’i mesleği tercih etmemektedir. Mesleki profesyonellik ölçütleri arasında ilk sıralarda en az lisans eğitiminin şart olduğunu (%77,4), uzmanlaşma (%74) ve güçlü mesleki örgütlenmenin (%73,8) gerekliliğini belirtmişlerdir. Dernek üyelik oranı %47,4’tür. Derneklerin meslek adına bir şey yapmaması (%52,5), zaman bulamama (%46,8) öncelikli üye olmama nedenleridir. Hastanın zarar görmemesi, hizmetin aksamaması (%69,7) ve problemi hemen çözmek (%56,8) için görev tanımına uygun olarak çalışamadıklarını, hekimin yardımcısı (%74,4) ve ara eleman olarak (%70,4) görülmelerinin, standart eğitim olmayışının (%42;6), itaatkâr kişilik yapılarının (%28,4) otonomilerini olumsuz etkilediğini belirtmişlerdir. %59’u alanda yenilikleri takip etmemektedir. Bunun başlıca nedeni uzun çalışma saatleridir (%46). Mezuniyet öncesi eğitimi yeterli bulmayanlar (%46,6) eğitim içeriğinin hizmetin gerekenlerini kapsamadığını belirtmiştir. Profesyonelliği olumsuz etkileyen nedenlerin başında yoğun iş yükü (%80,6), görev tanımı dışında çalışma (%68,2) ve hiyerarşik yapı (%67,4) gelmektedir. Hemşirelerin profesyonel değerleri ortalamanın üzerindedir (118,74±19,38). En yüksek ortalama puan insan onuru, en düşük ortalama puan otonomi alt boyutundadır. Eğitim durumu, görev yeri, mesleği isteyerek seçme ile HPDÖ arasında anlamlı ilişki vardır (p<0,05). Tartışma ve Sonuç: 3. basamak sağlık hizmeti sunan hemşirelerin profesyonellik değerleri ortalamanın üzerinde olup, profesyonellik değerleri ile profesyonellik ölçütleri arasında doğrusal bir ilişki olduğu, hemşirelerin profesyonellik ölçütlerine uygun çalışamadığı saptanmıştır.Item 50 yaş ve üzeri kadınlarda D vitamini ve probiyotik takviye edilmiş yoğurdun günlük tüketiminin yaşam kalitesi, depresyon, antropometrik ölçümler ve bazı kan parametreleri üzerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-24) Küçük, Sefa Can; Yıbar, Artun; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim DalıBu çalışmada, D vitamini eksikliği/yetersizliği olan 50 yaş ve üzeri kadınlarda D vitamini ve probiyotik takviye edilmiş yoğurdun günlük tüketiminin yaşam kalitesi, depresyon, antropometrik ölçümler ve bazı kan parametreleri üzerine etkisinin araştırılması amaçlandı. Bu çalışmada, Mart- Mayıs 2019 tarihleri arasında Bursa'da bir hobi kursuna giden 50 yaş ve üzeri kadınlar üç ayrı durumda ziyaret edildi. İlk ziyarette kan örnekleri alındı ve serum 25(OH)D düzeyi 30 ng/mL'den düşük olan 150 kadın ile çalışmaya devam edildi. Ardından, genel özellikler, yaşam kalitesi ve depresyon ile ilgili anketler tamamlandı. Antropometrik ölçümler ise standartlara uygun şekilde ölçüldü. Daha sonra; kontrol grubu (Grup 1), yoğurt tüketen grup (Grup 2), yoğurt ile birlikte 5x109 kob/g probiyotik takviyesi alan grup (Grup 3), yoğurt ile birlikte D vitamini alan grup (Grup 4), yoğurt ile birlikte D vitamini ve probiyotik takviyesi alan grup olmak üzere beş farklı çalışma grubu oluşturuldu. Çalışmanın 12. haftasındaki üçüncü ziyarette tekrar kan örnekleri alındı ve birinci ziyarette uygulanan anketler ve ölçümler tekrar gerçekleştirildi. Kadınların %21,3'ünde D vitamini yetersizliği, %78,7'sinde ise D vitamini eksikliği vardı. Tüm gruplar arasındaki başlangıç antropometrik ölçümler, kan bulguları, yaşam kalitesi ve depresyon skorları açısından anlamlı bir farklılık saptanmadı (p>0,05). Grup 1, Grup 2, Grup 3 ve Grup 4'teki kadınlara kıyasla Grup 5'teki kadınların vücut ağırlıkları ortalamalarının daha fazla azaldığı, serum 25(OH)D seviyelerinin daha fazla yükseldiği ve depresyon skorlarının daha fazla iyileştiği tespit edildi (p<0,05). Ayrıca, Grup 5'teki kadınların diğer gruplardan farklı olarak yaşam