1988 Cilt 15 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/22040
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 32
- Results Per Page
- Sort Options
Item Bir yıl içinde kliniğimizde görülen gastroenterit olguları(Uludağ Üniversitesi, 1988) Özeke, Turgut; Okan, Mehmet; Çavuşoğlu, Bülent; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı1 Eylül 1986 -·31 Ağustos 1987 tarihleri arasında polikliniğimize başvuran 1286 akut gastroenteritli olgudan kliniğimize yatırdığımız 207'sinin dosyaları retrospektif olarak incelendi. Olguların % 86 'sı 2 yaşın altında olup, bunların ortalama yaşları 8.7 aydı. Bölgemizde ishalin yaz aylarında artma göstermekle birlikte tüm yıl boyunca sürdüğü görüldü. Olguların % 47,8 'inde dehidratasyon mevcut olup, bununda çoğunluğu izonetremikti. Gaita kültürlerinde en sık rastlanan etken E. Coli idi.Item Akut travmatik kulak zarı perforasyonları(Uludağ Üniversitesi, 1988) Önerci, MetinAkut travmatik kulak zarı perforasyonu olan 31 hastada sigara kağıdı uygulamasının iyileşme üzerine etkileri incelenmiştir. Erken tedavi ve perfore olan kulak zarının .içe dönmüş yapraklarının dışarıya doğru döndürülerek sigara kağıdı uygulanmasının iyileşmeyi olumlu yönde etkilediği kanaatine varılmıştır.Item Travmatik damar yaralanmaları(Uludağ Üniversitesi, 1988) Tümay, Mustafa; Şenkaya, Işık; Özcan, Fahri; Özdemir, İ. Ayhan; Cengiz, Mete; Tıp Fakültesi; Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim DalıKliniğimizde, son on yıl içinde damar yaralanması saptanan ve tedavi edilen 236 olgu arda dönük bir çalışma ile incelendi. Olguların yaş ortalaması 25 olup 13'ü kadın 223'ü erkekti. Yaralanmaların çoğunun (% 60) kesici aletlerle oluşmasına karşın daha az bir kısmı (% 36) künt travma ve ateşli silah yaralanmalarıyla meydana gelmişti. Yaralanmalar en sıklıkla periferik arterlerde saptandı. Kırksekiz olgunun ortopedik yaralanmalarla birlikte olduğu görüldü. Bu olguların sekizinde ise kemik kırıklarına bağlı damar yaralanmaları saptandı.Item Beyin damar hastalıklarında risk faktörleri ve prognoza etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1988) Bora, İbrahim; Balkır, Nihat; Oğul, Erhan; Sadıkoğlu, Sadık; Tokat, Eren; Uçkunkaya, Çiğdem; Bakar, Mustafa; Tıp Fakültesi; Nöroloji Ana Bilim DalıBeyin damar hastalıklarının (BDH) oluşumunda hipertansiyon, kardiopati, diabet, sigara, oral kontraseptifler, obezite, polisitemi, hiperlipidemi, gebelik gibi çeşitli risk faktörleri rol oynamaktadır. Bu çalışmada Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Kliniğinde 1985· 1986 yılları arasında yatırılarak tetkik ve tedavi edilen 320 CVA 'lı hastada risk faktörleri araştırılmış ve klinik tablonun gidişi ile risk faktörleri arasındaki korelasyon incelenmiştir. Bu konuda hipertansiyon, kardiopati, diabet, hiperlipidemi ve obezitenin ön planlara çıktığı gözlenmiştir. Bu noktadan hareket ile bu risk faktörlerinden kaçınılarak BDH profilaksisi yapılabileceği düşüncesine varılmıştır.Item Diabetes insipidus tablosu ile birlikte seyreden bir akut miyeloblastik lösemi olgusu(Uludağ Üniversitesi, 1988) Tunalı, Ahmet; Manavoğlu, Osman; Tıp Fakültesi; İç Hastalıkları Ana Bilim DalıAteş, halsizlik, burun kanaması, kilo kaybı, polidipsi, poliüri şikayetleri ile başvuran 17 yaşında bir erkek hastada akut miyeloblastik lösemi ve hipofizer tipte Diabetes Insipidus saptandı. Polidipsi, poliüri şikayetlerinin akut lösemiye bağlı belirtilerle aynı anda başlaması ve serebrospinal sıvıda bol miktarda blastik hücrelerin görülmesi Diabetes İnsipidus tablosunun lösemik infiltrasyona bağlı olduğunu düşündürdü. Akut lösemilerde hipofizin lösemik infiltrasyonuna bağlı olarak meydana gelen Diabetes insipidus tablosunun nadir görülen bir bulgu olması nedeniyle, bu olguyu takdim etmeyi uygun bulduk.Item Myofasiyal ağrı sendromunda tens(Uludağ Üniversitesi, 1988) Özcan, Orhan; Yurtkuran, Merih; Karakaya, Münir Kerim; Üzümçeker, Nahide; Tıp Fakültesi; Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim DalıÇalışma 42 myofasiyal ağrı sendromlu hastada yapıldı. Ağrı, duyarlılık, kas spazmı, uyku bozukluğu, sabah yorgunluğu sendromun tedavi parametreleriydi, TENS tedavisinden sonra tüm parametrelerde anlamlı bir düzelme görüldü.Item Karaciğer kist hidatiği(Uludağ Üniversitesi, 1988) Kutlay, Burçin; Zorluoğlu, Abdullah; Özen, Yılmaz; Karagöz, Ömer; Kızıl, Ayhan; Tıp Fakültesi; Genel Cerrahi Ana Bilim DalıUludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniğinde 1977-1987 yılları arasında karaciğer kist hidatiği nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan 64 hasta retrospektif olarak incelendi ve 8 ay-6 yıllık takip sonuçları değerlendirildi. Yaşları 15 ile 75 arasında değişen olguların 39 'u kadın, 25 'i erkekti. Uygulanan cerrahi girişimler; 6 olguda total kistektomi, 49 olguda parsiyel kistektomi + intrafleksiyon + omentoplasti, 7 olguda kapalı drenaj ve 2 olguda marsupializasyondur. Postoperatif 8 ay-6 yıllık takibi yapılan 34 hastada geç komplikasyon olarak 8 abse formasyonu (% 12,5), 2 safra fistülü (% 5,5) ve 6 nüks kist hidatik"(% 17,5) tesbit edilmiştir.Item Splenik arter anevrizması (Olgu sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1988) Kılıç, Erol; Parlak, Müfit; Tuncel, Ercan; Tıp Fakültesi; Radyoloji Ana Bilim DalıSık görülmemesi ve tanıda zorluklara neden olması dolayısıyla bir splenik arter anevrizması olgusu sunulmuş ve konuya ilişkin literatür gözden geçirilmiştir.Item Çocuklarda peptik ülser(Uludağ Üniversitesi, 1988) Özeke, Turgut; Sapan, Nihat; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim DalıPeptik ülser, çocukluk çağında yetişkinlerden daha az görülmekle birlikte yenidoğan dönemide dahil olmak üzere bütün yaş gruplarında görülebilir. Klinik bulgular hastanın yaşına göre değişmektedir. Tanısının gecikmesi halinde kanama ve perforasyon meydana gelebilir. Bu yazıda, kliniğimizde, ülser tanısı koyduğumuz 4 vaka incelendi ve literatür bilgileri gözden geçirildi.Item Tavşanlarda tavşan beyin tromboplastini enjeksiyonu ile yaygın damar içi pıhtılaşmasının deneysel olarak gösterilmesi(Uludağ Üniversitesi, 1988) Ulutin, Orhan N.; Özlük, Kasım; İşbilir, Naciye; Tıp