Eğitim Bilimleri Doktora Tezleri / PhD Dissertations
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/21
Yasal Uyarı ⚠️ Araştırmacılar, tezlerin tamamı veya bir bölümünü yazarın izni olmadan ticari veya mali kazanç amaçlı kullanamaz, yayınlayamaz, dağıtamaz ve kopyalayamaz. BUU Akademik Açık Erişim Web Sayfasını kullanan araştırmacılar, tezlerden bilimsel etik ve atıf kuralları çerçevesinde yararlanırlar.
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 20 of 164
- Results Per Page
- Sort Options
Item 1923-2023 yılları arasında Türkiye’deki siyasi ve toplumsal gelişmelerin fen öğretim programlarına yansımaları: Bir tarihsel doküman analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-07-14) Şengül, Ahmet Asım; Kılınç, Ahmet; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Matematik ve Fen Eğitimi Ana Bilim Dalı; Fen Bilgisi Eğitimi Bilim Dalı; 0000-0001-7555-441XBu çalışmanın amacı, Türkiye'de fen eğitimi programlarının tarihsel gelişimini siyasi ve toplumsal gelişmelerin ışığında incelemektir. Bu bağlamda, Türkiye'nin son yüzyılı (1923-2023) ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmeler açısından 1923-1945, 1945-1960, 1960-1980, 1980-2000, 2000-2023 yıl aralıkları olmak üzere beş farklı döneme ayrılmıştır. Bu dönemler için gazete haberleri, DPT raporları, MEB şura raporları ve Fen eğitimi programları doküman analizine tabii tutulmuş ve her bir doküman için dönemlere özgü meta-temalar oluşturulmuştur. Son aşamada ise dökümanlar arasında ortak olan meta-temalar incelenmiş ve her bir dönemdeki siyasi ve toplumsal gelişmelerin fen eğitimine yansımaları yorumlanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına bakıldığında, Ülkemizin gündemini şekillendiren haberler, DPT raporları, MEB şura kararları ve Fen eğitimi programları arasında organik bir ilişki olduğu gözlenmiştir. Öte yandan 1923-1945 yılları haricinde kalan dört dönem aralığında da öncelikle yenilikçilik, eleştirel ve bilimsel düşünme gibi fikirlerin olduğu ‘esneme’, sonrasında ise askeri müdahaleler ile şekillenen milli ve dini motiflerin daha fazla vurgulandığı öne çıktığı ‘kapanma’ şeklinde ilerleyen bir döngü olduğu gözlenmiştir. Bu süreçlerde Türkiye-Amerika ilişkilerinin belirleyici olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan 1980’li yıllara kadar tarım odaklı ekonominin eğitim programına özellikle fen eğitimi programına yansıdığı görülse de, bu dönemden itibaren liberal politikalarla birlikte teknoloji odaklı sanayileşmenin hızlanmasıyla mühendislik ve girişimcilik gibi temaların fen eğitimi programına yansıdığı gözlenmiştir. Teknoloji odaklı bu eğilimin kaliteli bir eğitimi kaybetmek anlamında bir eşitsizlik yarattığı düşünülmüştür. Son olarak sınav sisteminin 1970li yıllarda şekillenmesi ile öğrenciler arasında kontrolsüz bir rekabetin nasıl şekillendiğine dair yorumlar yapılmıştır.Item 5. Sınıf Sosyal Bilgiler dersinde uygulanan sorumluluk temelli etkinliklerin öğrencilere sorumluluk değerini kazandırmadaki etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-09-27) Yalçın, Ali; Güleç, Selma; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Ana Bilim Dalı; Sosyal Bilgiler Eğitimi Bilim DalıKüresel anlamda meydana gelen problemler ve bunlarla baş etmede gerçek manada nitelikli, bilinçli, duyarlı ve sorumluluk sahibi insanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle günümüzde birçok ülke, bu hassasiyeti de göz önünde bulundurarak kendi vatandaşlarını, nitelikli ve sorumluluk sahibi bireyler olarak yetiştirmeyi hedeflemektedirler. Son dönemlerde toplumsal olarak birçok problemin ortaya çıktığı görülmektedir. Bunlar içerisinde: Ahlaki değerlerin çöküşü, aile bağlarının zayıflaması, aşırı tüketim hırsı, madde kullanımı, küresel Covid-19 pandemisi, sağlıksız ürünlerin üretim ve tüketimi gibi çok sayıda belirtebileceğimiz sorun meydana gelmiştir. Bu tarz problemlerle baş etmede değerlerin öğretilmesinin ve değer eğitiminin verilmesinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu nedenle öğrencilerin sorumluluk sahibi bireyler olmasını sağlamak ve sorumluluk davranışlarının gelişimine destek olmak için etkinlik temelli değer eğitimine önem verilmelidir. Bu çalışmanın amacı, 5. sınıf Sosyal Bilgiler dersinde uygulanan sorumluluk temelli etkinliklerin öğrencilere sorumluluk değerini kazandırmadaki etkisini belirlemektir. Araştırmanın çalışma grubunu, 2019-2020 eğitim öğretim yılı döneminde, Yalova il merkezinde, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı iki ortaokulda yer alan 5. sınıf öğrencilerinden oluşmaktadır. Bu araştırma, nicel ve nitel verilerden oluşan karma yöntem araştırmasına göre tasarlanmıştır. Karma yöntem araştırma türlerinden açımlayıcı-açıklayıcı sıralı desen kullanılmıştır. Bu bağlamda araştırmada kullanılan nicel veri araçları, bireysel ve sosyal sorumluluk ölçeği ve başarı testidir. Nitel veri araçları olarak yarı yapılandırılmış görüşme, zihin haritası, metafor, görsel çalışma yaprağı, veli görüşmesi ve gözlem yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın uygulama bölümünde, deneysel bir araştırma olduğu için ön test ve son test kontrol gruplu deneysel desene göre işlem süreci gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın nicel veri analizi, SPSS 22 programına göre yapılmıştır. Bunun içinde bağımlı, bağımsız gruplar için t-testleri, tek yönlü ve tekrarlı ölçümler için Anova, Split-Plot Anova ve parametrik olmayan testler için de Wilxocan İşaretli Sıralar testi, analiz için kullanılmıştır. Nitel verilerin analizinde ise betimsel ve içerik analizi yöntemlerinden yararlanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre deney ve kontrol grubu, son test başarı puanları arasında anlamlı bir farklılık çıkmıştır. Bu sonuçtan da anlaşıldığı gibi deney ve kontrol grupları açısından karşılaştırıldığında, deney grubunda işlem gören sorumluluk değerinin etkinlik temelli öğretim sürecinin olumlu bir etkisi olduğu söylenebilir. Deney ve kontrol grubu son test tutum puanları arasında da anlamlı bir farklılık çıkmıştır. Bu anlamlı farklılık, birbirinden bağımsız iki grup olarak karşılaştırıldığında, deney grubunda uygulanan sorumluluk değerinin etkinlik temelli öğretim süreci ile kontrol grubunda uygulanmayan bir öğretim sürecinin farklılığından kaynaklanmış olabilir. Araştırmanın sonuçlarına göre sorumluluk değerinin etkinliklerle öğretilmesinin, hem öğrencilerin başarılarını arttırdığı hem de olumlu tutum ve davranışlar sergilemelerine destek olduğu belirlenmiştir. Sosyal Bilgiler dersinde, çeşitli öğretim yöntem ve tekniklere göre oluşturulan sorumluluk değeri etkinliklerinin; ilgi çekici, eğlenceli, zevkli ve pozitif bir öğrenme ortamı oluşmasına katkı sağladığı görülmüştür. Bu sonuçlar doğrultusunda bazı önerilere yer verilmiştir.Item 6+1 analitik yazma ve değerlendirme modelinin ortaokul yedinci sınıf öğrencilerinin masal yazma becerilerine ve yazma tutumlarına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-23) Marangoz, Mehmet Mustafa; Ensar, Ferhat; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Türkçe ve Sosyal Bilgiler Eğitimi Ana Bilim Dalı ; Türkçe Eğitimi Bilim Dalı; 0000-0002-7236-2575Bu çalışmada, 6+1 analitik yazma ve değerlendirme modelinin, ortaokul yedinci sınıf öğrencilerinin masal yazma becerilerine ve yazma tutumlarına etkisini incelemek amaçlanmıştır. Bu amaçla, çalışmada karma yöntem araştırma modellerinden açımlayıcı sıralı desen kullanılmıştır. Çalışmanın nicel boyutunda ön test – son test kontrol gruplu yarı deneysel desen; nitel boyutunda ise durum çalışması kullanılmıştır. Bu ikili yaklaşım hem deneysel bir sonuç hem de öğrenci perspektifini sunmayı amaçlar. Çalışma grubunu ortaokul yedinci sınıfta öğrenim gören öğrenciler oluşturmaktadır. 