kalitesi ölçeğinin tüm alt parametre skorlarının arttığı tespit edildi (p<0,05). D vitamini takviyesine karşılık, D vitamini ile birlikte probiyotik takviyesinin vücut ağırlığını daha fazla azalttığı; serum 25(OH)D seviyesini daha fazla yükselttiği; yaşam kalitesi ve depresyon üzerine ise daha olumlu etki gösterdiği sonucuna ulaşıldı.Item 6 MV ve 15 MV foton enerjilerinde küçük alan dozimetresinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2011) Yahşi, Yonca; Kurt, Meral; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim DalıÇalışmanın amacı, yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT)'de çok önemli yeri olan küçük alan dozimetrisinde karşılaşılan dozimetrik sorunların aşılabilmesi için en uygun ölçüm yönteminin araştırılmasıdır.Çalışmada Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoterapi Merkezinde bulunan ARTISTE lineer hızlandırıcı (6-15 MV) cihazında çok yapraklı kolimatör (MLC) ile oluşturulacak 1x1 - 15x15 cm arasındaki kare alanların rölatif doz faktörleri (RDF) Farmer, Semiflex, PinPoint, Markus PP iyon odası ve Termolüminesans dozimetri (TLD) kullanılarak araştırıldı.Her bir alan için d=10 cm'de , 100 MU verilip 3'er kez ölçüm yapılarak ortalamaları alındı. Aynı alanlar Bilgisayarlı tedavi planlama sistemi (BTPS)'de oluşturuldu ve nokta doz okumaları yapıldı. Kullanılan yöntemlerden elde edilen sonuçlar kıyaslandı. Elde edilen rölatif doz faktörleri, tedavi planlama sisteminin verileriyle karşılaştırıldı.6 ve 15 MV foton enerjilerinde, küçük alanlarda PinPoint iyon odası ve TLD cevapları kendi arasında benzer sonuçlara sahipken diğer iyon odalarına göre daha yüksek doz cevabı vermektedirler. Farmer iyon odası 4x4 cm den daha küçük alanlarda ciddi doz düşüşleri sergilemektedir. Fakat 4x4 cm den büyük alanlarda tüm iyon odaları benzer doz cevabı vermektedir.Çalışmamızdan elde edilen sonuçlar doz verimi ölçümlerinde çözünürlüğü yüksek iyon odaları ve TLD kullanılması uygun olduğunu göstermektedir. Ayrıca 0,6 cm3 iyon odaları gibi hassas ölçüm hacmi geniş olan iyon odaları, küçük alanlarda absorbe doz için uygun değildir. PinPoint iyon odası küçük alanların absorbe doz ölçümleri için iyi bir seçimdir.Item 8 haftalık psikolojik beceri antrenmanının adölesan tenisçilerde motivasyon, özgüven ve kaygı düzeylerine ve servis performansına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-11) Bal, Rıza Murat; Şahin, Şenay; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Antrenörlük Eğitimi Ana Bilim Dalı; 0000-0002-8405-609X8 haftalık psikolojik beceri antrenmanının adölesan tenisçilerde; sporcularda öz güven düzeyi, sporda kaygı ölçeği alt boyutlarından somatik kaygı düzeyi, endişe düzeyi ve konsantrasyon dağınıklığı düzeyi, sporda motivasyon ölçeği alt boyutlarından özdeşleşmiş düzenleme düzeyi, bütünleşmiş düzenleme düzeyi, motivasyonsuzluk düzeyi, dışsal düzenleme düzeyi, içe yansıtılmış düzenleme düzeyi, içsel motivasyon düzeyleri üzerine etkisini ve servis performansı üzerine etkisini araştırmak amaçlanmıştır. Araştırmada deneysel desenlerden “ön test – son test kontrol gruplu desen” kullanılmıştır. Araştırmaya katılan sporcular olasılıksız örneklem yöntemlerinden uygun örnekleme yöntemiyle belirlenmiştir. Araştırmaya katılan sporcuların gönüllü olmaları temel ölçüt olarak alınmıştır. Bu bağlamda araştırmanın örneklemini 2023-2024 yılında Bursa ilinde tenis müsabakalarına katılan oyuncular oluşturulmuştur. Araştırmaya uygun örnekleme yöntemi ile seçilen 30 tenisçi katılmıştır (16 kız,14 erkek). Araştırmaya katılan sporcuların sosyo-demografik bilgileri öğrenmek amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilen kişisel bilgi formu; sporcuların