2004 Cilt 5 Sayı 6
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13342
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Item 18. yüzyılda Bursa halkına tevzî edilen şehir masrafları(Uludağ Üniversitesi, 2004-06-01) Çiftçi, Cafer; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüOsmanlı şehirlerinde; ulaklara verilen menzil beygirleri, kılavuz ücretleri, şehre uğrayan yüksek kamu görevlilerinin ağırlanması, merkezden istenilen bazı vergilerin karşılanması ve bu gibi mühim işler için yapılan masraflar, belirli dönemlerde hesaplanarak halktan talep edilmektedir. Yapılan harcamalar bir deftere kaydedilmekte, esnafın ve köylünün yükleneceği masraf miktarları bu defterde pay edilmektedir. Bu çalışmada Bursa kadı sicilleri içerisinde geçen 18. yüzyıla ait Bursa şehri masraf defterlerindeki veriler değerlendirilmektedir. Sunulan bilgiler, halkın yüklendiği çeşitli harcamaları ortaya koyması açısından önemli görülebilir.Item Aşırı/ılımlı belirlenimcilik ve ahlaki sorumluluk(Uludağ Üniversitesi, 2004-06-01) Doğan, AyselBireyin davranışlarının bireyin genetik yapısı, geçmişi ve çevre koşulları tarafından belirlendiğini iddia eden aşırı belirlenimciliğin en önemli kusurlarından birisi ahlaki sorumluluğu imkansız kılmasıdır. Eğer bir bireyin davranışları bireyin genetik yapısı, geçmişi ve çevre koşulları tarafından belirleniyorsa, birey ahlaki olmayan davranışlarından sorumlu tutulamaz. İnsan iradesinin ve davranışlarının yukarda sözü edilen unsurlar tarafından belirlendiği iddiasının aksine, özgürlükçüler bireyin eylemlerinin nasıl gerçekleşeceğinin belirsiz ve tesadüfe bağlı olduğunu söylemektedirler. Ancak, bir eylem gerçekleşene kadar gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin belirsiz olduğunu söylemek, özgür irade ve ahlaki sorumluluğu aşırı belirlenimcilik kadar açıklanamaz bir hale sokar. İnsan eylemi planlamayı, dikkatle düşünülerek alınan kararlar doğrultusunda hareket etmeyi gerektirir; önceden varolan niyetler eylemi belirler. Tüm bu zorlukların arasında, insan eylemini ve ahlaki sorumluluğu açıklamak için en olası görünen seçenek bağdaşırcılıktır. Bağdaşırcı görüşe göre, bir birey, arzu ve istekleri geçmişindeki olaylar ve doğa yasaları tarafından belirlenmiş olsa bile, isteseydi gerçeklikte davrandığından başka türlü davranabilirdi. Bağdaşırcılık, insan eyleminin özgür iradeyi gerektiren yönüyle, biyolojik ve toplumsal etkiler tarafından belirlenen yönünü birleştirerek, ahlaki sorumluluğu tutarlı bir biçimde açıklayabilmektedir.Item The defense of externalism about reasons from a new perspective(Uludağ Üniversitesi, 2004-06-01) Doğan, AyselSome philosophers contend that people who accept certain moral judgments act in accordance with these judgments, and that it is odd for people to accept certain moral judgments and yet to be entirely indifferent as to acting on these judgments. According to these philosophers, moral considerations people hold motivate them to act in certain ways. Nevertheless, it seems possible for people to be indifferent to moral judgments they believe while acting. This is the main focus of the objection externalists raised against internalist claims just mentioned. I think that externalists are on the right track in criticizing the internalist contention that the connection between holding a moral belief and motivation