22’si deney, 21’i kontrol grubuna atanan toplam 43 yedinci sınıf öğrencisiyle çalışılmıştır. Araştırmanın deney grubunda yer alan öğrencilere 6+1 analitik yazma ve değerlendirme modelinin temel ilkeleriyle hazırlanmış bir öğretim programı, kontrol grubundaki öğrencilere ise geleneksel yöntemlerle masal yazma öğretimi programı uygulanmıştır. Araştırmanın nicel verileri 6+1 analitik yazma ve değerlendirme ölçeği ve ortaokul öğrencilerine yönelik yazma tutum ölçeği ile toplanmıştır. Nitel veriler, yarı yapılandırılmış görüşme formları aracılığıyla elde edilmiştir. Araştırmada nicel verilerin analizi betimleyici istatistikler ve hipotez testleri ile gerçekleştirilirken, nitel verilerin analizi içinse içerik ve analizi yöntemine başvurulmuştur. Nicel verileri elde ederken puanlayıcı güvenirliği için Kendall W katsayısı, kodlayıcılar arası güvenirliği değerlendirmek amacıyla ise Kappa istatistiği uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, 6+1 analitik yazma ve değerlendirme modeli, öğrencilerin masal yazma becerilerini önemli ölçüde geliştirmiş ve yazmaya karşı da olumlu tutum geliştirmelerine katkı sunmuştur. Görüşmelerde ortaya çıkan nitel bulgular, nicel analizlerden elde edilen analizlerin sonuçlarıyla büyük ölçüde örtüşmektedir. Bu bulgular birlikte değerlendirildiğinde 6+1 analitik yazma ve değerlendirme modelinin masal yazma becerilerini geliştirmede ve yazma tutumunu arttırmada etkili bir öğretim yolu olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Item 65-74 yaş arası bireylerin psikolojik sağlamlıklarını arttırmaya yönelik hazırlanan psikoeğitim programının etkililiğinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-23) Öztosun, Ali; Eldeleklioğlu, Jale; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı; 0000-0002-1919-5595Bu çalışma, araştırmacı tarafından hazırlanan “65-74 Yaş Arası Bireylerin Psikolojik Sağlamlıklarını Arttırmaya Yönelik Hazırlanan Psikoeğitim Programının Etkililiğinin İncelenmesi” programı ile huzurevinde kalan yaşlı bireylerin psikolojik sağlamlıklarını arttırmayı hedeflenmektedir. Bu araştırma, psikolojik sağlamlığı arttırmayı hedefleyen öntest, sontest ve izlemetestli, kontrol ve deney gruplu yarı deneysel bir çalışmadır. Bu araştırma için ön-test, sontest, izleme testi, deney ve kontrol gruplu (ÖSKD), 2x3’ lük karışık desen kullanılmıştır. Bu araştırmanın oturumlarının amaca hizmet edip etmediğini anlamak için Ankara ilindeki bir kamu huzurevinde pilot çalışma uygulanmıştır. Pilot çalışmanın uygulamasından elde edilen veriler ışığında psikoeğitim programı son halini almıştır. Bu araştırmaya Ankara ilindeki bir kamu huzurevinde kalan ve psikolojik sağlamlıkları düşük olan 28 yaşlı birey katılmıştır. Araştırmada Demografik Bilgi Formu, Standardize Mini Mental Test, Montreal Cognitive Assesment (MoCA) Test ve Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Araştırmaya veri toplama araçları sonucuna göre katılabilecek olan katılımcılar random (rassal) olarak deney (n:14) ve kontrol (n:14) gruplarına dağıtılmıştır. Deney grubundaki katılımcılara haftada bir 60-90 dakika arasında değişen oturumlar yapılırken, kontrol grubundaki katılımcılarla herhangi bir çalışma yürütülmemiştir. Bu çalışma toplam sekiz oturumdan oluşmaktadır. vii Deney ve kontrol gruplarına psikoeğitim programı öncesinde öntest uygulanmıştır. Psikoeğitim sadece deney grubuna uygulanmıştır. Psikoeğitim uygulamasının hemen sonrasında her iki grubu da sontest, üç ay sonra ise her iki gruba da izleme testleri uygulanmıştır. Verilerin analizi yapılırken, ölçüm ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olup olmadığı tekrarlı ölçümler için iki faktörlü varyans analizi (ANOVA) tekniğiyle incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre; araştırmanın bağımlı değişkenini oluşturan psikolojik sağlamlık için müdahale * zaman etkisinin anlamlı olduğu görülmüştür. Bu bulgu, katılımcıların farklı deneysel koşullarda yer almalarının öntest, sontest ve izlemetesti puanlarını farklı ve anlamlı düzeyde etkilediğini göstermektedir. Ortaya çıkan farklılığın kaynağını belirlemek üzere Bonferroni uyumlu çoklu karşılaştırma testi gerçekleştirilmiştir. Bonferroni uyumlu çoklu karşılaştırma testi ve varyans analizinden (ANOVA) alınan sonuçlar, psikolojik sağlamlığı arttırmaya yönelik psikoeğitim programının katılımcıların psikolojik sağlamlıklarını arttırmada etkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca deney grubu katılımcılarınım psikolojik sağlamlık düzeyleri sontestten sonra yükseliş göstermekle birlikte, üç aylık izlemetesti sonucunda da kalıcılığını koruduğunu göstermiştir. Elde edilen bulgular alanyazın bağlamında tartışılmış ve sonraki çalışmalar için öneriler sunulmuştur.Item 7. sınıf sosyal bilgiler dersinde uygulanan değer odaklı etkinliklerin toplumsal sorunların kavranmasına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-10-08) Bayrak, Beyhan; Akdemir, Abamüslim; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Ana Bilim Dalı; Sosyal Bilgiler Eğitimi Bilim DalıBu araştırmada, sosyal bilgiler dersinde uygulanan değer odaklı etkinliklerin toplumsal sorunların kavranmasına etkisini belirleyebilmek amaçlanmıştır. Araştırmada, nitel ve nicel yöntemlerin birlikte kullanıldığı karma yöntem tercih edilmiştir. Araştırmanın nicel boyutunda, öntest-sontest kontrol gruplu yarı deneysel desen kullanılmıştır. Veri toplama araçları nitel yönteme uygun olarak hazırlanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2019-2020 eğitim-öğretim yılında Bursa ili Gemlik ilçesinde bulunan bir devlet ortaokulunda yedinci sınıfa devam eden toplam 96 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırma iki deney grubu (n=47) ve iki kontrol grubu (n=49) ile gerçekleştirilmiştir. Toplumsal sorunların öğretimine yönelik hazırlanan değer odaklı etkinlikler deney grubu öğrencilerine dört hafta boyunca uygulanmıştır. Bu süreçte kontrol grubunun eğitimine yönelik herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır. Araştırmada, veri toplama aracı olan “Toplumsal Sorunlar Soru Formu”, “Problem Ağacı Diyagramı” ve “Toplumsal Değişme ve Değerler Soru Formu” uygulama öncesi ve uygulama sonrası deney grubu ve kontrol grubu öğrencilerine yaptırılmıştır. Elde edilen veriler içerik analizine tabi tutulmuştur. Toplumsal sorunların nedenlerine, toplum üzerindeki etkilerine, çözümlerine ve değerlerle olan ilişkisine yönelik yapılan analizler sonucunda, deney grubu ve kontrol grubu öğrencilerinin uygulama öncesi ifadelerinde benzerlik görülürken, uygulama sonrası deney grubu öğrencilerinin ifadelerinin kontrol grubu öğrencilerinin ifadelerine göre oldukça zenginleştiği ve çeşitlendiği görülmüştür. Ayrıca deney grubu öğrencilerinin uygulama öncesi ve sonrası ifadelerinin değişim yüzdelerinde belirgin bir fark saptanırken, kontrol grubunda bu farkın belirgin olmadığı saptanmıştır.Item Aile katılımı boyutu zenginleştirilmiş okulöncesi eğitim programının 5-6 yaş çocuklarının ilkokula hazırbulunuşluk düzeyine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2012-11-22) Kahraman, Pınar Bağçeli; Başal, Handan Asude; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; İlköğretim Ana Bilim DalıBu araştırmanın amacı; 2006 Okulöncesi Eğitim Programında yer alan hedefleri gerçekleştirmeye uygun olarak geliştirilen Aile Katılımı Boyutu Zenginleştirilmiş Eğitim Programının çocukların ilkokula hazırbulunuşluklarına etkisini saptamaktır. Araştırmanın çalışma grubunu, Bursa ilinde iki farklı resmi anaokulunda okul öncesi eğitim almakta olan 26'sı deney, 31'i kontrol grubunda toplam 57 çocuk ve ebeveynleri oluşturmuştur. Buna göre okul öncesi eğitim almakta olan 57 çocuğa Eylül ayında İlköğretime Hazırbulunuşluğu Değerlendirme Testi uygulanmıştır. Daha sonra deney grubuna alınan çocukların ebeveynleri ile birlikte Aile Katılımı Boyutu Zenginleştirilmiş Eğitim Programı uygulanmış, kontrol gruplarına ise herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır. Haziran ayında çocuklara