özgüvenlerini ölçmek amacıyla Sporcularda Sürekli Kendine Güven Envanteri, sporcuların kaygı düzeylerini ölçmek amacıyla Sporda Kaygı Ölçeği, sporcuların motivasyon düzeylerini ölçmek amacıyla “Sporda Motivasyon Ölçeği” kullanılmıştır. Tenisçilerin servis yön, tutarlılık ve güç puanını ölçmek için AOS testi uygulanmıştır. Araştırmaya katılan deney grubundaki adölesan tenisçilerinin Sporcularda Sürekli Kendine Güven Envanteri öntest ve sontest puanları arasında anlamlı bir farklılaşma olduğu görülmektedir (z=-3,071, p<.05). Araştırmaya katılan deney grubundaki adölesan tenisçilerinin Sporcularda Kaygı Ölçeği alt boyutlarından Somatik Kaygı öntest ve son test puanları arasında anlamlı bir farklılaşma olduğu görülmektedir (z=-2,547, p<.05). Fark puanlarının sıra ortalaması ve toplamları dikkate alındığında, gözlenen bu farkın negatif sıralar, yani öntest puanları lehine olduğu görülmektedir. Araştırmaya katılan deney grubundaki Sporda Motivasyon Ölçeği alt boyutlarından tenisçilerinin Özdeşleşmiş Düzenleme ve Bütünleşmiş Düzenleme öntest ve sontest puanları arasında anlamlı bir farklılaşma olduğu görülmektedir (sırasıyla z=-2,740,p<.05, z=-1,496, p>.05). Benzer bir şekilde araştırmaya katılan deney grubundaki adölesan tenisçilerinin Servis Performans Testi (AOS) öntest ve sontest puanları arasında anlamlı bir farklılaşma olduğu görülmektedir (z=-3,307, p<.05). Sonuç olarak8 haftalık psikolojik beceri antrenmanının adölesan tenisçilerde sporcularda kaygı ölçeği alt boyutlarından somatik kaygı düzeyi, tenisçilerde sporda motivasyon ölçeği alt boyutlarından özdeşleşmiş düzenleme, bütünleşmiş düzenleme düzeylerine ve servis performansı üzerine etkisi deney grubu üzerinde etkili olmuş ve kontrol ve deney grubu arasında anlamlı bir fark yaratmıştır.Item ADA2 enzim düzeyleri ve aktivitesinin, COVİD-19 enfeksiyon şiddeti üzerindeki etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-13) Bozkurt, Tuğçe; Budak, Ferah; Gültekin, Sara Şebnem Kılıç; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Tıp Fakültesi; İmmunoloji Ana Bilim Dalı; 0000-0001-6563-8716COVID-19; Aralık 2019'da Çin/Wuhan'da ortaya çıkan tüm dünyayı etkisi altına alan pandemik hastalıktır. SARS-CoV-2, bulaşıcılığı yüksek, ağır klinik tablolara sebep olabilen enfeksiyon etkenidir. Adenozin deaminaz (ADA) özellikle lenfoid dokularda bulunan, immün sistem fonksiyonlarını etkileyebilen, ADA1 ve ADA2 (CECR1) izoenzimlerine sahip bir enzimdir. ADA1 T hücre proliferasyonunu, ADA2 ise monositlerin farklılaşmasını etkileyebilmektedir. Çalışmamızda; 41 ağır vaka, 34 hafif/orta vaka, 39 a/presemptomatik ve 6 kritik seviye yetişkin COVID-19 hastası ve 40 sağlıklı kontrol grubu dahil edilmiştir. Enzim aktivitesi Giusti ve Galanti yöntemi ile çalışılmıştır. 6 sağlıklı kontrolden elde edilen PKMH ve monositler ile eş-kültür deneyleri yapılmıştır. Eş-kültür sonrası elde edilen süpernatanlar ve COVID-19 hasta serumları, ELISA yöntemi ile incelenerek M1 ve M2 ilişkili sitokin/kemokin profilleri ortaya konmuştur. ADA enzim aktiviteleri incelendiğinde en yüksek değeri kritik COVID-19 vakaları oluşturmaktadır. Sitokin/kemokin çalışmalarında; IL-6, TNF-α, IL-12, IFN-ɣ, GM-CSF, ROS, iNOS, arjinaz, IL-4, IL-10 ve M-CSF'de kritik ve ağır vakalarda artış gözlemledik. Hücre kültürü deneylerimizde ise; kritik, ağır vakalar ve in vitro COVID-19 grubunda, ADA2'in M2 ilişkili sitokin ve kemokinlerle pozitif korelasyon gösterdiği bulunmuştur. Bunun yanında, AHÖ incelemelerinde CD206+ CD86+ M1-M2 miks makrofajlar COVID-19 grubunda anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Sonuç olarak; makrofaj polarizasyonunun ADA2 ile doğrudan bağlantılı