to act is necessary. Accepting a moral principle may not have any corresponding motivation to act on the relevant principle. The arguments brought against internalism within the traditional reason/passion framework are not, however, strong enough to defeat it conclusively. Instead of the dualistic framework, I propose a new perspective based on a triadic division of soul, and the idea of autonomy of will, which I believe, help us definitely condemn internalism.Item Dilthey, Heidegger ve Gadamer’de anlama sorunu(Uludağ Üniversitesi, 2004-06-01) Becermen, MetinBu çalışmada, tarih sorununa yöntemsel bir çabayla yaklaşan ve bu çaba bağlamında tarihi ve tinbilimlerinin konusunu anlamaya dayalı bir yöntemle açıklamaya çalışan Dilthey'ın; tinbilimlerinde anlamayı sadece bir yöntem olarak değil, bütün bir Varlık alanını kuşatan bir çaba olarak ele alan ve irdeleyen Heidegger'in; ve Heidegger'den hareketle, anlamayı ve buna bağlı olarak dil sorununu bütün felsefi çabanın temeline koyan Gadamer'in düşünceleri üzerinde durulmaktadır.Item Eklerin öğretimi üzerine bir iki söz(Uludağ Üniversitesi, 2004-06-01) Üstünova, Kerime; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüTürkçe, yapı bakımından sondan eklemeli bir dildir. Gerek yeni kavramlara karşılık yaparken, gerek sözcükleri başka sözcüklere bağlarken eklerden yararlanırız. Türkçenin eklemeli yapısı, eklerin değerini artırmakta, onları ön plana çıkarmaktadır. Ekler; sözlük anlamı olmayan, ama görev anlamları olan dil birimleri olduklarından, diğer dil birimleri gibi hem görevsel, hem anlamsal işlevleri bakımından değerlendirilmeli; bulunduğu yerdeki iki işlevi de açıkça ortaya konmalıdır. İşlevlerinin sağlıklı belirlenebilmesi için, ait olduğu bütün içinde ele alınmalı; bulundukları yere katkıları belirlenmelidir. Ancak o zaman dilin mantığı kavranacak, daha etkili ve yetkin bir Türkçeye ulaşılacaktır.Item Fidâyî Dîvân’ında tasavvufî unsurlar(Uludağ Üniversitesi, 2004-06-01) Şanlı, İsmetXVI. yüzyılda II. Bâyezid ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde yaşamış olan Fidâyî’nin asıl adı Ali Bâlî’dir. Kaynaklardaki bilgilere ve bazı kasidelerine göre Şehzade Mahmud ile Şehzade Korkud’un hizmetlerinde bulunmuş, Sultan II. Selim’in şehzadelik döneminde sipâhîlik yapmış olan Fidâyî, 969/1561 yılında vefat etmiştir. Bilinen tek eseri Divanı’dır. Oldukça hacimli olan Dîvân, nazım şekilleri ve muhtevâ açısından zengin bir eserdir. Kur’an, Hadîs, Peygamber kıssaları, evliyâ menkıbeleri, tasavvuf, Şehnâme ve yerli malzemeler Dîvân edebiyatının kaynakları arasındadır. Fidâyî Dîvânı’nda da bu kaynaklar önemli bir yer tutmaktadır. Esrâr-ı Gaybiyân, Matlabu’l-Uşşak, Mirkat-i Ruh başlıklı manzumeler ve Mevlânâ için yazılmış bir medhiye bulunan Dîvân’da ayrıca tasavvufla ilgili çok sayıda beyit de yer almaktadır. Bu çalışmamızda Dîvân’da yer alan tasavvufî unsurları incelemeye çalışacağız.Item Genç Cumhuriyetin ütopyası: “Gürbüz Türk Çocuğu”(Uludağ Üniversitesi, 2004-06-01) Çılgın, Alev Sınar; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüGürbüz Türk Çocuğu Dergisi, Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin çıkardığı bir dergidir. 1926-1935 yılları arasında yayınlanmıştır. Dergi 1931’e kadar hem çocuğa hem de anne, baba, öğretmen ve çocuğun yetiştrilmesiyle ilgilenen herkese seslenir. 