tekrar İlköğretime Hazırbulunuşluğu Değerlendirme Testi uygulanmıştır. Ayrıca ara dönem sonunda ve yılsonunda olmak üzere deney grubunda yer alan ailelerin programa ilişkin görüşlerini almak amacıyla açık uçlu sorulardan oluşan iki farklı anket uygulanmış ve yılsonunda Gürşimşek (2003) tarafından Türkçe'ye uyarlanmış olan Aile Katılım Ölçeği aileler tarafından doldurulmuştur.Araştırmada öntest-sontest kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır. İlköğretime Hazırbulunuşluğu Değerlendirme Testi'nden elde edilen verilere, Öntest-sontest kontrol gruplu desende, deneysel işlemin etkili olup olmadığına belirlemek için Kovaryans Analizi (ANCOVA) uygulanmıştır. Aile Katılım Ölçeği'nden elde toplanan veriler deney ve kontrol grupları arasında aile katılımı açısından farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla ilişkisiz örneklemler t testi ile analiz edilmiştir. Ayrıca; ara değerlendirme ve yılsonu değerlendirme anketlerinden elde edilen veriler de frekans ve yüzdelerle verilmiştir.Aile Katılım Boyutu Zenginleştirilmiş Okul Öncesi Eğitim Programı'na katılan çocukların katılmayan çocuklara göre ilkokula daha fazla hazır olduğu belirlenmiştir. Ayrıca Aile Katılımı Boyutu Zenginleştirilmiş Okul Öncesi Eğitim Programı'nın İlköğretime Hazırbulunuşluğu Değerlendirme Testi Şekil-Zemin, Mekândaki Konum, Dil Gelişimi ve Genel Gelişim alt testleri açısından deney grubu lehine anlamlı bir farklılığa yol açtığı belirlenmiştir. Aile Katılımı Boyutu Zenginleştirilmiş Okul Öncesi Eğitim Programı'na katılan aileler ile katılmayan ailelerin Aile Katılım Ölçeği Ev Temelli Katılım, Okul Temelli Katılım ve Okul-Aile İşbirliği Temelli Katılım alt boyutlarında deney grubunun lehine anlamlı bir farklılık bulunmuştur.Sonuç olarak araştırmacı tarafından geliştirilen ve 5-6 yaş okul öncesi kurumlara devam eden araştırma kapsamına alınmış 57 çocuğa uygulanan Aile Katılımı Boyutu Zenginleştirilmiş Eğitim Programı'nın aileler aracılığıyla çocukların ilkokula hazırbulunuşluk düzeylerini arttırdığı saptanmıştır.Item Aktif öğrenme modeli ile zenginleştirilmiş Türkçe dersi etkinliklerinin ilkokul 4. sınıf öğrencilerinin tutum, eleştirel düşünme becerileri ve akademik başarılarına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-28) Aydın, Çisem; Başal, Handan Asude; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Temel Eğitim Ana Bilim Dalı; Sınıf Eğitimi Bilim Dalı; 0009-0004-1540-6190Bu araştırmadaki amaç, aktif öğrenme modeliyle zenginleştirilmiş Türkçe dersi etkinliklerinin ilkokul 4. sınıf öğrencilerinin derse yönelik tutum, eleştirel düşünme becerileri ve akademik başarıları üzerindeki etkisini değerlendirmektir. Amaçlanan hedefe ulaşmak için, çalışma karma yöntemin açıklayıcı sıralı deseni kullanılarak yürütülmüştür. Araştırmadaki nicel boyutta ön test-son test kontrol gruplu yarı deneysel desen, nitel boyutunda ise durum çalışması desenlerinden bir tanesi olan bütüncül tek durum deseni kullanılmıştır. Araştırma,2022-2023 eğitim-öğretim yılında Ankara ili Sincan ilçesinde bir devlet okuluna devam eden4. sınıf öğrencileri ile gerçekleştirilmiştir. Deney grubuna (f=22) aktif öğrenme modeliyle zenginleştirilmiş Türkçe dersi etkinlikleri uygulanırken, kontrol grubu (f=23) mevcut müfredatı takip etmiştir. Bu çalışmada kullanılan veri toplama araçları Türkçe Dersi Tutum Ölçeği (TDTÖ), Cornell Eleştirel Düşünme Beceri Testi Düzey X (CEDTD-X), Türkçe Dersi Akademik Başarı Notları, Odak Grup Görüşme Formu ve Yarı Yapılandırılmış Görüşm Formudur. Bu çalışmanın nicel veri analizi SPSS 26 programı kullanılarak, nitel veri analizi ise betimsel analiz aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Nicel ve nitel bulgulara göre, deney ve kontrol grubu öğrencilerinin Türkçe dersi tutumları açısından ön test değerleri istatistiksel açıdan anlam ifade eden bir fark görülmemiştir. Ancak son test ve kalıcılık puanları açısından gruplar ilişkisinde istatistiksel açıdan anlam ifade eden bir fark olduğu görülmüştür. Uygulamaların ardından, deney grubu öğrencilerinin Türkçe dersine yönelik tutumlarında kontrol grubu öğrencilerine kıyasla anlamlı bir artış tespit edilmiştir. Deney grubu ile kontrol grubu arasında öğrencilerin CEDTD-X ön test puanları açısından anlamlı bir fark gözlenmemesine rağmen, son test ve kalıcılık puanlarında anlamlı bir fark kaydedilmiştir. Deney grubundaki öğrencilerin CEDTD-X son test ortalama puanlarının kontrol grubunda bulunan öğrencilerden daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Deney grubu ile kontrol grubu arasında, öğrencilerin ön test ve son test puanlarıyla ölçülen Türkçe dersi akademik başarı notları açısından önemli bir farklılık bulunmamıştır. Deney grubuyla yapılan odak grup görüşmelerinden ve sınıf öğretmenleriyle gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış görüşmeler neticesinde elde edilen nitel sonuçlar, uygulamanın etkililiğine ilişkin nicel bulgularıdesteklemektedir.Item Altı yaşındaki çocukların anne baba tutumları ile çoklu zeka alanları ve grup içi etkinlik düzeyleri arasındaki ilişki(Uludağ Üniversitesi, 2014-01-10) Zeteroğlu, Elvan Şahin; Başal, Handan Asude; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; İlköğretim Ana Bilim DalıBu araştırmanın amacı; resmi anaokullarına devam eden altı yaşındaki kız ve erkek çocukların, anne baba tutumları ile çoklu zekâ alanları ve grup içi etkinlik düzeyleri arasındaki ilişkileri saptamaktır. Araştırmanın çalışma grubunu, Bursa ilinde farklı sosyoekonomik düzeyi temsil eden Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı Yıldırım, Osmangazi ve Nilüfer ilçelerindeki anaokullarından 300 çocuk, 150 kız ve 150 erkek ve 300 anne olmak üzere, toplam 600 kişi oluşturmaktadır. Araştırmada anne tutumlarını saptamak için Robinson ve diğerleri (2001) tarafından geliştirilen, Türk annelerde kullanımının uygunluğunu değerlendirmek amacıyla, Kapçı ve Demirci (2009) tarafından geçerlik ve güvenirlik analizleri gerçekleştirilmiş ve Türkçe'ye uyarlanmış olan "Anne-Babalık Stilleri ve Boyutları Ölçeği" (Parenting Styles and Dimensions Questionnaire-PSDQ) kullanılmıştır. Bunun yanında, çocukların farklı zekâ düzeylerinin tespiti için altı yaş çocuklarına uygulanabilecek Teele (1992) tarafından geliştirilen, Elibol (2000) ve Göğebakan (2003) tarafından Türkçe'ye uyarlanan, Teele Çoklu Zekâ Envanteri-TÇZE (Teele Inventory of Multiple Intelligences-TIMI) uygulanmıştır. Ayrıca, çocukların grup içi etkin olma durumunu ölçmek için ise Başal (2001) tarafından geliştirilen ve ilkokul çocuklarına uygulanan "Çocuklar İçin Sınıf İçi Etkinlik Ölçeği" okul öncesi yaş çocuklarına uyarlama çalışması yapıldıktan sonra kullanılmıştır. Uyarlama çalışması için, öncelikle anketin geçerlik ve güvenirlik analizleri gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada elde edilen veriler, SPSS 20 paket programı ile değerlendirilmiştir. Verilerin frekans ve yüzdesel dağılımları verilmiştir. Normallik testi sonucunda, gruplar arasında farklılık incelenirken, ikili normal dağılmayan değişkenlerde Mann Whitney U Testi kullanılmıştır. İkiden fazla gruplarda ise normal dağılmayan değişkenlerde Bonferroni düzeltmeli Kruskal Wallis H Testi kullanılmıştır. Çalışmada, anne tutumları, sosyoekonomik düzeylere göre farklılaşmakta, ancak, çocukların cinsiyetlerine göre bir farklılık görülmemektedir. Anne tutumları ve çocukların grup içi etkinlik düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Aynı şekilde, anne tutumları ve çocukların çoklu zekâ alan puanları arasında da anlamlı bir ilişki görülmemiştir. Ancak, cinsiyet ve sosyoekonomik düzey alt boyutunda, anne tutumlarının çoklu zekâ alanlarına etkisinin olduğu saptanmıştır. Çoklu zekâ alan puanları, çocukların cinsiyetlerine göre farklılık göstermekte, ancak sosyoekonomik düzeye göre bir farklılık görülmemektedir. Sosyoekonomik düzeyler arasında, grup içi