olduğu, ADA1'in ise daha düşük katkı sağladığına dair bulgular elde edilmiştir. Tüm analizlere göre, ağır COVID-19 vakalarında makrofajların M1'den M2'e yönelik bir polarizasyon gösterdiği, fakat daha çok M1-M2 karışık fenotipte heterojenik bir yapı göstermekte olduğuna dair kanıtlar elde edilmiştir. Bu durum, COVID-19'da, ADA2'in makrofaj polarizasyonuna etkisini ve hastalık süreciyle muhtemel ilişkisini gösterebilir.Item Adölesan hematoloji-onkoloji hastalarında uyku ve yaşam kalitesinin belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-02-18) Karaman, Melek; Özyazıcıoğlu, Nurcan; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Sağlık Bilimleri Fakültesi; Hemşirelik Ana Bilim Dalı; 0000-0003-0996-7237Bu çalışma, adölesan hematoloji-onkoloji hastalarının uyku ve yaşam kalitelerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı türde yapılan araştırmada, 33 adölesan hematoloji- onkoloji hastası ve bu hastaların ebeveynleri örneklem grubu olarak belirlenmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak “Ebeveyn ve Adölesan Bilgi Formu”, “Kanserli Çocuklar İçin Uyku Değerlendirme Ölçeği-Adölesan Formu”, “Kanserli Çocuklar için Uyku Değerlendirme Ölçeği-Ebeveyn Formu” ve “7-18 Yaş Çocuk Kanser Hastaları İçin Yaşam Kalitesi Değerlendirme Ölçeği-Adölesan Formu”, “7-18 Yaş Çocuk Kanser Hastaları İçin Yaşam Kalitesi Değerlendirme Ölçeği-Ebeveyn Formu”kullanılmıştır. Verilerin normallik ölçümleri için Shapiro-Wilk testi yapılmıştır. Normal dağılım göstermeyen değişkenler için Mann Whitney U ve Kruskal Wallis testlerinden yararlanılmıştır. Anlamlılık belirlenmesi halinde çoklu karşılaştırma testlerinden olan Bonferroni testi yapılmıştır. Çocuklar ve ebeveynlerinin ölçek puanları arasındaki farklar Wilcoxon işaret sıra testi ile değerlendirilmiştir. Değişkenler arasındaki ilişkiler Spearman sıra korelasyon katsayısı ile incelenmiştir. Verilerin analizinde SPSS 23.0 programı kullanılmıştır. Yapılan analiz sonucunda; sosyo-demografik özelliklere göre çocuk uyku değerlendirme genel ölçeği (p=0,044) ve uykuya dalma ve uykunun bölünmesi (p=0,048) alt ölçeğinde cinsiyete göre anlamlı yönde farklılaşma belirlenmiş ve kızların erkeklere kıyasla uykuya dalma ve uyku bölünmesi sorunlarını daha fazla yaşadıkları tespit edilmiştir. Çocuk yaşam kalitesi ölçeğinde cinsiyet anlamlı bir farklılık oluşturmuş ve kızların yaşam kalitesi erkeklerden düşük düzeyde bulunmuştur (p=0,004). Hastalık evresi değişkeni yalnızca uykuya dalma ve uykunun bölünmesi yönünden anlamlı farklılık oluşturmuştur (p=0,048). Tedavi süreleri yönüyle uyku değerlendirme ölçeği (p=0,024) ve uyku problemleri alt ölçeği (p=0,024) yönünden farklılık bulunmuştur. 10 aydan fazla tedavi alan adölesanların ölçek puanları düşük olarak tespit edilmiştir. Tedavi uygulamasında yalnızca kemoterapi tedavisi alan adölesanların uykuya dalma ve uyku bölünmesi açısından puanların düşük olduğu anlaşılmıştır (p=0,039). Adölesanların yaşam kalitesi ve uyku arasında pozitif yönlü orta düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,001). Çocuklarla ebeveynlerinin ölçek puanlarının karşılaştırılmasında anlamlı farklılık bulunmamış, puanların benzer olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Item Adolesan tenisçi ve yüzücülerde algılanan antrenör davranış düzeyi ile zihinsel dayanıklılık ilişkisi; açık ve kapalı becerinin rolü(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-01-26) Güngör, Ali; Şahin, Şenay; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Spor Bilimleri Fakültesi; Antrenörlük Ana Bilim Dalı; 0000-0003-0983-3992Bu çalışmada adolesan tenis ve yüzme sporcularında algılanan antrenör davranış düzeyi