1931’den sonra ise hedef kitle yavaş yavaş yetişkinler olur. Dergi bir taraftan hükümetin çocuk politikasına yön verir, diğer taraftan da devletin çocuğa verdiği büyük önem ve değeri yansıtır. Derginin geniş bir yazar kadrosu vardır. Bu kadro içinde Türk edebiyatının tanınmış isimleri de yer alır. Yazarlar çocuk sorununa gelecek açısından bakarlar. Toplumdaki kimsesiz çocukları koruyan Himaye-i Etfal Cemiyeti’ne yardım çağrısında bulunurlar. Amaç sadece biyolojik açıdan sağlıklı çocuklar yetiştirmek değildir. Cumhuriyeti yaşatacak bireyler yetiştirmeyi hedeflerler.Item Kimsesiz çocuklar ve çocuk haklarının korunmasına ilişkin Bursa şer’iyye sicillerine yansıyan örnekler(Uludağ Üniversitesi, 2004-06-01) Düzbakar, Ömer; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih BölümüOsmanlı toplumunda genel anlamda bir adalet mekanizmasından söz edebilmemiz için, çocukların bu mekanizmadan ne derece yararlandıklarını ve haklarının nasıl korunduğunun tespiti gerekmektedir. Geleceğin teminatı gözüyle bakılan çocukların, iyi bir şekilde yetiştirilmesi ve haklarının savunulması son derece önemlidir. Osmanlı toplum yapısını ortaya koymaya çalışan pek çok eser olmasına rağmen, özellikle kimsesiz çocukların toplumdaki yeri ve bunlara ilişkin olarak yapılan uygulamalardan pek söz edilmemiştir. Bu çalışma ile bu boşluk az da olsa doldurulmaya çalışılırken ana kaynak olarak Bursa Şer’iyye Sicillerinden yararlanılmıştır.Item Niş pazarlama kapsamında, “Gözardı Edilmiş Kadınlar”ın Türkiye’deki konumu üzerine basın ağırlıklı bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2004-06-01) Akat, Ömer; İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiErkek ve kadınlar, yaşam boyunca birbirlerine gereksinim duyan varlıklardır. Ancak yaşamın çeşitli dönemlerinde ve alanlarında kadınların genelde geri plana itildikleri görülmektedir. Asırlardır, erkek ve kadın cinsleri arasındaki eşitliği konu alan tartışmalar, doğal olan farklı dinsel faktörlerin de devreye girmesi ile de gittikçe şiddetlenmektedir. Özellikle Türk toplumunda; kadınlar erkeklerin başarıları için ‘destek sağlamakla görevli varlıklar’ olarak görülmektedir. UNICEF’e göre, Türkiye kız çocuklarının okula gönderilmesinde Avrupa Ülkelerinin oldukça gerisinde bulunmaktadır. Hatta durum Suriye ve İran’dan da daha kötüdür. Örneğin, Türkiye’de hala okula gönderilmeyen 600.000 kız çocuğu vardır. Bu da, Türkiye’nin AB’ye kabul edilmesinde önemli bir engeli oluşturabilecektir. Yoğun bir rekabetin yaşandığı iş dünyasında ise yukarıda belirtilen eşitsizlik daha da fazla görülmektedir. Bu makalede özellikle Türk toplumunda yaşanan kadın-erkek eşitsizliği ele alınmaktadır. Sözkonusu eşitsizliğin çeşitli sosyal ve kültürel nedenleri mevcuttur. Bu nedenlerden bazıları ana başlıklar altında irdelenmektedir. Bu çalışmada basın ağırlıklı bir araştırma yapılarak, konunun güncel öneminin vurgulanması amaçlanmıştır.Item XVI. yy. Dîvân şairi Hilâlî ve şiirlerinde sosyal hayat(Uludağ Üniversitesi, 2004-06-01) Şanlı, İsmetXVI. yüzyıl Osmanlı Devleti'nin siyasî, sosyal, kültürel ve ekonomik alanda zirvede olduğu bir dönemdir. Zâtî, Hayâlî, Fuzûlî, Yahya Bey, Bâkî, Nev'î gibi Türk şiirinin önemli usta şairleri bu dönemde yetişmiştir. Hayatı ve Dîvânı hakkında bilgi vermeye çalışacağımız ve şiirlerindeki sosyal hayat üzerinde duracağımız Hilâlî de bu dönem şairlerindendir.