etkinlik puanı açısından ise anlamlı derecede farklılık görülmemiştir. Grup içi etkinlik ve çoklu zekâ puanları (sözel-dilsel, mantıksal-matematiksel, görsel-uzamsal, müziksel-ritmik, içsel ve sosyal) arasında anlamlı bir ilişki görülmemektedir. Sadece çocukların bedensel-kinestetik puanları ile grup içi etkinlik puanları arasında anlamlı negatif yönlü bir ilişki vardır. Grup içi etkinlik ve çoklu zekâ puanları (sözel-dilsel, mantıksal-matematiksel, görsel-uzamsal, müziksel-ritmik, içsel, sosyal, bedensel-kinestetik) arasında, çocukların cinsiyetlerine ve annelerin sosyoekonomik düzeylerine göre anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Sonuç olarak, anne tutumları genel olarak çocukların çoklu zekâ alanlarını ve grup içi etkinlik düzeylerini etkilememektedir. Ancak annelerin sosyoekonomik düzeyleri kız ve erkek çocuklarına olan tutumlarını etkilemektedir. Bu durum da kız ve erkek çocukların çoklu zekâ alan puanlarına ve grup içi etkinlik düzeylerine etki etmektedir.Item Anne baba ilgisinin okul öncesi dönem çocuklarının öz düzenleme becerisi üzerindeki etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-19) Eren, Saliha; Başal, Handan Asude; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Temel Eğitim Ana Bilim Dalı; Okul Öncesi Eğitimi Bilim Dalı; 000-0003-0650-8537Bu çalışma, anne baba ilgisinin okul öncesi eğitime yeni başlayan 48-66 ay çocukların öz düzenleme becerisi üzerindeki etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla araştırmaya katılan çocukların anne babalarına anne baba ilgisini geliştirmeye yönelik eğitim programı örneği hazırlanmaya çalışılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2019-2020 eğitim öğretim yılında Bura İli Nilüfer İlçesinde MEB’e bağlı bağımsız bir anaokuluna devam eden 40 çocuk ve onların anne (40) babaları (40) olmak üzere toplam 120 kişi oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak; “Çocuğa Yönelik Anne Baba İlgisi Ölçeği” ve “Okul Öncesi Öz Düzenleme Ölçeği (OÖDÖ)” kullanılmıştır. Ayrıca katılımcılara yönelik bilgi edinmek için “Genel Bilgi Formu” kullanılmıştır. Çalışmada ön test, son test ve kalıcılık testi kontrol gruplu yarı deneysel araştırma deseni kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizinde deney ve kontrol grubu karşılaştırmaları için “İlişkili Ölçümler İçin Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi” kullanılmıştır. Araştırmaya katılan çocukların Okul Öncesi Öz Düzenleme Ölçeği’nden elde ettikleri puanların cinsiyete göre farklılık gösterip göstermediğine “Mann-Whitney U Testi”, anne babanın yaşı, öğrenim durumu, evdeki birey sayısı, kaçıncı çocuk, aile gelir düzeyi değişkenleri ile arasındaki ilişkiyi incelemek için “Kruskall-Wallis H Testi” kullanılmıştır. Anne baba ilgisi de aynı değişkenler açısından incelenmiş ve aynı analizler uygulanmıştır. Bulgular ışığında; anne baba ilgisinin okul öncesi eğitime yeni başlayan 48-66 ay çocukların öz düzenleme becerisi üzerinde etkisi olduğu, olumlu anlamda gözlenen bu etkinin ise anne baba ilgisindeki artıştan kaynaklı olduğu görülmüştür. Öz düzenleme becerileri ve anne ix baba ilgisindeki artışın etkisinin uzun süreli olup olmadığını incelemek için son testten bir ay sonra kalıcılık testi uygulanmış ve analizinde anlamlı bir farklılık görülmüştür. Sonuç olarak; anne baba ilgi puanları ve öz düzenleme becerisi puanları arasındaki Korelasyon Testi Analizleri de dikkate alındığında; anne baba ilgisinin okul öncesi eğitime yeni başlayan 48-66 ay çocukların öz düzenleme becerilerine olumlu etkisinin olduğunu göstermekle birlikte anne baba ilgisine geliştirmeye yönelik verilmeye çalışılan eğitiminde anne baba ilgisini geliştirmede etkili olduğuna dikkat çektiği söylenebilir.Item Annelere uygulanan duygusal okuryazarlık psikoeğitim programının annelerin duygusal okuryazarlık becerilerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-04-20) Altan, Turnel; Çetinkaya, Rahşan Siviş; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı; 0000-0002-4793-7453Bu araştırmanın amacı duygusal okuryazarlık psikoeğitim programı geliştirmek ve bu programın annelerin duygusal okuryazarlık becerilerine etkisini incelemektir. Araştırmanın çalışma grubunu Denizli ilinde bağımsız bir anaokuluna devam eden 3-6 yaş aralığında çocuğu bulunan anneler oluşturmaktadır. Duygusal Okuryazarlık Psikoeğitim Programı’nın etkililiğini incelemek üzere gerçekleştirilen çalışmada yarı deneysel desenlerden eşleştirilmiş desen kullanılmıştır. Çalışma grubu ön test son test; deney, plasebo ve kontrol gruplu (3x2) toplam 36 anneden (deney grubu N= 12, kontrol grubu N= 12 ve plasebo grubu N= 12) oluşan bir örneklemde incelenmiştir. Çalışmada uygulanan program sonrası katılımcıların programa ilişkin görüşlerinin belirlenmesi amacıyla odak grup görüşmesi gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veriler araştırmacı tarafından oluşturulan kişisel bilgi formu, Palancı ve diğerleri tarafından 2014 yılında geliştirilen Duygusal Okuryazarlık Ölçeği ve araştırmacı tarafından oluşturulan yarı yapılandırılmış görüşme formu ile toplanmıştır. Çalışma sonunda deney, plasebo ve kontrol grupları duygusal okuryazarlık düzeyleri arasında anlamlı bir farkın olup olmadığı Kruskal Wallis testi ile incelenmiştir. Grupların ön test ve son test puanları arasında anlamlı farkın olup olmadığı ise Wilcoxon İşaretli Sıralar testi sınanmıştır. Ulaşılan bulgulara göre deney grubu ön test ve son test arasında anlamlı bir fark vardır ve bu fark son test lehinedir. Kontrol ve plasebo gruplarının ön test ve son test duygusal okuryazarlık puanları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Deney, plasebo ve kontrol gruplarının son test duygusal okuryazarlık puanları arasında da anlamlı bir fark bulunamamıştır. Gerçekleştirilen odak grup ix görüşmesinde ise katılımcıların sürece dair deneyim ve duygularının olumlu olduğu, kişisel ve ebeveynliğe dair kazanımlarını bildirdikleri görülmektedir. Ulaşılan bu bulgular tartışılarak araştırmacı ve uygulayıcılara önerilerde bulunulmuştur.Item Annelerin kişisel değerleri ile beş-altı yaş çocuklarının değer kazanımları arasındaki ilişkiler(Uludağ Üniversitesi, 2013-12-27) Koç, Nuray; Başal, Handan Asude; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; İlköğretim Ana Bilim DalıBu araştırmanın amacı; annelerin kişisel değerleri ile 5-6 yaş grubu çocuklarının değer kazanımları ve çocuklarına aktarmak istedikleri değerler arasındaki ilişkileri saptamaktır. Araştırmanın çalışma grubunu Bursa ilinde 11 farklı ilköğretim okulunun anasınıflarında okul öncesi eğitimi almakta olan toplam 390 çocuk ve anneleri oluşturmuştur. Buna göre, araştırmadaki annelerin kişisel değerlerini saptamak için Schwartz ve diğerleri (2001) tarafından geliştirilen Portre Değerler Anketi; çocuklarına aktarmak istedikleri değerleri saptamak için Demirutku (2007) tarafından geliştirilen Değer Aktarımı Anketi uygulanmıştır. Ayrıca araştırmadaki çocukların değer önceliklerini saptamak için Döring (2008) tarafından geliştirilen Çocuklar İçin Resimlerle Değer Anketi (PBVS-C Ölçeği) uygulanmıştır. Araştırmada mevcut durumu tespit etmek için ilişkili tarama modeli kullanılmıştır. Çocuklar İçin Resimlerle Değer Anketi ile okul öncesi yaş dönemi çocukları ile Türkiye'de ilk kez çalışılacağı için öncelikle ölçeğin geçerlik ve güvenirlik analizleri yapılmıştır. Annelere uygulanan Portre Değerler Anketi'nden ve Değer Aktarımı Anketi'nden elde edilen annelerin kişisel değerlerinin, değişkenlere göre farklı olup olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal Wallis-H testi kullanılmış, farklılıkların hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek üzere de Mann Whitney-U testi kullanılmıştır. Daha sonra çocuklara uygulanan Çocuklar İçin Resimlerle Değer Anketi'nden elde edilen çocukların değer önceliklerinin, değişkenlere göre farklarını