Fakültesi; Fizyoloji Ana Bilim DalıBu çalışmada tavşanlarda tavşan beyin tromboplastini enjeksiyonu ile YDP oluşup oluşmadığını deneysel yolla gözlemeyi amaçladık. Tromboplastin enjeksiyonundan önce ve enjeksiyondan 5, 20, 60 dakika sonra alınan kan örneklerinde, trombosit sayım , fibrinojen tayini, pıhtılaşma, protrombin ve trombin zamanı testleri ile E.E.Z. fibrin plak, fibrin yıkımı ürünleri tayini yapıldı. Tromboplastin enjeksiyonundan sonra trombosit sayısında , fibrinojen miktarında azalma, pıhtılaşma, protrombin ve trombin zamanlarında uzama gözlendi. E.E.Z. ve fibrin plak yöntemiyle ölçülen fibrinolitik aktivitede hafif bir artış bulundu. Fibrin yıkım ürünlerini tayin ettiğimiz etanol jel testi pozitif bulundu. Tüm bulgularımız çalışmamızda YDP oluştuğunu kanıtlamaktadır.Item Erken relaparatomilerin mortaliteyle ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 1988) Zorluoğlu, Abdullah; Tıkız, Nedim; Taşdelen, İsmet; Kızıl, Ayhan; Şahin, Baki; Tıp Fakültesi; Genel Cerrahi Ana Bilim DalıUludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında Ocak 1984-Aralık 1986 tarihleri arasında (36 ay) çeşitli nedenlerle 2538 primer laparatomi yapılmış ve bunlardan 51 olguya erken post operatif devrede (post 0 -21 gün) relaparatomi yapılmıştır (42 olguya 1 kez, 7 olguya 2 kez ve 2 olguya 4 kez). Böylece relaparatomi oranı % 2 'dir. Mortalite oranı 13/51 (% 25) tir. Fatal sonlanan olguların 11'inde relaparatomi nedeni intra abdominal sepsis, 2'sinde evisserasyondur. Bu yazıda relaparatomi nedenleri ile mortalite arasındaki ilişki araştırılmış ve literatür verileriyle karşılaştırılmıştır.Item Tavşanlarda deneysel yolla venöz tromboz oluşturulması(Uludağ Üniversitesi, 1988) Ulutin, Orhan N.; Özlük, Kasım; Noyan, Behzat; Tıp Fakültesi; Fizyoloji Ana Bilim DalıBu çalışmada çeşitli farmakolojik ve patolojik çalışmalara temel oluşturacak kontrollü bir trombus modeli geliştirilmesi amaçlandı. Tavşanların vena facialis ve vena jugularis externa ları in situ olarak izole edildi. Kulak veninden çeşitli dozlarda tavşan beyin tromboplastini enjekte edildi. Staz yoluyla trombus oluşturuldu. izole jugular ven segmenti açılarak içindeki pıhtı oluşumu subjektif olarak bir artıdan (+), beş artıya (+++++) kadar değerlendirildi. En uygun doz ve staz zamanı tesbit edilerek trombus oluşturuldu.Item Erişkinde outpatient herniorafi(Uludağ Üniversitesi, 1988) Zorluoğlu, Abdullah; Bozgül, Mustafa; Özyurt, Gürayten; Kızıl, Ayhan; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıUludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalında Haziran 1985-Nisan 1987 tarihleri arasında (23 ay) 50 erişkin olguya outpatient olarak herniorafi uygulanmıştır . Outpatient grupta postoperatif komplikasyon; 2 olguda yara infeksiyonu, 1 olguda nüks olarak (gerçek nüks olmayıp gözden kaçmış bir indirekt herni) saptanmıştır. İnpatient 10 olguda yara infeksizyonu 2 olguda görülmüş ve 4-18 aylık takipte nüks saptanmamıştır. Outpatient olarak planlanıp inpatient gruba transfer olan olgu ayısı 2'dir (% 4). Yazıda erişkin