ile zihinsel dayanıklılık ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya Türkiye Tenis Federasyonu ve Türkiye Yüzme Federasyonunda lisanslı 165 tenis 156 yüzme toplam 321 sporcu gönüllü olarak katılmıştır. Sporculara demografik bilgi formu, “Sporcular İçin Antrenör Davranışlarını Değerlendirme Ölçeği” ve “Sporda Zihinsel Dayanıklılık Envanteri” uygulanmıştır. Katılımcıların ölçeklere ait görüşlerinin güvenilirliği Cronbach’s Alpha güvenilirlik katsayısı ile belirlenmiştir. Demografik özellikler açısından farklılaşmaların parametrik veya parametrik olmayan testlerin kullanılmasına karar verme aşamasında ölçeklere ilişkin normallik sınaması Kolmogrof Smirnov Testi ile yapılmış olup, verilerin normal dağılıma uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır. İstatistiksel olarak anlamlılığı bağımsız iki örneklem t-testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ile test edilmiştir. Algılanan antrenör davranışları ile zihinsel dayanıklılık düzeyleri arasındaki ilişki Pearson korelasyon analizi ile incelenmiştir. Araştırma bulguları incelendiğinde; algılanan antrenör davranışlarının alt boyutları ile zihinsel dayanıklılık alt boyutları arasında pozitif yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki gözlenmiştir (p<0,05). Bununla birlikte olumsuz antrenör davranışları ile zihinsel dayanıklılık alt boyutları arasında negatif yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki gözlemlenmiştir. Çalışmaya katılan tenis ve yüzme sporcularının zihinsel dayanıklılık düzeyleri tüm değişkenlere göre incelendiğinde istatistiksel olarak anlamlı sonuca ulaşılamamıştır. Algılanan antrenör davranış düzeylerinde ise; branş değişkenine göre değerlendirildiğinde fiziksel antrenman ve planlama alt boyutuna ilişkin görüşleri yüzme sporcularında daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Cinsiyet değişkenine göre değerlendirdiğinde ise yüzme branşında kadın yüzücülerin erkek yüzücülere oranla teknik beceri alt boyutunun daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Antrenörle çalışma süresi değişkenine göre 7 yıl ve üzeri süredir antrenörüyle çalışan yüzücülerin fiziksel antrenman ve planlama düzeylerinin daha olumlu olduğu belirlemiştir. 4˗7 yıl arası süredir antrenörüyle çalışan tenisçilerin olumsuz antrenör davranışı algı düzeylerinin daha olumlu olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak yapılan analizler, algılanan antrenör davranışı ve zihinsel dayanıklılık arasında pozitif yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki gözlenmiştir. Algılanan antrenör davranışı artmasına bağlı olarak zihinsel dayanıklılığında arttığı; branşa, cinsiyete ve antrenörle çalışma süresine göre farklılıklar olduğu belirlenmiştir.Item Ağır ve orta düzeyde zihinsel yetersizliği olan çocukların Anne-Babalarının algıladıkları sosyal destek kaygı ve depresyon düzeylerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2012) Bilgin, Şükran; Kırlı, Şelçuk; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Tıp Psikiyatri (Klinik Psikoloji Erişkin) Ana Bilim DalıBu araştırmada, ağır ve orta düzeyde zihinsel yetersizliği olan çocukların anne ve babalarının algıladıkları sosyal destek, kaygı ve depresyon düzeyleri incelenmiştir.Araştırmanın örneklemini, 2009-2010 Eğitim-Öğretim Yılında, Bursa İl Merkezi'ndeki eğitim uygulama okulu ve iş eğitim merkezleriyle, çeşitli ilköğretim okullarının bünyesinde açılan özel eğitim sınıflarına devam eden, ?Ağır ve Orta Düzeyde Zihinsel Yetersizlik? tanıları olan çocuğa sahip 111 ebeveyn (69 anne, 42 baba) oluşturmuştur.Araştırmada veri toplamak amacıyla; Sosyo-demografik Veri Formu, Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği, Beck