incelemek için yine aynı non parametrik testler kullanılmıştır. Ayrıca annelerin kişisel değerleri ile çocukların değer öncelikleri arasındaki ilişkiyi görebilmek için de veriler üzerinde Spearman's Rank Order Korelâsyon Testi uygulanmıştır. Anneler kendi kişisel değerlerinde en çok Evrensellik değerini önemserken, çocuklarına değer aktarma konusunda en çok Başarı değeri üzerinde durmuşlardır. Çocuklar da değer öncelikleri bakımından ilk sırada annelerin aktarmak istedikleri Başarı değerini belirtmişlerdir. Annelerin kişisel değerleri yaş ve çalışma durumuna göre farklılık gösterirken, çocukların değer önceliklerinde cinsiyet, annelerin eğitim durumu, çalışma durumu ve sosyoekonomik durum değişkenlerine göre anlamlı farklar ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, annelerin ve çocukların değerleri arasındaki ilişkiler incelendiğinde Geleneksellik değeri dışındaki diğer değerler arasında çocuklar değer önceliklerini belirlerken çoğunlukla annelerinin aktarmak istedikleri değerler yerine, annelerinin kişisel değerlerini model aldıkları saptanmıştır.Item ARCS motivasyon modeline göre tasarlanan yapılandırmacı öğrenme yaklaşımının öğrencilerin motivasyonlarına, tutumlarına ve akademik başarılarına etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2014-07-04) Balantekin, Yakup; Bilgin, Asude; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; İlköğretim Ana Bilim DalıÖğrenme-öğretme sürecinin verimli bir şekilde yürütülerek öğrencilerin akademik başarılarının artırılması birçok kavramla ilişkilidir. Öğrencilerin derse yönelik motivasyon düzeyi ve tutumu bu kavramların en önemlilerindendir. Bu araştırmada, literatürde bilgisayar yazılımlarına dayalı öğretimde kullanılan ARCS Motivasyon Modeli sınıf öğretimine uygulanarak modelin motivasyona, tutuma ve akademik başarıya etkisi incelenmiştir. Matematik dersi kesirler konusunun öğretimi, yapılandırmacı öğrenme süreci bu modele göre dizayn edilerek gerçekleştirilmiştir. Araştırma, Bursa merkezde bulunan bir devlet ilköğretim okulunda beşinci sınıfta öğrenim görmekte olan ve yirmi altışar öğrenciden oluşan deney ve kontrol grubu ile yürütülmüştür. Öğrencilerin motivasyon düzeyleri Eğitimde Motivasyon Ölçeği ile tutum düzeyleri İlköğretim 4. ve 5. Sınıf Öğrencilerinin Matematik Etkinliklerine Yönelik Tutum Ölçeği ile akademik başarıları ise Kesirler Testi ile ölçülmüştür. Araştırma sonunda deney grubu ve kontrol grubu birbirleri ile karşılaştırılırken grupların deneysel çalışma öncesi ve sonrası kendi performansları da karşılaştırılmıştır. Motivasyon ve tutum düzeyleri ile ilgili ölçümler faktör bazında değerlendirilmiştir. Verilerin analizi için İlişkisiz Örneklemler t Testi, İlişkili Örneklemler t Testi, MANOVA ve ANCOVA kullanılmıştır. Araştırma sonucunda deney ve kontrol grubunun Eğitimde Motivasyon Ölçeği alt boyutlarından aldıkları puan ortalamaları arasında dört faktörde de istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p<.05). Deney grubunun deneysel çalışma öncesi ve sonrasındaki motivasyon performansları arasında anlamlı farklılık saptanırken (p<.05) kontrol grubunda sadece İçsel Motivasyon boyutunda anlamlı farklılık saptanmıştır(p=.013). Deney ve kontrol grubunda yer alan öğrencilerin tutum performansları karşılaştırıldığında sadece Güven faktöründe istatistiksel olarak anlamlı fark saptanırken (p=.04) diğer iki alt boyutta anlamlı bir farklılık saptanamamıştır. Deney grubunun deneysel çalışma öncesindeki tutum puan ortalamaları ile deneysel çalışma sonrasındaki tutum puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanırken kontrol grubunun deneysel çalışma öncesindeki tutum puan ortalamaları ile deneysel çalışma sonrasındaki tutum puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanamamıştır. Akademik başarı anlamında deney grubu ile kontrol grubu arasında deney grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır(p=.028). Bu farkta motivasyon düzeyinin etkisini belirlemek için öğrencilerin motivasyon ölçeği alt boyutlarından aldıkları puanlar kontrol altına alınarak akademik başarıda deney ve kontrol grubu arasında fark olup olmadığı sınanmıştır. Analiz sonucunda deney ve kontrol grubunun motivasyon puanları kontrol altına alındığında akademik başarılarında anlamlı bir farklılık olmadığını belirlenmiştir. Buradan hareketle ARCS Motivasyon Modelinin akademik başarıyı arttırmada etkili olduğunu söylenebilir.Item Argümantasyon tabanlı öğretimin sekizinci sınıf öğrencilerinin matematik okuryazarlığı başarısına etkisinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-09-21) Adal, Ahmet Adil; Özdemir, M. Emin; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Ana Bilim Dalı; Matematik Eğitimi Bilim Dalı; 0000-0003-3868-4551Gerçek dünya bağlamından sunmuş olduğu bilgilerle matematiği gündelik hayatla ilişkilendiren matematik okuryazarlığı soruları, uluslararası düzeyde birçok araştırmanın veri toplama kaynağı olmuş ve matematik okuryazar bireylerin yetişmesi için devletler düzeyinde güçlü politika değişikliklerinin yapılmasına yol açmıştır. Çünkü günümüz dünyasında matematik okuryazar bireylere olan ihtiyaç giderek artmakta ve çağın gereği bir yetenek halini almaktadır. Ancak ülkemizin, matematik okuryazarlığı becerilerini ölçen uluslararası düzeydeki sınavlardan elde ettiği sonuçlar hala istenen seviyeye ulaşamamıştır. Bu durumun düzeltilebilmesi, çözüm önerilerinin sunulabilmesi için çeşitli öğretim yöntemlerinin var olan geleneksel öğretim yöntemine kıyasla uygulanması ve yeni seçeneklerin ortaya konması gerekmektedir. Bu noktada bu tezin hazırlanma amacı devreye girmektedir. Bu çalışmanın amacı, argümantasyon tabanlı öğretimin sekizinci sınıf öğrencilerinin matematik okuryazarlığı başarısına etkisini incelemek ve süreç hakkında öğrenci görüşlerini ortaya çıkarmaktır. Yapılan literatür taramalarında argümantasyon tabanlı öğretimin öğrencilerin matematik okuryazarlığı başarısına etkisini inceleyen bir çalışmaya rastlanamamıştır. Bu durum, bu tez çalışmasının ilgili alanda potansiyel olarak öncü bir rol üstlenebileceği düşüncesiyle önem kazanmaktadır. Çalışmanın amacı doğrultusunda argümantasyon çalışma kağıtları ile haftada iki ders olmak üzere sekiz haftalık bir uygulama yapılmıştır. Bu kapsamda deney grubundaki öğrencilere argümantasyon tabanlı öğretim ile Toulmin Argümantasyon Modeli dikkate alınarak geliştirilen çalışma kağıtlarının çözümü yapılırken, kontrol grubundaki öğrencilerle ise mevcut öğretim yöntemine göre dersler işlenmiştir. Bu çalışmada nicel ve nitel desen birlikte kullanılmış ve karma yöntem desenlerinden açıklayıcı sıralı karma yöntem ile süreç yürütülmüştür. Araştırmanın nicel kısmında ön test –son test eşitlenmemiş kontrol gruplu yarı deneysel desen, nitel kısmında ise durum çalışması desenlerinden bütüncül tek durum deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubu, İstanbul ili Esenler ilçesinde bir devlet ortaokulunda 2022-2023 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde, rastgele seçilen biri deney (24 kız) ve biri kontrol (25 kız) grubu olmak üzere toplam 49 sekizinci sınıf öğrencisinden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk aşamasındaki nicel veriler, “Matematik Okuryazarlığı Başarı Testi” ile ikinci aşamasını oluşturan nitel veriler ise “Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu” yardımıyla elde edilmiştir. Veri toplama araçları araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Uygulama tamamlandıktan sonra deney grubundan rastgele seçilen sekiz öğrenci ile yarı yapılandırılmış görüşme formu doğrultusunda görüşmeler yapılmıştır. Nicel verilerin analizi için bağımlı gruplar t-testi, bağımsız gruplar t-testi, Mann Whitney U testi ve testlerin normallik kontrolleri için Shapiro-Wilks testi kullanılmıştır. Nitel verilerin analizi ise içerik analizi yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçları, argümantasyon