tip inguinal ve femoral hernilerde outpatient herniorafi uygulamasının (lokal anestezi) ekonomik yönden % 43 daha ucuz olduğu ve post op. komplikasyonlar yönünden belirgin bir fark olmadığı vurgulandı ve bu konuda literatür verileri gözden geçirildi.Item Spiral ile ikiz gebelik(Uludağ Üniversitesi, 1988) Yiğit, Sedat; Bayrak, Nihat; Küçükkömürcü, Şakir; Tıp Fakültesi; Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıSpiral ile birlikte bir ikiz gebelik olgusu sunulmuş ve literatür gözden geçirilmiştir. Böyle gebeliklerde eğer anne çocuğu istiyorsa, spiralin gebelik boyunca yerinde bırakılmasının daha uygun olacağı kanısındayız.Item Komputerize tomografi yardımıyla intrakranial biopsi(Uludağ Üniversitesi, 1988) Aksoy, Kaya; Korfalı, Ender; Uysal, Sait; Uluçay, Mehmet; Kutluk, Turan; Tıp Fakültesi; Nöroşirürji Ana Bilim DalıKomputerize tomografi (KT) ile intrakranial patolojilerin tanı ve lokalizasyonu kolaylıkla yapılabilmekte, natürü hakkında çoğu kez tama yakın doğruluk oranı ile cerrahi girişim programlanabilmektedir. KT, tümör biyopsisi, kist aspirasyonu, abse drenajında lokalizasyon açısı yönünden oldukça değerlidir. Bu çalışmada KT yardımıyla iğne ile biopsi yapılan 15 olgu takdim edildi ve nöropatolojik sonuçları ile biopsi tekniği literatür ışığı altında tartışıldı.Item Süzgeç kağıtlarına emdirilen kan ve serum örneklerinde, roket elektroforezi yöntemiyle apolipoprotein B tayini(Uludağ Üniversitesi, 1988) Güler, Asuman H.; Karagöz, Aynur; Özkan, Kemal; Tıp Fakültesi; Biyokimya Ana Bilim DalıÇalışmamızda, süzgeç kağıdına emdirilen kan ve serum "örneklerinde, Roket elektroforezi yöntemiyle Apolipoprotein B (Apo B) ·miktar belirtimi yapıldı. Aynı olguların serumlarında Radyal lmmun Diffüzyon (RID) yöntemiyle saptanan Apo B değerleri ile, diler 2 yöntemde saptanan değerler istatistiksel açıdan kıyaslandı. Elde ettiğimiz sonuçlar kaynak verileriyle de uyumlu olup, kanda Roket elektroforezi yönetiminin aynen serum gibi çalışabileceğini ve güvenilir olduğunu gösterdi.Item Trombasitlerin glukoz kullanımı üzerine aspirin, persantin ve indobufenin etkisinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1988) Ulutin, Orhan N.; Özlük, Kasım; Yazgan, Emine; Tıp Fakültesi; Fizyoloji Ana Bilim DalıTrombositlerin glukoz kullanımı üzerine aspirin, persantin ve indobufenin etkisini göstermeyi amaçladığımız bu çalışma, sağlıklı insan kanından elde edilen TZP da (trombositten zengin plazma) yapıldı. İn vitro koşullarda, TZP üzerine 0.11 mol/lt glukoz ilave edilen kontrol grubu olgularının 37°C de 0,60, 120, 180, 240 dakikalık inkübasyon periyotları sonunda glukoz kullanımı ve laktat oluşumu düzeyleri ölçüldü. Bu değerler, TZP üzerine aspirin, persantin, indobufen gibi ilaçların ve glukoz ilave edilmesiyle elde edilen değerlerle karşılaştırıldı. İlaçlı gruplarda, kontrol grubuna göre glukoz kullanımı ve laktat oluşumu bakımından anlamlı bir azalma bulundu.Item Sakretuar otitis media (SOM) tedavisinde parasentez ve ventilasyon tübü (VT) uygulamasının karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1988) Önerci, MetinBilateral