Depresyon Envanteri ve Aile Destek Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde t testi, Kruskal-Wallis testi, Mann-Whitney-U testi ile Pearson Korelasyon ve Spearman Korelasyon katsayısı kullanılmıştır.Yapılan istatistiksel analizler sonucunda; zihinsel yetersizliği olan çocukların annelerinin babalara nazaran kaygı ve depresyon düzeylerinin yüksek olduğu; ebeveynlerin kaygı ve depresyon düzeylerinde yaş, gelir düzeyi, çocuk sayısı, annenin medeni durumunun etkili olmadığı; annelerin eğitim düzeyine göre kaygı ve depresyon düzeylerinin farklılaştığı tespit edilmiştir. Anne ve babalarının genel olarak sosyal destek algılarının yüksek olduğu ancak, sosyal destek algılarının ebeveynlerin cinsiyetine göre değişmediği tespit edilmiştir. Anne ve babaların yaşının, gelir düzeyinin, çocuk sayılarının sosyal destek algıları üzerinde etkili olmadığı, ancak annelerin medeni durumlarına göre sosyal destek algılarının farklılaştığı tespit edilmiştir. Annelerin eğitim düzeyinin sosyal destek algılarını etkilemediği, babaların ise yakın ilişki desteği ve maddi destek algılarının eğitim düzeylerine göre farklılaştığı bulgusuna ulaşılmıştır. Anne ve babaların sürekli kaygı, depresyon ve sosyal destek algıları arasında anlamlı ilişki tespit edilmiştirItem Akciğer kanseri hastalarında spiritüel iyilik halinin hastalık algısına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-03-05) Kahraman, Beyza Nur; Pehlivan, Seda; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Hemşirelik Ana Bilim DalıAraştırmanın amacı; akciğer kanseri hastalarında spiritüel iyilik halinin hastalık algısına etkisini incelemektedir. Araştırma, Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye A-C Blok, Palyatif Servisi, Kemoterapi Ünitesinde takip ve tedavi edilen, çalışmaya katılmaya gönüllü 100 akciğer kanseri hastası ile yapıldı. Veri toplama aracı olarak Hasta Tanıtım Formu, Spiritüel İyilik Hali Ölçeği ve Hastalık Algısı Ölçeği kullanıldı. Verilerin istatiksel analizinde SPSS 21.0 programı kullanıldı. Veriler normal dağılım gösterdiğinden bağımsız örneklem t testi, tek yönlü ANOVA testi yapıldı ve p<0,05 anlamlı kabul edildi. Spiritüel İyilik Hali (SİH) puan ortalaması 28,48±7,20 bulundu. İlaç tedavisine uyduğunu belirten hastaların SİH puanı yüksek, hastalığının tedavi edilemeyeceğini düşünenlerin SİH puanı ise daha düşük bulundu. SİH ile hastalık algısı alt boyutu olan akut-kronik süre (r=0,695), döngüsel süre (r=-0,220), kişisel kontrol (r=0,846), tedavi kontrolü (r=0,693) ve duygusal temsiller (r=0,201) arasında pozitif anlamlı bir ilişki olduğu bulundu. SİH ortalama puanı arttığında hastalık algısı bölümündeki bu puanlar da artmaktadır. Sadece SİH puanı arttığında döngüsel süre de azalma görülmektedir. Bununla birlikte SİH ile sonuçlar (r=0,001) ve hastalık tutarlılığı (r=-0,187) arasında anlamlı bir ilişki olmadığı belirlendi. Bu bulgular doğrultusunda; akciğer kanseri hastalarında spiritüel iyilik halinin hastalık algısını etkilediği sonucuna varıldı. Hastaların hastalık algısını ve tedaviye uyumunu sağlamak için spiritüel iyilik halinin holistik bakım kapsamında değerlendirilmesi ve iyileştirilmesi gerektiği düşünülmektedir.Item Akciğer kanseri tedavisinde volümetrik ayarlı ark terapi (VMAT), yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT) ve 3 boyutlu konformal radyoterapi (3D-CRT) tekniklerinin doz volum histogram (DVH) karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2015-06-15) Konuk, Aykut Oğuz; Kaynak, Gökay; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim DalıBu çalışmadaki amaç, üç boyutlu konformal radyoterapi, yoğunluk ayarlı radyoterapi ve volümetrik ayarlı ark terapi teknikleri ile akciğer kanseri tedavisinde hedef hacim ve kritik organların almış olduğu dozları doz volüm histogramı yardımıyla karşılaştırmaktır. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı'nda tedavi edilmiş 15 akciğer kanserli olgunun BT görüntüleri üzerinden tedavi planları oluşturulmuştur. Tedavi planlamasında volümetrik ayarlı ark terapi tekniği, yoğunluk ayarlı radyoterapi tekniği ve 3 boyutlu konformal radyoterapi tekniği için tedavi planlamaları yapılmıştır. VMAT'da tek ve çift ark teknikleri için MONACO tedavi planlama sistemiyle, YART ve 3B-KRT teknikleri için XİO CMS tedavi planlama sistemiyle tedavi planları oluşturulmuştur. Oluşturulan planlarda hedef hacim ve kritik organlar (sağlam akciğerler, spinal kord, kalp ve özofagus) DVH yardımıyla değerlendirilmiştir. Elde edilen tedavi planları incelendiğinde GTV'nin aldığı maksimum doz değerleri VMAT tekniğinde düşük iken, YART tekniğinde daha yüksek bulunmuştur. GTV'nin aldığı doz değerleri bakımından planlama teknikleri arasında bir farklılık görülmemiştir. CTV hacminin aldığı doz değerlerinde en iyi sonucu çift ark VMAT tekniği vermiştir. Elde edilen maksimum spinal kord dozu, 20 ve 40 Gy kalp hacminde en iyi sonuçları tek ark VMA T tekniği ile gözlenilmiştir. 20 Gy tüm akciğer hacminde en iyi sonuçları çift ark VMAT tekniğiyle elde edilmiştir. Elde edilen 55 Gy Özofagus hacminde ise YART ve tek ark VMAT teknikleri yakın değerler göstermiştir. 5 Gy akciğer hacminde ise 3B-KRT tekniğinin üstünlüğü görülmüştür. Çalışmamızda tedavi teknikleri karşılaştırıldığında en fazla farkı gösteren organ kalp olmuştur. Sonuç olarak elde ettiğimiz değerlerin kabul sınırları içerisinde olduğu gözlenilmiştir. VMAT tekniğinin kritik organları korumada ve hedef hac me verilen dozlarda üstün olduğu saptanmıştır.Item Akciğer kanserli hastalarda set-up kaymalarının çıkış dozlarıyla ilişkisinin rando fantom üzerinde termolüminesans dozimetri ile araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2013-06-12) Kara, Özgür; Özkan, Lütfi; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Tıp Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim Dalı (Sağlık Fiziği)Bu çalışmanın amacı, akciğer kanserli hastaların radyoterapi tedavisi sırasındaki set-up hatalarının, çıkış dozlarına dozimetrik etkisinin rando fantom üzerinde termolimünesans dozimetri ile araştırılmasıdır. Çalışmada Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoterapi Merkezi? nde bulunan rando fantom, dozimetrik ekipman ve tedavi cihazları kullanıldı. Öncelikle, her bir termolimünesans dozimetrenin (TLD) ayrı ayrı kalibrasyonu yapıldı. Kalibrasyonu yapılan TLD? ler ile çıkış dozlarının ölçümünü yapmak için rando fantom içerisinde doz çıkış bölgesinin 1,5 cm içerisindeki beş noktaya yerleştirildi. Çıkış dozlarının ölçümünün yapılması için hasta kalınlığı rando fantomun kalınlığıyla aynı olan akciğer kanserli bir hastanın yoğunluk ayarlı radyoterapi (YART) planı seçildi. Referans ölçümü alındıktan sonra alan merkezi sırasıyla her düzlemde (lateral, longitidunal ve vertikal) 1 mm, 3 mm ve 5 mm kaydırılarak ayrı ayrı ölçümler alındı. Toplamda 13 farklı set-up durumuna göre 65 adet TLD kullanılarak ölçümler yapıldı. Verilerin istatistiksel analizi yapıldı. Anlamlılık düzeyi olarak, p<0,05 kabul edilen çalışmada, elde edilen istatistik analizi sonuçlarına göre lateral, vertikal ve her düzlemde alınan çıkış dozu ölçümleri arasında anlamlı fark bulunurken, longitudinal eksendeki set-up kaymaları sonucundaki çıkış dozları arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Ayrıca 1 mm kaydırma yapıldığında hiçbir düzlemde anlamlı fark