tabanlı öğretim sürecinin mevcut öğretim programına dayalı olarak gerçekleştirilen öğretim sürecine göre öğrencilerin matematik okuryazarlığı başarısını istatistiksel olarak anlamlı ve etkili bir şekilde artırdığını ortaya koymuştur. Yapılan görüşmeler sonucunda ise öğrencilerin, argümantasyon tabanlı öğretim yöntemine yönelik olumlu görüşlere sahip oldukları ve matematik okuryazarlığı problemlerine yaklaşımlarında, argümantasyon tabanlı öğretimin bilişsel ve duyuşsal alanlarda birçok katkı sağladığı yönünde açıklamalarda bulundukları görülmüştür. Bu sonuçlar ışığında matematik derslerinde argümantasyon tabanlı öğretim yönteminin kullanımının, matematik okuryazarlığı yüksek bireyler yetiştirilmesi için literatüre alternatif olacağı düşünülmektedir. Son olarak, bu çalışmanın yenilik etkisi dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği ifade edilebilir.Item Astronomi okuryazarlığı üzerine kazanım temelli program geliştirme çalışması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-11) Ünal, Merve; Bulunuz, Nermin; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Ana Bilim Dalı; Fen Bilgisi Eğitimi Bilim Dalı; 0000-0002-5917-4369Astronomi çok eski çağlardan bu yana insanoğlunun ilgisini çeken bir konu olmaklabirlikte, hızla gelişen teknoloji sayesinde uzay artık insanlar için bilinemeyen bir konuolmaktan çıkmış ve son yüzyılda ülkeler uzay çalışmalarını hızlandırmışlardır. Uzay çalışmalarındaki bu gelişmeler, dünyada eğitimin her alanına da yansımaktadır. Hem bu çalışmalara katılabilecek insan gücünü sağlayabilmek hem de ülke vatandaşlarının çalışmaları takip ederken içeriğini, amacını anlayabilmesini sağlayabilmek adına, öğrencilerin―Astronomi okuryazarı‖ olarak yetiştirmesi oldukça önemlidir. Astronomi okuryazarlığı, Astronomi hakkında genel bir çerçeve çizen hem beceri hem de davranış boyutları olan bir kavramdır. Bu çalışmada Astronomi okuryazarı öğrenciler yetiştirmek için ilkokuldan ortaöğretime kadar çeşitli dersler içerisinde bulunan Astronomi kazanımlarının bütüncül bir bakış açısıyla gözden geçirilmesi, düzenlenmesi ve sınıflandırılması amaçlanmıştır. Çalışmada iki veri toplama tekniği kullanılmıştır. İlk aşamada iki tur Delphi tekniği kullanılarak ilkokul, ortaokul ve lise için Astronomi okuryazarlığı yeterlikleri, Astronomi, Fizik ve Fen Bilimleri alanlarında uzmanların görüşleri alınarak belirlenmiş, ikinci aşamada ise alan uzmanlarının önerdiği Astronomi kazanımları, mevcut öğretim programlarındaki kazanımlar ile doküman inceleme tekniği kullanılarak karşılaştırılmıştır. Delphi tekniği ile toplanan verilerin analizleri sonucunda, alan uzmanlarının, toplumun genel olarak Astronomi okuryazarlığı düzeyini yetersiz gördükleri ve bu doğrultuda, Astronomi okuryazarlığının her öğrenci için oldukça gerekli olduğunu belirttikleri bulunmuştur. Bulgulara göre, Astronomi okuryazarlığı yeterlilik alanları; Bilgi, Beceri, Duyuşsal ve Astronomi- Teknoloji –Topl alanlarından oluşmaktadır. Bu ana alanların alt alanları her öğrenim düzeyine göre farklılaşmakla birlikte, uygun kazanımlar buralarda sıralanmıştır. Alan uzmanları bu beceri ve davranışların hangi okul kademesinde, hangi kazanımları kapsayacak şekilde öğretilmesi gerektiğini, Astronomide hızla gelişen güncel konuları da içine alarak, yeniden düzenlenmeye ihtiyaç duyulduğunu ifade etmişlerdir. Araştırmanın sonuçlarından hareketle, mevcut Fen öğretim programlarındaki kazanımların, Astronomi okuryazarı bireyler yetiştirmek için yeterli olmaması nedeniyle, güncellemelerin yapılması, Fen derslerinden farklı olarak ayrı bir Astronomi dersinin programlara eklenmesi, bu dersin de Millî Eğitim Bakanlığı tarafından istihdam edilecek Astronomi uzmanlık alanına sahip öğretmenler tarafından öğretilmesi önerilmektedir.Item Bağlamsal problemlerin çözümünde öğrenci hatalarının incelenmesi ve çözüm önerileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-12) Dündar, Tuğba; Ezentaş, Rıdvan; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; İlköğretim Ana Bilim DalıDeğişen dünyanın gerektirdiği insan yeterliliklerinden en önemlisi var olan bilgiyi değişen çevre ve koşullara bağlı olarak dönüştürebilmek, bu bilgiyi kullanılır ve işe yarar hale getirebilmektir. Bu nedenle matematiği etkin bir şekilde kullanmak son derece önemlidir. Matematiği etkin bir şekilde kullanmanın önemli göstergelerinden biri günlük hayatta karşılaşılan sorunlara çözüm bulabilmektir. Bu nedenle öğrencilere sadece matematiksel işlem becerisi kazandırmak yerine; karşılaşılan bir problem durumunu anlayan, dönüştüren ve buna uygun bir çözüm üreten bireyler yetiştirmek son derece önemlidir. Bu varsayımdan hareketle bu çalışmanın amacı günlük hayat ile matematik arasında köprü niteliğinde olan bağlamsal problemlerin çözümünde öğrencilerin yaptıkları hataları incelemektir. Çalışma iki aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk olarak bağlamsal problemler ön testi ile öğrencilerin yaptıkları hatalar Newman Hata Analiz Yöntemi ile analiz edilmiş, bu analiz sonucundan çıkan sonuca göre öğrencilerin zorlandıkları durumlar tespit edilerek, 10 haftalık ders içi problem çözme öğretimi planlanmıştır. Ders içi problem çözme öğretimin amacı ise öğrencilerin bağlamsal problemlerde zorlandıkları noktaları süreç içinde daha ayrıntılı inceleyebilmek, günlük hayat bağlamını problemlere ne şekilde aktardıklarını gözlemleyebilmektir. Öğrenci çalışma kağıtları, ders içi video kayıtlarının transkripti betimsel analiz yöntemi ile analiz edilmiştir. Araştırma nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması olup, katılımcılar 7. ve 8. sınıf öğrencilerinden oluşmaktadır. Araştırmanın sonunda ise öğrencilerle görüşmeler yapılmış, ses kayıtlarından elde edilen veriler içerik analizine tabi tutulmuştur. Araştırma sonucu olarak öğrencilerin en fazla hatayı anlama ve dönüştürme aşamasında yaptıkları, özellikle anlama aşamasında ilgili bilgiyi seçmede zorlanma, dönüştürme aşamasında bağlamı göz ardı etme veya bağlam bağlam bilgisini çok fazla hesaba katarak problemi gerekli matematiksel forma dönüştürememe gözlenmiştir. Her bir bağlamsal problem üzerinden günlük hayat bilgisinin problemlerdeki kolaylaştırıcı veya zorlaştırıcı etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırmanın son aşamasında öğretim faaliyetlerine ve araştırmacılara çeşitli önerilerde bulunulmuştur.Item Beyin uyumlu öğrenme uygulamalarının ilkokul öğrencilerinin ses ve gürültü konusundaki farkındalıklarına, başarılarına ve başarı duygularına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-09-20) Kahriman, Musa; Bulunuz, Mızrap; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Temel Eğitim Ana Bilim Dalı; Sınıf Eğitimi Bilim Dalı; 0000-0002-9473-3744Beyin-uyumlu öğrenme, beyin ve öğrenme (nöropsikoloji) üzerine yapılan araştırmalar ışığında, beynin yapısı ve işleyişine uygun olarak eğitim-öğretim süreçlerinin gerçekleştirilmesidir. Bu araştırmada öğrenme ortamının fiziksel, sosyal ve duygusal yapısı yeniden tasarlanmış ve düzenlenmiştir. Beyin uyumlu eğitim uygulamaları esnasında, duygu dostu öğrenme yaklaşımları, hareket, sanat, müzik, işbirliği ve zorluk gibi disiplinlerarası bütünleştirme yaklaşımlarından yararlanılmıştır. Bu araştırmanın amacı duygu dostu beyin uyumlu farkındalık eğitim programı aracılığıyla öğrencilerde gürültü farkındalığı oluşturmak, okulda ve sınıfta meydana gelen gürültüyü azaltmak, öğrencilerin başarı duygularını destekleyerek öğrencilerin ses ve gürültü konusundaki başarılarını artırmaktır. Eylem araştırması yönteminin tercih edildiği araştırmaya birleştirilmiş sınıflarda öğrenim gören 21 ilkokul üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencisi katılmıştır. Veri toplama araçları ses ve gürültü başarı testi, gürültücü davranışlar gözlem formu, başarı duyguları gözlem formu, ses ve gürültü öğrenci görüşme formu, beyin