SOM tanısı konulan 51 hastanın bir kulağına miringotomi, diğer kulağına VT uygulanmış, VT uygulanan kulaklardaki iyileşme oranının daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca sosyo ekonomik durumu düşük hastaların postoperatif takibinde ortaya çıkan güçlükler nedeniyle, VT uygulamasına öncelik verilmesi gerektiği kanısına varılmıştır.Item Yenidoğan topuk kanında roket elektroforezi yöntemi ile apolipoprotein B tayini(Uludağ Üniversitesi, 1988) Güler, Asuman H.; Karagöz, Aynur; Özkan, Kemal; Tıp Fakültesi; Biyokimya Ana Bilim DalıSağlıklı 48 saatlik 32 yenidoğanda süzgeç kağıdına alınan topuk kan ve serum örneklerinde Roket elektroforezi yöntemi ile Apolipoprotein B (Apo B) miktar belirtimi yapıldı. Aynca 32 olgudan rastgele seçilen 20 bebekte de serumda Radyal immün Diffüzyon (RID) yöntemi ile Apo B tayini yapılarak sonuçlar istatistiksel yöntemlerle kıyaslandı. Sonuçta 3 değişik yöntemle saptadığımız ortalama Apo B değerleri arasında fark olmadığı ve kaynak verileri sonucu saptadığımız aynı yaş grubundaki bebeklerin Apo B ortalama değerleri ile uyumlu oldukları görüldü.Item Neonatal sepsiste prognoz belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1988) Günay, Ünsal; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim DalıBilindiği gibi neonatal sepsiste nötrofillerde toksik granülasyon ve vakuolizasyon gibi morfolojik değişiklikler, yüksek band sayısı ve yüksek band parçalı oranı ve düşük trombosit sayısı sıklıkla görülmektedir. Bu değişikliklerin hastalığın erken tanısında yararlı birer test olarak kullanılabileceği daha önce yapılan araştırmalarda gösterilmiştir. Bu çalışmada bazı klinik verilerle birlikte yukandaki testlerin tedavi süresinde tekrarlanması durumunda, prognoz belirlenmesinde yararlı olup olmayacağını araştırmak istedik. Bu amaçla kliniğimizde neonatal sepsis ön tanısı ile yatan hastalarda yatışlarının 1, 3, 5, 7, 10 ve 15 'inci günlerinde bu 5· testin tümü tekrarlandı ve her pozitif test için 1 puan verildi. Çalışma süresi içinde 91 olgunun tanıları kan kültürü sonuçlarıyla kanıtlandı. Bu hastalarımızdan iyileşen 69 'una Grup 1 ve ölen 22 olgu ya da Grup II adı verildi. Bu gruplar bazı klinik bulgular ve yukarıda adı geçen test pozitifliği ortalama puanları yönünden karşılaştırıldı. Araştırma grupları arasında gestasyonel yaş, cins ve ağırlık yönünden anlamlı bir fark yoktu. Semptomların başlama yaşı karşılaştırıldığında Grup ll'de ortalama yaş 4.0 ± 5.8 gün bulunurken, Grup l'de 9.6 ± 9.2 gün bulundu. Erken sepsis (semptomların hayatın ilk 72 saati içinde başlaması) görülme anı Grup ll'de % 72,7 bulunurken, Grup l'de % 39.1 bulundu. Test pozitiflik puanları da Grup II'de tüm ölçümlerde ortalama 2 'nin üzerindeyken, Grup I' de 2 'nin altındaydı. Bu farklılıkların tümü istatistiksel yönden anlamlıydı. Bu bulgularla neonatal sepsiste hastalık belirtilerinin ilk 72 saat içinde başlaması ve yukarıda adı geçen testlerden 2 veya daha fazlasının pozitif olması kötü prognoza işaret etmektedir. Bu gibi hastalar daha yakın izlemeye alınmalıdır.