bulunmazken, 3 mm ve 5 mm alan kaydırmalarında, kaydırmanın vektörel büyüklüğü arttıkça, çıkış dozu değişimi artacak şekilde anlamlı farklar bulunmuştur. Sonuç olarak, teknolojik gelişimle birlikte, tedavide yüksek dozlara çıkmamızı sağlayan üç boyutlu konformal radyoterapi ve YART gibi yöntemlerde set-up marjları düşürüldüğü ve doz dağılımları normal doku ve hedef hacim arasındaki yüksek doz gradyentleri ile geliştirildiği için hassas set-up doğrulamasının önemi dozimetrik olarak da doğrulanmıştır.Item Akdeniz bölgesindeki çeşitli lokalitelerden toplanan benekli kertenkele (Chalcides ocellatus (Forskal) 1775)'nin helmint faunası(Uludağ Üniversitesi, 2011) İncedoğan, Sezen; Yıldırımhan, Hikmet S.; Fen Bilimleri Enstitüsü; Biyoloji Ana Bilim DalıAkdeniz bölgesindeki 8 lokaliteden toplanan 45 Benekli Kertenkele (17 erkek, 26 dişi ve 2 juvenil) helmint faunası ortaya çıkarılmak üzere incelenmiştir.Çalışma sonucunda 8 helmint türüne rastlanmıştır. Bunlar Digenea' ya ait Brachylaima sp., Cestoda' ya ait Oochoristica tuberculata ve Nematoda' ya ait Pharyngodon mamillatus, Pharyngodon inermicauda, Parapharyngodon bulbosus, Skrjabinodon aegyptiacus, Spinicauda sonsinoi, Moaciria icosiensis' dir.Yurdumuzda Chalcides ocellatus (Benekli Kertenkele) üzerinde gerçekleştirilen bu ilk çalışmada Oochoristica tuberculata ve Brachylaima sp. türleri hariç diğer türler Türkiye için yeni kayıttır. Brachylaima sp., C. ocellatus' tan ilk kez rapor edilmektedir.Item Akılcı ilaç kullanımı uygulamalarının tıp etiği açısından değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-23) Genç, Selim; Kafa, Sezer Erer; Sağlık Bilimleri Enstitüsü; Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim DalıAkılcı olmayan ilaç kullanımı, ülkemizde olduğu kadar dünyada da önemli sağlık problemleri arasındadır. İdari açıdan yasal boyutunu belirlemek ve hazırlamak açısından sağlık politikası hazırlayanları, sağlık hizmet sunumu açısından hekimi, ilaçların sağlanması açısından eczacıyı, ilaç kullanımı açısından hastaları etkilemekte olan bu yanlış kullanım son 50 yıl içerisinde her bir paydaşın aktif sorumluluklarının tartışıldığı ve etik açıdan değerlendirmelerin yapıldığı önemli bir konu haline gelmiştir. Bu nedenle konunun özellikle tıp etiği açısından değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Küresel bir problem olan akılcı olmayan ilaç kullanımına karşı Dünya Sağlık Örgütü de bireysel ve toplumsal bağlamda çözüm önerileri getirmiş olmasına rağmen henüz tam olarak etkin bir çözüme ulaşılamadığı görülmektedir. Bu amaç doğrultusunda öncelikle akılcı ilaç kullanımının günümüzdeki yeri ve önemi, küresel çapta neler yapıldığı, ülkemizde ne gibi önlemler alındığı literatürde araştırılmıştır. "Akılcı İlaç Kullanımı", "Akılcı Olmayan İlaç Kullanımı", "Akılcı Antibiyotik Kullanımı", "Tıp Etiği", "Akılcı İlaç ve Etik" başlıkları belirlenmiş ve bu başlıklarda yazılmış makale ve tez çalışmaları çeşitli arama motorlarında taranmıştır. Yapılan tarama sonucunda ilgili başlıklarda toplam 4663 makale, 95 tez çalışması bulunmuştur. Ancak bu çalışmalarda akılcı ilaç kullanımı konusunun tıp etiği açısından değerlendirilmediği saptanmıştır. Ayrıca çalışmaya katkı sağlaması amacıyla Bursa Eczacılar Odası Başkanı Ecz. Okan Şahin ile "Akılcı İlaç Kullanımı"na yönelik bir röportaj gerçekleştirilmiş ve çalışmayı destekler cevaplara varıldığı gözlenmiştir. Bu çalışmada akılcı ilaç kullanımı uygulamaları tıp etiği açısından değerlendirilmiş, tıp etiğine ilkelerine uygun olmayan ilaç kullanımının hem sağlık hem ekonomik boyutuyla problem olabileceği sonucuna varılmıştır. Ayrıca AİK desteklemek amacıyla da çeşitli öneriler geliştirilmiştir.