uyumlu eğitime ilişkin öğrenci görüşme formu, araştırmacı notları ve öğrenci ürünlerinden oluşmaktadır. Araştırmada görüşme verileri MAXQDA programı aracılığıyla kodlanmış, oluşturulan kodlar, temalarla ilişkilendirilerek içerik ve frekans analizleri yapılmıştır. Gözlem verilerinin ise sadece frekans analizi yapılmıştır. Eğitim uygulamaları sürecinde öğrencilerin söyledikleri şarkılar/şiirler, yaptıkları resimler, karikatürler ve posterler içerik bakımından, gösterge bilimsel açıdan ve betimsel olarak analiz edilmiştir. Ses ve gürültü konusu kavramsal başarı testi ise SPSS 26 istatistik programı ile analiz edilmiştir. Eğitim uygulamalarının etki derecesi, Cohen's d etki büyüklüğü değeri hesaplanarak ortaya konmuştur. Araştırmanın iç geçerliliği ya da inanılırlığı uzun süreli etkileşim, uzman incelemesi ve katılımcı teyidiyle sağlanmıştır. İç güvenilirlik ya da tutarlılık ise veri çeşitlemesi ve verilerin farklı zamanlarda tekrar ölçülmesiyle sağlanmıştır. Ayrıca araştırmanın tutarlılığı için, veri toplama araçları ve eylem planları hakkında farklı uzmanlardan dönütler alınarak görüş birliğine varılması sağlanmıştır. Dış güvenilirlik için teyit incelemesi yapılarak, ham veriler saklanmıştır. Araştırma sonuçları incelendiğinde eğitim uygulamaları öncesinde öğrencilerin gürültüyü duyuşsal olarak algıladıkları ancak okulda ve sınıfta meydana gelen gürültüye tepki göstermedikleri ve gürültüden rahatsız olmadıkları görülmüştür. Katılımcıların ses ve gürültüye ilişkin bilişsel farkındalık düzeyleri incelendiğinde, katılımcılarda kavram yanılgılarının olduğu görülmüştür. Katılımcıların davranışsal farkındalık düzeyleri incelendiğinde parmak kaldırmadan yüksek sesle konuşma, sınıfta dolaşma, bağırma, ağız dalaşına girme, ıslık çalma gibi davranışlar sıklıkla gözlemlenmiştir. Beyin uyumlu farkındalık eğitim uygulamaları sonrasında öğrencilerin gürültüye ilişkin duyuşsal, bilişsel ve davranışsal farkındalık düzeylerinde artışların olduğu görülmüştür. Örneğin uygulamalar öncesi öğrencilerin %60’ı gürültüden etkilenmediklerini, rahatsız olmadıklarını ifade etmişlerdir. Uygulamalar sonrası gürültüden rahatsız olduğunu ifade eden öğrencilerin oranının %64,7 olduğu görülmüştür. Uygulamalar sonrası öğrencilerin parmak kaldırmadan konuşma davranışlarında %82,9, yüksek sesle konuşma davranışlarında %92,9 ve sınıfta dolaşma davranışlarında %82,4 oranında iyileşme olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Uygulamalar sonrası toplanan gözlem ve görüşme verilerine göre okul ve sınıfın genel gürültü seviyesinin azaldığı görülmüştür. Sonuç olarak okul içinde görülen gürültücü davranışların ve gürültü seviyesinin azalmasına rağmen öğrencilerin gürültüden rahatsız olma ifadelerinde artışlar görülmüştür. Bu durum öğrencilerin gürültü konusunda farkındalık düzeylerinin yükseldiği ve gürültüye karşı hassasiyetlerinin artığı şeklinde yorumlanabilir. Öğrencilerin gürültü hakkında çizdikleri resimler, yazdıkları şiirler ve şarkılar incelendiğinde, ses ve gürültü konusundaki farkındalık düzeylerinin arttığı görülmektedir. Örneğin bir öğrenci Dünya’yı üzgün bir şekilde resmederek konuşma balonuna “Gürültüye son verelim” ifadesini yazmıştır. Başka bir öğrenci pazarda bağıran satıcıya karşı kulaklarını kapatan üzgün öğrenci resmini çizmiş ve konuşma balonuna “Sus artık!” yazmıştır. Bütün bunlar, öğrencilerin gerçek yaşamda karşılaştıkları gürültüye tepki gösterdiklerinin ve gürültü farkındalıklarının artığının göstergesidir. Beyin uyumlu farkındalık eğitim uygulamaları sonucunda, öğrencilerin ses ve gürültü konusu kavramsal test başarı ortalamaları 27,6’dan 74,52’e yükselmiştir. Uygulamaların öğrencilerin ses ve gürültü konusundaki akademik başarıların artmasında çok büyük etkiye değerine (Cohen’s d: 3,39) sahip olduğu görülmüştür. Sonuçlar beyin uyumlu farkındalık eğitim programının öğrencilerin ses ve gürültü konusundaki mutlu, gururlu ve kızgın hissetme başarı duyguları üzerinde anlamlı bir etkisinin olduğunu göstermektedir. Öğrencilerin mutlu ve gururlu hissetme pozitif başarı duygularında anlamlı bir artış, kızgın hissetme negatif başarı duygularında ise anlamlı bir azalma olduğu tespit edilmiştir. Eğitim uygulamalarının katılımcıların mutlu ve gururlu hissetme pozitif başarı duyguları üzerinde pozitif anlamda büyük etkiye ve kızgın, sıkılmış ve yorgun hissetme negatif başarı duyguları üzerinde ise negatif anlamda büyük etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Öğrenciler uygulamalar sırasında gökkuşağı, açık mavi bulutlar, ellerin iki yana açık, kalp ve gülen yüz resimleri çizmişlerdir. Bu göstergeler öğrencilerin uygulamalar esnasında mutlu olduklarının ve rahat hissettiklerinin önemli bir belirtisidir. Bunun yanında devamsızlık yapan bir öğrencinin uygulamalar sonrasında okula devam oranının artması öğrencinin başarı duygularının desteklendiğinin önemli bir göstergesi olabilir. Öğrencilerin eğitim programına ilişkin görüşleri incelendiğinde, sosyal duygusal öğrenme iklimini beğendikleri, ders esnasında hareket etme, takım halinde çalışma ve zorluğun üstesinden gelme gibi teknikleri çok sevdikleri görülmüştür. Öğrencilerin araştırmacı ile etkin iletişim kurdukları, selamlaştıkları, sevecen ve kibar davranışlar gösterdikleri sonucuna ulaşılmıştır. Öğrenciler benzer uygulamaların diğer derslerde de olmasını talep etmişlerdir. Araştırmanın sonuçlarından hareketle öğretmenlerin öğrencilerin başarı duygularını önemsemeleri, duygulara hitap ederek eğitim ve öğretim sürecini sürdürmeleri ve sınıf kurallarını öğrencilerle birlikte oluşturup sınıf köşesinde sergilemeleri önerilmektedir. Sonuç olarak, bütünleştirilmiş beyin uyumlu gürültü farkındalık çalışmalarının ilkokullarda ilk haftalarından itibaren belirli bir program dahilinde işlenmesinin etkili olacağı düşünülmektedir.Item Bilim merkezlerinde yürütülen öğrenme etkinliklerinin öğrencilerin fen bilimleri dersindeki akademik başarılarına ve tutumlarına etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2016-03-18) Çığrık, Ersen; Özkan, Muhlis; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; İlköğretim Ana Bilim DalıÇalışmanın amacı, Bilim Merkezinde yürütülen öğrenme etkinliklerinin 7. sınıf öğrencilerinin fen bilimleri dersindeki akademik başarılarına, tutumlarına ve motivasyonlarına etkisini belirlemektir. Araştırma 2013- 2014 yıllarında Bursa İli Osmangazi İlçesinde bulunan bir ortaokulda gerçekleştirilmiştir. Ön-test son-test kontrol gruplu araştırmaya 5 farklı şubeden 126 (74 kız, 52 erkek) öğrenci katılmıştır. Deney grubu öğrencileri öğrenme etkinliklerini dört hafta bilim merkezinde, kontrol grubu öğrencileri ise okul laboratuvarında gerçekleştirmişlerdir. Deney ve kontrol grupları arasındaki farklılığın anlamlı olup olmadığını belirlemek için Mann-Witney U testi testi kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 16 paket programı kullanılmıştır. Sonuç olarak, eğitim programında bulunan etkinliklerin bilim merkezinde gerçekleştirilmesiyle, öğrencilerin fen bilimleri dersindeki akademik başarılarını arttığı ve bu farklılığın gruplar arasında istatistiksel olarak %99 düzeyinde anlamlı olduğu ayrıca bilim merkezinde etkinlik gerçekleştiren öğrencilerin akademik başarı düzeyiyle motivasyonları arasında anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca öğrencilerin fen bilimleri dersine karşı tutumlarında da olumlu değişim olduğu ve bu durumun istatistiksel olarak da anlamlı bulunduğu saptanmıştır. Kalıcılık testleriyle gruplar arasındaki farklılığın, 5 hafta sonra da değişmediği belirlenmiştir. Bu sonuçlar, fen bilimleri eğitim programının bilim merkezlerinde yürütülen öğrenme faaliyetleriyle etkili bir şekilde desteklenebileceğini, bilim merkezlerinin öğrencilerin fen bilimleri dersine yönelik motivasyonları arttırmakta olduğu ve bunun da öğrencilerin okul içi öğrenmelerine olumlu şekilde yansıtabildiklerini göstermektedir. Bilim merkezleri fen eğitiminde öğrencilerin kendi bilgilerini oluşturmaları ve fen konularını daha iyi kavramaları için fırsatlar sunar.Item Bilimsel süreç becerilerinin yapay zekâ ile yordanması, öğrenciler ve üstün yetenekli öğrencilerdeki etkililiği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-09-14) Sarıoğlu, Serhan; Çepni, Salih; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Ana Bilim Dalı; Fen Bilgisi Eğitimi Bilim Dalı; 0000-0003-3587-2266Bilimsel süreç becerileri, bilimsel bir araştırmayı yürütme sürecinde kullanılması gereken ve bu nedenle öğrencilere kazandırılması gereken en önemli becerilerin başında gelmektedir. Bilimsel süreç becerileri fen bilimlerinin öğretiminde ve bilimle ilgili tüm mesleklerin edinilmesi sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle Türk eğitim sisteminde sıklıkla kullanılan çoktan seçmeli sorular, bilimsel süreç becerileri gibi işe vuruk becerilere odaklanmaması, öğretim programının vurguladığı kazanımlarla sınırlı kalması nedeniyle bu becerilerin ölçülmesini ve değerlendirilmesini, dolayısıyla da bu noktadaki eksikliklerin ortaya çıkarılarak bu eksikliklere yönelik önlemler almak suretiyle geliştirilmesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, araştırma “Geliştirilen sınıflama modelinin beceri temelli sorularla 8. Sınıf öğrencilerinin ve fen alanında üstün yetenekli 8. sınıf öğrencilerinin bilimsel süreç becerilerini yordamada etkililiği nasıldır?” sorusuna yanıt aramaktadır. Araştırmada kullanılan veri toplama araçları çevrimiçi bilimsel süreç becerileri testi ve40 sorudan oluşan çoktan seçmeli beceri temelli sorulardan oluşmaktadır. Veri toplama araçlarının uygunluğu, ölçmeyi hedeflediği bilimsel süreç becerilerinin standartlarıyla uyumsama durumları gözetilerek geliştirilmiş ve öğrencilerin bilimsel süreç beceri düzeylerini ortaya çıkarmak amacıyla kullanılan bilimsel süreç beceri ölçeği ile birlikte araştırmanın veri toplama araçlarını oluşturmuştur. Bu aşamadan sonra 292 öğrenciden elde edilen veriler yardımıyla beceri temelli maddelerin bilimsel süreç becerilerini yordama durumlarını ortaya çıkarmak için 11 farklı makine öğrenmesi sınıflama modeli oluşturulmuş, bu modellerin etkililikleri yine nicel metriklerden yararlanılarak değerlendirilmiştir. Eğitilen sınıflama modeli daha sonra 34 fen alanında üstün yetenekli tanısı almış öğrencilerin verileri üzerinde test edilmiş ve sonuçları raporlanmıştır. Araştırma sonucunda geliştirilen farklı modeller değerlendirilmiş ve öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini yordamada en iyi performansı gösteren modelin Adaboost modeli olduğu ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca modelin performansı üstün yetenekli öğrencilerin bilimsel süreç becerilerinin yordanmasında da incelenmiş, sonuçta kabul edilebilir düzeyde bir başarı ortaya çıkarılmıştır. Araştırma sonucunda yapay zekâ uygulamalarının eğitimde ölçme değerlendirme alanında, özellikle de bilimsel süreç becerileri gibi özel bir alanda bile kullanılabileceği sonucuna ulaşılmış, daha farklı örneklemlerle farklı öğrenci özelliklerinin de yordanması için daha fazla çalışmanın yapılması önerilmiştir. Bununla birlikte, sınıflama modelinin eğitilmesi sürecinde kullanılan veri noktası sayısının mümkün olduğunca fazla olmasının modelin performansını olumlu yönde etkileyeceği önerilmektedir.Item Bilinçli farkındalık temelli psikoeğitim programının ergenlerin bilinçli farkındalık ve problemli çevrim içi oyun oynama düzeylerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-06) Bekir, Seyhan; Gültekin, Filiz; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalı; 0000-0002-4191-6539Araştırmanın genel amacı, bilinçli farkındalık temelli psikoeğitim programının ergenlerin bilinçli farkındalık düzeyleri ve problemli çevrim içi oyun oynama düzeyleri üzerindeki etkisini incelemektir. Çalışmada 2x3’lük (deney/kontrol grupları x ön-test/sontest/izleme testi) deneysel desen kullanılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak İnternette Oyun Oynama Bozukluğu Ölçeği Kısa Formu (İOOBÖ9-KF) ve Bilinçli Farkındalık Ölçeği (BİFO) kullanılmıştır. Araştırmada deney grubundaki ergenler haftada bir oturum olmak üzere toplam 8 oturumdan oluşan bilinçli farkındalık temelli psikoeğitim programına katılırken, kontrol grubundaki ergenlerle herhangi bir çalışma yürütülmemiştir. Verilerin analizi yapılırken, ölçüm ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olup olmadığı tekrarlı ölçümler için iki faktörlü varyans analizi (ANOVA) tekniğiyle incelenmiştir. Araştırma bulgularına göre; araştırmanın bağımlı değişkenini oluşturan problemli çevrim içi oyun oynama ve bilinçli farkındalık için grup * ölçüm (öntest, sontest ve izleme testi) etkisinin anlamlı olduğu görülmüştür. Bu bulgu, ergenlerin farklı deneysel koşullarda yer almalarının ön-test, son-test ve izleme testi puanlarını farklı düzeyde etkilediğini göstermektedir. Ortaya çıkan farklılığın kaynağını belirlemek üzere Bonferroni uyumlu çoklu karşılaştırma testi gerçekleştirilmiştir. Bulgular, bilinçli farkındalık temelli psikoeğitim programının ergenlerin problemli çevrim içi oyun oynama düzeylerini azaltmada ve bilinçli farkındalıklarını arttırmada etkili olduğunu göstermektedir.Item Büyüklenmeci narsisistik kişilik özellikleri ile affetme ve intikam arasındaki ilişkide sosyal zekanın aracı rolü(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-05-31) Özgür, Hayrunnisa; Eldeleklioğlu, Jale; Eğitim Bilimleri Enstitüsü; Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı; 0000-0003-3457-7599Bu araştırmada büyüklenmeci narsisitik kişilik özelliklerinin affetmenin alt boyutlarından başkasını ve durumu affetme ve intikamın alt bouytları olan kaçınma ve intikam ile ilişkisinde sosyal zekanın aracı rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca büyüklenmeci narsisizm, afferme, intikam ve sosyal zeka değişkenlerinin alt boyutlarının birbiriyle ilişkileri ve cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu 2017- 2018 eğitim öğretim yılında Uludağ Üniversitesi merkez yerleşkesinde yer alan fakültelere devam eden kız ve erkek öğrencilerden oluşmaktadır. Bu çerçevede, araştırmanın örneklemini Uludağ Üniversitesi’nin Eğitim, Mühendislik, Fen - Edebiyat ve İktisadi İdari Bilimler fakültelerine bağlı 13 farklı bölüme devam eden öğrenciler oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında 1100 gönüllü öğrenciye ulaşılmıştır. Bu öğrencilerin 564’ü kadın (%55,8) ve 446’sı (%44,2) erkektir. Öğrencilerin 321’i (%31,8) Eğitim, 228’i (%22,6) Mühendislik, 286’sı (%28,3) İktisadi İdari Bilimler ve 175’i (%17,3) Fen Edebiyat fakültesinde eğitim görmektedir. Araştırma verileri, Narsisistik Kişilik Envanteri, Heartland Affetme Ölçeği, Suça İlişkin Kişilerarası Motivasyonlar Ölçeği ve Tromso Sosyal Zeka Ölçeği ile toplanmıştır. Araştırmada değişkenler arası ilişkileri ortaya çıkarmak amacıyla Pearson korelasyon testi, değişkenlerin cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek için de bağımsız gruplar t testi kullanılmıştır. Büyüklenmeci narsisistik kişilik özellikleri ile affetmenin ve vii intikamın alt boyutları arasındaki ilişkide sosyal zekanın aracı rolünü ortaya çıkarmak için de YEM analizi kullanılmıştır. Yapılan analizlerde büyüklenmeci narsisistik kişilik özellikleri ile affetmenin ve intikamın alt boyutları arasındaki ilişkide sosyal zekanın aracılık rolü oynadığı görülmüştür. Bununla beraber büyüklenmeci narsisizm, sosyal farkındalık, başkasını affetme, intikam ve kaçınma değişkenlerinin cinsiyete göre farklılaştığı görülmüştür. Ayrıca büyüklenmeci narsisizm ile kendini ve başkasını affetme, sosyal zeka, sosyal bilgi süreci, kaçınma ve intikam değişkenlerinin anlamlı ilişkiler içerisinde olduğu ortaya çıkarılmıştır. Elde edilen bulgular, ilgili alanyazın bağlamında tartışılmıştır.